Sayın Adnan Oktar'ın 28 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 28 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

55325

A9 TV, 28 Eylül 2016

 

Bir Çok Yerde Genelde Çaresiz Üslup Kullanılıyor. Neredeyse Herkes Çözümsüz Kalmış Durumda Oysa Allah Her Sorunu Çözümüyle Birlikte Yaratır

Dikkat ederseniz gece gündüz bir çaresizlik üslubu var. İşte bu üslubu meydana getiren Allah. Çaresizliğe Allah mutlaka çare yaratıyor. Ama o çareyi bekletiyor işte. Çare Mehdiyet’tir, İsa Mesih (as)’in nüzulüdür. Onun dışında bak bütün dünya çare bulamıyor. Bütün dünyada muazzam bir çözümsüzlük var. Sürekli Suriye’de, Irak’ta her yerde bir tıkanma var. Allah halbuki bak hastalığı da, tedavisini de yaratan Allah, şifayı da yaratan Allah. Kuran’da geçiyor ya “Hastalığı yaratan Allah’tır, şifayı yaratan da Allah’tır.” Yani deccaliyeti yaratan da Allah. Mehdiyet’i yaratan da Allah. Dert; deccaliyettir. Şifa; Mehdiyet’tir. Mehdiyet dünyanın şifasıdır.

 

İngiliz Derin Devleti Bir Çok Kurumu, Kuruluşu, Vakfı Ve İstihbarat Kuruluşlarını Kullanır

MI6’i İngiliz derin devleti kullanıyor. MI6 resmi bir kurumdur. MI6’i kullanır. Yani İngiliz derin devleti ayrı bir yapılanmadır. MI6’i veyahut işte İngiliz Parlamentosunu şunu bunu birçoğunu kullanır. Chatham House’u kullanır. Quilliam vakfını kullanır. Kullandığı tarikatlar var. Mesela Ahmediye tarikatı var. Yüz altmış milyon bağlısı var Kadıyanilerin. Fetullah Gülen hareketini kullanıyor. Onları kontrol altına almış. Onların bir kısmının bundan haberi yok. Bir kısmının da haberi var. Kadıyanileri ta en başından itibaren destekleyip geliştirdi. Kadıyanilik böyle gelişmezdi normalde. Liderlerini Allah esirgesin çeker vururlar bitirirler. Öyle yapmadılar. İyice gelişip büyük bir güç haline gelmesini sağladılar. Mesela Moon tarikatı da adamlar acayip destek sağladı. Ve rahatça onları kullanıyorlar. Moon tarikatı da İngiliz derin devleti tarafından kullanılan bir yapılanmadır. Mesela Hristiyan bir yapılanmadır. Sadece Müslümanları kullanmıyorlar. Zannediyorlar ki, sadece Müslümanları kullanıyorlar. Öyle bir şey yok. Mesela CFR’ı kullanıyorlar. Evanjeliklerden oluşuyor genelde. Hristiyan bir yapılanma ama muazzam bir güç. Onları da sonuna kadar kullanıyorlar. Bir kısmının bak bundan haberi var. Bir kısmının haberi yok. MI6 elemanlarının birçoğu bilmez İngiliz derin devletini. Yönlendirilir haberi bile olmaz. Bazen hatta MI6’in başı bile bilmez. Ama bir kısmı bilir. Onlar uygun gördüklerine onları söylüyorlar. Ama hepsini kullanır.

IŞİD bir yabancı gazetecinin kafasını kesmişti biliyorsunuz. İlk gündeme geldi. Bu görüntü dünya çapında olay oldu. Sonra da IŞİD’e karşı operasyon başlatılmıştı. Amerikalı o gazetecinin boynunu kesen kişi MI6’le bağlantısı olan bir İngiliz olduğu ortaya çıktı. Yani İngiliz derin devletinin elemanı. Görüyor musunuz? Bu canlı bombaların kullandıkları yelekler İngiliz subayın evinde çıktı. Ama öyle beş tane, on tane, yirmi tane falan değil zibil gibi yani. İngiliz subayın evinde çıktı canlı bomba yeleği. Belanın büyüklüğünü herkesin görmesi gerekiyor. Bak Abdülhamit’i perişan ettiler adamı. Acayip sürüklediler. Abdülaziz’i rahmetliyi şehit ettiler feci şekilde. Her yere ajan sokabiliyorlar. Böyle kahpe bir yapılanma olduğu için her türlü rezilliği yapabiliyorlar. Mesela Musevileri de kullanıyorlar. İsrail devletini kurdular. İsrail devleti diye bir şey yoktu. İsrail devletini kurdular. Musevileri de kullanıyorlar. Onları da ezim ezim eziyorlar. Dünyanın her tarafında eziyorlar. Hitler’i iktidara getiren İngiliz derin devletidir. Hitler’i isteseler tek kurşunla öldürürlerdi. Hiçbir şekilde yükselmesine müsaade etmezlerdi. Ama kullanacakları kadar kullandılar. Ondan sonra indirdiler. Lenin kendisi söylüyor derin devleti uzun uzun anlatıyor. “Kontrol edemediğimiz bir güç” diyor. “Bizleri yönlendiriyor bu güç” diyor. Bak Lenin söylüyor bunu düşün. Uzun uzun derin devleti anlatıyor. Kendi üstlerinde bir gücün varlığından bahsediyor. Bir üst akıldan bahsediyor Lenin. “Sürükleniyoruz” diyor. “Onlar bir şey söylüyor biz de sürükleniyoruz” diyor.

Mesela Kennedy vurulmadan çok kısa zaman önce diyor ki. Suikasttan çok kısa süre önce Amerikan Devlet Başkanı. “Bizler insan olarak doğamız ve tarihimiz gereği gizli topluluklara, gizli yeminlere ve gizli işlemlere karşıyızdır. Karşı olduğumuz dünyayı sarmış durumda olan öncelikle kendi etki alanını genişletmek için gizli saklı amaçlara dayanan kocaman ve acımasız gizli ittifaktır” diyor. Bak İngiliz derin devletini açıklıyor. “Bu gizli ittifak saldırı yerine içimize sızmaya, seçim yerine hükümeti yıkmaya” Darbeyle işte komployla hükümete de yapmaya çalıştılar, Tayyip Hoca’yı da devirmeye çalıştılar. “Ve devirmeye, özgür seçme hakkı yerine korkutmaya ve karışıklığa dayalı bir ittifaktır.” İngiliz derin devletini bak gayet güzel açıklamış. “Bu böyle bir sistemdir ki, muazzam miktarda insani ve maddi kaynakları sıkıca ördüğü askeri, diplomatik, istihbari, ekonomik, bilimsel ve siyasi operasyonlarla birleştirerek yüksek verimli bir makine haline getirip” yani bu canavar yüksek verimli bir makine haline gelir diyor. Getirdiler diyor. “Kendi emellerine doğru sürüklerler. Onun faaliyetleri gizlenir belli edilmez, yayınlanmaz. Onların hataları gömülür. Gazete manşetlerinde göremezsiniz” diyor. “Onun muhalifleri susturulur övülmez.” Bak “Hiçbir harcamaları sorgulanmaz. Hiçbir sırları açığa çıkmaz. Önemli bir vazife olan Amerikan halkını uyarma ve aydınlatma konusunda sizlerden yardım istiyorum” diyor. Adamcağızı çok kısa süre sonra vurdular. Amerikan halkından, kendi halkından yardım istiyor artık İngiliz derin devletine karşı. Amerika’yı kuran ve yöneten İngilizlerdir. Amerika diye bir ülke yoktu. Oradan buradan işte altın aramaya geliyorlardı. Macera peşinde olan tipler vardı. İngilizler bunları bir millet haline getirdiler. Toparladılar. Yani bütün tarihiyle zaten anlatıyorum. Kitap olarak da hazırlıyorum. Binlerce belge var bununla ilgili. Bir tane, iki tane, on tane değil yani.

 

(Felç geçirmesi sebebiyle iki hafta önce hastaneye kaldırılan İsrail eski Cumhurbaşkanı Şimon Peres hayatını kaybetti. İsrail Devleti’ne ve halkına başsağlığı diliyoruz.)

Evet, Allah onlara hayır bereket versin. Hidayet versin. Allah Mehdi (as)’ı Moşiyah’ı onlara göndersin. Bütün İslam alemine göndersin. Allah mutlu olmalarını nasip etsin. Bütün İslam aleminin ve Musevilerin, Hristiyan aleminin.

 

Dünyadaki Tüm Felaketleri Yönlendiren İngiliz Derin Devleti. Ortadoğu Haritalarını Belirleyen Bunlar Darbeleri Planlayan Bunlar

Osmanlı’daki en önemli İngiliz casusu Armin Vambery, İstanbul’a 1857 yılında geliyor bu zamanki görevi yabancı dil hocası,  bak çok manidar. Abdülaziz’ i deviren darbenin mimari Mithat Paşa’nın bir önceki padişah Abdülmecit’e suikast planlayan Kuleli Vakası cuntasının iki lideri. Kuleli Vakası, dikkat edin. Hüseyin Daim Paşa ve Şeyh Ahmet Efendi’nin Kırım Savaşı’nı destekleyen Sadık Rıfat Paşa’nın çocuklarının özel dil hocası oluyor. Dikkat çekmemek için darbeciler Vambery üzerinden mesajlaşıyorlar. Theodor Herzl’ i II. Abdülhamit ile görüştüren kişi de Vambery.” Görüyor musunuz zincirleme?

1901’deki ilk toplantıda Theodor Herzl, Musevi uyruklulara göstermiş olduğu iyilik ve adaletten dolayı padişaha dünya Yahudilerine şükranlarını iletiyor. Bunun üzerine Abdülhamit imparatorluğun kapısının Musevi göçmenlere açık olduğunu söylüyor. Osmanlı borçları için plan hazırlanmasını söylüyor. Theodor Herzl, bir ay sonra Abdülhamit’e yazdığı mektupta bir-iki yıl içinde Musevi bankerlerinin Osmanlı’nın tüm borçlarını toplayabileceklerini yazıyor. Arada muazzam bir sistem kurulmuş. O ona dayanıyor, o ona dayanıyor. Bankerleri kullanıyor, o başkasını kullanıyor. Ama en tepede asıl ana güç İngiliz derin devleti oluyor.

Padişahla görüşmesinden sonra Vambery, Theodor Herzl’ e “Sen çok asil bir misyon üzerinde yürüyorsun” demiş. Vambery de başka bir mektupta; “Olaylar olgunlaşıyor, sevgili Theodor Herzl, yakında ideallerinin gerçekleştiğini göreceksin” diyor ve nitekim dediklerini de yapıyorlar.

 

Münafık Alametini Gören Dehşete Kapılmasın, Her İnsanda Bu Karakter Bozuklukları Olabilir. Müslüman Allah'a Sığınıp Bunları Düzeltir

Yalnız münafık alametini gören dehşete kapılmasın. Mesela bazı kardeşlerimizde çok yoğun oluyor münafık alameti yani onu münafık olarak görüp işte bu adam bitmiş, mahvolmuş demek değil de her insanda az veya çok oluyor hemen hemen yani. İnsanlar korkmasın gayet tedavisi kolay olan bir hastalık münafıklık. “Ya Allah bismillah” der atar üstünden gider. Ama gerçek münafıkta Allah vermesin şifa vermiyor olmuyor yani düzelme olmuyor. Gerçekten çok vahim. Ama kalbinde hastalık var mesela münafık gibi olur ondan çok şey yapmamak lazım. Tedirgin olmamak lazım. Hastalığa yakalanan da tedirgin olmasın. Tevekkül etsin Allah’a, güzel ahlakla, sabırla onu düzeltecek. Anormal yönler birçok yönden benzeyebilir. Münafığa benzeyebilir. Benzedi diye gözden çıkartmak çok yanlış. Var ya ayette üç kişi var münafık yani ayette açıkça münafık diyor Cenab-ı Allah. “Fakat dünya” diyor “bütün genişliğine rağmen onlara dar geldi, tövbe ettiler, mümin oldular” diyor. Tedavisi mümkün olan bir hastalık olduğu anlaşılıyor. Ama Allah vermesin bazen de onu halledemiyor o şahıs yenemiyor yani onu, şeytana mağlup düşüyor. Onun için münafık alametlerini anlatırken bunun şifa getirdiğini bilerek anlatmak lazım. Onun için korkmasın. Mesela baktı kendinde o alamet var. “Aa bana dönüyor” işte “Ben hedefleniyorum” Kardeşim sen ne hedefleneceksin? Yüz binlerce milyonlarca insana hedef olmuş oluyor bu açıklama, bir kişiye hedef değil yüz binlerce insana az veya çok birçok kişide oluyor. Son derece mantıksız bir şey burada benden bahsediliyor demek. Ta Almanya’dan bana yazıyor “Hocam benden mi bahsediyorsunuz?” Deli misin sen? Ne alaka. Tanımam bilmem etmem. Herkese bakar. Yani mümkün de hakikaten ben mesela bazen görüyorum münafık alameti olan kardeşlerimiz oluyor. Hakikaten tedavi oluyor düzeliyor yani alenen düzeliyor. Şifadır bu mesela eline yüzüne nur geliyor, aklı başına geliyor, üslubunu değiştiriyor. Olmayacak bir şey değil yani iflah olmaz bir vaka olarak görmemek lazım. Ama anlatılmasından da alınmaya gerek yok “Beni mi kastediyorsun?” Kardeşim ne kadar münasebetsiz düşünüyor. Allah Kuran’da bahsediyor. Bahsetmesek nasıl olacak? Nasıl anlatacağız? Olur mu öyle şey? Şifa işte hepimize hitap eden ayet. Sonunda toplum rahatlıyor, herkes rahatlıyor, sen de rahatlıyorsun, herkes kurtuluyor. İyi bir şey oluyor sonucunda. Şeytan mağlup oluyor. Müslüman galip oluyor. İslam galip oluyor.

Münafıklar hep Peygamberimiz (sav)’in bir açık vermesi konusunun peşindeydiler. Mesela Kuran geliyor, gayet güzel bir kitap. Yani her yönden insanları rahatlatacak, huzur verecek, sosyal yönden, psikolojik yönden, her yönden insanlığa büyük bir nimet. Oradan bir çakal buluyorlar, getiriyorlar, bilmiş. Kuran’ı inceliyor, aleyhte bakıyor. Yani Kuran’ın lehine bakmıyor, Allah’ın lehine bakmıyor. Kuran’da güzellik aramıyor. Sırf pislik olsun. “Kaşlarını çattı” diyor, şekilden şekle giriyor, züppelik yapıyor. Sonunda Kuran’ın -haşa- uydurma bir kitap olduğunu söylüyor. “Birisi ona öğretmiş. O da nakletmiş, anlatmış. İlahi bir kitap değil” diyor. Kuran’a hayır gözüyle bakmıyor, şer gözüyle bakıyor. Halbuki hayır gözüyle baksa ona Kuran’ın güzellikleri açılacak. Nimet gözüyle baksa Allah ona nimet sunacak. Ama şer gözüyle bakınca Allah onu dalalete düşürüyor. Onun için İslam’a, Kuran’a bakarken mutlaka hayır gözüyle bakmak lazım. Hep Allah’tan yana, Peygamber (sav)’den yana, Kuran’dan yana bakmak lazım. Mesela o adam alim, getirdikleri adam. Hakikaten devrin alimi. Fakat köpek beyinli. Yani illa Peygamber (sav)’in aleyhinde bir şey bulacak. Pislik herif, nur gibi insan, tertemiz insan, çocuk gibi yüzü, bayağı dürüst, yalan söylemez, kimseyi incitmemiş, zararı yok, sana kötülük yapmamış. Kuran vahyinde görüyorsun rengi benzi soluyor, baygınlık geçiriyor. Üstünü örtüyorlar tülbentle. Yalan olacak bir durum var mı burada? Upuzun sure, çok uzun bir sureyi gözü kapalı, baygın halde söylüyor. Bu yalan olarak yapılacak bir şey mi? 6666 ayet yalan olarak söylenebilecek bir şey mi? Müthiş çelişki olur. 6666 tane yalan söylersen sen yani yüzlerce, binlerce çelişki olur. Bundan kurtulamazsın.

Allah ayette şöyle buyuruyor; “..Bir kısım ayetler muhkem'dir; diğerleri ise müteşabihtir. Kalplerinde bir kayma olanlar, fitne çıkarmak ve olmadık yorumlarını yapmak için ondan müteşabih olanına uyarlar.” (Al’i İmran Suresi, 7)

İşte evet Kuran’dan böyle işaretle mana çıkarmaya çalışıyor. O zaman çok büyük fitne çıkarırsın. Nitekim de çıkartmışlar. İşaretle dört mezhep, dördü de ayrı ayrı anlam çıkartıyor. Dördü de birbirinin yanlış yolda olduğu kanaatinde. Diyorlar ki; “Hadise, sünnete uyan kurtulur. Tamam, uyalım” diyorlar. “Ben uydum, kurtuldum” diyor. Nesin? “Ben Hanefi’yim” diyor. Şafi diyor ki; “Bütün dedikleri yanlış. Bizim dediğimiz doğru” diyor. Maliki de diyor ki; “İkisinin de dediği yanlış, bizim dediğimiz doğru” diyor. Hanbeli diyor ki; “Hepsinin dediği yanlış, benimki doğru” diyor. Hepsi yanlış yolda. Sadece Kuran’a uyarlarsa olur. Dördü de birbirinin yanlış konuştuğunu düşünüyor. Olur mu böyle bir şey? Böyle bir din anlayışı olur mu? “Sünnete uyan kurtulur” diyor. Tamam, uydun. Kurtuldun Hanefi oldun, Şafi senin kurtulmadığın kanaatinde. Her yönden yanlış yaptığına inanıyor. Ve adamda tapu gibi de delil var, yani hadisler var. Hakikaten bayağı açık hadisler. Dediklerini şerh ediyor, cerh ediyor, kaldırıyor. Mesela diyor ki; “Peygamberimiz (sav)’in burnu kanadı. Abdestinin bozulduğunu söyledi. Gitti abdest aldı” diyor. Buyurun, ne yapacağız? Gayet sağlam hadis, farz edelim. Öbürü diyor ki; “Peygamberimiz (sav)’in burnu kanadı. Yıkadı burnunu sadece. Gitti, namazını kıldı” diyor. Bu ne? İkisi de hadis. İkisi de birbirini cerh ediyor, birbirini geçersiz kılıyor. Yani böyle şey olmaz. Kuran yeterli. Kuran’da kan abdesti bozar diye bir hüküm yok. Bitti. Onun için hadise ihtiyaç yok. Bir açıklamaya gerek yok, konu bitmiş. 

Nisa Suresi, 82 şeytandan Allah’a sığınırım. “Onlar hala Kur'an'ı iyice düşünmüyorlar mı?” Bak, iyice. “Eğer o, Allah'tan başkasının Katından olsaydı, kuşkusuz içinde birçok aykırılıklar (çelişkiler, ihtilaflar) bulacaklardı.” İnsan 6666 ayetle yalan söylemiş olsa bir insan, nasıl çelişki olmaz? Bir de baştan sona kadar kafiyeli Kuran. Mesela “Elem neşrah leke sadrek” diyor böyle mükemmel böyle mükemmel. Sonuna kadar her yer kafiyeli. Ve tamamı müzikli, nefis bir müzik var. Taklidi yapılamıyor. Kaç defa denemişler, hiç birinde olmuyor. Ama tabii bunu edebiyatçılar biliyor edebiyattan anlayanlar. Ben diyor benzerini yaptım diyorlar getiriyorlar olmuyor. Bak 1400 seneden beri deneniyor Kuran’ın benzeri yapılamıyor. Halbuki yapabilmeleri lazım. Değil mi? Her sanatçının, her romancının benzeri yapılabiliyor ama Kuran’ın benzeri yapılamıyor. Cenab-ı Allah da diyor “Yapabiliyorlarsa küçük bir numune yapsınlar” diyor göreyim diyor Allah.

 

“Bilim geliştikçe de Kuran’ın insan sözü olamayacağı çok netleşmiş oluyor.”

Bir kere Kuran bilimle hiçbir noktada çelişmiyor. Böyle bir şey 1400 sene önce yazılacak mutlaka çelişir uydurma olsa. Çünkü o devrin bilimine göre konuşacaksın mutlaka çelişir. Hiçbir noktada çelişme yok. Ve sosyal yönden de insanları, bütün insanlığı rahatlatan bir sistem meydana getiriyor. Mesela münafık tahlilleri mükemmel. Kişilik tahlilleri mükemmel, gelecekten haber veriyor, gelecekten verdiği haberlerin hepsi olmuş. Uydurma olan bir kitapta haşa böyle bir şey olmaz. Mesela dünyanın en alçak yerinde diyor birkaç sene sonra onlar onları yenecek diyor. Adam dünyanın alçak yerine gitmez sırf Kuran’ı yanlış çıkartmak için başka bir yere gider. Savaşmaz. Savaşmayalım arkadaşlar der Kuran’ın yanlış çıktığı anlaşılsın der. Savaşıyor ikisi de Kuran’a karşı. İki grup da Kuran’a karşı. Eğer bunu yapmasalar ispat edecekler haşa Kuran’ın geçersizliğini kendi kafalarına göre. Ama yapıyor ve dünyanın en alçak yerine de gidiyor, o savaşı da denilen süre içerisinde yapıyor ve denilen grup yeniyor. Bu çok acayip halbuki yine yenilebilir. Yenilenler yenildiyse bir kere gider yine yenilir. Yok bu sefer onlar gelip gelecekler diyor Kuran onlar gelip geliyor Kuran’da. Ne dediyse çıktı Cenab-ı Allah, ayette.

 

Münafık hep Müslümanların aleyhine hüküm arar, mümin de Müslümanların lehine hüküm arar. Buna çok dikkat etmek lazım. Kuran’da da münafık hep Müslümanların aleyhine hüküm aramakla uğraşır. Daha da olmazsa Kuran’ı reddeder, Kuran’ı araştırıp.

Münafıklar diyorlar ki Hz. Musa (as)’ya; “Mısır’da mezar mı yoktu? Bizi çöle ölmeye mi getirdin?” diyorlar. Bak alçaklığı görüyor musun? Tam münafık karaktersizliği. Musa (as)’yı orada mahcup etmeye, kendi talebeleri içerisinde yani hatalı ve yanlış bir insan gibi göstermeye çalışıyorlar. Kendilerini çok akıllı gösteriyor münafıklar. “Bak Mısır’dan çıkarmakla bize ne yaptın? Mısır’dayken sana bırak bizi Mısırlılara kulluk edelim demedik mi?” Diyorlar. Adiliği görüyor musun adamlardaki? “Çölde ölmektense Mısırlılara kulluk etsek bizim için daha iyi olurdu” diyorlar. Tam baş belası ve bir klasik münafık eylemi.

Müminler için münafıklar savaşa giden müminler için; “Yanımızda olsalardı öldürülmezlerdi.” (Ali İmran Suresi,156) ifadesini kullanıyorlar.

Tabii Peygamber (sav)’e suç isnat ediyorlar yani çok alçaktır münafık. Her şeyden Peygamber (sav)’in aleyhine hüküm çıkarmaya çalışır. Bak yanımızda olsa ölmezdi diyor. Bizim yanımızdan gidince diyor. Kim gönderen kim? Hz. Muhammed (sav). Adamları göndertti, öldü işte diyor. Yani onların ölümüne sebep olan odur diyor. Ama bizim yanımızda olsaydı sağ kalacaktı diyor. Ve Peygamber (sav)’i töhmet altında bırakıyor. Münafıkların özelliğidir bu. Sinsi sinsi Peygamber (sav)’in aleyhinde böyle ince ince işlediklerini zannederler. Halbuki ince ince değil de kulaç kulaç onlar cehennemin dibine doğru gidiyorlar. Onu akıl edemiyorlar, bağıra bağıra gidiyorlar sonunda. O zannediyor ki o bedenle kalacak, o tiple kalacak. Cehennemin tozu dumanı içerisinde cehennemin dibine doğru yol almış oluyorlar. O sinsiliklerini Allah bilmiyor zannediyor. Halbuki sinsiliklerini Allah bilir.

“O münafıklar düşman topluluğunu gördüğünde ‘Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi’ diyorlardı.” (Ahzab Suresi, 12)

Mesela bu da büyük bir ahlaksızlık. Orada da Peygamber (sav)’i düşüncesizlikle itham ediyorlar yani ince düşünememek. Kendilerini de çok akıllı görüyorlar. Boş bir aldanışla bizi aldattı diyorlar. Çünkü hep baştan beri şüphe ettiği için böyle böyle müminleri Peygamber (sav)’den soğutma kafasında oluyorlar. Çok fazla örnekleri var, bunların bilinmesi münafık karakterinin iyi bilinmesini sağlar.

Münafık en akıldane, en iyi düşünen, Kuran’daki incelikleri başkalarının göremediğini düşünen, Kuran’ı kimsenin fark edemediği kanaatinde. Bir tek kendinin fark ettiği kanaatinde. Onu da Peygamberimiz (sav)’in aleyhine kullanıyor. Çok büyük bir alçaklık ve ahlaksızlık.

Münafıklar Peygamberimiz (sav) aleyhinde de konuşuyorlar. Diyorlar kendi aralarında böyle şeyler söyleme sonra Muhammed’in kulağına gider de bizim aleyhimize olur diyorlar. Yani en büyük korkularından biri de Peygamber (sav)’in onlara karşı eylem yapması yani onlara karşı kendini savunması. Hep o korku içinde ‘bizi rezil eder, bizi aşağılar, bize karşılık verir.’ Münafıklarda hep bu korku olur bilinçaltında. O yüzden bir şeyi yaparken hep bu çekincelerini de belirtiyorlar. Bak diyorlar ki; ‘böyle şeyler söylemeyin aleyhinde Muhammed’in. Sonra kulağına gider de bizim aleyhimize olur’ diyorlar. Bizimle uğraşır diyorlar. Münafıklarda bu korku hep var.

Hz. Peygamber (sav) hakkında ileri geri konuşanlardan el-Culas ibn Süveyd, “Muhammed işiten bir kulaktır. Ne işitirse ona kanar.” Bir de ne duyarsa ona inandığına kaniler. Saf olduğunu düşünüyorlar. Kendilerinin çok uyanık olduğu kanaatindeler, kafalarının çok iyi çalıştığını zannediyorlar. “Burada onun hakkında istediğimizi konuşuruz sonra onun yanına varır başka türlü konuşuruz. Onun yanında söylediklerimize inanır ve bizi tasdik ederdi.” diyor. Sonra da işte o ayet iniyor. Allah rezil kepaze ediyor bunları.

Münafık Kuran’da hiç Müslüman lehine delil aramaz. Münafık sürekli Müslümanların aleyhine delil arar. Sureti haktan görünür. Çok şaşılacak bir karakter gösterir. Halbuki bir Müslüman Kuran’da müminlerin lehine olan güzel yönleri arar. Müslümanların aleyhine hüküm aramaz Kuran’da. Peygamberin aleyhine, Müslümanların aleyhine değil Müslümanların lehine hüküm arar. Kuran’da o Müddessir Suresi’nde o alçaklığı, ahlaksızlığı, irtikap eden alçak hakkında Cenab-ı Allah onu cehennemin dibine atacağım diyor ve zebanileri de ona musallat edeceğim diyor. 19 sayısını onun için Allah bir fitne kılıyor. Halbuki Kuran’da gördüğü halde 19 mucizesini alçaklık yapıyor, anlamazdan geliyor, hesap da yapıyor, hayret içinde kalıyor ama onu o 19’u Müslümanların aleyhine kullanıyor. İslam’ın Peygamber’in aleyhine kullanmak istiyor.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo