Sayın Adnan Oktar'ın 9 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 9 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

9289

A9 TV, 9 Aralık 2016

 

(“Allah insanların imtihanlarını ne zaman bitirir? İmtihanların bir süresi var mıdır?” sorusuna cevap)

İmtihan ne zaman biter? Vefat ettiğinde biter. İmtihanı ne kadar uzun olsa ve ne kadar güçlü olsa o kadar lehine. Adam diyor ki, “amma bela geldi başıma” diyor. Kardeşim daha ne istiyorsun? Hayır seni rahat, keyif, zevk içinde de yaşatır Allah. Hiçbir sevap almadan gidersin. Ama çileler, belalar, dertler varsa sevin. Allah’ın seçtiği kulusun demek ki. Onun için Peygamberimiz (sav) de söylüyor hadislerde, “En çetin bela peygamberlere, ondan sonra velilere” diyor. Akıl almaz belalar, dertler, hastalıklar. Bela demeyim de imtihanlar yani fitne. İmtihan takva olan müminlere gelir.

 

(“Evlenmediğiniz için hiç pişman oldunuz mu? Hayatınızda sizden bir parça olmasını istemez miydiniz? Yani çocuğunuzun olmasını istemez miydiniz?” sorusuna cevap)

Buradaki bütün gençler benim çocuğum zaten. Bu kadar çok çocuğu olan bir aile var mı? Aşiret sahibi olsa bile insan bu kadar çocuğu olmaz. Hem yetişmiş, terbiyeli, eğitimli. Üç yaşında da çocuğum var. İki yaşında da var. Bir yaşında da var. Elli beş-altmış yaşında bile çocuğum var yani. Ne güzel işte. Bütün çocuklar Allah’ındır. Şahıslar “benim çocuğum” diyor. Senin çocuğun değil. Allah’ın, Allah’a ait, Allah seni vesile ediyor. Sen gölge varlıksın. Senin nereden çocuğun olsun? “Benden oldu.” Senden oldu gibi gösteriyor Allah. Senden oluyor. Doğrudan yaratan Allah’tır. Bağımsız, müstakil yaratılır her insan. İşte “Ayşe’den doğma Mustafa’dan olma” yok öyle bir şey. O sana öyle gösterilir. Allah spermi vesile yapar. Spermden insan olmaz. Allah yaratır. Allah’ın insan yaratmak için sperme ihtiyacı olmaz. Yumurtaya ihtiyacı olmaz. İnsana ihtiyacı olmaz. Doğrudan Allah yaratır. Yavaş yavaş yavaş gelişiyor gibi gösterir. Vesile olması, sebep olması için o kadar. Mesela biz Peygamberimiz (sav)’in evlatlarıyız. Mümin olan kişiler, kim varsa evladıdır Resulullah (sav)’ın. Tabii ki, babaya da ihtiyacı yok. Anneye de ihtiyacı yok. Anneyi babayı Allah sebep diye gösteriyor. Anneden babadan hiçbir insan doğmaz. Olmaz, öyle bir şey yok. “Benim oğlum” diyor. Senin değil Allah'ın yarattığı varlık. Senin gibi gösteriyor Allah. Senden olmuş gibi gösteriyor. İşte ona doğum sancısı gösteriyor Allah. Doğuruyor gibi gösteriyor. Yaratan Allah’tır.

Evlenmediğim için bilakis pişman olma bir yana çok büyük hayır gördüm. Belki iki çocuğum olacaktı şu an yüzlerce çocuğum var Allah’a çok şükür, kardeşim var. Çocuğun olur senin başına bela olur. Nitekim de gördük baş belası oluyor çocuğu. Bazen de hayırlı olur. Ama bak benim evlatlarımın hepsi hayırlı. Hayırlı olmayan bir tane evladım yok. Vefalı, sadık, güzel ahlaklı, temiz, nezih.

Kıyamet yakın, kıyamet yakın. Şimdi doğanlar bozulmayı görmeye başlayacaklar. İslam’ın hakimiyetini de görecekler. Bozulmayı da görecekler. Ama 2082’lerde doğanlar hep felaketleri görecekler. Belaları görecekler. Rahat yaşayacak olan bu son nesildir şu an doğanlar. En keyifli, en nimetli nesil bu yeni doğanlardır şu aralar. Bunlar İslam’ın hakimiyetini görüyor. Sadece sonunu görmüş olacaklar. Ama bak sonunu da görmüş oluyorlar. Ama iyi günlerin tamamını görmüş olacaklar. Ama bozulmayı da görecekler. Çünkü 2016’dayız. 2082, altmış altı sene var. 66 yaşın üstünde olacağına göre insanlar. Çoğu öyledir altmış altının üstünde yaşar.  Bozulmayı da görecekler.

Evlenmediğim için de İslam’a hizmetimi bütün gücümle ve tam yapmış oluyorum. Tam günümü ayırmış oluyorum. Öbür türlü hanıma ayıracaksın. Çocuklara ayıracaksın. İş yerine gideceksin. İş yerinden geleceksin hanımı ailesine götüreceksin. Ertesi gün yemek yemeye götüreceksin. Çocuğu okula kaydettireceksin. Tebliğ, cumartesi günleri Nurcular toplantı yapacak Nur talebeleri. Oraya gidip çay içeceksin. Bitkin düşüyorlar zaten. Uykusuz. Saat sekiz- dokuz gibi falan geliyorlar. On gibi falan uykuları geliyor kafaları düşmeye başlıyor. Oradan da eve gidiyorlar. Bu tebliğde bu olacaktı. Ne Darwinizm böyle yerle bir edilecekti. Öyle bir şey olsaydı. Evli olsaydım. Allah vermesin. Ne İngiliz derin devleti böyle darmakeşan olacaktı, ne Rumiliğin iç yüzü ortaya çıkacaktı, ne homoseksüellerin saltanatı son bulacaktı, ne iman hakikatleri bu kadar geniş yayılacaktı. Münafık alametlerinden hiç kimsenin belki haberi olmayacaktı. Biz de işimizde gücümüzde olacaktık. Çoluk çocuk, kaynana, kayınbaba onunla uğraşacaktık. Allah bak iki evlat yerine yüzlerce evlat verdi. Ve mükemmel bir İslami tebliğ imkanı sağladı. En hayati konuları Allah bize nasip etti. 

 

Münafık Çok Ahmaktır Ama Kendini Çok Akıllı Zanneder, Kendi Ahmaklığını Fark Edemeyecek Kadar Akılsızdır

Münafık çeşit çeşit oluyor bir tane, iki tane değil fakat kendini uyanık zanneder. Mesela bak birçok aptal münafıkla karşılaşıyoruz, görüyorsunuz, duyuyorsunuz ama çok akıllı olduğu kanaatinde oluyor münafık. Bir insan akılsızlığını fark etmesi gerekir normalde değil mi? Bütün toplum fark ediyor anormalliğini ama münafık fark edemiyor bu mucizedir, Allah’ın hikmeti mesela zeka yönünden münafıklar çok keskin bir zekaya sahiptir, çok konuşkan, hazırcevap olurlar, seri konuşurlar, konuşmada pek baş edilemez ama arsız ve çirkef oldukları içindir. Hazırcevaplıkları, seri konuşmaları şeytanın ilkasıyla olur, o yüzden mümin çok akılcı, dikkatli bir reflekse sahip olması gerekiyor çünkü münafığın derekesinde onun durumunda, onun boyutunda konuşma olmaz. Bazıları mesela akılsızlık yapıyor münafıkla aynı heyecanı, aynı üslubu paylaşıyor ve aynı sitille onunla karşılıklı bir konuşma üslubuna giriyor o olmaz. Müslümanın yapacağı bir şey değil o.

Mesela sade bir yemek münafığın kabul edeceği bir şey değil, çok dikkat çeker. Boğazına çok düşkündür münafık ama onu çeşitli bahanelerle makul hale getirmeye kalkar. Bak diyor ki münafıklar; “Ey Musa,” diyorlar “biz bir çeşit yemeğe katlanmayacağız, Rabbine yalvar da, bize yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarmısak, mercimek ve soğan çıkarsın.” Bak diyor ki, “(O zaman Musa:) “Hayırlı olanı, şu değersiz şeyle mi değiştirmek istiyorsunuz? (Öyleyse) Mısır'a inin, çünkü (orada) kendiniz için istediğiniz vardır” demişti.” (Bakara Suresi 61) Şimdi mesela bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan Allah’ın onlara verdiği bıldırcın ve man, manna. Allah “hayırlı o” diyor. Çünkü her yönden faydalı ve etkileyici, kuvvet bulmaları için o çok iyi. Ama onların istediği bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan bunun için Mısır’a geri dönüyor adamlar. Bak pisboğazlıklarını görüyor musun? Pisboğazın eylemlerine bak, önce huzursuzluk çıkarıyor, önce boğaz kavgasına giriyor, Hz. Musa (as)’ı zor durumda bırakacak bir eylem içinde Müslümanları bırakıyor o pisboğazı için. Ta Mısır’a geri dönüyor bak ne için biliyor musun? Sarımsak, acur, mercimek ve soğan için.

Köleliği de bırakmışken yeniden kabul ediyor, aşağılanmayı kabul ediyor, yüzlerce kilometre yol, oradan geri dönmeyi kabul ediyor, davasını bırakmayı, Müslümanları bırakmayı, imamını bırakmayı kabul ediyor, pisboğazı için, o detaycılığı için, o ahmak detaycılığı için ta Mısır’a geri dönüyor. Hz. Musa (as) zor durumda kalıyor, adamlar pislik, dur desen sürekli “sarımsak, soğan” diyecek. O zaman, “o zaman git bari” diyor. “Git de orada ye” diyor. Çözüm bulamıyor. Münafığın böyle bir musallat olma, pis bir musallat olma ruhu vardır.

 

Münafıkların En Büyük Ahlaksızlıklarından Biri De Haşa Allah'ı Suçlayarak Konuşmalarıdır

Münafıklar Müslümanları suçlarlar fakat birde en berbat yönlerinin biri de ve en yüksek ahlaksızlıkları da Allah’ı suçlamaları. İbrahim Suresi 21’de diyorlar ki;  yani Cenab-ı Allah diyor, onların dediklerini anlatacağım. Şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Onların tümü-toplanıp (kıyamette) Allah'ın huzuruna çıktılar da zayıflar (müstaz'aflar) büyüklük taslayanlara (müstekbirlere) dedi ki:” Şimdi bak bir nitelikli münafık var, bir de niteliksiz var, bu niteliksizler müstaz’aflar, bir de nitelikli olanlar var bu müstekbirler büyüklük taslayanlar bunlar dünyayı idare etme iddiasında olurlar. Dünya lideri olduğunu iddia ederler kız olsun, erkek olsun her biri kendini Allah gibi görür manyaktır bunlar. Küfrün en ileri gelenine hakim olmaya çalışırlar, onun yerine geçmeye çalışırlar. Genellikle de bunu evlilikle yapmaya çalışırlar mesela Firavun’un yanına yanaşmaya çalışıyor, Nemrut’un yanına yanaşmaya çalışıyor, bazen de müminin yanına yanaşmaya çalışıyor mesela Hz. Yusuf (as)’a yanaşmaya çalışıyor kadın, asıl amacı Yusuf (as) kanalıyla devlete hakim olmak. Mesela Nuh (as)’a yanaşıyor kadın, kavmin kontrolünü almak için yapıyor. Lut (as)’a yanaşıyor mesela kadın ama münafık hem Müslümanlara hakim olmak istiyor, hem Müslümanların başına bela olmak istiyor, hem de Lut (as)’ı etkisiz hale getirmeye çalışıyor. Müstekbirlere diyorlar ki; “Şüphesiz, biz size tabi idik.” Münafık, nitelikli münafıklar olarak “sizlere tabi idik” diyorlar. “Şimdi siz, bizden Allah'ın azabından herhangi bir şeyi önleyebiliyor musunuz? Dediler ki: Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi” bak münafığın, nitelikli münafıkların konuşmasını görüyor musun? “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi,” Allah’ın Kitabı inmiş, Peygamberi gelmiş anlatmışlar bak onu yok hükmünde görüyor. “Eğer Allah bize doğru yolu gösterseydi biz de sizlere doğru yolu gösterirdik. Şimdi yakınsak da, sabretsek de fark etmez,” bu sefer de mağdur üslubu kullanıyorlar. “Bizim için kaçacak bir yer yoktur” diyorlar.

İbrahim Suresi 22, “İş hükme bağlanıp-bitince, şeytan der ki: "Doğrusu, Allah, size gerçek olan va'di va'detti,” Bak münafık demek ki doğrusunu biliyormuş yani vicdansızlığın, ahlaksızlığın ne olduğunu biliyor ve doğru yolu da biliyor. “Allah, size gerçek olan va'di va'detti, ben de size vaadde bulundum” diyor. “Fakat size yalan söyledim” diyor. Münafıkların ünlü özelliği, münafık kudurmuş gibi yalan söyler delidir, ayaküstü yalan söyler, oturduğunda yalan söyler mutlaka yalan söyler, deli tiynetlidir. “Benim size karşı zorlayıcı bir gücüm yoktu,” münafığın bir gücü olmaz genelde. “Yalnızca sizi çağırdım,” münafık da öyledir sürekli fikir atar ortaya böyle fitne ve kargaşa fikirleri atar. “Siz de bana icabet ettiniz,” işte Müslüman icabet etmeyecek münafığa. Sürekli muhalefet edilmesi lazım münafığa, dengesizdir münafık. “Öyleyse beni kınamayın, siz kendinizi kınayın.” Münafığın böyle bir kendini kollama yöntemi vardır, kendinde suç bulmaz insanlarda bulur, başkalarında bulur suçu. “Ben sizi kurtaracak değilim.” Bak en son aşamada manyaklığını ortaya koyuyor. “Siz de beni kurtaracak değilsiniz.” Bu sefer de akıl vermeye başlıyor sanki Müslümanlar bilmiyormuş gibi veyahut oradaki insanlar bilmiyormuş gibi. Doğrusu daha önce beni ortak koşmanızı da tanımamıştım.” Bak demek ki doğrusunu biliyormuş. Kendini Allah gibi gösteriyor ama aciz olduğumu zaten biliyordum diyor. “Gerçek şu ki, zalimlere acı bir azap vardır.” Zalim olduğunun da farkında ama bak burada dikkat ederseniz bir liderlik var, bu derin devlet mantığında bir lider oluyor şeytani o onları sürüklüyor. Mesela bak şeytan da burada lider konumunda bu adamları sürüklemiş batıla götürmüş onları fakat sonradan da durumunu hafifletmeye çalışıyor konuşarak, işte şunu yapmadım, bunu yapmadım, şu olmadı, bu olmadı diye kendini kurtarmaya çalışıyor. Orada nitelikli münafığın özelliği lider münafık yani kitleyi kontrol ediyor. Mesela İngiliz derin devleti şu an lider münafıklığı lider şeytanlığı temsil ediyor, kitleyi olduğu gibi çekiyor.

Mesela Samiri de nitelikli bir münafık koskoca kitleyi kontrol altına alıyor. “Ya” diyor “biz modern insanlarız, çok aydın insanız, Mısır kültürünü biliyoruz, dünya kültürünü biliyoruz, felsefeyi biliyoruz, onların dinlerini biliyoruz, döküm sanatını biliyoruz, taş işçiliğini biliyoruz her şeyi biliyoruz, simyanın sırlarını biliyoruz dolayısıyla ben sizin liderinizim” diyor. “Sizi böyle aydın ve kaliteli hale getireceğim. Musa’nın olduğu toplumda tekdüze yemek yiyoruz, ibadetler oluyor, hayata kapalıyız” diyor. “Ama ben sizi” diyor “altından bir buzağıyla ödüllendireceğim, eskisi gibi aynı Mısır caddelerinde olduğu gibi altın buzağıya yeniden tapacağız, yeniden o eğlenceli günler geri dönecek” diyor. “Musa (as) yanlışlık yaptı” diyor. “Kendi dinini unuttu” diyor. “Aslında o da bu dindeydi” diyor. Hakikaten çocukken o dinin içinde yani o sistem içinde yetişiyor Hz. Musa (as). Sonra Allah hidayet veriyor, bilgilendiriliyor yoksa çocukken bilmiyor. Firavun’un sarayında, zaten Mason mabedi yetiştiği yer, Mason mabedinin içinde yetişiyor.

Samiri’nin özelliği Müslümanları acayip yorması ve meşgul etmesi. Mesela önce hırsızlığa teşvik ediyor bir kısmını, bir kısmına “evinizdeki altınları alın” diyor. Bir kısmı gidip çalışıp altın alıyor. Kendi münafıklarıyla bir çete kuruyor orada zaten bir altın hırsızlığı yapıyor ama orada Müslümanların kendi meşru kazandıkları altınları da onları da yanınıza alın diyor. Adamların meşru ihtiyaçlarını önemsemiyor fakat altın almalarını istiyor. Halbuki çölde altın hiçbir işlerine yaramaz, çölde kullanacakları bir şey değil. O yüklü altınlarla onları alıp götürttürüyor, onlara ocak yaptırıyor ateşli ocak mesela bak nasıl meşgul ediyor Müslümanları? Döküm yaptırıyor, döküm biliyorsunuz çok zor, bu sefer onun işçiliği yapılıyor tek tek, çekiçle altın düzeltiliyor, şekil veriliyor yüzlerce Müslüman bu konuda çalışıyor. Adamların servetleri de heba oluyor, vakitleri de heba oluyor sonunda altından buzağı heykeli yapıyor, her gün onlara iş çıkartıyor münafık. Sonra da onları dininden çeviriyor, ahlaksızlığa çekiyor, egoistliğe, bencilliğe çekiyor, Allah’ı unutturuyor. Bu sefer de lidere de aklını takıyor Hz. Musa (as)’a, “o” diyor “o da putperesti” diyor. “O da buzağıya tapıyordu unuttu ama” diyor. Unutkanlıkla itham ediyor yani “akli yönden de zayıf” diyor “hafızası bozuk” diyor. Sonra orada bir rezil güya modern bir sistem kuruyor kendince, eski Mısır’ı andıran bir sistem, oraları düzenlettiriyor falan kendine göre bir şey yapıyor, kendi o pis çıkarını oluşturuyor. Onlara da diyor ki, “ya” diyor “bak her gün siz man yiyorsunuz, bıldırcın yiyorsunuz böyle olmaz” diyor. “Ne yapmanız gerekir?” Diyor. “Eskiye dönelim” diyor. “Sarımsak yiyelim, soğan yiyelim, acur yiyelim, bakla yiyelim, birşey yapalım” diyor yani “hayatı değiştirelim” diyor. Adamların kafası iyice gidiyor, bu sefer Hz. Musa (as)’a dayatıyorlar bu konuları bak pisboğazlığını görüyor musun münafığın? Bak konuya bak onlar canının derdinde, İslam’ı yaymanın peşinde, o neyin peşinde, o da pisboğazının derdinde.

"Musa" diyor, "yaptıkları buzağıyı alıp yaktı, toz haline gelinceye dek ezdi." Çok manidar. "Sonra suya serperek İsraillilere içirdi." Meydana gelen manı da İsraillilere içiriyor. Ondan sonra akıl almaz kuvvet buluyorlar. "Yaptığınız günahlı nesneyi, o buzağıya benzer dökme putu alıp yaktım." Münafık ne kasıtla yapıyor, peygamber nasıl hayra çeviriyor, görüyor musun? Münafığın yaptığı bir pisliği peygamberler hep hayra çevirir, onun yaptığı zulmü hep hayra çevirirler. Münafık bir oyun oynar, o müminlere hayır şeklinde döner. Mesela müminleri zengin yapar münafık. Münafığın etkisidir bu. Münafık Müslümanları güçlü yapar, uyanık olmalarına sebep olur, birçok nimete kavuşmalarına sebep olur. Onun yaptığı pislik, alçaklık, kahpelik kastıyladır; peygamberler ve imamlar da onu tam tersine çevirirler. 

 

Münafık Bir Nevi Av Köpeği Gibidir. Münafığın İzini Takip Ederek Küfrün Ve Münafıklık Sisteminin Tüm Yapıları Teşhis Edilebilir.

Münafık av köpeği gibidir. Sen şimdi mesela avı bulamaz normalde Müslüman ama münafık gider bulur. Onu yani münafığı takip ettiğinde bütün küfrü, bütün dalaleti, münafıkları yakalamak mümkün olur. Münafığın gittiği yolun arkasını takip ederse Müslüman, onun izlerini takip ederse, girip çıktığı yerlere bakarsa bütün münafık teşkilatını teslim alabilir Allah'ın dilemesiyle ilimle irfanla. Yani münafığın çok iyi takip edilmesi gerekir. Her konuşmasında bir melanet vardır münafığın, her konuşmasına çok dikkat etmek lazım. En iyi zannettiğin dönemde en adice ve alçakça hareketi yapabilir. En dostane zannettiğin dönemde mesela en sevgi dolu, en yakın zannettiğin anda en kalleşçe hareketi yapabilir. Yani münafığın saldırı anları o anlardır. Çok dikkat etmek lazım. Müslümanın teyakkuzda olduğu bir dönemde münafık saldırmaz. En dostane, en iyi olduğunu zannettiği dönemde saldırır yani en iyi etkilediğini zannettiği anda. Casus filmlerinde falan da var ya; mesela kadın adamın yanına geliyor, adama çok iyi davranıyor, ona içki falan sunuyor ve sarılıyor gibi yapıyor, birden onu bıçakla öldürüyor veya silahla öldürüyor. Münafıklarda sistem budur. En iyi davrandığını zannettiğin an en alçakça hareketi yapacağı andır. Buna çok dikkat etmek lazım. Münafığa sevgi gösterisi yapıldığında, o Müslümanlara sevgi gösterisi yaptığında hemen akabinde bir ahlaksızlık pislik yapacak demektir. O onun kolladığı bir andır, o onu zaten düşünür önceden, planlar ve ona göre hareket eder.

Mesela münafıkların; Nahl Suresi 35'te diyorlar ki şeytandan Allah'a sığınırım “Şirk koşmakta olanlar dediler ki: "Eğer Allah dileseydi, O'nun dışında hiç bir şeye kulluk etmezdik...” (Nahl Suresi, 35) O yarattı bizi böyle diyorlar. Biz münafık olacak insan değildik, Allah bizi münafık yaptı diyor. Yani her yerde ahlaksızlık, her yerde pislik münafığın özelliğidir. Allah'a da iftira atar. Tabii Allah yaratıyor ama sen istiyorsun. Mesela yine diyorlar ki Zuhruf Suresi, 20'de; “Dediler ki: "Eğer Rahman dilemiş olsaydı, biz onlara ibadet etmezdik."”(Zuhruf Suresi, 20) Ahirette de bunu söylüyorlar. Sonsuza kadar böyle bir alçaklık içindeler.

Münafıkta akıl hastalığı şeklinde bir takıntı vardır, takıntı hastalığı vardır. Bir şey istediği zaman onu elde edene kadar akla hayale gelmeyecek oyunlar, entrikalar yapar. Akla hayale gelmeyecek hikayeler anlatır. Mesela bu Samiri, kafayı taktı o put yapımına, altından put. İnanılmaz kepazelikler yapıyor. Aylar öncesinden hazırlığını yaptı. Müslümanların bir kısmını hırsızlığa itti. Bir kısmına altın aldırttırdı. İhtiyaçları olmadan adamlar, malını mülkünü sattılar, altın aldılar. Söylemedi onlara, "Biz altını sonra bozduracağız, kullanacağız." falan dedi. Halbuki amacı put yapmak sadece. Adamların başını belaya soktu. Adamlar binbir fakirlik içerisinde, hiçbir şey almadan yanlarına gittiler. Üst baş dökülüyor, perişan ama ceplerinde de altınlar var. "Bizim gittiğimiz yerlerde kullanacağız" dedi, "bu altınları." Sonra da dedi ki; "Bu dağ başı, ova. Burada altın kullanacak bir şey yok. Ben en iyisi heykel yapayım size hemen." Şeytana bak, önceden ayarlamış bunu. Ne konuşacağını falan bilir münafık. Ve takıntı tarzında illa ki yapacak o ahlaksızlığı Hazreti Musa (as)'ya rağmen. Hazreti Musa (as) da aslında insancıl davranıyor. Mesela normalde şeriata göre, Tevrat şeriatına göre ve Kuran şeriatına göre bu fitneci; hükmü ağır. Çünkü fitne katilden beter diyor Allah. En yüksek fitneyi uygulamış oluyor. Ama buna rağmen Hazreti Musa (as) sadece ona sürgün cezası veriyor, "Bana kimse dokunmasın diyeceksin, yalnız yaşayacaksın." diyor.

 

Münafık Haysiyetsiz Olduğu İçin Yalan Söylemekten Utanmaz, İnsanın Gözünün İçine Baka Baka Diri Diri Yalan Söyler.

Münafıkta muazzam bir kafalama; hırsız, dolandırıcı, sahtekar kafalaması vardır. Deli gibi yalan söyler ve yüzsüzdür münafık yalan söylerken. Haysiyetsiz oluğu için utanmaz. İnsanın gözünün içine baka baka, diri diri bakarak yalan söyler. Mesela Kuran'a bakıyor adam; elini yüzünü ekşitiyor, kaşlarını çatıyor, bir şeyler yapıyor; oyun yapıyor. Halbuki Kuran'ın hak olduğunu anlamış. Çünkü benzeri olmayan bir kitap, hemen anlaşılıyor Kuran'ın üstünlüğü. Ahenginden, üslubundan hemen harikulade bir kitap olduğu anlaşılıyor. Anladığı halde anlamazlıktan gelip "Bu insan yazması bir kitap." diyor etrafındakilere. Bir de onlara karşı yalakalık yapmak istiyor. Çünkü onlar diyorlar ki "Kuran'ın geçersiz olduğunu bize okuyup anlatsana." diyorlar. Halbuki okuyup; "Siz böyle diyorsunuz ama Kuran böyle değil. Bu, hak kitap olduğu açık." demesi gerekirken alçaklık yapıyor, tam onların dediği gibi diyor onlara yalakalık yapmak için.

Münafık yalanı şeytanın ilkasıyla, şeytanın etkisiyle söylediği için şeytani bir transa geçer. Onun için yüzünde en ufak bir kıpırtı olmaz. Dikkat edin münafık olduğundan şüphelendiğiniz kişiye, yüzünde gözünde o yalanı söylemeden kaynaklanan herhangi bir kasılma, heyecan, tedirginlik ifadesi olmaz. Sabittir suratı. Son derece sakin yani. Çıldırtıcı bir sakinlikle yalan söyler. Hayret edersiniz münafığın bu özelliğine. O hayasızlığının, haysiyetsizliğinin, arsızlığının sebebi şeytanın tamamen kontrolüne girmesidir. O yüzden böyle bir gösteri yapar. Normal insan böyle bir yalan söylerken çok sarsılır, yapamaz. Ama münafık bu haysiyetsizlik gösterisini yaparken en ufak bir sarsıntı olmaz yüzünde. Hani derler ya "yüzüne teneke çakılmış" halk arasında derler değil mi, "yüzünde eşek oynamış" falan derler. Bu atasözüdür, bilinir münafık özelliği olarak. Son zamanlarda, Osmanlı döneminden bu yana; "yüzünde teneke çakılmış" derler. Ama Ortadoğu'da daha geride "yüzünde eşek oynamış" derler. Yüzünde akıl almaz bir arsız ifade ve son derece sakin böyle cibilliyetsiz bir surat ifadesi olur. Cibilliyetsiz demeyelim de yani karaktersiz. Felaket böyle akıcı yalan söyleme özelliği vardır münafığın. Oradan da çıkarabilirsiniz. Su gibi akar yalan ağzından.

Münafık Müslümanlar arasında büyüklenir. Ama küfre karşı da çok alçak ve yalakadır. Hemen anlar küfür onun yalaka olduğunu. Böyle hırsız yancılığı vardır. Kendini yüceltmek ister ama onlar onun adi olduğunu hemen anlar. Onun için küfrün yanına pek gitmek istemez münafık. Kuran'da da görüyorsunuz; muhayyer kalıyor, tam karar veremiyor. Müslümanların yanına da gelmek istemiyor çıkarlarıyla çatıştığı için. Ama küfrün yanına da gitmiyor. Çünkü küfrün de bir yeteneği vardır, seçme yeteneği. Onun alçak olduğunu onlar da anlarlar. Onun için iki derede bir arada kalır münafık. Böyle uyuz köpek gibi, kuduz köpek gibi oradan oraya, oradan oraya sekerek kaçar.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo