A9 TV, 23 Eylül 2016
(“Dini anlatmada güzel hanımların, yakışıklı erkeklerin etkisi var mı? Bu bir ölçü müdür?” sorusuna cevap)
Ölçü tabii. Hz. Süleyman (as)’ın uyguladığı bir yöntem. Sarayı çok güzel. Erkekleri seçerek alıyor, kadınları da seçerek alıyor ve hepsi çok güzel. Sebe Melikesi hayran kalıyor. Ama tabii sırf güzellikle bitmiyor nezaketlerine çok dikkat ediyor. Yani oturmaları kalkmaları, yemeleri içmeleri, konuşmaları, hitabetleri, dindarlıkları, saygıları mükemmel. Sebe Melikesi hayran kalıyor. Zaten Hz. Süleyman (as)’ın yöntemi o. Sürekli misafir çağırıyor, gösteriyor o insanlara. Her gelen Müslüman oluyor, yöntemi bu. Bir de şakacı, gergin bir ortam yok Hz. Süleyman (as)’ın bulunduğu ortamda. Yani böyle gelenekçi mistik, gelenekçi Ortodoks gerilimli bir ortam yok, şakacı ve çok rahat. Mesela halkın içinde atları seviyor, boyunlarını okşuyor, bacaklarını okşuyor, hanımlar çok güzel gösterişliler. Hanımlara şaka yapıyor. Mesela Sebe Melikesi için yaptığı şaka Kuran’da detaylı anlatılıyor. Bak özel zemin yaptırıyor, içinde su olmadığı halde derin su görünümü var ama ikinci bir ihtimal yok. O kadar zeki bir kadın olduğu halde, dikkatli olduğu halde derin su olduğundan emin. Yani o kadar kaliteli yapılmış bir zemin. Havuza girmesini söylüyor, bu bir şaka. “Kadın o suyu derin zannetti” diyor “derin bir su zannetti” diyor “ve bacaklarını açtı” diyor. Bacaklarını açıp suyun içine girmeye çalışıyor, girince tabii onun şaka olduğu anlaşılıyor. Ama kadın bacaklarını açmış oluyor. Her zaman anlatıyorum daha önce de anlattım, diyor ki gelenekçi tefsirde; “Mübarek gözü şeriflerini eli şerifleriyle kapattı” diyor “be hey kadın ört bacaklarını tesettüre riayet et dedi” diyor “ve sırtını döndü” diyor. Kardeşim, bunu söyleyecek insan böyle bir sistem yapar mı? Havuzu niçin yapıyor? Bacağını açsın diye yapıyor işte, girsin diye yapıyor havuza. Ne kadar samimiyetsizsiniz. Allah’a ahlak öğretiyorlar. Bunlar cennette de kadın istemiyor. Böyle hakaretamiz üslupları var. O zaman Allah cehenneme koyuyor “madem istemiyorsunuz” diyor, nerden hoşlanıyorsanız oraya. Çünkü cehennemde kadın yok, cinsellik de yok, müzik de yok, resim de yok hiçbir şey yok. Ama cennette bunların hepsi var. Mesela resim var cennette. Müziğin alası var, kadın da var, cinsellik de var. Ama bak bu dünyada bunu istemeyen bir güruh var. Allah işte istemeyenleri onun olmadığı yere koyuyor. Müziğin, eğlencenin, kadının, sevginin olmadığı bir yer. Çünkü bayağı soğuk ve sevgisizler. Tamam işte onlara göre ortam. Orada itiraz edecekleri bir şey yok.
(Kilis’e dün Suriye’den IŞİD kontrolündeki bölgeden iki roket atıldı. Atılan iki roketten biri pazar yerine biri okul yakınına düştü. Patlamada 5’i çocuk 6 kişi yaralandı. Sonrasında ikinci bir saldırı daha yapıldı. Bu saldırıda da 2 kişinin yaralandığı belirtildi. Saldırının ardından TSK 20 hava harekatı düzenledi ve 40 terörist etkisiz hale getirildi. 900’ü aşkın hedefe 4 bin dolayında atış yapıldı.)
Peki yapılıyor da yani bu Kilis’te bu atışlar muntazam devam ediyor. Neden tükenmiyor bunun sebebini merak ediyoruz biz. Hallaç pamuğuna çevriliyor işte dümdüz ediliyor tamam duyuyoruz; ama neden durmuyor? Muntazam devam ediyor, kesintisiz devam ediyor. Ve neden Kilis? Ne var Kilis’te, değil mi? Bir de IŞİD’in bundan bir çıkarı yok, yani hiçbir amacı yok. Kilis’te füze atışı hiçbir anlam çıkacak gibi değil. Ben burada ne menfaat var göremedim. Bir oyun oynanıyor ama ne oyunu bunu bilmiş değilim. İngiliz derin devletinin ince bir stratejisi. Bu önümüzdeki günlerde ortaya çıkar şu an bilmiyoruz ne olduğunu. Yani Kilis’le ilgili bir hesap yapmışlar anladığım kadarıyla, bir şeyler yapıyorlar kendi kafalarına göre.
İngiliz Derin Devletinin Bu Kadar Rahat Faaliyet Yapıyor Olmasının Sebebi Bunca Zamandır Deşifre Edilmemiş Olmasıdır. Artık Bu Oyun Bitti
Bana dediler ki “İngiltere Türkiye’nin dostu, Osmanlı’nın dostu haberin var mı? Bayağı sevindim dedim, “Ne güzel, İngiltere gibi böyle büyük bir devlet Osmanlı’nın Türklerin dostu.” Baktık araştırdık akıl almaz bir lağım çıktı altından. Aman Allah’ım, bütün felaketlerin altında İngiliz derin devleti var, belgeli açık. Bu nasıl bir sinsilik, nasıl gizlediniz kendinizi, nasıl çaktırmadınız? Hayret edilecek şey bu. Tayyip Hocam da mazlum, mesela çıkıyor işte paralel yapıya bir şeyler diyor, “Fethullah Gülen’i getirteceğim” diyor. Kurtulacağını zannediyor. Fethullah Gülen’i getirmeyle hiçbir şey değişmez. Paralel yapı. Ahmedileri kullanıyor adam, Mehdi ordusu diye biliniyor Pakistan’da Ahmet Kadyani. Kadıyanilikte “Mehdi çıktı” diyor adamlar. Hatta bana da şaşırıyorlar “Sen niye Mehdi arıyorsun ki?” diyorlar işte “Gel bize tabi ol” falan diyorlar. Fethullah Gülen’in en fazla bir milyon taraftarı vardır en fazla. Normalde 400-500 bin kişidir hadi bir milyon diyelim. Bak adamlar çok daha fazla. İngiliz derin devletinin bunları kullandığını biliyoruz ama çok önemsiz görüyorlar bunları, sağda solda görüyorlar. Adamlar Amerikan ordusunu kullanıyor CIA’yı kullanıyor. Koskoca yüz binlerce askerden oluşan Amerikan ordusunu kullanıyor adam. O ne ki, dert mi onlar için? Onun için, bütün mesele bu sistemi iyi fark edip deşifre etmekte. Bunu bütün dünya bildiğinde bunlar felç olur zaten hiçbir şey yapamazlar.
(Rusya’nın en köklü gazetelerinden biri olan Pravda’da eski bir NATO komutanının, “Eğer Amerika ve Rusya, Suriye konusunda anlaşamazlarsa ve bu iki devlet arasındaki çatışmayı durduramazsak Avrupa ve tüm dünya darmadağın olur” şeklindeki ifadeleri yer aldı.)
İşte İngiliz derin devletinin yeni bir tehdidi daha. Yani ya Suriye’yi parçalayacağız, ya parçalayacağız. Çekin askerinizi. Herkes askerini çekerse Suriye’de hiçbir şey olmaz. Millet normal yaşar. Yani Amerikan askeri çekilirse, Rusya da çekilirse millet normal hayatına başlar. Bu kadar basit. Mehdiyet’le durur bu, onun dışında durmaz.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Binali Yıldırım, Gülen soruşturmasındaki ihbarlardan yola çıkarak, genel olarak isimsiz, kime ait olduğu belli olmayan ihbarların bundan sonra kanunen dikkate alınmayacağını açıkladı.)
Hayır, isimli de olabilir. Diyor ki, Fethullah Gülen’in bankasından para çekti. Yahut Fethullah Gülen’e karşı saygılı bir söz kullandı. Veya Fethullah Gülen’i sevdiğini söylemişti diyor bir tarihte diyor. Mesela 1999’da diyor Fethullah Gülen’in bankasından efendim para çekti. 2003 yılında diyor Fethullah Gülen’le ilgili onu övücü birkaç kelime etti diyor. Bunu gönderiyor, bu var zaten. Bunlara itibar edilmesin. Bunu bütün hükümeti herkesi övmüş. Böyle bir suç olur mu kardeşim? Devlet teşvik ediyor. Başbakan, Cumhurbaşkanı, milletvekilleri teşvik ediyor. Coşkuyla sevgi gösteriyorlar, sarılıyorlar. Hürmetlerini, güvenlerini ifade ediyorlar. Saygı sunuyorlar. Vatandaş da diyor ki, sizin gibi ben de seviyorum diyor, onu diyor. Vay sen bunu nasıl dersin? Bununla ilgili soruşturma açılması acayip olur. Yani çünkü soruşturma açılacaksa bütün devlet erkanına, herkese açılması lazım. Açılmıyorsa, adama niye dedin denmez. Sen teşvik etmişsin, o da demiş. Çünkü ulu’l emre itaat ediyor adam. Devletin başındaki kişi bu adam güvenilir diyor, bunu sevin diyor, saygı duyun diyor. Adam da ben de sevdim, saygı duydum diyor. Nasıl yani devlete isyan mı etsin adam? Sen güven diyorsun, hayır ben güvenmiyorum mu diyecek? Sen güven deyince o emir olmuş oluyor. Ulu’l emrin, emri olmuş oluyor. Adam da uyuyor sana. Ama suç işlemek ayrıdır. Adamlar niye işte gidip gazetesini aldın, niye dergisini aldın? Yani herkes okudu mesela Sızıntı’yı. Her eve giriyordu Zaman Gazetesi. Adam yani nasıl bunu suç olarak değerlendirsin de ve o suça ne cevap versin? Tabii ki biz kanuna, hukuka saygılıyız. Kanun ne diyorsa onu kabul ederiz ama yani bunun işleme konması doğru değil, benim kanaatim. Tabii sonucunu yine mahkemeler, savcılıklar belirler ama benim şahsi vatandaş olarak kanaatim benim böyle bir yetkim olsa ben onu hiç işleme koymam. Yani onu direkt yırtar atarım. Değil mi? O niye işleme girsin? Yani devletin evraklarının içine girmesi çok acayip bir şey onun.
İnsanların Çoğu Sadece Paralel Yapıya Dikkatini Veriyor, Oysa Tüm Paralel Yapıyı Yönlendiren İngiliz Derin Devletidir
Dünya devletleri paralel devletlerle uğraşıyorlar. Halbuki dünya devletlerinin yüzde 99’unu zaten dünya derin devleti idare ediyor. Eze eze mesela adamlar Osmanlı’yı yıkmaya karar vermişler eze eze. Tıkır tıkır Osmanlı padişahlarına kendi elleriyle yıktırıyorlar teker teker ve hiçbir şekilde kurtulamıyorlar ve hayranlar İngilizlere. Gidip orada eğitim alıyor işte İngiliz sandalyesinde oturuyor, İngiliz bilmem neyi yiyor, İngiliz bilmem neyi içiyor. Ayette diyor; “Kendi kalelerini kendi elleriyle yıkıyorlardı” diyor Allah ayette. Kendi vatanını kendi yıkıyor adam. Bak Abdülhamit konusunu ortaya attım, bütün Türkiye ayağa kalktı. Her yerde Abdülhamit konuşuluyor, ama uzun uzun ütüleme tarzında. Kardeşim ne uzatıyorsun? Osmanlı topraklarını vermiş, bir şekilde vermiş, isteyerek mi verdi? İsteyerek vermemiştir tabii ki ama vermiş. Kıbrıs’ı da vermiş, Ardahan’ı, Artvin’i, Kars hepsini vermiş. Kerhaneler açılmış mı? Açılmış. Neyi inkar ediyorsunuz? Meyhaneler açılmış mı? Açılmış. Şarap fabrikaları, rom fabrikaları, rakı fabrikaları açılmış mı? Açılmış. Darwinizm bütün Osmanlı’ya hakim edilmiş mi? Edilmiş, bizi ilgilendiren kısmı bu. Yok diktatörmüş onlar hikaye, savaş yılları her yer diktatör dolu zaten, her yerde dikta rejimi var. Osmanlı gelişmiş bir demokrasiyle o dönemde idare edilmesi mümkün değil. Koskoca imparatorluk tabii ki sert tedbirler alınmış olabilir, biraz despotik bir görünüm oluşmuş olabilir ama yine de o şartlarda halk özgürdü Osmanlı’da öyle bir konu yoktu.
Abdülhamit Döneminde Allah'ı İnkar Eden Darwinizm Osmanlı'ya Yayılıyor, Genelevler Ve Birahaneler Açılıyor, Büyük Manevi Tahribat Yaşanıyor
Abdülhamit devlet kütüphanesini Darwinist kitaplarla dolduruyor, devlet matbaası gecelere kadar Darwinist kitaplar basıyor, bunun neyini savunuyorsunuz? Şimdi ben bunu açıklayınca yer yerinden oynadı. Mecliste Abdülhamit konuşuluyor, CNN’de her yerde Abdülhamit konuşuluyor. Çünkü bu yara hep gizli kalmış, bu tarzda eleştiri yapan hiç kimse olmamış. Bu belaya dikkat çeken kimse olmamış, ilk defa biz dikkat çekiyoruz. Gelenekçiler de kurtarmaya çalışıyorlar; ‘şarabı Müslümanlara yapmıyor’ diyorlar. Sen alay mı ediyorsun? Bütün sokaklar meyhane dolu. Burada ne kadar gayrimüslim var? Bir avuç gayrimüslim var. Çaka çaka Müslümanlar doluydu meyhanelerde. Genelevlere de kerhanelere de Müslümanlar doluyordu. Yani ‘Ey gayrimüslimler siz içki için’ demiyor ki reklamlarda. ‘gazoz gibi için’ diyor. Bütün Osmanlı ümmetine reklam ‘su yerine bira için’ diyor. Adamlar milyon litre hesabıyla bira tüketiyor, şarap tüketiyor, bize kafalama yapmaya çalışıyorlar.
Abdülhamit’in iyi yönleri yok mudur? Var tabii ki. İnsan bu günaha girmiş olabilir. Şarap içen Müslüman değildir, rakı içen Müslüman değildir, kerhane açan Müslüman değildir demiyoruz biz ama yanlış yaptı, bunu kabul edin. Teşvik edersen, o zaman neyi kastediyorsun sen? O zaman sen de açacaksın herhalde. O zaman sen de kerhane açacaksın, meyhane açacaksın, şarap fabrikaları kuracaksın, gerisini sen mi tamamlayacaksın? Darwinist propagandaya mı devam edeceksin? Abdülhamit doğru yoldaysa o zaman kerhane açmaya devam edeceksin sen, meyhane açmaya da devam edeceksin, şarap rakı fabrikaları açmaya da devam edeceksin, Darwinist propagandaya devam edeceksin, Darwinist materyalist propagandaya, toprak vermeye yine devam edeceksin, yapmayacağına göre neyini övüyorsun? ‘Yanlış yaptı’ de, ‘Allah affetsin’ de.
Mesela, Cibali tütün fabrikası 1884 yılında 2. Abdülhamit tarafından yaptırılıyor. Tütünle sen ümmeti Muhammedi zehirlemiş olacaksın. Zoruna ne oldu? İki dudağının arasında ‘yaptırmıyorum’ dersin biter. Ne mecburiyetin var da bütün ümmeti tütünle zehirliyorsun? Zehirleniyor millet, hasta oluyor. Askerde güç kuvvet kalmadı, bütün millet sigaracı oldu tütüncü oldu gücünü kuvvetini kaybetti. Şarap, rakı, bira, kafa beyin millet darmadağın oldu.
Osmanlı’da piyango Abdülhamit döneminde başlıyor, Ziraat Bankası piyangosu 1906’da 23 çekiliş yapıyor Abdülhamit’in teşvik ve takdiriyle, tahsin etmesiyle Milli Piyango sürekli çekilişler yapıyor Ziraat Bankası öncülüğünde. Piyango alenen kumar, sen halifesin bütün ümmeti Muhammed’e kumar oynatmış oluyorsun. Niye böyle şeyde öncülük yapıyorsun? Sen iki dudağının arasında ‘hayır arkadaş istemiyorum’ dersin, olmaz. ‘İstiyorum’ diyor, istiyorum deyince kumar bütün Osmanlı’da oynanmış oluyor.
Kadınlara vesika veriliyor Osmanlı kadınlarına. Binlerce kadın genelevde çalışıyor o dönemde. Kerhane açılması bir halifeye yakışacak bir şey değil, buna müsaade etmemesi gerekirdi. Onun bilgisi dahilinde açıldı kerhaneler. Bir tane de değil Tarlabaşı’nda kıyamet gibi açıldı, Karaköy’de orada burada bütün millet doluyordu buraya. 2125 kadın ilk tespitte, 2125 Osmanlı kadını kerhanelerde çalışıyor ve vergi veriyor Abdülhamit’in hükümetinin devam ettiği dönemde devlete vergi veriyor, Abdülhamit’in bilgisi dahilinde.
İngiliz Derin Devleti Ayrıdır, İngiliz Halkı Ayrıdır. İngiliz Halkı Kibar, Güzel İnsanlardır
İngiliz derin devleti ayrıdır, İngiliz halkı ayrıdır. İngiliz halkı kibar, güzel insanlardır. Yani kavim olarak da güzel, kibar insanlardır. Kültürü de güzeldir yani nezaketi, kibarlıkları. Ama İngiliz derin devleti dünya deccallerinin gelmiş geçmiş en büyüğüdür. Firavun’dan, Nemrut’tan daha büyük bir deccal şu an karşımızda. Yani Firavun ve Nemrut’un, diğer deccallerin toplamının, hepsinin üstündedir şu anki deccalin gücü. Çünkü dünya çapında sihir ve manyetizma ve ispiritzmanın nevinden müthiş harikalara mazhar olan bir deccal var şu an. Ve bütün bak Osmanlı’yı, şunu bunu hepsini ezmiş. Ve çok şeytani bir zekaya sahip. Milyonlarca münafık kullanıyor, milyonlarca ajan kullanıyor, alçak, kahpe kullanıyor. Bu manyakların gücü de şeytandan geliyor. Ama burada biraz çetin bir kayaya çarptılar. Yani köşe taşı, mikap taş. Evet, Tevrat’ta geçer, köşe taşı. Aynı şekilde biliyorsunuz Kabe de mikap biçimindedir. Onda da köşe taşı vardır. Hacer-ül Esvet, köşe taşı. Tevrat’ta detay detay geçer. Mikap taş; Kabe mikap tarzındadır. Ve köşe taşı vardır. Tekrar söylüyorum ki iyice akılda kalsın diye. Hacer-ül Esvet, göz biçimindedir. Masonlukta olan göz de oradan gelir. Allah’ın dünyayı seyrettiğine işaret. Aynı göz biçiminde yapılmıştır Hacer-ül Esvet de biliyorsunuz. Biz de köşe taşıyız, mikap taşı yani inşaAllah. Bu taşı kıramazlar ve geçemezler, inşaAllah. Çünkü bu imanı, İslam’ı temsil eden bir yapı.
(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan temaslarda bulunmak üzere geldiği New York’ta Amerika’daki Yahudi kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya geldi. Görüşmeye katılanlar Conference of Presidents Başkanı Malcolm Hoenlein, Robert Cohen, Jonathan Greenblatt, Hadassah Yönetim Kurulu Başkanı Janice Weinman, Jewish Institute For National Security Affairs Başkanı Michael Makovsky, World Jewish Congress Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Maram Stern.)
Musevilerle görüşmek demek ki güzelmiş, doğru bir şeymiş. Cumhurbaşkanı gidip ki bunların birçoğu Siyonist liderler, Siyonistler ünlü liderler, hepsini de tanıyorum. Onlarla böyle bir ahbaplık ve dostluk içinde olduğuna göre, uzun uzun görüştüğüne göre, beraber yiyip içtiğine göre demek ki Musevilerle görüşülüyormuş. Bizi eleştiren arkadaşlara ithaf olunur. Yani demek ki yanlış yoldasınız. Bak, özel görüşmeler de yaptı Tayyip Hoca orada. Hatırladığım kadarıyla Rothschildler falan da var. Dolayısıyla bütün Musevi önde gelenleriyle, Siyonist liderlerle hepsiyle görüştü.
Tayyip Hocam’ın Musevilerle böyle iç içe olması doğru. Museviler ehli kitaptır. Onlarla dost olsun, ahbap olsun. Ahbaplığını tebrik ediyoruz, dostluğunu tebrik ediyoruz, sevgisini tebrik ediyoruz. Doğru yolda devam ediyor. Biz de her zaman teşvik ettik. Demek ki Musevilerle dost olmak, kardeş olmak suç değil, yanlış bir şey değilmiş. Hepsi İsrail’le bağlantılı bu kişilerin. Bir kısmı MOSSAD’la da bağlantılı görüştüğü kişilerin ve Siyonist ünlü liderler bunlar.