A9 TV, 2 Ekim 2016
Mehdi İnancı Tarihin En Eski Devirlerinden Beri Vardır
Allah bütün hak dinlerde Mehdi’yi söylemiş kendiniz söylüyorsunuz (Mehdiyet'e karşı olanlara hitaben). Bütün hak dinlerde var diyorsunuz. Değil mi? Geçmiş bütün dinlerde var diyorsunuz. Hakikaten tarihin en eski devirlerinden bozulmuş hak dinlerin tamamında da Mehdi inancı var. En az tespitlere göre 10'un üzerinde eski hak dinden kalan bilgilerde Mehdi’yi açıkça görüyoruz hatta Aztek İnka yazıtlarında falan bile var. Beyaz giyinmiş sakallı bir insan geliyor ve birden inanç değişiyor.
Her zaman beklenmiş Mehdi. Hep Mehdi beklentisi olmuş. Hz. İbrahim (as) hep bir Mehdi beklentisi içinde. Hep uzaktan gelenleri böyle sevinçle karşılıyor. Belki Mehdi çıkar diye. Belki Mehdi olurlar diye. Mesela o melekler geldiğinde de çok hoşuna gidiyor. Mehdi olmaları ihtimaline karşı ama sonra bakıyor ki Mehdi değil içini bir korku sarıyor. Hep Mehdi beklentisi olmuştur. Hz. İsrail (as)’de de olmuştur. Hz. Musa (as)’da var. Sahabede var. Sahabe namaz safları arasında artık heyecana bak millet namaz kılıyor aralarda bakıyorlar yani onun tipinde biri var mı diye.
Kuran’da Mehdi Kelimesi Birçok Yerde Geçiyor
Fakat bunlar şöyle istiyor m-h-d yani mehdi şeklinde geçmesini istiyor. Halbuki hadi ile Mehdi aynı anlama geliyor. Ha Mehdi demişsin ha hadi demişsin aynıdır. Mehdiler de muhtedun Kuran’da geçiyor muhtedun Mehdiler “onlar mehdilerdir” diyor Allah. Deccale uyana, Allah Mehdi yoktur diyor. Deccale uymazsanız Mehdiniz vardır diyor, hadiyun. Hani yoktu? İttebiu men la yes elekum ecran vehum muhtedun. Yani “Tebliğlerine karşılık sizden ücret istemeyen para istemeyen bu kişilere tabi olun” Ne özellikleri var? Tebliğine karşı para istemiyor. Diyanet’in hocası maaşını alır, bu profesörler ilahiyatçılar maaşını alır ama öyle bir topluluktan bahsediyor ki Cenab-ı Allah onlar sizden para istemeyecek diyor. Bakın, tanınması için söylüyor Allah. Para alanlardan, para isteyenlerden bir şey elde edemezsiniz diyor. Allah diyor, Kuran’ın ifadesi bu. Ama sizden bir şey istemiyorsa o zaman onlara uyun diyor. Bu kişilerin özelliği de, ‘onlar’ diyor, “mehdilerdir.” Muhtedun; mehdilerdir.
Mesela yine Zümer Suresi, 36 “Allah kuluna kafi değil mi?” Ben cezaevindeyken bizim avukat eli ayağı boşalmıştı herkes panik haldeydi. Kuran’dan ben buna bir işaret bulayım diye açtım ilk bu ayet gözüme çarptı Kuran’ı açınca. “Allah kuluna kafi değil mi? Seni ondan başkalarıyla mı ilahlarla putlarla korkutuyorlar.” Zümer Suresi, 36 “Allah kimi dalalette bırakırsa” (deccaliyete tabi ederse) “o zaman onun için bir hidayetçi (Mehdi) yoktur.” Mehdi’nin anlamı hidayetçi anlamındadır. Hadi nedir? O da hidayetçi. Muhtedun hidayetçiler. Hidayet dağıtanlar, hidayete vesile olanlar. Mehdi nedir? Hidayete vesile olan. Hadi nedir? Mehdiyet’e vesile olan. Kuran’da yok diyorsun var işte. Nerede yok, nasıl yok? Kelimeyi anlamıyor musun?
“Namaz kılmanın Allah’a ya da insana ne faydası var?” Sorusuna Cevaben (Allah'ı Tenzih Ederiz)
Allah’a faydası şu, Allah sevildiğini görür. Allah sevildiğini görmek istiyor. İnsana faydası şu olur; Allah’ı sevdiğini görür. Bu aşktır. Sevgiyi ifade etme vesilesidir. Mesela biz ne yapıyoruz bir insanı sevdiğimizde? Gidip sarılıyoruz. Bağrımıza basıyoruz. İşte Allah’ı sevmek de namazla oluyor. Allah’a sevgimiz gösteriyoruz. Allah sevildiğinde hoşuna gider. Biz de Allah’ı sevdiğimizde hoşumuza gider. Bu bir sevgi gösterisidir. Oruç da bir sevgi gösterisidir. Aşığın maşukuna gösterdiği sevgi gösterisi. Allah için aç kaldığında onu ne kadar sevdiğini göstermiş oluyorsun.
Dünya Müslümanların, Ahiret de Müslümanların; Yani Allah’ın Ruhunun. Allah’ın Ruhu Her Yerdedir
Bütün Müslümanlar Allah’ın ruhudur, hepsi Ruhullah’tır, hepsi Allah’ın ruhudur bütün Müslümanlar. Bütün dünya kainat onlarındır. Allah’ın ruhu sonsuza kadar ölmez. Mustafa İslamoğlu diyor ya; “Sonludur” diyor. Sen neye sonludur diyorsun biliyor musun? Allah’ın ruhuna sondur diyorsun. Allah’ın ruhu sonsuza kadar yaşar. Diyor ki; “Sonsuzluk Allah’a mahsus” diyor. Kardeşim tamam doğru ama sen ne dediğinden haberin var mı? Allah sana ne diyor? “Ruhumdan üfürdüm” diyor. Mümin Allah’ın ruhunu taşıyor. Sen diyorsun ki, “sonsuzluk Allah’a mahsus.” Allah’ın ruhuna mahsus işte tamam, Allah’ın ruhunu taşıdığına göre sonsuz oluyor işte.
(Sibel Eraslan Star Gazetesi’nde şunları yazdı; “Cemaatler güzel ahlak teklifi üzerinde yoğunlaşacakları yerde dernek, vakıf, işletme, medya, siyaset gibi işlere yönelirlerse asıl meseleleri olan ruh ve gönül dünyasını imardan uzaklaşıyorlar ve şeffaflık yerine gizlilik ikame oluyor. Bir diğer tehlikeli durumsa cemaat üyelerinin diğer insanlardan, diğer mütedeyyin kesimlerden izolasyonu, kapalı devre ilişkiler sistemi belki ilk bakışta koruyucu gibi gelse de insani ve toplumsal ilişkileri yaralayan bir hal bu.”)
Kardeşim bir kere devlet Darwinist eğitimi durdurması lazım. Vatandaş akıl almaz manevi tahribata duçar oluyor, devlet manevi tahribatı, hükümet manevi tahribatı durdurması lazım. Abdülhamit devrinde başlamış tahribat, manevi tahribat devam ediyor kesintisiz, bunun durması gerekiyor. Haramdır, Darwinist eğitim haramdır çünkü bir kere doğru söylemiyorsun, bilimle alakası olmayan bir şeyi anlatıyorsun, hurafe anlatıyorsun, hurafe anlatmak haramdır. Kuran’ın hakikatlerine karşı hurafeyle çıkıyorsun. Hurafeyi bilim diye sunuyorsun. Şeytan adeta alay ediyor. Her şey tesadüf; zeytin, üzüm, nar, insanlar efendim arılar, kuşlar, filler, kelebekler hepsi tesadüf diyor alay eder gibi.
Menzil şeyhi “İnsanların yüzde 99’u iman etmiyor” diyor. “Mahvoldu insanlık” diyor yüzde 99. “Mehdi (as) gelirse Allah’ın izniyle kurtaracak” diyor. “Gelirse” demiyor arkasından da “geldi” diyor “Allah’a şükür. Artık bizim vazifemiz bitti, görev Mehdi (as)’de” diyor.
(Fethullah Gülen’in yeğeni Numan Gülen katıldığı bir programda “Kalkışmayı Amerika, İsrail ve İngiltere planladı” ifadesini kullandı. CIA ve FBI’ın FETÖ’ye sızmış olabileceğini belirten Gülen, bu durumu da Fethullah Gülen’in bildiğini ancak engelleyemediğini savundu.)
Canım engellemesi diye bir şey zaten çok zor olur. Ben onu her zaman konuşuyorum söylüyorum. Yani şimdi Fethullah Gülen dese ki “Bu İngiliz derin devletinin bir oyunuydu” dese onu orada infaz ederler ve Afrika’da bütün ülkelerde tek tek taraftarlarını tutuklatır darmadağın ederler. Yani hepsini mahvederler, yani İngiliz derin devletine kafa tutsa. Ama tutmadığında da felaketin avucuna düşmüş oluyor. Yani büyük bir felaketin avucuna düşmüş oluyor. Deccalın pençesinde inim inim inliyorlar. Ama samimiyetsiz girdikleri için Allah bela olarak verdi Allahualem. Halbuki söyledim bak, “Mehdiyet’e karşı gelmeyin. Allah uğursuzluk verir, bela gelir” dedim. Yıllarca söyledim. “İsa Mesih’in gelişini reddetmeyin. Allah bela verir. Uğursuzluk gelir” dedim. “Yapmayın” dedim. Bak, uğursuzluk, bela sardı. Yani şu an yapılacak şey İslam aleminin toptan İngiliz derin devletine karşı tavır almasıdır. Fethullah Gülen hareketindeki suç işlememiş insanların kurtuluşu da ona bağlı, Türkiye’nin kurtuluşu da ona bağlı, yani Mehdiyet’le olur. Sahte Mehdiyet’le deneme yapmanın da alemi yok.
(İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, ikinci kalkışma iddialarıyla ilgili yaptığı açıklamada, “İkinci kalkışma olursa kafalarına tokmağı geçiririz” dedi. Başbakan Binali Yıldırım’sa konu ile ilgili olarak “Geleceğiniz varsa göreceğiniz de var. Bunlar bu alçak FETÖ Terör Örgütü’nün tezviratlarıdır. Topluma millete korku salmak, huzuru bozmak, tedirginlik için tezgahladıkları kara kampanyalardır. Milletimiz asla buna itibar etmesin ama rehavet de yok gece gündüz de her şeye hazır olacağız” ifadelerini kullandı.)
Ama ben bak, otuz kere söyledim, güzel Allah razı olsun. Fakat darbeye karşı nasıl bir hazırlık yapmışlar? “Askeri eğitmeleri lazım” dedim, eğitmiyorlar. Asker, adam karşısına çıkıp derse ki; “Biz darbe yapıyoruz alın silahlarınızı gelin derse asker kendi subayını tutuklaması gerekir. Kanunla bu askere de belirtilsin” dedim, yapmıyorlar daha hala. Asker veyahut tatbikat bahanesiyle alıp götürülebilir, halkın karşısına dizilebilir tüfekleriyle, tabancalarıyla, halka ateş etme emri verebilir subay. Subay bu emri verdiğinde askerin o subayı vurması gerekir. Yani baktı ki subay halka ateş ediyor. Ateş etmeyene de ateş ediyor askere ve emir veriyor halkı öldürmesi için. Bu katil zaten. Bu asker mi? Asker değil. Subay mı? Subay da değil. Er mi? Er de değil, sadece klasik sıradan bir katil. Askerin tutuklama yetkisi var. Hemen tutuklayacak, derdest edecek. Eğer silahlı direnmeye kalkarsa da ayağından vurur, yaralar, çökertir, bu kadar basit. Ama bunun eğitimi verilmiyor.
Mesela halk darbeye karşı nasıl direnecek bunun eğitiminin verilmesi lazım. Darbe tatbikatı yapılması lazım. “Hiçbir şey olmaz” diyorsun. Yani tamam, hiçbir şey olmadı inşaAllah fakat, daha önce de “hiçbir şey olmayacak” dediniz, oldu işte. Kanun çıkartınız. Darbeyi kapatacak kanun çıkarttılar ama cayır cayır darbe oldu. Onun için darbeye karşı askerin bilinçlendirilmesi ve eğitilmesi lazım, halkın da bilinçlendirilip eğitilmesi lazım. Halk yani böyle bir ilhamla hareket etti. Hiç bilmiyorlardı ne yapacaklarını ve en isabetli hareketleri yaptılar. Allah kalplerin vahyetti. Ama bizim sebebe sarılmamız gerektiği açık. Darbeye karşı halkı eğitelim. Nasıl yapacaklar mesela tank geldi miydi tankın paletine çelik sokarsın, tank hareket edemez ama bilmezse bunu adam, yapamaz. Düşman istilası olabilir. Yine tankla girebilir. Mesela tankı gerekirse benzinle yakarsın. Adam da içinde duramaz çıkar dışarıya. Düşman tankı da sokabilirler. Mesela Antalya sahilinden plajdan falan adamlar çıkartma yapabilirler, İngiliz derin devleti mesela yüzlerce tank sokabilir Türkiye’ye. Yani süratle de anayoldan caddeden ilerlemeye başlayabilirler halkı ezerek falan. Durdurmanın yolunun gösterilmesi lazım. Dökersin üstüne bir bidon benzin adam mecburen çıkar dışarıya düşman istilasında. Ama bu bilinmiyor. Bunun aktarılması lazım. Yahut camını mesela gres yağıyla kapattın mı üstünü kullanılamaz tank. Yani çünkü önünü göremeyeceği için veya katran gibi bir şeyle ona benzer bir şeyle. Göremez. Bunların hepsinin anlatılması gerekiyor. Yani çekinecek bir şey yok. Yani hiçbir şey olmaz tamam, Allah’ın izniyle hiçbir şey olmaz. Gelecekleri varsa görecekleri de var, doğru. Ama bunu nasıl yapacağımızı, nasıl yapmaları gerektiğini halka anlatmamız lazım. Yani böyle irticalen o anda düşünmek ayrıdır, önceden bu konuda eğitimli olmak ayrıdır.
Küçük Bir Arkadaş Grubuyuz Ama Sesimiz ve Etkimiz Çok Büyük
Darwinizm konusuna girdik bütün dünyada Darwinizm yerle bir oldu. Yani adamlar belini kaldıracak hali kalmadı. PKK’yı rezil kepaze ettik. Beş paralık oldular. Arkasından İngiliz derin devletini, dünyanın en büyük olaylarından birisi, kimsenin bahsetmediği konuydu rezil rüsva ettik, şu anda da bu zaten yeni başladı, rezil rüsva etmeye de devam edeceğiz. Arkasından İngiliz derin devletinin etkilediği ve onların kullandığı mekanizmaların içine girdik. Mesela Rumiliği kullandıklarını gördük. Homoseksüelliği kullandıklarını gördük, homoseksüelliğin şiddetle üstüne gittik. Rumiliğin yanlış, İslam’ı bozmaya yönelik yönlerini çok detaylı anlattık. Abdülhamit’i bize örnek gösterdiler. Abdülhamit döneminin tahrip edici yönünü bütün açıklığıyla anlattık. Türkiye’de yer yerinde oynadı. Yani Türkiye sallandı adeta. Kısa bir açıklamayla bütün Türkiye’de Abdülhamit anlaşılmış oldu, kısa sürede. Çırpınmalarına rağmen bir şey değişmedi. Mesela Mehdiyet’i yok etmek istiyorlardı. Mehdiyet’i gürbüz, canlı ve dinç olarak bütün İslam aleminin görüşüne, tasvibine ve takdirine sunduk. Her yer şu an Mehdi bekliyor. Mesele değişmedi. Mehdiyet şu an aldı başını gidiyor. Türkiye’de şu an Mehdi’nin Türkiye’de elan görevde olduğunu söyleyen kişilerin oranı Türkiye geneline göre yüzde yetmiş. Anketi liberal, laik bir anket şirketi yapıyor. “Şu an Türkiye’de Mehdi var mıdır, gelmiş midir, Mehdi olacak mıdır?” diyor. “Evet” diyorlar, “şu an bu yüzyılda Mehdi Türkiye’dedir, gelmiştir” diyorlar, yüzde yetmiş. Yani akıl almaz bir oran bu.
Benim kitaplarım çıkana kadar Darwinizm’i eleştiren, akılcı eleştiren tek bir kişi yoktu, tek bir alim yoktu. Hiçbir ehlisünnet alimi, hiçbir Şia alimi Darwinizm’i akılcı eleştiren eser yazmadı benim dışımda. Bizim dışımızda yapan olmadı. Bak, Darwinizm çok eski, hiçbir alim çıkmadı Darwinizm’i eleştiren. Ne ilahiyat profesörlerinden, ne şundan, kimseden çıkmadı. En vahim felsefe olan Darwinizm’i eleştiren bir tek biz olduk. Darwinizm’e tamamen teslim olmuştu Şii ve Sünniler, hepsi. Bütün İslam alemi teslim olmuştu. Bizden sonra Darwinizm yerle bir oldu. Şiiler hayret ediyorlardı, biz nasıl Darwinizm’e inanmıyoruz diye. Fas, Tunus, Libya, hepsi hayret ediyor, Cezayir, hepsi hayret ediyorlardı. Mısır. Yani “Darwinizm bir gerçek. Siz nasıl fark etmiyorsunuz?” Alimdi diyenler bunları, profesör. Ama hallaç pamuğu gibi attık Allah’a şükür.
Osmanlı Dönemindeki Meclis-i Meşâyih Kurumu Sultan Abdülaziz Döneminde Müslümanların Güçlenmesini Sağlıyordu. Abdülhamit Döneminde ise Müslümanları Ezme Sistemine Döndü
Akif Beki, bugünkü yazısında cemaatleri yönetecek bir model olarak Osmanlı’daki Meclis-i Meşâyih’i göstermiş. Bu kurum Abdülaziz devrinde vardı. Her cemaatten bir kişi geliyordu ve cemaatleri ihya edecek bir çalışma oluyordu. Onlara para veriyorlardı, daha güzel çalışma yapmalarını sağlıyorlardı. Teşvik ediyorlardı, takdir ediyorlardı. Daha kalabalık, daha güçlü olmaları için neler olabilir bunlar tespit ediliyordu. Ve bu yönde devlet destek veriyordu. Abdülhamit döneminde neye döndü biliyor musunuz? Müslümanları ezme sistemine döndü. Meclis-i Meşâyih’in amacı Müslümanlara, cemaatlere, tarikatlara hayır gelsin, fayda gelsin diye değil, onları ezmeye yönelik, yani o Abdülhamit döneminde istihbarat amaçlı kullanılıyordu Meclis-i Meşâyih. Müslümanlar arasında ne oluyor ne bitiyor aralarına jurnalciler sokuluyordu. Ve Müslümanlar ezim ezim eziliyorlardı. Yani Müslümanları kendi cemaatleri, kendi arkadaş grupları içerisinde istihbaratçı olarak kullanıp kendi aralarına insan sokarak onları perişan etmeye yönelik bir mantık bu.
Hz. Ali: “Türk coştuğunda Mehdi (as)’ın zuhurunu bekle.”
Hz. Ali (ra) diyor ki bir şiirinde, “Türk coştuğunda Mehdi (as)’ın zuhurunu bekle.” Niye diyor bunu? Çünkü Türkiye’den çıkacağı için söylüyor. Niye “Türk” desin? Afgan var. Arap var. Var oğlu var. Çerkez var. Herkes var. Farslı olan var. Ama bak “Türk coştuğunda Mehdi (as)’ın zuhurunu bekle” diyor. Demek ki Türkiye’de bir coşma olacak. Bir feveran olacak.
Ruh Beyne Gelen Elektrik Akımıyla Muhatap Olmaz. Doğrudan Allah Katından Gelen Görüntüyle Muhatap Olur
Sazları Allah bir nimet olarak yaratmış. Sazdan çıkan ses Allah’ın yarattığı sestir. Sazdan ses çıkmaz. Sazdan titreşim çıkar. Kulağa gelir sağır olan kulağa, o da alır o titreşimi götürür. Ruh karşısına geçer onu güzel bir müzik olarak dinler. Müzik tamamen bağımsız olarak yaratılır titreşimden müzik çıkmaz. Titreşim hiçbir şey meydana getirmez hiç. Ve ruh da titreşimden hiç etkilenmez. Ruh müziği doğrudan Allah’tan duyar. Allah’ın yarattığı müziği duyar. Yani titreşim ruhun muhatap olacağı bir şey değil hiç ihtiyacı da yoktur ruhun. Ruhun gücü evsafı itibariyle titreşim onu ilgilendirecek bir şey değildir. Beyne gelen görüntüyle ilgili elektrik akımı da. O da hiç ilgilendirmez ruhu. O elektrik akımıyla hiç muhatap olmaz, doğrudan Allah Katından gelen görüntüyle muhatap olur ruh. Ne yapsın oradaki elektrik akımını çok çok zayıf. Çok berbat bir görüntü oluşur. Yani beyinden gözlerden gelen akımdan bir görüntü meydana getirsen televizyona yansıtsan yani kelimenin tam anlamıyla rezalet bir görüntü çıkar. Çok bulanık yani nesneleri de anlayamazsın. Çok flu cisimler çıkar karman çorman. Ruh ona tenezzül etmez, ruh Allah Katından gelen net görüntüye bakar. Öyle uydurma bir görüntüye hiç ihtiyacı yoktur.
Allah Sevenleriyledir. Allah Sevenlerini Sever, Allah Sevenlerine Bereket Getirir. Sevenlerin Allah’ı Hiç Bırakmaması Lazım. Hep Allah'a Hüsnü Zan Etmesi Lazım
Dua etmediğimizde Allah darılır. Unuttuğumuzda darılır. Bir şey olduğunda kendimiz yapacağımıza inanırsak darılır. Çünkü Kendi yapıyor. Mesela farz edelim bir konu var, “Şuna niye şöyle cevap veremedim” diyor. Kardeşim Allah verdirten sana o cevabı veyahut şuna niye şöyle cevap verdim, Allah sana o cevabı verdirir. Veyahut dizi ağrıyor. Ya diyor ne yapsam? Çok şey vaziyette diyor. Dizini kim ağrıtıyor? Dizinin ağrıması mucize, özel bir duygu. Kim geçirecek? Allah geçirir. Bunların hiç unutulmaması lazım. Şirk Allah'ın hiç beğenmediği bir konu. Allah'ın en beğenmediği şey şirktir. Allah’ın gücüne gider. Bağlantıyı hiç kesmemek lazım Allah’la. Şirke kayıldığında hemen Allah’a iltica edip tövbe etmek lazım. Yorgunum deyip Allah bırakılmaz. Uykusuzum deyip Allah bırakılmaz. Öleceğini bilsen Allah'ı bırakamazsın. Var gücünle Allah’ı anacaksın. Yok yorgunum namaza kalkamıyorum, kalkacaksın. Nasıl kalkamıyorsun? Menfaatinle ilgili bir şey olduğunda havalarda uçuyorsun. Yorgunum dua etmeyeyim, olmaz. Dua edeceksin kısa da olsa dua edeceksin. Yorgunum Allah'ı zikretmeyeyim, olmaz. Yorgun da olsan kısa da olsa Allah'ı zikir edeceksin. Seni hayatta tutan O. Kısa süre bile sevginin kesilmesi Allah'ın ağrına gider. Allah’a sevgi duayladır. Zikirledir, ibadetledir ve sözlüdür. Çünkü Allah bizi seviyor biz de Allah'ı seveceğiz.
Dinçlik Yemekten ve Uykudan Gelmez. İnsan Allah'tan Yana Olursa Allah Dilerse Onu Sebepsiz Dinçleştirir
Bak maşaAllah diyor kardeşlerimiz, enerjinize şaşırıyoruz diyor. Kaç saattir yayın yapıyorsun diyor. Bugün de ilginçtir iki buçuk saat falan uyudum. Toplam yani hesap ettim iki buçuk saat. EvelAllah bak çakı gibiyiz. Telkin yapsan uykum var açım susuzum bilmem ne. Uykusuzsan Allah seni iki saniye uyutur haberin bile olmaz, o uyku ihtiyacın gider. Allah'tan yana olursan. Seni bir saniye uyutur haberin olmaz, gözün açıkken uyutur bir saniye, çok diri olursun. Aç olursun seni Allah bir saniyede doyurur gizlice. Bayağı dinç olursun haberin bile olmaz. İlla yemek ağızla yenmez Allah senin ruhuna bedenine o enerjiyi birden yükler, yemek yemişten daha zinde olursun. Hz. Ali (ra) Hayber Kalesi'nin kapısını sökerken yediği yemekten kuvvet almadı, Allah verdi ona o kuvveti. Ani geldi o kuvvet. Ani de gider, mesela sonra gitti. Dediler ki kale kapısını bir kaldır bakalım yerinden dahi oynatamadı. Yere bırakmıştı geri geldi Sahabeler dediler ki, hayran olduk kale kapısını kaldırmana bir daha kaldırsana dedi. Hz. Ali (ra) yerinden oynatamadı. Ama o an kuş gibi uçurdu kale kapısını. O anda verdi Allah kuvveti.
Mehdi Gelmeyecek Bağırtıları Arasında Mehdi Hızla İlerliyor
Önümüzdeki yıllar çok güzel. İngiliz derin devleti Mehdiyet korkusuyla hocaları, alimleri ayağa kaldırdı. Onların da haberi yok silsile yoluyla hareket ettikleri için. Mehdi gelmeyecek bağırtıları arasında Mehdi hızla ilerliyor. Bu feryat figan bir mucize. Koskoca adamlar gece yarılarına kadar Mehdi gelmeyecek muhabbetleri yapıyor. Diyanet İşleri Başkanı toplantı yapacağız diyor Mehdi gelmeyecek, tarikatları, cemaatleri ikna edeceğiz diyor. Gelmeyecek bir şeyin toplantısı olur mu kardeşim? Gelmeyecekse işte tamam yan gel yat değil mi? Ne derdine düşüyorsun? Güneş gelip burada dans edecek diyor muyuz biz, zaten olmaz. Mehdi de gelmeyecekse madem bu kadar eminsin. Hocaları toplayıp ders vermek, kitaplardan Mehdi’nin adını çıkartmak falan bunlar neyin nesi? Bu panik neyin nesi? Sakin olun Allah Allah normal işine devam et. Ama derdin o değil. Sen işine devam ederken Mehdi'nin çıkmasından endişe ediyorsun. Hayır endişe değil de, çıktığına inanıyorsun işin garip yanı.
Allah Daima Kendisi İle Bağlantıda Olunmayı İster. Bağlantının Kesilmesi Allah'ın Ağrına Gider
İnsanın sevdiği olsa bir odada duruyorsun seninle bağlantıyı kesse kendi işine alemine alıp gitse ister misin? İnsanın çok ağırına gider sevdiğinin sürekli dikkati üstünde olsun ister. Allah bunu istemiyor işte. Duada da, dua etmediğinde Allah’ın ağırına gider. Zikir etmediğinde Allah’ın ağırına gider. Ama zikrediyorsa Allah’ı anıyorsa, dua ediyorsa ve hep Allah’a bağlıyorsa olayları bu çok önemli. Mesela ‘ben çok güzel konuşuyorum’ ya kardeşim ne güzel konuşacaksın sen Allah seni güzel konuşturuyor. ‘Ne kadar dincim’ diyor dinç falan değilsin Allah mahveder seni öyle bir şey olmaz. Dinçliği sağlayan Allah. ‘Ne kadar akılıyım’ diyor öyle bir şey olmaz akıl an an yaratılır. ‘Çok zekidir kendisi’ diyor öyle bir şey olmaz kardeşim. Zeka an an yaratılır nasıl zeki oluyor yani? “O her an bir iştedir.” (Rahman Suresi, 29) diyor Allah ayette bak. O her an bir iştedir, her an yaratma devam ediyor.
Allah Haklı Olarak Takdir Edilmeyi Bekler
Sen takdir etmezsen çok gıcık bir hareket bu, ahlaka çok ters bir hareket. Hem sana Allah nimet verecek hem sen O’nu unutacaksın. Hem kendin yapmadığın halde ben yaptım diyeceksin. Çirkin bir aldatma bu, bunu istemiyor Allah. Allah’tan ümit kesilmesini hiç istemez Allah. O da Allah’ın çok zoruna gider yani gücüne güvenmemek çok zoruna gider.