A9 TV, 20 Eylül 2016
(Bugün Takvim yazarı Ergün Diler, Türkiye’de kanlı bir darbe yapmasına rağmen Fethullah Gülen’in bu kadar konforlu yaşamasının arkasında İngiltere’nin olduğuna ve Amerika’nın İngiltere’ye rağmen hiçbir iş yapamayacağına dair bir yazı yazdı.)
Doğru, güzel.
(28 Şubat’ta İngiltere’nin Ankara Büyükelçisinin o dönemin önemli paşalarından biriyle görüştüğünü ve cemaatin CIA ile çalışmaya başladığını söylediğini anlattı. Paşa; “Peki bunu nereden biliyorsunuz?” deyince Büyükelçi; “Çünkü onu biz kurduk, ancak onlara kaptırdık” diye cevap vermiş.)
Kaptıran falan yok hepsi beraber hareket ediyor. Ne kaptırması? Çok münasebetsiz bir açıklama. Olur mu öyle şey? Zaten Amerika İngiltere’nin emrindedir. Onun şamar oğlanı gibi, yani istediğinde istediğini yaptığı bir ülke. Garibandır Amerikalılar. CIA falan da gösterdim ne diyorsa yapar İngiltere. İngiltere’nin kurduğu bir devlet. İngiltere oluşturdu Amerika’yı. Amerika diye bir yer yoktu. Tamamen İngiltere’nin organize ettiği bir devlettir Amerika, yani tam teslimdir. Ama halk bunun haberinde midir? Haberi olmaz tabii, el altından gider bu.
(Yeni Akit yazarı Sabri Balaman, Osmanlı’yı yıkan İngilizlerin Türkiye’ye karşı oyunlarının devam ettiğine dair bir yazı yazdı.)
MaşaAllah, bak aydınlar ayaklanmış. Hele şükür, elhamdülillah. Kardeşim, bak İngiliz derin devleti ahir zamanın deccaliyetidir. Deccaliyet bu işte. İslam alemini paramparça yapanlar bunlar. Gülen Hareketinin arkasında olan hareket bu. Darbeleri organize edenler Abdülaziz’den itibaren bütün darbeleri organize edenler İngiliz derin devletidir. Her yere yayılmışlar. Ben tevafuken fark ettim. İblis kılıklı böyle şeytan kılıklı aşağılık, alçak insanları seçip İngiliz derin devletine uşak yapıyorlar. Böyle mikrop gibi insanları, cemiyet mikroplarını. Ve milyonlarca adamı var bunların, yani uyuyan hücreleri de var. Ama Mehdiyet harika bir yapı olduğu için, Allah tarafından özel olarak desteklenen ve korunan bir yapı olduğu için baş edememeleri, yenilmelerinin nedeni de bu. Yoksa onlar darmadağın ederlerdi şu ana kadar. Böyle bir konu olmaz. Allah mucize meydana getiriyor. Onlar da müthiş korkuyorlar bu yüzden. Bak, Mehdiyet’e karşı yaptıkları atakta her seferinde mucize meydana geliyor. O yüzden ödleri kopuyor. Korkmalarının nedeni bu. Yoksa darmadağın ederlerdi. Bu kadar uzatmazlardı. Çoktan Kıbrıs’ı da vermişlerdi, Güneydoğu’yu da vermişlerdi. Çoktan bitmişti iş. Mehdiyet vesilesiyle yapamıyorlar.
Gladio Kendisini Komünizm Karşıtı Gibi Göstererek Ortadoğu Ülkelerinde Faaliyet Yapıyordu Oysa Komünistleri De Gladio Örgütlüyordu
Yani mucize meydana geldiği için baş edemiyor İngiliz derin devleti. Yoksa sebep olarak rahatça ezip geçecek güçte, rahatça her yeri tutmuş. Bak, kısa sürede Fethullah Gülen Hareketini avucunun içine almış, kısa sürede. Yani işte diğer tarikatları da kontrol altına almasından korkuyorlar benim gördüğüm, hükümetin şeyi o. Ama onları İngiliz derin devleti pek kaale almaz onları, yani kabul etmez Menzil cemaatini, köylü bir cemaat. Bak, ben de köylüyüm, çok severim köylüleri ama köylü bir cemaattir. Onların işine gelmez o. Süleymanlı kardeşlerimizi kullanmak isterler, onlar da parçalara ayrılmış, onlar da pek işlerine gelmez. Yani kullanabilecekleri gibi pek cemaat kalmadı. Yok yani, küçük küçük cemaatler, küçük cemaatler onların işine gelmez. Yani büyük toplulukları esas alırlar. Büyük partileri kontrol altına almak isterler, bak, büyük partileri. Yani bunların üstüne gitmek lazım. Her yere gider adam. Devletin kurumlarına hakim olmak isterler yani Gladyo kanalıyla. Gladyo çok eski yapılanma. Gladyo’yu o zamanlar kutsal göstermişlerdi. Hakikaten komünizme karşı olduğu için Gladyo, sağ tarafından sağ derken işte milliyetçi görüşteki insanlar tarafından sempatiyle karşılanıyordu Gladyo örgütü. İcraatları de görünüyordu, biliniyordu. Çünkü komünizme karşı gösteriliyordu Gladyo. Halbuki hayretler içerisinde kalıyordu. Mesela Gladyo’nun toplantısına katılanlar azılı sol komünist örgüt militanları burada, sağ örgüt katilleri de burada, beraberler karşılıklı çay içiyorlar. Yani adamların aklı duruyordu. İki tarafı da kontrol eder Gladyo. Yani çok fazla o zamanlar öyle yazı çıkıyordu. “Bir girdim gözlerime inanamadım” diyor. Mesela adam TİKKO’cu öbür tarafta katil, sağ düşünceyi savunduğunu iddia eden birçok cinayet işlemiş bir katil, beraberler, iç içeler yani.
Füze Sistemleri Çok Önemli. Ordumuzu Modern Silahlarla Çok İyi Güçlendirelim. Caydırıcı Güç Olarak Bu Önemlidir
Türk ordusunu çok güçlendirelim. Füze, füze sistemleri çok önemli bir de halka bol bol yetecek şekilde mühimmat ve otomatik silah, uzun menzilli otomatik silah bol bol yetecek gibi. Füze sistemlerimizi Roketsan geliştiriyor ama yavaş yavaş gidiyor biraz hızlandırmaları lazım ve çok fazla roket stoku yapalım. Roketsan’ın çalışmalarından var mı hiç bizim film olarak?
Hanlar Hanı Abdülaziz Han'ın İntihar Ettiğini Söyleyenler Alçakça Yalan Söylüyor. Darbeci Kahpeler Tarafından Şehit Edilmiştir
Sultan Abdülaziz’in cenazesini yıkayan Sultan Ahmet Cami Vaizi Ömer Sait Efendi, sol göğüs altında yani kalbe yakın yerde genişçe bir bıçak yarası görmüş, ayrıca bıçaklamışlar. Görüyor musun kahpeliği? Utanmadan hayasızca buna “intihar” diyorlar. Hem göğsünün altını bıçaklayacak, hem kollarını kesecek hem kendi dişini kıracak, sakallarını yolacak, muazzam kavga olacak yer yerinden oynayacak gömleğindeki kanı görüyorsunuz. Utanmadan, bunların yüzünde böyle eşek oynamış, her tarafta da böyle anlatıyorlar halen anlatıyorlar. “İntihar etti” diyor. Adamlardaki hayasızlığa bak, nerenin intiharı, alenen cinayet.
Hanlar Hanı Cennet Mekan Olan Abdülaziz Han'dır
Her yerde hanlar hanı Abdülaziz Han, bunu söyleyelim. Çok güzel resimlerle bunu ifade edelim. Havaalanlarına, köprülere Abdülaziz Han Köprüsü, Abdülaziz Han Havaalanı, böyle diyelim. Bak, hiç adı sanı duyuldu mu benim canımın? Hiç duymazsınız. Ama bak Abdülhamit, İngiltere’den körüklendiği için Atatürk’ten daha fazla gündemde. Atatürk’e bu kadar özen göstermiyorlar. Abdülhamit aşağı, Abdülhamit yukarı. Bütün vatanı vermiş. Kıbrıs’ı vermiş, Ardahan’ı vermiş, Kars’ı vermiş. Vermiş oğlu vermiş. Genelevler kurmuş. Kardeşim yüze yakın Darwinist kitap bastırtıyor Osmanlı’da. Allah’tan kork. Kuran dağıttır, iman hakikatleri dağıttır. Zoruna ne oldu be adam? Bak adamdaki enerjiye bak. Ta Libya’ya gemi ile gönderiyor. Filistin’e yine aynı şekilde gemilerle, trenle gönderiyor. Yüz binlerce kitap. Allah’ı, dini, imanı inkar eden kitaplar bunlar. Bütün paşalar, bakanlar hep Darwinist, materyalist. Bütün İslam ülkeleri tamamı komünist olmuştu. Böyle bir olay olur mu kardeşim. Libya’dan tut, Libya sosyalist cumhuriyetiydi. Fars, Tunus, Cezayir, Mısır hepsi komünist olmuştu. Filistin komünistlerin yetiştirildiği yerdi. Dünya komünistleri oraya geliyordu. Okuldu, komünist okuluydu. İsrail bölgeye geldi kıskandılar Allahualem hepsi dindar olmaya başladılar. Onların dindarlığını görünce onlar da dindar olmaya başladılar. Mısır’ı verdi, Bulgaristan’ı verdi. Karadağ, Bosna Hersek, Kıbrıs, Girit Roma hepsini verdi.
Kıbrıs Abdülhamit Döneminde İngiltere'ye Kiralandığı İçin Türkiye Kendi Toprağını Geri Alamıyor
Abdülhamit”in hanlar hanı denecek bir durumu yok. Altın karşılığında Kıbrıs’ın tamamını vermedi diyor, yarısını verdi diyor. O zaman Türkiye’nin yarısını verdiğini düşün, Allah vermesin, Güneydoğu’yu verdiğini düşün; ben böyle bir şeyde mesela cinnet geçiririm biri yapsa bunu. Cinnet geçiririm yani. Yüz yıl nasıl olsa kiraladı diyor altını dolduruyorlar. Sandıklarla böyle altın. Altın maltın veren de yok aslında ona geri alıyorlar altını. Verdikleri altını da geri aldılar. Cayır cayır yine İngilizlere verildi o altın. Yemiş de değil o parayı. Tabii, geri verdiler paraları. Öyle para kullanılır mı? Vatan kiraya? Sattın gitti. O parayı aldın, sattın işte. Bitti. Hadi yüz yıl geçti, versinler. Kira sözleşmesi bitti. Tapusu da üstümüze. "Vermiyoruz." diyor adam. Verdin de onun için vermiyor. Kira adı altında yüz yıllık anlaşma.
Peygamberimiz (Sav) Deccalin Bir Adada Tutulduğunu Haber Vermiştir. İngiliz Derin Devleti Deccaliyetin Beynidir
“Deccal adada zuhur edecek” diyor Resullulah (sav), “Bir adada zincirlenmiş haldedir. Bir kızdırma üzerine, öfkelendirme üzerine zahir olur” diyor “azar” diyor. “Kuzeyde bir adadadır” diyor. Hepsi detaylarıyla var aynısı. Şu ana kadar el altından gidiyordu bu işler, ben yakaladım, ben de bilmiyordum. Ben tevafuklarla yakaladım. Bana “İngiltere Türkiye’ye çok dost, mübarek bir ülke” falan dediler. Ben de sevindim. Dediler işte “Hep bize yardımcı olmuş tarih boyunca.” Dedim bir inceleyeyim bakayım. “Bu adamlar hep başımıza tarih boyunca bela olmuş” dediler, çocuklar getirdiler. Yüz-yüz elli vaka var hep başımıza bela olmuşlar. Allah Allah dedik, bir iz sürdüm. Deccalle karşılaştık. Akıl almaz bir yapılanma, her yere hakim olmuşlar. Pakistan’ın şu an yönetiminde girift bir yapılanma içinde İngiliz derin devleti. Hindistan’da girift bir yapılanma. Mısır’da, avuçlarının içi gibi Mısır şu an. Fas, Tunus, Cezayir, Libya hepsi kontrollerinde. Ey ümmeti Muhammed, bak deccal zahir oldu. Müslümanlar birleşsin. Deccali ilimle irfanla tepeleyelim. Bağnazlıkla mağlup oluruz. Yani kadınları ezerek, müziği yasaklayarak, resmi, heykeli yasaklayarak mağlup oluruz. Deccal galip olur böyle bir durumda. Aydın bir kafayla, demokratik bir kafayla, ilimle, irfanla, sevgiyle, sanatla, estetikle, güzellikle, merhametle, barış ruhuyla, teröre, anarşiye ve şiddete tamamen karşı olarak birbirimizi severek deccali yerle bir edeceğiz inşaAllah.
Sayın Adnan Oktar’ın ‘Münafığın Derin Karanlığı’ Kitabı’ndan Bölümler
Tarihteki Tüm Önemli Şahısların Yanına, Derin Şeytani Yapılanmalara İstihbarat Sağlayan Münafık Ajanlar Yerleştirilmiştir. Tarihi kaynaklarda, 'istihbarat örgütlerinin münafıkları kullanarak yaptıkları casusluk faaliyetlerine' dair çok çeşitli örnekler yer alır. Zira eğer bir yerde hak olan bir dava, başarılı bir hak din mücadelesi varsa, bunun karşısında şeytani bir yapılanmanın olmaması da mümkün değildir. Bu, Kuran'da bizlere bildirilen bir Adetullahtır. Dolayısıyla, hakka karşı batıl düşüncelerini hakim kılmak isteyen odaklar olacak; ve elbette ki bu topluluklar, galip gelebilmek için ellerinden gelen her türlü sinsi ve kalleşçe oyunu oynayacaklardır. Çünkü hak, küfrü fikren ezer ve mağlup eder. Dolayısıyla küfür de refleks olarak kendini savunmaya ve buna engel olmaya çalışır. Bunun için de hak yolda yürüyen iman edenlerin arasına mutlaka 'muhbirlik yapacak istihbaratçılar' yerleştirmek ister. Allah Müslümanlar arasında kalarak, küfre istihbarat sağlayan münafık karakterli insanların küfürle olan kirli ittifakına bir ayette "... İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır..." (Tevbe Suresi, 47) sözleriyle dikkat çekmiştir. Bu ayet, tarihin başlangıcından bu yana, gelmiş geçmiş ve gelecekte de yaşayacak olan tüm Müslüman toplulukları için geçerlidir.
Örneğin Osmanlı İmparatorluğu zamanında, sinsi ve ikiyüzlü münafıklar küçücük bir bilgi dahi edinebilmek için, Sultan Abdülhamit'in yanından hiç ayrılmadan beklemişlerdi. Ve bu yolla çok fazla istihbarata ulaşmayı da başarmışlardı. Kimi saray doktoru, kimi danışman kimi de Sultan Abdülhamit'in sözde en yakın dostları olarak Saray'da kendilerine kilit noktalarda birer yer edinmişlerdi. Bu kişiler gece yarılarına kadar Padişah'ın yanından ayrılmıyorlardı. O da, belki de bu insanların güvenilir, sadık ve kendisine bağlı kimseler olduğunu zannediyordu. Oysa ki onun yanında kalmaktaki tek amaçları istihbarat elde etmekti. Ve edindikleri tüm bilgiyi, Osmanlı Devleti'ni parçalamayı hedefleyen o dönemin İngiliz Derin Devleti'ne aktardılar. Ardından da bilindiği gibi Sultan Abdülhamit'i maddi manevi gözden düşürdüler ve görevinden aldırarak, etkisiz hale getirdiler.
Münafıkların bu tür girişimleri Osmanlı İmparatorluğu döneminde başa geçen her Padişah ile birlikte devam etti. Münafıklar Fatih Sultan Mehmet'in yanına da, Sultan Süleyman'ın yanına da ve tüm şehzadelerin ve Saray erkanının yanına da, hep bu sinsi yöntemlerle yanaştılar.
Ben Rumları Ermenileri Musevileri Hepsini Sever Şefkatle Yaklaşırım. Hiçbir Gizli Görüşmem Yoktur. Hepsiyle Açık, Televizyonda Görüşüyoruz
Ben İsraillileri seviyorum, Musevileri seviyorum, Ermenileri seviyorum, Rumları seviyorum, Ortodoksları severim ben ve acıyorum şefkat de duyuyorum, koruyup kollarım ama bu gizli yapılan bir şey değil benim faaliyetlerim. Mesela Ermenilerle ben açık açık görüşüyorum, Musevileri açık televizyona çıkarıyorum getiriyorum burada herkes görüyor. Milletvekillerini getiriyorum, Masonları getiriyorum, madalyayı ayakta sunuyorlar. Masonluk diplomasını bütün milyonlarca kişinin gözünün önünde alıyorum. Gizli saklı hiçbir şey yok, bütün konuşmaları açıklıyorum.
İsrail'in Türkiye'ye Dost Olmasına Vesile Olanlardan Biri Biziz. Görüşmelerimiz Hükümetin Bilgisi Dahilinde
Her şey açık bende, bir kere İsrailliler Türkiye’ye düşman değil dost. Bir kere askeri anlaşmalarımız var silah alıyoruz İsrail’den, silahlarımızın bakımını yapıyorlar. Ticari anlaşmalarımız var devlet yapıyor bunu, bu dostluk değil mi? Tayyip Hocam İsraillilerle görüşüyor dost oluyor muhabbet ediyor, hükümet, bakanlar kurulu ve bunların hepsi hükümetin bilgisi dahilinde oluyor. Ben mesela yabancı biri geldiğinde İsrail’den, hükümet üyeleriyle görüşmek istediğinde ben bunu açık açık söylüyorum. Hükümete de haber veriyorum herkese haber veriyorum. Şimdi tek tek isimlerini de gerekirse sayarım. Hükümet üyeleriyle görüşmelerine vesile oluyoruz, gizli saklı olan bir şey yok burada, her şey aleni ve açık ve sonucunda İsrail’le Türkiye’nin dost olmasını sağladık. Ve 15 Temmuz darbesinde İsrail Türkiye’yi destekledi. İsrail’le de dost olmamızın çok büyük faydalarını görüyoruz.
Deccal Şu Anda Görev Başında. İngiliz Derin Devletinin Başında
Deccalin kolları uzundur diyor Peygamberimiz (sav), dünyanın her tarafına yayılır diyor. İşte bu istihbarat ağı kastediliyor. Yani dünyanın bir ucuna bir uzanışta koluyla uzanır diyor ve adada oturur diyor Deccal. Kuzeyde diyor. İnanamıyorlar bak Deccal geldi, Deccal İngiltere’de, Londra’da. İngiliz derin devletinin başında bir adam. Bedüzzaman diyor ki, İspritizma ve manyetizmanın nevinden müthiş harikalara mazhar olan Deccalsa bu diyor suri hükümetinin bi nevi ruhubiyet tasavvur ederek diyor ilahlığını ilan eder diyor. Zavallı bir insanın diyor ilahlık iddia etmesi ne derece bir maskaralıktır herkes bilir diyor. Ve tabilere riayeti diyor tabilere riayeti kendilerini diyor onlar küçük birer firavun hükmünde görerek onlar da ilahlıklarını iddia ederler diyor. Hepsi Allah olduğunu iddia ediyor. Kendilerine lord diyorlar yani Allah haşa. Birbirlerine lord diye hitap ediyorlar İngiliz derin devleti mensupları. Lordum diyor evet Allah’ım anlamında, haşa.
Abdülaziz'e Karşı Yapılan Darbede Mithat Paşa Medreseleri De Ayaklandırmıştır. O Zamanın Paralel Yapısı Da Bu Softalar Olmuştur
Abdülaziz’e yapılan darbeye medreseden yobazları da katıyorlar, bu çok hayret edilecek şey. Onları da kafalamış İngiliz derin devleti. Hatta Softalar Darbesi deniliyor o yüzden, yobaz takımı devreye giriyor, onlarla beraber yapıyorlar. Bakın dikkat edin o zamanın işte paralel yapılması da o zamanın softaları. Medresedeki softaları topluyorlar, çok kalabalık bir sayı. Onların içinde yapılanıyor İngiliz derin devleti, onlarla birlikte yapıyorlar darbeyi.