Sayın Adnan Oktar'ın 21 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 21 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

42447

A9 TV, 21 Eylül 2016 10:00

 

(Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz, Gülen örgütü ve PKK’nın arkasında İngiltere derin devleti olduğuna dair bir yazı yazdı.)

Hay maşaAllah. Aydınlarımız maşaAllah artık şahlandı çok güzel. Bak zincirleme İngiliz derin devletini teşhir ediyorlar. Deccaliyete bu Osmanlı’nın, cumhuriyet hükümetinin, cumhuriyet gençliğinin esaslı bir tokadıdır. En son Tayyip Hocam’ın açıklamasını bekliyoruz. Aydınlar İngiliz derin devletini deşifre etmeye devam etsinler. Tebrik ediyorum Kurtuluş Tayiz’i ve diğer bütün yazarları tebrik ediyorum. Devam, aydınlatmaya devam edeceğiz. Diğer aydınlar da bir an önce bu konuyu kapsamlı olarak anlatsınlar bütün milletimizi uyandıralım, bütün İslam alemini uyandıralım.

 

Darbeyi Yapan, Planlayan İngiliz Derin Devletidir. Gülen Örgütünü Kullanıyorlar

Fethullah Gülen cemaatini ta başlangıcında pençelemişler. Kontrol altına almışlar. Bu amansız başarının altında İngiliz derin devleti yatıyor. Ama bilinmiyor. Fethullah Gülen’in yapısı diyorlar, Fethullah Gülen’i getirelim diyorlar. Cayır cayır devam eder isterseniz getirin. İngiliz derin devleti devrede. Fethullah Gülen’le alakası yok. Adamı istersen yetmiş kat yerin altına koy, hiç fark etmez. Devrede olan İngiliz derin devletidir. Darbeyi yapan hepsini planlayan onlar. Bunları kullanıyorlar. Bunların bir kısmının haberi yok, bir kısmının da haberi var. Fethullah Gülen diyor “geldiler bana” diyor “Türkiye’yi yirmiye böleceğiz” dediler diyor “ben de, ‘bu durumda yerimiz alırız. Ama biz de kendi fikrimizi söyleriz’ dedim” diyor. Yani felakete bak, olayın netliğine bak.

 

Sultan Abdülaziz'in Tahttan İndirildiği Darbe ile Son Darbe Girişimindeki Yöntemler Aynıdır

Abdülaziz’le şu an ki darbe birbirinin tıpatıp aynısı. O zaman da “softalar darbesi” deniyor zaten bir cemaat kullanılmış o devirde. Bir cemaat kullanılmış, o cemaat kanalıyla darbe yapılmış. Aynısı. Askeri kandırarak getirmişler aynısı. Her şey aynısı.

 

Abdülaziz Han İçin de Aklını Kaybettiği İddiası Yapılmıştı

Bak işine gelmeyenler Abdülhamit devrinde o devirlerde, hep aklını kaybetti iddiası var. Topkapı Sarayı’nda Abdülaziz Han için de aklını kaybetti diye ona da hal fetvası veriliyor. İşine gelmeyenlere peygamberlere, velilere hep aklını kaybetti iddiası yapılıyor.

 

Abdülaziz’in Hal Fetvasını, Fetva Emiri Filibeli Kara Halil Vermiştir

Mithat Paşa ve Şeyhülislam Hayrullah bu fetvacıyı darbeden üç gün önce ikna ediyorlar fetva vermesi için. İkna etme yöntemi tabii ağzına namluyu sokma şeklinde oluyor. Silahın namlusunu. Böyle direttiklerinde bre diyor uygun bir üslupla diz çöktürüyorlar ağzına namluyu sokuyorlar ikna oldun mu diyor, oldum diyor, ondan sonra bitiyor. Tek seferde tek seansta ikna ediyorlar. Daha önce de böyle ikna olayları var. Şamar atıp suratına ikna etme olayları var. Bu tarz fetvalar çok kolay alıyorlar o devirde.

 

Tayyip Hocam Gülen Örgütüne Tedbir Alırken Yurtdışından Ziyade Türkiye'ye ve İstanbul'a Önem Versin. İstanbul İyi Korunursa Gülen Örgütünün Mehdiyet İddiası Tamamen Geçerliliğini Yitirmiş Olur

Fethullah Gülen için de İstanbul çok önemli. Onun için İstanbul’a çok ağırlık. Çünkü bütün ülkelerde yüz yetmiş ülkede hakim olsa dahi İstanbul’da hakim olamadığında iddia yerini bulmamış oluyor. Çünkü İstanbul’da çıkması gerekiyor ya. Onun için İstanbul’a çok önem veriyorlar. Halbuki Tayyip Hoca Türkiye’de meseleyi hallettiğine göre halledeceğine göre yüz yetmiş ülkeyle ilgilenmesine gerek yok. Onların hiçbir anlamı yok. İstanbul’u korusun yeter. Çünkü o olmuyorsa o iddia yerine gelmiyor. Çünkü İstanbul’da zahir olması gerekiyor onların inancına göre. Bütün dünyaya hakim olmaları için İstanbul’da olması lazım, o da olmayacağına göre mesele bitmiş oluyor. Bak Tayyip Hocam’a ben bir yol göstereyim böyle. Bunun dışında bir şey yok. O yüz yetmiş ülkeyle hiç uğraşmasına gerek yok. Hiçbir netice alamaz. Ama İstanbul’u iyi korursa -ki koruyor gördüğüm kadarıyla- hiç kafayı takmasın. Çünkü üç-beş yıl daha korursa İstanbul’u o iddia tamamen ortadan kalkmış oluyor. Yani onların Mehdiyet iddiası bitmiş oluyor. Çünkü onların iddiasına göre zaten 2016’da zahir olacaktı ama üç-beş yıl geçirirse tam silme netleşmiş olur olay. Çünkü Hz. Mehdi (as)’nin zuhur yeri olarak hepsi İstanbul olarak biliyorlar. Washington’da veyahut Pensilvanya’da olmayacağına göre. Yani Tayyip Hocam Türkiye’ye önem versin. Ama akılcı önem vermek lazım. Üstlerine giderken sadece suçlulara ceza verilsin. Birçoğu nadim olmuştur. Çünkü Kuran’da da Cenab-ı Allah iki Müslüman grupla mücadele ettiğinde saldırgan olanı diyor ezin diyor Allah. İlimle irfanla neyle artık hukukla yapın. “Vazgeçerlerse artık fazla da üstlerine gitmeyin” diyor Allah. Yani ıslah oldularsa. Şu an ıslah oldukları anlaşılıyor. Bundan sonra darbe marbe yapamaz onlar. Ama tabii ordu içinde güvenlik daha da artırılsın, tedbir almaya devam etsin. Polisi çok güçlendirsin Tayyip Hoca. Polis çok hayati. Özellikle özel harekat. Mesela darbe gecesi özel harekat yirmişer kişi herhangi bir olaya sevk edildiğini düşünün yirmişer kişi, o saat biter olay. Dikkat edin özel harekatçıları görünce hemen bıraktılar. PKK da öyle yapıyor özel harekatı gördüler mi direkt kaçıyorlar. Allahualem üç tane özel harekatçı olsa bırakıyorlar. Hemen anlıyorlar onların özel harekatçı olduğunu. Çünkü attığını indirir. Çok tecrübeli oluyorlar. Çok caydırıcı bir şey.

 

Darbe Girişiminde Samimi Olarak Pişman Olanların Suçlarını İtiraf Etmeleri ve Devlet'e Yardımcı Olmaları İçin Gereken Kanuni Kolaylık Sağlansın

Şimdi bak ordu mensuplarından bu işin içinde olan varsa Allah rızası için samimi olarak gitsin itiraf etsinler. Bir kanun çıkartsınlar. ‘Ben bu işin içindeyim ama nadim oldum pişman oldum’ desin bunun da cezası olmasın. Bak devletin başını belaya sokuyorsunuz. Hükümetin başını belaya sokuyorsunuz. Milletin başını belaya sokuyorsunuz. Milleti huzursuz ediyorsunuz. Millet sizin idarenizi istemiyor arkadaş, bu kadar. Fethullah Gülen’in Türkiye’yi idare etmesini istemiyor. Çünkü Fethullah Gülen’in idare etmesi diye bir şey olmayacak o zaman İngiliz derin devleti idare etmiş olacak Türkiye’yi. Ve mahvolmamız demektir. İslam’ın, Kuran’ın her şeyin ortadan kalkması demektir. Homoseksüeller her yeri doldurur. Devletin kilit kademelerine Darwinist, homoseksüel bölücü adamları yerleştirecekler. İstanbul’u ayıracaklar, İzmir’i ayıracaklar. Antalya’yı ayıracaklar, Güneydoğu’yu verecekler mahvoluruz. Bunlar usulen söylenmiş sözler değil, bunların hepsi belgeli. Net kendileri de söylüyor zaten. Büyük belanın içine gireceğiz Allah esirgesin, onun için paşalardan helal süt emmiş insanlar çok, Allah rızası için gelip söylesin ‘arkadaş biz bu belanın içine girdik iyi bir şey zannettik, peşine gittik, hata olduğunu anladık, Allah razı olsun, pişmanız’ desinler gitsinler açıklasınlar detaylı olarak. Bu beladan bir kökünden kurtulalım. Herkes bildiğini söylesin. Mazlum bir milletiz biz, mazlum bir devletiz, başımıza bela olmasınlar. Bırakın rahat yaşayalım. Yer yerinden oynuyor. O ondan şüphe ediyor, o ondan şüphe ediyor. Türkiye’nin huzurunu tadını kaçırdılar. Bıraksınlar. Bir avuç İngiliz derin devletinin çakalına bu devlet bu millet mağlup olmaz. Uzatmaya gerek yok. Kanun çıkartın, adamlar itiraf etsin, şakır şakır söylesinler. Her itiraf eden bırakılsın. Cinayet işlemediyse, adam yaralamadıysa, değil mi? Karşımızda İngiliz derin devleti var. Bak milyonlarca milyarlarca kitleyi kontrol altına alan, dünyayı kontrol altına alıyorlar bunlar, İngiliz derin devleti. Bunu ortaya çıkartalım. Bizim millet bu işi bitirir söyleyeyim çok rahat yeteneğimiz var. Allah’a şükür ki Türkiye’de de Mehdiyet devrede, devir olarak çok güzel. Seyyidina İsa Mesih de zahir olmak için bekliyor. Gayet güzel olur.

 

Abdülhamit Dönemine Dair Yaptığımız Eleştirilerin Sebebi Benzer Hatalara Bir Daha Düşülmesini Engellemektir. Kimseye Düşmanlık Duymayız

Düşmanlık ayrı; düşmanlık olmaz ama yanlış yoldaysa mümini uyarırsın. Hatalarını anlatırsın. Niye düşman olacaksın? Mümin kardeşin her halükarda. Hata yapmıştır hatalarını anlatırsın buna emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker denir, bu düşmanlık değildir. Ama düşmansa Allah onu ıslah etsin. Allah hidayet versin. Çok korkunç bir şey bu, düşman olması. Düşmanlığın amacı nedir? İslam’a, Allah’a, Kitap’a düşmansa insana da düşman olur. Düşman olması için bir sebep yok ama eleştirmemek yani Osmanlı sultanlarını peygamber gibi görmek bu bir gaflet olur ve haram olur bu. Bu şirk olur. Osmanlı sultanlarında çok galiz hata yapanlar olmuştur, cinayet işleyenler olmuştur, şarap içenler olmuştur, Darwinizm propagandasını yapanlar olmuştur, vatan toprağını satanlar olmuştur. Biz bunu söyleyeceğiz, eleştireceğiz ki o bilinsin bir daha ilerde de başka insanlar bunu yapmasın. Sen Abdülhamit’in güzel olduğunu, doğru yolda olduğunu, iyi olduğunu, faydalı işler, hayırlı işler yaptığını ideal bir devlet adamı olduğunu söylersen o zaman bir devlet adamı gelir vatan topraklarını satar, vatan topraklarının bölünmesine kapı açar. “Abdülhamit vermişti Osmanlı topraklarını, ben de burayı veriyorum” der. “Abdülhamit Kıbrıs’ı satmıştı, ben de burayı satıyorum” der. “Abdülhamit Darwinist’ti, ben de Darwinist’im” der. “Abdülhamit şarap fabrikaları kuruyordu, ben de fabrika kuruyorum” der. “Bira fabrikaları, rakı fabrikaları kuruyordu, ben de kuruyorum” der. “Abdülhamit döneminde kerhaneler açılmıştı, ben de açıyorum” der adam o zaman. Örnek alır. Bu örnek almanın olmaması için günahlarını, yanlışlıklarını, hatalarını, Kuran ile çelişen yönlerini emr-i bil maruf ve nehy-i anil münker olarak anlatacağız.

 

Sultan Abdülaziz 111. Halifedir. 111 Ayetten Oluşan Yusuf Suresi'ni Okurken Şehit Edilmiştir

(Sultan Abdülaziz) Yusuf Suresi’ni okurken şehit edildi, 111 ayettir Yusuf Suresi. MaşaAllah şehidime. Hanlar Hanı işte budur. Abdülaziz 111. halife biliyorsunuz. Yusuf Suresi 111 ayet, çok manidar. Yusuf Suresi açıkken kanı Kuran’ın üstüne dökülüyor mübareğin. Bir de bu kardeşlerimizin Abdülaziz’den ısrarla bahsetmemesinin hikmetini ben anlayamıyorum. Bir kelime Abdülaziz deyin, bir kelime Abdülaziz deyin. Darwinizm’e aslan gibi karşı koyan, kerhaneleri kapatan, meyhaneleri kapatan bu aslanın adını bir ağzınıza alın. Vatan topraklarından bir karış vermeyen bu yiğidin adını bir ağzınıza alın. Değil mi? Ağzınıza bir alın bu mübareğin ismini. Osmanlı donanmasını dünyanın ikinci büyük donanması haline getiren, dünyanın en büyük ordularından birini kuran, yiğitler yiğidi, aslanlar aslanı Sultan Abdülaziz Han’ın ismini anın.

 

Kıbrıs'ın İngilizlere Teslim Edilmesi Bilinenden Daha Ürkütücüdür. Anlaşmaya Göre Abdülhamit İngilizlerin Kıbrıs'ı İşgal Etmesine İzin Vermiştir. İngilizler Kira Adı Altındaki Parayı Hiçbir Zaman Ödememiştir

Aslında Kıbrıs anlaşmasında kiralama ya da yüz yıl gibi ifadeler de yok. Yani anlaşma çok ürkütücü. Abdülhamit diyor ki; “İngiliz ordusunun işgal etmesine ve İngilizlerin yönetmesine izin veriyorum” diyor. Dehşet verici bu. Yani “düşman işgalini istiyorum” diyor. Daha sonra anlaşmaya üç defa da ek yapılıyor. Ek anlaşmaya Abdülhamit kendine ait arsaları satabilme hakkı da koyduruyor. İngilizlere de bu arazileri kamulaştırırlarsa para ile satın alma zorunluluğu geliyor. Para direkt Abdülhamit’in hesabına geliyor. Bak, vatan toprağı satılıyor, para Abdülhamit’in hesabına geliyor. “Toprak benim” demiş zamanında, yani üstüne geçirtmiş toprağı, tapulu malı olmuş. Anlaşmaya göre İngilizler toplanan vergiden yönetim harcamalarını yaptıktan sonra artan parayı Osmanlı’ya göndermesi gerekiyor Kıbrıs’ta, kira denilen de bu işte. İngilizler bu parayı hiçbir zaman ödemiyor; borçlara saydık diyorlar. Yani aralarındaki anlaşma bu tarzda. Tahayyül edebiliyor musun? Bir Osmanlı padişahı diyor ki; “İngiliz ordusunun işgal etmesini kabul ediyorum. İngilizlerin yönetmesini de kabul ediyorum ve izin veriyorum.” Diyor. Bir de toprakları satmak için anlaşmaya ek maddeler koyduruyor. Topraklar satılıyor, paralar Abdülhamit’e geliyor. Bankaya onun hesabına yatıyor para. Kardeşim, buradaki felaketi nasıl göremez insanlar? Dehşet verici bir durum var. Üç defa ek yapılıyor anlaşmaya. Bak, kendine ait arsaları satabilme hakkı koyduruyor. Sonra bütün paralar ona geliyor. Filistin’de de onun toprakları var. Onların satışı için de anlaşma yapıyor. Kanun çıkarılıyor satılabilmesi için. Önce satılamaz diye şerh konmuş. O şerhi kaldırtıyor, satılabilme hakkını koyduruyor. Cayır cayır satıyor. Paralar da ona geliyor.

 

Theodor Herzl Ateist Bir İnsandı. Musevilerin İsrail'e Gitmesi Gibi Bir Hedefi Yoktu

Theodor Herzl’in önemli bir özelliği ateist olması, koyu Darwinist, materyalist ve ateist, Allah’a inanmıyor. Abdülhamit’in çok yakın adamlarından. Ve Musevilerin İsrail’e gitmesi yönünde de bir düşüncesi yok Herzl’in. “Almanya içerisinde eriyin” diyor. “Alman halkı içerisinde asimile olun, Alman halkı gibi yaşayın, rahat yaşayın.” Diyor. Yani öyle bir iddiası yok Theodor Herzl’in. Bir de Theodor Herzl’in özelliği Alman hayranı olması, yani Almanya’ya hayran, koyu ateist. Kendi anılarında anlatıyor. Başkaları söylemiyor bunu.

 

Theodor Herzl'i İsrail'in Kurulması İçin Yönlendiren İngiliz Derin Devletidir

Rahip William Hechler İngiliz büyükelçiliğinde görevli bak, dikkat edin. İngiliz büyükelçiliğinde görevli Rahip William Hechler diyor ki Theodor Herzl’e; “Hz. İsa’nın dünyaya geliş zamanı geldi. Bu nedenle İsrail devletinin hemen kurulması gerekiyor” demiş. Sonra bunu devreye sokuyorlar, bu adamları devreye sokuyorlar. Bu Hechler, ardından onu Alman Kralı Kaiser Wilhelm ile tanıştırıyor. Siyonizm’in kuruluş kitabı olan Yahudi Devleti kitabını bastırıyorlar. Theodor Herzl’in ölümünden sonra Siyonist hareket İngiliz Yahudilerin kontrolüne geçiyor. Tamamen onların kontrolünde gelişmiştir. “İsa’nın gelişini bekliyoruz” diyorlar. Onun için buraya bir Musevi devleti kuracağız” diyorlar. Theodor Herzl’in öyle bir iddiası yok, yani adamın öyle bir talebi de yok. “Almanya’da Alman halkı içerisinde yaşayın, orada hayatınızı devam ettirin” diyor yani “buna gerek yok” diyor. Bak, ikna eden yine İngiliz derin devleti oluyor. Bak, tanıştırma yöntemleri de İngiliz derin devletinin yaptığı şey hep böyle mesela devlet başında kim varsa gidip onunla tanıştırıyorlar. O zaman büyük bir olay olduğunu anlıyor oradaki insanlar. Casusların mesela ünlü casusları falan da devletin başıyla tanıştırırlar. Yani derin devletin yöntemlerinden biridir bu. Siyonist kongrelerin tamamında Rahip William Hechler, Theodor Herzl’in yanında. O yönlendiriyor onu. Yani Theodor Herzl’in o yönde bir gücü, kuvveti, iradesi, aklı, kararlılığı, hedefi yok. Onu yönlendiren İngiliz derin devleti. Hechler yanında, İngiliz derin devletinin ünlü siması. Yani olayın hikayesi bu. Normalde kendi halinde, Avusturya’da kendi halinde yaşayan bir Yahudi bu Theodor Herzl, Alman hayranı ateist bir Yahudi.

 

Abdülhamit Döneminde İçkinin Yaygınlaştırılması ile Osmanlı Gençliği Bedenen Çöktü, Darwinizm ile de Manen Çöktü

Müthiş bir rakı satışı vardı. Yani devlet dış borçlarını artık rakı satışıyla ödeyecek hale gelmiş, o kadar. Yani tonlar hesabıyla rakı üretilip satılıyor. İçeride de Osmanlı gençliği uyuşmuş rakıdan, şaraptan uyuşmuşlar artık. Sonra işte bu hale geldik sonunda. Darwinizm bir yandan, rakı şarap bir yandan, kerhaneler bir yandan. Olacağı bu. Osmanlı bedenen de çöktü o dönemde. Ruhen Darwinizm’le çökerttiler, bedenen de içkiyle çökerttiler. Fuhuş da acayip yayıldı.

 

A9 TV, 21 Eylül 2016  15:00

 

Türkiye'nin Gitmesi Gereken Çizgi Abdülhamit Dönemi Değildir. O Dönemde Darwinizm Hakim Olmuş, Osmanlı Tamamen Parçalanmıştır

Abdülhamit ile ilgili sözlerimiz teknik doğru olan sözler. Genelevler açılmış Abdülhamit döneminde. Kerhaneler açılmış. İçki fabrikaları açılmış. Bunların hepsi doğru. Osmanlı toprakları verilmiş bu da doğru. Bir hakaret değil bu. Kıbrıs verilmiş. Öylesine verilmiş, al senin olsun diye vermiş Kıbrıs’ı İngilizlere. Batum, Ardahan, Kars hepsi verilmiş. Bu müthiş bir felaket. Şimdi onu lider kabul edenin onun geçtiği yollardan geçmesi ve onun gibi yapması gerekir. Yani Darwinist propaganda yapması gerekir. Ve diğerlerini saymak istemiyorum. Lider olarak kabul ediyorsa böyle. Şimdi mesela rahmetli Atatürk ne yapmış? Gelmiş bakmış paramparça memleket. Fransızlar, İngilizler, İtalyanlar falan hepsini göndermiş. Zafer kazanmış. Şimdi biz bu yönünü örnek alabiliriz Atatürk’ün. Mesela modernlik yönünü, Avrupailik yönünü örnek alıyoruz. Abdülhamit’in neresini örnek alalım biz? Bunda kızacak, üzülecek bir şey yok kardeşim. Felakete uğramışız, biz millet olarak bu felaketi izale etmemiz için akılcı olayın teşhis edilmesi ve tedavisinin yapılması gerekiyor.  

 

Abdülhamit Dönemine Dair Yaptığımız Eleştirilerin Sebebi Benzer Hatalara Bir Daha Düşülmesini Engellemektir. Kimseye Düşmanlık Duymayız

Abdülhamit’in çevresine İngiliz derin devletinin adamları çöreklenmiş. İngiliz Kamil şu bu çeşit çeşit adamlar. Kimi İngiliz derin devletinin kontrolünde olduğunun farkında bile değil, kimi de farkında. Biz bu felaketleri görmezsek şu anki felaketi hiç anlamamış oluruz. PKK’nın zemini Darwinizm’den kaynaklanıyor. İngiliz siyaseti bunu elde edeceğini biliyordu yani Güneydoğu’da bir komünist hareketi ancak Darwinizm ile oluşturacağını biliyordu. Yoğun Darwinist propagandayla Güneydoğu’da gençlik zehirlendi manen. Ve rahatça komünist, Stalinist çizgiye çekildi. Şu an dağlarda mesela hadi diyelim on bin PKK’lı varsa, en az bir milyon-bir buçuk milyonu da şehirde silahsız PKK’lı var. Henüz daha silaha elini sürmemiş PKK’lı var. En az bir-bir buçuk milyon kadar. Darwinist eğitimle elde edildi bu.

Türkiye 15 Temmuz’da ucu ucuna İngiliz derin devletinin dehşetli saldırısından kurtuldu. Aynı Abdülhamit dönemi Abdülaziz dönemi gibi. Aynı siyaset uygulanıyor yine hükümetin çevresi İngiliz siyasetine uygun adamlarla sarılıyor. İngiliz derin devletinin propagandası yoğun yapılıyor. Basına sızıyor, şuraya sızıyor, buraya sızıyor ve adam ileri ataklar yapıyor. Tabii ki şu aşamada Tayyip Hocam çıkıp, ‘Abdülhamit Han çok yanlış yapmıştır, Darwinist eğitimi yapmakla ümmeti mahvetmiştir, genelevler açmakla çok çirkin hareket yapmıştır, meyhaneler açmakla’ meyhaneler açmak derken ‘onlara ruhsat vermekle ve içki fabrikaları açmakla yani onlara ruhsat vermekle çok büyük hata yapmıştır, toprakları vermekle hata yapmıştır, Kıbrıs’ı, Ardahan’ı diğer illerimizi vermekle çok büyük hata yapmıştır.’ diyemez.

 

İngiliz Derin Devletinin En Karşı Olduğu Konu Mesihiyet Ve Mehdiyet'tir. Irak'ın Suriye'nin Paramparça Edilmesinin Sebebi De Budur

İngiliz derin devletinin en nefret ettiği konu Mehdi (as) ve İsa Mesih’tir. Bakın, İngiliz derin devletinin birinci konusu budur zaten. İsa Mesih ve Mehdi (as). Irak’ın Suriye’nin de bu hale getirilmesinin de nedeni o yani Mehdi’nin (as) oralarda çıkma ihtimaline karşı oralar yerle bir edildi. Nerede çıkmasından şüpheleniliyorsa oralar hallaç pamuğuna çevriliyor şu an. CIA’nın bir katı sırf Mehdi konusuna ayrılmış durumda sırf bir katı. MI6’in de yine sadece bir katı bu konuyla ilgili, Mehdiyet konusu. Geniş uzmanlık alanları var. Su gibi biliyorlar hadisleri ezberden biliyorlar. Ve bunun durdurulması için de bütün Ortadoğu ülkelerini, bütün İslam ülkelerindeki hocaları alimleri yüz-yüz elli yıl öncesinden Mehdiyet’e karşı eğittiler. Mehdi (as) ve İsa (as)’ı reddedecek şekilde eğittiler. Bugün git Mısır’da hep Mehdiyet’e karşıdır hocalar. Fas, Tunus, Cezayir’de bütün alimler karşıdır Mehdiyet’e. Öyle eğitildiler yani İngiliz derin devleti tarafından o şekilde eğitildiler. El-Ezher mesela Mehdiyet’e şiddetle karşıdır. Fethullah Gülen en güçlü Mehdi (as) zıttı adamdır. En güçlü İsa Mesih’in inişine karşı olan adamdır. En güçlü İttihat-ı İslam’a karşı olan adamdır. Şiddetle karşı bütün taraftarları da karşı.

 

15 Temmuz Darbesinin Asıl Hedefi Tayyip Hocam'dı. Ardı Ardına 70'e Yakın Mucizevi Olay İle Allah Darbeyi Etkisiz Hale Getirdi

Tayyip Hocam’ın etrafında onu çok sıkı koruyan bir topluluk olsun. Darbenin amacı Tayyip Hocam’dı. Allah mucize ile korudu bak, yetmişe yakın mucize oldu. Darbe gecesi, darbeyi önleyici konuşma yapan tek ben varım ilk önce. Televizyonlarda hiç kimse konuşamadı zaten, sadece suskun beklediler. Daha Tayyip Hocam’ın konuşmasından bir saat önce darbenin başarısız olduğunu, darbeye karşı olduğumuzu televizyondan ben açıkladım. Böyle darbe olmaz dedim. Bu bir oyun dedim. Bu darbe geçersiz dedim. Askere, polise itidal tavsiyesinde bulundum. Askeri de ezmeyin dedim, sarılıp çıkarın tankların içerisinden dedim. Askeri oyuna getirdiler dedim. Kucaklayıp kışlalarına götürün dedim.

 

Mehdi'yi Müjdeleyen 600'den Fazla Hadis Var

Mehdi (as)’ı müjdeleyen hadisler 657 tane hadis var. 657 hadis Mehdi (as)’ı müjdeliyor. Mehdi (as)’in isminin Resulullah (sav)’ın künyesine benzeyeceğine dair hadisler 389 tane. Resulullah (sav)’a çok benzer diyor 48 tane. Mehdi (as)’ın yüzünü ve boyunu tarif eden hadislerin sayısı 21. Mehdi (as)’ın Hz. Ali (ra)’nin soyundan geldiğini söyleyen hadisler 214. Adaletle dolduracağını yeryüzünü 123 tane hadis var. İki gaybeti olacaktır diyen hadislerin sayısı 10. Mehdi (as)’ın uzun ömürlü olacağına dair hadisler 318. Genç görünümlüdür diyen hadisler 8 tane. Mehdi (as)’ın doğumu gizli yani evde olacaktır diyen hadisler 14 tane. Mehdi (as)’ın hiçbir cemaate hiçbir gruba bağlı olmayacağını yani kimsenin biatı üzerine olmayacağına dair hadislerin sayısı 10. İnkar edenleri fikren mağlup edeceğine ve yeryüzünü şirkten temizleyeceğine dair hadisler 19 tane. Yeryüzüne İslam’ı hakim edeceğine dair hadisler 47. Kuran’a insanları çağıracağına dair hadis 15. Peygamberimiz (sav)’in kılıcıyla ve gömleğiyle çıkacağına dair hadislerin sayısı 7. Kılıcı gömleği nerede? Burada.

 

(İngiliz Dış İstihbarat Servisi MI6 Teşkilatının Başkanı Alex Younger, küresel terörizmle mücadele için yaklaşık 1000 kişiyi ajan olarak işe alacaklarını duyurdu. Açıklamayı manşetine taşıyan Times, MI6'in özellikle kadın ve etnik azınlık mensubu bireyleri işe alacak olmasına dikkat çekiyor. Gazete, yeni işe alımlarla MI6'deki istihbarat uzmanı sayısının 2020'ye kadar 2500'den 3500'e çıkacağını yazıyor.)

İşte Müslüman alemi birleşmese bunlar böyle alenen Müslüman aleyhtarı faaliyetlerine devam ederler. Mesela adam MI6’yı kurmuş hep ızdırap acı veren sistemler. Para karşılığı gidip orada çalışıyorlar o da çok acı bir olay.

 

Sn Bahçeli'nin De Dikkat Çektiği 1 Milyona Yakın Kişinin Mağduriyeti Konusu Önemli. Suçu Olan Cezasını Çeker Ama Suçsuz Mağdur Edilmemeli

Sayın Bahçeli de benim söylediğimi söylemiş, “Bir milyona kadar mağdur bir kitle oluştu” demiş. Bu doğru Allah esirgesin bunlar yarın bir gün paralel yapıyla PKK’yla falan da birleşmeye kalkarlarsa çok büyük bir felakete dönüşebilir. Böyle olmasın, akılcı politika izleyelim. Bu olayda suçlu olanlara süratle cezaları verilsin ama suçsuz olanları mağdur konumdan çıkaralım koruyup kollayalım. Mesela sekiz yaşında on iki yaşında çocuğun ne suçu var? Babası anası suç işledi diye onlara acı çektirmenin bir alemi yok. Gerekli tedbirleri alalım.

 

İngiliz Derin Devletinin Türkiye'ye Oyunları Tayyip Hocam'ın Tek Başına Mücadele Edebileceği Gibi Değil, Kendisini Yalnız Bırakmayalım

Sayın Bahçeli, Tayyip Hoca’ya sürekli yardımcı olsun, yalnız bırakmasın, ben istirham ediyorum. Zaten çok aklı başında değerli bir devlet adamı, gereğini yapıyordur da fakat onun tek başına çatışacağı gibi bir yapı yok karşısında. İngiliz derin devleti çok alçak kahpe bir yapıdır. Onun için Sayın Devlet Bahçeli’nin Tayyip Hoca’yı yalnız bırakmamasını istirham ediyorum. Gereğini yapıyordur da ama vatandaş olarak ben bunu söylemem iyi olur faydalı olur diye düşünüyorum. Sayın Kılıçdaroğlu da öyle. Yalnız bırakmayalım. Onun tek başına savaşacağını gibi bir şey değil bu. Çok büyük dev bir yapılanma. Ve etrafını da sarmışlar benim gördüğüm kadarıyla o da ayrı bir risk. Destek olursak yiğitliği kabadayılığı iyi Tayyip Hoca’nın bayağı güzel yarar geçer.

 

Abdülhamit Döneminde Bediüzzaman İçin Komünist Kadar Tehlikeli Diyen Sözde Alimler Olmuş, Bunlar Darwinist Propagandaya Ses Çıkarmamıştır

Osmanlı Şeyhülislamlarından Mustafa Sabri Efendi Abdülhamit Han’ın kitapçılığı görevine getiriliyor. Bu Darwinist eserleri falan hepsini hazırlattıran işte bastırtan adam. Bediüzzaman Said Nursi için diyor ki, “Damarlarında bir damla Türk kanı olan her Müslümana, bu adamın mason ve komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım.” Bu Darwinist kitapları bastıktan sonra ve dağıttıktan sonra Osmani nişanı veriliyor adama. Said Nursi Hazretleri’ne söylediği lafı görüyor musunuz, “Mason ve komünist kadar tehlikeli olduğunu ehemmiyetle hatırlatırım.” diyor Bediüzzaman için. Bediüzzaman insanların imanına vesile olmuş, bunun ise hiçbir özelliği yok. Bu tiplerden insanlar çok çektiler.

 

(Takvim yazarı Bekir Hazar, İngiliz derin devletinin tehlikesi hakkında hükümeti uyaran çok güzel yazılar yazıyor. Ancak bugün Abdülhamit’in de İngiliz ajanları tarafından etrafının sarıldığını ve asıl suçlu olanın Abdülhamit değil o vatan hainleri olduğunu yazdı.)

Doğru söylüyor tabii ki. Abdülhamit’i zorla o çizgiye çekiyorlar o doğru yani. İngiliz derin devletinin en güçlü istilası Abdülhamit döneminde başlıyor. Ve hep o bela, o melanet şu ana kadar devam etti. Abluka olması, Abdülhamit’in ne zoru toprakları niye versin? Ama Darwinizm’e herhalde Allahualem inanmış, inanmasa o kadar yaymazdı. Ama vatan topraklarını peş peşe vermesinin nedeni İngiliz derin devletidir. Onlara direnemedi. Ama bak Tayyip Hoca direniyor. Mesele kabadayılık meselesi, yiğitlik meselesi. “Gel al alabiliyorsan” dersin usulü budur. Adam sıkıyorsa kalbi gelir dener. Ama o dönemde çok çekindiler.

 

15 Temmuz Gecesi Daha İlk Saatlerden İtibaren Darbeye Karşı Tavır Aldık Ve İlk Olarak Bunun Emir Komuta İçinde Darbe Olmadığını Açıkladık

O akşam hiçbir televizyon kanalı darbeye karşı tavır almadı benim dışımda. Darbeye karşı tavır alan tek kişiyim o gece. Hepsi programlara devam ediyordu, haberleri bile yoktu. Ancak binanın içine girdiler falan o zaman halkla çatışma olduktan sonra üsluplarında yavaş yavaş bir açılma oldu. Hiçbir kanal “ben darbeye karşıyım” diyemedi. “Darbeciler başarısız olur, başarısızdır, geçersizdir” demedi. Darbenin geçersiz olduğunu ilk açıklayan benim. Hiçbir siyasetçi, hiçbir idareci daha söylemeden. Tayyip Hoca benden bir saat sonra çıktı ortaya. Zaten o zor durumdaydı onunki normal. Bak “Darbe geçersiz” dedim. Genelkurmay’ın internet sitesinden açıklama yapıldı. “Genelkurmay sitesini hacklemişlerdir” dedim. Geçersiz. TRT’ye çıktılar kadını konuşturdular. “Bu zorla konuşturulmuştur, bu da geçersiz” dedim. İlk başta zaten “emir komuta zincirinde bir darbe değil bu” dedim. “Böyle darbe olmaz” dedim.  Çünkü bir spiker çıkartıyorlar görülmemiş bir şey “darbe oldu” diyor spiker. Nerede görülmüş böyle bir şey? Normalde yüksek rütbeli bir subay çıkar, o şekilde açıklarlar.

“Askerlere megafonla duyuru yapın” dedim. “Emir komuta zinciri içinde darbe olmadığı konusunda herkesi bilgilendirin” dedim. Zaten buradaki açıklamadan sonra moralleri sıfıra gitti darbecilerin. Sonra gittiler TÜRKSAT’ı bombalamaya kalktılar. Yanlış yeri bombaladılar. Ayaklarına dolandırdı Allah. Bizim yayın yine devam etti. Baş edemediler. “Milletvekilleri hemen meclise gitsin” dedim. Milletvekilleri hemen meclise gittiler. “Ve parti liderleri de hemen konuşma yapsınlar” dedim. “Kuvvet komutanları konuşma yapsın açıklama yapsınlar” dedim. Halkın meydanları bırakmamasını söyledim. Hüdapar, Saadet gençleri, Alperenlere, Ülkücülere, CHP Gençlerini hepsini mücadeleye çağırdım. “Parti konusu yok, artık birlik ve beraberlik zamanı” dedim. 12 saat yayın yaptım darbeye karşı 12 saat.

 

Abdülaziz'e Yapılan Darbe İle 15 Temmuz Gecesi Arasında Büyük Benzerlikler Vardır. Her İkisinde De İngiliz Derin Devletinin Parmağı Var

Mesela Abdülaziz’e yönelik yaptıkları darbede adamlar uyanıklık yaptılar saat 04:00 gibi yaptılar. Bunlar 04:00’te yapsalardı daha tehlikeli olabilirdi. Bir de halk sahip çıkmadı. Anlamadı halk. Softaları ayaklandırdılar. İşte o zamanın paralel devleti onlardı, softalardı. Zaten Softa Ayaklanması diye biliniyor. Onları kandırıp oraya getirdiler. Abdülaziz’e karşı tavır aldırdılar.

Abdülaziz’i saraydan almaya içeri on kadar asker giriyor. Tayyip Hoca’da da öyle az. Sarayın güvenliğinden sorumlu birlikte müdahale etmiyorlar mesela bu çok acayip bir şey. “Ne oluyor, gelin bakayım şöyle” hepsini bir odaya tutuklayıp koymaları lazımdı. Sarayın içine asker gelmesi çok anormal bir hareket.

Abdülaziz’i devirmek için gelen askerler de oradan buradan getirilmiş Arapça bilen askerler, Türkçe bilmiyorlar. “Padişah sizi selamlayacak sarayın çevresine gelin” diyorlar. Onlar da duruyor orada. “Bak” diyorlar Abdülaziz’e “Herkes sana karşı, askerler işgal etti” diyorlar. Öyle bir oyun oynuyorlar. Burada da askerlere aynısını yaptılar. “Tatbikat var, şu var, bu var” değil mi? “Terör uyarısı var” diye çıkarmışlar. Mesela tanklara sorduk “terör uyarısı var onun için çıktık” dediler. Her yerde öyle bir haber vardı.

Aslında bir tanesi kabadayılık yapsaydı orada Abdülaziz olayında bütün askerler gereğini yaparlardı orada. Ama hiç kıpırtı olmayınca bu tatsız durum oldu. Böyle şeylerde kabadayılık çok önemlidir. Bir kişi yapsa arkası gelir. Abdülaziz’e hiçbir asker laf ettirmezdi, hepsi çok seviyorlardı. Hal fetvası da çok utanmazca ve çok saygısızca. İşte “Akli melekeleri yerinde değil, akli dengesi yerinde değil.” Ne alaka bayağı aklı başında, son derece zeki, hafızası da çok güzel, muhakemesi, yargısı da çok güzel. Gayet güzel devleti idare eden adam. İmparatorluk topraklarından karış vermemiş. Buna dair hiçbir delil, alamet yok. Çok büyük terbiyesizlik. Akıl hastası iddiası hep ta o devirlerde var.

Mesela 15 Temmuz gecesi özel harekatta Ömer Halisdemir koçyiğidi tanıyorsunuz. Mesela o tam tipik kabadayı, tam hakiki halis kabadayı. Bak tek başına darbeyi bambaşka bir çizgiye getirdi. O çakal oraya girseydi özel harekatı kontrol altına almış olacaktı, çok büyük bir tehlike bu. Otuz kurşun sıkıyorlar, delikanlının şanındandır. Ama onun işte naaşını gezdirmeleri gerekiyordu, elbisesiyle o şekilde gömeceklerdi. Darbecilerin yenilmesinde bak bir kişi yetiyor görüyor musun? Ama mesela korkak olsa birisi orada, bitti. Darbeler zaten korkaklık ihtimali üzerine yapılan bir çalışma yani darbenin felsefesinde halkın korkacağı ve korkak olacağı düşüncesi hakim, yoksa ağzına bir tane tokat koyup oturtturursan sen, darbeci başı kimse o darmakeşan olur. Her yerde kesin direnme olur. Çünkü gücü yok, toplam ortada bin kişi falan var. Aktif olanlar da en fazla yüz-yüz elli, sen seksen üç milyonu teslim almaya kalkıyorsun. Onun için her yerde keskin direnme çok önemlidir ve özellikle böyle kilit noktalarda olan adamlar kabadayılıkta en ufak tereddüt etmemeleri lazım. Aksinde yaşasan ne olacaktı? O zaten yaşadığını düşünelim, anası, bacısı hepsi mahvolacaktı. İstanbul gidecekti. İzmir gitmişti. Antalya gitmişti. Güneydoğu’yu vermişlerdi mahvolmuştuk. Ömer aslan, Hz. Ömer (ra) gibi, kabadayılığına hayran oldum.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo