A9 TV, 17 Haziran 2016
(Hakkari Yüksekova ilçesinde HDP Büyük Çiftlik belde Eş Başkanı Zübeyr Ceylan, dağlık arazide PKK'nın döşediği mayına bastı. İki bacağını da kaybetti.)
Zulüm. PKK'nın yaptığı zulüm. Müslümanlara rahatlık vermiyorlar. Pislik yapıyorlar. Komünist eğitimden geçtikleri için komünizmin çok iyi bir şey olduğuna inanıyorlar. Komünizmin de ancak dehşet, şiddet ve bombalamayla geleceğine inanıyorlar. Rezalet.
(Selahattin Demirtaş, son dönemde düzenlenen bazı bombalı saldırıların faili olan TAK'ın faaliyetlerini durdurmasını ve örgütün dağıtılmasını talep ettiklerini söyledi. Ayrıca TAK'ı kendileri kadar sert eleştiren ve uyaran hiçbir parti olmadığını öne sürdü.)
Sabah akşam partiler, PKK'dan nefret ettiklerini söylüyorlar. TAK'ı KÜT'ü var mı? TAK denilen şey PKK. PKK'ya gece gündüz lanet okuyor herkes. Bütün partiler lanetliyor, aşağılıyorlar. Dolayısıyla TAK diye bir şey olmaz. Yani bir örgüt var, o da PKK'dır. Sanki TAK ayrı, PKK ayrı, YPG ayrı, PYD ayrıymış gibi bir felsefe geliştirdiler son zamanlarda. Bu demagoji, çok samimiyetsiz bir üslup. Bilmeyeceği bir şey değil. Bunların hepsi PKK. Ve hepsi Marksist Stalinist.
Hükümetimiz 10-20 Yıl Sonrasını Düşünüp Darwinizmle İlmi Mücadeleyi Aciliyetli Bir Konu Olarak Ele Almalıdır
Ama hükümet tabii bunlarla ilmi mücadeleye yanaşmıyor. Götürebildiğimiz kadar götürelim mantığına dönüşür o zaman o. Öyle olmaz. On yıl-yirmi yıl sonrasını düşünmeleri lazım. Bilimsel mücadele olmadan olmaz. Halkın bir kısmı fazla okumuyor, fazla araştırmıyor; "Onların oylarıyla idare ederiz." dersen bu olmaz. Adam, o nesil okumayabilir. Az okuyordur, bilgisi azdır. Ama onun çocuğu okur, onun evladı okur. Ve okuduğunda, Darwinist materyalist eğitim aldığında o da komünist Stalinist olabilir. Hükümet bunu düşünmesi lazım. Kırsal kesimde kardeşlerimiz daha az okuyorlar, daha imani safiyet ve temizlik içindeler. Zehirlenmiyorlar yani Marksist düşünceden zehirlenmiyorlar. Onların oyu tabii olduğu gibi AK Parti'ye gidiyor. "Nasıl olsa onlarla götürürüz." denirse bu olmaz. Çünkü bir gün gelir, adamlar onlara ulaşırlar. Kitap götürürler, yazı götürürler, eğitim verirler. Nitekim Güneydoğu'da olduğu gibi. Gençlerin yüzde 70-80’ini PKK eğitti. Epey bir bölümü de kabul etti, PKK'nın ideolojisini Marksist Leninist Stalinist ideolojiyi kabul ettiler. Dolayısıyla AK Parti'ye oy veren sadece 50 yaş üstü şahıslar oldu.
Camileri, Sinagogları, Kiliseleri Korumak Allah'ın Bize Emridir
Irak’ta kalmadı Hristiyan, Suriye’de kalmadı. Türkiye’den de bayağı hicret eden oldu. Her türlü Rum, Ermeni. Bırak yaşasınlar, bir güzellik. Bereket gelir. Peygamberimiz Resulullah (s.a.v.) cübbesini çıkarıp altlarına seriyordu Hristiyan rahiplerin. Evine davet ediyordu, yemek yiyordu, onların yemeklerine gidiyordu. Aynı şekilde Museviler için de bu, bu şekildedir, Hristiyanlar için de bu şekildedir. Her iki kesime de sevgi, şefkat, merhamet göstermek, koruyup kollamak. Mesela şimdi memnunlar mı? Avrupa’da kiliseler kapanıyor, İtalya’da kapanıyor ve meyhaneye çevriliyor, diskoteğe çevriliyor, eğlence yerlerine çevriliyor. Mutlular mı şu an? Eğlence mi bu? Bu sevinç verecek bir şey mi? Bunu tam tersine çevirmesi lazım Müslümanların. Mesela farz edelim kilise satılığa çıkmış. Satın alsınlar, beş Hristiyan bulsunlar, “buyurun” desinler “siz bu kiliseyi ayakta tutun. Biz parasını vereceğiz. Ama bu kilise kapanmasın” denmesi lazım. Çünkü Allah bak ayette diyor “manastırlar, kiliseler, camiler, mescitler, bunların hepsini koruyacaksınız” diyor Allah. Ayet var, Kuran ayeti var. Nasıl koruyacağız? Meyhaneye çevirtiyorsan, eğlence yerine çevirtiyorsan korumuyorsun demektir. Cami de bulunduğunda eğlence yerine çevirtmeye müsaade edilmemesi lazım, Sinagog da bulunsa müsaade etmemek lazım, kilise de varsa müsaade etmemek lazım. Beş Hristiyan bulunur. “Gel sen” dersin “bu kilisenin rahibi ol, bir kişi, diğeri de cemaati olur. Bu kiliseyi kapatmayın, açık kalsın.” Çok acı bir şey bu. Seyrediyorlar ama bak sonra bu felaketin altında kalırlar Allah esirgesin. Onun için Hristiyanlarla Müslümanların süratle ittifak etmesi gerekiyor, hiç vakit geçirmeden.
Hz. Hızır Bazen İslam'a Faydası Olacaksa Deccaliyete Yardım Eder
Allah kâinatı yarattığında bizi imtihan ederken ahir zaman için dört kuvveti karşı karşıya getiriyor Allah. Yahut ittifak ettiriyor bir kısmını. Bir; İmam Mehdi ve talebeleri. Yani Kuran’da Kehf ehli olarak vurgulanan ekip yani işaret eden. İki; Ashabı Rakim, Kehf kıssasında geçen Ashabı Rakim, o ekip Ashabı Rakim ekibi. İsa Mesih’in arkadaş topluluğu ikincisi. Üç; Hızır (a.s)’ın ekibi. Hızır hem deccaliyete bazen yardım eder. Ama şeriata uygunsa yani şeriata İslam’a faydası olacaksa yardım eder deccaliyete bazı şeylerde. Ve Mehdi (a.s)’ye yardım eder ve İsa Mesih’e yardım eder. Üçüne de yardım eder. Ama bak deccaliyete de yardım ediyor fakat İslam’ın lehine olarak yardım eder. Dördüncü kuvvet deccaliyettir. Deccaliyet şu an İngiliz derin devleti tarafından organize edilen bir güç. Daha önce Firavun tarafından organize ediliyordu. Roma tarafından deccaliyet daha önce organize ediliyordu. Yani İngiliz derin devletinden önce Roma derin devleti, Mısır derin devleti ve başka Hazreti İbrahim (a.s) devrinde Nemrut, Nimrot. Nimrot diye geçiyor Nimrot’un derin devleti. Her devirde olmuştur. Bunlar derin devletler ilhamını, düşüncesini, hareket tarzını, stratejisini tamamını şeytandan alır ve kendi asrının deccaliyeti olarak ortaya çıkar. Kendi asrının Mehdiyet’i ile mücadele eder. Onun zıttı olan Mehdiyet’le mücadele eder. Mesela Firavun devrinin Mehdisi Hazreti Musa (a.s)’ydı ona karşı. Ahir zamanda İngiliz derin devletinin zıttı olan da Mehdi (a.s)’dir. Deccaliyete bazen Hazreti Hızır (a.s) yardım eder. Ama şöyle; aptalca bir yola gidecektir, Mehdiyet de onu ezecektir, Hızır o yola girmesini kolaylaştırır. Yani onu ayağına getirir Mehdi’nin, ezmesi için ama yardım ederek. Mehdi’nin ezmesi için yapar yani. Deccaliyet bütün fikri sisteminin tamamını, bütün eylemlerini saf olarak şeytandan alır. Başlarında bir şahıs oluyor. Yani o ölünce bir başkası yerine geçer. O şeytanla bağlantıyı kuran mahlûktur.
Bütün Deccaller Akıl Hastasıdır ve Şeytan Gibi Şizofren, Homoseksüel, Tartışmacı Bir Ruha Sahiptir. Dünyanın En Büyük Seri Katilleri Deccallerdir
Derin devletlerin başında olan herkes mutlaka akıl hastasıdır. Akıl hastası olduğu için karşısındakini de akıl hastası olarak nitelendiriyor. Mesela Firavun diyor ki sen delisin diyor Musa (a.s)’ya . Ama kendisinin akıl hastası olduğuna da emin. Çünkü akıl hastası, çünkü görüntü görüyor, ses duyuyor. O görüntü ve sese göre hareket ediyor. Mesela diyor ki şeytan ona bütün çocukları öldüreceksin. Aynı o akıl hastalarında, seri katillerde oluyor ya bütün deccaller de seri katildir. Yani dünyanın en büyük seri katili deccallerdir. Şimdi mesela Suriye’de, Irak’ta, Libya’da, Afganistan’da dünyanın her yerinde dünya derin devletinin seri katilinin emri ile cinayetler işleniyor. Oluk oluk kan akıtılıyor. Ve şizofren homoseksüel bir ruha sahip olur bütün deccaller yani tamamı böyledir. İlk başta şeytan zaten homoseksüeldir. Yani dünyaya gelişinden itibaren hep homoseksüel kişilik göstermiştir. Üslubuna da baktığımızda Kuran’da homoseksüel üslubudur üslubu. Yani böyle cinayete yatkın, sapıklığa yatkın, asi, isyankâr. Tartışmacı kavgacı manyak bir ruh. Homoseksüellerin büyük bölümü bu kafada olur. En çok cinayet onlarda çıkıyor biliyorsunuz. Onun için İngiliz derin devletinin de en güvendiği şahıslar homoseksüellerden oluşuyor. Mesela bir devletin başına birini getirecekleri vakit homoseksüel olmasına çok özen gösteriyorlar. Mesela bir yere elçi atanacaksa herhangi bir ülkeye bir elçi gönderilecekse büyükelçi yahut konsolos mutlaka homoseksüel olmasına dikkat ediyorlar. Çünkü şeytan da homoseksüel, kendisi gibi olmasını istiyor ve en baştaki deccale o şekil ilham veriyor. Yani homoseksüelliği dünyada koruyacaksın diyor. Kan dökeceksin, İslam’ı yeryüzünden kaldıracaksın. Mehdiliğinden şüphelendiğin herkesin üstüne gideceksin diyor. Amacı ne? Kuran’da açıklıyor zaten şeytan’ın “Benim sözümün doğru olduğunu göreceksin” diyor Allah’a. Allah’a diyor ki haşa sen bilmiyorsun ben biliyorum diyor. Çok tartışmacı, züppe, akılsız ve manyaktır. Homoseksüel ruhlu bir mahlûktur şeytan. Akıl almaz tartışmacıdır.
Bakın dikkat edin bütün Firavunlar, Nemrutlar Kuran’da da geçtiği gibi hepsi tartışmacıdır. Muazzam demagogturlar, demagoji yaparlar. Zırvalıyor. Hazreti Musa (a.s) Allah’tan, dinden bahsediyor “Duyuyor musunuz?” diyor sırf züppelik olsun, saygısızlık olsun, densizlik olsun ve demagoji olsun. Bir mantığı yok ki onun “Duyuyor musunuz?” Delilikle suçlaması kendinin akıl hastası olduğunu bildiği için olsa olsa diyor böyle bir hareket kendisi gibi olabileceğini düşünüyor. Onlara da aynı mantıkla yaklaşıyor onların da deli olduğunu söylüyor.
Deccaliyeti Organize Eden Derin Devletler İlhamını Şeytandan Alır
Nemrut, Hazreti İbrahim (a.s)’i delilikle suçladı. Roma devleti Hazreti İsa (a.s)’yı hastalıkla akıl hastalığıyla suçladı. Yine Hazreti Muhammed (s.a.v.)’i akıl hastalığıyla suçladılar. Hazreti Musa (a.s)’yı akıl hastalığıyla suçladılar. Hepsini akıl hastalığıyla suçladılar. Suçlayanlar kim? Firavun’un, Nemrut’un başı olan şeytani derin devlet ve derin devletin başı. Bizzat ilgileniyor Firavun. Bakın Mehdi çıkması ihtimalinden, Moşiyah’ın çıkması ihtimalinden bahsedildiği için o dönemde bütün erkek çocuklarını öldürtüyor şehit ediliyor. Bunların içindedir Mehdi diyor. Diyorlar ki şu şartta şu yılları arasında ki kuşakta Mehdi’nin çıkması ihtimali var diyorlar Moşiyah’ın. O zaman bütün erkek çocukları öldürün diyor Firavun. İlhamını nereden alıyor? Şeytandan alıyor. Transa giriyor.
Şimdi mesela İngiliz derin devleti toplantı yapıyor. Onların kırklar meclisi var, yediler meclisi var, üç yüzler meclisi var. O toplantıda her yeri karartıyorlar, ışıklar karartılıyor. Sadece mum ışığı oluyor karanlıkta. Kendilerince şeytanı çağırmak için bazı dualar ediyorlar, şeytanı oraya çağırıyorlar. Bazı kokular kullanıyorlar yani şeytanın hoşlanacağı garip kokular. Şeytan pis kokulardan hoşlanır. Şeytan çağırmada pis koku kullanıyorlar. O pis kokuyu kullanarak şeytanı çağırıyorlar. Adamın ağzından burnundan salyalar akıyor yani kendini kaybediyor, gözünü kapatıyor şeytan ona ne diyorsa aynısını tekrar etmeye başlıyor. Mesela nerede cinayet işlenecek, nerede savaş yapılacak, hangi ülke yıkılacak; onları tek tek not alıyorlar. Ondan sonra onu uygulamaya başlıyorlar. Olay bu. "Üç yüz yıllık plan" dedikleri yine şeytanın üç yüz yıl önce bunlara söyledikleri oluyor. Üç yüz yıl önce şeytan ne dediyse aynısını yapıyorlar. Üç yüz yıllık planın hikayesi budur. Ve tamamen blok olarak şeytanın emrindedir derin devletler.
Şeytan da İstese de İstemese de Mehdiyet'e Hizmet Ediyor
Dünyada sel gibi Müslüman kanı akıyor. Muazzam olaylar oluyor. Ama en sonunda olay Mehdi (a.s)'nin çıkmasına vesile oluyor. Şeytan da şeytanlığını yaptığında Mehdi (a.s)'ye istese de istemese de hizmet etmiş oluyor. Bu derin devletler de istese de istemese de Mehdi (a.s)'ye hizmet etmiş oluyor. Çünkü Darwinizm olmasa, komünizm olmasa, Marksizm olmasa Mehdi (a.s) neyle mücadele edecek? Onun mücadele edeceği gücü meydana getiriyorlar, onun rahatça ezeceği gücü meydana getiriyorlar. Mesela Darwinizm’i İngiliz derin devleti hazırlıyor. Ama Mehdi (a.s) de eziyor. Şeytanın ilkasıyla yapıyorlar. Mehdi (a.s)'a de Allah onu ezdirtiyor. Bütün gücün Allah'ta olduğunu görüyoruz.
Kuran'a Baktığımızda Cehennem Ehlinin Cehennemde de Tartışmacı Olduğunu Görüyoruz
İngiliz derin devleti züppe, asi, isyankar, İslam'a Kuran'a kafa tutan, saygıyı kabul etmeyen, nezaketi kabul etmeyen, tartışmacı, egoist, bencil, ruh hastası tiplerden oluşmasını istiyor İslam aleminin. Ki bu şeytanın kısa bir özeti bu zaten. Şeytanın kişiliğinin kısa özeti. Bunun yayılması ve hakim olmasını istiyor. Kuran'a baktığımızda da küfür ehlinin, münafıkların cehennemde de tartıştıklarını görüyoruz. Mesela diyor ki ayette Şuara Suresi 96 ve 103'te “Orada” (münafıklar, küfür) “birbirleriyle çekişip tartışarak derler ki:” (Şuara Suresi, 96) Hem çekişme ve tartışma; münafığın dünyada vazgeçemediği bir özelliktir bu, bir hastalıktır. Firavun'da da var, Hazreti Musa (a.s) ile konuşmalarında görüyorsunuz. Müthiş bir demagoji ve müthiş bir tartışmacılık ve bir cedel ruhu vardır. Ayette diyor Cenab-ı Allah, "İnsan her şeyden çok tartışmacıdır." Hastalık olduğu için bunu belirtiyor Allah. Şeytanın ilkasıyla olan bir hastalıktır bu.
Müslüman Hep Yatıştırıcı, Affedici, Sabırlıdır
Müslüman hep yatıştırıcı. Mesela diyor ki; “Eşlerinizden size düşman olanlar vardır” diyor Allah ayette. Düşman olanlar. “Fakat” diyor “siz onları bağışlarsanız, affederseniz ve idare ederseniz sizin için daha hayırlıdır” diyor Allah. Müslüman yatıştırıcı. Mesela Cenab-ı Allah kafasını gözünü kırın, kovun, atın demiyor. Affedin, sabırlı olun, yatıştırın, sakin bir ortam olsun diyor Allah. Ama isterse Cenab-ı Allah derdi mesela “katledin” derdi. Demiyor Allah. Bak, “düşman” diyor size “düşman, eşlerinizden” diyor. Düşmandır ama affedin. Doğru yolu gösterin, sabırlı olun. Bu sizin için daha hayırlı diyor Allah.
Derin Devletlerin Casusları Kullanıldıklarını Bilmiyor. Övülmeleri Onlara Yetiyor
Derin devlet böyle nerede zeki, nerede iş yapacak adam varsa onları ele geçiriyor, onları yönlendiriyor. Onlar derin devletin etkisiyle hareket ettiklerini bilmiyorlar bir kısmı. Haberleri bile olmuyor. Yani asıl şeytani unsur, şeytandan ilham alanları bilmiyorlar. Mesela yancılar da bilmez. Casus olarak kullanılanlar da bilmez. Onun sadece zekasıyla onu böbürlendirir. Der ki; “sen çok zekisin, çok akıllısın, senden çok iyi casus olur” der. O ona yeter, ona para vermesine de gerek yok, aklı gider onun öyle övüldüğünde. Senin zekan, aklın herkesten üstün dersen bitti. İngiliz casusları hep fakir yaşamışlardır. Onların tek gıdası övülmeleridir. Derin devlet onları hep övmüştür. “Sir William sana bir madalya gönderdi, seni tebrik etti” diyor, aklını atıyor, ağlıyor hıçkırıklarla. On binlerce insanın ölümüne sebep oluyor, şehit olmasına sebep oluyor. Umurunda değil, o madalya onun için çok heyecan verici oluyor onun için. “Sen çok zekisin” diyor,“seni kraliçe ödüllendirecek” diyor. Aklı gidiyor. “Kraliçe seni tebrik etti” diyor, “başbakan seni tebrik etti” diyor, aklı gidiyor. Emekli olması da fark etmiyor. Başta olması da fark etmiyor.
Münafıklar Bencildir, Kendi Enaniyeti İçin Yaşar. Başkaları İçin Yaşamak İstemez
Münafıklar kafirun ve kafirat size karşı cimri ve bencildirler. Münafık egoisttir. Bencil ve cimri. Müslüman’a bir şey kazandırmak değil Müslüman’dan bir şeyler almak ister. Münafık sürekli koparmak ister. Müslüman’a karşı bakış açısı sürekli ondan bir şey alınması gereken, ona zarar verilmesi gereken bir varlık olarak görür. O yüzden bütün münafıklarda bu hırsızlık oturmuş bir sistemdir. Bencil egoist olduğu için de sırf kendi menfaati için yaşar münafık. Kendi büyüklüğü kendi enaniyeti kendi azameti için yaşar. Başkaları için yaşamak istemez. Bak diyor ki, Cenab-ı Allah Şeytan’dan Allah’a sığınırım; “…hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar.” hayra karşı oldukça düşkünlük yani çıkarı oluşacağı vakit o çıkarını elde etmek için ne istiyorsa çeşitli çıkarları olur münafıkların. Mal mülk olur bu, para olur, yiyecek olur her şey olabilir. Giyim eşyası olabilir her şey olabilir. Onu “elde etmek için oldukça düşkünlük göstererek” hırs göstererek “sizi keskin dilleriyle eleştirip inciterek” yani münafığın dili zaten hep böyle demagoji pislik züppelik ahlaksızlık içindedir. “sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir;” münafıkların vasfı olarak söylüyor Allah “böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre pek kolaydır.” (Al-i İmran Suresi, 118) diyor, Allah.
İslam Zenginlikle, İhtişamla, Sanatla, Sevgiyle, Samimiyetle Hakim Olur
Hazreti Süleyman (a.s) “insanlara nasıl etkili olurum?” diye düşündü. Allah onun kalbine vahiy etti. Allah ona dedi ki; “zenginlikle, ihtişamla, sanatla, sevgiyle, samimiyetle, güzellikle hâkim olursun” dedi. O ne yaptı Hazreti Süleyman (a.s)? Sanatla, estetikle, güzellikle, sevecenlikle, coşkun sevgiyle İslam’ı hâkim etti. Bizim yolumuz da bu. Eğer zenginlik olmasa, ihtişam olmasa, sanat olmasa insanların ruhundaki o güzel duygu ortaya çıkmaz. Biz de biliriz gelenekçi mantıkla hareket etmeyi. Hırka giyeriz bir de altına da potur giyeriz. Otururuz yerde bir toprak alanda gelenekçiler gibi, hurafe anlatırız. Bunu zaten yapıyorlar. Yüz yıllardan beri yapıyorlar. Ve İslam adım adım geri gitmiş ve mahvolmuş. Bu denenmiş ve mahvolmuş sistemi niye istiyorsun benden bir daha?
Gençlerimizin Sağlıklı ve Zinde Olması Çok Hayati Bir Konu Olarak Görülmelidir
Bu hazır yiyecekler falan gençleri çok bozuyor. Ona hükümet bir tedbir alsın. Doğal yiyecekler yesinler çocuklar. Genç kızlara hazır meyveler, hazır doğal sebze yemekleri falan olsa çok daha iyi olur. Bu beslenme sisteminden dolayı ben genç kızlara bakıyorum hem ufak tefek kalmışlar bir kısmı, bir kısmı çok zayıf, bir kısmı da acayip kilolu. Yani çok çok kilolular. Ama delikanlılar maşaAllah yapılılar. Onlara bakıyorum bayağı yapılılar. Yani daha sıhhatli olabilirler. Daha iyi olabilirler iyi beslenirlerse. Kalsiyum, magnezyum, potasyum düzeyi yüksek gıdalarla beslenirlerse, biraz da spor yaparlarsa, güneşe çıkarlarsa o ağır gıdalardan da kaçınırlarsa bayağı güzel olurlar. Biraz da hareketli olmaları lazım. Biraz hareket etsinler. Yani bunu tıp otoriteleri falan anlatıyorlar ama çok yuvarlak sözlerle ve konuyu uzatarak ve sanki sıradan bir konuymuş gibi anlatıyorlar. Bu bir milli felaket. Bu çok önemli bir şey. Mesela gençlerimizin kondisyonu yüksek olsun. Adale kuvvetleri güçlü olsun. Genç kızlar da öyle dalyan gibi olsunlar.
Müslümanların Düzenledikleri İftar Toplantılarına Hıristiyan ve Musevileri Davet Etmeleri Çok Güzel Olur
Bir de Hristiyanları iftara çağırmama var; bu çok ayıp. Musevileri iftara çağırmama var; bu da çok ayıp. İftarda Musevi veyahut Yahudi varsa, Hristiyan artık kim varsa Ermeni, Katolik, Ortodoks kim varsa adam gitmiyor oraya. Ayette ne diyor Maide Suresi, 5’te? Şeytandan Allah’a sığınırım. “Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.” Bu ne demektir? Allah, “onlara yemek verin” diyor. Ayet var. İftara niçin çağırırsın? Yemek yesin diye çağırırsın. Musevi’yi niye çağırmıyorsun? Hristiyan’ı niye çağırmıyorsun? Bu ayet neyi anlatıyor o zaman? “Sizin de yemeğiniz ehli kitaba helaldir” diyor. “Sizin, Müslümanların yemeği Musevilere, Hıristiyanlara helaldir” diyor. Peki, bunu duyduğun halde niye yapmıyorsun? Kuran neyi anlatıyor?
İsa Mesih'e, Görünüş ve Asalet Olarak En Çok Benzeyen Hz. Mehdi (as)'dır
Resulullah (s.a.v.) diyor ki; “Şekil bakımından karakter ve asalet açısından İsa Mesih’e en çok benzeyen evladım Mehdi’dir” diyor. Yüzü çok benzeyecek Hz. Mehdi (a.s)’a. Yani huyu suyu benzeyecek. Ama müthiş imanı var İsa Mesih’in. Allah’ın hikmeti yani melekle insan karışımı gibi. Acayip hayret verici bir durum var. Yani kendinden emin olduğu gibi emin imanında maşaAllah. Hakk-ul yakin, yani çok çok güçlü imanı var, maşaAllah. Resulullah (s.a.v.) diyor ki; “Allah Mehdi’ye tüm peygamberlere verdiği nimetleri verecek, özellikleri verecek. Bunun da ötesinde onu hepsine tercih edecektir” diyor. Ne anlama geldiğini bilmiyorum ama böyle diyor.
Kuran'daki İslam Yaşandığında Dünya Cenneti Oluşur
Gerçek İslam, Kuran’daki İslam dünyadaki cennettir. Ama bunu bilmiyorlar. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışını bildikleri için tabii ki dehşet verici ve korku verici bir sistem ortaya çıkıyor. Ama gerçek Kuran’a dayalı sistem yaşandığında dünyadaki cennet oluşur. Dünya cenneti oluşur.
Her şey Allah Sevgisiyle Güzeldir. Allah'ın Hediyesi Olduğu Düşünülünce Nimetlerden Zevk Alınır
Bugün mesela çarşıdaydım. Baktım orada camdan küçük biblolar var. “Bunlar çok güzel ama Allah sevgisi olmadıktan sonra bunların hiçbir anlamı yok” dedim. Cam biblo, ne anlamı kalır Allah sevgisi olmadıktan sonra? Cam şekil almış. Ama Allah onu bir nimet olarak yarattığı için Allah’a insanın coşkulu bir sevgisi oluyor ve o, Allah’ın verdiği hediyeye karşı da içinde bir aşk oluyor, sevgi oluyor. Sevinç içinde oluyor insan. Yani başımızda sonsuz güç olan Allah var ve bizim hoşumuza gitmesi için de böyle küçük küçük, büyük büyük nimetler yaratmış.