A9 TV, 6 Kasım 2016
(Mardin’in Derik ilçesinde teröristlerin önceden yola döşedikleri bombanın, ejder tipi zırhlı aracın geçişi sırasında patlatılması sonucu üç özel harekat polisimiz yaralandı.)
İşte bu çakalların başka hiçbir bildikleri yok. Kahpelik yapsınlar, bir yere tuzak kursunlar, bomba patlatsınlar. Bunların işte gücünü kaybettiğini gösteriyor PKK’nın, bu yönüyle. Yani aleni çatışmaya giremiyorlar. Yüreğin yetiyorsa yani öyle varsa bir babayiğitliğin senin iddia ettiğin gibi göğüs göğse mücadeleye gelmen lazım. Niye gelemiyorsun? İt gibi yılıyorsun. Ancak işte bomba falan tuzaklama yapsın, uzaktan dürbünlü karabinayla falan. Bir de zarar verdiğini zannediyor. Sen o şeyle zarar vermiyorsun ki salak. Sen cehennemin dibine gideceksin, onlar sonsuza kadar cennette. Sen kaç sene yaşayacaksın? Kısa bir süre yaşayacaksın. Ve sürüneceksin ayrıca dağlarda falan, sersem. O peygamberlerle, sahabilerle olacak ve sonsuza kadar. Tüketir misin? 83 milyon tükenmez kolay kolay. İstersen bir dene. Her gün yüzlerce binlerce doğum oluyor. Kırmayla tükenmeyiz. ‘Tükenmeyiz kırmağ ile, sayılmayız parmağ ile’ diyor şair.
(Sayın Devlet Bahçeli, HDP’lilerin tutuklanması konusunda ne söyleyeceği merak ediliyordu. Dün yaptığı açıklama, hükümete bu konuda destek niteliğinde. “HDP’lilerin yargı önüne çıkarılmaları meşru bir karardır. Bundan hiç kimse rahatsız olmamalı. Olan varsa da öncelikle kendi niyet ve fıtratını sorgulamalıdır. Herkes kanun önünde eşittir” dedi.)
Evet, Sayın Bahçeli aklı başında bir insan. Tutarlı, kaliteli, güzel devlet tecrübesine sahip, hakiki liderdir. Coşkun sevdalı dava adamıdır, misyon insanıdır. Siyasetçi değildir. Dava adamıdır. Siyasetçi ayrıdır, o siyaset yapar. O doğrudan dava adamıdır. “Niye başbakan olmadın, niye hükümete girmedin?” diyorlar. Siyasetçi değil o. Misyon adamı, o bir misyonun eğitimini yapıyor, onun tebliğini yapıyor. Onun için insan yetiştiriyor, onun için halkı uyarıyor, anlatıyor. Dolayısıyla hiç dert değil MHP’nin iktidar olup olmaması. Misyonu önemlidir. Sayın Bahçeli’den önce de Sayın Türkeş rahmetli Başbuğ, her yere gider, ayakta sohbet ederdi. Küçük küçük ilçe teşkilatları, il teşkilatları… Bak rahmetlinin azmine bak, oturmuyor, ayakta. Herkes ayakta, o tok, yiğit sesiyle hep tebliğ yapardı. Cesaretlendirir, şevklendirir, dava adamı yetiştirirdi. En akılcı hareketi yaptı. En doğru hareket de buydu. Köklü, yıkılmaz bir sevda, yıkılmaz bir ülkü meydana getirdi. Şu an asla o fikir, o düşünce sarsılamıyor. Her gelen sağ parti, aman diyorlar bize yardımcı olun, bize destekçi olun. Demirel hep ülkücülerin desteğini istemiştir. Turgut Özal hep istemiştir. Bak Tayyip Hoca da hep istemiştir. Kim olursa bu düşüncede olmuştur. Dolayısıyla konuşması güzel olmuş.
İnsan İmtihanın Gereği Olarak Zayıf Yaratılmış. İmtihanın Süresi De Çok Kısa Ama Buna Rağmen İnsanların Çoğu Dünyaya Hırsla Bağlanıyor
Bakıyorum mesela dünya şartları çok zor, dikkatlice baktım. Eskiden o kadar dikkatimi çekmemişti çocukken, ortaokulda, lisede falan. Sonra dikkatimi çekti ki Allah çok fazla engel yaratmış. Mesela genç kızlar falan zımba gibi görünüyor ama insanlar sokakta yaşlılar falan hepsi hasta insanların. Yani sağlıklı insan yok gibi bir şey. Hep dertlerle uğraşıyorlar insanlar. Binbir türlü üzüntüleri var. İşte imtihanın mucize şartı. Nasıl olur böyle bir şey? Mesela hayvanlarda böyle bir şey yok. Adamlar zımba gibi hepsi. Bütün köpeklere bakıyorum, betonun üstünde yatıyor herifler. Bozuk yemek falan veriyorlar gariplerime. Diş macunu kullanmıyorlar, gıcır gıcır dişleri hepsinin. Gözler çakmak çakmak adamların, pırıl pırıllar. Hiçbir hastalıkları da yok. Kediler de öyle, ne bulursa yiyor adamlar. İnsan çok aciz. İmtihan olan olduğu için ona acizliği Allah yüklemiş. Ayette de vurguluyor; “İnsan zayıf yaratıldı” diyor. Böceklere bile bakıyorum, zımba gibi pırıl pırıllar. Tornadan çıkmış gibi hepsi gıcır gıcır, vernikli gibi.
En zavallı konumda olan insan. Allah kısa da bir ömür vermiş, çok kısa bir ömür. Ama buna rağmen dünyaya acayip dalıyor insanlar, ben ona çok şaşıyorum. Mesela genç kızlar var, bin bir türlü hastalığı var. Tanıyorum öyle tipler. Çok ağır hastalıkları, daha hala koca peşinde. Ölüyorsun artık perişan olmuşsun, aklını başına al. Allah’a, dine, İslam’a dön. İki günlük ömrün kalmış. Ömrünün yarısı geçmiş zaten. Ağır hastalığın da var, Allah’a dön, dönmüyor. Daha hala kafası dünyada. Bir şey var zannediyor diskolarda, orada, burada falan. Disko ne? Gidip kahve içersin, çay içersin. Evinde de var aynısı yani.
Dünya Kurulduğundan Bu Yana Bu Kadar Güçlü Bir Deccaliyet Olmamıştır. Böyle Kapsamlı Organize Deccaliyet Hareketi İlk Defa Oluyor
Dünya kuruldu kurulalı bu kadar büyük bir deccaliyet ve bu kadar güçlü bir deccaliyet olmamıştı. İlk defa oluyor. Yani dünyanın yaklaşık yirmi bin yıllık falan bir tarihi var. Bu tarih içerisinde böyle bir deccaliyet hareketi ilk defa oluyor. Bu kadar organize bilimsel görünümlü ve bu kadar çok insanı etkisi altına alan hiç olmamış. Yani bütün peygamberler dönemindeki deccallerin yüzlerce misli büyüklükte bu deccal hareketi. Onun için Allah ahir zamanda hem imam Mehdi’yi hem Seyyidina İsa Mesih’i gönderiyor. Bunları böyle tertemiz etmek için. Yerle bir etmek için. İngiliz derin devleti su kaynatmaya başladı sıkıntıdan “Mehdi gelmeyecek” diye ciyak ciyak düdüklü tencere gibi ötüyor. Ama bazılarının da bu konuda aynı dille konuşuyor olmaları doğru değil. Doğru değil derken tabii güzel oluyor hoş oluyor çünkü Mehdi alametini iyice vurgulamış oluyor. Çünkü Mehdi çıkmadan önce Mehdi gelmeyecek nidalarının yükseleceğini ve hutbeler de Mehdi’den bahsedilmeyeceği söyleniyor. Onun tahakkuku açısından güzel. İnsan zaman zaman da şüpheleniyor “Bunlar Mehdi taraftarı da Mehdi’nin çıkışı için özel ortam mı hazırlıyorlar” diyorum. Hakikaten sırrımı da söylüyorum. Bu kadar alenen alamet hazırlıyorlar.
(Sabah Yazarı Melih Altınok hükümete ve Sayın Erdoğan’a yakınlığıyla bilinen Mehmet Barlas’la bir röportaj yaptı. Mehmet Barlas röportajda üst aklın İngiltere olduğunu açıkladı.)
Yaşa. Koçyiğitler çıkıyor meydane birbirinden merdane diyor. Şimdi bu yirmi altı oldu yazarlardan. Aman hiç kimse korkmasın deşifre olduğunda deccal biter.
Üst akıl kimmiş? İngiltere. Güzel. İki yüz yıldan beri hiçbir Osmanlı aydını, hiçbir Türk aydını bunu söyleyemiyordu. Biz böyle yiğitçe ortaya çıkıp bunu kükreme tarzında anlatınca ve teşvik edince herkes cesaret buldu kapılar açıldı. Deccalın kapısını kırdık, söktük. Bab-ı Lut kapısı açıldı artık. Seyyidina İsa Mesih’i de oradan geçireceğiz. Mehdi’yi de oradan geçireceğiz inşaAllah.
Osmanlı atalar kapamış kapıyı. “Niye kapıyorsun?” diyorlar. “Mehdi geçecek de onun için kapıyoruz” diyorlar. Yüz yıllardan beri kapalı. Osmanlı “hiç kimseyi geçirtmeyiz” demiş, Osmanlı padişahları. Yani halk asla. Kapıların var mı resimleri? İsa Mesih ve Mehdi’nin geçeceği kapı yüz yıllardan beri kapalı. Örülmüş vaziyette. Taşla ördürmüş Osmanlı Sultanları. Hiç müsaade etmemişler açık kalmasını. Hatta önüne de Türk mezarlığı yaptırmışlar ki Museviler geçemiyorlar, mezarlık onlara yasak oluyor, kirlenmiş kabul ediliyor onun için özellikle de mezarlık yapılmış kimse geçmesin diye. Bu Kohenler mezara girdiğinde necis olmuş oluyorlar yani kendi inançlarına göre geçemiyorlar. Hiçbir Kohen geçmesin sadece Mehdi geçsin diye mezar yapılıp ayrıca taşlarla çok kapsamlı hem içerden hem dışardan kalınca örülmüş. Yüzyıllardan beri kapalı olması ancak Mehdi devrinde açılacak olması Resulullah (sav)’ın hadislerde belirttiği güzel bir müjde. 1541 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından kapatılıyor.
Deccaliyetin Ağır Yaraladığı Müslümanları Şefkatle Kurtarmak Gerekiyor. Hiçbir Müslümanın Ezilmesine Razı Olmayız, Eleştirilerimiz Hayır İçindir
Sahtekar Müslüman tipi ortaya çıkarttılar. Böyle üçkağıtçı, yalancı dolancı, oyuncu, nursuz, karaktersiz, korkak, müşrik. Hepsi için demiyorum da bayağı böyle tip meydana getirdiler. Yahut manyak tiynetli böyle akıl almaz münasebetsiz. Ama tabii insan her halükarda acıyor. Çünkü her halükarda yine iman etmiş. Ama deccaliyetin ağır baskısıyla adeta delirmiş. Şimdi deccal boğdu diye gidip de bizim de üstüne gidecek halimiz yok. Deccalin ağır yaraladığı Müslümanları şefkatle kurtarmak gerekiyor.