Sayın Adnan Oktar'ın 17 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 17 Mayıs 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

16757

A9 TV, 17 Mayıs 2017

 

(Trump’ın IŞİD özel temsilcisi başkanlığındaki ABD’li bir heyet, Kobani’de PKK’nın Suriye kolu YPG yöneticileriyle görüştü. Toplantıda Trump’ın Özel Temsilcisi Brett McGurk’ün yanında, Türkiye’nin başına dört milyon lira ödül koyduğu ve kırmızı listeyle aradığı PKK’lı Şahin Cilo kod adlı Abdi Ferhat Şahin yer aldı. Oda TV bu haberi “Trump ‘PKK’ya karşıyız’ derken özel temsilcisi yan yana poz verdi” başlığıyla verdi.)

Canım işte “Anlayın” diyor bu kadar basit. Bak ben açıkça söylüyorum bu metotların hiçbiri metot değil. Bu adamların dinine vuracaksın. Nasıl onlar bizim dinimize vurduysa biz de onların dinine vurmak zorundayız. Onların dini Darwinizm, materyalizm. Bak onların dinine vurduğumuzda bunlar mahvolurlar. Ve onlar kurnazlık yaptılar bizim dinimize saldırdılar Abdülhamit döneminde. Milyonlarca kitapla Osmanlı’yı Darwinist yaptılar ve mahvettiler. Şimdi bu belayı savuşturalım, bu yarayı tedavi edelim, Darwinist felsefeyi ortadan kaldıralım. Hem Avrupa’ya ve en başta İngiliz derin devletine çok büyük bir darbe indirmiş oluruz. Yer yerinden oynar bak dediğimi yapsınlar ve konu kökünden hallolur. Yoksa böyle alay eder gibi tavırlar zaten adım adım ilerleyecektir.

Çünkü bak onların düşüncesi şu “Türkiye Darwinist” diyorlar “zaten Darwinizm’i kabul ettirdik. Ayrıca gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı var. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışında ne var? Kadın dövülüyor. Efendim namaz kılmayan öldürülüyor, sakalını kesen öldürülüyor. Hemen hemen her şeyin karşılığı ölüm. Ya dövme ya öldürme. Dolayısıyla dehşet verici bir görünüm var. IŞİD’de de aynı metotlar var. “Bunlar” diyor “aynı kafadalar, aynı mantıktalar.” Heykel görüyor IŞİD tükürüyor. Buradaki adam da gelip heykel gördü mü tükürüyor. Dekolte hanım gördü mü adam homurdanıyor, IŞİD de dekolte hanım gördü mü homurdanıyor. Aralarında fark yok bunların” diyor. “Bunlar büyük tehlike, bunları biz bir blok olarak düşünelim” diyorlar. Yani “IŞİD, El Kaide, Taliban ve Türkiye’deki gelenekçi sistem. Bunların hepsi bir bütün” diyor. Hükümeti de gelenekçi Ortodoks görüyorlar. Tayyip Hoca kabul etmiyor ama “Ben Kuran talebesiyim, Kuran’a göre hareket ediyorum, mezhepleri kabul etmiyorum” diyor. Ama genel tabanda yaygın olduğu için gelenekçi Ortodoks sistem İngiliz derin devleti o yönüyle onu görmez ve görmüyor. “Biz” diyor “bu bloka karşı bak burada adamlar var” diyor “bunlar Darwinizm’i kabul etmiş, materyalizmi kabul etmiş adamlar” diyor zaten oradan onlar bir puan almış oluyor PKK’lı oldukları için. “Ayrıca” diyor “bunlar İslam dinine karşı” yani bu gelenekçi Ortodoks sisteme karşı “çok iyi kullanabileceğimiz müttefikler” diyor. “Bunlara cinayet de işletebiliriz. Bölgeyi çok iyi tanıyorlar, her türlü ahlaksızlığı yapar bunlar” diyor. “Dolayısıyla o bölgede hem tutunmamıza imkan tanırlar hem de oradaki diğer gelenekçi Ortodoks Müslümanları sindirme ve yok etmede bize çok önemli destek sağlarlar” diyor. “O yüzden biz bunları muhafaza edelim, güçlendirelim ve destekleyelim” diyor. Tek darbe şekli Darwinizm’e vurmaktır yani hükümetin yapacağı tek şey. Onun dışında hiçbir mücadele metodu olmaz. Bediüzzaman’ın söylediği de odur, aklın söylediği, Kuran’ın söylediği de budur. Deccalin dinini ortadan kaldırmaktır. Deccalin dini Darwinizm’dir. Yani kainatın tesadüfler sonucu yaratıldığı inancı. Bunu ortadan kaldırmamız lazım.

 

Gelenekçi Ortodoks Sistem İngiliz Derin Devleti İçin Paha Biçilmez Bir Zemin

En mükemmel gelişeceği zemin o zemin. Hem dine karşı mücadele vermek için yani İslamofobiyi geliştirmek için en uygun sistem gelenekçi Ortodoks sistemdir. Dinsizliğin yayılması için de en uygun sistem yine gelenekçi Ortodoks sistemdir. Darwinizm’in de en iyi yayıldığı sistem gelenekçi Ortodoks sistem. Dikkat ederseniz gelenekçilerin arasında Darwinizm akıl almaz yayılıyor. Mesela bu Gladstone hatıra defterinde diyor ki “Bay Darwin’e gidip kendisini gördüm” diyor. Adamı çok beğendiğini söylüyor. Ardından da diyor ki “Bu Kuran” diyor “İslam’a inananların elinde bulundukça biz onlara hakim olamayız. Ne gerekiyorsa yapmalıyız. Bu Kuran’ı Müslümanların elinden kaldırmalıyız. Yahut Müslümanlarla Kuran’ın arasını açmalıyız” diyor. Şu an onu yaptılar işte. Hadisle Kuran’ın arasına bir engel koymuştu Cenab-ı Allah, “Sadece Kuran yeterlidir” dedi. Adamlar o engeli kaldırdı. Dolayısıyla hurafe olan hadisler Kuran’ın üzerine kapatıldı. Kuran’ı görünmez hale getirdiler. Hurafelerle, uydurma hadislerle Kuran görünmez hale getirildi. Bu da İngiliz derin devletinin bir oyunuydu.

 

(Rusya’daki Finans Üniversitesi Siyaset Bölümünden Doç. Dr. Gevork Mirzoyan, Trump’ın yakın çevresinden bazı isimlerin Gülen’i Türkiye’ye teslim edelim çağrıları yaptığını ancak bunun o kadar da kolay olmadığını söyledi.)

Bu edebiyatı kessinler kardeşim. Gülen’i kesinlikle vermezler. Olur mu? CIA’in bütün istihbaratı kapanır. Yüzde 95 istihbarat sağlayamaz. Bütün dünyadan ana istihbarat onların vesilesiyle oluyor. Bunun olmayacağı açık. Bir de ayrıca Fethullah Gülen ve talebeleri oradayken “Biz Amerikan vatandaşıyız” diyor. Yani “Bizim ülkemiz, anavatanımız Amerika” diyorlar anavatanı Amerika, adam öyle diyor. İngiltere’de olan FETÖ’cüler de “Bizim anavatanımız İngiltere” diyorlar.

 

Stresin Nedeni İnsanın Zayıf Yaratılmasıdır Ve İmansızlığın Çok Yaygın Olmasıdır, Tehlikeli İnsan Sayısının Çok Fazla Olmasıdır

O yüzden insanlar kendilerini güvende göremediği için içgüdüsel olarak korku ve teyakkuzla yıpranıyor ve korku ve teyakkuz her yerini kaplıyor. O da şiddetli kasılma ve stres meydana getiriyor. İnsanlar eğer güvenilir olsa, sevgi dolu bir ortam olursa o doğal olarak tamamen insanın üzerinden kalkar. Ama sokağa çıkıyor sevgi yok, eve geliyor sevgi yok. İnsanlar birbirlerine karşı samimi değiller, güvenilir değiller. Güvenilir insan bulamıyor, yani hepsinde olmasa da büyük bölümünde böyle. O da onları tabii çok şiddetli kasıyor ve geriyor. Bunun adına stres diyoruz. İmanla, Kuran’la bu mesele hallolur. Mehdiyet’le hallolur. Başka türlü hallolmaz.

 

(Şunu merak ediyorum. Toplumu bu raddeye getiren saldırganlığın bir çözümü var mı yakın zamanda?)

Saldırganlığın kökeni Darwinizm. Darwin ne diyor? “Sen bir hayvansın” diyor. “Hayvanlar birbirleriyle mücadele ederler” diyor. “Güçlü olan hayvan zayıf olan hayvanı yok eder” diyor. “Dünya da hayvanların bir mücadele alanıdır” diyor. Sen adamı böyle eğitirsen ne oluyor? Adam hayvanlaşıyor. Komünist, terörist oluyor. Karşısındakini zayıf görüp şehit ediyor. Dolayısıyla en mühim mücadele Darwinizm ile olması gerekiyor. Devletin bu görevi öncelikli birinci görev olarak yerine getirmesi lazım. O zaman dünya çapında büyük bir zafer kazanmış oluruz. Hem PKK yok olur hem dünyadaki bütün terör örgütlerine en büyük darbeyi indirmiş oluruz.

 

(Kişilik gerçekten değişebilen bir şey midir?)

Tabii. Mesela adam çok sinirli, ters aksi bir insanken çok hoşgörülü, sevecen, güzel huylu oluyor. Mesela çok yalancı, samimiyetsizken çok samimi, doğru konuşan bir insan haline geliyor. Tabii bu Kuran ile olur, imanla olur, akılla olur.

 

(Neden hemşirelere hasta yakınlarının fiziki ve sözlü şiddet uyguladıklarını anlayamıyorum. Bunun için bir çözüm bulabilir misiniz?)

Dün evvelki gün de televizyonda seyrettim. Adamlar baltayla falan saldırıyorlar. Bir kere doktorlar için sığınma odası yapılması lazım. Yani her yer cam çerçeve, incecik çıtalarla yapılmış. Omuz itti mi konu bitiyor. Öyle değil. Çelik kapılı, duvarları da öyle çok muhkem güçlü rahatça sığınabilecekleri güvenlik odaları gerekiyor, bir tane değil birçok yerde olması lazım. Mesela ameliyathanede, acil cerrahi bölümünde, birçok yerde, orada telefon dışarıyla bağlantı kuracak şekilde, hava alacakları sistem, yiyecek, şu bu falan. Çünkü adamlar bazen bir saat falan bekliyorlar onları. Polis gelinceye kadar onların orada kendilerini muhafaza edeceği bir sistem gerekiyor. İlk planda pratik bu çözüm olur. Çünkü doktorlar doktor odasına kaçıyor ama adamlar bir omuzla kırıyorlar kapıyı giriyorlar. Oraları zaten yani o tarzda muhkem yapılmıyor özellikle. İnce çıtalarla falan böyle yani Japon mimarisi ile yapılıyor adeta yahut perdeyle kapatılıyor hafif. Ama böyle muhkem yerler olduğunda kadınlar veyahut oradaki beyler, işçiler, görevliler o çelik odalara girerler. Telefon ederler güvenlik çağırırlar. İkincisi orada mutlaka polis bulunması lazım, özellikle acil serviste. Zaten gelenler çok stresli oluyorlar acil servise gelenler. Yani onları doktorlarla muhatap etmek her zaman güvenli olmaz. Çünkü hasta yakını mesela babası ölmek üzere yahut ölmüş, adamın gözü dönmüş olarak geliyor. Orada çatacak saldıracak adam arıyor. Doktor sebebiyle öldüğünü iddia ediyor mesela çok münasebetsiz. Adam zaten ölü geliyor, “sen müdahale edemedin, acil müdahale edemedin” diyor. Doktor daha göğsünü açınca dinliyor, “ölmüş” diyor. Adam direkt doktora saldırıyor o öfkeyle. Onun için oralarda yani acil cerrahi bölümünde ve acil bölümlerinde yeterli miktarda polis bulunması lazım. Yani kuvveti yerinde, ani müdahale edebilecek polis bulunması lazım. İkinci önlem olarak da bu olması lazım. Yoksa acilde doktorların görev yapması imkansız hale gelir, çok çok zor. Bağıran, çağıran ağlayan, saldıran, yani bu kolay iş değil. Doktor da nihayetinde bir insan yani bunu zorlaştırmayalım, kolaylaştıralım.

 

(Benim bir tane çok merak ettiğim soru var. Türkiye’de neden bu kadar rahat değiliz, yani işte böyle yolda yürürken neden yani “ne bakıyorsun kardeşim?” diye kavga çıkıyor. Hani böyle daha doğal, daha rahat, daha cool olsak bence daha güzel olur.)

İşte arkadaşımız kardeşimiz belanın çok küçük bir bölümünü fark etmiş, o bile ona yetmiş. Darwinist eğitimde adam karşısındakini hayvan gibi görüyor. Tesadüf sonucu oluşmuş hayvan olarak görüyor ve nefret ediyor. Sevgisi olmuyor. Yolda hanımlar araba kullanırlarken acayip saldırganlaşıyor insanlar. Ben görüyorum sık sık, bayağı ters davranıyorlar. Kadınlara sevgi yok, çocuklara sevgi yok, delikanlılar birbirlerine tahammül edemiyorlar. Kavga için en ufak bir şeyde bahane arıyorlar. Kurşunla birbirlerine şiddet uyguluyorlar. Bu nasıl halledilir? Allah sevgisi, Allah korkusuyla, iman hakikatleri, Kuran mucizelerinin anlatımıyla yani Mehdiyet’le. Mehdiyet’in dışında bir yol olmadığını Allah bize gösteriyor.

 

(Sizce işitme engelli bireylerin gelecekte daha rahat yaşamaları için ne yapılmalı?)

Cihazlar geliştirilebilir. Toplum o mübarek insanlara göre eğitilebilir yani işaret diliyle konuşma açısından. Ama daha çok teknik önlemler alınabilir. Avrupa’da alınan teknik önlemler var ama yetersiz bence. Daha da genişletilebilir. Bir de işitme engelli olan kardeşlerimiz kendilerini tanıtıcı bir şey bulundursalar üstlerinde insanlar daha kolay bağlantı kurup yardımcı olabilirler. Mesela bilmiyor. Araba korna çalıyor adam mesela duymuyor. O bağırıyor, küfrediyor. Halbuki ufak bir işaret olsa onu gösteren, orada arabayı durdurur gerekirse, daha akılcı, daha makul tedbir alabilir.

 

(Benim sorum Türkiye’de neden sanata ve kültüre önem verilmiyor?)

İşte en büyük dert de o zaten bizim de anlattığımız; kalite, sanat, kültür. Defalarca söyledim, “sanat ve kalite bakanlığı kurulsun” diye. Çünkü kültürün gelişmesi kaliteyle olur. Kalite yoksa kültür oluşmaz. Sanat da kaliteyle olur, kalite de akılla olur. Allah korkusu, Allah sevgisiyle olur, temizlikle olur, nezaketle olur, derin düşünmekle olur. Vehbi bir ilimdir sanat. Kalite de yani müminin cennet özleminden kaynaklanır.

Kültür ve sanat son derece hayati hayatın güzelliğidir. İnsanın ruhundaki cennet özlemidir. Eğer kalite, sanat, güzellik yoksa hayatın anlamı kalmaz. Sevgi yoksa hayat bitti demektir, yaşamanın anlamı kalmaz.

 

Türkiye’nin Neşesi Sevinci İmanla Gelir

İnsanların bu kadar üstüne gidersen, Darwinist, materyalist sistemi insanlara böyle dayarsan, FETÖ bir yandan bastırıyor, İngiliz derin devleti bir yandan bastırıyor, bu millet bunu kaldırmaz. İnsanların neşesi kaçtı. Birçok insan saldırganlaştı, genç kızlar korku içinde. Birçok insan korku içerisinde. İnsanların büyük bölümü mutlu değil. Böyle olmaz. İman ön plana çıkacak. Kuran ön plana çıkacak. Darwinist, materyalist, şeytani sistem tamamen ortadan kalkacak.

 

(Bir hadis okumak istiyorum. “Hz. Mehdi aleyhisselam zamanında sevgi ve şefkat dünyanın köşe bucak her yerine hakim olacaktır.” (İkbal-ül Amel, sayfa 507; Bihar-ul Envar Cilt 21, sayfa 312))

Doğru. Mehdiyet bütün dünyanın gıdasıdır. Mehdiyet olmadan dünya şu an artık yaşayamaz. Yani ya ölecek, ya Mehdiyet’le dirilecek. Bütün insanlar mutsuzluğa ve çöküntüye doğru gidiyor. Bu Allah’tan gelen bir taun, bir bela, duhan zuhuru yani bu. Kuran’da belirtilen duhan. Yani iç sıkıntısı ve mutsuzluk bütün dünyayı kaplayan bir felaket, bunun ismi duhan olarak geçer. Duhan Suresi’nde de geçer ayette, Kuran’da. Mehdiyet’in çıkış alametlerinden birisidir duhan zuhuru.

 

(Rusya Parlamentosu Alt Kanadı Duma Milletvekili Nikonov, Fethullah Gülen’in CIA için çalıştığını ve Amerika’nın Gülen’i Türkiye’ye iade etmeyeceğini öne sürdü. Rusya Bilimler Akademisi Araştırma Görevlisi Ruslan Kurbanov ise: “Türkiye halkı meşru cumhurbaşkanı ve egemenliği için ayağa kalktı. Türkiye’de darbe girişimi yaptıran güçler, Ukrayna’da da darbe yaptı. Rusya’yı da karıştırmak istiyorlar. Gülen ağını CIA’in kendisi oluşturdu. Gülen’in yeşil kart başvurusunun reddi yönündeki kararın düzeltilmesi için açılan davaya destek verenler arasında CIA eski çalışanları George Phidias, Graham Fuller, Amerika’nın eski Ankara Büyükelçisi Morton Abromovis gibi isimler var.” dedi.)

Fethullah Gülen onların üstünde zaten. Yani mevki ve güç olarak onların üstünde. Şu an Amerikan devletinin, İngiliz devletinin çok önemli bir elemanı Fethullah Gülen. Konuyu anlamadılar yani tam tarif edemedik herhalde biz. İngiliz derin devleti deccaliyettir ve bu adamları yuttu, pençeledi yani. İngiliz derin devletini, deccaliyeti hafife alırsan deccal daha da gelişir, daha da azgınlaşır. Bak biz atak yaptık İngiliz derin devletine, bir anda Türkiye’ye muhabbetleri kaynamaya başladı. “Aman sizinle ticaret yapalım, canımsınız, ciğerimsiniz. Vay zalimler darbe mi yaptılar size? Onların eli kırılsın” falan diye böyle ilginç laflar etmeye başladı adamlar. İngiliz derin devleti bizzat darbeyi yaptıran.

Darwimizm’e Türkiye bir atak yapsa, bunlar samimi diyorum mahvolurlar yani hayret edeceğiniz şekilde şoka girerler. Bütün dünya ayağa kalkar, yani yer yerinden oynar. Darmakeşan olurlar. PKK falan böyle ağız felci geçirmiş gibi ne yapacağını şaşırır. Yerle yeksan olurlar. Bütün mesele Darwinizm’de.

 

(Engellilerin yaşam kalitesini artırmak ve toplumu daha fazla bilinçlendirmek için ne yapabiliriz?)

Engellilere karşı sevginin olması için önce insana sevgi, en başta Allah’a sevgi, Allah’tan korkacak. Adam Allah’tan korkmuyorsa, Allah’ı sevmiyorsa zaten insanı da sevmiyor, çocuğu da sevmiyor, engelliyi de sevmez, hayvanı da sevmiyor, bitkiyi de sevmiyor. Bitkileri eziyor, hayvanın kuyruğunu kesiyor, insanı öldürmeye, dövmeye çalışıyor, çocuğu eğer görmezlerse öldüresiye dövüyor, kadını silahla vuruyor veyahut ağır yaralıyor. Engelliyi dinler mi adam? Hepsinin başı Allah korkusu, Allah sevgisidir, Darwinist materyalist eğitimin durdurulmasıdır. Yani Mehdiyet. Engellilerin cennet gibi yaşayacağı dönem, Mehdiyet dönemidir.

 

(Samsun Büyükşehir Belediyesi insanlık tarihinin bilinen en eski yerleşim yerlerinden biri olan Tekkeköy Mağaralarını tanıtmak için etkinlikler düzenliyor. Daha çok turist çekmek amacıyla bölgede sözde ilkçağlarda bu mağaralarda yaşayan insanları simgelediği iddia edilen heykeller yaptırmışlar. Resimlerini gösteriyoruz. İnsanlığın bir zamanlar sadece kaba, taş aletler kullanılan, medeniyet ve teknolojinin bilinmediği bir dönem yaşadığı izlenimini vermişler.)

Yani Hz. Adem (as) yoktu, böyleydiler falan gibisinden. Halbuki Hz. Adem (as) devrinde Avrupai ve çok güzel insanlar vardı. Hz. Adem (as) de çok şık ve çok yakışıklı bir delikanlıydı. Dolayısıyla böyle vahşi bir hayat, böyle şuursuz, dinsiz, akılsız, yarı hayvan gibi bir hayat yoktu. Belediye niçin bunu yaptı, neden yaptı, bakanlık araştırma yaptırsın. Vatandaşlar da mektup yazsınlar, protesto etsinler. Herkes bu yanlışlığı onlara aktarsın. Samsun dindar insanların olduğu bir yer. Çok büyük zarar verir. Eğer yaptığının farkında değilse, yaptığı zararın ne olduğunu ona anlatmak lazım. Tekkeköy Mağaraları, şu an CHP milletvekili olan Hayati Tekin, eskiden Samsun Belediye Başkanı iken yaptırmış. O zamandan kalmaymış. Çok acı. CHP’liyim diyorsun. CHP’li insanlar dindar, aklı başındadırlar. Sen onu yaptığında adam, PKK’lı ne yapar? Kudurur. Sen PKK’lıya ne diyorsun? Senin atan böyleydi diyorsun. Adam da diyor ki evet ben de böyleyim, atama benziyorum ben de diyor. Ben de baltayla millete saldırıyorum diyor, ben de adam öldürüyorum diyor. Ben de vahşiyim diyor. Dolayısıyla sen atan böyle vahşiydi dersen, adam da sana karşı vahşi olur. Çok büyük hata yapmış.

 

(IŞİD Sonrası Kürdistan ve Irak’a Bakış Paneli’nde konuşan Kürdistan Güvenlik Konseyi Müsteşarı Mesrur Barzani, “Sykes-Picot Anlaşması’nın bölgede yarattığı sorunları hatırlatarak ve özellikle Kürtler üzerinde tahribat yaptığını belirterek, batı ülkeleri yüz yıl önce yaptıkları yanlışı düzeltmeli” dedi.)

Sykes-Picot’yu İngilizler yaptı kardeşim. Niye batı ülkeleri diyorsun? Batı ülkeleriyle ne alakası var Sykes-Picot’un? Direkt İngiliz derin devletinin yaptığı bir anlaşma. Yani metnini hazırlayan onlar. Bak bir türlü diyemiyorlar İngiliz derin devleti diye. De açıkça, rahat ol. Ama bu aşamaya gelmiş olmaları da çok iyi. Çünkü yüz yıldan beri ağızlarına almıyordu bunlar. Bak hiçbiri yüz yıldan beri ağızlarına almıyorlardı. Sykes-Picot’yu ve diğer olayları biz söyledikten sonra herkes söylemeye başladı. Yani İngiliz casusların adını da anamıyorlardı, İngiliz derin devletinden de bahsedemiyorlardı. Bak televizyonlar, gazeteler her yer biz ana kapıyı sonuna kadar açtıktan sonra rahat rahat konuşmaya başladılar.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan “Rakka boşaldıktan sonra oraya kim girecek?” diye sordu ve şunları söyledi; “Münbiç’i boşalttık dediler ama böyle bir şey olmadı. Nitekim hala oradalar. Münbiç’te, Rakka’da DEAŞ’ı bitirdiğiniz zaman oralara kim yerleşecek? Oraların yerli halkı kim? Araplar. Peki oraları siz Kürtlerle dolduracak mısınız? O zaman Araplarla Kürtleri vuruşturacaksınız demektir” dedi.)

Şimdi anlaşılmayacak gibi değil. Tabii ki PKK’yı dolduracaklar oraya. Pek tabii ki bir PKK devleti kurmak istiyorlar. Aylardan yıllardan beri onu söylüyoruz anlaşılmayacak gibi bir şey değil. Silahlı müdahale de o kadar kolay değil şu aşamadan sonra. O anda mümkündü dediğim yıllarda. Yani iki, üç yıl önce mümkündü. Ama şu an Amerikan ordusuyla iç içeler. İngiliz askerleriyle de iç içeler. Çok daha güç hale geldi çünkü birbirinden ayırt etmek bayağı güç. Bir operasyon yapılsa kim kimdir nasıl ayırt edecekler bilmiyorum. Ama Darwinist, materyalist, Marksist düşünceye karşı Türkiye esaslı bir vuruş yaparsa bu darmakeşan eder. Meydana gelecek şoku tarif edemem. Mahvolurlar adeta. Bunu mutlaka yapalım.

 

(Ben gerçekten merak ediyorum da insan ruhu nerede acaba?)

Çocuklar ruhu bilmiyorlar demek ki onu bir ara kapalı olarak anlatmak lazım. Burada da bütün maddelerin tamamı canlı aslında hepsi canlıdır maddelerin. Otlar, bitkiler, ağaçların hepsi canlıdır. Ama tabii eğer cennet modunda sebep ortadan kalkarsa aklın ihtiyari kalkar. Mesela biz burada konuşuyoruz bütün dünya duyuyor bu normal bir şey değil bu. Makul görüyoruz niye? İşte alet edevat var, bunlar var ses dalgaları. Hiç alakası yok doğrudan mucize olarak yaratılıyor. İnsanların tabletinde de mucize olarak yaratılır. Tablette olayın olmasından kaynaklanmıyor. Tabletin de hiçbir mantığı yok tablette böyle ekranda insan görüntüsü falan oluşmaz. Böyle üç boyutlu görüntü oluşmaz. Yok bir artı ikiden oluşuyor bilmem ne falan. Böyle anlatılanlarla olayın gerçekliği bambaşka. Bilim adamları da şaşırıyor neden olduğunu bilmiyorlar. Ama oluyor. Bu görüntülerin şunların bunların oluşması öyle makul gibi gösteriliyor ama tamamen yaratılışı Allah’a aittir. Sadece sebep zinciridir onlar. Mesela sesimiz. Aynı bu ses, aynı konuşma milyonlarca insanın evinde aynı anda yaratılıyor. Aynı yüz mesela üç boyutlu yaratılıyor şu an yaklaşık üç boyut gibi ama gelecekte, daha ileri gelecekte doğrudan odanın içerisinde konuşacaktır insanlar. Üç boyutlu olarak. Tıpkısının aynısı olarak konuşacak. Hiç fark edilmeyecek görüntü olduğu. Allah onu istese bir de sertlik verirse, o görüntüye sertlik verildiği an yani o görüntüye dokunduğunda dokunma hissi verildiğinde, parfüm hissedildiğinde, ısı hissedildiğinde ne olmuş olur o? İnsan olmuş oluyor, normal insan olmuş oluyor. Sadece ruhu yok. Allah içine ruh koydu mu insan olmuş oluyor işte bu kadar. Allah için yaratmak öyle zor değil. Ama onu yaratan da Allah’tır. Makineyle sen onu yaratamazsın. Aletle yaratamazsın.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo