MÜNAFIKLARLA İLGİLİ AÇIKLAMALAR
MÜNAFIKLA UĞRAŞMAK SATRANÇ MAÇI GİBİDİR
Münafık İslam’dan utanır, Allah’tan utanır haşa, peygamberden utanır, kendini yüce görür. Her asrın derin devletini ilah gibi görür. Münafıkla uğraşmak böyle satranç maçı gibidir. Çok dikkatli olmak lazım. Ki şeytanın zekası malum, oyunculuğu da malumdur. Şeytan böyle akrep gibidir. Münafık da akrep gibidir. Yani münafık şeytandan daha avantajlıdır. Çünkü şeytan ancak beyne etki edebiliyor ama münafığın fiziki müdahale imkanı da vardır. Yani aktiftir. Akrep gibi bekler o, Müslüman’ı böyle zehirleyeceği anı bekler. Onun için münafığa karşı son derece uyanık, en ufak bir hareketini bile izleyen bir tavır içinde olmak gerekir. Münafık ani atak yapar ve zehrini akıtabilir. Ve hasta olduğu için, şeytanın ruhunu taşıdığı için, şeytana dönüştüğü için bütün gücüyle ahlaksızlık ve alçaklığın, pisliğin uygulayıcısı olarak sabırsız bir bekleyiş içindedir. Onun için Müslümanların münafığa karşı çok çok dikkatli olması lazım.
Münafığın başarısı başarı gibi görülür ama hep hezimettir, hep perişanlıktır. Dikkatlice bakılırsa hep hezimet ve perişanlıktır. Hep Allah onu kaderinde mağlup olmaya göre yaratmıştır. Münafık da o mağlup olmanın kanununu bilmediği için debelenir, yani cehennem ehli nasıl debeleniyor kaçmaya çalışıyor, oyun oynamaya çalışıyor, her seferinde rezil rüsva oluyor ya cehennem ehli gibi müthiş bir debelenme içindedir. Ama Müslüman akrebe dikkat ettiği gibi de münafığa çok dikkat etmesi lazım. Akrebin nereden nasıl sokacağı belli olmuyor, değil mi nasıl zehirleyeceği? Onun için çok özenli dikkatli olmak lazım. Buna rağmen münafık, çok dikkatli olmaya rağmen atak yapar ama boştur atakları, yani geçersiz ataklar olur.
Münafık hep bir gün Müslümanların dağılacağı, hezimete uğrayacağına göre planını yapar. Ama aksine başarı haberleri geldikçe münafık böyle üstüne tuz dökülmüş solucan gibi kıvranmaya başlar, çok canını yakar. Müslüman’ın gücü, başarısı, sağlığı, sıhhati, aktifliği, şöhreti çok ızdırap verir.
Münafık sadece kendini ön planda görür, kendinin yüceltilmesini ister, sadece merkezde kendisi olsun ister. Resulullah (s.a.v.)’in zamanında münafıkların tavrı oydu. Mesela yanına vahiy katibi olarak geliyor ama tek amacı ahlaksızlık ve alçaklık yapmak. Peygamber (s.a.v.)’in haşa kendince bir açığını bulmak. Onun için aylarca yıllarca yanında kalıyor, vahiy katipliği de yapıyor yazıyor, konuşuyor da. Zahiren bakan, ayette diyor “siz onlar konuştuğunda dinlersiniz” diyor. Yani makul birisi gibi gösteriyor kendini. Ama peygambere müthiş bir haset vardır münafıkta. Başarılı müminlere karşı da müthiş bir haset vardır. Hz. Ali (k.v)’yi şehit etmelerinin nedeni münafıkların, Hz. Ali (k.v)’nin başarısını kıskanmalarıdır. Çünkü kendileri ön plana geçmek istediler. Hz. Hasan (r.a)’ı ve Hz. Hüseyin (r.a)’ı şehit etmelerinin nedeni de, Hz. Osman (r.a)’ı şehit etmelerinin nedeni de aynı nedenledir. Yani Sahabeyi Güzin’i şehit etmelerindeki neden hasettir. Kendilerini ön plana çıkartmaktır. Nitekim sonra kendileri ön plana çıktılar ama helak oldular. Allah helak etti hepsini teker teker.
Münafık, diğer müminlerin ve imamın başarısına tahammül edemez. Onun en çok canını yakan olay odur. Bir; imamın, peygamberin başarısı, iki; peygambere yakın olan insanların başarısı çok ızdırap çektirir. Mesela bak, Hz. Ali (k.v)’yi hemen Peygamberimiz (s.a.v.)’in vefatından sonra şehit ettiler. Çünkü onun sevildiğini biliyorlardı tahammül edemediler. Kendileri ön planda olmak ister. Onun için bir müminin başarısını gördüğünde münafık kahredici azap duyar ama yani bir insanın dayanacağı gibi bir azap değildir. Fakat münafığın hayvani bir direnci vardır beden direnci. Allah azap çekmesi için onu yaratır, yani acıya dirençlidir. Çok şiddetli acı çeker ama direnir, buna tahammülü güçlüdür münafığın.
MÜNAFIK MÜSLÜMANLARIN BAŞARISINDAN RAHATSIZ OLUR
Münafık, peygamberin başarılarından mahvolan bir varlıktır. Akıl almaz ızdırap çeker. Bir de peygamberin sevdiklerine karşı müthiş nefreti vardır münafığın. Hz. Ali (k.v)’ye acayip nefret duyuyorlardı. Hz. Hasan (r.a)’a, Hz. Hüseyin (r.a)’e ve Ehli Beyt’e acayip nefret duyuyorlardı münafıklar Peygamberimiz (s.a.v.)’i çok sevdiklerini bildikleri için.
Bak, Yusuf kıssasında da dikkat ederseniz Hz. Yusuf (a.s)’a babasının sevgisi, Hz. İsrail (a.s)’ın sevgisi çok ağırlarına gidiyordu. Münafığın en büyük hastalığı budur. Bir başkasının övülmesi, bir başkasına değer verilmesi, bir başkasının sevilmesi münafığı kahreder. Ve bir mucizedir bu, bir mucizedir bu. Akıl almaz acı çeker. Hep kendi önde olsun ister. Kuran’da Yusuf kıssasında anlatılan, hadislerde ve tarihte de gördüğümüz münafık eylemleridir bunlar.
Münafikun Suresi 1’de: “Münafıklar sana” peygambere “geldikleri zaman” (s.a.v.): “'Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin' dediler.” Yani onu övüyorlar peygamberi, “sen çok başarılı bir insansın, peygambersin, çok akıllısın, güzel hizmetler ediyorsun” diyorlar. Bu münafığın taktiğidir, yanaşma taktiğidir. Halbuki müthiş kinli acayip nefret ediyorlar. “Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahitlik eder.” Dediklerinin hiçbirine inanmıyorlar diyor Allah. Yani çok alçakça nefret ve kinle yanına gidiyorlar ama bu tip sözler etmeleri sadece yanında rahat edebilmek için, rahat bağlantı kurabilmek için. Onun için sözlerine inanma” diyor Allah.
Nisa Suresi 81’de, münafıklar peygamberin yanına geldikleri vakit: “‘Tamam-kabul' derler” diyor. Yani “dediklerin doğru güzel kabul ediyoruz.” “Ama yanından çıktıkları zaman, onlardan bir grup, karanlıklarda senin söylediğinin tersini kurarlar.” Münafık inzivaya çekilerek, yalnız kalıp karanlıklarda o fitnesini ahlaksızlığını geliştirir. Haber nereye gidecekse haberi ulaştırır. Yahut nasıl bir düzen kuracaksa o şeytani derinliği elde etmeye çalışır. Mesela Resulullah (s.a.v.)’in zamanında Allah münafıkları yazmış, tarihini de yazmış oradan çok iyi biliyoruz. “Allah, karanlıklarda kurduklarını yazıyor.” Bu ne demek? “Ben ta baştan yarattım” diyor Allah. “Ve bütün hareketlerini görüyorum” diyor. Münafığın en çekindiği şey de zaten tespit edilmektir yani anlaşılmasıdır. “Sen de onlardan yüz çevir” yani kalben çünkü konuşma şekliyle değil kalben yüz çeviriyor. Çünkü münafık çok şirret bir mahluktur. Dediğim gibi satranç maçı gibi, şeytanla satranç oynar gibi çok dikkatli oynanması gerekir. Akrep gibi her an ataktadır, her an her şeyi yapabilir. Mesela senin meşru bir sözünü hemen gayri meşru hale getirebilir. Mesela meşru bir övgüyü, mesela Hz. Yusuf (a.s)’a babası övgü sunuyor, seviyor, onu anında kin ve nefret sebebi haline getirebilir. Münafığın bir atağı bu mesela. Ve öldürmeye karar veriyor bak kardeşini bu kadar nefret ediyor. Görüyor musun münafık kinini? Münafık nefretinin şiddetine bak sen. “...ve Allah'a tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.” “Seni burada imtihan ediyorum” diyor Allah. Yani münafığa “hiddetlenme, kinlenme, seni kızdırmasın, rahatsız da olma, seni onun üstüne hakim kılacağız sen onunla adeta maymunla oynar gibi oynarsın” diyor Cenab-ı Allah. “Yeter ki tevekküllü ol, Kuran’ın ipine sımsıkı sarıl, dikkatli hareket et.”
Al-i İmran Suresi 119: “Sizler, işte böylesiniz; onları seversiniz,” Mesela bilmeyen Müslüman seviyor, bilgisi yok. Ama bilen tabii anlar, bilmeyen Müslümanlar da tanıtmadığı için seviyor. Mesela münafıklığını gören tabii bilir de ama dışardan bilmeyen bilmez. Mesela vahiy katibi bayağı seviyorlar Peygamberimiz (s.a.v.)’in vahiy katibi diye. Ama Resulullah (s.a.v.) anlıyor, hissediyor ama onu açıkça aşikar etmiyor, sadece dikkatli oluyor. Tabii Allah’ın bildirmesiyle. “Siz Kitabın tümüne inanırsınız, onlar sizinle karşılaştıklarında 'inandık' derler..” Yalan. Müslümandan nefret münafığın birinci vasfıdır, akıl hastasıdır münafık. “..kendi başlarına kaldıklarında ise, size olan kin ve öfkelerinden dolayı” ki peygambere ve peygamberin sevdiklerine “parmak uçlarını ısırırlar.” Yani akıl almaz bir kin ve nefret duyarlar. Ama bak, Allah’ın verdiği acıya bak, hem içten ruhen acı duyuyor bir de parmak ucunu ısırır, insanın tabii çok canı yanar ya ondan çok şiddetli bir acı duyarlar diyor Allah, münafığın özelliği. “De ki: 'Kin ve öfkenizle ölün.'” Demek ki kin ve öfke münafığı çökertiyor, mahvediyor. Münafık çok korkar. Ayette diyor “bin yıl yaşasın ister, ölmeyi hiç istemez” diyor. Ölmek, yaşlanmak münafığın en büyük korkusudur. Bak, “kin ve öfkenizle ölün.” Allah kin ve öfkesinden dolayı öldüreceğini söylüyor Kuran’da. “Şüphesiz Allah, sinelerin özünde saklı duranı bilendir.” Saklı duruyor münafıklar. Allah dilerse mümin görebiliyor bunu.
Münafikun Suresi 4: “Sen onları gördüğün zaman cüsseli yapıları beğenini kazanmaktadır.” Yani müminler mesela baktıklarında boylu boslu, bakımlı, güzel veyahut estetik veyahut yakışıklı neyse yahut güzel giyimli, beğeniyor Müslüman bilmediği için. “Konuştukları zaman da onları dinlersin.” Mesela bilmişlik yapıyor, züppelik yapıyor ama Müslüman anlayamıyor onu, Müslümanların içinde olduğu için fark edemiyor, dinliyor onun konuşmalarını. Halbuki konuşmalarının altında hep fitne fücur ve pislik oluyor. Ama fark edemediği için “ben anlamıyorum herhalde” diyor. “(Oysa) Sanki onlar (sütun gibi) dayandırılmış ahşap-kütük gibidirler.” Odun gibi içi boş kof odun gibidirler yani ölü gibi bir mahluk. Şeytanın içine girmesiyle şeytanın hakim olduğu ölü bir varlık. Yani ruhu hakim değil şeytan hakim. Şeytan ruhuna ilka etmiş içine girmiş. “Her çağrıyı kendileri aleyhlerine sanırlar.” Mesela her konuşma, farz edelim bir şeyden anlatıyorsun “tamam benim aleyhime konuşuyorsun” diyor. Veyahut biri bir şey söylüyor “tamam benim aleyhime” diyor. Mesela bir iyilik yapıyorsun onu da aleyhine zannediyor. İslam’dan Kuran’dan bahsediyorsun aleyhine zannediyor. Birine iltifat ediyorsun aleyhine zannediyor. Bir yerde mesela tebliğ çalışması yapıyorsun, kitap yayınlıyorsun aleyhine zannediyor. “Onlar düşmandırlar,” diyor Allah yani Müslüman’ın düşmanı, “aldanmayın” diyor Allah. “..bu yüzden onlardan kaçınıp-sakının.” Yani çok dikkatli olun. Kaçınıp sakınma odur. Adeta satranç maçı gibi yahut bir akreple karşı karşıya gelmiş gibi çok özenli olun. Çünkü ne zaman zehrini akıtacağı belli olmaz. “Allah onları kahretsin;” diyor Cenab-ı Allah. Mümin de müminlere hidayet isteyecek, bütün insanlara hidayet isteyecek ama hidayet vermediği münafıkları Allah’ın kahretmesini isteyecek. Biz de Allah’ın münafıkları kahretmesini istiyoruz Cenab-ı Allah’tan. Bütün insanlığa hidayet vermesini ama hidayet vermediği münafıkları Allah’ın kahretmesini istiyoruz Rabbimiz’den. “Allah onları kahretsin nasıl da çevriliyorlar?” Diyor Allah. Çünkü ani oynaktır münafık. Mesela burada normal konuşurken birden köpekleşir. Köpekleşirken birden insana dönüşür, insana dönüşürken birden akrebe dönüşür, akrebe benzerken birden bukalemun gibi şekil alır her renge girer. Tam tipik bir şeytan karakteridir. Onun için Allah, “nasıl da çevriliyorlar?” diyor. Yani şekilden şekile giriyorlar diyor Allah.
MÜNAFIK KURAN'I, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNİ DİNLEMEYE DAYANAMAZ. ALLAH BUNU ÖZEL OLARAK BİLDİRMİŞTİR
Münafık Kuran’ı dinlemeye dayanamaz, ayette var. Allah’ın hükümlerini dinlemeye dayanamaz. Tabii biz bunları anlatırken kime anlatıyoruz? Müslümanlara anlatıyoruz, iman edenlere anlatıyoruz. Münafık zaten bu konulardan hiç etkilenmez, muhatap da olmaz sadece kinini öfkesini artırır başka bir şey olmaz. Müminin kalbini açar, kalbini ferahlandırır, içinde olan hastalıkları giderir, ruhuna güç ve kuvvet verir, içi aydınlanır, bereket kazanır, derinlik kazanır, Allah’a yakınlığı artar. Cehenneme gidecekse cehenneme gitmekten azad olunur. Dalalete düşecekse dalalete düşmekten azad olunur. Münafık alametlerini iyi kavrayan ve üstüne alınan mümin berekete kavuşur, ferahlığa kavuşur asan olur, kurtuluşa erer. Ama üstüne almayan kendini yücelten zaten klasik münafıktır. O, ondan istifade edemez. Bunu biz anlatırken kendimize, müminlere, özellikle takva müminlere anlatıyoruz ki ruhlarında bir kir-pas varsa, bu tip anormallikler varsa derhal düzeltsinler, bu hastalıktan kurtulsunlar.