Sayın Adnan Oktar'ın 7 Kasım 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 7 Kasım 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

39163

A9 TV, 7 Kasım 2016

 

Şirk Sevgiye Saldırı Olduğu İçin Allah İstemiyor

Şirk tabii Allah’ın hiç hoşuna gitmeyecek bir şey. Çünkü sevgiye zıt bir şey. Bir aldatmaca ve saygıda kusur etmeye cürettir. Çünkü Allah’ın yaptığından eminsin “yok” diyorsun haşa “Allah yapmadı ben yaptım” diyor. Ve alenen yalan bu yani. Ve çok hakikaten insanı da kızdıracak bir şey bu. Allah’ın gazabını çeker, insanı da kızdırır. Çünkü doğru olmayan bir ifade. An an beynimizde biz görüntü yaratamayacağımıza göre “ben yaratıyorum” dersen çok kızdırıcı yanlış bir bilgilendirme olur. Ama tabii bu konu yine sevgiyle bağlantılı. Şirk sevgiye saldırı olduğu için Allah istemiyor. Ve akılsızlığın bir eylemi oluyor, akılsızca bir eylem. Ve sevgiye de ciddi bir saldırıdır.

 

Darwinizm de Sevgiye Bir Saldırıdır

Allah binbir güzellikle insanları, bitkileri, hayvanları yaratıyor hepsinde nefesimiz kesiliyor. “Allah ne güzel yapmış” diyorsun “yok, olur mu?” diyor “tesadüfler sonucu oldu” diyor. Şimdi sen sevgiye saldırmış oldun bunu demekle. Yani sevgiye müthiş bir saldırı demektir bu. Sevgiyi öldürmeye çalışmak demektir. Çünkü doğru da söylemiyorsun, dürüst konuşmamış oluyorsun. Belli ki Allah yaratmış. Yarattığını zaten bileceksin ayrıca teşekkür edeceksin defalarca. Çünkü o kadar mükemmel ki her şey.

 

Sosyal Medyanın Yavaşlatılması Gereksiz Bir Tedbir

Bu sosyal medyanın yavaşlatılması konusu, gerek yok buna. Hükümet buna niye böyle tedbir alıyor ki? Ne olur en fazlası? Adam bağırır çağırır. Zaten devlet gereken tedbiri de alıyor. Zaten organize olacaklarsa yine organize olurlar telefonlar falan çalışıyor. Bu tamamen gereksiz. Avrupa yapıyor diye bizim de yapmamıza gerek yok. Adamların kafa o kadar bazılarının çalışmıyor. Süper mantıksız bir şey. Bir bomba patlıyor bütün interneti kesiyorlar. Ne kesiyorsun? Öğrensin millet ne var yani? Bazıları için diyorum Avrupa’da. Ama Türkiye’de bizim konumumuz ayrı. Biz onları örnek alamayız.

 

İyi Aile Kuran'a Uyan Ailedir

Herkesin kendi kafasına göre bir iyi aile kavramı oluyor. Halbuki Kuran’a uyma esastır iyi aile kavramında. Egoist bencil oluyor iyi aile olmuş oluyor. Zengin oluyor iyi aile oluyor. Gelenekçi oluyor şirk içinde iyi aile. Öyle bir şey yok. Kuran’a uymayla orantılı olur.

 

(Adana’da bölücü terör örgütü PKK yandaşlarının yaptığı korsan gösteriye müdahale sırasında ağır yaralanan polisimiz şehit oldu.)

Allah şehadetini makbul etsin, kabul etsin. Ne mutlu ona ne güzel, ailesine ne büyük şeref. Gıpta ediyoruz Allah bize de nasip etsin. Ne güzel. Hastanelerde şurada burada Allah vermesin böyle şeylerle, serum şişeleriyle falan vefat etmek ayrıdır. Tabii onda da bir hayır var ama bir de şehadetle böyle.

 

Şehitlerin Hayatı da Şu Anki Hayatımız Gibi Bir Rüya Hayattır

Şehadet mükemmel bir şey. Bir kere şehadet alemini görüyorsun. Normal ölenler hiçbir şekilde göremeyecekler bilmiyorlar. Sırf şehitlere mahsus bir ayrıcalık. Gerçi onlar cenneti görüyor mümin ama şehadet alemini göremez. Yine o da bizim şu anki rüyamız gibi, şu anda da bir rüya görüyoruz. O da bir rüya hayattır, şehadet de. Ama çok net tabii bayağı net. Net olduğu için mantığı da ona göre oluyor. Halbuki daha önce yaşıyor belli. İnsan hemen çözer anlaşılmayacak gibi bir şeyi yok ama çözemiyor. Nasıl rüyada ne rüyanın mantığını çözebiliyoruz ne rüyada olduğumuzu anlayabiliyoruz. Koşuşturmalar falan nasıl rüyada? Mekanları nasıl geçiyoruz? Arabalarla gitmeler halbuki araba falan yok. Yetişemeyeceğiz diye arabanın 200’le gitmesini sağlıyoruz. Bazen araba işte trafik kazası yapacak gibi oluyor falan. Trafik cezası kesiyorlar rüyamızda, gidiyoruz yani böyle. Yolda lokantaya giriyoruz, et getiriyor adamlar, bayağı güzel yiyoruz doyuyoruz. Aklımızın ucundan dahi geçmiyor bir başka hayat boyutunda olduğumuz. Ama mesela trafik levhası efendim, lokantanın tabağı olmuş oluyor, abuk sabuk mantıklar fakat son derece de makul oluyor rüyada. Bak, Allah’ın mantığı nasıl değiştirdiğini Allah bize gösteriyor. Yani mantık kökten değişiyor. Ama ta başından değiştirilmiş oluyor gayet makul geliyor. Mesela ayakkabısı adamın tekne oluyor ona binip-gidiyor. “Bu mantıksızdır bu nasıl oluyor?” falan demiyor. Gayet makul arabaya biner gibi ayakkabısına biniyor. İşte Allah’ın öyle mantığı değiştirmesi de çok büyük mucizedir. Şehadette de mantığı değiştiriyor. Şehit oluyor, mantığı değiştirdiği için çözemiyor şehit. Normal hayat. Sadece anlayamadığı “niye diğer insanlar gelmiyor?” diye düşünüyor. Sağ olduğundan emin mantık değiştiği için, çözemiyor. Hakikaten ölü değil yani teknik anlamda ölü değil. Allah’ın kastettiği tarzda ölü değil. Mesela yıllarca yaşıyor bayağı yaşıyorlar. Mesela sahabeler var, 1400 sene geçmiş, 1400’ü geçti yani. Daha hala yaşıyorlar şehadet aleminde.

 

Aklın İhtiyarını Alacak Hiçbir Şey Olmaz. Bir Tek Ahir Zaman Müslümanlarına Bir Güzellik Olarak Makul Harikalar Var

Aklın ihtiyarını alacak hiçbir şey olmuyor, olmaz da. Çünkü burada imtihan olanların hepsinin imtihanı zayi olur o zaman. Mesela Mehdi’sini gönderiyor, Hz. İsa Mesih (as)’ı gönderiyor, velilerini gönderiyor hepsinin imtihanı zayi olmuş olur. Onun için harika olmuyor çok çok nadir olur. Bir tek Hz. Mehdi (as) devrinde makul harikalar var. Sandığın bulunuşu var aklın ihtiyarını kaldırmaz. Hz. Süleyman (as)’ın yüzüğünün bulunuşu, o çok heyecanlandırır insanları ama sona saklamış Allah. Ahir zaman Müslümanlarına bir teselli olsun, bir güzellik olsun, efendim, hoşamedi onları mükafatlandırmak için aklın ihtiyarını almayacak şekilde Allah böyle harikalar yaratıyor. İşte diğer kutsal emanetler var, bir tane iki tane değil aslında yüzlerce kutsal emanet çıkacak. Üç-beş tane gibi zannediliyor ama değil. Kutsal sandığın dışında Hz. Yusuf (as) dönemine ait çok fazla belge. Hz. İbrahim (as) dönemine ait çok fazla belge. Çünkü Nemrut harabeleri açılacak, orası mezar. Taş yığma mezar ama altı dolu onun. Adam kim bilir neler koydu orada o mezarın içerisine. Yüzlerce parça, binlerce parça çıkabilir. Bu piramitler açılacak. Çok fazla oda var girilmemiş kapalı tam kapalı. İçinde bir şeyler var bilinmiyor, onlara da bakılacak. İşte bunlar da bir güzellik insanlara. Son ahir zaman Müslümanlara bırakılmış.

 

2082'lerden Sonra İnsanlarda Çok Büyük Bozulmalar Başlayacak

Ama hayrettir mesela Hz. Mehdi (as)’ın, şu bizim çalışma arkadaş grubumuz var ya, bizim en fazla Allahualem 2082’ler çalışmamız, 2082’den sonra bitiyor. Yani artık bizim faaliyetimiz kalmaz 2082’lerden sonra. Ondan sonra artık geriye doğru gitmeye başlıyor. Hz. İsa Mesih (as) yok, Hz. Mehdi (as) yok. Ama bunca harika çıkmış hiç umurlarında bile olmaz insanların. Gittikçe berbat, gittikçe berbat, gittikçe berbat. Muhtemelen ilk komünist darbe olabilir öyle gibi görünüyor. Sonra karşılığında faşist bir darbe yapılacak. Sonra yeniden komünist darbe görünüyor yani ona benzer. Çünkü onlar diyor ya ‘tez, anti tez, sentez, tez, anti tez, sentez’ o tarz bir şey.

Aslında bayağı kıyamet yakın millet nasıl ferah yaşıyor bazı insanlar ben hayret ediyorum. Çok çok yakın. Boşa uğraşıyorlar. Hükümet “2071” diyor bak daha ilerisini söyleyemiyorlar. Hakikaten de öyle 2071’lerde en parlak yıllar, o vakte kadar gidiyor 2071’ler. 7 yıl falan Hz. İsa Mesih (as) ve Hz. Mehdi (as)’ın beraberliği 7 veyahut 9 sene Peygamber Efendimiz (sav)’in hadisine göre. O da ürkütücü olmasın diye 7 yahut 9 sene. 9 sene de olabilir, biraz çekebilir Allah onu ama illaki öyle olacak.

 

Hz. Mehdi İnsanları Barışa, Sevgiye Çağıracak. Allah Onu Vesile Ederek Dünyaya Barışı ve Huzuru Yayacak

Hz. Mehdi (as)’ı millet kafasında büyütüyor ama hakim olan Allah zaten, hakimiyeti Allah sağlayacak. Hz. Mehdi (as) sadece insanları barışa, sevgiye çağıracak o kadar. Yani onun vesilesiyle bütün dünyada bir sükunet oluşacak sekine. Yani milletin insanların üstündeki azgınlık gidecek savaşma, terör ruhu gidecek. Onu Allah vesile edecek, o kişiyi. Yani onun vücudundan etrafa Allah yayıyor. Yani bir manevi yansıtıcı gibi kullanıyor Allah onu. Onu dini eserlerde de görürsünüz. Allah Hz. Mehdi (as)’a tecelli ediyor, o tecelli de dünyaya yayılıyor ondan. O bir barış, huzur, sekine meydana getiriyor insanlarda. Farkına varmıyor insanlar bunun. Muhalif de olsa etkisi altında oluyorlar Hz. Mehdi (as)’ın.

Mesela şu an muhalif olanlar da Mehdiyet’in etkisi altındalar. İstemedikleri halde Mehdiyet’in etkisine girdiler. Yüzlerce yazar aydın da istemediği halde Hz. Mehdi (as)’ın etkisine girdi. Ondan kurtulamıyorlar. Ondan kurtulmak için yazıyorlar. Bu psikolojik bir savunma mekanizmasıdır. İnsan korktuğu tedirgin olduğu bir şey olduğunda üstüne gider onun. Şimdi onlar da gururlarına ağır geldiği için üstüne gidiyor. Etkilendiklerini hissettiler. Çünkü adamın huyuna etki ediyor suyuna, inancına. Mesela hakikaten Darwinizm’e inanmıyor. Şu an bak hiçbir aydın Darwinizm’i savunamıyor. Dilleri lal oldu felç oldu. Bak zor bela “Darwinizm’e inanıyorum” diyor böyle yani cümleyi zor tamamlıyor. Bir türlü savunamıyorlar Darwinizm’i. Eski iştahlarını bir düşünün nasıl coşkuluydular, değil mi hatırlıyorsunuz. Bak şu an bütün coşkularını kaybettiler, bütün heyecanlarını kaybettiler. Bu onların elinde olmuyor işte gayri iradi inanamayacak hale geldiler.

 

Hz. Mehdi, Muhalif veya Seven Herkesin Aklında Olacaktır

Bak diyor ki Peygamberimiz Resulullah (sav): “Ortalık sakinken” diyor “dünya insanlığı sakinken halktan gaip gizli olsa da Mehdi hiçbir zaman insanların aklından çıkmaz.” Muhalif veya seven fark etmiyor. “Hepsinin sürekli aklında olur” diyor Hz. Mehdi (as). Şu anda da bunu görüyoruz. (Müntehabül Ezhar, sayfa 277)

 

Güçlü Bir Mücadele Yapılırken Bir Yandan da Sanatın, Sevginin, Estetiğin Hakim Olduğu Bir Türkiye Olmalı

Sanatçıların hiçbiri ortada yok. Bence bu kadar ortamı bu şekilde tutmaya gerek yok. Yani çok güçlü bir mücadele yapılırken bir yandan da böyle sanatın, sevginin, güzelliğin, estetiğin hakim olduğu bir Türkiye canlı ve dipdiri ayakta tutulabilir. Bunun olması çok hayati. Çünkü adamların istediği bu zaten. Gergin, teyakkuzda, sanatın, estetiğin, her şeyin kasıldığı bir Türkiye istiyorlar. Buna karşı çok dikkatli olmak lazım. Bir de Tayyip Hoca’nın gönlü rahat olsun, hiçbir şey olmaz.

 

Münafıklık Konusu Atalete Gelmez, Bugün Anlatmayalım Dersen Verem Mikrobu Gibi Hemen Gelişmeye Başlar

Münafık konusunu aksatmak şeytanı faaliyetlerinde yalnız bırakmak demektir. Şeytanın en rahatsız olduğu şey münafık alametlerinin anlatılmasıdır, çünkü münafık şeytanın askeridir. Şeytanın askerinin de en korktuğu şey deşifre olmaktır. Gizliliğinin giderilmesi mesela İngiliz derin devleti gizli olduğu için kendince bir şeyler yapıyor. Atalete gelmez mesela bugün anlatmayalım dersen münafık orada şişmeye, palazlanmaya başlar. Verem mikrobu gibidir hemen gelişir. Üstünden tentürdiyodu eksik etmeyeceksin münafığın, sürekli ilimle, irfanla mücadele edeceksin. Bugün anlatmazsak ne olur demeyeceksin, hemen o gün tevessü eder kudurur. Deşifre ettikçe içine doğru büzülmeye başlar, kavrulmaya başlar, onun ilacı budur. Ahlaksızlığını, karaktersizliğini, haysiyetsizliğini, namussuzluğunu, psikopatlığını, cemiyet mikrobu olduğunu ısrarla anlatacaksın.

 

Münafıklar Birbirlerinden Nefret Ettikleri Halde Riyakarca ve Haysiyetsizce Birbirlerine Sevgi Taklidi Yaparlar

Kendi aralarında yazışmalarında ‘canım ciğerim, balım, peteğim’ falan o tarz yazışıyor münafıklar baktım, Allah’a hiç hitapları yok. ‘Ya Rabbi seni seviyorum’ yok ama kendi aralarında birbirlerine karşı böyle riyakar, haysiyetsizce nefret ettikleri halde yalandan bir sevgi üslubu var. Ama ne Allah’tan, ne ayetten, ne Kuran’dan, ne Kitap’tan, ne Müslümanların çektiği çilelerden tek kelime bahisleri yok.

 

Sineğin Yaratılışındaki Mucize

Saniyede beş yüz kere kanat çırpmak ne demek? Net mucize hiçbir açıklaması yok. İnsana öyle kanat taksalar kayalıklara falan gidip çarpar anında, daha ilk uçuşunda tepetakla gider. Müthiş bir zekaya sahip, sineğin aklı insan zekasıyla kıyaslandığında o kontrol mekanizması kıyas edilecek gibi değil. O pilotluk yeteneği yani yüz tane pilot biraraya gelse o yeteneği gösteremez. Beş yüz kere çırpmak iki tane kanat; bir tane fazla çırpsa mesela beş yüz bir olsa acayip savrulur. Müthiş bir savrulma meydana gelir, dengesi altüst olur, iki, üç fark etse. Birbirine eş vuruyor ikisinde beş yüz orda, beş yüz burada ve biliyorsunuz onu özel bir teknikle yapıyor kanadı. Bu nasıl bir akıldır? Nasıl bir zekadır? Mesela yakalamak mümkün olmuyor. İnsan zekası buna gücü yetmiyor bayağı ızdıraplar çekiyor, karikatürlerde falan karton filmlerde falan bunların taklidini yapıyorlar, cam, çerçeve iniyor, düşüyor fakat bir türlü yakalayamıyor sineği.

 

(Başbakan Binali Yıldırım HDP’nin meclis çalışmalarına katılmama kararını da değerlendirdi; “Meclise gelmeyeceklermiş zaten çok da geldikleri yok. Millet, vekilini seçip Ankara’ya gönderiyor niye? ‘Git bizi takip et, ihtiyacımız olan kanunları çıkar’ diye. Millete hakaret yapmış olursunuz.”)

Şimdi Sayın Başbakan çok samimi güzel huylu bir insan da bunları çok hamasi bulurlar, boş bulurlar. Çünkü adam beni konuşturmuyorsun ben de boykot ediyorum gelmeyeceğim meclise diyor. Bu kadar basit beni hapse atıyorsun ben de gelmiyorum diyor. Bunun mesajı açık anlaşılmayacak bir yönü de yok. Ayrıca hizmetle falan da alakası yok onların milletvekilliğinin ne anlama geldiğini herkes bilir. Diyarbakır’a, Mardin’e lüks oteller yaptıralım, spor tesisleri yaptıralım diye gelmiyor adamlar oraya. Neye geldiklerini de herkes biliyor. Her şeyin ne anlama geldiği biliniyor. Türkiye’nin zaten sorunu bu oluyor. Konu biliniyor ama insanlar bir türlü anlatamıyor. Mesela Darwinist eğitim var komünizmin kökeni bu ama bir türlü adamlar anlatamıyor bunu. HDP’nin niye seçim yaptığını, meclise niye girdiğini herkes biliyor ama anlatılamıyor. İngiliz derin devletini herkes biliyor ama hükümet çıkıp İngiliz derin devleti vardır diyemiyor. Bir garip hal var, bir acayip durum var.

 

HDP'nin Kapatılması PKK'nın ve Uzantılarının Arayıp da Bulamadığı Ortam Olur. Türkiye Karşıtlığının Gelişmesine de Sebep Olur

HDP’nin kapatılma davası var, kapatılsa ne olur? Tam onların arayacağı şeyler. Anarşi ve terörle zaten PKK asıl olayı götürüyor. HDP’nin bir propaganda yönü yok, etki yönü de yok sadece huzursuzluk yönü olabilir. Huzursuzluk çıkartma yönü olabilir. O da oluyor zaten. PKK biz HDP’yle hizmet edeceğiz demiyor ki. HDP de biz hizmet edeceğiz diyemez zaten. Yapacağı hiçbir şey yok HDP’nin. Ancak gerginlik, huzursuzluk olabilir. Şimdi hadi diyecekler kapatalım partiyi; adamların ekmeğine yağ sürülmüş olur. Bütün Avrupa ayağa kalkacak. Nümayişler şunlar bunlar falan. Ama huzursuzluk çıkarmak için çok iyi bir malzeme Avrupa için HDP. Şimdi mesela milletvekili içeri girecek; bu her gün olay, her gün konu demektir. Hizmeti işte bu HDP’nin. Bu muazzam bir propaganda gücü olmuş oluyor Avrupa’da. Meclise gelseler normal şey yapsalar böyle hizmet edemez. Yani PKK açısından diyorum. Ben olaya PKK gözüyle bakanın böyle gördüğünü görüyorum. Çünkü PKK’nın olaya ve gerginliğe ihtiyacı var. Bu, onlar açısından mükemmel bir fırsat. Ve aylarca kullanacakları bir fırsat. Her gün mağdur edebiyatı yapılacaktır muazzam. Milletvekilleri gelmeyecek yine bir mağdur propagandası olacak. Partinin kapanması mevzubahis olduğunu düşünelim muazzam bir mağduriyet propagandası olacaktır. Aranan tam oluşmuş oluyor.

 

(2002 yılında hayatını kaybeden gazeteci Yalçın Özer’in 1991 yılında Turgut Özal’la yaptığı ancak yayınlamadığı röportajı ortaya çıktı. Özal röportajında Avrupalıların satın aldıkları adamlarla Osmanlı’yı içten yıktığına dikkat çekerek böylece Türkiye’nin hem Arap dünyasından hem de Hindistan’daki Müslüman aleminden koparıldığını anlattı. Özal, “İngilizler bu yolla iki şeye kavuştu. Ortadoğu’daki petrol sahasını kontrol altına aldılar. Ve İslam halifesini etki alanındaki bir türlü hakim olamadıkları Hindistan’a hilafeti kaldırarak hakim oldular” dedi.)

Peki niye Darwinist eğitime devam etmiş? Niye Türkiye’yi federasyonlara ayırmayı düşünmüş? Niye “Anadolu Cumhuriyeti diyelim” demiş? Niye manevi eğitime önem vermemiş? Niye ahlak çöküntüsüne “dur” dememiş? Neden İngiliz derin devletini deşifre etmemiş? İngilizlerin oyun oynadığına dair tek kelime basına açıklama yapmamış? Bak, bu şeref bize nasip oldu.

 

(CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine “Demokrasiye sahip çıkmak teröre sahip çıkmamakla olur” diyen Başbakan Binali Yıldırım’a kısa sürede Twitter’dan şöyle bir yanıt verdi: “PKK, Binali Yıldırım Bey’e saldırmadı, bana saldırdı. Teröre ve teröristlere kucak açanlar, çadır mahkemeleri kuranlar sizsiniz” dedi.)

Yani “sizsiniz” derken “sizin zamanınızda oldu. Gerekli tedbiri almadınız” diyor. Onu demek istiyor. Sayın Kılıçdaroğlu’nun sert muhalefet yapması bence iyi. Yani Türkiye’de demokrasinin mükemmel gittiğini gösterir. Yani hükümet bundan rahatsız olmasın. Sert muhalefet sıhhat alametidir. Yani öyle aman işte ortalı gidelim, dikkatli olalım; yanlış. Hakaret etmedikten sonra sert muhalefet güzel.

 

Mehdiyet'e Karşı Olmak Sadece Bereketsizlik ve Uğursuzluk Getirir

Diyanet’i siyasilerden kışkırtan varsa çok büyük hata yapıyor. Mehdiyet’e karşı tavır sadece bereketsizlik ve uğursuzluk getirir açıkça söyleyeyim. Yani çok şiddetli uğursuzluk getirir. Bence hiç denemesinler, hiç tavsiye etmem. Mehdiyet uğraşılacak bir konu değil.

Bak, benim hurafeye nasıl karşı olacağımı herkes bilir. Ben son derece özgür düşünen bir insanım. Ben bunu açıkça görmesem söylemem. Bütün sistem dünyada Mehdiyet’e göre ilerlediği açık, aleni, itiraz edilmez bir gerçek. Yani bütün dünya Mesih peşinde, bütün Hristiyan alemi, bütün Museviler, Masonlar, Sünniler, Şiiler, herkes Mesih’i bekliyor. Uğraşmaya kalkarsan çok büyük hata yaparsın. Tarihin akışı o yönde. En fazla elli kişilik bir kadro var anti-Mehdi. İngiltere’nin etkisi altında kalmış tipler sürekli çırpınıyorlar “Mehdi gelmeyecek, gelmeyecek.” “Gelmeyecek” derken siz yaşıyorsunuz zaten o anda Mehdiyet’i. Nasıl gelmemiş? Olaylar, her şey gelişiyor, şu an bütün Türkiye’yi, İslam alemini sarmış vaziyette Mehdiyet. Yani istediğin kadar “gelmemiş” de. Onlar zannediyor ki Mehdi gelince böyle müthiş bir şaşaayla gelir. Öyle gelmez. Mehdiyet seni sarar da sarar, haberin bile olmaz. Şu an Mehdiyet’in ortasında kaldın sen. Mehdiyet tamamlansa ondan bile haberin olmayacak senin bu kafayla. Bak, Hz. Mehdi (as) görevini yapıp bitirse bile bunların haberi olmaz. Yani şu aşamasına kadar haberiniz olmadıysa bundan sonra sizin hiç haberiniz olmaz.

 

(Sizin uzun zamandan beri gündeme getirdiğiniz bir konu daha hükümetin gündemine girdi Adnan Bey. Hükümet kanser ilaçlarının hastalara ücretsiz verilmesi için çalışma başlatmaya hazırlandı.)

Bakın üç ay önce söyledim, üç yıl önce de söyledim. Kanser hastasından para almak çok küçük düşürücü bir şey. Kardeşim, zaten çok büyük bir imtihan. İlacından ve tedavisinden de. Sırf ilacı değil, tedavisinden de para alınmasın. Teşhis konduğu an “efendim” diyecek adam “ne kadar bizim ücretimiz?” “Efendim biz kanser teşhisi koyduk, ücret bitti.” Diyecekler. “Şu an devlet ödemenizi yaptı” diyecekler. “İlacınız, tedaviniz bundan sonra bizden.” Bir de çok gelişmiş, güzel kanser hastaneleri olsun. Çok acı bir olay ailece çok mahvoluyor insanlar, çoluğu çocuğu falan. Adam işe gidemiyor bir kere, bitti. Çalışamıyor, oradan bir geliri kesiliyor. “Ameliyat olacağız” diyor. “Efendim tabii derhal yaparız size bir gün verelim. Olur” diyor. “Ne kadar olur efendim?” diyor. “Üç yüz bin lira olur herhalde” diyor. Memur adam üç yüz bin lirayı nereden bulsun? Adam evini satıyor, arabasını satıyor. Dehşet verici bir şey. Adamlar sokağa düşüyor yani. “İlaç?” “Yirmi bin lira efendim” diyor “bir kutusu” “İkinci?” “O da yirmi bin lira” diyor. Yazık günah değil mi? Nereden çıkıyor bu böyle? Olmaz. Kanser tedavisi, ilacı süratle bedava olması lazım. Yani bu tip ağır hastalıklar da aynı şekilde. Mesela büyük tümörler. Mesela beyninde tümör çıkmış adamın. Ne para alıyorsun adamdan? Zaten adam çok büyük imtihanla imtihan oluyor. Niye para alıyorsun yani? Aynı şey. Yani kanser değil ama iyi huylu tümör, o da olmaz. Aynı kanser hükmünde olsun. Yani her türlü ağır hastalıktan devlet para almasın.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo