A9 TV, 24 Eylül 2016
İnsan Aklı 100 Mucizeyi Aynı Anda Düşünecek Kapasitede Olsa Manen Adeta Sarhoş Olur. Allah'ın Sanatı Çok Sarsıcı Ve Çok Neşeli
Tabii insan kafası Allah tarafından belli bir kapasiteye göre yaratılmış. Eğer beynimizin imkanı, bütün mucizeler olmasa da farz edelim yüz mucizeyi aynı anda düşünecek şekilde olsa manen sarhoş oluruz adeta. Ama ‘insan nisyan ile malul’ deniyor. Cenab-ı Allah’ın bize verdiği bir özellik çok çabuk unutur insan, unutkandır insan. Unutmasak, Allah’ın sanatları çok sarsıcı ve çok neşeli. Yolda geliyorum mesela yol boyunca kediler hep böyle sıcak asfaltlara falan serilmiş yatıyorlar, acayip huzurlular. O seçtikleri yerler aslında en isabetli yerler oluyor. Yani en iyi güneş alan, en kuru, onları en rahatsız etmeyecek yerler. Dedim ki orada yeşillikler var otların içine yatsa, niye yatmıyorlar dedim. Mesela hakikaten yatmıyor otun içine, onlarda nem oluyor böcek oluyor falan, yani kuru yerleri daha çok tercih ediyorlar bayağı akıllılar. Onların tercih ettikleri yerler insan için de aslında en iyi yerler olur. İnsanların yaşaması için de en iyi yerler. Onlar riskli yerleri hemen tespit ediyorlar. Mesela riskli bir yiyeceği yemiyor, kötü bir yiyecek olduğunda yemiyor. Sıcak olduğunda asla yanaşmıyor, soğukta da yanaşmıyor, zehirliyse hemen hissediyor ona da yanaşmıyor. Eğer toksik veyahut bozuk bir yemekse ona da yanaşmıyor. Halbuki şuuru kapalı hayvanın.
Hücrede Müthiş Özellikler Var Ama İnsanların Çoğu Çok Az Düşünebiliyor. En Fazla Bir Veya İki Konuyu Aklında Tutabilir İnsan
Hücrede çok müthiş özellikler var. Ama insan ne kadar düşünebilir hücreyi? Bir tane konuyu anlıyor insan, hadi iki konuyu üç konuyu aklında tutabilir aynı anda, çok zor yani. Hücrenin bu kadar harika olması dinsizliğe çok büyük darbe oldu. Darwinistleri bayağı ızdırap içinde bıraktı. Hücreye bir girdiler, aman Allah’ım uçsuz bucaksız bir evrene girdiler. Su dolu bir torba zannediyorlardı, kese zannediyorlardı hücreyi basit bir şey zannediyorlardı. Dolayısıyla canlıları da çok basit görüyorlardı. Aslında Darwinizm çok basit düşünmeye dayalı bir sistem, yani derin düşünme yok Darwinizm’de. Ama tabii adamlar Darwinist diye oturup onlara sürekli böyle kafayı takmak, ondan müteessir olmak Müslüman’a yakışmaz. Çünkü Allah onu özel yaratıyor. Kaderi bilmemek anlamına gelir bu. Fakat tabii Cenab-ı Allah’tan sanatını daha çok bilmeyi isteriz. Hafızamızda daha çok tutmayı isteriz. Bir de hayret etmeyi isteriz Allah’tan. Hayret kapalıysa bu çok tehlikelidir, yani şaşırma ve hayret. Çünkü bir insan normal görüyorsa bir acayiplik var demektir.
Darwinizm Abdülhamit Döneminde Bölgeye Yerleştirilmiş. Her Türlü Terör Ve Şiddetin Kökeni Darwinist Ve Materyalist Düşünceden Kaynaklanıyor
Ta Abdülhamit devrinde Darwinizm’i bu ülkeye yerleştirmişler. Darwinist-materyalist teori sürekli bataklık gibi sivrisinek üretiyor. Bir yandan komünist çıkıyor, bir yandan IŞİD’li çıkıyor, bir yandan Kaide çıkıyor. Her türlü terör ve dehşetin kökeni Darwinist ve materyalist zihniyetten kaynaklanıyor. Radikal gruplara bakıyoruz, zeminde bu fikrin geliştiği alimler topluluğunun yapısını araştırdığımızda bunların da Darwinist olduğunu görüyoruz. Kökende bir Darwinizm belası var. PKK’nın da bak önü-sonu kesilmiyor. Her gün çatışma kırk yıldan beri her gün çatışma. Darwinizm’i Abdülhamit devrinde Osmanlı’ya koymuşlar, Osmanlı’yı bu ezim ezim ezdi, Türk milletini binbir türlü sıkıntıya sokuyor. Ve sonuçta bu hale geliyoruz. Darwinizm’in Milli Eğitim tedrisatından çıkarılması gerekiyor. Çıkarılması derken okutulmasın, bilinmesin değil. Nasıl biz Firavun sistemini öğreniyoruz, Nemrut’u öğreniyoruz, faşizmi öğreniyoruz aynı şekilde geçmiş bir felaket olarak Darwinizm’in de anlatılması lazım. Yani bir hurafe olarak, geçmiş bir felaket olarak anlatılması lazım. Doğrusu da buydu ama insanlar bunu göremedi diye ibret vesilesi olarak anlatılması lazım.
Öldürerek Terör Bitmez. Fikren Eğitmediğin İnsanı Havadan Bombalamayı Kabul Etmiyorum. Kim Olursa Olsun Silahla İnsan Terbiye Edilmez
Ben silahlı çatışmayla, silahla Darwinizm’e, materyalizme teslim olmuş insanların düzeleceğine inanmıyorum. Darwinist-materyalist sistemi bilimsel metotlarla eleştirip anlatacaksın. PKK mantığı yanlıştır diye anlatacaksın. Çatışma ne zaman olur? -Allah vermesin- kendini savunma durumunda olur. Fiili saldırı yapıyordur adam IŞİD’liyse kendini savunursun. PKK’lıysa kendini savunursun. Ama ben bunun dışında IŞİD’liye, PKK’lıya askeri veya polisiye bir metotla öldürerek karşılık verilmesine karşıyım. Adamı sen fikren eğitmeyeceksin havadan bombalayacaksın ben buna karşıyım. PKK’lı da olsa, IŞİD’li de olsa, El-Kaide de olsa, Taliban da olsa kim olursa olsun bombalanarak, havadan otomatik silahla taranarak öldürülmelerine karşıyım. Çünkü en fazla teslim alırsın, yakalarsın teslim alırsın. Ama ondan önce eğitmek mecburiyetindesin. Çünkü yanlış eğitmişsin. Darwinist-materyalist eğitmişsin. “Ben sana yanlış bilgi verdim” diyeceksin “doğrusu budur” diyeceksin. “Sen de yanlış bir çizgiye gittin, ben yanlış bilgi verdim, Darwinist bilgi doğru değildi” diyeceksin, değil mi? Her hükümet bunu yapması lazım, bizim hükümetimiz de bunu yapması lazım. Ve “Fikrini düzelt” diyecek. Ama buna rağmen oturup polise askere saldırmaya kalkarsa tabii ki askerin polisin kendini savunma hakkı var. Yani mecburen savunacak. Benim savunmayla ilgili hiçbir muhalefetim olmaz. Ama adama durduk yere işte “şurada IŞİD’li var hadi bunları otomatik silahla tarayalım, şurada PKK’lı var otomatik silahla tarayalım” ben bunu kabul etmiyorum. Bunların yakalanması ve adalete teslim edilmesinden yanayım ben. Yakalanıp adalete teslim edilmesi. Ama saldırıyorsa elinde silah varsa tabii kan döküyorsa tabii ki asker de polis de kendini savunması farz. Adam saldırıyorsa bir şey yok. Ama saldırmıyorsa kendi halinde duruyorsa bunu yakalamak lazım. Hukuka kanuna teslim etmek gerekir.
(Dün ünlü kredi kurumu Moody’s Türkiye’nin notunu yatırım yapılabilirden yatırım yapılamaz durağana çevirdi. Genelde kredi kurumlarının not düşürmesi siyasi olarak bir ülkeyi kuşatma altına almak için uygulanan yöntemlerden biri. Bu şekilde ülkenin ekonomisini çalışamaz hale getiriyor ve siyasi yapının değişmesini sağlıyorlar. Moody’s’in not düşürmesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Chatham House’nin kurucularından olan Rothschildler’le görüşmesinden sonra gerçekleşmesi, Erdoğan’ın bu görüşmede istediklerini vermediği olarak yorumlandı.)
İşte otuz kere söyledim, bak dedim “o delikanlımıza sahip çıkalım, İngiliz derin devleti onu hedefledi kuşattı ve yok etmek istiyor” dedim. Söylediğimin doğru olduğunu gösteren bir gelişme bu. Eğer, yeniçeride olduğu gibi eskiden hani “isterük isterük” diye bağırıyorlardı, atıyorlardı padişahı önlerine, adamlar paramparça yapıyordu. Sonra yine bağırıyorlardı “isterük isterük” diye. Şimdi bunlar “isterük isterük” diye bağırıyorlar. Tayyip Hoca’yı istiyorlar. Bunlara böyle bir şeye müsaade etmeyiz. “Bunu verin konu kapansın” diyorlar. Yok kardeşim. Çünkü böyle bir şey demek Türkiye’yi İngiliz derin devletinin eline teslim etmek demektir. Sakın ha. Çok iyi sahip çıkmak lazım.
Türkiye, Rusya Ve İran İle Güçlü Dostluk Kursun. Şiiler Tertemiz Müslümanlar. İran Ve Rusya İle İyi Dost Olursak Bölge İçin Faydalı Olur
Sırf İran bize yeter, Rusya bize yeter. İran’la, Rusya’yla dostluğu pekiştirsin Tayyip Hocam. Putin çok delikanlı genç, tek vücut gibi olalım böyle, çok sıkı bir ittifak kursun. İran’la özellikle bütün kapıları açalım İran’la. Müthiş bir muhabbet arkadaşlık olsun. Şiiler çok mübarek çok temiz insanlardır. Şii muhalifliğini ortadan kaldırtalım. Alabildiğine dürüsttür onlar. Bak, Hz. Ali (kv)’ye müthiş vefa göstermiş onun aşkıyla yanmış insanlardır. Bak o acıyı 1400 sene kalplerinde yaşatmış mübarek insanlar bu insanlar. Vefayı 1400 sene kalplerinde yaşatmışlardır. Ehlisünnet de yaşatmışlar ama Şia’nın aşkı bir başkadır, yani daha güçlüdür sürekli gündemde tutarlar. Onun için İran ve Rusya’ya çok ciddi ağırlık verelim. Müthiş bir ittifak yani.
Türkiye, Suriye'nin Bölünmesine İzin Vermesin. Suriye'de Bir Teknokrat Hükümeti Kurulsun. İngiliz Derin Devletinin Oyununu Bozalım
Suriye’nin bölünmesine de müsaade etmeyelim. Yani Suriye’yi hemen eski haline çevirmeye çalışalım. Ama Esad, bak otuz kere söyledim. Bak dedim, aracılarıyla da konuştum, haber de gönderdim, dedim ki “Bir; İttihad-ı İslam’ı istiyorum de, iki; modern İslam anlayışı içerisindeyim, üç; Şii-Sünni kardeştir biz ayrım yapmıyoruz de” dedim. “Allah bize Mehdi’yi nasip etsin, Mehdi’yi bekliyoruz de” dedim. “Şudur budur deme, tarih de verme” dedim. “Korktu da dedi derler” diye bir laf ortaya attı o, haber geldi. Ama yine de söyletilebilir. Bak bir kolunu kaybetti falan bir şeyler oldu hastalıklar falan. Bu strese de dayanamıyor vücudu yani bu şeye de dayanamıyor. Bu bela devam edecek gibi görünüyor. Suriye’yi böldürmeyelim. Bu adamların dediğini yaptırtmayalım. Acayip gururları kırılır acayip aşağılanırlar. Bakın Suriye’yi inadına böldürtmeyelim inadına. Bizim de Halep’te şurada falan gözümüz yok. Ama Suriye bu sıcak mesajı versin. Bir teknokrat hükümeti kurulsun. Fakat Tayyip Hoca’ya da ben söyledim, hükümetten de rica ettim daha hala bunu yapmıyorlar. Bak Suriye’ye müthiş bir vize uygulanıyor, Suriyeli siyasetçiler buraya gelemiyorlar. Dolayısıyla konular görüşülemiyor. Ta Ürdün’ün üzerinden bilmem ne karmakarışık yöntemlerle buraya gelebiliyorlar. En azından üniversite mezunu olan tanınmış, siyasetçi olan, halkın tarafından bilinen sevilen insanlara hemen vize verilsin. Hemen o gün müracaat edilsin bu konu uzamasın.
İngiliz Derin Devleti Adı İslam Olan Ama Kuran'daki İslamla İlgisi Olmayan Bir Dünya Görüşü Ortaya Çıkarmış. Bunu Sinsice Planlamışlar
Benim anladığım, Kuran’da anladığımız İslam’ı adamlar böyle bir nevi kendi içinde boğup içe çekip adı İslam olan ama İslam’la alakası olmayan bir dünya görüşüne çevirmek istemişler öyle görülüyor. Yani şarap serbest, fuhuş serbest, homoseksüellik teşvik ediliyor. Ne varsa var yani. Ama bunu çok sinsice ve 200 yıl öncesinden yapmışlar. Paralel yapı 200 yıl öncesi de var. Yani paralel yapı zihniyeti 200 yıl öncesi aynı bu haliyle var, hiç değişmemiş.
(Ergün Güler bugünkü yazısında Britanya İmparatorluğu’nun en güçlü ayağı para, o da Rothschild’ler diye yazdı. “Mesela Kraliçe Amerika’ya gidip kendi çıkarını ilgilendiren hiçbir kararı alamaz, mümkün değildir, mantıklı da değildir ama Rothschildler üzerinden yapamayacağı yoktur.” Dedi.)
Kardeşim bak, bütün aydınlar çözülmüş Allah’a şükür, elhamdülillah. Bak her yer kaynıyor. İngiliz derin devletini herkes görmüş. Rothschild’ler Tayyip Hoca’yla da görüştüler bu gittiğinde Amerika’da, baktılar olacak gibi değil. İngiliz derin devletinin elemanlarının hemen hemen tümü geldi. Hepsi değil de, ileri gelen, asıl çekirdekten adamlar geldi. Tayyip Hoca’yla da konuştular baktılar olacak gibi değil. Yani nezaketiyle konuştular, şimdi ahlaksızlık yapmaya başlayacaklar. Millet olarak hazırlıklı olalım. Bu İngiliz derin devletinin köpeklerini ilimle irfanla tepeleyeceğiz. Allah bizimle, göreceksiniz, tozunu dumanına katacağız Allah’ın izniyle. Hiç zannettikleri gibi değil. Bütün aydınlar da bak, uyanmışlar. Hepsi İngiliz derin devletinin farkına varmış. Çünkü çok hızlandı şu an. Mesela Abdülhamit olayında bütün Türkiye’nin ayağa kalkması da, benim açıklamam üzerine bütün Türkiye ayağa kalktı. Kardeşim biz İngiliz derin devletinin kısa bir özetini Abdülhamit döneminde anlatmış olduk. İngiliz derin devletinin Abdülhamit’e nasıl etki etiğini, o devire nasıl etki ettiğini, Osmanlı siyasetinde nasıl hallaç pamuğu gibi attığını gösterdik. Ve nasıl hizaya getirme siyaseti güttüklerini gösterdik. Yoksa Abdülhamit, o da bizim evladımız, bize ait bir insan ama bak İngiliz derin devleti onu mahvetti. Yani istediği gibi de yönlendirdi. Abdülaziz bizim evladımızdı, mahvettiler. Bileklerini doğradılar feci şekilde dövdüler. Biz evlatlarımızı bir daha bu alçakların eline vermeyelim. Abdülaziz’i şehit edenler İngiliz derin devletinin kiralık katilleriydi. Profesyonel katillerdi. Bu alçaklar Tayyip Hoca’yı da şehit etmeye kalktılar mucize meydana geldi, yapamadılar. Mehdiyet’in bereketiyle.
Cemaatlere Yönelik Sürekli Böyle Rahatsız Edici Açıklamalar Yapmak Sonradan Toparlanması Zor Bir Kırgınlığa Sebep Olabilir, Dikkatli Olunmalı
Bakanlığın bütçesinde açık görülüyor her yerde görülüyor. Milimetrik bir düzgünlük pek mümkün olmuyor. Dolayısıyla sürekli ağızlarında bunu tekrar etmekten ziyade neyi kastettiklerini ve nasıl bir uygulama istediklerini anlatsalar daha iyi olur. Böyle muğlak bir izahla bütün cemaatler ve tarikatlar tedirgin edilmiş vaziyette şu an. Yani hükümetin güzel gözle bakmadığı bir tek Fethullah Gülen cemaati değil de bütün cemaatleri gözüne kestirdiği hükümetin yani hepsine karşı böyle psikolojik, adli operasyon düşündüğü izlenimini verebilir bu. Çünkü ben tarikatların genel durumuna bakıyorum hakikaten hemen hemen hepsi tedirginler. Ben rahat olan bir cemaat, tarikat görmedim. Hepsi olağanüstü önlem alıyorlar çok dikkatli davranıyorlar. Mesela bu Tayyip Hoca’nın da mensup olduğu, Abdullah Gül’ün de mensup olduğu, Necmettin Erbakan Hocamız’ın da mensup olduğu bir Nakşi yapılanma var. Bu insanlara bakıyoruz bunlar da tedirginler. Evlerde toplantı yaparken şu an yapmıyorlar. Sadece camide toplantı yapıyorlar. Nereye vardıralacağı belli olsa çok iyi olur; çünkü bunun arkasından hükümete bir operasyon mu düşünüyorlar? Darbecilere yeni bir zemin ayarlaması mı yapıyorlar? Yani siz bu hükümete nasıl destek olursunuz, siz hükümete destek olursanız biz de size bunu yaparıza mı getirmek istiyorlar? Bunu anlamak pek mümkün değil. Cemaatleri hükümete karşı kışkırtıp, tavır aldırıp kolay bir darbenin zeminini de hazırlamak istiyor olabilirler. ‘Bak siz sokaklara çıktınız ama bu hükümetin de size bakış açısı böyle. Siz de artık bir dahaki sefer herhalde daha akılcı davranırsınız. Kimden yana olacağınızı daha net ortaya koyarsınız’ mantığını vermek istiyor olabilirler. Darbecilerin elini güçlendirmek istiyor olabilirler. Bu tabii çok ciddi bir risk, ciddi bir oyun olduğu izlenimini veriyor. İngiliz derin devletinin bir oyunu gibi görünüyor. Hükümet bu oyuna gelmesin bak tekrar tekrar söyledim, defalarca söyledim. Bu konuyu bitirsinler, sürekli bir tedirginlik verecek üsluba gerek yok. Biz şunu istiyoruz, şöyle uygulama. Bu kadar basit konuyu uzatmanın alemi yok. Kanunsuz yanlış bir şey varsa net söylersin kimse de buna bir şey demez. Ama gece gündüz komünistlerle aynı ağızla, sosyalistlerle aynı ağızla, PKK’yla aynı ağızla, İngiliz derin devletiyle aynı ağızla bir üslup geliştirirsen bu hükümetin de devletin de hepimizin de aleyhine olacak bir şey gibi görünüyor.
Mehdi'nin Gelişi Hz. Adem'den Beri Biliniyor. O Yüzden Sonradan Bozulmuş Bir Çok İnanışın İçinde De Mehdi Beklentisi Vardır
Eski dinlerde, geçmiş dinlerde mesela Mecusilerin Mayıtra belli ki Mehdi kökeninde. Bak M ve T harfleri Mayıtra Mahti. Saoşyant, Şiloh’a bakıyor bu da Musevilerin Şiloh’una. Yani kelime kökenleri Mehdiyet’le bağlantılı olduğu anlaşılıyor. Bütün efsanelerde, bütün eski dinlerde Mehdi (as)’dan bahsedildiğine göre, bir beklenen şahıs olduğuna göre, beş bin yıllık bütün efsanelerde Mehdi (as) beklendiğine göre, Aztek Yazıtlarında da bir Mehdi (as)’ın çıkacağı anlatıldığına göre, Tevrat, İncil ve Zebur’da da Mehdi (as)’a işaret edildiğine göre, bütün Kütüb-i Sitte’de de Mehdi (as) anlatıldığına göre ve bütün alametler çıktığına göre Mehdi (as) hakmış demek ki. Aylardan beri, günlerden beri Mehdi (as) gelmeyecek şamatası yapılıyor. Niye bu acaba? Değil mi? Mesela Masonlar da Adonay’ı bekliyorlar. A ve O harfleri zaten onlarda kutsaldır. Pergelle yapılır.
Mesela Kalki Avatar Mehdi (as)’dır. Hinduların beklediği Avatar. Hint mitolojisinde geçer, Avatar. Kim bilir hangi harfleri içinde barındırıyor Avatar. Allah’ın gelecek son elçisi olarak geçiyor. Mesela Mantra bölümünde “O dünyanın efendisi bütün beşerin en iyisi ve rehberidir” diyor gelecek Mehdi (as) için. Hindu inancında Avatar olarak geçiyor biliyorsunuz. “Kalki Avatar, beyaz bir ata binmiş olarak elinde kuyruklu yıldız gibi parlak ve yalın bir kılıç olarak zuhur edecek. Kötüleri tamamen mağlup edecek. İnsanlığı yeniden ortalığa çıkaracak, yeniden diriltecek” diyor. (Opançat kitabı sayfa 737). Hindularca yine Vedalar’da şöyle yazılıyor. “Dünyanın tahrif olmasından sonra” ahlaken çökmesinden sonra, “ahir zamanda” dünyanın son zamanlarından “insanların önderi olacak Mansur” kelime kökeni Nasr’dan gelir.” Nasr: yardım görmüş Cenab-ı Hak tarafından her işinde nusrete; yardım ve zafere mahzar olan. “İsminde bir kişi çıkacak.” Ama bakın dikkat edin. Burada Hindu kaynağında Mansur diye geçiyor. Bu çok acayip Nasr fetihten gelir. Olayın doğru olduğunun bir delili. “O bütün dünyayı fethedecek. Kendi dinine insanları sokacak. O mümin ve kafir herkesi tanıyacak. Onun Allah’tan istediği her şey olacaktır.” Bişaratul Ahdeyn kitabı 245. Hindu kitabında geçiyor. Bunlar 4000 yıllık kitaplar. Çok eski kitaplar.
Biz Abdülhamit'e Asla Hakareti Kabul Etmeyiz Ancak Toprak Verilmesini, Birahane Açılmasını, Genelev Tezkeresi Verilmesini Eleştirmemiz Gerek
Kardeşim, düşmanlık ve kin ayrıdır. Tarihte yapılmış büyük hataları anlatmak ayrıdır. Bir Osmanlı halifesi Kıbrıs’ı İngilizlere veriyorsa bu bir felakettir, durduk yere. Yani buna satma demek şart değil, vermiş. Yani Kıbrıs’ı vermiş. Sattı, attı, kattı yani bu önemli değil bu kelimeler. Kıbrıs’ın verilmesi önemli. Satarak da vermiş, satmadan da verebilir, yani vermiş. Verilmiş olması felaket. Osmanlı devrinde halife olan bir insan kerhaneye müsaade etmez, meyhaneye müsaade etmez, etmemesi lazım. İçki fabrikaları kurdurmaması lazım. Darwinist propagandayı Osmanlı’nın her tarafında yaptırmaması lazım. Milletin verdiği parayla devletin kütüphanelerine Darwinist eserleri doldurmaması lazım. Devletin matbaalarında cayır cayır Darwinist kitaplar bastırmaması lazım, bunları bütün Osmanlı’ya dağıtmaması lazım. Kars’ı, Ardahan’ı, Artvin’i veriyor, Osmanlı topraklarını veriyor, biz bunun hesabını tabii ki sorarız. Yapılan büyük galiz hataların hesabını soruyoruz. “Bunu niye yaptınız?” diyoruz. “Ve bunu tekrarlamayın” diyoruz. “Bunda takdir edecek bir yön yok” diyoruz. Emr-i bil maruf ve nehy-i anil münkerdir bu. Hakaret eden çirkin hareket eder, yanlış hareket eder. Ben hakaret edene karşıyım. O günün şartlarında elinden geldiği kadar idari anlamda gayret etmiş ama bu galiz hataları yapmış. Çok büyük hatalar yapmış. Bunu uyaracağız tabii ki, hatırlatacağız.