Sayın Adnan Oktar'ın 25 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 25 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

57834

A9 TV, 25 Eylül 2016

 

Türkiye’de de, Dünyada da, İslam Aleminde de En Büyük Sorunun Samimiyetsizlik Olduğunu Görüyorum. Müthiş Bir Samimiyetsizlik Var

Adam Abdülhamit’i savunuyor, “Daha önce kerhane yok muydu?” diyor. Daha da kötü. “Meyhane daha önce yok muydu?” diyor. Demek ki anormal bir yapı devam etmiş. İslam alemini mahvetmişler. Daha kötü. Yani özrü kabahatinden daha kötü. Böyle savunma mı olur? “Her zaman vardı kerhane” diyor, “Her zaman vardı meyhane” diyor. Lafa bak. Kardeşim halife var, “İslam devleti değil” diyor. Halife ne demek o zaman, niye halife olmuş o zaman? İslam devleti olmaz olur mu? İslam devletiydi. Nasıl İslam devleti değil? Şeyhülislam var, şeyhülislama danışılarak iş yapılıyor. Şeyhülislamdan fetva alınıyor, nasıl İslam devleti olmuyor? Belanın niye geldiğini Allah bize gösteriyor. Müthiş samimiyetsizlik var. Sen İslam halifesisin, Darwinizm’i cayır cayır bütün Osmanlı’ya yayıyorsun. İman hakikatlerini yay, Kuran mucizelerini yay. Darwinizm’le niye milletin maneviyatını tahrip ediyorsun? Darwinizm nedir? Tesadüflere dayalı olarak kainatın var oluşunu anlatan teori. Her şey tesadüfle anlatılır. Allah’ı kökten reddeden, kabul etmeyen bir sistem.

 

Abdülhamit'in Gençlere Örnek Olacak Bir Yönü Yok. Hatalarının Olduğu Söylenmeli ki Yaptığı Yanlış Uygulamalar Başkaları Tarafından da Örnek Alınmasın

Adam ‘sigara içmesi evliyalığına zarar getirmez.’ diyor. Evliyalık hükmünü kim verdi bir kere onun kaynağını bulamadık. Yani vahiy gerekir bunun için. Evliya olduğuna kimin karar verdiğini onu bilmiyoruz Abdülhamit’in. De ki, ‘Osmanlı sultanıydı, günahı da var da sevabı da vardı, insandı. Allah günahlarını affetsin’ de, doğru konuş. Evliyaydı işte hanlar hanı sultanıydı, böyle bir şey yok. Osmanlı halifesi ama günahı da var, sevabı da var. Bir insan, abartmaya gerek yok. Gençlere örnek gösterilecek bir yönü yok. Örnek göstermeye kalkmayın. Örnek gösterirsen adam gider rakı içer, şarap içer efendim sigara içer, Darwinist olur, Darwinizm propagandası yapar. Bizi bambaşka bir şey zannetmiş bunlar benim anladığım. Tatlı tatlı ikna ettiklerini zannediyorlar. Çarkı da bayağı güzel döndürmüşler çaktırmadan. Panik oldular bu sefer arı kovanına çomak sokmuş gibi olduk. Bak günlerden beri yer yerinden oynuyor. Dürüst olsanıza kardeşim. İçki de içiyor, sigara içiyor Abdülhamit. Darwinist, Darwinist propaganda yapanlara madalya veriyor. Her yeri Darwinist yapmış. Ondan sonra da kesintisiz Darwinist eğitim devam ediyor. Şu ana kadar devam etmiş. Kendisinden sonra da Darwinist propaganda devam ettiğine dair kitapları yayınladık gördünüz. Darwinist o devirdeki kitapları gösterdik sonraki dönemi de gösterdik bir iki tane. Bu diyor sonraki dönemde, Abdülhamit’ten sonraki dönem diyor. Ne kadar samimiyetsiz izah. O dönemde yüzlerce Darwinist kitap basıldı ve yüzbinlerce nüshası Osmanlı'ya dağıtıldı.

 

PKK Hareketinin Kökeninde Darwinizm Yatıyor

Darwinist, materyalist eğitilmezse bunlar, iman hakikatleriyle, Kuran mucizeleriyle yetiştirilirse böyle olmaz bu adamlar. Yani çünkü eğitimle elde ediyorlar. Abdullah Öcalan da “Ben Allah’a, dine inanıyordum. Namazlarımı kılıyordum. Liseye geldim. Darwinist eğitim aldım. Darwin’in fikirlerini öğrenince lisede dinimi imanımı kaybettim. Allah’a inanmıyorum artık” diyor. Diğer solcuların da bütün ifadelerinde hep “Lisede dinimi, imanımı kaybettim” diyorlar. Yani bu hale getirmenin bir alemi yok milleti. Çaktırmadan, el altından bir sistem gidiyor. Bir yanlışlık var. Bir bozukluk var.

 

“Kuran’da Zaten Darwinizm Var” Diyorlar. Kuran’da Allah’ın İnkarı Olur mu?

Allah “Ben tesadüflerle kainatı yarattım” der mi? “Tesadüfen siz oldunuz” der mi? “Ben melekleri yarattım” diyor Allah. Melekler evrimle olmadığına göre, “cinleri yarattım” diyor. Cinler evrimle mi oluyor? Huriler var, gılmanlar var, vildanlar var. Bunlar nasıl oluyor? Allah’ın yaratmasıyla oluyor. Ayrıca Allah örnek de gösteriyor. “Bunun üzerine asasını bıraktı, bir de (ne görsünler) o, açıkça bir yılan oldu” (Şuara Suresi, 32) diyor. İsa Mesih “İznimle çamurdan kuş biçiminde (bir şeyi) oluşturuyordun da (yine) iznimle ona üfürdüğünde bir kuş oluyordu.” (Maide Suresi, 110) diyor. Bildiğin kuş, onun nesli de devam ediyor şu an o kuşun. Derhal oluş var. Sen ne diyorsun? “Tamamen tesadüfler. Çamurlu su vardır” diyor. “Çamurlu suda sıcak vardı, kimyasal maddeler vardı. Orada aminoasitler oldu tesadüfen. Sonra aminoasitler tesadüfen birleşti protein oldu” diyor. Bir kere proteinin tesadüfen olması bilimsel olarak imkansız. Bütün bilim adamları kabul ediyor yani mümkün değil, teknik olarak sıfır ihtimaldir. Hiçbir şekilde olmaz. Sonra da diyor ki “o proteinler bir araya geldi, gruplaştılar. Mesela sağ elli, sol elli proteinler var. Orada da bir düzen oldu” diyor. Yani “Milyonlarca mucize meydana geldi” diyor. “Tesadüfler sonucu canlı hücre oluştu” diyor. “Sonra o çoğaldı solucan oldu ama milyarlarca, trilyonlarca bozuk bedenler oluştu arada” diyor. “Yani bozuk hücreler oluştu. Bir tanesi onlardan sağlam kaldı oradan gelişti. Ondan sonra bir başkası.” Allah’ın böyle yarattığını söylüyor adam. Sen burada zaten direkt Darwinizm’i anlatıyorsun. Sen bizimle alay mı ediyorsun? Doğrudan tesadüflerle anlatıyorsun sen zaten. Allah’ın yaratmasında ani yaratma ve keskin yaratma var, düzgün yaratma var, mükemmel yaratma var. Böyle bir şey yok.

 

Önümüzdeki Yıllarda Yine Büyük Olaylar Olacak Ama Sonu Güzel Olacak İnşaAllah. Hiç Kimse Tedirgin Olmasın

Önümüzdeki günler güzel. Yani şöyle güzel, tabii çok zorlu ve büyük olaylar olacak bunu göreceksiniz. Yani ileriki yıllar güzel, yoksa bu yıl da, önümüzdeki yıl da tabii çok fazla büyük olayların olacağı yıllar. Yani kimsenin paniklemesine tedirgin olmasına falan gerek yok. Olacak olan olur zaten ama sonu hayırla bitecek. Cenab-ı Allah burayı imtihan yeri olarak yaratmış. Yoksa milletin çekiyle, senediyle, bilmem nesiyle uğraşacağı bir yer değil.

 

Abdülhamit Döneminde Osmanlı Donanması Haliç'e Hapsedildiği İçin Osmanlı Askerleri Çok Zor Durumda Kalmıştı

Abdülhamit döneminde mesela denizaltılar yapılıyor Haliç’ten hiç çıkarılmıyor, çürütülüyor. Oturmuş bize kafalama yapıyorlar. “Abdülhamit döneminde denizaltılar yapıldı” diyor övünüyor. Doğru. Nerde denizaltı? Haliç’te. Nasıl? Hapsedilmiş vaziyette, sonra çürüyor.  O kısmı anlatmıyor. Diyor ki; “Abdülhamit, karacı olduğunu biliyoruz” diyor. “Donanmaya ihtiyaç duymuyordu” diyor. Donanmaya ihtiyaç duymadı, ne oldu? Mısır, Tunus, Girit, Kıbrıs hepsi gitti. Donanmaya önem vermeyince işte bu. Bir de karacıysa 93 Harbi’ni Tuna Nehri’nde Rus ordusunu durduramadı, adamlar bastı geldi kaybettik, hani karacıydın? Abdülhamit’ten iki yıl sonra Trablusgarp Savaşı’nda donanmayı tamamen dağıttığı için Abdülhamit çürüttüğü için İtalyanlar Rodos dahil On İki Ada’yı çok kolay işgal ettiler. Atatürk dahil gönüllü savaşmaya giden askerler kara yoluyla ancak aylar sonra Libya’ya ulaşabildiler, aylar sonra donanma yok çünkü. Bunlardan bahsetmiyor, halkın karşısına çıkıp milleti bir şekilde ikna edeceklerini zannediyorlar.

1897’de Osmanlı, Yunan savaşı öncesinde halkı heyecanlandırmak için gösteri amaçlı Mesudiye zırhlısını çıkarıyorlar Haliç’ten, çürütmüşler ama zırhlının sekiz kazanından üçü infilak ediyor çürüdüğü için, sacları falan her şeyi çürümüş. Bak donanmayı ne hale getirmiş? Yine donanmadan Hamidiye’nin makine dairesi infilak ediyor o da suyla doluyor. Bunlar hep böyle halkı bu şekilde ikna etmişler ve felaket hep gizlenmiş.

 

Deccaliyet Tarih İçinde Sistemli Olarak İlerlemiş. İslam Aleminin Başında Halife Varken Darwinist Propaganda Yapılması Deccaliyetin Gücünü Gösteriyor

Bu tip olaylar insanların imtihanı için gerekiyor. Mesela hakikaten Abdülhamit dönemi oluyor, ondan sonraki dönemler oluyor mesela bir mucizedir açık açık Osmanlı topraklarında başta halife varken, İslam hakimken kerhaneler açılması, meyhaneler açılması, Darwinist propaganda yapılması İngiliz derin devletinin gücünü gösteriyor, deccaliyetin gücünü gösteriyor. Deccaliyetin nasıl Osmanlı’nın içine damarlarına kadar girdiğini gösteriyor. Abdülhamit buna güç yetirememiş olay bu, deccala güç yetirememiş, direnememiş. Deccaliyet sistemli olarak ilerlemiş. Deccaliyet elden ele geçen bir sistem yani bir deccal diğer deccale bırakır emaneti, öbürü ona bırakır, öbürü ona bırakır şu an bir moruğa bıraktılar, yaşlı bir İngiliz bir gözü sakat bir İngiliz’e bıraktılar son o, onunla bitecek. Adam manyetizma biliyor, sihir biliyor birçok özellik taşıyan bir mahluk öyle diyelim. Şu an İngiliz derin devletini yönetenlerin başında o var, elden ele şu ana kadar gelmiş. Nemrut’tan, Firavun’a, Firavun’dan işte Sezar’a devam ediyor.

 

(Albay Hasan Atilla Uğur, Rakka’ya operasyonun Türkiye’ye bir tuzak olduğunu belirterek şunları söyledi; “El Bab’ı mutlaka biz almalıyız ancak Amerika’nın teklif ettiği Rakka operasyonu bir tuzaktır. Rakka iki yüz elli kilometre aşağıda, savaşı lojistik kazanır. İkmalimiz lojistiğimiz yoksa orda boğuluruz. Esas bizim için bataklık Rakka’dır” dedi.)

Tabii askeri kurmay kafayla bakıyor demek ki Hoca, doğru söylüyor olabilir, bizim IŞİD’le işimiz yok, IŞİD bizi ilgilendirmez doğrudan biz PKK’yla muhatap olmalıyız. PKK orada yığılmış duruyor, iki yüz elli kilometre aşağıda gidip IŞİD’li arıyorsun bunun bir mantığı yok, buna hiç kimse bir açıklık getiremez. İt sürüsü gibi PKK doluşmuş dokuz yüz kilometre sınırımıza, dört yüz kilometre eninde, alanda domuz sürüsü gibi her yerde silahlı olarak tanksavarlarıyla, uçaksavarlarıyla doluşmuşlar, sen onları yok hükmünde görüp iki yüz elli kilometre, üç yüz kilometre aşağıda IŞİD’li aramaya kalkarsan bir acayip olur bu.

 

(Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Boris Johnson, beraberinde bir heyetle, 15 Temmuz günü yaşanan darbe girişimi sonrasında, Birleşik Krallık hükümetinin Türkiye ile dayanışmasını göstermek üzere yarın Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştireceğini duyurdu.)

Ortalık bayağı hızlanmış, bir yandan Chatham House’a çağırıyorlar bir yandan Tayyip Hoca ile ekipleri görüştürdüler. Bir yandan orada özel görüşme yaptılar. Şimdi kendileri geliyor. Lafı uzatmasınlar. Derin devleti istemiyoruz. İngiliz derin devletinin yüzyıllardan beri yaptığı pisliğin artık bitmesini istiyoruz. İnsanlığı rahat bırakacaklar. Zaten kıyamet yakın, rezillik yapmasınlar, güzel bir İslam anlayışı, sevgi dostluk kardeşlik hakim olsun. İnsanlar bir huzur içinde yaşasınlar. İsa Mesih (as)’i bir görelim, İmam Mehdi (as)’yi görelim, Allah çokça anılsın, din Allah’ın olsun her yerde, İslam son kere dünyaya hakim olsun, konu zaten bitiyor başka da yok. Arkasından kıyamet. Artık geriye doğru sayma başladı şu an. Onun için derin devletin yaptığı densizliklerin bir anlamı yok. En fazla diyebilir ki “Bize Hızır (as) söylüyor onun için yapıyoruz” falan diyebilirler. Biz de Mehdiyet kolu olarak zahire tabiyiz, bunu söylemekle mükellefiz. Onlar, “biz deccali desteklemeye mecburuz” diyorlar. Biz de Mehdi (as)’yi desteklemeye mecburuz.

 

Tek bir Hücreden Yaratılan İnsanların Farklı Farklı Amaçları Olması, Hepsinin Kendi Kaderine Boyun Eğmesi Bir Mucizedir. İmtihanın Sistemi Mükemmel

Hayret ya, her gün dikkatimi çekiyor. Hepimiz daha önce tek bir hücreydik. Küçük bir sperm, mikroskopta çok zor görülüyor yani gelişmiş bir mikroskopla bakıldığında böyle küçük bir sperm. Koskoca insan oluyor. Mesela benim hayatım hep İslam’ı savunmaya göre yaratılmış. Çok acayip. Sabahtan akşama kadar, tatiller bayramlar falan, hiç. Gördünüz nefessiz. Kırk, kırk beş yıldan beri hiç tatile gitmiyorum. Yarım gün bile bir tatilim yok. Beni hafakanlar basar, olacak iş değil. Yıllar önce, şimdi 61 yaşındayım. Yaklaşık herhalde 17 yaşında, 18 yaşında falan ağabeyimle Kuşadası’na gitmiştik bir kere tatile o kadar. Bunun dışında benim tatilim falan yok hiç. O yıllardan beri gece gündüz İslam için, Kuran için hizmet ederim kaderimde. Mesela bir kısmı da hayret ya, yine tek bir hücreden olan bir insan, bütün ömrünü münafıklığa veriyor. Münafıklarla yazışıyor, görüşüyor. Deliler gibi onlar için yazılar hazırlıyor 8 saat, 10 saatini onlara ayırıyor. Kendini riske atıyor, aşağılanmayı göze alıyor. Her türlü gerilimi göze alıyor, sağlığını sıhhatini kaybediyor. Ama köpek gibi münafıklara hizmet ediyor, küfre hizmet ediyor, bütün gücüyle ama. Delicesine. Kendini beğendirme, onlara yalakalık yapıyor. Onlar gibi yemek yemeye çalışıyor, onlar gibi giyinmek, onlar gibi gezinmek, onlar gibi konuşmak. Mesela onlar adice bir şey yazıyor, ona beğendi gönderiyor. Mesela küfür bir ifade oluyor ona da beğeni gönderiyor. Sırf adilik olsun. Mesela adamların homoseksüel, haysiyetsiz olması onu ilgilendirmiyor, köpek gibi onlara yalakalık yapıyor. Her türlü riski göze alıyor, gecesi yok gündüzü yok. Hayret ya, yine tek bir hücreden olmuş bu insan. Delice bir gayretle ama. Tam düzeldi diyorsun bakıyorsun yine adilik yapıyor yine onlara destek sağlıyor. Yani öyle sapık gibi, saplanmış. Küfür de öyle, adam dinsiz yahut imansız yahut İslam’a inanmayanlar. Adam bütün ömrünü Darwinizm’e veriyor. Zoruna ne oldu mübarek? İnanmadığı bir şeyi zorla savunuyor. Bak diyor ki, dine inanmıyor o bir profesör var, “Arkadaşıma sordum” diyor, “Sen eskiden Darwinizm’i anlatırdın, konferanslar verirdin falan ne oldu?” diyor. “Ben inanmıyorum” diyor. Ona da şaşırıyor soruyor, “Sen gerçekten inanıyor musun” diye. Bak şu hayata bak ya, adam gelmiş 70-80 yaşına, şu ızdıraba bak. Veyahut komünist solcu oluyor, millete böyle duygusal artistik hareketler yapıyor elini havaya kaldırıyor alkışlattırıyor, kalabalıklar onu alkışlıyor, böyle haki rengi kıyafetler giymiş adamlar, onun komünist olmasından iftihar ediyorlar. Onlara yaranmaya çalışıyor sürekli din aleyhinde bir şeyler konuşuyor, alkışlıyorlar. Sonunda bir hastane odasında can çekişerek ölüyor. Tam öleceği anda anlıyor Allah’ın var olduğunu, dini imanı her şeyi anlıyor ama artık çok geç, can boğazına gelmiş. İmtihanın sistemi mükemmel.

 

Gören Gözlerimiz Değil Ruhumuzdur

Çok net bir görüntü birisi tarafından sürekli seyrediliyor. Bakın dünyanın garipliğine ki bilim adamlarının da ne derece düşünceden uzak, gaflete de yakın bir ruh içerisinde olduklarını buradan anlıyoruz. “Şimdi size görmeyi anlatayım” diyor. “Göze ışık geliyor” diyor. “İşte ters dönüyor. Kör noktaya geliyor, oradan elektrik enerjisini götürüyor, beyne gidiyor. Görme merkezine gidiyor, orada da görüyoruz” diyor. Ya kardeşim, Allah aşkına aklını başına al. Sen o safhaya kadar görmeden bahsetmiyorsun. Kör bir sistemden bahsediyorsun. İnsanın iki gözü de kördür. Amadır insanın iki gözü de, net amadır, hiçbir şey görmez. Elektrik akımı götüren iki cihazdır bu, etten cihaz elektrik akımı oluşturur. Yani görmeye ait elektrik akımı oluşturduğu iddia edilir. Görmeye geldiği yer mercimek kadar bir şey, küçük. Ya kardeşim, oradaki elektriği karşısına geçip gören bir göz var. Tam renkli. Gözü olmadan görüyor. Asıl gören o. O görme mekanizmasını bana anlatacağına sen aradaki mekanizmayı anlatıyorsun. Ama gözü bana niye anlatıyorsun? Sen gören gözü bana anlat. Ama gözü bana anlatma, o zaten görmüyor. Onun bir işlevi yok. Beyne kadar, o görme merkezine kadar tamamen ama sistem. Hiç görmüyor. Görme merkezinde mercimek kadar yere gelen elektriği ruh, gözü olmadan görüyor ve tam renkli görüyor. Asıl göz bu. Bunu anlat bana, görme bu. “Onu geçelim” diyor. Kardeşim zaten anlattığın kısım görmeyle alakalı bir şey değil. Görme diyorsun sen değil mi? Görme işte göreni anlatmıyorsun ki sen? Yani gözü olmadan göreni bana anlatırsan görmeyi anlatmış olursun. Oraya kadar sen kör bir sistemden bahsediyorsun, ama bir sistemden bahsediyorsun. Kulak için de aynı sistem geçerli, sağırdır kulak. Kulak hiçbir şey duymaz. Beyne gittiği mekanizmada hiç çıt yoktur geldiği yerde, o işitme merkezi orası da öyle, mercimek kadar bir yer. Çıt yok, yani ölüm sessizliği vardır. Ama orada davul çalıyor içeride. O davulu dinleyen, kulaksız dinleyen kimdir? Bak, kulağı olmadan o davul sesini dinleyen kim? O müziği dinleyen kim onu bana anlat. Gerçek duyan o. Ondan bahis yok.

Bize her konuda yanlış bilgi veriyorlar. Darwinizm konusunda yanlış bilgi veriyorlar. Abdülhamit döneminde yanlış; görme, duyma, işitme, bunlar yanlış. Şimdi dünyanın yeriyle ilgili de bir açıklama yapacağız, şimdi onu araştırıyoruz. Yani fizik biliminin en son gelişmelerine göre o konularda da bize yanlış bilgi verdiklerini anlıyoruz. Bir de o konuya gireceğiz.

 

(Sputnik internet sitesi bugün yayınladığı tarihi bir belgede Sovyetler Birliği’nin ilk istihbarat servisi Çeka'nın Başkanı Feliks Dzerjinski'nin 1925 yılında İngiltere’nin Sovyetler Birliği’ne karşı Türkiye’yi tahrik etmek için milyonlar harcadığını anlatıyor. Belgeye göre İngiltere yapay isyanlar çıkarmak için uğraşıyor.)

İşte bak, dediğimizi de destekleyen Putin’in bir jesti. Şimdi Putin de bu İngiliz derin devletine karşı tavır alacak. Tayyip Hocam da alacak ve bütün dünyada fikren manevi bir ayaklanma olacak. Bir feveran olacak İngiliz derin devletine karşı. Yani dünyayı ezen, dünyayı mahveden bu mikroplara karşı -ki bir avuç mikrop bu- bütün dünyada manevi ayaklanma olacak. “Ve başına Mehdi geçer, tariki hak ve hakikate sevk eder” diyor. Bu büyük felakete, büyük oyuna bütün dünya çok sert karşılık verecek. Ama tabii kanunla hukukla akılcı ve bunların beş yüz yılık arşivleri yeryüzüne çıkacak. Bakın, beş yüz yıldan beri gizledikleri arşivleri, gizli o şeytani arşivleri yeryüzüne çıkacak ve bütün dünya bunların melanetini görecek. Deccalın imparatorluğu bitti, yerle bir olacak. Bunu göreceksiniz. Herkes kendi bildiği bilgiyi aktaracak. Bak, bizim aydınlarımız her gün birisi İngiliz derin devletine karşı artık isyan ediyor. Her gün gazetelerin ünlü köşe yazarları İngiliz derin devletini deşifre etmeye başladılar. Sayıları bak yirmiyi aştı şu an ve gittikçe sayı artıyor ve gittikçe de artacak. Rusya’da da artacak. Ama bu yıllar sürecek tabii, aylar yıllar sürecek. Sonunda müthiş bir feveran olacak, muazzam bir feveran ve yerle bir olacak İngiliz derin devleti.

 

Deccali Yaratan da Allah’tır. Batın Gözüyle Bakılınca Bambaşka Bir Şey Görünür

İşte Cenab-ı Allah, deccalı da yaratan Allah. Onlara o kadar büyük mabetler yaratan da Allah, şeytanla bağlantı kurmalarını sağlayan da Allah, Mehdi’sini onların üzerine salan da Allah. Batın gözüyle baktığında, ilmi batınla baktığında bambaşka bir şey görünür. Ama batın genellikle avama anlatılmaz. Yani havas ilmidir batın. Havasın, yani yüksek alimlerin ilimde rasih olanların, derinlik almış olan insanların bilmesi gereken bir ilim. Yani avama anlatırsan olmaz. Hatta Ebu Hureyre diyor; “Ben iki ilim dolu kap aldım Resulullah (sav)’den” diyor. “Birini size anlattım zahir ilmi” diyor. “Ama diğer ilmi anlatırsam” diyor. Eliyle boynunu işaret ediyor “bu kafa gider” diyor. Yani “beni öldürürsünüz” diyor. “O ilmi söylersem” diyor. İlmi batın. Resulullah (sav) ona anlatmış Ebu Hureyre’ye. Başka sahabelere de anlatmış. Hz. Ömer (ra)de biliyor batın ilmini. Hz. Ali (ra) biliyor. Hz. Ebubekir (ra) biliyor. Yani onlara batın ilmini anlatmış.

 

(İngiltere’de beş Müslüman genç İngiliz istihbaratına ajanlık yapmaları için şantaj ve tacize uğradıklarını belirterek suç duyurusunda bulundu. Müslüman gençler İngiliz ajanları tarafından havaalanında ve evlerinde taciz edildiklerini eğer kendileriyle işbirliği yapmazlarsa “Sizi terörist ilan ederiz. Adlarınızın yanına not düşürürüz ya da sınır dışı ederiz” şeklinde tehdit edildiklerini söylediler. MI6 ve yerel milletvekili Fred Thompson aleyhine polise resmi şikayette bulundular. Kendilerine yapılanların başka Müslümanların başına gelmemesi için böyle bir hukuki girişimde bulunduklarını söylediler.)

İşte bir de onların daha hiç teklif etmeden yalakalık yapmak için köpek gibi üstüne atlayan aşağılıklar var. Bak, bunlar mesela haysiyetli insanlarmış kabul etmemişler. Ama Pakistan’da, Hindistan’da, Türkiye’de, Ürdün’de öyle yalaka köpekler var. Daha adamlar kimliği çıkarmadan bunlar atlayıp adamların paçasına dolanıyorlar. Tabii çok fazla yalaka var.

 

1. Dünya Savaşı Sonrası Ortadoğu Chatham House’ta Belirlendi

30 Mayıs 1919’da Paris Majestik Otel’de Round Table (yuvarlak masa) toplantısı yapıldı. Katılımcılar arasında halen dünyayı yöneten büyük ailelerden John Rockefeller, John Morgan, Andrew Carnegie, Mayer Rothschild ve Cecil Rhodes. Amaç: 1. Dünya Savaşı sonrasında dünyaya yeni bir şekil vermekti. İsrail devletinin kuruluşuna öncülük eden Osmanlı’yı parçalayan Sykes Picot, mesela iyi İsrail devletinin kurulması, güzel o sevap ama Osmanlı’yı parçalamaları çok korkunç. Bu haritayı çizen ve Sevr’i yapan bu masa, yani Chatham House’tu o zaman, Chatham House. 1. Dünya Savaşı sonrası Ortadoğu Chatham House’ta belirlendi. Chatham House, bizimkiler sürekli gidiyor ya Chatham House’a, haritalar orada yapıldı, Chatham House’ta yapıldı.

 

İsa Mesih'in Faaliyetleri ile İlgili Yeni Bilgiler

“Hz. İsa (as) geldiği vakit herkes onun hakiki İsa Mesih olduğunu bilmesi lazım değildir” diyor Bediüzzaman. “İsa Mesih’in mukarreb ve havassı” yani seçkin talebeleri ve ona çok yakın olanlar. “nur-u iman ile İsa Mesih’i tanır. Yoksa bedahat derecesinde herkes Seyyidina İsa Mesih İbn-i Meryem’i tanıyamayacaktır” Nerede yazıyor? Mektubat, sayfa 60. O da işte bu Chatham House gibi antisi onun, tam karşısı bir sistemin içerisinde İsa Mesih de. Ama belki de Chatham House’un içinde talebeleri olabilir. Yani sızmış olabilirler. Mesela MI6’e sızmış olabilir İsa Mesih’in talebeleri ve birçok istihbarat kurum ve kuruluşuna ve Amerikan Ordusu’na sızmış olabilirler. Yani öyle olduğunu Risale-i Nur’dan anlıyoruz. Yakın bir gelecekte bunları göreceğiz.

Bediüzzaman diyor bak, “Askerce ve mektepçe ilmi ve maddi ordularına nispeten” diyor. “Bir dev yanında, dev gibi yapı yanında küçük bir çocuk kadar kalırlar” diyor. “Çok küçüktür” diyor “sayıları. Kemiyetlerinin azlığına işaret eder” diyor hadis. Yani bu nasıl olur? Ancak sızmayla olabilir. Belli ki Amerikan ordusuna, Amerikan istihbaratına, İngiliz istihbaratına ve İngiliz derin devletine sızacaklar. Geniş çaplı bir sızma olacak. İngiliz derin devletini içinden fethedecekler, bu anlaşılıyor. Ama kanlı bir olay değil İsa Mesih’in olayı, kansız. İsa Mesih’in kendi özelliğidir o. Kan dökmeden sevgiyle, ilimle, merhametle, akılla. Tabii bir mucize yönü de olacaktır. Bu şekilde kontrol altına alacak.

 

İngiliz Derin Devleti Kabadayılıktan Çok İyi Anlar. Cesaretten Çok İyi Anlar

Osmanlı hep çekingen davranmış. Bak Abdülhamit ne kadar çekingen görüyorsunuz değil mi? 5. Murat çekingen. Abdülaziz çekingen. Hep çekingen olmuşlar. Vahidettin de çok çekingen. Koydun mu oturttur kardeşim kanunla hukukla. Ne çekiniyorsun? Al Osmanlı’yı arkana ya Allah bismillah de dal. En fazla şehit olur. Zaten öyle de olsa vefat ediyorsun böyle de olsa. Şehit olarak değil mi? Şereftir.

Hep belaları bir avuç kabadayı halletmiştir, her zaman. Mesela bak bizim aslanımız 15 Temmuz’da o alçağa bir yiğitlik yaptı. Otuz kurşun yedi benim aslanım. Kabadayının şanı budur. Al kanlarla yere serildi. Bak delikanlılığın, kabadayılığın kitabını yazdı, ne kadar güzel. Anlı şanlı ahirete gitti. Böyledir, güzelliktir bu. Yiğitlik çok önemli. Mesela İngiliz derin devletine karşı İslam alemi eğer kabadayılık yapsaydı, yiğit yapsa çoktan bitmişti olay. Hep çekinmiş, hep korkmuşlar. Tabii istisnai vakalar var ama ağırlıklı olarak çok korkmuş, çekinmişler. Adam senin canına kastediyor kardeşim ne çekiniyorsun? İnceldiği yerden kopsun dersin. Gelin, ne yapıyorsanız yapın, görelim dersin.

 

Ekonominin Bozulmaması İçin Paranın Hareketlendirilmesi Gerekiyor. Kardeşlerimiz Özellikle Bu Dönemde Paralarını Yastık Altında Saklamasınlar

Bu İngilizlerin yönettiği, İngiliz derin devletinin geniş çapta etkisinde olan Moodys kredi notu kuruluşu, kredi notunu düşürdü Türkiye’de biliyorsunuz. Ekonominin bozulmaması için insanların paralarını yastık altına saklamaması gerekiyor. Para mutlaka hareketlendirilmesi gerekiyor. Yani evde para tutmasın kardeşlerimiz. Bankada olabilir yahut ticari işletmelerde olur, parayı mutlaka hareketlendirelim. Piyasayı şimdi durgunlaştırıp, ekonomik kriz çıkartmak istiyorlar Türkiye’de. Buna hiç kimse müsaade etmesin. Bu çok kötü bir oyun, çok uydurma bir oyun. Bu oyunu bozalım.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo