1991’DEKİ KÖRFEZ SAVAŞI’NDA İSRAİL’İN ROLÜ
Saddam Hüseyin, 1 Ağustos 1990 günü ani bir saldırıyla Kuveyt'i işgal etti. Böylece uluslararası bir kriz doğdu. Bu krizi körükleyen güçlerin başında ise İsrail geliyordu.
ABD'nin Kuveyt işgalinin hemen ardından takındığı anti-Irak söylemi en ısrarlı destekleyen ülkeydi. Hatta İsrailliler ABD'yi ılımlı bile buluyorlar, daha sert bir politika istiyorlardı. Amerikalı yazarlar Cockburn'lere göre; "İsrailliler, ABD'ye 'Saddam'ın gözünün yaşına bakmayın' mesajları yolluyorlardı." Öyleki İsrail Cumhurbaşkanı Haim Herzog, Amerikalılar'a nükleer silah kullanmalarını bile tavsiye etmişti. Öte yandan, ABD'deki İsrail lobisi de Irak'a karşı geniş kapsamlı bir saldırı düzenlenmesi için var gücüyle çalışıyordu. Tüm bu durum, Amerika'da, Irak'a karşı düzenlenmesi düşünülen saldırının gerçekte İsrail çıkarları adına planlandığı düşüncesini yaygınlaştırdı. Ünlü köşe yazarı Patrick Buchanan, bu düşünceyi, "Washington'da Irak'a karşı bir savaş açmamızı savunan yegane güç, İsrail ve onun buradaki 'ağlama duvarı' (yani lobisi)dir" diyerek özetliyordu.
İSRAİL’İN SADDAM’I KORKUNÇ GÖSTERME ÇABALARI
Öte yandan, İsrail konu hakkında ciddi bir propaganda kampanyası da başlatmıştı. Bu kampanya daha çok el altından yürütüldüğü için de, Mossad devreye girmişti. Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky, bu konuda önemli bilgiler aktarır. Ostrovsky'e göre, İsrail, Körfez Krizi'nin başlamasından bile çok daha önce Amerika ile Saddam'ı savaştırmak istiyordu. Öyleki, İsrail bu yöndeki planını İran-Irak Savaşı'nın hemen ardından uygulamaya koymuştu. Ostrovsky'nin yazdığına göre, Mossad'ın LAP-LohAma Psicologit (Psikolojik Savaş) bölümü, çeşitli dezinformasyonlarla (yalan haber) bu konuda etkili bir kampanya başlatmıştı. Saddam'ı tüm dünya barışına yönelik büyük bir tehdit olarak göstermeye yönelikti bu kampanya. Ostrovsky, şöyle diyor:
“Mossad liderleri, eğer Saddam'ı yeterince korkunç göstermeyi başarırlarsa ve onun Körfez petrolü için bir tehlike olduğu -ki Saddam daha önce bu konuda bir güvence olarak algılanıyordu- düşüncesini yerleştirebilirlerse, ABD ve müttefiklerini Saddam'a saldırtabileceklerini hesaplıyorlardı.” (Victor Ostrovsky, The Other Side of Deception, s. 254)
Siyonistler Saddam karşıtı propagandayı başlattıklarında, bölge halklarının güvenliğini değil, Siyonizmin çıkarlarını gözetiyorlardı. Bu nedenle, gerektiğinde Saddam gibi bir diktatörle iş birliği yapıyor, gerektiğinde onu iktidardan indirmek için amansız bir mücadele başlatıyorlardı. Oysa gerçekten Irak halkının ve bölgenin güvenliğini düşünenlerin asıl yapmaları gereken, Saddam'ı şiddet ve acımasızlığa yönelten ideolojiyi ve şartları çözümlemek ve bunların düzeltilmesi için çaba göstermekti. (İsrail’in Gizli Dünya Egemenliği Politikası, Harun Yahya, sf. 127)
Siyonistler ise sadece Saddam'ın devrilmesi ile ilgiliydiler ve bu konuda o denli kararlıydılar ki, 4 Aralık 1990 günü, İsrail Dışişleri Bakanı David Levy, Amerikan Büyükelçisi William Brown'ı diplomatik dille tehdit etmiş, ABD'nin "Körfez Krizi'nin başlangıcında verdiği tüm sözlerini tutmasını", yani Irak'a saldırmasını istemişti. Levy'e göre, eğer ABD Irak'a saldırmazsa, İsrail bu işi kendi başına gerçekleştirecekti. Ancak İsrail açısından savaşı ABD'ye yaptırmak ve de savaşın tümüyle dışında kalmak çok avantajlıydı. Nitekim öyle de oldu.