SADDAM’IN İSRAİL BAĞLANTISI
Siyonistler Saddam karşıtı propagandayı başlattıklarında, bölge halklarının güvenliğini değil, Siyonizmin çıkarlarını gözetiyorlardı. Bu nedenle, gerektiğinde Saddam gibi bir diktatörle iş birliği yapıyor, gerektiğinde onu iktidardan indirmek için amansız bir mücadele başlatıyorlardı.
Baas rejiminin kendisi, hiç bir zaman İsrail'e karşı bir tehdit oluşturmadı ve Arap-İsrail savaşlarına hiç bir ciddi katkıda bulunmadı. Saddam'ın önce el-Bekir'le paylaştığı sonra da tek başına yönettiği bu rejim, Arapların İsrail'e karşı birlik oldukları her durumda, bu birliğe aykırı hareket etti. Bu birliğin liderliği için Irak milliyetçiliği adına Mısır'la çekişmeye çalışırken, İsrail'in gözünde aslında belli ölçüde olumlu bir imaj elde ediyordu.
SADDAM’IN İSRAİL’E YARAYAN EYLEMLERİ
Eski Mossad ajanı Victor Ostrovsky, Körfez Savaşı'nın ardından kaleme aldığı ikinci kitabında, Saddam'ın Batı Kudüs'teki bu ilginç görüntüsünü tanımlarken, Irak diktatörünün İsrail tarafından iktidarda tutulmak istendiğini, çünkü "uluslararası politika açısından tümüyle akıl dışı" ve İsrail tarafından kullanılabilecek "faydalı bir aptallık yapmaya oldukça yatkın" olduğunu yazacaktı.
Saddam'ın kişisel kibir duygusu da İsrail'e yarayan eylemler doğuruyordu. Bunun bir örneği, Irak gizli servisinin, 1969 yılında FKÖ lideri Yaser Arafat'a karşı düzenlediği suikast girişimiydi. Bunun girişimin nedeni, Saddam'a göre, Arafat'ın kendisinden fazla popüler hale gelmesiydi. Arafat'ın el-Fetih örgütüne katılan ve İsraille savaşırken ölen Iyad Abdülkadir adlı Iraklı gencin Bağdat'taki cenaze töreni, Saddam'ı çok rahatsız etmişti. Törende Saddam ve Baas kelimeleri hiç anılmamış, ama sürekli FKÖ el-Fetih ve Arafat lehinde coşkulu tezahüratlar yapılmıştı. Kısa bir süre sonra Arafat, Filistin davasını anlatan uzun bir konuşma yaptı ve Irak'ın davaya yaptığı "büyük destek"ten hiç söz etmedi. Bu Saddam'ı sinirlendirmişti. Birkaç gün sonra, Arafat'ın arabasına patlayıcı dolu bir kamyon çarptı. FKÖ lideri suikastten kurtuldu ve olaydan sonra yaptığı açıklamada "Siyonist ajanlar" tarafından saldırıya uğradığını söyledi. Ancak kulislerde bombalı saldırının ardında Bağdat'ın olduğu biliniyordu.
SADDAM’IN SAHTE DİNDARLIĞI
Aslında tüm bunlar, Saddam'ın İslam ahlakına ne kadar aykırı bir tutum içinde olduğunu gösteriyordu. Saddam, etkisi altında kaldığı din dışı ideolojinin ve faşizan kültürün etkisiyle zalim ve acımasız bir karakter geliştirmişti. Tuzağına düştüğü bu akımlar onu, çıkarlarına uygun gördüğü durumda, İsrail'le ve Amerika'daki İsrail lobisiyle de iş birliği yapabilecek ve bu iş birliği gereğince masum insanların hayatına mal olacak kanlı savaşlar çıkarabilecek bir konuma getirmişti. Irak'ın 1980'de İran'a, 1990'da ise Kuveyt'e yaptığı saldırılar bu durumun birer örneği idi. Tüm bunları yaparken zaman zaman İslamiyet'e sığınmaya ve kendini dindar bir Müslüman gibi göstermeye çalışması ise, şüphe verici bir durumdu.