Sayın Adnan Oktar'ın 30 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 30 Eylül 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

50826

A9 TV, 30 Eylül 2016

 

Darwin'in Türk Milletine Olan Nefreti Avrupa'da Bir Çok Siyasetçiyi Hatta Osmanlı'daki Siyasetçileri Dahi Etkilemiştir

Allahsız, dinsiz, ateist yazarların kitapları eserleri basılıyor dağıtılıyor. Darwinist propaganda ta Hicaz’a kadar var, Libya’ya kadar var. Trenle, develerle zorunuza ne oldu? Bir yandan topraklar veriliyor, Girit veriliyor, Kars, Ardahan her yer veriliyor.

Mesela Abdülhamit döneminde Tıbbiye’de yetişen Abdullah Cevdet, Abdülhamit’in çok sıkı adamlarından. Tıbbiye’de öğrenciliği sırasında Darwinizm’le tanışıyor ve orada ateist oluyor adam Abdülhamit döneminde, Tıbbiye-i Şahane’de. Sonra Darwinist olup bütün Osmanlı alemini Darwinist yapmak için uğraşıyor.

Darwinizm’i ateizmi anlatan çok fazla kitap ve makale yazıyor. Yani Allah’ı inkar eden yazılar ve kitaplar hazırlıyor muazzam bir propaganda yapıyor. Abdullah Cevdet’i ödüllendiriyor Abdülhamit, Viyana elçiliğine atıyor. Abdülhamit’in de jurnalcilerinden birisi. Ama adamın tabii asıl yanlış yönü yoğun ateist propaganda yapması ve Abdülhamit’in buna göz yumması ve bunu görevlere getirmesi.

Lloyd George diyor ki: “Türkler insanlığın kanseridir. Kötü yönettikleri ülkelerin vücuduna sinsice yayılan ve her canlı dokuyu çürüten büyük bir ızdıraptır.”

Hepsi Abdülhamit döneminde Darwin’den etkilenmişler. Darwin’in o Türklere olan nefreti her yerde yayılmış bütün siyasetçilerde. Osmanlı siyasetçilerine de etki ettiğini görüyoruz. Çünkü Darwinist olunca zaten sosyal Darwinizm’i de savunuyor.

 

İngiliz Derin Devleti Yaklaşık 200 Yıldır Ortadoğu'da Akıl Almaz Katliam Yapmıştır. Ünlü Gladstone'un Katliam Dersleri Kitabı Vardır

Gladstone’nin kitabı var “Katliam Dersleri” diye kitap. Dostlarına dağıtıyor kitabı, Charles Darwin’e de veriyor “Nasıl olmuş?”, ondan da takdir alıyor “Katliam Dersleri”. Bak adamların kafayı görüyor musun? 200 yıl önce bu kafa, şu anda da aynı kafadalar.

 

Lozan Görüşmeleri Devam Ederken İngiltere, Musul Ve Kerkük'ü Defalarca Bombalamış, Köyleri Kasabaları Milis Kuvvetleriyle Yakıp Yıkmıştır

Bu, Lozan Anlaşması görüşmeleri yapılırken İngiliz derin devleti Musul ve Kerkük’ü hallaç pamuğu gibi atıyor. Havadan her yeri bombalıyor. İngiliz hava kuvvetleri vesilesiyle kentleri, kasabaları köyleri aralıksız nefes almadan bombalıyorlar. Amaçları da “Türklere destek oluyorsunuz siz” diyorlar. Yani gözdağı vermek amacıyla yapıyorlar. Binlerce Müslümanı şehit ediyorlar görüşmeler devam ederken. Daha görüşmelerin ikinci defa başlamasından hemen önce. Bu bombardımandan, İngiliz genelkurmayından bir kişi, başbakanlıktan bir kişi haberdar kimsenin haberi yok. İşte klasik derin devlet uygulaması. İngiliz parlamentosunun da haberi yok bombardımandan. Burada amaç Türkiye’nin istediği halk oylaması durumunda Türklerin lehine oy kullanacakların sayısını azaltmak. Bak bunun için binlerce Müslümanı, çoluğu-çocuğu şehit etmekten çekinmiyorlar. Yani derin devlet manyaklığı. Şimdi de aynısını yapıyorlar görüyorsunuz. Musul, Kerkük her yeri bombalıyorlar. Yine aynı adamlar devrede yine aynı çalışma.

 

Lozan Anlaşmasının Anlamı Türkiye'yi Tek Bir Oda İçinde Yaşamaya Razı Etmektir. Elimizden Zorla Haksızlıkla Topraklarımız Alındı

Sevr Anlaşması’na karşı Lozan tabii ki daha hayırlı daha faydalı bir anlaşma. Ama şimdi şöyle; adam senin evine geliyor, camını-çerçeveni her şeyini kırıyor yağmalıyor, evini de elinden alıyor. Sen geliyorsun adamları oradan çıkartmaya ikna ediyorsun, odanın içini düzeltiyorsun, diyorsun “bu tek odada ben kalabilir miyim?” “Tamam kal” diyorlar. “Öbür odalar?” “Onlar gitti” diyorlar. Lozan Anlaşması budur. Adam senin elinden bütün evi almış. Sen bir odada kalmayı onları ikna etmişsin, şu an o odada yaşıyoruz. Lozan Anlaşması’nın anlamı budur. Adamlar diyor ki: “O odayı da elinden alırdım, haline şükret” diyorlar. Yani kastedilen bu. Onun için Tayyip Hoca’ya şimdi karşı gelmelerinin nedeni o. Diyorlar “Lozan Anlaşması’na niye karşısın? İşte o odaya razı ol.” Tabii ki şu aşamada razıyız ama kabul etmiyoruz. Yani Lozan Anlaşması’nı kabul etmiyoruz. Bizim elimizden alınan bütün toprakların bize geri verilmesi lazım. Tapulu malımız bize ait. Çok büyük bir haksızlık yapıldı, zulüm yapıldı. Şimdi o toprakları geri isteriz diye korkuları var. Haklıyız.

 

Lozan, Atatürk'ün De İçine Sinmemiştir. General Mac Arthur'a Söylediği Sözler Önemlidir

Atatürk çok sağlam ülkücüdür. Bayağı kabadayı yiğit delikanlıdır. 1933 yılında Amerikan General  MacArthur, ünlü  MacArthur biliyorsunuz. “MacArthur sana bir şey söyleyeceğim” diyor “Allah izin verirse yaşarsam Musul, Kerkük, Kıbrıs, On İki Adalar’ı geri alacağım” diyor. “Selanik içinde olmak üzere Batı Trakya’yı yeniden Türkiye sınırları içine katacağım” diyor “Selanik’le beraber, bu benim ahtım” diyor. Şimdi bu Atatürk’ün güzel idealini gerçekleştirmek bize vecibe. Musul, Kerkük, Kıbrıs. Kıbrıs kısmen oldu sayılır. On İki Ada, On İki Adaların tapusu üstümüze. Yani direkt üstümüze bak hiçbir hukuki engel yok. Direkt gasp etme var. Yani sen kapıya arabanı bırakmışsın, geldiğinde hırsız çalmış, böyle. Tapusu üstümüze On İki Adaların. İnanılır gibi değil. 

Bu tabii Atatürk’ün ülküsü idealiydi. Haksız yere elimizden alındı. Tabii bunun biz savaşla kavgayla değil hukukla geri alacağız, inşaAllah, hukukla. Yani uluslararası hukukla diyeceğiz; “Buralar bizim toprağımız bize ait, tapusu üstümüze.” Selanik’in de tapusu üstümüze, elimizden alındı. Ama o insanlarla yine iç içe sevgiyle kardeşlikle. Gidip oraları fethedip o insanları oradan kovarak değil. Oralara bizim rahatça gitmemiz şeklinde, yani pasaportsuz vizesiz gitmemiz kastedilen budur. Yoksa tabii ki orada Rum kardeşlerimiz de olacak, kiliseler de olacak, sinagoglar da olacak, camiler de olacak herkes huzur içinde kardeşçe yaşayacak. Ama dürüst davranmaları lazım. Tapusu kimin üstüneyse “bu senin” diyeceksin. Onların yaşama hakkını elinden almak değil kastedilen orada olsunlar iftihar ederiz. Savaş da değil kastettiğim. Onları ikna ederek uluslararası hukukla.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dini eğitimin yozlaşmasının Osmanlı’nın çöküşünde etkisi olduğuna dair şöyle bir açıklaması oldu bugün. “Açık konuşuyorum Osmanlı’nın son dönemlerinde ülkenin en önemli ilim ve irfan kaynakları olan medreselerin yozlaşması büyük sıkıntıya yol açmıştır. Cumhuriyetle birlikte bunların toptan kaldırılması ise daha büyük bir kayba ve boşluğa neden olmuştur. Bugün dahi ilim ve irfan bakımından öne çıkan kişilerin önemli bir bölümünün bu vasıflarını geleneksel medrese eğitimine borçlu olduklarını görüyoruz. İmam hatipler, ilahiyat fakülteleri elbette çok önemli hizmetleri ifa ediyorlar ama eğitim gücü ve derinliği bakımından bu kurumların medrese geleneğinin binlerce yıllık birikimine henüz yetişemediği de ortadadır” dedi.)       

Tabii dolaylı yoldan anlatmak istemiş, yoksa medrese eğitimi bütün Irak’ta, Suriye’de var çok daha gelişmişi, daha mükemmeli, Afganistan’da çok daha mükemmeli var, Asya’da da mükemmeli var ama her yerde çökmüş vaziyette. Medrese eğitimi Mısır’da çok mükemmeldir Türkiye’ye kıyasla yani on misli, yüz misli daha iyidir. Ama Mısır’ı mahvolmaktan kurtaramadı. Gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı çöküşün ana sebeplerinden biridir, Darwinizm ve gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı. Çünkü Fas, Tunus, Cezayir hepsinde medreseler var, Libya’da en mükemmel medreseler orda, bilhassa Suriye medrese geleneğinin tam merkezidir, en mükemmel medrese eğitimi Suriye’dedir. En büyük alim hep Şam’dan çıkar, Şam alimleri. En büyük fitne de oradan çıktı, en büyük perişanlık oradan çıktı dolayısıyla onun bir anlamı yok. Ama Tayyip Hoca’nın demek istediği “Darwinist eğitim her yere sıçradı, materyalist eğitim her yere sıçradı. Medreselerimizi sardı. İmam hatipleri de sardı. Dolayısıyla Darwinist eğitimin çöküşü hızlandırdığını görüyoruz. Tedbir alalım” diyor. Ama bunu bu şekilde anlamak tabii kolay değil.

 

Allah Her Pozitif Gücün Karşısında Bir Negatif Güç Kurar. Derin Devletler Peygamberlerin Çıktığı Dönemlerin Negatif Gücüdür

Eskiden İngiliz derin devleti istediği gibi keyfini sürdürüyordu. İki yüz yıl kendini gizlemeyi başarmış. Kardeşim bu çok büyük rekor. Hatta üç yüz yıl. Yani muazzam bir yetenek. Böyle büyük bir yapılanmanın, böyle dünya derin devlet yapılanmasının kendini gizlemesi ve hiç bu konuda zaafa uğramamış. İlk defa rezil kepaze oluyor tarihinde. Üç yüz yıllık tarihinde İngiliz derin devleti ilk defa rezil kepaze oluyor. Derin devlet olmasa ne olurdu? İngiliz derin devleti olmasa ne olurdu? Mehdiyet olmazdı. İslam dünyaya hakim olmazdı. Müthiş bir atalet, gaflet olurdu. Gelenekçi İslam devam ederdi. Bayağı acılar içerisinde devam. Köklü değişiklikleri Allah böyle yapıyor işte. Derin devlet meydana getiriyor. Hz. Musa (as)’ı çıkaracağı vakit Firavun derin devletini kuruyor Allah önce. Mesela Hz. İbrahim (as)’i çıkaracağı vakit Nemrut derin devletini kuruyor. Mesela İsa Mesih (as) çıkacağı vakit Sezar Roma derin devletini kurduruyor Allah. Resulullah (sav)’ın zamanında da vardı Roma derin devleti. Şimdi Roma Londra’ya taşındı. Dünya derin devletinin merkezi. Eskiden hakikaten Roma’daydı. Derin devlet oradan yönetiliyordu. Şimdi Londra’ya taşıdılar. Neye yarayacak? Mehdi (as)’ın zuhuruna yarayacak. İsa Mesih’in çıkışına yarayacak. Allah’ın bunlara hiç ihtiyacı yok. Bunları Allah gübür gibi görür. Hiç değeri yok Allah için derin devletin. Çok alelade bir güç. Sıradan bir güç Allah için, yarattığı herhangi bir güç. Bütün kuvveti gücü Allah veriyor. Mehdisini çıkaracak normal karşılayacağız. Derin devlet yıkılacak onu da normal karşılayacağız. İsa Mesih’te de toplumsal bir heyecan meydana gelir ama normal karşılarlar. Bir miting heyecanı gibi heyecan olur. Toplu heyecan, o olur da. Ama şahsı açısından iman etme mecburiyeti olmadığı için. Yani Peygamber olarak iman etme mecburiyeti. Çünkü ümmetten birisi olarak geliyor. Peygamber görevi ile gelmiyor. Bir heyecan olur. Sandık da bulunacak kutsal sandık. O da bir heyecan. En az Mehdi (as) kadar o  da heyecan verecektir. Ve İsa Mesih (as) kadar heyecan verir kutsal sandığın bulunması. Bu piramitlerin altı üstü her yeri aranacak. Taşı toprağı hep sökülecek onların aranacak.

 

Piramitlerin Altı, Nemrut'un Mezarı Mehdiyet Döneminde Açılacak, İçinden Tarihi Emanetler Ortaya Çıkacak

Mısır’da kocaman bir heykel var biliyorsunuz. Ne adı? Sfenks. Bu piramitlerin yapımından daha eski biliyorsunuz onun yapımı. En eskisi odur. Sfenks’in içinde boş odalar var. Odaların içinde ne olduğu bilinmiyor. Girilmemiş. Koskoca taştan bir heykel içi kapatılmış. Ne olduğu bilinmiyor. O açılacak. Sfenks’in içinde dünyanın sırları var. Piramitler çaka çaka belge dolu altı üstü her yeri. İçleri odalarla dolu hiçbiri açılmadı. O odalar açılacak daha kimsenin el sürmediği yerlere girilecek. Nemrut harabeleri. Nemrut’un mezarı açılacak. Binlerce yıldan beri kapalı. Hiç açılmamış. Adam da felaket kurnaz. Dağın tepesine mezar yaptırıyor iri kayalarla. Şimdi bak kaç imparatorluk, kaç nesil geçmiş? Hepsi de bayağı yaman adamlar. Hiç kimse o mezarı açmaya yeltenememiş. Çünkü açmaya kalktıklarında bütün mezar üstlerine çökecek. Oraya giden adamlar sağ kalmaz. Çünkü altından aldın mı insanın üstüne yıkılıyor. Ne yapacaksın? Tepeden de indiremiyorsun. Yapacak hiçbir şey yok. Onun için beklemiş. Devlet gücü gerekiyor. Kim açacak? Yine Mehdi (as). Altında kocaman bir mason mabedi bulacağız bak ben söyleyeyim. Çünkü o devrin ünlü masonlarından Nemrut. Bahçesine koyduğu kayalar, taşlar, heykeller hepsi masonik. Dev bir Mason tapınağının içine gömülmüş. Yüzlerce, binlerce belge Hz. İbrahim (as) devrine ait. Bunları bulacağız, getireceğiz inşaAllah.

 

Bediüzzaman Abdülhamit'e Bir Çok Tavsiyede Bulunmuş, Ancak Bu Tavsiyelerinin Çoğu Dinlenmemiştir

Bediüzzaman, Abdülhamit’e o dönemde çok tavsiyede bulundu ama dinlemedi Abdülhamit. “Ömrü bakini Ömer-i Sani yolunda geçirdi” diyor. Ömer-i Sani, yani Ömer bin Abdülaziz. Onun gibi halife ol diyor. “Babadan oğula olmaz bu işler” diyor. “Hür iradeyle seçilmen lazım” diyor Abdülhamit’e.

Bira fabrikasının açılmasında Abdülhamit’in imzası var. Söylemek istemem ama adını anmayacağım o müessesenin açılmasında da, çalışma prensiplerinde de imzası var. Bunlardan vergi alan bütün sistemlerde imzası var Abdülhamit’in. İşte meyhane, tersane diyelim artık ne varsa. Kumar oynanmasıyla ilgili de Ziraat Bankası’nda zaten onun imzası olmadan olmaz.

Abdülhamit İslam Birliği’ni savunmamış. Yani ona ait bir ifadesi yok. Ben İslam’ı istiyorum, İttihad-ı İslam’ı istiyorum gibi bir şeyi yok. Çevresindekilerin de bu konuyu açmasını kabul etmiyor. İttihad-ı İslam’ı istiyorum diyebilen etrafında kimse yok. Zaten hep Darwinist adamlar. Ne kadar ateist yazar varsa kitapları piyasada o devirde. İstanbul’un fethinde kullanılan topları İngilizler çok gıcık oldukları için alıp İngiltere’ye götürdüler. “İstanbul’un fethine sebep oldu” diye. Fotoğrafı var alıp götürdükleri zamana ait.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER