A9 TV, 10 Ocak 2018
(AK Parti grubunda konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan isim vermeden Abdullah Gül ile ilgili açıklamalar geldi. Şunları söyledi Sayın Cumhurbaşkanı: “Geçmişte partimiz çatısı altında olup da bugün başka havalarda gezen hiç kimsenin partimizle ilgili söz söylemeye hakkı yoktur. Herkes ağzını açmadan önce nerede bulunduğuna dikkat etmelidir. Bunlar AK Parti olarak milletimizle birlikte verdiğimiz hayati mücadelede en küçük desteklerini görmediğimiz karşı saflarda siluetleri beliren kişilerdir. Bu beraberliği, bu dayanışmayı zedeleyenler bilsinler ki artık bu kervanın samimi yolcuları değildir. Bununla ilgili sesiniz çıkmayacak. Evet-hayır referandumu yapılıyor. Bakıyorsunuz birileri de hayır için kampanya yürütüyor kulislerde şurada burada. Şimdi de kendilerinde söz hakkı görüyorlar. Kusura bakmasınlar. Biz bu yola çıkarken ahdederek çıktık. Bu ahitle çıkarken sadakatin asıl olan bir kavram olduğunu bilerek çıktık. Bu trenden düşenler düştükleri yerde kalırlar. Siz hiç merak etmeyin, Türkiye’nin istiklali için hayatını ortaya koyarak çalışanlarla, dikensiz bahçelerde kendi ikbali için yollara düşenlerin farkını milletimiz çok iyi biliyor.”)
Tayyip Hocam tam taşı gediğine koymuş. Çok güzel konuşmuş. Samimiyetsizlik çok çirkin. Müslümanların güya güçsüz olduğu noktalardan istifadeyle atağa kalkmaya kalkmak gerçek bir Müslümana yakışmaz. Münafığa yakışır, münafığın vasfıdır. Ama gerçek bir Müslümana yakışmaz. Dolayısıyla çok şiddetle kaçınmak lazım o tip şeylerden.
(“Şirki nasıl anlarız?” izleyici sorusu)
Şirki, hemen insana verdiği sıkıntıdan da anlayabilirsin. İnsanda ruhi dengesizlik meydana getirir anında, boş bulunduğunda. Ama normal baktığında zaten kime güveniyorsun? “Falancaya güveniyorum” diyor. Allah’a, “yok” bu şirk. Veyahut malına güveniyor. Allah’a güveniyor musun? Yok, şirk. Yahut ilaca güveniyor, Allah’a güveniyor mu? Yok, o da şirk. Teknik olarak baktığında zaten anlarsın. Ama ayrıca ruha sıkıntı vermesinden de anlaşılır, ruh hemen alarm verir. Bak şirk sıkıntısı hemen insanı sarar. Oradan da anlayabilir. vücut, beyin akıl almaz rahatsız olur şirkten. Çünkü büyük bir yalandır şirk. Ruhun, vicdanın, bedenin asla kabul etmeyeceği bir hıyanettir Allah’a karşı hainliktir. Bütün gücün Allah’ın elinde olduğunu bildiğin halde bile bile yalan söylüyorsun. Hiçbir gücü olmayan bir şeyi Allah haline getiriyorsun haşa, bu olmaz.
MHP ile Ak Parti İttifakının Kürt Kardeşlerimiz Aleyhine Olacağı İddiasına Hiçbir Kardeşimiz Kanmasın. MHP Bir Irk Partisi Değildir. Milliyetçilik Anlayışı Hars Milliyetçiliğidir
Bir fitne konusu var ona çok dikkat etmek lazım. MHP ile AK Parti’nin ittifak etmesinin Kürt kardeşlerimizin aleyhine bir sistem olduğunu vurgulayan anlatımlar oluyor. Bu oyun, çok çirkin böyle bir şey yok. Milliyetçi Hareket Partisi saf ırk partisi değildir. “Türk’üm” diyen herkesi Türk gören, Ermeni’yi, Laz’ı, Çerkez’i, Kürt’ü, Türk’ü hepsini kardeş gören bir zihniyettir. Hars milliyetçisidir. Yani Atatürk milliyetçisidir. Dolayısıyla AK Parti’yle milliyetçilik anlayışları aynıdır. Kürt kardeşlerimizi de çok sever Milliyetçi Hareket Partisi. Diyarbakır’da on binlerce, yüz binlerce Kürt kardeşimiz Milliyetçi Hareket Partisi’nin saflarında aslan gibi mücadele veriyorlar. Mardin’de, Siirt’te her yerde ülkücüler vardır, hepsi de Kürt’tür. Kürt olmak şereftir, onurdur. Kürt, Laz, Çerkez, Türk hepsi Türk’tür, hepsi Türk milletidir. Dolayısıyla Kürt kardeşlerimizin aleyhine en ufak bir tavır, en ufak bir düşünce Milliyetçi Hareket Partisi’nde olmaz. AK Parti’de de hiç olmaz. Olmayacağı da malum, şu ana kadar da olmadı bundan sonra da olmayacaktır. Ama daha önce olanları söylüyorsanız onlar derin devlet elemanlarıydı, yani ülkücüyüm diyor ama laf beri gelsin yani. Öyle bir ülkücülüğü falan yok katil, klasik katil. Gidiyor solcuyu da öldürüyor, ülkücüyü de öldürüyor şehit ediyor, Müslümanı da şehit diyor. Psikopattılar onlar. O dönemde bütün Müslümanlara da saldırıyordu onlar. Müslümanları şehit ediyorlardı orada burada. Mesela çok fazla vaka var eğer incelenirse bakılırsa, o devirde dindar kişileri bombaladılar, kurşunladılar. Ülkücüleri de yine aynı şekilde, aynı elemanlar ülkücüleri vurdular. Ülkücü görünümlü ama ülkücüyü vuruyor. Silahlar aynı, aynı silahla yapıyorlardı. Dolayısıyla bunların hiçbiri ülkücü değil, derin devlet elemanıydı. Ülkücüleri böyle çirkin suçlamalarla töhmet altına almak hiç doğru değil çok ayıp. Biz kefiliz Milliyetçi Hareket Partisi’ne de AK Parti’ye de ve ülkücü gençliğe de. Tertemiz insanlar. Tek bir şikayeti olan olursa gelsin bize söylesin. Kesinlikle böyle düşünmesinler.
(Sayın Devlet Bahçeli meclisteki grup toplantısında şu açıklamaları yaptı: “Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminden geriye dönüş yok bu yol kapalı. Yeni sistemin hayatımıza mühür vurması ne Gül’ün, ne de Gandiliğe özenip Kandil’e tutunan Kılıçdaroğlu’nun harcı. Türkiye’nin mutabakata, milli beka ve hassasiyetlere dayanan bir hükümet sistemine ihtiyacı olduğunu en küçük siyasi çıkar ummaksızın ifade ve itiraf etmiştik. Bu nedenle Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bina edilmesini tavizsiz olarak destekledik. Bu destek ve katkımız açık açık söylüyorum 2019’da yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde de mutlaka devam edecektir. Hatta seçimlerle sınırlı kalmayacak, 2019’dan sonraki 5 yıl boyunca da yeni sistemin iyice kökleşmesi ve kalıcı hale gelmesi için milli ve tarihi sorumluluğumuz kapsamında süren işbirliğinin, doğacak ahlaki ittifakının gereğini gönül huzuruyla yapacağız. Muhalif partiler konfederasyonuna dönen CHP’yi yanına aldığı HDP, İP, TKP, MP, FETÖ, PKK ve diğer yedekleri de mesele yapmaz hiç kafaya takmayız. Biz millet ne diyor ona bakarız, tarih ne diyor ona dikkat kesiliriz. Türkiye’nin geleceğinin şuna buna peşkeş çekmeyiz çektirmeyiz.”)
Oradaki o hassas nokta, diyor ki bak “2019’dan sonra 5 yıl daha destekleyeceğiz” fitne kapısını o kadar mükemmel kapamış ki yani o kadar çaresiz bırakıyor ki bu açıklama, mükemmel. Mesela “2019’da destekleyeceğiz” der, “adam asıl ondan sonra bastırırız” der. Ama “5 yıl daha destekleyeceğiz” dedi mi adam bitti artık “benim takatim yok arkadaş” der. “Benim bu kadara takatim yok” der. Hakikaten AK Parti, MHP milli ve yerli duruş gerçekten böyle. Hakikaten bir de İngiliz derin devleti ekolü var, ta Abdülhamit döneminden beri akıl almaz kökleşmiş. İlk defa İngiliz derin devleti ekolüne karşı devlet çok esaslı bir karşılık veriyor ilk defa. Cumhuriyet tarihinde yok bu, ilk defa hesaplaşıyor şu an. Helal olsun, sonuna kadar yanındayız. Deccal tepeleninceye kadar desteğe bütün gücümüzle devam edeceğiz. Yol doğru, sistem de doğru. Sayın Kılıçdaroğlu’yla da konuşuruz konuşalım. O iyi bir insan aslında güzel bir insan. Muhalefet görevi de yapacak tabii. Muhalefetle ilgili konuşmalar da yapsın hiçbir mahsuru yok. Ama milli ve yerli duruşta AK Parti’ye destek olmasını sağlayabiliriz. AK Parti’yi desteklemesin Tayyip Hoca’yı desteklesinler, yerli ve milli görüşü. Yani İngiliz derin devletine karşı yapılan mücadelede desteklerini isteyeceğiz.
İnsan Bedeni Allah İle Bağlantıya Göre Yaratılmıştır. İnsan Nasıl Susuz Kaldığında Perişan Oluyorsa Allah ile Bağlantısı Kesildiğinde de Tüm Hücreler Hastalanır
Allah ile bağlantı kesildiğinde, insan bedeni Allah ile bağlantıya göre yaratılıyor. Mesela susuz olduğunda insan ne oluyor? Perişan oluyor, sıkıntı çekiyor, değil mi? Aç olduğunda da. Allah ile bağlantısı kesildiğinde de Allah ile bağlantıya göre yaratıldığı için ruhu hastalanır, hücreleri hastalanır, beden de hastalanır. Yani beden ölmek istiyor o zaman. Aslında depresyonun ana amacı ölümdür. Vücut kendini öldürmek istiyor, o da ilaçla ona karşı direniyor. Yani vücut yaşamak istemez. Allah’tan kopan her vücut ölmek ister. Bir an önce ölmek ister Allah esirgesin. İntiharların çoğunun sebebi de odur, Allah ile bağlantı kopmasıdır. Allah ile bağlantı koptu mu ölümü ister insan Allah esirgesin. Çünkü Allah hayat sebebidir, sen hayat sebebini ortadan kaldırıyorsun. Allah hayatın ta kendisidir. Saf sevgidir. Sen onu ortadan kaldırmaya kalkarsan kalbinde inanç olarak Allah insanı boğar.
(Suriye’nin dörtte birini işgal eden terör örgütü PYD-PKK, ABD’nin desteğiyle sözde ordu kurmaya ve YPG’lileri düzenli orduya çevirmeye hazırlanıyor. Yapılan habere göre ABD Savunma Bakanlığı, İstihbarat Teşkilatı CIA ve PYD-PKK’nın Kandil yapılanması 400 terör örgütü mensubuna verdiği eğitimi tamamladı. CIA eğitmenleri teorik ve teknik bilgiler sağlarken Pentagon’un hava indirme birimleriyle özel kuvvetleri Kandil’den gelen teröristlerle ortak silahlı eğitim verdi. Pentagon ve CIA söz konusu programda terör örgütünün 2014’te kurduğu YAT adlı sözde anti-terör birlikleriyle HAT ismi verilen sözde özel harekat unsurlarını genişletiyor. Özel eğitim alan 400 terörist HAT ve YAT isimli yapılara katıldı. CIA ve Pentagon yeni oluşum için PYD-PKK’ya son teknoloji telsiz dinleme istasyonu ve sinyal istihbarat ekipmanları transfer ediyor.)
Onu aylar önce, yıllar önce söyledik. Türkiye’nin yapacağını bak bir daha söylüyorum; Suriye hükümetini Türkiye tanısın, Suriye devletini tanısın. Katil falan, katil olmayan yok ki orada zaten. Suriye ile ittifak edip Rusya, Suriye, İran hatta bölge ülkeleri de katılır. Bir kere Suriye’nin bütünlüğünü korumak lazım. Dörtte biri ne demek? “Buradan hemen çıkın” dersin, ültimatom, “çıkmazsan savaş” bu kadar basit. Rusya Türkiye bastırdı mı darmadağın olurlar. Çünkü orada legal bir durum yok. Yani adamın ülkesini sen işgal etmişsin. Birleşmiş Milletler’e göre, uluslararası hukuka göre tam anlamıyla haklısın. Amerika’nın haklı olacak hiçbir yönü olmaz ama bunun bir an önce yapılması lazım. Türkiye ne yapıyor? Özgür Suriye Ordusu’yla ittifak ediyor onları destekliyor yani Suriye hükümetini yıkmak. Yıkmak değil ittifak etmek gerekiyor. O politikadan vazgeçmek gerekiyor. Özgür Suriye Ordusu da en azından geçici olarak Suriye ordusuyla birlikte hareket edip PKK’yı yok etmesi gerekir. Orada çok büyük bir hata var. O zaman Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’ydu “PYD silahlı örgüt değildir” dedi. HDP gibi bir siyasi parti olduğunu söyledi gözümüzün içine baka baka. Bu sefer de arkasından “PYD’nin elinde silah yok” dedi 20 Kasım 2015’te. Biz açık açık söyledik “bu terör örgütü” dedik “PKK aynısı” dedik.
(15 Temmuz’da çoğu yabancı 17 katılımcıyla Büyükada’da yapılan gizli toplantıda Henri Barkey ile ilgili detaylar çıktı. İsmi gizli tutulan Splendid Otel Müdürü’nün anlatımına göre toplantıya katılanların rezervasyonu mayıs ayında yapıldı. Otel Müdürü şunları söyledi; “İsminin Henri Barkey olduğunu öğrendiğim bey geldi internet kullanmak, canlı yayına bağlanmak zorunda olduğunu belirtip sessiz bir yer istedi. Resepsiyona ofisimi talep ederlerse açmalarını söyledim. 17:30 sıralarında otelden ayrıldım. Henri Barkey giderken resepsiyon bankosunun üzerine üstünde Pensilvanya yazan zil bıraktı. Zil, Adalar İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne teslim edildi.”)
Henri Barkey ile ilgili. Nasıl belli tehlike. Bak münafıklar da onun en sıkı adamıyla bağlantılı. İngiliz derin devletinin elemanı olan kişiyle bağlantılı. Görüyor musun hiç şaşmıyor münafık tiynet. Hayret edecek şey hepsinde aynı stil. Hep gayri milli olmak, gayri yerli olmak. Vatan haini olmak, vatan millet aleyhine faaliyet yapmak, İngiliz derin devletinin uşağı olmak. Hiç şaşmıyor hepsinde aynı karakter var.
(İran’daki yönetim karşıtı gösteriler konusunda ABD’yi suçlayan İran dini lideri Ayetullah Ali Hamaney, ABD Başkanı Donald Trump’ı hedef alarak “Akli dengesi yerinde olmayan bu adam, bunun cevapsız kalmayacağını bilmeli” dedi.)
Şimdi onu o şekilde neden konuşturuldu, kim konuşturdu ona bakmak lazım. Adamın deliliğiyle bunun alakası yok ki. Adam bayağı zeki, aklı başında. Bak “İran aleyhinde konuş” diyorlar. Adamı esir aldılar şu an. Adam esir oldu. Bak ben dedim ki direnebilecek mi, direnemeyecek mi bakalım dedim. Esir oldu. Normalde Rusya yanlısı ve İran yanlısı Trump. Ama ne oldu? Rusya karşıtı demeç istiyorlar. Rusya ile savaş istiyorlar ve İran karşıtı demeç istiyorlar. O da o demeçleri bol bol söylüyor. Konu bu. Trump’ın deliliğiyle falan alakası yok. Adamda hiçbir şey yok. İngiliz derin devleti adamı ele geçirdi. Zaten ailesinden başka çevresi yok. Adam sahipsiz. En fazla on tane dostu vardır, on. En fazla on kişidir. Adamı ele geçirdiler konu bu. Dolayısıyla Trump’ı bir analize etmesi gerekiyor. Başına da homoseksüel adamı diktiler adam yılışıyor ona uygun tavır gösterdi. Getirdiler büstü de şak önüne koydular. Bak bu görülmüş şey değil. Şimdi Tayyip Hoca’nın önüne getirseler o büstü koysalar anlamı ne olur? Türkiye gitti anlamına gelir. Değil mi? Şimdi bir düşünün. Tayyip Hoca’nın sarayına geliyor adam elinde büstle kafayı getirip tak masasının üstüne koyuyor. Tayyip Hoca da çıtını çıkartmıyor. Ne olur? Türkiye gitti. Bu, teslim almanın imzasıdır. Yani Churchill’in heykelini getirip önüne koyduğunda seni teslim aldım anlamına geliyor. Şu an o gariban adam teslim olmuş durumda. Bak üç kişi çıktı “tecavüz etti” dediler. Öbürü de dolandırıcılıkla falan iddia ediyor. Şimdi de homoseksüelleri çıkaracaklar. Dolayısıyla adamı köşeye sıkıştıracaklar. Hapse de atabilirler çok rahat. “Kızıyla cinsel ilişkiye giriyor” diyorlar adama. Adam korktu. Adam bilse hiç cumhurbaşkanlığı başkanlık aklının ucundan bile geçmezdi.
(“Müşteri her zaman haklıdır lafı ne kadar doğru?” izleyici sorusu)
Tabii esnaf her zaman müşterilerine karşı ılımlı olmak durumunda. Çünkü karşısına alması tehlikeli olur. Ama bu tabii acı bir olay. Şöyle ki, adam terslik yapsa bile alttan alması gerekiyor. Çünkü alttan almazsa gidiyor adam diyor ki “falanca yerde dükkan var ya” ee “sakın oradan alış veriş yapma” ona da gidiyor “sakın alış veriş yapma” daha da olmazsa iftira atıyor. Başına bela olmaması için diyorlar bir slogan çıkartmışlar “Müşteri daima haklıdır.” Böyle bir şey olmaz. Müşteri de haklıdır esnaf da haklıdır. Arkadaş ve kardeş olarak birbirlerini tamamlamaları gerekir. Yazık günah değil mi? Akşama kadar adam orda ayakta dikiliyor. Asıl ona haklısın demek gerekir. Daima esnaf haklıdır normalde. Ezilen o, zorda olan o. Çalışan, gayret eden o. Dolayısıyla o yanlış bir mantık.
(Suriye'de kurulacak PKK devletini tanımaya hazırlanan ABD Rakka'yı başkent olarak belirledi. PKK'lı isimlerden 9 bakanlık için terör örgütü ile mutabakata varan ABD, Rakka'ya sivil uçuşlar için yeni havalimanı inşa edecek.)
Kardeşim bunun neyini seyrediyorlar. Suriye seyrediyor, Rusya seyrediyor, Türkiye seyrediyor. İnanılır gibi değil neyini seyrediyorlar? Adamın devletinin üzerine devlet kuruluyor. Bir kere Suriye devletini tanımak lazım ki, bu legal meşru olsun. Şimdi sen, Suriye devletini tanımazsan, hükümeti tanımazsan, adam diyor ki, “ben de tanımıyorum işte burada devlet kuruyorum” diyor. Ne diyeceksin adama? Ama biz Suriye devletini tanırsak, hükümeti tanırsak, başını tanırsak orada bulunmaları suç olur. Birleşmiş Milletler’den karar çıkarılır, böyle bir işgal var savunma meşrudur diye Türkiye paldır küldür girer. Rusya girer, İran girer kazır atarsın. Ama şu an ne yapıyorsun sen? Özgür Suriye Ordusu ile beraber Suriye devletini yıkmaya çalışıyorsun. Suriye hükümetini yıkmaya çalışıyorsun. O ne yapıyor? “Ben de yıkmaya çalışıyorum hep beraber yıkıyoruz zaten” diyor, “hep birlikte yıkıyoruz” diyor. Bizim Özgür Suriye Ordusunu desteklememiz derhal durdurulması lazım bu çok yanlış. Özgür Suriye Ordusu ile derhal Suriye Ordusu’yla işbirliği yapıp birlikte PKK'ya karşı tavır alması lazım. PKK'yı Türkiye, Rusya birleşip, İran birleşip hemen yok etmesi lazım. Derhal bölgeden sürmeleri lazım derhal. Bunu biz dilekçe halinde hem başbakanlığa sunalım, hem cumhurbaşkanlığına sunalım yani olay vahim. Bekletilecek bir şey yok. Herhalde Cumhurbaşkanını oradan vurmaya çalışıyorlar, diyorlar ki işte “adam katil sen onunla mı anlaşacaksın?” Niye Amerika ile anlaşıyorsun o zaman, niye Rusya ile anlaşıyorsun, niye İran ile anlaşıyorsun orada katiller yok mu? Orada da var.
(“Deccal bir insan mı yoksa temsili bir isim mi?” izleyici sorusu)
Bu Mehdiyet gibi elden ele geçer. Deccaliyet de elden ele geçer. Bundan evvel kimse deccal, o ona verir, o ona verir, o ona verir en son İngiliz derin devletinde kalır deccaliyet. O yıkılsa o başkasına verir. Nitekim yıkılacak o bakın deccaliyeti başka bir topluluğa teslim edecekler, başka bir topluluğa teslim edecekler. Yecüc Mecüc’e teslim edecekler. Yecüc ve Mecüc’e teslim edilecek, onlardan çıkıyor derin devlet. Bozulma döneminde. Zaten şu an yıkılacak derin devlet kalmayacak, İngiliz derin devleti kalmıyor. Kalmayacak böyle devam edecek sonra o nüve, gizli nüve devam ediyor. Onu, o kirli emaneti Yecüc Mecüc’e teslim edecekler. Derin devlet ne demekmiş insanlara onlar gösterecek. Akıl almaz katliam yapacaklar. Sonra bir darbe daha oluyor, 1543 gibi bir darbe daha. O zaman bir daha el değiştiriyor derin devlet. Bu son el değiştirmesi ondan sonra facia.
(Rusya, İran ve Türkiye’nin garantörü olduğu Astana süreci çerçevesinde çatışmazdık bölgesi ilan edilen İdlib’de Esad rejiminin ihlalleri üzerine Rusya ve İran Büyükelçileri Dışişlerine çağırıldı. Dışişleri Bakanlığı rejim birliklerinin İdlib gerginliğini azaltma bölgesinin Güneydoğu’sunda bir süredir yürüttüğü kara harekatı çerçevesinde son günlerde sınırları ihlal ederek bölge içinde kalan bazı yerleşim birimlerinin kontrolünü ele geçirdiğini açıkladı.)
Türkiye’nin ciddi bir hatası var. Suriye hükümetini tanımıyor, Teröristler de tanımıyor, oradakiler de tanımıyor. Amerika da tanımıyor. Suriye devleti diye bir devlet yok adamların gözünde. Şimdi böyle olunca oranın yağma edilmesi legal hale gelir. Yağma edilmesi legal hale gelir. PKK orada çok rahat devlet kurar adam diyor ki “devlet yok ortada” diyor “Türkiye de karşı herkes karşı. Ben de burada kendim bir devlet kurdum” diyor. Amerika’ya karşı sözümüz de olmaz o zaman. Ama Esad’ı getirsinler Atina’ya Tayyip Hocam gitsin, Putin gelsin herkes gelsin. “Arkadaş senin devletini işgal etmişler bunları temizlemek istiyor musun?” “Evet.” “O zaman biz de sana yardım edeceğiz. Bize yetki ver” desinler. “Türkiye’yi istiyorum” diyecek. “Rusya’yı istiyorum. İran’ı istiyorum gelin hep beraber kazıyalım” desin. Özgür Suriye Ordusu da lağvedilsin. Suriye ordusuna iltihak etsin kazıyalım bitirelim. Sonra kendi aramızda anlaşırız. Bu şekilde olmaz.
Kadınları Hizaya Getirmek Mantığı Hem Darwinizm’de Hem de Gelenekçi Ortodoks Sistemde Var. Darwinizm Kadınları Köpekten Biraz Daha İyi Hayvanla İnsan Arası Bir Varlık Olarak Görüyor
Darwinist sistem de ona göre ayarlanmış. Bak adam ne diyor? “Bir köpekten daha iyi” diyor, Darwin kadın için. Kadınlar hakkında soruyorlar, “bir köpekten daha iyi olur” diyor “ama vasfını söyleyeyim” diyor. “Bir hayvan” diyor. Yani “Kadın bir hayvandır, ama daha evrimi devam ediyor” diyor ama “İnsan, insandır” diyor.” Evrimini bitirmiş oluyor; ama o evrimin yarı basamağında. Daha yüzde 50 gelişmiş” diyor, yani “hayvanlığı yüzde 50 duruyor” diyor. “İnsanlığa doğru da yüzde 50 geçiş yapmış ama daha hayvanla insan arası bir şey” diyor. “Ama köpekten daha iyi olur” diyor. Şimdi bu durumda adamı sen delirtmiş oluyorsun. Adama koz veriyorsun. İdeolojik koz bu. Sola bir koz bu. Şimdi sağa ne yapıyorsun? O da diyor ki, “yarım” diyor. “Buçuktur” diyor “buçuk.” “Peki nedir?” diyorsun. “Yani yarı yarıya hayvan, yarı yarıya insan.” Hayret, aynı ifade. Onlar da aynı inançtalar ve “cehennem hep kadınlarla dolacak” diyor. “Dünyadaki en uğursuz varlık kadındır” diyor. “En büyük fitne de kadındır” diyor. “Ümmete bırakılan en büyük bela da kadındır” diyor. Yatır da boğ bari artık yani herhalde ona kalmış. Boğacak herhalde. Boğmaya da kalkarsan biz de tabii senin elini kırarız. Yani bir boğmadığı kalmış. Yani öldürecek artık. Bak diyor ki “eşek, domuz, kadın namazı bozar.” Başka bir şeyde yine diyor ki diyor “domuz, Yahudi, kadın.” Neyden nefret ediyorlarsa onu sayıyor adam ve bak “dünyadaki en uğursuz varlıktır” diyor. Bak, “uğursuz varlık arıyorsan kadındır” diyor. “Kadında arayacaksın uğursuzluğu” diyor ve “cehennemin yüzde 99'unu onlar dolduracak” diyor. Kardeşim senin bir boğmadığın kalmış. Altına alıp boğmadığın kalmış yani. Nitekim de öldürüyorlar görüyorsunuz. Bak, sol da sağ da ittifak halinde bu konuda. Yani kadının hayvan olduğu konusunda ittifak halindeler. Her yerde aşağılamaya kalkıyor adam. Ondan sonra hizaya getirmeye kalkıyor. Kahyası çok, anlattım ya. Babası, anası, 10 yaşında ufak oğlan evdeki yani artık daha 7 yaşında, o bile ablasına yumruk vuruyor. Tabii ya, ekmek bıçağıyla falan ablasının üstüne yürüyor. Daha 10 yaşında çocuk. Yeğenleri, halası, dayısı.
(“FETÖ tekrar güçlenir mi?” izleyici sorusu)
FETÖ milletin değerlerine çok zıt. Nurculuk olarak olsaydı güçlenirdi. Risale-i Nur’a dayalı olarak olsa çoktan Türkiye almıştı. Üç-beş yıl daha beklese alırdı bitirirdi. Ama gitmiş İngiliz derin devletinin kucağına oturmuş deccale tabi olmuş durumda yani dini imanı reddetmiş, Darwinizm’i kabul etmiş, materyalizmi kabul etmiş, komünist kafayı kabul etmiş, homoseksüelliği kabul etmiş, Rumiliği kabul etmiş. Müslümanlığın bir baş etrafında toplanmasını reddeden, İttihad-ı İslam’ı reddeden, İslam’ı sadece kabuk olarak gören, sadece adı Müslümanlık olan bir inanca çevirmek istemişler. Şeytan bunları mahvetmiş. Dolayısıyla bundan sonra, Kuran’ı reddediyor ayetleri açıkça. Fethullah Gülen alenen reddediyor Kuran’ı. Dolayısıyla FETÖ’nün bir daha toparlanması milletin kabul etmesi mümkün değil. İmana dayalı bir hareket değil. Çünkü münafıkane bir hareket. Biz o zaman bilmiyorduk, herkes destekliyordu. Hükümet de destekliyordu, iyi niyetliydi. Risale-i Nur okurlar, Müslümandırlar. Her yerde olsunlar dedik. Şeytan teslim olduklarını anlamadık. Deccalin bunları esir aldığını anlamadık. Deccalin de farkına varamadık biz. İngiliz derin devletinin içerisine yuvalandığını da farkına varamadık. O Çiyan kanalıyla farkına vardık İngiliz derin devletinin. Ondan sonra FETÖ’nin ve PKK’nın hepsinin aynı yere bağlı olduğunu anladık. Oyunu sonra fark ettik.
(“Sürekli Allah’ın lehinde nasıl düşünebiliriz?” izleyici sorusu)
Zaten imtihanın aslı esası odur. Allah bir kere delilleri çok güçlü yaratıyor Kendi varlığını alenen ve açık yaratıyor. Sonra da onları kuşkuya düşürecek şeyleri de yaratıyor. Mesela çocuklar ölüyor, insanlar ölüyor. Mesela dizi ağrıyor, dişi ağrıyor. Onlar da karşı deliller olmuş oluyor. Allah “şimdi düşün” diyor. “Beni seviyorsan bak” diyor. Ama Allah’ın sanatı bir bakıyoruz trilyonlarca, katrilyonlarca. Karşı delil ne? Görüntü. Eğer o karşı görüntüye mağlup olan varsa, o ruhu olmayanlar oluyor. Çünkü aklı başında olan adamı cayır cayır yaksan fırında yine Allah’tan vazgeçmez. Yani mümkün değil görüyor çünkü Allah’ın varlığını nasıl vazgeçsin? Aklını nereye koysun? Allah’ın varlığı açık. Fırında cayır cayır yansa bile vazgeçmez. Öyle bir şey olmaz. Ne yaparsan yap. Etlerini lime lime doğra yine vazgeçmez. İmkansız ama imanı zayıf olan değil de ruhu olmuyor. Diyorsun ki, “trilyonlarca delil var” “tamam” diyor. “Ama bu çocuk öldü” diyor. “Ben Allah’ı inkar ettim” diyor. Çünkü niye? Ruhu yok, ölü. O kadar delil. Kardeşim sen milyonlarca, katrilyonlarca kapıdan saraya giriyorsun. Bir kapıdan girememişsin. “O zaman ben giremiyorum hiçbir yerden.” Milyonlarca yerden o saraya girdiğine göre. Bir yerden giremiyorsun. O da sebebini bilmiyorsun. Giriş şeklini bilmediğin için giremiyorsun. Giremeyeceğinden de değil. Nasıl inkar edersin?