A9 TV, 9 Temmuz 2017
(Bitlis’in Tatvan-Hizan karayoluna PKK’lı teröristlerce tuzaklanan el yapımı patlayıcının infilak etmesi sonucu 2 askerimiz şehit oldu, 1 vatandaşımız yaralandı. Patlamanın ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı. Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde PKK’lı teröristlerce iş makinelerini taşıyan konvoya düzenlenen saldırıda ise 4 kişi şehit oldu, 1 kişi yaralandı.)
İki kabadayıyı da tebrik ediyoruz. Allah şehadetlerini makbul etsin, kabul etsin. Allah annelerine babalarına uzun ömür sabr-ı cemil nasip etsin. Dünyaya zaten şehit olmaya gelmişler, görevlerini yapıp gitmişler. Buraya geliş amaçları şehadet, onun için geliyorlar, onun için yaratılmış. Görevini yapınca gider. Herkes gidecek ama onların gidişi sağlam gidiş, güzel bir gidiş, o yüzden imreniyoruz. Allah bütün ümmeti Muhammed’in imrendiği bu güzelliği bize de nasip etsin.
(Dün gece CNN TÜRK’te evrim konusu konuşuldu. Profesör Sinan Canan, Doç. Sultan Tarlacı evrimi anlatırken özellikle ‘rastlantısallık’ kelimesini kullanırken ödlerinin koptuğunu söylediler. Rastlantı kelimesinin yerine ‘biyolojik donanım kodlu bazı değişimler’ ifadesini ve ‘programlı rastlantı’ kelimelerini kullandı. Açıklamaları şöyle: “Bir canlı türünün yeni bir biyolojik özellik kazanmasının altında bildiğimiz kadarıyla şu yatıyor; bazı özellikler bunlar kesinlikle rastgele olmayan süreçlerle yani biyolojik donanıma kodlu bazı değişimlerle değişiyor. Biyolojik olarak değişim programlı rastlantısallıkla oluyor. Burada tehlikeli bir kelime kullandım; rastlantısal kelimesi. Programlı rastlantısalı özellikle kullanıyorum. Rastlantı derken ödümüz kopuyor çok tepki alıyor. Ben bunu dini hassasiyetlerle dinleyenler için şunu söyleyeyim; Allah’ın yarattığı evrende rastlantısal diye bir şey olamaz ne olursa olsun. Her zerre ilimle hareket ettiği için. Ne olmuşsa zaten bir emirle olmuştur. Bizim işimiz nasıl olduğunu anlamaya çalışmak” dedi.)
Güzel. Demek ki şuursuz bir olay yok. Her şeyi bir üstün, güçlü, her şeye hakim Allah yaratıyor. Nezaketiyle onu anlatmışlar. Güzel. Demek ki faydalı oluyoruz. ‘Programlı rastlantısallık’ diyor öyle mi? Şimdi, programlı demek ne demek? “Bir güç bir program yapmış” diyor. O zaman rastlantı lafını kaldır koç yiğit. Programlıysa planlayan var demektir. Yani “Allah yarattı” diyorsunuz.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan G 20’de bir gazetecinin, Türkiye’de düşünce suçundan hapiste olan gazetecileri sorması üzerine şunları söyledi: “Ben şiir okuduğum için cezaevine girmiş bir kişiyim. Fikir özgürlüğünü gayet iyi bilirim. Ama siz benim şiir okuduğum için hapse girdiğimi bilmiyorsunuz. Bilseydiniz bu soruyu bana sormazdınız. Fikir özgürlüğü konusunda hassasım. Şunu da özellikle bilmenizi istiyorum. Bir basın mensubu olarak tanıdıklarınızın büyük çoğunluğu teröre yardım ve yataklık eden kişilerdir.”)
Güzel konuşmuş. Tayyip Hocam yaman delikanlı, aklı başında. Türkiye’nin dik başlı olmasını sağlıyor, iyi gidiyor. Ama kaliteye önem versin Tayyip Hocam. Kalite çok önemli, en hayati konu odur dünyada, kalitedir. Türkiye’nin kaliteye ihtiyacı var. O konunun üstüne gitsin, mutlaka bir bakanlık oluşturulsun. Kalite sanat bakanlığı çok etkileyici olur, gelişir devamı gelir. O bir adını koysun bu işin arkası gelecek.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin G 20 zirvesinde bir saat süren ikili bir görüşme gerçekleştirdi. Zirvede Putin’in Erdoğan’a hitaben söylediği “Sayın Cumhurbaşkanı, büyük ölçüde sizin duruşunuz sayesinde Suriye’deki durumu iyiye doğru değiştirmek mümkün oldu. Bu süre içinde terörist oluşumlara büyük darbe indirildi ve çözüm süreci ciddi biçimde ilerledi” sözleri damga vurdu. Putin ayrıca “Sizin ve tüm meslektaşlarınızın duruşunu, müzakere sürecindeki tüm partnerlerimizin duruşunu takdir ediyoruz” dedi.)
Önce Türkiye’yi başka türlü yola çekmek istediler. Tayyip Hoca oyunu anladı, doğrudan Suriye’nin bütünlüğünü savunan, karşı tarafın oyununu bozan bir politika izledi. Ondan sonra zaten adamlar delirdiler. Ondan sonra darbeyle falan devirmeye kalktılar. Çünkü dayatma yaptı onlar. Tayip Hoca bunları idare etmek için dedi ki, “Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanıyım” dedi. İşte “Çözüm sürecine de taraftarım” falan gibi konuştu bunları bir süre idare etti. Ama bunlar böyle azgınlaşmaya başlayınca Tayyip Hoca direkt tavrını koydu. Tavrını ortaya koyunca İngiliz derin devletinin klasik yöntemidir, laf-söz dinlemediğini anladıklarında ya suikast yaparlar ya darbe yaparlar. Acemice ve ahmakça bir darbe yaptılar, ellerine yüzlerine bulaştırıp rezil kepaze oldular. Tayyip Hocam’ın konumunu daha sağlama almasını sağladılar. Kendi oyunlarına kendileri düştü aslında. Şu an çaresizlik içinde kıvranıyorlar. Millet desteği de var. Ama aslında en çok şaşırdıkları; her şey başarısız oluyor, ne yapsalar başarısız oluyor. Bunun nedeni Mehdiyet’in bereketidir. Yaptıklarında normalde netice almaları gerekir. Bütün Ortadoğu ülkelerinde bu tip bir teknik uygulandığında hemen netice alıyorlar. Ama burada Mehdiyet’i bunlar hesap edemedi. Veyahut hesap etse de durduramadılar. Adamlarını ortaya çıkardılar “Mehdi yok, Mehdi gelmeyecek” şu bu falan ama Mehdiyet daha da gelişti o zaman. Şu an Mehdiyet’in peş peşe harikalarını görüyor insanlar. Ha şimdi biz bunu anlatmıyoruz ayrı, ama zamanı gelince anlatacağız. Darbede olan harikalar nelerdi, diğer olaylarda meydana gelen harikalar nelerdi insanlar buna müthiş hayretle bakacaklar ve çok şaşıracaklar.
Külliye'de Müzik Resitalleri Düzenlenmesi, Opera, Tiyatro Etkinlikleri Olması Çok Güzel Olur. Sanata Önem Vermek Hayati Bir Konudur
Osmanlı sultanlarından birçoğu operaya gidiyordu Abdülaziz başta olmak üzere. Sanat ve sanat etkinliklerine katılmak çok hayati. Tayyip Hocam kendisi dahi bu işlere katılabilir. Mesela küçük bir modern resim çalışması yapabilir, operaya gidebilir veyahut kendi evinde yahut işte saraya da gelirler külliyeye orada küçük bir müzik resitali olabilir yahut ona benzer bir şeyler olabilir. Çok yakışır, Avrupai bir görünüm verir. Doğru söylüyor. Tayyip Hocam’ı zaten sık sık uyarıyoruz hatırlatıyorum yani sanata önem vermesini, kaliteye önem vermesini. Baleyi belki bu gelenekçi Ortodoks kesim tepkiyle karşılayabilir ama onun da bir çözümü bulunabilir. Tayyip Hoca tabii dengeye de dikkat ediyor. Çünkü gelenekçi Ortodoks kesimi iyi dengede tutuyor. Onları himaye de etmiş oluyor. Onları pek üzmek de istemiyor benim gördüğüm. Tam ayarında hareket etmek istiyor. Fakat operanın hiçbir mahsuru yok, opera olur. Baleye de, balerinleri çağırıp tebrik edebilir. İlla bale gösterisi izlemesi şart değil. Mesela balerin hanımları çağırıp onlara sevgisini saygısını takdirini belirtebilir, onları teşvik edebilir, onlara sağlayacağı imkanları söyleyebilir. Bu tip şeyler olabilir.
(Hürriyet yazarı Mehmet Özdoğan Demet Akalın’ın Suriyelilere “evinize dönün” çağrısına cevaben şunları yazdı: “Dönmeyecekler. Çünkü şu an tam olarak o rahatsız olduğunuz Suriyeli evine nasıl döneceğini bilmiyor. Evi bıraktığı yerde mi ondan da bihaber. Burada kalmak onların seçimi değil. Yemeklerini yiyeceksiniz, sofralarına oturacaksınız, birlikte şarkılar söyleyeceksiniz. Sonra birisi çıkacak ‘sen değil miydin Suriyeliler evine dönsün yazan’ diyecek seneler sonra. Ve çok gecikmiş bir özür dileyeceksiniz büyük ihtimalle. Belki de bunun için 14 sene beklemenize gerek yoktur Demet Hanım” diye yazmış.)
Doğru söylüyor iyi güzel söylemiş. Sevginin insanları insanlara merhamet eder. Suriyelilere merhamet etmemek çok korkunç. “Evine dön” diyor. Evine dönmesi için yol gerekiyor, evine dönmesi için ışık gerekiyor. Evine dönmesi için evi olması gerekiyor. Evi dümdüz olmuş, yollar harabeye dönmüş, yol kalmamış, ışık kalmamış, su kalmamış “git evine ne yapıyorsan yap” diyorsun. Bu vicdanın kabul edeceği bir şey değil. Ben böyle insanların ileride utançla bu sözlerini hatırlayacaklarını defalarca söyledim. Bu yazar arkadaş da bu ifadeyi aynısıyla tekrarlamış. Demek ki çok güzel etkimiz oluyor. Daha yeni söyledim çünkü bu konuyu.
Kadın Haklarının Korunması Tek Başına Adli Tedbirlerle Mümkün Olmuyor. En Güzel Çözüm Kadına Saygı ve Sevgi Ruhunun Güçlendirilmesidir
En güzel çözüm kadına sevginin saygının yüceltilmesidir. Kadın sevgisi Allah sevgisinden bağımsız olmaz. Allah’ı coşkuyla seven bir insan Allah’ın en mükemmel tecellisi olan kadına müthiş değer verir ve saygı duyar. Bir kere kadını korumayı bütün toplumun yapması lazım. Yani adam eylemini yapamaması lazım. Ceza ne zaman geliyor? Eylem yapıldıktan sonra. Eylem yapıldıktan sonra cezayı versen ne olur cezayı vermesen ne olur? Ama adam yapıyor yani. Ceza da eylemi durdurmuyor. Mesela kadın öldürüyor şehit ediyor kadını, cezası ne? Müebbet. Adam ne yapıyor? Çekip vurup öldürüyor. İstediğin kadar ceza ver. Diyorlar ki ceza müebbedini hücre hapsine çevirelim.” Adamı istersen bir metrelik yerde tut sen yapıyor yani. İnsanların kadınlara karşı sevgisini saygısını en yüksek noktaya getirmek için derin Allah sevgisini, derin Allah korkusunu insanların kalbine nakşetmek lazım. Bunun için de iman hakikatleri, Kuran mucizelerinin anlatılması lazım. İnsanların imanının derinleştirilmesi lazım. Özetle Mehdiyet gerekir. Mehdiyet’in olduğu ortamda kadınları kimse öldüremez, dövemez, sövemez ve ezemez. Kadın kutsal bir varlıktır. O kutsal yerini Mehdiyet döneminde alacaktır. Dolayısıyla şu an mesela otobüslerde hanımlara saldıranlar oluyor, dövmeye kalkan oluyor falan. Seyrediyorlar biz görüyoruz filmde, orada kamerayla tespit edilmiş oluyor görüntüler. Halkın epey bir bölümü seyrediyor. Halbuki öyle bir şeyde -daha önce de söyledim- arabanın karakola çekilmesi gerekir kapıların kapatılıp. Adama dersin “yolu şaşırdım yolu bulmaya çalışıyorum” dersin. 155 arabasının yanına da götürebilirsin. Mesela en yakın nerede polis arabası sorarsın, şurada, tamam oraya götürürsün. 155’in olduğu yere indirirsin, hanımı ayrı birisi korur ve adamı yaptığına yapacağına yüz bin kere pişman etmek lazım. Oradaki diğer minibüslerin de olay yerine gelmesi lazım, onlar da inecek. Oradaki müşteriler de inecekler. Adamı ayıplayacaklar, hanımı koruyacaklar. Bunu yaptığımızda bu tip olaylar mümkün değil bir daha olmaz. Cezanın bin misli daha etkili olur. Ama hanım kardeşimizin tabii canı yangın, haklı. Ama çözüm böyle olursa daha güzel olur.
(Yine Hürriyet Gazetesi’nden Deniz Sipahi de Suriyelilerle ilgili olan nefret söylemini kınamış. Şöyle yazıyor: “Bir süredir bu nefret söylemi, suçlayıcı açıklamalar çok arttı. Gördünüz mü Sakarya’da yaşananları? Kriminal olaylar Suriyelilere özel mi? Sakarya’daki vahşeti nasıl açıklayacaksınız? Bu nefret söylemini yayanlar ne diyecekler çok merak ediyorum?”)
İşte bu olayla bunlar şok oldular korktular Allahualem. Bu suça dahil olmamak için tek tek ehli vicdan olanlar kendilerini göstermeye başladılar. Çok gecikmiş bir tepki. Aylarca yıllarca sustular daha yeni konuşuyorlar. Bunun olması için bir kadının şehit olması mı gerekiyordu? Ama geç de olsa düzelmiş olmaları, doğruyu görmüş olmaları, hayrı hakikati savunuyor olmaları güzel, tebrik ediyorum.
(“Adalet Yürüyüşü’nün asıl amacı nedir?” Sorusuna cevap)
Adalet Yürüyüşü’nün asıl amacı Kemal Kılıçdaroğlu Hocamız’ın bir şeyler yaptığını göstermiş olmasıdır. “Ben de boş değilim bir şeyler yapıyorum, dikkati üstüme çekiyorum, ben de diğer liderler gibi elimden geleni yapıyorum. Beni görevden almanıza gerek yok. Esaslı bir çalışma yaptım, tarihe geçecek bir çalışma yaptım, Gandi’yi geçtim, Gandi’den daha fazla yürüdüm.” Yani iyi niyetle yapmış. Adalet konusuna da hakikaten biraz daha dikkati çekmiş oluyor. Adalet daha da titizleşir böyle bir şeyde. Hiçbir şey yapmamasındansa o onu deşarj etmiş oluyor. Yani boşta durmak onu sıkmıştır germiştir. Konuşamamak onu bunaltmıştır. Konuşuyor ama bir şey olmuyor pek. En iyisi yürüyeyim dedi hem stres atmış oldu hem deşarj olmuş oluyor, hem dikkati çekmiş oluyor. Hem tarihi bir olay olmuş oluyor dikkat çekilmiş oluyor. Renk geliyor yani iyi güzel, bir şey yok. Türkiye renkleniyor. Tek faydası adaletin önemine biraz daha insanlar özen gösterirler o.
Bir Yerde Çocuk Varken Sanki Sıradan Bir Durum Varmış Gibi Davranılmaz. Herkesin O Çocuğa İltifat Etmesi, Sevgi Göstermesi Gerekir
Çocuk ne büyük nimet, çok güzel varlıklar. Ama hep ailelerin inhisarında oluyor. Yani çocukları biraz ailelerin diğer insanların da sevmesi için teşvik etmeleri lazım. Ama tabii çocuğu sevmede steril olmaya çok dikkat etmek gerekiyor. Canını yakmamak çok önemli. Hırpalamamak önemli. Ama en azından söz olarak, mesela mağazalarda falan iltifat etmeyi aileler sağlaması gerekir. Çok şeker oluyorlar. Ama ben görüyorum, insanlar utanıyorlar çocuklara iltifat etmekten aileleri rahatsız ederiz gibisinden temkinli yaklaşıyorlar, dikkatli yaklaşıyorlar. Dolayısıyla çocuklar hep yalnız kalıyorlar benim gördüğüm. Mağazalarda çocuklarla hiç ilgilenilmiyor. Dışarıda da çocuklarla ilgilenilmiyor. Aileler mesela babası kucağına alıp “benim oğlum çok güzel değil mi?” diye sorması lazım. O zaman ona çok iltifat eden olur. Teşvik olması lazım. Veyahut çocuğa oyuncak almak isteyen oluyordur, hediye almak isteyen olabilir onlar da çekiniyorlar. Biraz teşvik edilmesi lazım.
(“Sağlık çalışanlarına şiddet nasıl durdurulur?” Sorusuna cevap)
O çok anlattığım bir konu. Bir kere sağlık çalışanlarının en çok şiddete maruz kaldıkları yer acil servis oluyor. Acil serviste iki ayrı yerde bu değerli insanların sığınabilecekleri çelik kapılı beton sığınak olması lazım. Silahlı saldırı olabilir yahut odunla tahtayla saldıranlar, bıçaklı saldırı yapanlar oluyor. Çelik kapıyla bağlantıyı tamamen kesecek bir sistem oluşturulursa, etrafı da yine çelikle korunmuş yahut betonla korunmuş, polis gelinceye kadar onlar orada kalabilirler. Ayrıca güvenlik elemanı değil de tecrübeli özel harekatçı bulunması lazım. En az iki özel harekatçı bulunsa iyi olur acil servislerde. Böyle tam donanımlı otomatik silahlı tabancalı özel harekatçı orada kenarda bir yerde bekleyebilir. Varlıkları o gelecek çakallara azgınlara ciddi caydırıcı etki yapacaktır. Yani varlığını bilmek bile etkiler. Ama hadi diyelim azgın bir güruhla karşılaştık, o zaman o hanımlar, doktor beyler o sığınaklara girebilirler. Kapıyı da kilitlerler. Orada da her türlü yiyecek, havalandırma şu bu falan hatta banyo ihtiyaçlarını bile karşılayacakları gibi bir durum olması lazım. Belki yarım saat, bir saat orada kalma mecburiyetleri olabilir bir muhasara olduğu için. Evet, böyle bir tedbir alınabilir.
(“Bu ülkede Anayasa Mahkemesi tarafsız mı?” sorusuna cevap)
Tabii şimdi olağanüstü şartlar var. Anayasa Mahkemesi tabii devletten yanadır. Dolayısıyla da hükümete karşı da bir tavrı olmaz yani devlet yanlısıdır. Ama benim gördüğüm alenen bir anormallik yapmıyorlar. Makul kararlar çıkıyor. FETÖ konusunda hükümet haklı. Hakikaten çok alçak, çok şerefsiz bir yapılanma. Yani hükümete herkes yardımcı olsun, bu FETÖ konusu Türkiye’den sökülüp-atılsın. Tayyip Hoca burada sonuna kadar haklı. Cumhuriyet Halk Partisi de, Sayın Kılıçdaroğlu da Tayyip Hoca’ya bu konuda yardımcı olsun. FETÖ konusunda hükümete yardımcı olsun. Çünkü karşımızda FETÖ yok İngiliz derin devleti var, FETÖ’yü kullanıyor. Bunlar avanakça ve ahmakça gitmişler İngiliz derin devletine yakayı kaptırmışlar. Yuları o boyunlarına dolamışlar. Adamların köpeği olmuşlar konu bu. Birçok akılsız da onların ByLock programına girmiş. İşte “merak ettim.” Kardeşim, başka merak edecek konu bulamıyor musun? Ne kadar akılsız insansın sen. ByLock’tan oradan buradan görüşme yapıyor. Tabii ki hükümet devlet mahkemeler yakana yapışacaktır. Her densizlik yapan hesabını verecek. Pardonu olmaz bu işin. “Merak ettim.” Merak edip hırsızlık yapacaksın, merak edip adam öldürüyor, merak edip soygun yapıyor, merak edip ByLock. Ben niye girmiyorum ByLock’a? Niye başkası girmiyor da sen giriyorsun?
Gençlerin Büyük Çoğunlu Bilinçli Ancak Üzerlerinde Çok Büyük Baskı Olduğu İçin Rahat, Dengeli Yaşayamıyorlar
Gençler bilinçsiz değiller aslında çok bilinçliler de adeta sarhoş oluyorlar yani öyle bir baskı ortamındalar ki bütün dünyada akıl almaz bir baskı var. Ne yapacaklarını şaşırdılar. Genç kızlar bilhassa o baskıdan sarhoş gibiler. Gelecek korkusu var mesela hepsinin bir evlenme baskısı altında olduğunu görüyorum. “Git kendine koca bul” diyorlar. Çocuk ne yapsın? Gidip bakkaldan peynir alır gibi alacak hali de yok. Öbür türlü “Yalnız kalacaksın” diyor çocuğu korkutuyor. De “Müslümanlar seni korur. Allah korur” de. Çocuk panikleşiyor bu sefer elin itine kopuğuna da razı oluyor. Herkese razı olacak hale geliyor. Adam ağzını, burnunu kırıyor yine sesini çıkartmıyor. Bu sefer bir kere ölecekken ömür boyu binlerce kere ölüyor. Adam bıçağın altına yatırıyor, dövüyor, sövüyor mahvoluyor. Mesela farz edelim 50 sene yaşayacaksa çocuk 15 sene yaşayabiliyor. Mahvediyorlar. Böyle olmaz bu sevgisizlik, bu şefkatsizlik kalkması lazım, kadınlara baskının kalkması lazım. Bir kere ahlaksızca ve alçakça bir kadın nefreti yayılıyor. Bunun çözümü de yine Mehdiyet’tir.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’a G 20 Zirvesi’nde Selahattin Demirtaş’ın tutukluluğu soruldu, Adnan Bey. Sayın Erdoğan şöyle cevap verdi: “Teröristleri cezaevlerinden bırakma yetkisi bizde değildir. Türkiye bir hukuk devletidir. O söylediğiniz kişi bir teröristtir. Öyle bir terörist ki benim Kürt kardeşlerimi sokağa döküp, ondan sonra sokağa döktüğü Kürt kardeşlerimi, 53 Kürt kardeşimi yine Kürtlere öldürten bir teröristtir. Bu sadece suçlarından bir tanesidir, buna benzer daha nice suçları vardır. “Bizim arkamızda PKK var, bizim arkamızda PYD var, YPG var” gibi meydan okuyan bir kişidir. Şu anda zaten yargıdadır. Yargı onlarla ilgili ne karar verirse başımızın üzerindedir" dedi.)
Ama her şeyi Tayyip Hoca’nın üzerine bırakıyorlar böyle olmaz. Adalet Bakanı konuşsun diğer bakanlar konuşsun. Değil mi? Yani konuşacak çok fazla insan var. Bütün yükü Tayyip Hoca’nın üstüne bırakıyorlar böyle olmaz.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan G 20’de “Kuzey Suriye’de sözde bir Kürt devleti kurma girişimi olursa biz bunu kabul etmeyiz” dedi. “Sınırlarımızın hemen yanı başında terör örgütlerinin desteklenmesi, silahlandırılması bölgede terör adacıkları oluşturulmasına kesinlikle sessiz ve tepkisiz kalmayacağız. Kuzey Suriye’de bir sözde Kürt devletine müsaade etmeyiz. PYD tehdidine müsaade etmeyiz. Afrin bizim için tehdittir. Gerekli cevabı vereceğiz” dedi.)
Yalnız biraz silahlanmayı geliştirmemiz gerekiyor. Türkiye yapabiliyorsa atom bombası yapsın. Bir de kıtalar arası roket çok önemli onu yapmaya çalışalım. Uçaksavar roket çok önemli onu yapmaya çalışalım. Ama tam isabet. Tanksavar roket yapalım. Bunlara ağırlık verelim.
Lider olarak, baş olarak Tayyip Hoca çok iyi. Yani şevki iyi, gayreti de iyi, çalışkanlığı da iyi şu an için çok iyi. Daha iyi birisini bulursalar o zaman söylesinler bana. Ama şu an bütün Türkiye’nin desteklemesi gerekir diye düşünüyorum. AK Parti’yi değil. Tekrar tekrar önemli olduğu için söylüyorum. Sık sık söylüyorum. AK Parti mecburiyeti yok. AK Parti’yi istiyorsa desteklemesin. Ama Tayyip Hoca’yı lider olarak milli lider olarak desteklemek benim kanaatime göre farz. Benim şahsi kanaatim, benim inancım.
Toplu Taşıma Araçlarında Kadınların Onuru Oradaki Tüm İnsanlara Emanettir. Kadınlar Her Zaman Öncelik, Hürmet, Saygı Görmelidir
Tabii ki genç kız utanır. Adam kepaze zaten. Onu göze alarak yapıyor. Gidiyor kadına sürünüyor, bir şeyler yapıyor. Yani onu rahatsız edecek şeyler yapıyor. Kızcağız, canımın içi orada dese ki “niye böyle bir şey yaptın?” Adam hayasız “nereden çıkartın?” der. “Benim elim oradaydı çarptı elim” der. Yahut alenen yapsa bile “niye yalan söylüyorsun bana iftira atıyorsun? Ben öyle bir şey yapmadım” der. Diyebilir yani o genç kız da onu göze alamıyor. Onun için orada onu koruyacak diğer vatandaşlardır, diğer kişilerdir. Bir genç kızın kendini tek başına koruması çok zordur. Oradaki delikanlılar, kabadayılar onu hem görecek hem de gereğini yapacaklar. Ben bir kere otobüste gidiyordum. Ortaköy’e eve giderken güzelce bir genç kız geldi. Otobüste ilerledi. Bir yaşlı bir adam böyle biraz da patolojik bir tip. Ellerini sarkıttı kıza doğru yaklaştırdı ellerini gördüm. Ben adama çok dik ve çok sert bakmaya başladım. Benimle göz göze geldi korktu ve elini geri çekti. En azından bu şekilde yapılabilir. Vatandaş müdahalesi çok önemlidir.