A9 TV, 3 Ekim 2017
Nitelikli Münafıkları Takip Edip İngiliz Derin Devletinin Oyunlarını, PKK'nın ve Rumiliğin Gerçek Yüzünü Deşifre Ettik
Münafığın Derin Karanlığı bizzat münafık gözlemleyerek yazdığım bir kitap. Yani bir münafığı yahut bazı münafıkları gözlemleyerek onların karakterini orada kaleme aldık. Şimdi ikinci cildi de çıkıyor, o da öyle çok kapsamlı. Nitelikli münafık olunca daha da şeytanın sanatını, gizli sanatını, kahpe sanatını görme imkanı oluyor. Böylece Cenab-ı Allah’ın hikmeti aramıza iblisler gönderiyor, onların kanalıyla İngiliz derin devletini anladık. Bilmiyorduk, İngiliz derin devletini anladık. Abdülhamit dönemindeki faciayı anladık. Rumiliğin dinsizlik olarak kullanıldığını gördük İngiliz derin devleti tarafından. PKK’nın konumunu anladık, daha derin yapılanmasını. Oyunların hemen hemen hepsini çözdük.
Yasin Suresi/21- "Sizden Ücret İstemeyenlere Uyun, Onlar Hidayet Bulmuş Kimselerdir."
İslam’ı anlatırken para alınması haramdır. Yani Kuran’da şiddetle reddedilen bir durum. Allah Mehdiler için bak Kuran’da diyor ki, Yasin Suresi’nde Mehdilerin vasfını açıklıyor. Tebliğlerine karşılık, Allah’ı anlatmalarına karşılık "Sizden ücret istemeyenlere” para istemeyen, çıkar istemeyen bu kişilere tabi olun “uyun, onlar (Mehdilerdir) hidayet bulmuş kimselerdir." (Yasin Suresi, 21) Diyor Allah. Şeytandan Allah’a sığınırım. “İttebiû men lâ yes'elukum ecran ve hum muhtedûn(muhtedûne).” Mehdilerdir onlar diyor. Alamet olarak veriyor, para almıyor Mehdiler, Allah yolunda hizmet edenler para almıyor.
(“Allah’ın ruhu nasıldır anlatabilir misiniz?” izleyici sorusu)
Allah’ın ruhu görünmeyen bir akıl. Nasıl bizim aklımız görünmüyor? Çünkü beynimiz açıldığında, insan beyni ameliyat oluyor açılıyor hiçbir şey yok et parçası. Ama içinde bir akıl var, bir dünya var. İşte o görünmeyen neyse o Allah’ın ruhudur. Görünmeyen, görünmez. Yani mesela şey gibi böyle şu an nasıl hiçbir şey görünmüyor öyle ama sonsuz akıldır, yani sonsuz akıl. Bize o sonsuz aklından ufak bir bölümü Allah uygun bulur ve tecelli eder. Yoksa bir istese bizde, akıl almaz bir akla sahip oluruz bir anda. Muazzam bir hafıza, muazzam bir bilgi. Mesela peygamberlere Allah tecelli ediyor bir anda mesela Kudüs’ü görüyor, orada insanları görüyor. Bir tecelli ediyor Cebrail (as)’ı görecek hale geliyor. Allah’ın ruhunu taşımasından kaynaklanıyor bu. Mesela Hz. Hızır (as) da normal kendi halinde bir insanken bir anda madde özelliğinden çıkabilen bir varlığa dönüşüyor halbuki normalde insan. Allah’ın ruhunu taşımasından kaynaklanıyor bu.
(Sayın Devlet Bahçeli, ülkücülerin Kuzey Irak konusunda hazır beklediğini söyledi. “Türk milletine parmak sallayan varsa o parmağı koparırız. En az beş bin gönüllü ülkücü var. Başta Kerkük olmak üzere Türkmenlerin yaşadığı Türk kentlerindeki varlık ve birlik mücadelesine katılmak üzere hazır beklemektedir. Blöf yapmıyoruz, palavradan konuşmuyoruz, hala anlamayan varsa bu konuda şakamızın da olmadığının altını çizerek üzerine basarak belirtmeyi yararlı buluyoruz. Barzani’ye dedesinin akıbetini çok veciz bir şekilde hatırlatıyor ayağını denk almasını tavsiye ediyorum” dedi.)
Barzani öyle çılgınca bir şey yapacağını zannetmiyorum. Ama tabii gereksiz İngiliz derin devletinden çekindi. Fiili durum çok etkileyici olur. Ama bir şey yapabileceğini de zannetmiyorum. Çünkü yaptığında askeri müdahale hukuki olarak hak oluyor. Askeri müdahale hak olduğunda Birleşmiş Milletler’e başvursa da geçerli olmaz. Çünkü Irak açıklama yapar “Benim ülkem bütün, üniter bir yapısı var bölmeye çalışıyor, biz de meşru hakkımızı koruyoruz” der. “Ve Türkiye’yi de kendimize yardımcı olarak talep ettik kanuni olarak bize yardım etmesini istiyoruz” der ve konu biter. Dolayısıyla o pek kurtarırı olan bir konu değil. O arkadaş bir an önce vazgeçmesi gerekiyor.
(Cumhurbaşkanımızın az önceki canlı yayın konuşmasından bir bölüm. Bir fotoğraf: “Ayrışırsak dağılırız, dağılırsak yok oluruz. Beton gibi, çelik gibi durmamız gereken bir dönemden geçiyoruz” dedi. Ayrıca Cumhurbaşkanlığı twitinde: “Devir; köken, meşrep, cemaat, cemiyet, hizip hesabı yapma devri değildir. Beton gibi sapasağlam durmamız gereken bir dönemden geçiyoruz.”)
Tayyip Hocam akıllı, nurlu bir delikanlı, basireti açık. İngiliz derin devletinin kışkırtmalarına karşı bu müthiş bir aşağılama, İngiliz derin devletini müthiş bir aşağılamadır. Çünkü onlar hesabını böyle hallediyorlar kışkırtmalarla. Verdiği cevap bak çok manidardır dikkat ederseniz, orada geçen cümleler kelimeler, değil mi? Çünkü bizim iç dinamiklerimizi öldürmek istiyor adamlar güya kendi kafalarınca. Mübarek, bu kaçıncı İngiliz derin devletine tokadı. Yok şeffaflaştıracağız, yok pişireceğiz, yok çevireceğiz bilmem ne falan. Bu cevabı alınca oturuyorlar sırtlarının üstüne.
Tertemiz Müslümanları Rahatsız Etmeye, Müslümanları Birbirlerine Düşürmeye Çalışıyorlar, İngiliz Derin Devleti En Çok Bu Yöntemi Kullanır
Hiçbir cemaati koruyan kollayan pek olmuyor benim dışımda. Tek yanlı bu adamlar sürekli konuşuyor. Bunlara cevap veren kimse çıkmıyor benim dışımda. Onun için ben de her seferinde bunların ağzının payını veriyorum ki gereken olsun diye. Fakat tabii Müslümanları birbirine düşürme kafası da var, birbirlerinden nefret ettirme. Çünkü o çok pratik bir yol. İngiliz derin devletinin en çok üstünde durduğu o. İnsanların imanını zayıflattıktan sonra onlara kini öğrettikten sonra, işte Nakşibendi’yi Kadiri’ye, Alevi’yi Nurcu’ya, Nurcu’yu Nakşibendi’ye güya karşıt hale getirecekler. Buna müsaade etmiyoruz ve etmeyeceğiz. Hiçbir şekilde sevgisizliğe müsaade yok.
(Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani tarafından ağırlandı Adnan Bey. Ruhani yaptığı açıklamada, “İran ve Türkiye arasındaki siyasi, ekonomik ve uluslararası ilişkileri iyi bir konumdadır ancak diğer alanlarda tutarlı bir şekilde askeri ve savunma işbirliğini ilerletmek için gayret göstermeliyiz” dedi. Ayrıca iki ülkenin sınır bölgesinde istikrar sağlanması gerektiğini ve terör tehdidinin bu şekilde önlenebileceğini vurguladı.)
Bütün mesele Türkiye’nin İran’ı sevmesi, İran’ın da Türkiye’yi sevmesi, bunu sağladık elhamdülillah. Bundan sonra hiçbir sorun çıkmaz. Rusya’yla da Türkiye’yi dost hale getirdik, elhamdülillah. Moskof bilmem ne falan onları düşman etmeye çalışıyorlardı. Onu da kırdık, o oyunu da kırdık. İsrail’le düşmanlık politikası yapıyorlardı o oyunu da kırdık. Çünkü şeytan tek yanlı konuşuyordu. Biz de şeytanı o tek yanlı diline karşı, karşı atak yaparak onun o zehirli dilini her seferinde koparıyoruz.
Kadınlar Çok Yönlü Düşünebilir, Erkeklerin Çoğunun Detay Görme Yönleri Zayıftır. Kadınlar Aradıkları Sevgiyi, Tutkuyu Aşkı Bulamıyorlar
Dün de bir kız arkadaşım geldi iş kadını çok başarılı zeki bir kız, bu erkeklerin konumunu anlatmaya başladı. Yani hakikaten acıyarak anlatıyor. “Farkında değiller” diyor. Yani “hakikaten bir erkeklik egoları var” diyor, “çocuksu bir yapıları var” diyor. “Kendilerini çok akıllı zannediyorlar” diyor. Hepsi için demiyor da bir kısmı için bunu söylüyor. Mesela yalan söylediklerinde fark edilmeyeceğini zannediyorlar genç kızlara. Onları oynattıklarını, kandırdıklarını zannediyorlar ama çok ilkel, çok akılsızca yapıyorlar. Kızlar acıyor bunlara, farkında değilmiş gibi yaptıkları için, o zaman da daha da akıllı olduğunu düşünüyor o fark etmiyor gibi yapınca. Yani fark ettirmeden hızla ilerlediğini düşündüğü için muhteşem bir zekaya sahip olduğuna inanarak daha da deliliğinin çapını artırıyor. Tabii bak yine bir kısmı için diyorum bunu. Dolayısıyla bu Kuran’a dönüşle şu an hızla düzelmeye başladı. Bundan sonra bu düzgün güzel bir hal alacak. Önümüzdeki yıllarda daha da hızlanacak. Kadınlar daha derin daha girift düşünürler. Erkekler tek yönlü düşünüyorlar ama detaylara girme yetenekleri biraz zayıf oluyor bir kısmının. Dolayısıyla kadınlar da hiçbir zaman için aradıkları sevgiyi, saygıyı, derinliği, tutkuyu, aşkı erkeklerin epey bir bölümünde bulamıyorlar. Nezaketiyle söyleyeyim de artık siz anlayın. Bu çok acı bir olaydır. İşte Darwinizm’in, materyalist düşüncenin ve gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının bir neslin epey bir bölümünün mahvedildiğinin resmidir bu. Yani ruhlarını mahvettiler, gelenekçi Ortodoks İslam anlayışıyla ve Darwinist düşünceyle mahvettiler. Dolayısıyla bundan sonraki nesil ve bundan sonraki değişim çok esaslı güzel neticeler getirecektir. Biraz sabrederse kardeşlerimiz görecekler.
(Kara Harp Okulu’ndaki törende Milli Savunma Bakanlığı’nın kararıyla Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki başörtü serbestisinin ardından Kara Harp Okulu tarihinde ilk kez bir başörtülü bir bayan öğrenci kardeşimiz yeni öğretim yılına başladı.)
Ne olur? Çocuk istiyorsa örtünsün ne mahsuru var? Malezya’da var başka ülkelerde var her yerde var. Hiçbir şey olmaz. Yani çocuğun gururunu kırmak, onun şevkini kırmak, onu üzmek yazık-günah. Mesela okulu kazanmış, başörtüsünün de farz olduğuna inanıyor, çarşaf olarak da düşünüyor olabilir. Çarşaf olarak düşünüyorsa zaten farz. Elleme giysin ne olur yani ne değişir? Hayır, mesela şimdi okullarda serbest bırakıldı ne oldu? Türkiye başımıza mı yıkıldı yani hiçbir şey olmaz. Ne olur? Hiçbir şey olmaz. Burada da dünya başımıza yıkılmaz hiçbir şey olmaz.
Allah ile Bağlantılı Olarak Şefkat ve Sadakat Yaşanırsa Olur, Yoksa Kişiye Göre Şefkat ve Sadakat Anlayışı Yanlış Olur
Allah’ı hatırlatarak sevgi göstermek çok etkileyici olur. Sevgi, merhamet, şefkat, saygısını, sadakatini, vefasını, vefayı iyi vurgulamak lazım. Sadakati iyi vurgulamak lazım ve bunu anlatırken hep Allah’la bağlantıyla anlatmak lazım. Yoksa böyle Allah’tan bağımsız sevgiden, şefkatten, sadakatten bahsedersen puta bağlı bir anlatım yapıyorsun, puta da insan güvenemeyeceği için sadece dehşeti ve korkuyu yaşar o zaman. Çünkü facia, bir puta dayandırıyorsun. Ama Allah’a dayandırırsan sevgini, vefanı, sadakatini mükemmel.
Peygamberimiz (sav)'in Sancağı Topkapı'dadır. Bu Bayrağı Açacak Olan Kişi Hz. Mehdi'dir
Siyah sancak teberrükendir teberrüken. Yani tam da siyah değil o sancak yanlış biliniyor. Asıl Peygamberimiz (sav)’in sancağının parçaları bir atlas, yeşil atlasın üzerine dikkatlice raptedilmiş dikilmiştir parçalar halinde Resulullah (sav)’in bayrağı. Bayrak zamanla tabii zamanla tahrifata uğradı bozulmaya uğradığı için o yeşil atlasın üzerine zapt edilmiştir, öyle diyelim nakşedilmiştir o bayrak. Açılacak olan bayrak da budur. Halen Topkapı’da. Hz. Mehdi (as)’a biat için insanlar toplandığında Hz. Mehdi (as) Peygamberimiz (sav)’in sancağını sağ eline alacak bu doğru. Sancak-ı Şerif açılacak sağ eline alacak. Resulullah (sav)’in hırkasını giydirecekler giyecek üzerine. Tamir edildi hırka, onun için özel olarak hazırlandı, özel bir örme tekniği var Resulullah (sav)’in hırkasında yani dünyada görülmüş bir yöntem değil. Çok mükemmel bir örme sistemiyle örülmüş. Yani alışılagelmiş bir örme stili değil bilinmeyen bir stil çok güzel örülmüş. Gayet güzel bakımı da yapıldı biliyorsunuz. Biraz örselenmişti hırka, giyilip kullanılacak hale getirildi şu an. Hz. Mehdi (as) onu teberrüken giyecek hırkayı. Ayrıca sol tarafına yani kalp hizasına Resulullah (sav)’in kılıcını kınıyla beraber asacak Hz. Mehdi (as), bu da teberrüken. Bu üçüdür yani kutsal emanet olarak bu üçü. Diğer kutsal emanetler de yanında olacak biat anında. Bu biatten kasıt yani ümmet, ‘seni seviyoruz, sana bağlıyız, senin sevgi insanı olduğunu biliyoruz, sen bizi yönlendir. Sevgiye yönlendir, Allah’a yönlendir, dine İslam’a yönlendir. Bize şefkat göster, bize sevgiyi öğret’ tarzında bağlanacaklardır. Yani bir siyasi lider olarak çıkmayacak Hz. Mehdi (as), siyasi lider değildir. Siyasi liderler olacak, her ülkenin başında siyasi liderler olacak. Hz. Mehdi (as) gönül insanı olarak çıkacak. Çünkü bak, “evinden idare eder” diyor. Eğer siyasetçi olsa ya meclistedir veyahut işte neyse Cumhurbaşkanlığı binasındadır veyahut başka bir yerdedir. Siyasi bir binada görev yapmıyor Hz. Mehdi (as). Siyasi bir binada görev yapmıyor. Nerede görev yaptığı yer? Evi. “Evinde sedirinden yönetir” diyor. Onun bir alıp-veremediği yok. Kimseden de bir şey istemiyor. Hatta Kehf Kıssası’nda biliyorsunuz, Kehf Suresi’nde Hz. Zülkarneyn (as) bahsinde diyorlar Hz. Zülkarneyn (as)’e “Sana maddi olarak yardım edelim” diyorlar. “Yok ben maddi yardım istemiyorum, bana insanla destek verin” diyor, “insan olarak destek verin ben de size yardım edeyim” diyor. Kuran’da anlatılan Zülkarneyn (as) tarihte yaşamış bir şahıs değil, ileride çıkacak olan Hz. Mehdi (as) anlatılıyor. Benim anladığım bu Allahualem diyorum.
(“Kuran’da içki olarak sadece şarap geçmektedir. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?” izleyici sorusu)
Hımır. Yani diğer içkiler helaldir anlamında mı diyorsun? Vücuda zarar veren her şey haramdır. Alkol zehirdir. Mesela Kuran’da cıvanın, cıva içilmesinin haram olduğu geçmez. Cıva içersen ölürsün. Değil mi? Mesela petrol. Petrol çıkıyor yeraltından adam içebilir petrolü. Haramdır içilmesi çünkü ölürsün içersen. İçki de öldürücü bir maddedir ve son derece zararlı. Dolayısıyla haramdır. Yani hiçbir şekilde aksini söyleyemeyiz.
(“Dövme haram mıdır?” izleyici sorusu)
Dövmenin haram olması diye bir konu yok. İstediğin gibi dövme yaptırırsın. Ama dikkat edeceğin şey steril olması yani iğneyi ilk defa sende açsın o bir, boyayı da ilk defa sende kullansın o iki, bir de yani mikrop kapmamasına özen göster. Yani usta bilen, bilen biri yapsa iyi olur. Yoksa niye haram olsun? Gayet yakışıyor yani kadın da olsa erkek de olsa yakışır. O hurafe. Yani ne alakası var? Peygamber gözüne sürme çekiyor, Peygamberimiz (sav). O gözüyle gidip abdest alıyor. Bu deri altında. Deri altında yani deriyle de alakası yok. Hadi abdeste mani diyeceklerini düşünelim. Derinin altında ne alakası var? Abdeste niye mani olsun? Dolayısıyla hiçbir mahsuru yok. Tamamen hurafe, inanmayın.
Her Şey Daha İyileştirilebilir, Buna Hukuk Sistemi de Dahildir. Eskiden Çok Daha Galiz İhlaller Oluyordu, Ama Hep Daha İyisi Olabilir
Hukuk sistemi tabii ki iyileştirilebilir. Çok daha mükemmel hale getirilebilir. Eskiden biz çok garip olaylarla karşılaşıyorduk hukukta. Hayret edecek olaylarla karşılaşıyorduk. Göz göre göre ve şikayet edecek de merci bulsak bile şikayet adeta havada kalıyordu. Zor günlerdi onlar. Ama şu an daha her şeyi duyurma imkanı var. İnternet var şu var bu var. Muhakkak ki adalet daha da iyi olacaktır. Ama karşılıklı merhamet ve şefkatin oluşması gerekiyor. Güvenin oluşması gerekiyor. Baksana FETÖ alçak herifler kendi milletinden nefret ediyor. Kendi milletine karşı casusluk yapıyor. Burayı küfür ordusu olarak görüyor. Amerika’yı kendi vatanı olarak görüyor. Ve Türk Milletine saldırmayı sevap ve cihat olarak görüyor. Ben böyle kepazelik görmedim. Bir de bu milletin yemeğini yiyorlar, imkanlarından istifade ediyorlar ve bu millete savaş açıyorlar. Bu tek kelimeyle kahpelik başka bir açıklaması yok.
(“Eğitim sisteminde bu kadar değişiklik yapılması iyi mi?” izleyici sorusu)
Bir deneme yapıyorlar. Hükümet şu an sistemi oturtmaya çalışıyor. Deneyerek bulmaya çalışıyor. Bu bir hareketli, uygulamalı düşünme diyebilirim. Deneyerek bakacaklar yani iyi oluyor mu? Biz genç bir cumhuriyetiz, genç bir ülkeyiz normal bu denemeler. Denemeler anında da öyle ciddi bir kayıp olmaz. Bir kayıp olmuyor. Her şeyde deneme gerekiyor. Mesela vakitlerle ilgili deneme yaptılar, başka şeylerle ilgili deneme yapıyorlar. Birçok şeyle ilgili deneme yaptılar. Sanayide deneme yapıyorlar. Hayvancılıkta deneme yapılıyor olabilir.
İslam'da Velayet Sistemi Vardır. Bu Sistemde Tüm İnsanlar Birbirinin Ailesi Konumundadır
Velayet sisteminde baba çocuğuna bakmakla mükellef. Çocuk da babasına bakmakla mükellef. Ama başkasının çocuğuna da o baba bakmakla mükellef. Başkasının çocuğu da o babaya bakmakla mükellef. Yani herkes herkese bakmakla mükellef, herkes. Sokaktaki çöpçü, general, paşa, doktor, mühendis hepsi aynı hükümde oluyor. Herkes kendi kullandığı nimeti ve imkanı diğer mümine tahsis etmekle mükellef. Farz bu, bilinmiyor bu. Muhkem açık ayetler var. Bir tane, iki tane, on tane, yirmi tane değil. Namaz gibi farzdır bu. Dinin en hayati konularından birisidir. Hayat tamamen bir aile yapısı üstünde oluyor. Bütün Müslüman alemi tek bir aile oluyor. Herkesin çocuğu herkesin çocuğu oluyor. Herkesin annesi herkesin annesi oluyor. Herkesin oğlu herkesin oğlu oluyor. Herkes birbirine bakmakla mükellef. Hastalandığında hani diyorlar ya “para toplayın aranızda” falan. Öyle bir şey yok. Adam mecbur hemen alıp götürmekle mükellefsin. Yani ev kiralama diye bir şey yok. Evini vermekle mükellefsin. Kira diye öyle bir konu yok. Ev varsa mesela beş odalıysa kaç kişi var orada Müslümanlar? Beş Müslüman var birinin evi ama. O bir odaya yerleşiyor dört kardeşini de diğer odalara yerleştiriyor sistem bu. Mesela evde on ekmek var. Herkese ikişer ekmeği dağıtıyor on ekmeğin sahibi. Bu farz böyle yani İslam bu. Kuran’da “ihtiyaçtan arda kalan” denilen bu. Yani kendisi ölmeyecek kadar kısmı ayırdıktan sonra, kendi canlı kalacağı kadar miktarı ayırdıktan sonra hepsini dağıtmakla mükellef. Hz. İsa (as) zamanında da böyle. İncil’de bu çok net anlatılıyor gayet açık. Mesela geliyorlar İsa Mesih’in yanına adamın tarlası var satıyor. Beraber bütün ekmeği, yemeği hep beraber alıp yiyorlar. Tek bir sofraya oturuyorlar. İsa (as)’ın sofrası hiç tek kişilik değil. Hep beraber oturup yiyorlar. Elbise alınacak mesela hep beraber alıyor alıp dağıtıyorlar. Bu bir ütopya değil yaşanmış bir olay. Fakat bu ilk zamanda uygulandı. Peygamberimiz (sav) zamanında uygulandı bu. Yani tabiin devrinde bile yavaş yavaş bozuldu bu. Sadece sahabe döneminde uygulandı. Peygamberimiz (sav)’in sağlığında. Vefat ettikten sonra Peygamberimiz (sav) bu hızla bozulmaya başladı. Şu an yok bu sistem. İsa Mesih zamanında da İsa Mesih’in hayatta olduğu dönemde uygulandı. Ondan sonra talebeleri arasında kısmen uygulandı, bir süre uygulandı sonra dağıldı gitti. Sonra gelenekçiler işte çıkarttılar karısının mücevherlerinin kırkta biri falan diye. Yani zekat vermekten vazgeçtiler özetle.
Nefsi, Şeytanı, Vesveseleri Yenmek ve Ömür Boyu Vicdana Karşı Olanlarla Mücadele Edip Bunu Kazanmak İmanın Diğer Adıdır
İmtihanda daima vesveseler olur. Kuruntular olacak. Şeytan sana vesvese verecek. Nefsin sana vesvese verecek sen onları yeneceksin. Onlar işte imtihanın ana zeminini oluşturuyor. Yani nefsi yenmek, şeytanı yenmek, vesveseleri yenmek, kuruntuları yenmek yani o savaşı ömür boyu yapılan savaşı kazanmak. Hep vicdanından yana davranmak, hep Allah’tan yana davranmak bunun sonucunda cennet terbiyesi almış oluyorsun. Ama aşağılık adamlar hemen şeytana mağlup oluyor, nefsine hemen mağlup olur hemen inanır. Mesela küfür bir şey söyler hemen inanır. Allah'ın aleyhine bir şey söyler hemen inanır. Hiç Allah’tan yana düşünmek istemez.
İnsanları Görgü Sanat Estetik Bilim Olmayan Gelenekçi Ortodoks Sistem İle Bencilliğin ve Acımasızlığın Esas Olduğu Buz Gibi Soğuk Darwinist Materyalist Düşünce Arasında Ezdiler
Bizim milletimizin insanlarını ikili acımasız bir çarkın arasına soktular. Bir biçme makinesinin arasına soktular. Biri gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı ki dehşet verici bir sistem. Sanat yok, estetik yok, kültür yok, görgü yok, bilgi yok hiçbir şey yok. Sadece bela var, kan var, şiddet var, acı var, dehşet var, görgüsüzlük var, kalitesizlik var, iticilik var. Hepsi için demiyorum. Epey bir kısmı için böyle. Bir de Darwinist, materyalist sistem var zaten okutuluyor okullarda da. Buz gibi soğuk, Allah'ı inkar eden, ucu bucağı olmayan bir karanlık düşünce, simsiyah bir düşünce, boşluğa açılan bir karanlık düşünce, Allah'ı inkar eden bir sistem. Bunun arasında yetişmiş insanlar. Adamın sağı böyle solu da böyle. Yine Allah inayet etti de hidayetiyle korudu. Bizim millete ciddi bir zararı olmadı. Başka millet olsa, başka insanlar olsa belki paramparça olurlardı, mahvolurlardı. Bin kere komünist olurlardı yani. Allah korudu. Bu kadar kalitesizliğin, görgüsüzlüğün, sevgisizliğin, merhametsizliğin, kinciliğin, nefret politikasının yoğun uygulandığı gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı ve materyalist, komünist, Darwinist felsefelerin arasında kalan bir kısım insanlar tabii ki tahrip oldular. Bu et kemik değil yani insan. Tahrip oldular. Ama çok iyi direndi yine bizim milletimiz elhamdülillah. Yani canları çıkmadı. Ama şu an muazzam bir diriliş var. Muazzam diriliş var ve muazzam bir canlanma var. Bu da Allah'ın bereketiyle, lütfuyla oluyor. Şu an zaten bunu görüyoruz.
(“Sizden ayrılanlar size karşı çalışmalar yapıyor mu?” izleyici sorusu)
Bizden ayrılanlar çok oluyor yani benimle görüşüp ayrılan en az 6-7 bin kişi olmuştur. Yani çok insanla ben görüşürüm. Ama bunların içinde münafıklar çıkıyor. Onlar hakikaten aleyhte çalışma yapıyorlar. İftira ediyor. Adice, karaktersizce dedikodular yayıyor. Kendince uğraşıyor. Ama bizim aramızda bir de nitelikli münafıklar var. Oluyor. Çıktı. Asıl onlar çok önemliydi. Onlar kanalıyla, biz şeytanın yuvalarını bulduk, şeytanın evini gördük ve şeytanın sistemini nasıl yıkacağımızı anladık. Böylece güzel bir netice almış olduk. Münafık, Müslümanla uğraştıkça Müslümanın hem şevki artar, hem gücü artar hem de eğlencelidir. Münafıkla mücadele, yani en eğlenceli nimetlerden bir tanesidir.
(“Angela Merkel’in üstünde başka bir güç mü var?” izleyici sorusu)
Tabii ki Merkel çok gariban bir kadın, klasik bir ev kadını, zavallı bir insan. Tek başına bir insan, hiçbir gücü yok. Almanya’yı kuran, Almanya’yı anayasasıyla, meclisiyle organize eden kimdi? İngiltere’ydi. Halen de bütün kontrol, İngiltere’nin elinde olduğuna göre, Merkel’in de ne konuşacağı, ne yapacağına da tabii ki kendisi karar veriyor. O kadıncağız da, o garibim de onlar ne derse onları yerine getiriyor. Başka bir şey yok. Yani İngiliz derin devleti, “Seni buraya getiren, seni buradan götürür” diyor. “Seni buraya getirenin emirlerini dinleyeceksin” diyor. O da makul görüyor, bu kadar açık.
(Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Suriyeli Mülteci kardeşlerimiz için “Bizim şu an üç buçuk milyon Suriye’den gelen misafirimiz var. Kendileri gitse bile biz onları göndermeyeceğiz. Bizim onlara ihtiyacımız var” dedi.)
İşte Fakıbaba’nın güzelliği. Veli olması, kalp ehli olması, güzel bir İslam terbiyesi almış olması, soyadı gibi bir veli bir soydan geliyor olması dolayısıyla güzel bir Müslüman olması, onun böyle yüksek ahlaka mensup bir insan üslubuyla konuşmasını sağlıyor.