A9 TV, 8 Aralık 2017
Resulullah (sav)’in Çektiği Çileyi Bütün Ümmeti Muhammed’e Anlatalım
Kimsenin bundan haberi yok. Münafıklarla nasıl karşılaşmış, müşriklerle? Sadece işte deve işkembesi atmışlar. Kardeşim, o çok küçük bir bölümü. Bak, 2 buçuk kilometre boyunca adamlar tükürüp taş yağmuru yapıyorlar, 2 buçuk kilometre yaya yürüyorlar ve yaralıyorlar. Peygamberimiz (sav)’in büyüklüğünü anlamak açısından bunlar çok önemli. Allah’ın neden Peygamber (sav)’i sevdiğini görmek isteyenler, bak o 2 buçuk kilometre tükürük ve taş yağmuru onun sevgili olmasını sağlıyor. O çile onun sevgili olmasını çünkü Allah’la bağını asla koparmıyor, asla sevgisinden azalma olmuyor, bilakis aşkı daha da yükseliyor.
“Ayetteki “cüsseli yapıları hoşunuza gider” ne demek?”
Münafıklar bazen kendilerini zengin gibi gösterirler, cüsseli gibi gösterir. Mesela o iğrenç işkembelerinin üstüne pis çuvallar giyer. Mesela o iğrenç elbisesi ile övünür. Veyahut bir atıyla, eşeğiyle, arabasıyla övünür. Halbuki çöp arabasında lağım götürülüyor gibi o. Şimdi araba var tamam. Araba neyi götürüyor? Lağım torbasını götürüyor. Lağım torbası artı araba. Münafığın işi bu. Onun için Allah “onlara beğeni gözü ile bakmayın” diyor. Bazı kafası çalışmayanlar onlar o lağım torbalarını taşıyan arabadan dolayı lağım torbasına bu sefer saygı duyuyor. Arabada ne gidiyor? Lağım torbası gidiyor. Yani mikrop torbası gidiyor. Ne fark eder yani? Orada bir beğeninin yanlış olacağını söylüyor Allah. Mesela diyor ki “onların konuşmalarını dinlersin.” Çok geveze olur münafıklar. Bak “konuşmalarını dinlersin” diyor Allah. Çok lafazan olur. Çünkü şeytanın etkisiyle artık kontrol tamamen şeytanın etkisinde olan dil başlar zırvalamaya. Eli ayağı her şeyi artık şeytanın emrinde olduğu için başlar zırva zırva yazılara, konuşmalara, ifadelere başlar. Ayette de “onları dinlersin” diyor. “Cüsseli yapıları da hoşuna gider” görünüşü mesela efendim eve gitse evin hükmü ne oluyor? Lağımı muhafaza eden beton, evi. Arabası nedir? Lağımı götüren çöp arabası. İstediği kadar süslü olsun. Götürdüğü ne? Lağımı götürüyor. Arabaya yazık yani. Değil mi? Arabaya yazık yani. İnsan arabaya acır yani.
“Bu davayı savunurken sizi tetikleyen şeyin ne olduğunu merak ediyorum?”
Ben çocukluğumdan beri çok vicdanlıydım. Adaletsizlik, vicdansızlık hep beni rahatsız ederdi. Darwinizm’in anormallik olduğunu ben ortaokulda falan anlamıştım. İlkokulda, ortaokulda. Büyük savaşların da organize edildiğini de anlamıştım. Bir derin devlet yapılanması içinde yapıldığını hissetmiştim. Çünkü olacak iş değil. Adamlar niye silahlanıp işi gücü bırakıp da, halk böyle bir şey yapmaz. “Hadi arkadaşlar birbirimizi boğalım” demez halk yani. Halk asla böyle şeyleri, böyle pisliği yapmaz. Bunun şeytani bir organizasyonla yapılması gerektiği açık görülüyor. Onları zorla bu işe soktukları belli. Almanya’da halk nefret ediyor savaştan. Herkes nefret ediyordu. Rusya’da da herkes nefret ediyorlardı ama kurtulamadı insanlar. Yani o kahpe sistem, o deccali sistem herkesi ensesinden tuttu savaşın içine soktu. Dünyanın hiçbir yerinde insanlar savaştan hoşlanmaz. Ama sistemi kontrol eden o üst güç hepsini istemedikleri halde o savaşın içine sokup öldürtüyor. O yüzden meselelere ben o gözle bakıyordum o zamanlar. Üniversitede akademiye başlayınca bütün gücümle İslam’ın yayılması gerektiğini düşündüm. Lise sonda da öyle. Baktım yetenekliyim de İslam’ı anlatma konusunda. Dürüst olduğumu da gördüm. Samimi olduğumu da gördüm. Bayağı samimiyim. Hayatımı İslam’a adama kararı aldım. Onun dışındaki bir hayat bana çok korkunç geldi. Yani egoist bencil bir hayat bana çok korkunç geldi. Hiç yapamam yani. Çocukluğumdan beri yapamayacağım bir şey. Onun için var gücümle İslam’a, Kuran’a, Hakk’a Hakkaniyete hizmete kendimi adadım. Halen de devam ediyorum.
Allah Her Mehdi’ye, Her Allah Yolunda Mücadele Edene Sevabının Artması İçin Münafıklardan Bir Güruhu Musallat Eder
Cenab-ı Allah Enam Suresi 112’de, Cenab-ı Allah diyor ki bak “Böylece her peygambere, insan ve cin şeytanlarından bir düşman kıldık.” Her Mehdi’ye, her Allah yolunda mücadele edene Allah münafıklardan bir güruhu musallat eder ibadet olarak. Yani ibadeti artması için, sevabı artması için ama tabii o ezilecek şekilde yaratılır münafık. Yani ezilecek şekilde yaratır, Allah öyle yaratır onu. “Onlardan bazısı bazısını aldatmak için yaldızlı sözler fısıldarlar.” Münafıklar öyledir. Yaldızlı sözlerle birbirlerini kafalamaya çalışırlar. “Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı.” Ne demek biliyor musun? “Ben yaratıyorum” diyor Allah. Nasıl yapsın? Yapamaz yani. Yirmi yıl senin hizmetindeyse adam Allah bir yirmi yıl daha hizmet ettirirdi. Neden onun beyninde değişiklik yapsın Allah? Hizmet ettirmiş gücünü göstermiş Allah. İstese yine yirmi yıl daha hizmet ettirir. Öyle yapmıyor. Yirmi yıl sonra başlıyor münafıklığa. Ama “yenilmiş olarak münafıklığını göstereceksin” diyor. “Seni de ezim ezim ezeceğim” diyor Allah. “Seni” diyor “Müslümanların peygamberine” veyahut imamına, kimse Müslümanların başında olan ona “ezim ezim ezdireceğim” diyor Allah. “Ona imkan vereceğim ve o da seni ezecek” diyor. “Kaderin bu” diyor Allah. “Rabbin dileseydi bunu yapmazlardı. Öyleyse onları yalan olarak düzmekte olduklarıyla baş başa bırak.” (Enam Suresi 112) Münafığın yalan düzme yeteneğini zaten görüyorsunuz. Biliyorsunuz bütün tarih boyunca acayip bir yalan düzme ve uydurma, hikaye yetenekleri vardır. Cenab-ı Allah diyor ki Enam Suresi 113’te “Bir de” diyor Allah bak “bir de” Cenab-ı Allah ilave yapıyor. “ ahirete inanmayanların kalpleri ona meyletsin” şimdi münafık ama ahirete inanmıyor Müslümanların içinde münafığa kalbi meylediyor bu sefer, münafığın yaldızlı sözlerine “meyletsin de ondan (bu yaldızlı ve içi çarpık sözlerden) hoşlansınlar ve yüklenmekte olduklarını yüklenedursunlar.” (Enam Suresi 113) Yani “iyice cehennemleri gelişsin” diyor Allah. “Derinleşsin” ama bak yine Müslümanların içinde bunlar fakat kalbi münafıklara meyletmiş onları güçlü görmek istiyor, onların galip gelmesini istiyor. Fakat Müslümanlardan da ayrılmıyor. Fakat gönlü münafıklardan yana. Onların yaldızlı sözlerinden etkileniyor. Onu duydukça Müslümanlara karşı hakikaten kini artıyor, nefreti artıyor. Ama gücü de yetmediği için Müslümanların içinde hem sebepleniyor ama münafık ruhu onun da kalbine tam işliyor.
“Kuran’da her sorunun cevabı var mı?”
Kuran’da her sorunun cevabı olmasına gerek yok. Kuran genel ahlak kaidelerini bize bildirir “alabildiğine özgürsünüz” der “bunun dışında.” Mesela “şunlar şunlar haram” işte “domuz eti, leş, kan, Allah adına kesilmeyen yiyecekler, şarap bunlar haramdır” diyor Cenab-ı Allah, “bir de vücuda zararlı olan şeyler, temiz olmayan şeyler bunları yemeyin bunun dışında ne istiyorsanız isteyin” diyor “hepsini yapabilirsiniz” diyor. Namazı tarif ediyor istediğin gibi kılarsın. Din özgürlük kitabıdır, özgürlüğün kitabıdır, sevginin ve özgürlüğün kitabıdır Kuran. Bak diyor ki: “Üstünüzdeki ağır teklif zincirlerini kaldırıyor” teklif yani şu yasak, bu yasak bu yasak diyorlar ya onları kaldırıyor diyor Kuran için. Bizim üstümüzdeki zincirleri kaldırır, bizi özgürleştirir Allah ve çok az, parmakla sayılan haramların dışında her şeyin helal olduğunu bize bildirir, bizim sevinç içinde yaşamamızı, sevgi içinde yaşamamızı sağlayan bir kılavuzdur Kuran, sevgi Kitabıdır sevgi, sevgiyi öğreten bir kılavuz.
“Bencil bir insan bencillikten nasıl kurtulur?”
Eğer çok bilinçli bencilse kurtulamaz mesela bilinçli yalancıysa kurtulamaz mesela münafık kurtulamaz öyle yaratılmıştır o, sadece tedbir alırsın. Müslümanların kıymetini artıran varlıklardır onlar. Israrla olmamasını istiyor insanlar Allah Allah yani “imtihan olmasın” diyor o zaman cennet olmaz yani münafık sayesinde cehennem olur, kafir sayesinde cennet olur aynı zamanda yani cennete de vesiledir münafıklar. Çünkü cennet derecesi münafıklarla elde ediliyor, cennet derecesi kafirlerle elde ediliyor. Mesela Peygamberimiz (sav)’i Taif’te taşlıyorlar o manevi makamını yükseltiyor, hakaret ediyorlar manevi makamı yükseliyor, tükürüyorlar manevi makamı yükselir, bir de zır cahil adamlar var o zaman bak dikkat edin Taif’te taşlayanlar. Şimdi mesela kanun var, hukuk var polis çağırırsın o zaman polis de yok ayağı çıplak zırdeli adamlar cahil böyle daire şeklinde sarıyorlar Peygamber (sav)’i ilerlerken habire küfür ve hakaret, habire taş atıyor, tükürüyor, taş atıyor, tükürüyor baş belası yani. Ama Peygamberimiz (sav) çok soğukkanlı hiç etkilenmiyor maşaAllah. İki buçuk kilometre öyle yürüyor, başkası olsa onu kaldıramaz Allahualem. İki buçuk kilometre çok uzun bir yol, ki saatler sürüyor bu, tabii.
“Toplumda şöyle bir algı var erkekler istediğini yapabilir ama kadınlar yapamaz. Bu algı ne zaman düzelecek?”
Evet öyle erkek egemen toplum yapısı tabir edilen bir yapı, binlerce seneden beri oluşturulmuş Peygamberimiz (sav) zamanında dengelendi ama sonra hemen vefatından sonra yine bozuldu yani deccalin yaptığı bir oyun bu. Deccal dünyanın en güzel varlığına kafayı takar, kadına ve kadını ezmek ister, üzmek ister, yormak ister, yok etmek ister yerine homoseksüelleri koymak ister güzel olan her şeyi tahriple görevlidir münafık. Güzel olan her şeyi tahriple görevlidir deccal dolayısıyla şeytanın görevi budur yani her türlü güzelliği yıkar. Şehirleri çirkinleştirir, binaları çirkinleştirir, kadınları çirkinleştirir mesela onun için diyor ki “kadınlar makyaj yapmasın” diyor şeytanın etkisiyle. “Yüzündeki” mesela “fazla tüyleri falan almasın” diyor. “Saçını boyamasın, parfüm kullanmasın” diyor şeytanın etkisi. Mesela “güzel giyinmesin, gülmesin” diyor bak gülme çok açık değil mi şeytandan işte “gülmesin” diyor. “Dışarı çıkmasın, müzik dinlemesin, resim yapmasın” güzel olan her şeyi engelliyor. Şeytanın görevi güzelliği dünyadan yok etmektir.
(Kudüs Mescid-i Aksa’daki Cuma namazı çıkışında karıştı. “Yılanın başı Amerika” diye sloganlar atarak Molotof ve taşlarla saldıran Filistinlilere karşı İsrail polisi çıkışta ateş açtı.)
Yılanın başı deccal, ne Amerika. İşte bak bu deccalin bir başarasıdır, oynatıyor onları. Mesela kurşunu sıkan adam “kurşunu yandan başkası sıktı” diyor. Adam da yanlış adrese gidiyor katil gizleniyor, İngiliz derin devletinin böyle bir sistemi vardır. Faili meçhul için katili gizler, katili alakasız yerlere çeker, gösterir. Trump garibanın teki bak şimdi onun hedef gösterilmesi mevzubahis dikkat ederseniz.
“Suriye’nin geleceğini nasıl görüyorsunuz?”
Suriye’nin birleşmesi mümkün değil. Suriye mahvoldu, Mehdiyet’in dışında da hiçbir şekilde birleşmez. Sevgi olmadan da asla olmaz. Suriye’yi birleştirecek şey Allah korkusu, Allah sevgisidir, imanladır. Onun dışında oturacak ne yer kaldı, ne de bir arada barınabilecek insanlar var. Mesela adam Şii, öbürü de Sünni bir arada barınmaları mümkün değil.
“Merhaba Adnan Bey ben İzmir’den Batuhan. ‘Tanrı insanı neden yaratmıştır?’ diye insanlar bize soruyor. Kendimiz de bunu düşünüyoruz. Kendi yorumum şöyle: Bence Tanrı insanı aşkı görmek için yaratmıştır. Yaratılma sebebimiz sizce aşkı görmesi için midir Tanrı’nın diye, size bir soru sormak istiyorum. Sizin tarafınızdan yorumlanmasını istiyorum. Teşekkür ederim.”
Biz sonsuz öncede vardık. Ve sonsuz sonrada da varız. Bu yanlış biliniyor. Allah insanı yaratmıştır deyince belirli bir süre sonra oldu gibi anlıyor insanlar. Sonsuz öncede biz vardık, sonsuz sonrada da biz varız. Allah hiçbir zaman için yalnız olmamıştır. Allah aşkı tabii çok beğeniyor Allah. Yani kâinatı bütün yaratmasının sebebi, Varlığının sebebi zaten aşktır. Aşkı Kendisi mükemmel yaşadığı gibi Cenab-ı Allah, Kendi tecellilerinde de yaşatıyor, Kendi tecellilerinde de görüyor bunu, Kendi tecellilerinde hissediyor ve bunu sonsuza kadar hissediyor. En yüksek duygudur, en yüksek güzelliktir. En büyük nimettir. Tutku, aşk Allah’ın tek amacı da zaten sevgidir. Allah’ın ismi de sevgidir zaten. Yani yaratılış amacı da sevgidir. Sevginin dışında hiçbir amaç yoktur. Kâinatın varlığında tek amaç budur.
“Bir kadında sevmediğiniz huy nedir?”
Akıllı olmaması, samimi olmaması tabii çok berbat olan bir şey. Her kim olursa olsun samimi olmaması çok kötü. Çünkü samimi olmayınca Allah’tan korkmuyor. Allah’tan korkmuyor, aklı olmuyor. Zincirleme ahlak bozukluğu oluyor. Zincirleme her türlü bozukluk olur. Samimiyet en hayati konu. Samimi olduktan sonra hepsi tamam. Her şey mükemmel oluyor. Samimiyet çöktü mü her şey çöküyor.
(İran’daki Vahdet Konferansı’nda konuşan İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, “Şii ve Sünni Müslümanlar ayrı güzergahlarda aynı hedefe giderler. Şiiler ve Sünniler emperyalizme karşı birlikte mücadele ettiler” dedi. Ruhani şunları ekledi “Bugün Şii ve Sünni, Kürt, Arap, Alevi, Sünni arasında ihtilafları çıkartan ve fitne tohumları ekenlerin kimler olduğunu bilmemiz gerekir. Bölge halkları asırlardır birlikte barış içinde yaşadılar. Oldukça farklı etnik ve mezhep bağlılarıydı ve birlikte kardeşçe yaşadılar. Halklar içine bu düşmanlık ve fitne tohumları yirmi ve yirmi birinci asırda ekildi. İslam’ın kardeşlik anlayışını anlatmalı, İslam’ın gerçek yüzünü göstermeli. Bizim gerçek vahdete, birlikteliğe ihtiyacımız var.”)
Helal olsun. Güzel insandan güzel söz çıkar. Çok güzel konuşmuş. Mehdiyet üslubunu her yerde görmeye başladık. Her yerde görmeye başladık. Daha önce böyle bir konuşma mümkün değildi.
“Adnan Hocam, tevekkülün önemi nedir?”
Tevekkül insanın cennetidir. Bir nevi cennettir. Dünya cennetidir. Tevekkülde korku olmaz, tedirginlik olmaz, endişe olmaz, vesvese olmaz. Yani insanın canını yakan hiçbir şey olmaz. Sadece kalp ferahlığı ve zevki olur. Dünya cennetidir tevekkül. Tevekkülü tam elde eden adam dünya cennetini yaşar. Ve karşılığı da zaten cennettir. Tevekkül çünkü Allah’a inançtan kaynaklanıyorsa karşılığı cennettir.
“Ben yıllardır tek merak ettiğim soru var sizin hakkınızda. Sizin ana temanız yani ana amacınız ne? Onu çok merak ediyorum. Teşekkür ederim.”
Benim amacım sadece Allah’ın rızasıdır. Allah’ın sevmesini istiyorum beni bu kadar. Benim amacım sevgi. Sevgi için yaşıyorum ben. Allah’ın sevgisi. Allah’ın rızası demek Allah’ın sevgisi demektir. Allah’ın beni sevmesi bana yeter. Çünkü o zaman bütün kainatı sevmek çok kolay ve güzel. Ama ‘Allah beni sevmez’ çok münasebetsiz bir ifade böyle bir şey olmaz. Bu bir hastalıktır öyle şey olmaz. Mümini Allah sever. Mümin de bundan kalbi emindir inşaAllah samimi Müslümanın. Fakat cehennem korkusu içerisinde de olur. Yoksa zaten Müslümanı Allah sevmeyecek kimi sevecek Allah? Tabii ki Müslümanı sever. Samimi insan tabii ki sever.
Onur, Kuran’a Uyan Müminlere Aittir. Küfürde, Münafıklıkta Onur Olmaz
Münafıklar şeytandan Allah’a sığınırım Allah diyor ki 139’da münafıklar “Onlar, mü'minleri bırakıp kafirleri dostlar (veliler) edinirler. 'Kuvvet ve onuru (izzeti)' onların yanında mı arıyorlar?” diyor Allah. Münafıklar hep Müslümanlara onur tavsiyesinde bulunur. Kendilerinin onur bulduğunu ve küfrün yanında onur bulduklarını söylerler. Bak küfrün yanında onur bulduğunu söylerler. “Şüphesiz, 'bütün kuvvet ve onur,' Allah'ındır.” (Nisa Suresi 139) Yani Kuran’a uyan müminlere aittir. Küfürde, münafıklıkta onur olmaz. Münafıklıkta alçaklık, haysiyetsizlik, şerefsizlik, namussuzluk, kahpelik vardır. Onun için Allah münafıkların onurunu yerle bir eder. Rezil rüsva eder. Allah onları aşağılar, yolunmuş domuz gibi tek başına yaşatır Allah. Bir mucize olarak elle tutulur belaya uğrarlar.
“Allah’ın bize işaret verdiğini nasıl anlarız?”
Yolda yürürken düşünürsen işareti görürsün. “Ya Rabbi o işaretleri bana hissettir” dersen görürsün. Mesela ben orada oturuyorum farz edelim kalkıp gezinmek daha faydalı olur diye düşünürsün. Allah sana onu hissettirir. Veyahut bir konu vardır onu anlatman gerektiğini Allah sana hissettirir. Hep bu işarettir. Mesela münafıkları Allah yaratır. Oradan münafıkları anlatman gerektiğini anlarsın. Çünkü normalde münafık olmadan insanlar pek münafığı anlatmazlar. Halbuki Allah münafık konusunu çok önemli görüyor Kuran’da. En çok ayet münafıklarla ilgili. Ama en az anlatılan konu münafıklardır. O zaman münafıkların çok anlatılması için Allah münafıkları yaratıyor. Münafığa da eylem meydana getirttiriyor ki münafığın eylemini Kuran’daki anlatımın aynı olunca Müslüman onu daha rahat yaşanmış bir olay olarak anlatmış oluyor. Ve yaşanmış bir olayı anlatınca da müminlerin imanı artıyor. Çünkü münafığı tarif ediyor Kuran’da Allah, bakıyoruz münafık aynısı, üslup aynısı, kelimesi kelimesine aynısı. Bütün yöntemler aynı. Hakikaten şuurları kapalı. O zaman Allah’a imanımız daha artar, Kuran’a imanımız daha da artar.
(Sabah Gazetesi Fethullah Gülen'in Pensilvanya'daki çiftlik evinin görüntülerini yayınladı. Haberde malikanenin otuz altı kamera ile tarandığı Gülen’in çalışma odasında ve yatak odalarında dahi kameralar olduğu, güvenlik odasına sadece en güvenilen dört kişinin girebildiği söyleniyor. Ayrıca görüntülerin FBI tarafından da yirmi dört saat kayıt altına alındığı, eve giren çıkanların da yine FBI tarafından denetlendiği, güvenlik odasında yirmi dört saat iki FBI görevlisinin bulunduğu, FBI helikopterlerinin de düzenli olarak çiftliğin üzerinde devriye gezdiği söyleniyor.)
Adamlar çok önem veriyorlar baksana yani demek ki rütbesi çok yüksek. Deccalın ona verdiği rütbenin çok yüksek olduğunu görüyoruz. Sıradan birisi olsa yani deccalın sıradan adamı olsa böyle bir rütbe oluşmaz. Büyük bir rütbe ile onu görevlendirmiş deccal. Çok büyük bir hata yapmış çok.
“Berzah aleminde herkes mi söz veriyor sadece sözünü tutanlar mı söz veriyor?”
Berzah alemi derken herhalde zer alemini kastediyor değil mi kardeşimiz? Zer alemi tabii aklın ihtiyarının kalktığı bir yer olduğu için orada herkes söz veriyor. Çünkü mecburlar, peygamber olarak getiriliyor. Peygamberimiz (sav) mesela o mertebeyi almış oluyor orada. Peygamber olduğunu biliyor, İsa Mesih peygamber olarak getiriliyor. Allah’ın gücü kesin gösteriliyor insanlara. Öyle bir ortamda münafığı, dinsizi, imansızı hepsi tabii uygun şekilde cevap veriyor. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” diyor Allah hepsi birden “bele” diyor “Evet Rabbimizsin” diyorlar. Ama sonra burada hıyanet ediyorlar hainlik ediyorlar. Orada işte aklın ihtiyarının kalkmasının nasıl riskli olduğunu gösteriyor. Allah diyor ya “Ben istesem hepsini iman ettiririm” diyor ayette “hepiniz tek bir ümmet olursunuz” diyor. Zer aleminde bütün insanlık tek bir ümmet. Hepsi İslam dininde. Tamamı tek bir ümmettir zer aleminde bak. Ve imansız tek bir kişi yok. Allah diyor ya “Ben istesem hepinizi iman ettiririm ve hepinizi tek bir ümmet kılarım” diyor değil mi ayette? Bunu zer aleminde yapıyor Allah. Herkes tek bir ümmet ve herkes iman ediyor. Ama buraya geldiler miydi sapıtan, üşüten, takla atan, oynatan her çeşit adam oluyor.
“Sevgiyle düşmanlık bir arada olabilir mi?”
Nasıl olsun? Tabii ki olmaz. Sevgi varsa sevgi çok sökücü ve kaplayıcı bir güçtür. Sevginin geldiği yer her yer dümdüz olur. Bulut gibi kaplar ve hepsini bitirir. Ne varsa söker atar. Sevginin temizlemeyeceği, düzeltmeyeceği hiçbir şey yoktur. Kötülük, kin, öfke hepsini söker. Sevginin gücü çok yüksektir. Kahredici bir gücü vardır sevginin.
“Akıllı bir insanın sohbeti ve konuşmaları nasıl olur?”
Sıkıcı olmaz oradan hemen anlaşılır. Sıkılıyorsa insan orada bir anormallik vardır. O işarettir, kalbe Allah’ın verdiği bir işarettir. Bir insanı gördüğünde sıkılmamak lazım normalde. Eğer sıkılıyorsan onda bir uğursuzluk bir şeytaniyet vardır. Kalp bir insanı gördüğünde sıkılıyorsa bir anormallik olduğu açıktır. Ya kendinde bir anormallik vardır yahut o insanda bir anormallik vardır. Ama kalp ferahlık hissediyorsa, hoşuna gidiyorsa, sözünü sohbetini dinlemek istiyorsa o da kalbe bir işarettir ki o insan iyi. O insanı dinlemesi, o insandan istifade etmesi, o insanın ruhaniyetinden faydalanması Allah’ın beğendiği bir durum olduğu kalbine öyle ferahlıkla ilkah edilir. İşaret verilir, o bir işarettir. Sıkıntı da bir işarettir, kalp ferahlığı da bir işrettir.
“Hz. İsa (as)’nın tekrar yeryüzüne gelişi aklın ihtiyarını kaldırır mı?”
Yo İsa Mesih’in kendisinin aklının ihtiyarını kaldırması lazım en başta. O kendini tanıyamıyor ilk başta. Bilmiyor kendisinin İsa (as) olduğunu. Bediüzzaman diyor bak “bidayeten kendisi dahi kendisini bilmez” diyor. “Yakın talebeleri havassı, seçkin talebeleri onu imanın nuruyla tanırlar” diyor. Zamanla fark ediliyor. Allah’ın orada muazzam bir sanatı vardır. Aklın ihtiyarını kaldırmama sanatı vardır Allah’ın. Mesela beynimizin içinde gözsüz görüyoruz aklımızın ihtiyarı kalkıyor mu? Bir insan dese ki sana “bir et yığını yapacağım, yağlı bir et yığını alacağım kafanın içine koyacağım. Sana göz diye iki parça koyacağım etten ama sen onun içinde üç boyutlu renkli bir dünya göreceksin ışıklı. Dışarıda ışık olmadığı halde, renk olmadığı halde sen üç boyutlu, renkli, pırıl pırıl bir dünya göreceksin. Ayrıca da sesi de üç boyutlu alacaksın, sesin yönünü bile bileceksin” desen birisine adam “amma yalan söyledin” der. “Hayal aleminden mi geziyorsun sen?” der “bu kadar abartı olmaz artık” der. “Asla inanmam” der “asla.” “Peki böyle bir şey olursa ne dersin?” dersin “bu mucize üstüne mucize, mucize üstüne mucize bu aklın ihtiyarını kaldırır” der. Yani aklın ihtiyarını tamamen kaldıracak bir şeydir “etin içerisinde üç boyutlu dünya meydana gelecek” dersen “bu aklın ihtiyarını kaldırır” der. Kaldırıyor mu? Yok. Çünkü alıştık. Ülfet meydana geldiği için kaldırmıyor aklımızın ihtiyarını. Aslında bu aklın ihtiyarını kaldıracak bir şey. Adama deseler ki “mikroskopta zor görülen tek bir hücreden koskocaman bir adam olacak” desen “ve seninle konuşacak hatta o kadınla evleneceksin” deseler değil mi öyle küçük bir hücreden. “Ne diyorsun?” deseler normal akılda bir adam buna kesinlikle inanmaz. “Bu olacak iş değil” der. “Bu aklın ihtiyarını kaldırır” der. Oluyor. Aklın ihtiyarı kalkıyor mu? Yo, hiçbir şey olmuyor. Deseler ki mesela “Gökyüzünde koskoca bir taş kütlesi toprak kütlesinden bir şey yapacağız yuvarlak, içine ağzına kadar magma dolduracağız fokur fokur kaynayacak, elma kabuğu kadar da ince olacak, uçsuz bucaksız uzayda akıl almaz bir hızla bu gidecek ve hiçbir yere çarpmayacak. Milyonlarca göktaşının içinden geçecek hiçbiri hiçbirine dokunmayacak. Geçen o cisme dokunmayacak ve içi fokur fokur kaynayarak gökyüzünde gezeceksin” deseler adam dehşete düşer. “Böyle bir şeyin üstüne biner misin?” deseler “Allah esirgesin kesinlikle binmem” der. “Fokur fokur kaynayan magmanın üstüne ben biner miyim, deli miyim ben?” Der. Adam asla kabul etmez. “İncecik olacak” diyeceksin kabuk hakikaten elma kabuğu kadar incedir. Elma kabuğunu biliyorsunuz içini düşündüğümüzde magma kabuk kısmı soğuk kısmıdır elmanın. Ondan gerisi hepsi magma. Fokur fokur kaynar. “Böyle bir şeyin üstünde gökyüzünde seni gezdireceğim” desen adam yerlere yapışır “Allah aşkına yapma” der. “Düşünmek dahi istemiyorum” der. “Asla istemem” der. Şu an adam düğün yapıyor onun üstünde. Mastika oynuyor yani. Alışmış ülfet oluşmuş aklın ihtiyarı kalkmıyor.
Küfürle Mücadele Şarttır, Münafıkla Mücadele Şarttır
Ahzab Suresi, 60’ta da şehirde kışkırtıcılık yapacaklarını söylüyor Allah münafıkların. Ve yalan haber yayacaklarını söylüyor Ahzab Suresi, 60’ta da. Münafık ahlakını Allah tam bize göstermiş oluyor. Normalde tabii insan iki türlü olabilir münafığa dersin ki “it ürür kervan yürür” dersin hiç muhatap olmazsın adamlarla. Ama Kuran’a uygun değil bu. Kuran; teşhis edip, hükümlerini anlatıp Kuran’la benzer yönlerini Müslümanlara tanıtarak münafıklara karşı Kuran’la mücadele edilmesini söylüyor Allah. Bana ne yok. Sahabe devrinde öyle bir hata yapılmış. Münafıkları ellememişler. Adamlar da Müslümanların tepesine çıkmış. Ve katliamlar yapmışlar. Ve gelenekçi Ortodoks sistemin gelişmesinde ana zemini oluşturmuşlar. Ama zamanında bunlar etkisiz hale getirilseydi ilimle irfanla, kanunla hukukla bu pislik denizi gelişmeyecekti.
Furkan Suresi’nde Cenab-ı Allah “Öyleyse” diyor “küfre (münafıklara) itaat etme. Ve onlara Kuran’la büyük bir mücadele ver” diyor. Bak bu namaz gibi bir ibadet yani yapılması gerekiyor. Yoksa münafık it kopuk, aşağılık takımı adam yok hükmünde sayarsın bırakırsın. Öyle yapmayacaksınız diyor Allah. “Onları yakalayacaksınız ilimle irfanla üstlerine çökeceksin, Kuran’la onlara karşı mücadele vereceksin” yani “kanunla hukukla gereğini yapacaksın” diyor. Yakasını bırakın demiyor Allah.
Bak mesela Araf Suresi, 90’da münafıklar diyorlar ki “Eğer” diyorlar “elçiye uyacak olursanız kuşkusuz kayba uğrayanlardan olursunuz.” Sakın ona uymayın diyor. Kime? Elçiye. Allah’ın dinini anlatana, sakın ona uymayın diyor. Kim diyor? Münafıklar diyor.
Tevbe Suresi’nde “Münafıklarla mücadele edin. Allah, onları sizin ellerinizle azablandırsın, hor ve aşağılık kılsın ve onlara karşı size zafer versin, mü'minler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun.” (Tevbe Suresi, 14) “Ve kalblerindeki öfkeyi gidersin” diyor. Bak münafıklarla mücadele edin diyor Allah. “Onları sizin ellerinizle azaplandırsın” bu farz. Bu keyif için yapılan bir şey değil. Allah’ın emri olduğu için yapılıyor. Hor ve aşağılık kılınmaları da Allah’ın emri. “Ve onlara karşı size zafer versin müminler topluluğunun göğsünü şifaya kavuştursun” müminlerde şifa bu, müminlerde ferahlık ve güzellik meydana getiriyor. Zenginlik, iyiliğe, berekete sebep olur. “Ve kalplerindeki öfkeyi gidersin” tabii onların bu kadar aşağı hale gelmesi zillet içinde yaşamaları müminlerde ferahlık ve neşeye sebep oluyor. “Allah dilediğinin tevbesini kabul eder. Allah bilendir hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe Suresi, 15) Münafıkların bu ahlaksızlıklarını işte anlatmak ibadet oluyor. Namaz gibi şart olduğu için söylüyorum bunları. Bunlarla mücadele ve anlatılması Allah’ın hükmü ve şart. Küfürle mücadele şarttır, münafıkla mücadele şarttır. Müslümanlara güzel davranmak, onlara sevgi sunmak, onlara hayır sunmak şarttır. İbadetlerin bunların hepsini yapmakla mükellefiz.
Mesela Muhammed Suresi 30’da Cenab-ı Allah diyor ki “Eğer Biz dilersek sana onları elbette gösteririz.” Demek ki onları bir gösterme zamanı var. Allah bak bunlar münafıktır diye gösteriyor. “Böylelikle onları simalarından tanırsın.” Pis eşkallerinden anlarsın. “Andolsun” diyor Allah “...sen onları sözlerin söyleniş tarzından da tanırsın.” Yani konuşma tarzlarından da hemen anlaşılır. “Allah amellerinizi bilir.” Allah eylemlerinizi her şeyinizi bilir diyor onların yaptıklarını da biliyor müminlerin konuşma tarzını da biliyor Allah. Hatta Allah diyor ki münafıklara karşı müminlerin gücü açısından Haşr Suresi 13’te “Herhalde içlerinde 'dehşet ve yılgınlık uyandırma bakımından' siz, Allah'tan daha çetinsiniz.” diyor münafıklara. Münafık çünkü Allah’a inanmadığı için, imansız olduğu için münafık Müslümandan acayip çekiniyor. Münafıktan Müslüman uzak durmak durumunda değil. Münafığın bilakis üstüne gitmek durumunda tabii ilimle irfanla ve kanunla hukukla yapacak bunu. Ama bak Allah ne diyor? “Dehşet ve yılgınlık” müminlerin onlara sunduğu bu bak “dehşet ve yılgınlık” sunuyor. “Bu konuda” diyor “Allah’tan daha çetinsiniz onlara” diyor. Çünkü Allah’tan korkmuyor o, halbuki mümin Allah’tan korkuyor. “Bu, şüphesiz onların 'derin bir kavrayışa sahip olmamaları' dolayısıyla böyledir.” (Haşr Suresi, 13) Zeki oluyorlar ama ahmak oluyorlar. Aklı olmuyor zaten ahmak oldukları yazılarından, konuşmalarından hemen anlaşılır münafığın. Zırvalama tarzında ahmaktır münafık. Hatta diyor ki Allah Enfal Suresi 57’de “Bu sebepten dolayı..” diyor “..mücadelede” onlara ulaşırsan “onları yakalarsan” onların üzerine çökersen “öyle darmadağın et ki, onlarla arkalarından gelecek olanlar(ı caydır). Umulur ki ibret alırlar.” Diyor Allah. Tabii bunlar kanunla hukukla, ilimle irfanla olur. Hatta Tevbe Suresi 73’te de Cenab-ı Allah “Ey Peygamber” diyor “kafirlere ve münafıklara karşı mücadele et ve onlara karşı sert ve caydırıcı davran. Onların barınma yerleri cehennemdir ne kötü bir yataktır o.” Allah “onları Ben zaten mağlup yarattım” diyor. Ama her zaman diyorum kanun hukuk ne diyorsa onunla yapılması gerekiyor.