A9 TV, 9 Ağustos 2017
(Cumhurbaşkanı Erdoğan partiye ihanete bulaşmış kimseyi kabul etmeyeceklerine dair yeni bir konuşma daha yaptı. “Son zamanlarda gerileme başladıysa bunun sebebi maalesef yaptığımız yanlışlardır. Kendi çıkarını partisinin ve ülkesinin çıkarlarının önünde tutan hiç kimse AK Parti’de yöneticiliğe talip olamaz kesinlikle. Davası ve ülkesi için çalışacak, milletimizle kucaklaşacak, proje üretecek herkese yüreğimiz ve kollarımız açık. İhanete bulaşmamış olması şartıyla partimize ve ülkesine hizmet vermiş herkesin başımızın üstünde yeri var. AK Parti’nin belirli kişilerin grupların tasallutuna girmemesi için bu değişimi en sağlıklı şekilde yürütmemiz gerekiyor.”)
Evet, ne gerekiyorsa millet yapar, ne gerekiyorsa hükümet titiz davranarak yerine getirecektir. Nihayet kaderin dışında hiçbir şey olmuyor. İnsanların gayretiyle kader değişmez. Kader hayırlı yolda ilerliyor.
(Cumhurbaşkanı tevazu konusunda yeni bir hatırlatma daha yaptı. “Gurur, kibir bize yakışmaz. Büyüklük Allah’a aittir. Biz mütevazi olacağız, bizim bakanımız mütevazi olacak, belediye başkanımız, milletvekillerimiz mütevazi olacak. Makamı güçlü kılmaktır asıl olan, makamdan güç almak değil. Makamla güç alarak yolda yürümeyi düşünüyorsan geldiği gibi bu millet seni göndermesini bilir” dedi.)
Çok güzel söylemiş. Bizim sayemizde bir yerlere geliyor. Bakıyorsun homoseksüel adamlarla beraber, bakıyorsun şehri homoseksüel renklerle süslüyor, böyle olmaz. İngiliz derin devletinin ajanlarının fink attığını söyledik. İngiliz derin devletinin desteklediği adamlarla bağlantı kurmanın riskli olduğunu da söyledik. İsimlerini de verdik buna rağmen adamlarla iç içe olursan bu olmaz.
(Cumhuriyet Gazetesi kendisini Türkiye’nin en özgür, en demokrat, en tarafsız sol yayın organı olarak tanıtıyor. Ama Nuray Mert “Evrim teorisinin müfredattan çıkarılmasına gerek yok” ve “Müftülerin nikah kıymasına destek veriyorum” şeklinde iki yazı yazınca uzun zamandır yazarlık yaptığı Cumhuriyet Gazetesi’ndeki işine anında son verildi.)
Çok acayip böyle tahammülsüz olmaları hayret. Bir de demokrat takılıyorlar. En hassas oldukları konu Darwinizm zaten. Başka ne söylerlerse söylesinler bir şey demezler. Eğer Darwinizm’i kabul etmiyorsa adam, bir ayağı Mekke’de olsa sabahtan akşama kadar namaz kılsa hiç sorun çıkmıyor Darwinizm’i kabul etmiyorsa reddediyorsa. Ama kabul ediyorsa bitti. Adam ağzıyla kuş tutsun isterse komünist olduğunu söylesin hiç kurtulamaz. Çok yanlış.
(Karar Yazarı Elif Çakır dünkü yazısında Diyanet’in cemaatleri, tarikatları ve bunların öğrettiği merdiven altı bilgileri daha net eleştirebilmesi için bağımsız bir kurum olması gerektiğini yazmıştı. “Diyanet siyasete bağımlı olduğu için hiçbir cemaate gözünün üzerinde kaşın var diyemiyor ve net bir tavır alamıyor” demişti. Elif Çakır yazısıyla ilgili Mustafa Akyol’un fikrini almış. Akyol şunları söylemiş: “Diyanet’in bundan sonra dini gruplara karşı daha eleştirel yaklaşması, bilhassa merdiven altı bilgilere karşı toplumu aydınlatması gerektiği konusunda tamamen haklısın. Ancak bu yaklaşımın eleştiri düzeyinde kalması bir yasaklama düzenine dönüşmemesi gerekir. Çünkü ana akım din anlayışına göre yanlış tuhaf bulunan dini gruplar da suç işlemedikçe var olma hakkına sahiptir” demiş.)
En başta Diyanet’te zaten yanlışlık var. Kadının taşlanarak öldürülmesini savunan kitapları savunuyorlar. Orada olay bitiyor zaten. Gelenekçi kaynakları savunuyor Diyanet, zaten orada yapacak bir şey yok. Onlar neyi eleştirecekler neyi anlatacaklar?
(“Geçmişte neden bu kadar çok savaş yaşandı?” sorusuna cevap)
Çünkü insanlar Allah’ı hiç düşünmedi. Allah’ı sevmek akıllarına gelmedi, samimi olmak akıllarına gelmedi. Allah onlara Kendini düşündürtmek istedi. Ama buna rağmen yine Allah’ı düşünmediler. Allah bela verdi yine düşünmediler, yine bela verdi yine düşünmediler. Ama son zamanlarda insanlık olgunlaştı. Savaşların çoğunun sebebi Allah’tan bela olarak gelmesi başka bir şey değildir, çoğunun.
(“Mehdiyet döneminde ekonomik sistemler ne yönde bir seyir izleyecek?” sorusuna cevap)
İnsan psikolojik bir varlıktır. Sen onu dinsizlikle, imansızlıkla, Darwinizm’le mahvedersen aklı, beyni, ruhu dağılır. Adam bedenine de hakim olamaz, adalesine de hakim olamaz, ufku da açık olmaz, bir şeyi yaratacak kabiliyeti de olmaz. Deccaliyet insanların beynini tahrip ediyor. Bu tahribatı ortadan kaldıracak Mehdiyet. Maneviyatla, sevgiyle, şefkatle, merhametle, samimiyetle, sanatla, güzellikle, iyilikle, pozitif güçlerle deccaliyetin negatif olumsuz etkisini ortadan kaldıracak, konu bu.
(“Atatürk’ün Türkiye’de doğru anlatıldığını düşünüyor musunuz?” sorusuna cevap)
Atatürk bu milletin özüdür. Anlamayan, çirkin söz eden ağzını bozan bazı dangalaklar var, ahmaklar var. Onlar anasına da küfrediyor, babasına da küfrediyor herkese küfrediyor o. Ahlaksız adam yani kafayı çizmiş, vicdanı gitmiş, aklı çökmüş, sevdiği hiç kimse yok nefret insanı onlar. Dolayısıyla Atatürk’ü takdir edecek akla sahip değil. Ayrıca o takdir etse ne olur takdir etmese ne olur öyle bir ahmak? Akıllı insanın takdiri önemlidir. Türk milleti akıllıdır, bütün millet Atatürk’ü her zaman seviyor her zaman da hayırla yad edecektir kıyamete kadar. Nur gibi Müslüman tertemiz delikanlı, yiğit bir insan, aklı başında. Görmüş fitneyi, belayı Kuran Müslümanlığını Müslümanlara sevdirmiş, yobazlığı bağnazlığı çirkin göstermiş çok doğru yapmış.
(“Bazı insanlar neden her şeye sahip oldukları halde intihar ediyorlar?” sorusuna cevap)
İşte dinsizlik, imansızlık, Darwinistlik. Bak o intihar eden baktım sitesine Darwinist. Darwinistlerle ilgili yazıları indirmiş onları okumuş. Haberim olsa ben onunla konuşurdum ikna ederdim. Darwinist gençleri mahvediyor o inanç. Darwinizm gençleri umutsuzluğa ümitsizliğe itiyor, sevgisizliğe itiyor ve dünyayı bomboş görüyor. Sen “atan mikrop” dersen adam ne hale gelir? “Sen maymundan üredin” dersen “türedin” dersen ne hale gelir? Hayatın bir anlamı olmuyor onun için.
(“İnsanlar neden yaptıkları iyilikleri söylerler?” sorusuna cevap)
İyi söylesinler ki örnek olsun işte, diğer insanlara örnek olsun. Söylesinler, yani “şu fakire fukaraya şu kadar yardım ettim makbuzu bu” falan söylesinler. Bu insanları teşvik eder, o insanları daha çok sevmemize neden olur bir şey olmaz ondan. Ama mahcup olacaksa yapmayalım tabii. Mesela bir fakirin evine yiyecek götürdün mü bu söylenmez. “Herhangi bir fakirin evine götürdüm” dersen olur. Şahsı mahcup etmek olmaz.
(“Bazı insanlar neden Müslümanlardan çok korkuyor?” sorusuna cevap)
İngiliz derin devleti gelenekçi Ortodoks Müslümanlığı öne sürdü. Zaten korkacakları çok konu var onun içinde. Asma, kesme, doğrama, dövme, nefret, kadınları aşağılama. Normal anlattın mı zaten halk ödü kopuyor kaçıyorlar. Yani Kuran Müslümanlığının dışında adam korkar, korkmakta da haklı. Ne diyorsun? “Namaz kılmayanı keseceğim, şunu yapmayanı keseceğim, sakalını keseni keseceğim” her şeye keseceğim diyorsun. “Öldürüp çöplüğe atacağız” diyor anlatıyor görüyorsunuz.
(“Türkiye’de medyadan ulaştığımız bilginin doğruluğu ne derecedir?” sorusuna cevap)
Sağlamasını yapmak mümkün. Her konuşmanın her şeyin sağlamasını yapmak mümkün. Açıp internetten bakabilirler şüpheleniyorsa. Diyor ki “dünya yuvarlak” diyor öbürü “düz” diyor istediğin gibi inceleyebilirsin. Fikirler özgür olsun herkes fikrini söylesin. İnternette bakılabilir değerlendirilebilir. Yani sağlama yapma imkanı var internetten. Dünyanın en büyük üniversitesi internet.
(“Hiç Kuran meali yazmayı düşündünüz mü?” sorusuna cevap)
Öyle bir Kuran çalışması yaptım kelime kelime. Ama hata olması ihtimali de var eğer Allah affetsin hata yaptıysam o haliyle basmayı düşünüyorum, şu an hazır. Ama tabii yine de sağlamasını yapsınlar bakarak, düşünerek hareket etsinler, diğer meallerle de karşılaştırsınlar. Ama mümkün mertebe düzgün, güzel yapmaya gayret ettim üç cilt kadar. Herhalde bu ay elimize geçer.
(“Dua kaderi değiştirir mi?” sorusuna cevap)
Dua zaten kaderinde oluyor. Ondan sonraki olay da zaten kaderinde oluyor. Allah sana önce dua ettirir sonra o olayı meydana getirir.
(“İnsanlar çok farklı bir kıyafet giydiğimizde veya çok makyaj yaptığımızda değişik değişik bakıyorlar bundan rahatsız oluyorum.” İzleyici yorumuna cevap)
Nur gibi genç kız sana ne istediği gibi giyinir Rabia bu adamları hiç kaale alma. Bir avuç densiz ve dangalak, münasebetsiz, saygısız adam hiçbirini kaale alma. Eğer bunlara önem verirsen bunlar kendini bir şey zanneder. İstediğiniz gibi giyinin, istediğiniz gibi gezin. Makyajla güzel olur kadın. Zaten size ters bakanın çoğu homoseksüel bunların, birbirleriyle ilişkiye giren adamlar. Kadınlara böyle ters ters bakan, kadın dekoltesine karşı homurdananlar kendi aralarında anadan doğma geziyor zaten anadan doğma birbirleriyle ilişkiye giren adamlar. Çoğu haysiyetsiz, şerefsiz, namussuz adamlar büyük bölümü homoseksüel gizli homoseksüel, açık homoseksüel. Mesela bir kısım homoseksüeller makyaj falan yapıp çıkıyor bunlar makyajsız homoseksüel bildiğin ahlaksız adamlar bunları kaale almayın. Kadın güzelliğini kıskanıyorlar, sizin güzelliğinizi kıskanıyorlar. Sizin güzelliğiniz onlara dokunuyor. Çünkü homoseksüelliği öldürecek bir şey olarak görüyorlar onlar. Siz son derece güzel, bakımlı efendim çekici, cazibeli olarak sokaklarda gezin. Allah’ın size bir nimeti, Allah’ın verdiği bir güzelliksiniz siz. Siz birer çiçeksiniz. Bu ahlaksızlar Lut kavmi zamanındaki gibi adamlar. Lut kavmi zamanında da kadınlara homurdanıyordu o ahlaksızlar, kadın dekoltesine karşıydılar, kadın güzelliğine karşıydılar. Bir tek homoseksüellere hayat hakkı tanıyorlardı. Aynı ahlaksızlığı bu adamlar da yapıyorlar hiç kaale almayın. Göğsünüzü gere gere istediğiniz gibi gezin. Türkiye de sizin, kanunlar da sizden yana, hükümet de sizden yana, devlet de sizden yana, bizler de sizden yanayız. Gençler de sizi koruyup kollasınlar evvelAllah düze çıkacağız.
(“Biz Suriyeliyiz. Türkiye’yi seviyorum. Türkiye’de rahatız. Türk halkına minnettarız.” İzleyici yorumuna cevap)
Türkiye sizin vatanınız gönlünüz çok rahat olsun, başımızın tacısınız, her zaman sizleri koruyup kollarız, her zaman da yanınızda oluruz. Bazı vicdanı, ahlakı bozukların da sözlerine hiç ehemmiyet vermeyin. Bir avuç çirkin adam Türkiye’yi rahatsız ediyor bunlara müsaade etmeyeceğiz.
(“Sizce 18 yaş seçme ve seçilme için uygun bir yaş mıdır?” sorusuna cevap)
Uygun da bazen mesela adam zengindir oğlunu ortaya çıkartır muazzam imkanlarla adam seçilebilir. Zengin çocukları daha rahat seçilebilirler. Mesela fakir çocuk çok yeteneklidir, çok akıllı, vicdanlıdır, güzel ahlaklıdır ama ne yaparsa yapsın seçilemez. Şimdi bu yönden sorun çıkıyor, buradan sorun çıkabilir. Babası yahut itibar sahibidir, adam güç sahibidir, her yerde imkanı vardır efendim ne bileyim tesisleri vardır onları kullanır şak diye kazanabilir. Onun dezavantajını ve avantajını düşünerek hareket etmek lazım.
Şeyh Nazım Hocamız “Ahir zamanda yağmurlar adeta milletin başına taş yağar gibi gelecek. Şiddetli gelecek, dolu şeklinde gelecek” diyor. İstanbul’a dikkat çekiyor. “İstanbul’da da olacak” diyor. Çok acayip yıllar öncesinden söylüyor “İstanbul’da olacak” diyor. “Yumruk büyüklüğünde dolu yağacak” diyor. “Yumruk büyüklüğünde dolu yağacak” diyor “İstanbul’a.” Hayret edilecek şey. Yıllar öncesinde söylüyor. “Öyle normal dolu değil” diyor. “Çok iri” diyor. “Büyük taş gibi dolu yağacak” diyor.
(“Ülkemizdeki obeziteyle mücadelede neler yapabiliriz?” sorusuna cevap)
Özetle şeker yemeyecekler. Çok fazla şeker üretimi var. Şeker üretimini düşürsünler. Şekere hiç gerek yok aslında. Çay şekeri falan. Kayısı yesin efendim hurma yesin, pekmez falan bunlar. Bir de beyaz ekmek kesinlikle yasaklanması lazım beyaz ekmeğin. Simsiyah ekmek yemek lazım simsiyah. Kara ekmek. O meseleyi kökünden halledebilir. Bir de çok hareket, geniş alan meydana getirmek lazım. Bir de buna devlet müdahalesi gerekiyor. İşyerlerinde mecburen her gün sabah, öğlen ve akşam yarım saat en az hareket mecburiyeti konabilir. Çok hızlı hareket mecburiyeti konabilir.
(“İnsanlar neden birbirine selam vermiyor?” sorusuna cevap)
Mehdiyet ruhu ile konuşuyorsun. Kuran ruhu ile konuşuyorsun. Doğru söylüyorsun herkesin birbirine selam verdiği devir Mehdiyet devrindedir. Şu an selamı sabahı hiç arama. Şu an bulamazsın ama Mehdiyet devrinde herkes birbiriyle selamlaşacak. Cennet çarşısı gibi olacak ortalık. Her gören birbirine selam verecek, merhabalaşacak, hal hatır soracak. Güzel, sevgi dolu, coşku dolu, kardeşlikle bezenmiş muhteşem bir dünya olacak. İmam Mehdi (as)'nin zuhuru Seyyidina İsa Mesih İbni Meryem'in nüzulü ile inşaAllah. Bence nüzul etti zahir olmasını bekliyoruz.
(“Sağlık personeline kaldırabileceğinden daha fazla hasta sayısı verilmektedir. Bu konu neler yapılabilir?” sorusuna cevap)
Hemşire okulu, sağlık okulu açılması gerekiyor yani diğer okullar kapatılıp bu okullar daha çok artırılabilir. Doğru dediğin tespitin de doğru hakikaten çok yoruluyorlar. Doğru söylüyorsun.
(“Bir gün mutlaka yapmak istediğiniz bir şey var mı?” sorusuna cevap)
Yani bayağı var. Daha dur bakalım Kudüs’e gideceğiz. Mekke’ye Medine’ye gideceğiz. Roma’ya gideceğiz. İspanya’ya gideceğiz. Fas, Tunus, Cezayir, Kazablanka hepsine gitmemiz şart. Yapacağımız çok şey var. Bunlar şehirler babı. Olayın daha büyük çapı var, daha geniş çapı var onlar ayrı mesele.
(“Ben insanların çevreyi kirletmemesini ve hayvanların vurulmamasını istiyorum.” İzleyici yorumuna cevap)
Hayvan vurmak tamamen yasaklanması lazım. Hiçbir şekilde izin verilmemesi lazım. Çok vahşi bir görünüm veriyor ve çok korkunç. Mesela dağ keçisi oluyor adam onu vuruyor. Hırıltılar çıkartıyor acayip heyecanlanıyor çok korkunç bir şey. Hayvan kan revan içinde kalıyor bunda eğlenecek ne var? Bırak gezsin hayvan ne kadar güzel. Öldürünce eline ne geçecek? Bunun eğlendirici ne yönü olabilir. Kesin yasaklanması lazım.
(“Zorluklarla nasıl başa çıkıyorsunuz?” sorusuna cevap)
Her şeyi Allah yaratır. Ben kadere gemi yolcusu gibi bağlanmış ona göre hareket eden kendinden hareket etmeyen bir insanım. Allah beni nereye götürürse oraya gidiyorum. Gemideki bir yolcuyu düşün onun gibiyim. Gemi nereye gidiyorsa ben oraya gidiyorum. Burada yorucu olan hiçbir şey olmaz. Bütün mesele Allah'a tam kendini bırakmakta, Allah'a tam teslim olmakta. O zaman gemi seni alır götürür ve hep hayırlı limanlara götürür. Güzel yerlere götürür manzaraları seyrederek gidersin. Biz de manzaraları seyrederek gidiyoruz. Bak seni görüyorum, insanları görüyorum, seslerinizi duyuyorum gemi habire gidiyor. Benim hiçbir şey yapmama gerek yok. Ben sadece kaderin izleyicisi ve duyucusuyum. Tam teslim olmak lazım Allah'a. Ama unutmamak lazım. Yani unutmamak için de herkesin birbirini uyarması ve hatırlatması gerekiyor. Allah unutulabilir yani insanlar unutabilir. Yüksek konsantrasyonla Allah'la bağlantı gerekir. Normal bir konsantrasyon değil yüksek konsantrasyonla. Çok tehlikelidir Allah'ı bırakmak. Adam kendinden konuştuğunu düşündüğünde gitti çok riskli bu. Hiç yapılmaması lazım şirk olur öbür türlü. Sürekli Allah'la derin bir gönül bağı ile devam edilmesi gerekiyor. Bir an bile kaderin gemisinden inmemek lazım. İnse de inemez ayrı mesele de indiğini zannederse çok büyük hata yapar.
(“ Hatırladığınız kötü bir anınız var mı?” sorusuna cevap)
Kötü bir anı olmaz. Allah’ın bizleri uyardığı anılar olur. Bizi imtihan ettiği, bizi açmaya, bizi daha iyiye götürmeye yönelik, bizi hayretler içinde bırakan olaylar olur. Bizim iyiliğimiz içindir. Hastalıklar, ölümler, acılar hep bizi olgunlaştırmak, yüceltmek, iyi hale getirmek içindir.
(“Okulda öğrendiğimiz İngilizceyle yurt dışında konuşamıyoruz. Bunun çözümü nedir?” sorusuna cevap)
İngilizce’yi öğretme şekilleri çok kötü yöntem olarak çok çok kötü. Bize küçük bir mavi kitap okuturlardı olabilecek çok ilkel yöntem. 50-60 yıl öncesi kitapları çok sıkıcı ve zorlayıcı bir yöntem. Pratik, kolay, akıcı bir öğretim yerine zorlayıcı bir öğretimle, sıkıcı bir öğretimle öğretmeye çalışırlardı. Yeni dönemde bunlar da değişecek inşaAllah.
(“Bedenimizi besleyebiliyoruz ama ruhumuzu nasıl besleyeceğiz?” sorusuna cevap)
Bizi Yaratan güç bedenimizi ve dünyayı nasıl kullanacağımızı da yanında yazılı olarak gönderiyor. Yoksa mahvoluruz zaten hiçbir şey bilmeyiz ama Yaratan güç her şeyi güzel yarattığı için dünyanın nasıl kullanılacağını da birlikte yaratıyor. Kuran’a baktığımızda bedenimizi, ruhumuzu, aklımızı, dünyayı nasıl kullanacağımızı görürüz. Bu formülü uyguladığımızda, bu sistemi uyguladığımızda en mükemmel çizgiye geliriz. En rahat, en güzel, en kaliteli yolu bulmuş oluruz.