Sayın Adnan Oktar'ın 23 Eylül 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 23 Eylül 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

17358

A9 TV, 23 Eylül 2017

 

(Barzani, referandumun ertelenmesi için vaktin kalmadığını belirterek artık bunun için çok geç olduğunu söyledi. “Referandumun ertelenmesi için gece-gündüz baskıya maruz kalıyoruz. 100 yıldır cezalandırılıyoruz. Acaba yetmiyor mu bu kadar cezalandırma? Biz başarısızlığa uğrayan geçmişe dönmeyeceğiz. Görüşmelere 25 Eylül’den sonra hazırız. Artık referandumun ertelenmesi için vakit kalmadı. Buradan söylüyorum; kendimi halkın karşısında utandıracak birisi değilim.”)

Kardeşim, tamam da sen Irak’ta yaşayan bir vatandaşsın, Irak vatandaşısın. Irak bir devlet. Sen diyorsun ki “Ben burada bağımsız bir devlet kuracağım” diyorsun. Yani şimdi bu oluyor mu? Onu bir düşünmen lazım. Birisi çıksa mesela İran’da “Biz burada müstakil devlet kuracağız.” Yahut Türkiye’de dese, o zaman her aklına esen referandum yapıp ayrılmaya kalkar. Bir de ne faydası olacak sana? Ekonomik faydası olmaz Türkiye yardımı keser, İran yardımı keser, Irak yardımı keser ne faydası olacak? Zaten zor ayakta duruyorsunuz. Bu, istişareyle ve anlaşmayla olması lazım eğer olacaksa. Irak’ın evet demesi lazım. Bir de seni vururlar mübarek, senin zannettiğin gibi olmaz. Halkıma karşı şöyle böyle falan diyorsun ama PKK gelir on kişi seni indirir Allah esirgesin. Ve sonra senin yerine geçerler kimse de itiraz etmez. Baksana onların televizyonu Türkiye’yi bölünmüş gösteriyor. Onun bilgisi dahilinde olan bir televizyon. Gücü yetmiyor PKK’ya.

 

(Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan başkanlığında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısı 3 saat 10 dakika sürdü. Milli Güvenlik Kurulu sonrası açıklanan bildiride: “Kuzey Irak’ın 25 Eylül 2017 tarihinde düzenleyeceğini açıkladığı referandumun gayrimeşru niteliği ve kabul edilemezliği bir kez daha belirtilmiştir. Tüm ikazlarımıza rağmen bu referandumun yapılması halinde Türkiye ikili ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını mahfuz tutar” dendi.)

Bir İngiliz oyunu olduğu belli, İngiliz derin devletinin oyunu olduğu belli. İnce ince planlamışlar benim anladığım. Orada bir devlet oluşturacaklar. Sonra da diyecekler ki “suikast oldu olaylar çıktı ortalık karıştı hadi müdahale edelim.” Sonra PKK’yı oraya sokacaklar, PKK diyecek ki “yönetime biz el koyduk” bitti. Hazır devlet de var, al başına belayı. Bu oyunu çocuk olsa fark eder. Barzani nasıl fark etmiyor ben anlamıyorum.

 

Ortadoğu'nun Geri Kalmışlığının ve Parçalanmışlığının Temel Sebebi Gelenekçi Ortodoks, Kuran'a Uygun Olmayan İslam Anlayışıdır

Ortadoğu’nun tek problemi gelenekçi Ortodoks İslam anlayışıdır. Ülkeleri mahvetmek için devletlerin mahvolması için altta sosyolojik felsefi zemini hazır. Çünkü bir kere bir milletin gelişmesine müsaade etmeyecek sistem var, bilim ve ilim. Tamam ilim de olsun bilim de olsun. Peki ne diyor gelenekçi sistem? “İlim vardır” diyor. Başka? “Bilim diye bir şey yok” diyor. Sanat? “Sanat da yok” diyor. Kalite? Kalite de yok. Müzik var mı? Yok. Güzel giyinmek yok, heykel yok. Kadın yarım varlık, insanla haşa hayvan arası bir varlık gelenekçi sisteme göre. Ee? Sakalını kesen öldürülüyor, zekat vermeyen öldürülüyor, dinini değiştiren öldürülüyor, hemen hemen her konuda ceza ölüm. Sanatın, bilimin, kalitenin olmadığı bir felsefe, bir inanç o toplumu çökertir. Dolayısıyla bütün Ortadoğu ülkelerini gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı çökertti. Bilimde, sanatta, estetikte ileri gidemediler ve gidemiyorlar. Bak adam “heykel gördüm tükürdüm” diyor. Resim görüyor tükürüyor, televizyon seyretmek yasak “fotoğraf yasaktır” diyor. “Efendim, tahtayı ovarak bir şekil vermek, bir hayvan şekli bu da” diyor. Sanat yoksa bilim de olmaz zaten. Bilimle sanat iç içedir. Ufuk kaybı meydana gelmiş oluyor, kalite isteği yok olmuş oluyor. Dolayısıyla bu ülkeler rahatça çökmeye, işgale, ezilmeye hazır hale geliyor, Irak’ın ezilmesi saatler içinde oldu. Suriye’nin ezilmesi saatler içinde oldu. O kadar kolay oluyor ki. Libya saatler içerisinde yok edildi. Afganistan da öyle, diğer İslam ülkeleri de öyle. Eğer bizler olmasak Türkiye’yi de çok rahat götüreceklerdi. İngiliz derin devleti, gelenekçi Ortodoks İslam anlayışını savunarak muazzam mevzi elde ediyor. Rumilikle, yeni bir kurnazlık dalı çıkartmış zemine oturuyor. Diyor “biz Mevlevi’yiz.” “Hayırdır” diyoruz. “Ne diyor Mevlana?” diyor. “Ne diyor?” diyoruz “Bizim yolumuzda Müslümanlık diye bir şey yok” diyor “sen Mevlana’yı kabul etmiyor musun?” diyor adam “haşa tabii kabul ediyorum” diyor. “Bak işte o diyor” diyor “bizim yolumuzda Müslümanlık diye bir şey yok diyor” diyor. “Allah Mevlana’nın kendisi” diyor haşa. Çünkü adam ne diyor? Oğlu geliyor bir şeyler söylüyor, sonra da “inşaAllah” diyor, çocuğa hakaret ediyor “bana niye inşaAllah diyorsun?” diyor “benim zaten karşında olan” diyor. Haşa yani “ben Allah’ım zaten” diyor “bana niye inşaAllah diyorsun?” diyor. “Muhammed’in dini” diyor, Mustafa diyor zaten, babasının oğlundan bahseder gibi haşa yani çok pervasız ve tepeden bir üslup “Muhammed’in dini yok olur, çünkü aracıyla geldi” diyor, “benim dinim yok olmaz çünkü ben doğrudan Allah’tan aldım” diyor. Sonra bir kademe daha sorulduğunda “zaten ben Allah’ım” diyor. Kastettiğin Allah’ı anlat dediğimizde de “Allah benim zaten” diyor “kitabımı da yazdım işte alın” diyor. Bununla İslam alemini mahvedeceklerdi Allah’a şükür bu oyunu bozduk. Bu İngiliz Rumiliği, Anadolu Rumiliği ayrı, beş vakit namazında Mevlana var diye bilinir, ona göre insanlar hareket ederler. Ama İngiliz Rumiliği 300 yıllık kitabı incelediğimizde, Mevlana Celaleddin’e ait olduğu iddia edilen Mesnevi’nin 300 yıllık, 400 yıllık orijinallerine baktığımızda bu bozuk ifadeleri görüyoruz. Bilmiyorum ona mı ait başkası mı yazdı, Hülagü deccalı mı yazdırttırdı yahut bizzat Hülagü mü yazdı da onun adına yayınlandı bilmiyoruz. “Şarap Rumilere helaldir” diyor ”Rumi olduktan sonra. Haram ayak takımı için vardır” diyor “sıradan adamlar için” diyor haşa.

 

Mehdi Devrinde Din Peygamberimiz Döneminde Olduğu Gibi Özüne Dönecek, Mezhepler Kalkacak, Kuran Tam Olarak Yaşanacaktır

Birlik dediğinde mezhep kalmaz. Mezhep demek birlik olmaması demektir. Mezhep varsa birlik diye bir şey olmaz zaten. Mezhep birlik olmaması için meydana getirilmiş bir sistemdir. Hem mezhep olacak hem birlik olacak mümkün değil. Çünkü bütün kuralları ayrı, hükümler ayrı, helaller haramlar ayrı nasıl birlikte olacaksın? Ama Hz. Mehdi (as)’ın zamanında Allah’ın izniyle mezhepler kalkmış oluyor. Tek din, İslam’ın dışında din kalmıyor.

 

(“Koskoca Amerika’yı nasıl olur da İngiltere yönetir?” izleyici sorusu)

Koskoca Amerika’yı inşa eden inşa ettiği gibi de yönetiyor. Amerika diye bir ülke yoktu ki yeni kuruldu Amerika. Amerika küçük küçük parçalardan oluşmuş, ayrı ayrı devletlerden oluşmuş birbiriyle savaşan gariban bir topluluktu. Maceraperestler falan oraya gitmişlerdi. Onları organize etti İngiltere, bir araya getirdi, devlet haline getirdi, resmi dillerinin de İngilizce olduğunu söyledi ve yönetmeye başladı. Dünyadaki en büyük karakoludur Amerika İngiltere’nin.

 

(“Kuran’daki şifre sistemini nasıl fark ettiniz?” izleyici sorusu)

Kuran’da şifre sistemi eskiden beri biliniyor. En az 20 yıldan beri falan bilinir, 25 yıldan beri bilinir. Benim fark ettiğim kısımları ayrı. Ama benden önce çalışma yapanlar onu söylediler. Mesela 19’la ilgili var, 7’lerle ilgili var. Sadece 3-7 ve 9’larla ilgili var. Dolayısıyla şifre sistemi çok fazladır. Ama Tevrat’ta da çok kapsamlıdır şifre sistemi. Mesela 2002 harfte bir ileri hareket ederek çok muazzam şifreler ortaya çıkıyor Tevrat’ta bu çok büyük mucizedir. Dünya bunun üstünde pek durmuyor ama bu yeri yerinden oynatacak bir şey aslında.

 

(“Azerbaycan’ın Mehdiyet’te bir rolü var mı?” izleyici sorusu)

Azerbaycan tabii, Peygamberimiz (sav) özel olarak ismini zikrederek Azerbaycan’dan bahsediyor. “Mehdi’nin çıkış vaktinde” diyor “ o devirde Azerbaycan işgal edilir, orada zulüm yapılır” diyor. Yani bu Karabağ’da yapılan Ermenilerin yaptıkları zulümler, işgalle ilgili zulümler ve kan dökülmesi olayı belirtiliyor, Mehdiyet devrinde oluyor yani Hz. Mehdi (as) devrinde oldu. Bu olayın hakkında Peygamberimiz (sav)’in muhtelif hadisleri var. Ve “Mehdi devrinin alametidir bu” diyor yani “Mehdi’nin çıkış alametidir” diyor.

 

Kadının Akıllı Olması Dolu Dolu Ruha Sahip Olması Bakışlarından Ruhunun Güzel Enerjisinin Hissedilmesi O Kadını Müthiş Güzelleştirir

Dolu bir insan olmak çok önemlidir. Mimik çok önemlidir bir kadında, ses tonu çok önemlidir. Ses tonun güçlü, sağlıklı güzel bir ses tonun var, cılız ve anlaşılmaz ölü bir ses tonu değil, gürül gürül muktedir bir ses tonu. Kadında tabii fizik güzellik gerçekten önemli bu inkar edilmez, yalan olur hayır denirse dürüst bir davranış olmaz. Ama akılla birlikte olduğunda nefes kesici olur. Mesela bir kadınla tanıştın seviyorsun ama aklının zayıf olduğunu anladığında çok acı bir olayla karşılaşmış olursun, çok vahim bir olaydır. Ama kadın artı akıllıysa, derin düşünüyorsa, tutkunun kadınıysa, delice sevgiye açıksa, güzel ahlakı seviyorsa, imanı seviyorsa, Allah’ı seviyorsa tabii o metafizik bir varlık artık olağanüstü bir şeydir. O et-kemik değil o bir ruh, muhteşem bir ruh olur. İnsanı çok çok etkiler yani. Gece-gündüz uykusunda da etkiler gündüzünde de etkiler, sürekli insanın aklında olur. Et-kemik olmaktan çıkar o kadın yani hep ruhtur o artık.

 

(Suriyeli ünlü muhalif aktivist ve gazeteci Orouba Barakat ve 22 yaşındaki gazeteci kızı Halla Barakat Üsküdar’daki evlerinde öldürüldü. Suriye’de iç savaşın ardından İngiltere’ye giden Orouba Barakat bir dönem Birleşik Arap Emirlikleri’nde yaşadıktan sonra İstanbul’a gelmişti. Orouba Barakat’ın genç gazeteci kızı Halla Barakat ise Huffington Post Arabi’de editör olarak çalışıyordu. 22 yaşındaki genç gazetecinin bir dönem TRT için de çalıştığı öğrenildi.)

O siyasi bir cinayet olabilir. Yani İngiliz derin devletinin bir işi olabilir. Oradaki isimler dikkat çekici. Huffington Post şu bu falan diğer olaylar dikkat çekici. İngiliz derin devletinin bir cinayeti olabilir. Çocuk bir sırra vakıf olmuştur. Klasik cinayetlerinden biri olabilir. Polis daha iyi takdir eder ama bu yönü ile de bir baksınlar. Yani Milli İstihbarat Teşkilatı da olaya bir göz atarsa bence faydası olur diye düşünüyorum. Öyle gibi görünüyor.

 

(“Hz. Mehdi insanların hiç bilmediği bir ilime sahip olacak mı?” izleyici sorusu)

“Allah onu bir gecede harikalarla donatır” diyor bir hadiste. Mesela bir hadiste de “Bir gecede Allah onun imkanını oluşturur” diyor. Ne olduğunu bilmemiz için Mehdi ile karşılaşmamız gerekiyor. Ama bütün dünyadaki olayların o şahsa göre düzenleniyor olması olayın fevkalade olduğunu gösteriyor. Çünkü Tevrat’ta bu konunun böyle olduğunu görüyoruz. Bu hayali bir şey değil. Mesih ismi daha dünya yaratılmadan önce ismi oluşuyor. Moşiyah’ın ismi ve Adn cenneti oluşturuluyor daha kainat oluşmadan önce. Bu fevkalade bir şey büyük bir olay. Üç bin beş yüz yıldan beri Museviler beklediğine göre, İstanbul onun için hazırlandığına göre, deccal Allah tarafından onun için yaratıldığına göre Mehdi (as)’nin çıkması için yaratıldığına göre, birinci dünya harbi ikinci dünya harbi Mehdiyet’in zemini için Allah tarafından yaratıldığına göre, Suriye ve Irak bölünüp parçalanması Allah tarafından Mehdi alameti olarak hazırlandığına göre, gökte kuyruklu yıldızlar ve depremlerle yeri Allah gece gündüz salladığına göre, yüzlerce binlerce olayla zemin hazırladığına göre benim gördüğüm çok büyük bir olay. Öyle vazgeçilecek, ehemmiyetsiz görülecek gibi bir şey değil. Birleşmiş Milletler’in binasına bile Mehdi (as)’nin yapacağı icraat yazılıyor taşla. Masonluk Mehdilik için kuruluyor. Ta Hazreti Süleyman (as) zamanında Mehdiliğe göre bütün sırlar dizayn ediliyor. Yani benim gördüğüm çok büyük bir olay. İstanbul fethediliyor Mehdi (as) için. Mehdi (as)’nin çıkması için. Normalde İstanbul’u Osmanlıya asla vermezlerdi söyleyeyim. Mümkünü yok. Yani Hızır (as)’ın kararı olmadan olacak iş değil. Zaten Fatih vazgeçmişti. Ama baktılar ki surların üzerinde Hızır oturuyor. Akşemsettin kendisi söylüyor. “Hızır’ı surların üzerinde otururken gördüm” diyor. O yüzden olayın bu tarzda olduğunu anlıyoruz. Mesela Abdülhamit “Hareket ordusu İstanbul’a gelirken hareket ordusunun önünde Hızır’ı gördüm” diyor. “Askerin müdahale etmesini engelledim Hızır’ı görünce” diyor. Şimdi buradan olay anlaşılmıyor mu olayın nereye gittiği? Yani o dev halifelik bir kere yıkılacak. Halifelik kalkacak niye? Mehdi (as)’nin gelişi için kaldırılıyor Halifelik. Mehdi (as)’nin gelmesi için sırf o nedenledir. Ana nedeni odur. Ve Abdülhamit gibi birisi söylüyor dikkat edin. “Gördüm Hızır’ı o yüzden vazgeçtim” diyor. Ucu sonu yok olayların. Hızır (as) çok aktif olarak olayların içinde.

 

(“Çabuk sinirlenen insanlar sabrederse daha mı fazla sevap kazanırlar?” izleyici sorusu)

Tabii ki çok sevap. Ama çabuk sinirlenenler hemen olay yerinden çıksınlar, sabretmeyi denemesinler. Tehlikeli olabilir. Yani ben sabrederim diye şey yapmasınlar çok çok tehlikeli olabilir. Hemen oradan çıksınlar. Uzaklaşsınlar gidip elini yüzünü yıkasınlar. Mesela bir müzik açsın bir şey dinlesin. Yani o kişiden kaçsın. Tamamen yatıştıktan sonra konuşsun. Çok tehlikeli olur. Yani sinirlendiğini anlarsa hiç beklemesin. En iyi tedbir o. Hem sinirlenip hem sabretmek. Tamam makbul güzel ama tehlikeli olabilir. Kendini kontrol edemeyebilir bu sefer. Öyle bir risk oluşabilir. En iyisi kaçmaktır. Olay yerinden hemen uzaklaşmak. Hemen Allah’ı anmak. Gidip elini yüzünü yıkaması. Ensesine su sürer. Mümkünse sokağa çıksın. Aman ha aman. Alttan alması süper tehlikeli, mesela bazı tipler vardır konuşursun gayet sakin dinler morarır falan böyle. Gözleri falan kanlanmaya başlar. Sabrediyorum. Bayağı tehlikeli yani. Öyle şey olmaz. Aklını atar yani çok tehlikeli olur. İlk yapılacak şey hemen uzaklaşmak. Yoksa sabredebilse tabii çok makbul, çok güzel ama deneme yapılmaması lazım. Bazı vakalar için söylüyorum.

 

Allah Her Sevenin Yardımcısıdır. Seven Sevgisini İfade Etmek İstediğinde Allah O Sevgiyi Gözünden Sevdiği İnsanın Kalbine Akıtır

Her sevenin Allah yardımcısıdır. Seven sevgisini ifade etmek istediğinde Allah onun gözünden hemen o sevdiğinin gözüne akıtır sevgiyi. Sevgi o gözden akar. Allah onun gözünden kalbine akıtır o sevgiyi. Ve o sevgiyi bütün gücü ile o hisseder. Çünkü sevmek istiyorsun dua ediyorsun. Allah’ım ona beni sevdir. Ben onu seviyorum diyorsun. Sevgimi hissettir ona diyorsun. Hemen Allah hissettirir. Yani seven öyle hiç açıkta kalmaz. Seven yalnız değildir. Hep Allah’ın yardımı vardır sevene. Hemen sevgisini sevdiğinin kalbine Allah akıtır. Bakar bakmaz.

 

İman, Vesveseye Direnmenin Adıdır. İnsana Şüpheler Gelebilir Ama Mümin Hep Allah'ı Koruyacak, Nefsine Allah Aleyhinde Söz Ettirmeyecek

İman insanda ömür boyu çalkalanır. Hemen hemen her insanda vardır. Sadece peygamberlerde, velilerde çok sağlam oluyor ama insanlarda zaten iman diye ona deniyor. Şeytan ve nefis bastırıyor. Şeytan, nefis ve vesveselerle mümin savaşıyor. Bir dalgalanma oluyor sürekli bir dalgalanma oluyor. Ona iman deniyor zaten. Peygamber diyor ya “asıl büyük cihat budur” diyor. Yani küçük cihattan büyük cihada döndük dediği yani nefisle mücadele odur o. İnsana şüpheler gelebilir ama mümin tabii sürekli Allah’tan yana olacak. Hep Allah’ı koruyacak böyle. Hep Allah’ı koruyacak. Allah’a söz ettirmeyecek. Nefsine de söz ettirmeyecek. Başkasına da söz ettirmeyecek. Başkası söz ederse yanlarından gidecek veya cevabını verecek nezaketi ile nefsi kötü bir şey söylerse de hemen nefsine cevap verip Allah’a laf söyletmeyecek. Allah’ı korumak çok önemlidir mümin için. Allah’a kıskanç olacaksınız. Çok önemlidir.

 

Kuran Okumak İçin Abdest Almak Gerekli Değildir. İnsanları Kuran'dan Uzak Tutmak İçin Sayısız Hurafe Üretmişler

Normal temiz ekmeği tuttuğun elin varsa, temiz ceketini giydiğin elin varsa, elini saçına sürebiliyorsan yani temiz normal bir elin varsa Kuran’ı da tutarsın. Kuran’dan sizi uzak tutmak için, bak Kuran’dan sizi uzak tutmak için şeytanın oyunlarından bir oyun bu. Ve bilmeden alimler bu oyuna düştüler. Bak bilmeden alimler şeytanın bu oyununa düştüler. Kuran’dan insanları uzak tutmak için bak yöntemlere bak. Mesela “kadınlar hasta olduğunda” diyor “Kuran’a el süremezler.” Ne kadar? Birinci gün süremiyor, ikinci gün, üçüncü gün, dördüncü gün, beşinci gün, altıncı gün, yedinci gün el süremiyor. Niye süremiyormuş? Niye?  Musevilikte de var o. Lanetli kabul ediliyor. Hatta kadın hastayken birisine dokunursa o adam da iptal oluyor, o da gidiyor yani o da lanetli oluyor. Böyle korkunç şeytanın oyunlarına insanlar nasıl geldi ben buna hayret ediyorum. Kan gayet normal bir şey. Bir insanın kolu kanar, niye Kuran’ı tutamayasın yani kan niye engellesin Müslümanlığı yaşamasını kadının? Kan vücudumuzun içinde olan bir şey. Sahabilerin her yeri doğranıyordu kan akarak abdest alıyorlardı. Ne diyor Ebu Hanife? “Kan akarsa hiçbir şekilde namazın geçerli olmaz abdestin gider” diyor. Peki, sahabe nasıl kıldı namazı? “Onu bilmiyorum” diyor. Ya mübarek elini ayağını öpeyim yapma etme her yeri doğranıyor sahabelerin akşama kadar savaş ediyorlar ve beş vakit namazlarını kılıyorlar. Kan akıyor sürekli nasıl abdestsiz olmaz? İnanılır gibi değil böyle şeylere sakın, bu oyunlara sakın gelmeyin. Şeytanın bir oyunu. İnsanlar bilmeden bu oyunlara düşmüşler. Alimler de bilmeden bu oyunun içine girmişler.

 

Allah Hristiyanlara ve Musevilere Şefkatle Yaklaşın Diyor. Bağnazlıkta İse Kitap Ehli Potansiyel Düşman Görülüyor

İslam dinini o kadar korkunç hale getirmişler ki gelenekçi Ortodoks İslam anlayışı yani dünyadaki cehennemin diğer adı gibi o hale getirmişler bazı vakalarda bazı yerlerde. Hristiyanlık neden dinsizlik olsun kardeşim? Adam diyor ki, “Hz. Muhammed yalan söylemedi, yalancıya benzemiyor” diyor. “Yalancı değil bana göre” diyor. Yahut “yalancı bir insana benzemiyor” diyor. Bitti bu insan Müslümandır. Nereden çıkarıyorsunuz? Musevilere dedim ki ben dostlarıma Hz. Muhammed’e iman ediyor musunuz siz? Müslüman mısınız? “Şimdi” dediler “biz senin dürüst bir insan olduğuna inanıyoruz. Şahitliğine de inanıyoruz” dediler. “Çünkü beni Nuh’sun sen” dediler. “Senin şahitliğine de inanıyoruz. Yani müminsin sen” dediler. “Mümin zaten yalan söylemez” dediler.  “Sen Hz. Muhammed’in dürüstlüğüne inanıyorsan biz ona inanmakla mükellefiz zaten” dediler. “Yalan söylemeyeceğin için. Sen şehadet ettiğine göre biz de tabii ki inanıyoruz” dediler. Tamam, işte Müslüman insanlar bunlar. Ne diyorlar? “Hz. Muhammed yalan söylemedi” diyor. Müslüman, bitti. Niye kafir olsun? Allah’ın birliğine inanıyor. Bütün peygamberlerine inanıyor. Allah'ın Resulü’ne yalancı demeyince ne demektir bu? “Dediği doğru” diyor. Tamam, o zaman hepsi Müslüman. Olmaz böyle münasebetsizlik.

 

(“Yardım kuruluşlarına yardım etmeli miyiz?” izleyici sorusu)

Duruma göre. Adam dolandırıcı da olabilir, dürüst de olabilir. Mesela İHH bence dürüst. Hakikaten bu çocuklar çok fakir, ben gözümle gördüm biliyorum. Sürünüyorlar normal hayatta anca öyle yaşıyorlar hiçbir çıkarları yok. Suriye’de en tehlikeli yerlere gidip ekmek dağıtıyorlar, yiyecek dağıtıyorlar. Onlara katık, peynir falan su götürüyorlar. Mesela ben oraya yardım ederim. İHH’ya yardım ederim. Ama bilmediğim yerler var adını sanını duymadığım. Hakikaten biraz araştırmak lazım. İnternetten falan. Devlete sormak lazım polise sormak lazım “güvenilir mi bunlar?” diye sormak lazım. Ama mesela bizzat şahit olduklarım var.  İHH bunun başında geliyor.

 

Kıyafetler Fabrikada Üretilip Geliyor Sanıyor Oysa Her Kıyafeti Allah Yaratıyor Dünyada Sebeplere Bağlılık Olduğu İçin Fabrika Var Sanıyoruz

Şu andaki şu kıyafetleri de Allah giydiriyor bize. Herkes bunu çarşıdan alıyor gibi görünüyor. Tekstil fabrikasından kumaş örülüyor geliyor. Öyle bir şey yok. Her gün kıyafeti bize giydiren aynıdır cennetteki sistemin aynısı uygulanıyor ama orada sebep sistemi olduğu için dünyada o yüzden aklımız tek yönlü olayı bu şekilde değerlendiriyor. Cennet kıyafetleri çok şıktır, bayağı güzel, çok hoş. Hiç görülmemiş kıyafetlerdir. Kumaşı, taşları, süsü muhteşemdir. Mesela cennetin altını normal altından çok daha güzel. Yakut, elmas, pırlanta gibi taşı Cenab-ı Allah cennette çok çok fazla kullanıyor. En çok kullanılan malzeme onlardır; yakut, elmas, pırlanta ve altın çok fazla kullanılır. Zibil gibi cennette kullanılır. Ama şimdi tahayyül etmemiz zor tabii. Ama yaklaşık güzel kıyafetler ama mesela kıyafetler çok garip. “Bir kadın” diyor “yedi kat elbise giyer” diyor ama tek kat elbise giymiş gibi oluyor. Ama “baktığında o yedi katı ayrı ayrı görürsün” diyor. Mesela aynı kadını bir elbiseyle bir görüyorsun. Bir elbisesiyle bir, bir elbisesiyle bir aynı anda ama.  Halbuki insanın içinde başka bir elbise olsa göremez. Bilmiyorum uygun mu da iyice anlaşılsın diye. “İliklerine kadar görürsünüz” diyor. Eğer helaliyse yani iliklerine kadar dediği çırılçıplak da görürsün diyor, çıplak da görürsün, elbisesiyle de görürsün ama yedi kat elbisesiyle de görürsün. “Hulle” diyor. Ama “iliklerine kadar da görürsün” diyor. İliklerine kadar dediği o tabii teşbih Arapçada teşbih yani tamamen çırılçıplak görürsün, helali olan bir kadını görür tabii görebilir. Ve insanın bedeni yüz binlerce oluyor. Ama tek bir ruh oluyor. Garip bir varlık oluyor insan ama çok normal karşılayacak insanlar bunu. Küfür ehli bunun bir büyü olduğuna inanıyor. Yani ruhuna ve beynine etki ederek bir şey yapıldığına inanıyorlar. Yani normal dünyada yaşarken insanların bir teknik uyguladıklarını, bir büyü tekniği uygulayarak yahut hipnoza benzer bir şey yaparak bunu elde ettiklerini sürekli bunu iddia ediyorlar. “Bize büyü yaptınız” diyorlar. Ve ahirette de Allah'a inanmamada direniyorlar.

 

Deccalin En Ağırına Giden Şey Aşağılanmak ve Deşifre Etmektir

Deccal aşağılanmaktan çok mutazarrır olacağını Peygamberimiz (sav) söylüyor. “Aşağılandığında ortaya çıkar” diyor. Şu anki panik ondan. İngiliz derin devletindeki paniğin nedeni bu. Ne kadar aşağılar, deşifre edersen o çirkin peçesini indirirsen o kadar iyi. Deccaldan boş yere korkmuşlar. Halbuki deccal Mehdiyet safında değerlendirildiğinde Allah tarafından mucize olarak özel bir muhafaza meydana geliyor. Deccalın gücü yetmiyor Allah taraftarlarına. Halk boş yere korkmuş deccaldan.

 

(“Oluşan kasırga ve depremlerin nedeni nedir?” izleyici sorusu)

Muazzam bir sıklık, muazzam bir yoğunluk var. Ne olabilir? Peygamber (sav) hadiste belirtmiş mi? Belirtmiş. Tevrat’ta aynısı geçiyor mu? Geçiyor. İncil’de aynısı geçiyor mu? Geçiyor. Göktaşlarının böyle milyonlarca ton göktaşının göğe yığılması, depremlerin on misli artması Mehdi (as)’ın çıkış alametidir. “Anlamıyorum” diyorlarsa daha da dozu artacaktır. “Evet, anlıyorum” diyene kadar dozu artacak hep beraber göreceğiz.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo