Sayın Adnan Oktar'ın 21 Ağustos 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 21 Ağustos 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

34871

A9 TV, 21 Ağustos 2016

 

İman Kadına da Erkeğe de Müthiş Bir Tutku Gücü Verir

İman, kadını kadın yapıyor, erkeği de erkek yapıyor Allah’ın hikmeti. Mesela Allah onun için diyor; “iyi ve temiz erkekler, iyi ve temiz kadınlara (yaraşır)” (Nur Suresi, 26) Ben ayette ne demek istiyor Cenab-ı Allah diye düşünüyordum. Mümin kadında akıl almaz bir iman gücü ve akıl almaz bir tutku gücü oluyor o imana bağlı. Kime karşı? İmanlı mümine karşı. Gücü kim veriyor? Allah veriyor.

 

Gaziantep'teki Saldırıda Şehit Olan Kardeşlerimizin Şehadetini Tebrik Ediyoruz

Gaziantep kabadayı ve delikanlıların şehridir. Bütün Gaziantepli şehitleri tebrik ediyorum. Elli şehit birden el ele tutuşup cennete. Biz de burada kaldık. Bizi de çağırsalar ne güzel olur. Tebrik ediyoruz şahadetlerini. Allah makbul etsin, kabul etsin. Ailelerine de Cenab-ı Allah sabr-ı cemil, uzun ömür nasip etsin. Ne mutlu onlara. Güllük gülistanlık yerdeler. Biz bak buradayız. Burası pek iç açıcı bir yer değil. Buranın imtihanı güzeldir, buranın imanı güzeldir. Dünyada başka bir şey yok. Allah ve Allah’ın tecellisi, tecelli olarak sevgi. Yoksa burası çok zordur dünya. Onların gittiği mekana imrenilir, yani mükemmel bir mekandalar. Yani en aklı zayıf insan bile imrenir.

 

İngiliz Derin Devleti Kendini Çok İyi Gizleyen Sinsi Bir Yapılanmadır

Ortadoğu’da mesela çok uyanık İngiltere, hep Fransızları kullanmıştır. Fas, Tunus, Cezayir’de. Kendilerince uyanıklık yapmışlardır. Mısır’da direkt kendileri müdahale etmiştir. Bu oyunları bırakacaklar. İngiliz derin devleti bak, iki yüz yıldan beri kendini saklamış, kimse farkına varamamış. Daha yeni yeni bizim siyasiler “İngiliz derin devleti” demeye başladılar, daha yeni yeni. Buna rağmen daha denemiyor. Yani akıl almaz sinsi, akıl almaz gizli.

 

Gaziantep'teki Saldırıyı Yapan İngiliz Derin Devletidir; Taşeron Olarak PKK'yı Kullanmıştır

Tabii ona çeşitli şekiller verirler. Biraz IŞİD’imtrak, biraz PKK, karışık. Kardeşim, İngiliz derin devletinin damgası üstünde. Kime imal ettirdiği önemli değil. Kime havale ettiği önemli değil. Ama IŞİD’e havale olsa IŞİD söylüyor, “biz yaptık” diyor. PKK’ya havale etti. Şimdi IŞİD’in üstüne yıkmaya çalışıyorlar ama onu da beceremiyorlar.

 

Yunanistan'ın Osmanlı'dan Ayrılması İngiliz Derin Devletinin Kışkırtmasıyla Oldu

1929 Mora İsyanı’nda Yunanlıları kışkırtan İngiltere’dir, silah veren de İngiltere’dir. Mora halkı çok gariban, içine kapalı adamlardır. Hiç alakaları yok. Onlara gemilerle silah getirdiler, mühimmat getirdiler. Adamları eğittiler, kışkırttılar Mora İsyanı’nı yaptılar. Adamların hiç o işte bezi yoktu, hiç. Tamamen İngiliz organizasyonudur. İngiliz katiller gönüllü olarak Mora İsyanı’nda Yunanlı subayları yönlendirdiler. Olayın içinde cinayetlere katıldılar ve halkı teşvik ettiler. Osmanlı müdahale etmeye kalktı. Bu sefer İngilizler, İngiliz donanması Navarin’de Osmanlı donanmasına baskın yaptı. Elli yedi gemimizi yaktılar İngilizler. Navarin’de Osmanlı donanmasını yaktınız ey İngilizler. Elli yedi gemiyi yaktılar cayır cayır. Ve binlerce aslanımızı denizde boğup şehit ettiler, bir kısmını da yakarak. Bundan sonra Yunanistan Osmanlı’dan ayrıldı ve halini görüyorsunuz; sürünüyorlar. İngiliz derin devletinin marifeti bu işte, çirkin bir marifeti.

 

İngiliz Derin Devleti Bir Buçuk Milyon Balkan Müslümanını Şehit Etti, Üç Milyon Kişi Sürgün Edildi

İngilizler Edirne’ye kadar beş yüz yıllık Balkanlardaki Osmanlı topraklarını altmış yılda tamamen kopardılar. Sırpları, Macarları, Bosna’yı, Hersek’i, Bosna Hersek ve Romanya’yı, Bulgaristan’ı, Karadağ’ı ve yüz yılın sonlarına doğru da Makedonya’yı, Selanik’i ve Manastır’ı Osmanlı’dan kopardılar. Bir buçuk milyon Balkan Müslüman’ı şehit edildi, bir buçuk milyon. Üç milyonu Anadolu’ya göç etmek zorunda kaldı, sürgün ettiler. Balkanlarda Müslüman nüfus kalmadı. Acayip kalabalıktı o zaman Balkanlarda Müslüman nüfus. İngilizlerin müdahalesi sonucunda orada nüfus en az düzeye düştü. Bir buçuk milyon Balkan Müslüman’ı şehit edildi. Bu soykırım. Hiç duydunuz mu “soykırım” diye? Bak, üç milyon kişi sürgün, bir buçuk milyon kişi şehit ediliyor. Alenen soykırım. Sırf Müslüman Türk oldukları için.

 

Münafıklar Neden Küfrün İçinde Yaşamaz?

Şimdi küfrün içinde adam küfrünü nasıl ifade etsin? Münafığın arzusu küfrü ifade etmek. Yani küfürden küfre haber taşıyamayacağına göre, küfrün içinde küfrü yayamayacağına göre. Küfür onun için nötr bir yerdir. Yani faaliyet yapabileceği bir yer değildir. Şeytani faaliyet yapabilmesi için iman ehlinin içinde olup ehli imanı bozmak, onları rahatsız etmek, zarar vermek, casusluk yapmak, şeytana yardım etmek için gereken ortam ne? Müslümanların içidir. Müslümanların içerisinde faaliyet yaptığında şeytani haz alabilir. Küfrün içinde şeytani haz alamaz. Onun için şeytani düşünceden dolayı direkt küfrün içine de girmiyor. Onlar ayrı bir kavim olarak yaşar münafıklar. Çünkü melanetini yapıyor, mesela Müslümanlar birbirini seviyor. Şimdi bu sevgiyi bozmak ister münafık. Ama küfür zaten birbirini sevmiyor ki onu bozmaya çalışsın. Yani sonra küfür nihayetinde, onu tatmin edecek bir şey yok. Yani şeytani eylemini yapacak, şeytanın emrini yapacak ortam yok. Çünkü şeytanın sözünü dinlemesi için şeytanın hedefine yönelmesi gerekiyor. Şeytanın hedefi neresi? Müslümanlar. Küfür değil ki hedefi şeytanın. Müslümanlar. O zaman şeytanın sevkiyle ve ilhamıyla, vahyiyle Müslümanların içine yerleşiyor. Verem mikrobu gibidir. Müslüman bünyeyi çürütmeye çalışır. Ama Müslüman da tabii adeta ona karşı bir savunma sistemi geliştirir ve bünyesi güçlenir. Yani ona karşı Müslüman bedenini korurken kendi bünyesi güçlenir. Şeytan ona “küfrün içine git” demez. Müslümanları bozmak hedef olduğu için “Müslümanların içine git” der. “Müslümanların içinde kendini gizle” diyor. “Sezdirme. Senin aklına, zekâna ihtiyaç yok. Ben sana zaten aklı vereceğim” diyor şeytan. “Nerede nasıl eylem yapacağını, nerede ne pislik yapacağını ben sana söyleyeceğim” diyor. Allah diyor ya “vahyeder” diyor. Münafığı böyle bir elektromanyetik alan gibi kaplar şeytan.

 

Münafıkların Şeytani Elektriği Hemen Hissedilir. Ancak Kendilerini Kaliteli, Görgülü, Bilgili Gibi Gösterdikleri İçin Avamdan Olan İnsanlar Buna Aldanırlar

Münafık bir yere girdiğinde hemen Müslümanlar onun elektriğinden anlarlar. Mesela buraya gelse bir münafık hemen anlarsınız elektriğinden. Her yere hatta yayına bile hissedilir. Yayında bile hissedilir elektriği, yani çok yoğundur şeytani elektriği, anlaşılan bir mahlûktur. Ama çok zeki olduğu için, şeytani zekâya sahip olduğu için kendini çok ustaca Müslüman, kaliteli, akıllı, dürüst, derli toplu, düzgün bir insan gibi gösterir. Hâlbuki gerçeğinde pis, dinsiz, alçak, kahpe, kalleş, haysiyetsizdir. Ama dışarıya karşı çok düzgün gösterir kendini münafık. Onun için halk avam genellikle hayran olur münafığa, anlayamazlar. Mesela Resulullah (s.a.v.) devrinde on dokuzla ilgili Kuran’ın mucizesini gördüğü halde iman etmeyen münafığa, hayranlar ona. Onu seçip oraya gönderiyorlar. Diyorlar, “en aklımız bu gitsin. En kültürlü, en akıllı bu” diyorlar. En entelektüel o devrin üslubuyla. Yani şu anki entelektüel modern ismi, o devrin işte Arapça karşılığı neyse o anlamda. Müthiş kinli, Kuran’a kinli, Peygamber (s.a.v.)’e kinli, Allah’a kinli. Ama baktığında çok dürüst, çok efendi, lafını sözünü bilen, görgülü bir insan, kaliteli bir insan. Mesela yemeyi içmeyi biliyor. Oturup kalkmayı biliyor. Öyle gibi gösteriyor. Ama batınında son derece pis, alçak ve karaktersiz olur.

 

Müminlere Bir Nimet Ulaştığında Münafıkların Yüzü Simsiyah Kesilir

Bak, münafıklar için diyor ki Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. “Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir.. (Yunus suresi, 27) diyor münafıklarda öyle bir surat oluyor. Müslümanlara nimet geldiğinde münafığın yüzünü bir seyredin. Yani münafığı en iyi teşhis edeceğiniz anlardan birini söylüyorum. Bir mümine veyahut mümin topluluğuna bir nimet geldiğinde münafığın yüzüne bir bakın. Yahut münafık olduğundan şüphelendiğiniz birisinin yüzüne bakın. Hemen anlarsınız yüzü simsiyah olur, çok ızdırap çeker. Müminde nimet parıltısı olur, sevinç duyar değil mi? Münafıkta ızdırap olur. Bak, “nasıl teşhis edeceğiz?” diyorlar. Teşhisin yolunu söylüyorum işte. Bak, mucize istiyorsanız söylüyorum. İsterseniz deneyin. Müslümanlara bir nimet sunun mesela güzel bir topluluğa veyahut bir kişiye bir nimet verin, bir Müslüman’a bir nimet verin. Yüzüne gelen o zillet ve melaneti ibretle göreceksiniz, mucize olarak oluşur. Kurtulamaz ondan. “Yüzü simsiyah kesilir” diyor Allah ayette.

 

Münafıklar Nimete Şükretmez

Münafık nimete şükretmez oradan da anlayabilirsiniz. “Münafığı” diyorlar ya “biz nasıl keşfedeceğiz nasıl anlayacağız?” Alametlerini sayıyorum. Bir nimet geldiğinde “Allah’a şükür, elhamdülillah” demez. Onu zaten hak ettiği kanaatindedir münafık. Yani onun gelişini Allah’a bağlamaz nimeti. Allah’tan geldiğine inanmaz. Zaten kendi hakkı olarak görür. Onun için şükretmez, hamd etmez. Alamet istiyorsun bak, alamet veriyorum. Elle tutulur alamet. Bana soruyorlar ara ara, “nasıl anlayacağız?” diyor. Çok elle tutulur deliller söylüyorum. Nimet geldiğinde nimete şükretmez. Kusur bulur nimette daha da olmazsa. Veyahut rahatsızlanır müminlere nimet geldi diye. Kendine de nimet sunulduğunda şükretmez, Allah’a hamd etmez. Yani şükür ehli değildir. Kuran’da bu başka ayetlerde de defaatle vurgulanıyor, hamd etmeyecekleri, şükretmeyecekleri.

 

Mesnevi’de Yılan, Kaplumbağa ve Kirpi Hep Böyle Gizemli, Özel Konuşmalarda Sembol Olarak Kullanılıyor

Bak, diyor ki Mevlana Rumi, “şeytan kirpinin kafasına benzer, kirpi avcıdan -kötü avcıdan yani aleyhine olan avcıdan- ürker ve büzülür ve başını gizler. Kendini sezdirmez” diyor “Kirpi. Fırsatını bulunca başını çıkarır.” Bak, “fırsatını bulunca başını çıkarır.” Kaplumbağayı da detaylarıyla anlatıyor, yılanı detaylarıyla anlatıyor. Sembol olarak kullanıyorlar.

 

İslam Aleminin Paramparça Olmasının Tek Sebebi İngiliz Derin Devletidir

Bakın teknik olarak araştırın, inceleyin tarihçesinde, tamamının sinsice onlar tarafından yapıldığını görürsünüz. Halen Türkiye’de mesela Güneydoğu’daki o olay. Hükümeti hizaya getirmek için yapıyorlar. Ve Kürt kardeşlerimizin de gözünü yıldırmaya çalışıyorlar. Güneydoğu bir kere Gaziantep ya sen kabadayıların şehrine gelmişsin. Gaziantep’in tamamı kabadayıdır. Yani Türkiye’nin ben bu kadar yiğit olmasını çok güçlü imanlarına bağlıyorum. Bu kadar kabadayı bir ülkeden çıkmaz. Dünyanın hiçbir ülkesinde bu kadar çok kabadayı olmaz. Bak delikanlı o da geldi, akşam dışarıdaymış. Niye? Akşam zaten şehit olmaya çıkıyor dışarıya çıkarken. Karşında otomatik silahlı adamlar var. Ne için çıkar bir insan? Şehit olmaya çıkıyor.

 

Çengelköy'e “Gazi Çengelköy” İsmi Verilmesi Çok Güzel Olur

Çengelköy, kabadayıların, yiğitlerin, aslanların kaynadığı bir semt. Çengelköy’e bir kere bir anıt yapılmasını istiyoruz, belediyeden. İstanbul belediye başkanından istirham ediyoruz. Çengelköy’ün aslanlarına, yiğitlerine bir kahramanlık heykeli istiyoruz, anıt. Çengelköy’ün şöyle ortaca bir yerine. Bir de Gazi Çengelköy isminin verilmesini istiyoruz Çengelköy’e. Çengelköy değil, Gazi Çengelköy. Karakola da Gazi Çengelköy Karakolu densin. Kurşun izleri her yerde duruyor. Kabadayıların kanları yerde duruyor daha. Konuştuk muhtarla, karakolla falan, kardeşler konuşmuşlar, hepsi aslan. Bak tek başına tek bir polis memuru alayını püskürttü. Kabadayılığın kitabı yazıldı o gün. Onlar alışmışlar tırsak adamlara. Bazı İngiliz derin devletinin uşakları, alçaklar. “Bunlar zaten korkar” diyorlar, “bir çıkalım biz meydana, konu biter.”

 

Şehitler Ahirete Kendi Bedenleri ile Gider. Bize Mezarda Olarak Gösterilen Beden Gerçek Bedenleri Değildir

(Şehitlerimizin) ruhları şu an cennette. Ama ruh diyoruz biz ona, çünkü bedeni burada duruyor ya. Fakat beden diye gösterilen beden gerçek bedenleri değil. Yani mezardaki bedeni beden değil. Asıl bedeni cennette. Bize ölü beden gibi gösteriliyor. Yani kendi bedeniyle gidiyor doğrudan. Mesela ölü, ruh olarak gidiyor. Ama şehit bedenle gidiyor, bedenlenmiş olarak gidiyor.

 

Bizim Milletimiz Kadar Şehadete Susamış Bir Millet Dünyada Yoktur

Şehadeti öyle bir sevdirdik ki Allah’a çok şükür, şehadete olan muhabbeti öyle bir arttırdık ki, şehadeti istemeyen bir tane Müslüman kalmadı. Öyle millete bir şey yapamazsın. Yapamazlar yani.

 

İngiliz Derin Devleti Şu an Olduğu Gibi Birinci Dünya Savaşı Yıllarında da Türk Düşmanlığını Yaymak İçin Propaganda Yapmıştı

Birinci Dünya Harbi yıllarında Türklerin bütün Avrupa’dan çıkarılması için İngiltere yoğun faaliyet yapıyor. Basın, yazarlar, kitaplar, her şeyle. Thomas Hughes vardı rahip, din adamı. Mora isyanı öncesi Yunanistan’ı gezmiş, bir seyahatname hazırlamış. “Dünyayı kirleten ve insanlık için tehdit unsuru olan Türklerin yok edilmesi bir insanlık vazifesidir” diyor adam. Ve bu fikirlerini, Türk düşmanlığını bütün Avrupa’da yayıyor. Yunanistan’da yayıyor, Balkanlar’da yayıyor. Şuanda da İngiliz basını tüm gücüyle Türkler aleyhine yayın yapıyor. Aynı o dönemdeki gibi. Ama güçleri yetmiyor bizlere tabii. Ve yetmeyecek de. İslam’ın aydınlık, modern yüzüyüz. Türkiye Müslümanlarını IŞİD Müslümanı gibi göstermeye çalışıyorlar. Ama bize çatınca havaya lastik top gibi zıplıyorlar. Adam nasıl IŞİD desin? İslam aleminin aydınlık, modern, kaliteli yüzüyüz. Ve İngilizlere bu dediklerini teker teker yutturuyoruz ve yutturmaya da devam edeceğiz.

 

(Gaziantep'deki saldırı, devletin yanında olan Adiyan Aşireti'ne yapıldı. Adiyan Aşireti'nin lideri İsmail Bilen'in seçim döneminde şöyle bir açıklaması var; "2007 yılında Herekol bölgesinde korucuyken PKK ile çıkan çatışmada yaralandım ve gazi oldum. Aşiretim elli yedi yıldır Demokrat Parti'ye oy verir. Bu seçim, AK Parti ile birleşerek gidiyoruz. AK Parti'ye küskün olanlar var ama büyük çoğunluk destek vereceğiz. Aşiretimin yüzde yetmişine sözüm geçer. Bin yüz korucumuz var." diyor.)

Kabadayıya ne diyelim, gazilik şeref. Devletin yanında, Allah'ın yanında; vatanın, milletin, bayrağın yanında olan insanlar PKK alçaklarının tabii ki hedefi oluyorlar; şeytanın hedefi oluyor, Deccal'in hedefi oluyor. Müminin vasfı nedir? Şeytanın hedefi olmak, Deccal'in hedefi olmaktır. Deccal onlara saldırmış, onlar da Deccal'in yaralamasıyla gazi olmuşlar. AK Parti'yi desteklememek mesele değil fakat HDP'yi desteklerlerse sorun olur.

 

(HDP, düğünün kendi partilerine üye olan kişilere ait olduğunu öne sürdü. Ve şöyle bir açıklama yaptı; "Partili üyelerimizin düğününe yönelik terör saldırısı sonucunda salonda bulunan çoğunluğu kadın ve çocuk çok sayıda yurttaşımız yaşamını yitirdi. Çok sayıda yaralımız var acımız büyük." denildi. Ayrıca bazı HDP vekilleri sosyal medyada yaralılara kan vermeye gidenlere yönelik saldırılar olduğu ile ilgili haberler yayıyorlar.)

Kardeşim, yapılan saldırı PKK'nın saldırısı yani aşirete yapılmış, aşiret mensupları. Aşiret devlet yanlısı, millet yanlısı, Allah yanlısı. Dolayısıyla Deccal'in, İngiliz derin devletinin Nemrut sisteminin yani PKK'nın hedefi oluyor. HDP'nin bu açıklaması çok ayıp. Zekamızla alay eder gibi, dalga geçer gibi; aleni ve net PKK saldırısı olduğu aşikar. Devlet yanlısı bir gruba, bir topluluğa, bir aileye, bir aşirete yapıldığı aşikar. Bunu anlamazdan gelip konuyu bambaşka bir mecraya çekmeye çalışıyor. HDP bu ağzı bıraksın. Yakışmıyor, olmaz.

 

Gaziantep'te Saldırıyı PKK Yaptı. Hedef; Devlet Yanlısı, Müslüman, PKK'nın Can Düşmanı Olan Kürt Kardeşlerimizdir. Net, PKK Eylemidir

Zaten seri ve kesintisiz her gün saldıran yapı, kesintisiz saldırısına devam etmiştir. Bu kadar. Değişen bir şey yok. Buna PKK'nın sahip çıkmaya kalkması, rezalet. HDP'nin sahip çıkması da çok çok çirkin. Düğün sahibi AK Partili. Damat, dindar Müslüman muttaki birisi. Eşi HÜDAPAR’lı. Bu saldırıyı kim yapar bilin bakalım? Densizliği bıraksınlar, münasebetsizliği bıraksınlar. Komünist dangalaklığını istemiyorum ben, Komünist PKK’lı dangalaklığını istemiyorum. Komünist PKK’lılar, tam klasik dangalak ve kafaları hiç çalışmıyor. Kafa dumura uğramış adamların. Dağda domuz eti yiyorlar, ot yiyorlar bu adamlar; zehirleniyorlar ottan, beyin gitmiş bunlarda. Yani ot yayılıyor adamlar oralarda, yeşillik; gece gündüz ot yeme kafayı bozdurdu onlara. Bir de domuz beyni yiyorlar. Domuz beyni adamı böyle yapar. Yani dozunu kaçırdılar. Dozunu kaçırdıkları için beyin zehirlenmesine uğradılar. Tabii dinsiz imansız oldukları için asıl, PKK’lı oldukları için. Asıl sebep o.

 

İngiliz Derin Devleti Muhsin Yazıcığolu'nu Kendi Amaçlarına Hizmet Ettiremeyeceğini Anlayınca Şehit Ettirdi

Muhsin Yazıcıoğlu’nu bir şekle şemaile sokamadı İngiliz derin devleti. Şehit etme kararı aldılar. Gayet basit yöntemle de şehit ettiler. Örtbas edildi. Muhsin Yazıcıoğlu vefatından bir yıl önce Lordlar Kamarası’nda bir konuşma yapmış İngiltere’de. Büyük Birlik partisini MHP’ye alternatif parti olarak hazırlayacaklarmış kendi kafalarına göre. MHP ile baş edemedikleri için. Muhsin Başkanı Lordlar Kamarası’na yaptığı vatan millet taraflı konuşmadan dolayı kimse alkışlamamış. Büyük Birlik’le ilgili tüm planları boşa çıkmış İngilizlerin, bu sebepten. Ondan sonra da şehit etme kararı almışlar olay bu.

 

Bugüne Kadar “IŞİD Yaptı” Denilen Saldırıların Hiçbirini IŞİD'in Yapmadığı Sonradan Ortaya Çıktı

IŞİD Kuran’a uygun hareket etmiyor. Şirk içinde. Diğer gruplar gibi işte El-Kaide gibi, Taliban gibi. Yanlış yolda olan gruplar. İslam’da şiddet yoktur. Dinde zorlama olmaz. Dolayısıyla şiddet varsa biz ona karşıyız demektir. Ama sen PKK’nın yaptığını IŞİD yaptı dersen ben de bunun doğrusunu söylerim tabii ki. Bunu hep kakalamaya çalıştılar. Türkiye’de dikkat ederseniz benden başka da buna hayır diyen olmadı. Hep benim dediğim doğru çıktı. Hatta hükümetten bile “IŞİD yaptı, IŞİD yaptı.” Yok, dedim “ben IŞİD yapmadı PKK yaptı” dedim. Sonra “PKK yaptı evet” dediler. Koro halinde gazeteler, basın dikkat ederseniz hep “IŞİD yaptı” dedi şimdiye kadar olan olaylarda. Hepsini de PKK yaptı, dedim. Hepsinde dediğim doğru çıktı ve hepsi de sözünü geri aldı. Avrupa’da yapılan eylemlerde de bak homoseksüeller yaptı bunu, dedim. “Yok” dedi “olur mu IŞİD yaptı” yok, homoseksüeller yaptı, dedim. Dediğim doğru çıktı adamlar şakır şakır anlattılar. Otuz ayrı delille homoseksüellerin yaptığını itiraf ettiler. Almanya’daki saldırı için de bu da homoseksüellerin işi, dedim. Yine IŞİD yaptı, dediler. Onu da geri aldırttım “evet” dediler “homoseksüeller yaptı” dediler. Amerika’daki de öyle. Paris’te konser salonundakini de aynı şekilde. Hepsini geri aldılar.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo