A9 TV, 20 Ağustos 2016
(İçişleri Bakanı Efkan Ala, asker gibi polise de ağır silahlar alıp aradaki güç dengesini sağlayacaklarını açıkladı. “Genelkurmay’ın operasyonel yetkileri elbette ki duruyor. Ama güçlerin barış döneminde sivil otoriteye, kendi insanımıza tehdit oluşturmayacak durumda kurgulanması lazım” dedi.)
Efkan Baba’ya saygımız büyük, kabadayılığını takdir ediyoruz, samimiyeti güzel, cesareti güzel. Ama çok büyük bir zaaf ve eksiklik olmuş. Allah affetsin yani artık söylenecek söz yok. Büyük Millet Meclisi nasıl hava savunma sistemiyle korunmaz? Milli İstihbarat Teşkilatı’na sinek yaklaşsa havada yakalanması lazım. Emniyet Genel Müdürlüğü, bu tip TRT falan her yerin darbe açısından stratejik noktaların alınmasının imkansız hale getirilmesi lazım. Bakın, alınmasının imkansız hale getirilmesi lazım. Elini kolunu sallayarak adam TRT’ye giriyor. Eli cebinde girer istediği gibi, hiçbir sorunla karşılaşmıyor. Meclisin üstüne istediği gibi bomba atabiliyor. Ankara’ya yaklaşamaması lazım uçağın, Ankara semalarına girememesi lazım, değil meclis. İstanbul’a gelememesi lazım. Yani yabancı bir gök cismi, izinli olmayan bir gök cismini hiçbir şekilde İstanbul semalarında olmaması lazım. İsrail’de olsa anında indirirler anında. Yani inmeye mecbur ederler, evet. İnsanın dili varmıyor ama akıl almaz bir savunma zaafı bütün açıklığıyla göründü. Darbeye karşı hiçbir önlem yok. Adamlar bir avuç adam istediği gibi darbe yapabiliyor ve gelenek haline gelmiş. 60 darbesinde de bir avuç subay. Bak 100 bin kişiye bir kişi düşüyor, bir kişi darbeyle 100 kişiyi kontrol altına alıyor. İki stat dolusu adamı bir kişi kontrolü altına alıyor. Böyle iş olur mu? Çeşit çeşit önlem olur, yüzlerce çeşit önlem alınır bir tane iki tane değil. Milleti darbe korkusuyla yıllarca yaşattılar 60’tan sonra yıllarca. Sonra kanunu değiştirdiler dedik tamam. Halbuki kanunun değişmesinin hiçbir etkisi olmadığını gördük. Sıfır etkisi var. Halen de darbe tehlikesi yine var. Yine önlem almada yavaş yavaş hareket ediyorlar. Beklenecek durum var mı? Ağır silahlarla donatılsın diye bir ay oldu ben söyleyeli, daha hala olacak. Bu zor bir şey değil ki. Ağır silahı alıp polise vermek bu kadar mı zor? Neyi bekliyoruz?
Türkiye'ye Açık Saldırı Ortamı Olduğu İçin Saniyelerin Önemli Olduğu Bilinciyle Hareket Edilmeli. Önlemler Çok Hızlı Alınmalı
Sokakta insanlar vardı, niye vardı? Darbe tehlikesine karşı vardı. Günlerce millet sokakta nöbet tuttu. Ağır silahların verilmesini saat hesabıyla yapmaları lazım, dakika saat hesabıyla. Özel harekatçı 10 bin, niye 10 bin olsun? 30 bin olsun bol bol yetsin, millet de huzur içinde yaşasın. İşgal tehlikesine karşı da özel harekat muazzam bir güç. Asker Konya’dan, Turhal’dan Ankara’dan geliyor, gariban benim aslanlarım kınalı kuzular. Daha çocuklar. Üç ay eğitim alıyor, köyünden geliyor silahı o nasıl bilsin ne bilsin el bombasını şunu bunu falan? Yat-kalk falan birkaç bir şey öğretiyorlar, çocuklar direkt cepheye. Dolayısıyla PKK onları rahatça vuruyor. Çocuk ayağa kalkıyor nişanlıyor falan şak alının ortasından vuruyorlar. Adamlar nişancılık eğitimi almışlar. Dolayısıyla özel harekat en sağlam sistem. Bayağı babayiğit aslanlarımız var hepsini alalım. Hepsine de iş çıkmış olur, efendim, Türkiye’nin de güvencesi olurlar. Asker tamam olsun da eğitimi çok önemli. Profesyonel asker olması gerekiyor.
Mesela havaalanlarına füze savunma sistemi, meclis, hatta CNN, Hürriyet. Çünkü adamlar nerelere hassas olduklarını gösterdiler. Onların darbe gecesi gittikleri her yere çok güçlü savunma sistemi ve özel harekatçılar bulunduralım, nöbetleşe beklesinler.
Bir de halk darbeciyle karşılaştığında ne yapacak bilmiyor. 60 darbesinde kuzu kuzu halk evinde oturdu bir karşılık vermedi. Halbuki bak söylüyorum 100 bin kişiye bir kişi düşüyordu. Halk sokağa çıksa hiçbir şey yapmasa zaten biter. Hiçbir şey yapmasınlar bütün halk sokağa çıksa, “ne oluyor?” falan deseler darbe bitti. Halkın sokağa çıkması çok hayati bir konu, darbe diye bir şey olmaz. Çünkü darbe, adamlar evdeyse, insanlar evdeyse olur. Evden dışarıda sokaktaysa adam darbe olmaz. Darbenin panzehiridir sokak.
Haberleşmesiyi Durdurmak Darbecilerin Ana Hedeflerinden Biridir, Denizden De Saldırı Olabilir, Savunma Sistemi Ona Göre Olmalı
Mesela gece Çamlıca’daki antenleri vurmayı istediler. İletişimi kesmek çok önemli oluyor darbede. Şimdi darbenin iki şeye ihtiyacı vardır; bir, halkın evden çıkmamasına, iki, iletişimin kesilmesine. Çünkü iletişim kesilince darbe dursa bile halk bunu haber alamaz. Dolayısıyla darbecilerde müthiş bir avantaj oluşmuş oluyor, yani tehlikeli bir avantaj. Devlet buna tedbir alsın. Bir kere ilk vuracakları yer telefon. Telefon haberleşmesini ortadan kaldıracaklardır. İnternet, telefon ve televizyon. Ben burada gece darbenin başarısız olduğunu ilan ettim, adamların bütün karizma gitti. Çünkü o gece izleme normal izlemenin yirmi katı falandı. Akıl almaz bir izleme vardı. Ben bunu da anlayamadım bu da şaşırtıcı. Niye böyle bir teveccüh oldu? Demek ki millet güveniyor Allah’a şükür elhamdülillah. Demek ki bir kurtuluş ve güzellik yolu olarak görüyorlar, bir hayır görüyorlar. Çünkü böyle yirmi misli izleme normal bir şey değil. Hiç kimseden çıt yoktu. Başbakan yok, cumhurbaşkanı yok, bakanlar yok, hiç kimse yok, kuvvet komutanları yok. “Darbe başarısız” dedim “suni bir darbe” dedim. “Küçük bir grubun başarısız girişimiydi bitti darbe” dedim. Darbecilerin bütün morali gitti, şevki gitti bundan sonra artık darbenin anlamı yok. Çünkü darbenin gücü propagandasından gelir.
PKK'nın Az Bir Güçle Etkili Olmasının Sebebi İdeolojik Aktiflik Ve Canlılıktır. Onların Bu Aktifliği Karşısında Halkın Bir Kısmı Umursuz Oluyor
Örgütün neye ihtiyacı var? Her gün morale ihtiyacı var. Moral nasıl oluyor? Asker şehit etmekle oluyor, bombalamakla oluyor. Yani örgüt hareketli, canlı ve güçlü, bu imajı vermek ihtiyacındalar. O arada da adam sayısını artırıyorlar. İnsanlar düğün hazırlığı yaparken onlar savaş hazırlığı yapıyor. O adam çek-senet peşinde koşarken o Marksist-Leninist propagandayı devam ettiriyor. O çocuğuna Avrupa’da eğitim için uğraşırken o dağlara çocuğunu asker olarak gönderiyor. Yani sahte asker olarak eğitmek için gönderiyor. Bir ters sistem kuruldu. O ters sistemden PKK memnun. Bir anda başka bir şey, bir anda başka bir şey. Şimdi burada milyonlarca insan var ama atıl hale getirmişler onları. Orda az adam var ama onları da aktif hale getirmişler. Aktif olan az olana o zaman galip oluyor. Ve baş edemiyorlar PKK ile şu an. Halbuki bir günlük işi var PKK’nın tek bir günlük. Hallaç pamuğu gibi attırılır istense, tek tek inlerinden çıkarılır. Bir şekilde bu olmuyor tam dengede tutuyorlar. Bu dengeyi bozacak olan Mehdiyet’tir. Yani vurdumduymaz insanları vurdumduymazlıktan çıkaracak güç de yine Mehdiyet’tir. Şimdi adamlar çocuklarını akın akın Avrupa’da, İngiltere’de eğitime gönderirken onlar da akın akın dağa askeri eğitime, gerilla eğitime komünist, Stalinist katilleri yetiştirmek üzere sevk ediyorlar. Adam çeyiz için para ayırırken o bomba için para ayırıyor. O çeyiz düzerken o bomba düzüyor. Yani ters orantı meydana geldi. Orada müthiş bir politik şuur varken burada politik şuur neredeyse sıfır birçok insanda. Yiğitlerimizin, kabadayılarımızın sayısı çok fazla ama umursuzların sayı da çok fazla. Umursuzlar umurlu hale gelse konu bitecek.
Fil, İngiliz Derin Devletinin Kullandığı Sembollerinden Biridir. İkinci Dünya Savaşında Yaptıkları Katliamlarda Filleri Kullanmışlardır
İngilizler 2. Dünya Savaşı’nda filleri kullanıyorlar, Ebrehe’nin ordusu gibi, Müslümanlara karşı. Rahman Rahim olan Allah’ın adıyla. Şeytandan Allah’a sığınırım: “Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi?” [Fil Suresi, 1] “Onların 'tasarladıkları planlarını' boşa çıkarmadı mı?” [Fil Suresi, 2] Fil sahipleri şu an işte İngiliz derin devletinin sembolü olan fil. Bak, “Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi?” İngiliz derin devletinin sembollerindendir fil. Geniş çaplı Müslümanlara karşı fil kullanıldı 2. Dünya Savaşı’nda. Hatta Laos ve Siyam’da hakimiyeti olduğu için İngilizlerin orada bayraklarına fil sembolü koydular yani İngiliz derin devletinin damgası olarak. “Rabbinin fil sahiplerine neler yaptığını görmedin mi? Onların 'tasarladıkları planlarını' boşa çıkarmadı mı?” Yani İngiliz derin devletinin planlarını boşa çıkarmadı mı? “Onların üzerine ebabil (sürü sürü) kuşlarını gönderdi.” [Fil Suresi, 3] Ebabil; şu an melekler ve cinler olarak düşünebiliriz. “Onlara 'pişirilip-sertleştirilmiş balçık taşları' atıyorlardı;” [Fil Suresi, 4] “Sonunda onları, yenik ekin yaprağı gibi kıldı.” [Fil Suresi, 5] Yani ekin yaprağı gibi kuruyup gittiler yok oldular.
Mesnevi'de De Fil Sembolü Vardır. İngiliz Derin Devleti "Her Yerdeyiz Ama Bizim Ne Olduğumuzu Anlayamazsınız" Anlamında Bu Sembolü Kullanır
İngiliz derin devleti bu sembolleri geniş çapta kullanır. Mesnevi’de de geçer fil, fil sembolü anlatılır. Filin karanlıkta hareket ettiği ama insanların fili fark edemediği. Bir ahıra getiriyorlar fili, filin kulağına biri dokunuyor, biri bacağına dokunuyor ama hiçbiri anlayamıyorlar fili. Biri diyor ki “masa” biri diyor ki işte başka bir şey, biri başka bir şey ama halk anlayamıyor fili. Yani nasıl İngiliz derin devletini anlayamıyorlar, değil mi? İçeri girdiği halde, küçük küçük parçalarını gördükleri için fark edemiyorlar. Orada temsillerle anlatmış. Ama anlayanın anlayacağı şekilde. Ama İngiliz derin devleti bu tarzda bunu yorumluyor. “Biz fil gibiyiz ama fark edemezsiniz bizi. Ayrı ayrı yerlerde olduğumuz halde kimi masa zanneder, kimi sandalye zanneder, kimi bilmem başka şey zanneder ama bizi göremezsiniz.” Bu mantığı işliyorlar.
Bazı Dizi Ve Filmlerde Gençlerin Bilinç Altına İlahlık Telkini Yapılıyor. Böylece Şeytani Telkinle Allah'tan Büyük Olmak Arzusu Veriliyor
Avatar, Yüzüklerin Efendisi, Mısır’ın Tanrıları, X-Men, Game of Thrones..
Bakın böyle filmlerle gençlerin beyninde, düşüncesinde, bilinçaltında ilah olma arzusu uyandırılıyor. Yani Allah’tan büyük olma arzusu uyandırılıyor. Kastı belki o olmuyor ama yönlendirildiğinden de haberi yok. Bu deccaliyetin bir oyunudur. Bilmeden bu oyuna düşmüş oluyorlar. Çünkü deccal kendini de ilah ediniyor kendince, kendine tabi olanları da ilahlığa teşvik ediyor. Onlarda da ilahlık özentisi oluyor. Bu oyuna dikkatli olmak lazım. Yani bilerek veya bilmeyerek bu belanın içine girmemesi lazım hiç kimsenin.
Çengelköy Karakolu Gazi'dir. Çengelköy Karakoluna Da Semte De Gazi'lik Ünvanı Verilsin. Darbe Girişimi Gecesi Desten Yazdılar MaşaAllah
Çengelköy’de orada esnafı da vurmuştu darbeciler. Karakol da gazidir, Gazi Çengelköy Karakolu. Oradaki bütün gazi polisleri gazalarından dolayı tebrik ediyorum. Kabadayılıklarından dolayı tebrik ediyorum. Onlar orada destan yazdılar. Çengelköy Karakolu’na Gazi Çengelköy densin bundan sonra. Semte de Gazi Çengelköy densin. Belediye öyle bir güzellik yapsın. Karakola da Gazi Çengelköy Karakolu densin. Gazi polislerimizi de buradan tebrik ediyorum, selamlar gönderiyorum. Allah ömürlerini uzun etsin.
Eğer Devletin Bir İdeolojisi Olmazsa, Zayıf Bir İdeolojiye Karşı Bile Mücadele Edemez
Kardeşim bir kere devletin eğer bir ideolojisi olmazsa, zayıf bir ideolojiye karşı bile mücadele edemez. Bak PKK’ya karşı mücadele edemiyor. Devletin bir ideolojisi yok. Bu çok vahim bir şey. PKK’nın ilkel ideolojisiyle mücadele etmiyor. Çünkü dikkat ederseniz PKK’ya komünist dahi diyemiyor. Resmi ağızlar komünist diyemiyorlar, komünist Stalinist diyemiyor. Yani o zaman diyecekler ki; “komünist Stalinist ise o zaman sen kendi fikrini söyle değil mi? Neden yanlış komünizm? Neden senin fikrin doğru onu anlat?” Devletin fikri yok, ideolojisi yok. Tabii devlet bir mekanizma yani devlet derken hükümeti kastediyoruz. O zaman adamlar sürekli adam kazanıyor. Türkiye’nin bir ideolojik mücadelesi olmuyor. Sadece adamları yakalama üstüne kurulu bir sistem var. Adamları kurtarma üstüne kurulu bir sistem yok. Mesela bak, Fethullah Gülen hareketiyle mücadele ederken onları kurtarmaya yönelik bir sistem yok. Sadece yakalamaya yönelik sistem var, hapsetmeye yönelik sistem var. Hâlbuki kurtarıcı, ideolojik bir sistem olması lazım. PKK’dan da o insanları kurtaracak bir ideolojik sistem olması lazım. İşte bu ideolojik en sağlam sistem Mehdiyet’tir. Ama hükümet şu an bunu kullanamıyor. Bu kullanıldığında konu biter.
Genelkurmay Başkanımız Darbeye Karşı Aslan Gibi Direndi, Hakkında Olumsuz Yorumlar Yapanlar Vicdanlı Davranmıyor
Bir de Genelkurmay Başkanı, efendi bir insan, aklı başında bir insan. Onu mahcup etmeye çalışan tavırlar görüyorum. Çok ayıp yaparlar. Genelkurmay Başkanı aslan gibi delikanlı, yiğit bir insan, Müslüman evladı. Darbeye karşı da aslan gibi direndi. Daha hala ileri geri laflar etmek ayıp, çirkin. Adam harcama sistemi bu kadar acımasız olmaması lazım.
Darbe Girişiminde Bulunanın Terörist Olduğu Kanun Hükmüyle Kesinleşsin Ve Vatandaşın Kendini Savunma Hakkı Kanunla Korunsun
Darbe yapıldığında darbecinin terörist olduğunu hükümet açıklasın. Bu kanun maddesi olarak açıklansın. Yani; “Darbe yapan asker teröristtir, PKK hükmündedir. Ve vatandaş bütün gücüyle kendini savunmak durumundadır” densin. Çünkü bak darbeciler halkın kabul edeceğini düşünerek darbe yapıyor. Şaşırıyorlar da halk kabul etmeyince. Niye kabul etmiyorsunuz ki falan mantığındalar. Terörist olduğunu mutlaka devlet açıklaması lazım. Ve polisin böyle bir durumda, üstlerinden herhangi bir talimat almadan hemen bu teröristlerle mücadeleye girmesi gerektiği kanun yoluyla açıklanması lazım. Türkiye Cumhuriyeti Ceza Kanunu’na yani CMUK’a maddeler peş peşe eklensin. Bir; ülkede darbe olduğunda, darbeci olan herkes terörist hükmündedir. İki; güvenlik güçleri üstlerinden emir almadan hemen o anda olaya müdahale edip vatandaşı bu teröristlere karşı korumak durumundadır. Çünkü vatandaşa mesela bir yerde bir terörist müdahalesi oluyor. Polis üstünü arayıp, “efendim böyle bir şey var, ben ne yapayım?” demiyor. Direkt çatışmaya giriyor ve direkt koruyor vatandaşı. Doğrudan vatandaşı koruyacak bir kanunun, kanun maddesi olarak eklenip, açıklanması lazım.
Karakollarda Hem Ağır Silahlar Hem De Yeterli Mühimmat Bulunsun. Bu Tedbirleri Almakta Aceleci Davranmak Doğru Olur
Bir de karakollarda ağır silah yok, otomatik silah yok. Yani bu çok vahim bir şey. Polis, nasıl ağır silah verilmez yani ne mahsuru var? Tabanca veriyorsun. Ağır silah da ver. PKK’lı saldırıyor karakola, polis hiçbir şey yapamıyor. Tabancayla ne yapsın? Adamlarda otomatik silahlar var, el bombası var. Polis sadece karakolun içine sığınıp bekliyor. Karakollara derhal, ivedilikle ağır silah dağıtılsın. Hatta büyük karakolların çatılarına kaide üzerinde ağır makineli tüfek de konabilir. Yani bir saldırı oluyor, polis karakolun içinde kalıyor. Her yerde bu böyle oluyor. Ağır silah olmadığı için tabancayla karşılık veriyorlar. Adamlar da rahatça kaçıyor. Tabancanın menzili 50 metre falan. Adamların elindeki silah 1500 metre menzilli. Bak polisin elinde 50 metre menzil, onlarda 1500 metre. Adamlar bin metreden karakolu tarıyor. Bütün polisleri vurma imkânı var. Polisin de hiçbir şey yapmaya imkânı olmuyor. Bunun derhal düzeltilmesi lazım. Bak aylardan beri söylüyorum. Daha yeni yeni ağır silah dağıtacaklarını belirtmeye başladılar.
Tarikatları Ve Cemaatleri Hedef Almak Ciddi Olarak Uğursuzluk Getirir. Türkiye'ye Uğursuzluk Getirecek Şeylerden Sakınmak Gerekir
Bir de zamanlama da çok biçimsiz bir şey. Hükümetin en çok desteğe ihtiyacı olduğu dönem, sen durduk yere diyorsun “Topçu kışlasını yaptıracağım, bütün tarikatların para girişlerini kontrol edeceğim.” Hangi biriyle uğraşacaksın? Pratikte olacak iş de değil bu. Parayı verecek olan adam, baktı uğraşıyorsun vermez adam. Bu kadar basit. Bu iş mi? Kuran kurslarının yapımı durmuş olacak. Camilerin yapımı durmuş olacak. Marifet mi bu yani? 28 Şubatçıların yapamadığını sen yapmış olacaksın güya. Eğer tepki istiyorsanız kamuoyundan ben tepkinin işte alasını veriyorum. Ve bu felaket getirir, uğursuzluk getirir açıkça söylüyorum çok ciddi uğursuzluk getirir. Bakın benim uğursuzluk getirir dediğim her olay uğursuzluk getirdi. Ve gördüler. Bu da uğursuzluk getirir, sözümü dinlesinler.
Sayın Adnan Oktar’ın “Münafıklığın Derin Karanlığı” Kitabından Bölümler
Münafık İslam'a Hizmet Konusunda Çok Tembeldir
Münafığın Müslümanlar arasında bulunma sebebi Allah'a olan inancı ya da Kuran ahlakını yaşama isteği değildir. Münafık hem Müslümanların sahip oldukları nimetlerden yararlanmak hem de Müslümanlar hakkında istihbarat toplayıp inkar edenlere güç kazandırmak ister. Dolayısıyla da Müslümanlarla idealleri ve hedefleri tamamen farklıdır.
Müslümanlar Allah'ın rızasını ve sevgisini kazanmak için yaşarlar. Bunun için de sabahtan akşama kadar her anlarında Allah'ın en beğeneceği ahlakı göstermeye; hep doğrudan, iyiden ve güzel olandan yana seçimler yapmaya gayret ederler. Her konuda vicdanlarını en fazlasıyla kullanırlar. Rahatlarından, nefislerinden, menfaatlerinden yana değil, vicdanen yapılması gerekli olandan yana kararlar alırlar. Allah Müslümanların bu çalışkan ahlakını Kuran'da şeytandan Allah’a sığınırım; "Onlar, 'tümüyle boş' şeylerden yüz çevirenlerdir." (Müminun Suresi, 3) sözleriyle haber vermiştir.
Münafıklar ise sadece kendilerini mutlu etmek, çıkarlarını en iyi şekilde korumak için yaşarlar. Dolayısıyla sadece, kendileri için gerekli olduğunda çaba harcarlar. Kendi çıkarları söz konusu değilse, hiçbir şey için kendilerini yormaz, hiç kimse için emek harcamazlar. İşte bu nedenle de, münafıklar Müslümanlarla birlikte olduklarında hiçbir konuda onlara yardımcı olmak istemezler. Hedefleri 'Allah'ın rızasını kazanmak' olmadığı için, 'somut ve maddi bir karşılık almayacakları bir şey için çaba harcamanın' çok büyük 'akılsızlık' olduğuna inanırlar. Bu yüzden İslam'a hizmet etmek en acı çektikleri konulardan biridir. -Allah'ı tenzih ederiz- Allah'tan nefret ettikleri için, Allah'a hizmet etmek istemezler. Peygamber (s.a.v.)'den nefret ettikleri için dine hizmet etmek istemezler. Müslümanlardan nefret ettikleri için de Müslümanlara yardımcı olmak istemezler.
Dolayısıyla münafıklar, hem Müslümanların imkanlarından istifade edip hem de Allah yolunda hiçbir faaliyet yapmamayı, zayıf akıllarınca 'büyük bir kar' olarak görürler. Müslümanlardan biri gibi görünmek ve kendilerini sezdirmemek için çok gerekirse gösteriş amaçlı belki birkaç konuda, ucundan yardım ederler. Ancak bunları sadece usulen ve göz boyamak için yaparken bile çok canları yanar, müthiş ızdırap çekerler. Yoksa Müslümanlara küçücük bir fayda bile vermek istemezler.
Allah Kuran'da münafıkların bu ahlakı için, "Onları bırak; yesinler, yararlansınlar ve onları (boş) emel oyalayadursun. İlerde bileceklerdir." (Hicr Suresi, 3) şeklinde buyurmuştur.
Bu yanlış bakış açısı içerisindeki münafıklar İslam'ın hayrına olan, Müslümanlara fayda getirecek bir sorumluluğun altına hiçbir zaman girmezler. Onları hep uzaktan, adeta konunun yabancısı olan bir 'turist gibi' izlerler. Bu tavırlarıyla Müslümanlara, "Bu sizin dininiz, sizin davanız, beni ilgilendiren bir şey yok, dolayısıyla da ben sizi sadece uzaktan izliyorum" mesajını vermek isterler.
Ancak elbette ki bu ahlaksızlıklarını da açıkça yapamaz, şeytani bir ustalıkla bunlara da mutlaka bir kılıf bulurlar. Çünkü bütün Müslümanlar sabah akşam kesintisiz olarak en aktif şekilde İslam'a hizmet ederken, münafığın açıkça "Ben hizmet etmek istemiyorum" demesi mümkün değildir. O yüzden de münafık bu hizmetten kaçışına ve tembelliğine bir bahane bulmak zorundadır. Bunun için her seferinde kullandığı farklı taktikleri vardır. Ve bu sinsi taktiklerinin 'aksi ispatlanamayacak' şekilde olmasına özellikle özen gösterir.