Sayın Adnan Oktar'ın 10 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 10 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

40216

A9 TV, 10 Aralık 2016

 

Allah Sevgisi Hayatın En Önemli Nimetidir

Allah sevgisi olmadı mı hiçbir şeyin sevgisi olmaz. Anlamı da olmaz. Haşa, Allah’ı sevmiyorum ama diyor insanı seviyorum diyor. Yalan söylüyorsun. Etin kemiğin neyini seveceksin? Sevilen Allah’tır.

 

Münafıklarda Şeytan Zekası Olduğu İçin Şeytani Bir Yetenek Oluşuyor. İngiliz Derin Devleti de Münafıkları Şeytan Ordusu Gibi Kullanıyor.

Münafıkları İngiliz derin devleti hazır ordu olarak kullanıyor. Şimdi şeytan ordusu olduğu için bunlar elemana ihtiyacı var. Münafık da mebzul miktarda var. Şimdi şeytan içine girdiği için o insan metafizik ve çok zeki bir varlığa dönüşüyor. O yönden çok tehlikeli. Mesela orta zekada iken adam şeytan içine girdiğinde şeytanın zekası hakim oluyor ona. Ve muazzam bir yeteneğe sahip oluyor. Yani herhangi bir Müslümanın baş edeceği gibi olmuyor. Seri katil zekası vardır münafıkta. Nasıl seri katiller yakalanmıyor. Sürekli suç işliyor ama kendini belli etmiyor değil mi seri katil? Mesela adam kırk, elli, yüz kadını öldürüyor. Seri katil ama şeytana ait zeka olduğu için polis bir türlü yakalayamıyor. Adamı yakalıyorlar zaten, gözü teleskop gibi bakıyor. Akıl hastası belli. Buna deli de denemiyor. Çünkü şeytanla işbirliği içinde olduğu için doktor onu teşhis edemiyor, bunun içine şeytan girmiş diyemiyor ama deli de diyemiyor çünkü deliye benzemiyor. Halbuki içine şeytanın girdiğini görebilse teşhisi o yönde koyacak ama bilmiyor.

 

Münafığın Ruhuna Mükerrer Suç Çok Hayati Olduğu İçin, Çok İyi Anladığı ve Şeytani Bir Hafızaya Sahip Olduğu Halde Kendisine Anlatılan Konuları Aklında Tutmaz

Münafık köstebek gibi, tarla köstebeği mesela bir yerden kapatırsın onun deliğini, çıkış deliğini pat bakarsın başka yerden çıkmış. Oradan kapatırsın bakarsın pat başka bir yerden çıkmış. Kördür biliyorsunuz köstebek, deccal de kördür, münafık da kördür yani manen kördür ve duymaz sağırdır. Mesela bir şey anlatırsın bir daha anlatırsın anlamaz, bir daha anlatırsın anlamaz, bir şey gösterirsin hafızada tutmaz yeniden yapar aynı şeyi. Anlamadığından, bilmediğinden değil şeytani bir hafızası vardır fakat münafık ruhunda mükerrer ahlaksızlık çok hayati olduğu için, mükerrer suç önemli olduğu için, münafık mükerrer suçu sürekli tekrar eder. Silsile halinde, teselsülen, müteselsil.. Size biraz Osmanlıca öğretelim.

 

Münafığın Ruhunda Anarşi Olduğu İçin Sürekli Kargaşa İster, Siyaha Beyaz Beyaza Siyah Diyerek Her Konuda Mutlaka Muhalefet Eder

Münafığın özelliği, müthiş huzursuzluk çıkartma kabiliyeti vardır münafığın, muhalefet yönü çok güçlüdür her şeye muhalif olmak, her şeye karşı çıkmak beyaza siyah, siyaha beyaz, iyiye kötü, kötüye iyi demek yani ruhunda bir anarşi olduğu için sürekli kargaşa ister münafık. Mesela Peygamberimiz (sav) diyor ki; “Sabah erkenden mücadeleye gideceğiz İslam’ı yaymak için.” Adam çıkıyor “ya Resulullah” diyor. Yahut “ya Muhammed” diyor. Onlar pek adap, edep bilmezler, (sav)’in ismiyle hitap ederler bazen. “Hava sıcak” diyor. “Bu sıcakta çıkarsak helak oluruz” diyor. Lan sen kimsin? Hergele. Sen kime akıl veriyorsun? Peygamber havanın sıcak olduğunu bilmez mi, görmüyor mu? Helak olup olmayacağını o bilmez mi? Sen yoluna yürümekten acizsin. İşte münafık ahmaklığı, münafık görgüsüzlüğü, münafık münasebetsizliği ve münafık dangalaklığı, bütün münafıklar böyledir. Patavatsız, münasebetsiz, küstah, çakal, görgüsüz, ahlaksız ve pisliktir, lafını, sözünü bilmez. Peygambere akıl veriyor, hava sıcak diye. Neyi bahane ediyor? Sağlığını.

 

Sağlığını Bahane Ederek Müslümanları Tedirgin Etmek, Onlardan Menfaat Elde Etmek Münafığın En Alçakça Yönlerinden Biridir

Münafıklarda bu çok büyük bir ahlaksızlık ekolüdür. Sağlığını bahane ederek Müslümanlardan bir şeyler koparmak, Müslümanları huzursuz etmek, onları etkisiz hale getirmek için çaba sarf etmek. Bak alçağa bak, hava sıcakmış, ne olur sıcak olursa? İşte “tansiyonum çıkıyor” diyor. “Kalbim duruyor” diyor. “Beynim kaynıyor” diyor. Kendine göre işte o cahil kafasıyla ne diyecekse. Hiçbir şey olduğu yok domuz gibi aslında, hiçbir şeyi yok. Sırf ahlaksızlık olsun, kargaşa olsun. Orada amacı ne? Peygamberi haşa düşünemeyen insan konumunda göstermek, müminlerin sağlığına ehemmiyet vermeyen insan konumunda göstermek, sağlık da önemli bir husus olduğun için, Peygamber (sav) de merhametli olduğu için Peygamber (sav)’i oradan etkisiz hale getireceğini düşünüyor, sağlık konusundan, biliyor merhametli olduğunu Peygamber (sav)’in, düşünüyor şeytanca “ya ne desem acaba?” “Sağlığımı öne sürersem” diyor “o merhametli olduğu için benim tuzağıma düşer” diyor. Bak merhameti münafık tuzak olarak kullanır. Sağlığını tuzak olarak kullanır. Bak alçaklığa bak, sağlığını tuzak olarak kullanıyor, Peygamber (sav)’in merhametini tuzağa malzeme etmek istiyor böyle alçaktır. Peygamber (sav) de tabii duraksıyor o zaman, “o zaman” diyor “akşam serinliğinde çıkalım” diyor “madem öyle” diyor. Bu sefer yeni bir ahlaksızlık daha çıkarıyor ama bak akşama kadar bekliyor adiliğinden şeytani, ta sabah onu kuruyor planlıyor akşam “ya Resulullah çok serin” diyor “ben bayağı üşümeye başladım” diyor. Çölde akşamları soğuk oluyor ya. “Bu soğukta” diyor “bir de hava da biraz karardı” diyor “gözümüzün önünü görmeyiz” diyor. “Başımız belaya girer dağılır gideriz” diyor Müslümanlar. “Hem hasta oluruz” diyor “grip, nezle oluruz, hem de karanlıkta nasıl ilerleyeceğiz?” diyor. Halbuki istese meşale ışığı var, gayet güzel dümdüz çöl zaten her şey yapılır. Maksat ahlaksızlık yapmak, yine Peygamber (sav)’i sağlık görünümünde bir tuzakla yakalamaya çalışmak. Aksini yaparsa çünkü Peygamber (sav)’e diyecek ki, “bizim sağlığımızı düşünmüyorsun, müminlerin canına önem vermiyorsun belki ölüp gideceğiz ama sen sebep olacaksın, ölümüme de sebep olacaksın o yüzden sen bu kararından vazgeç” diyor. Çok kahpece, kalleşçe ve alçakça yüksek duyguları münafık kullanır. Merhameti, sabrı, saygıyı, nezaketi, hürmeti bütün yüksek duyguları münafık alçakça ve kahpece, haysiyetsizce ve namussuzca kullanır. Müslümanlar buna çok dikkat edecekler.

 

Münafık Peygamberin Merhametini ve Saygı Nezaket Hürmet Gibi Tüm Yüksek Duyguları Alçakça ve Kahpece Müslümanların Aleyhine Kullanmaya Çalışır

Acayip yüzsüzdür münafık. Mesela nezaketli bir konuşmayı kullanır, sabrı kullanır, Müslümanların aleyhine kullanır. Müslümanın titizliğini Peygamber (sav)’in Müslümanlara olan koruyuculuğunu o devirde münafıklar çok abartılı kullandılar ve alçakça. Diyor ya ayette. Şeytandan Allah’a sığınırım. “Size çok düşkün, sıkıntıya düşmeniz zoruna giden” diyor. “Ya Resulullah” diyor “ya ben” diyor “ne kadar istiyorum biliyor musun savaşmayı?” Diyor. Ağlıyor falan. “Güzel” diyor “işte beraber gideceğiz tebliğe, İslam’ı yayacağız” diyor. “Ama işte bilmiyorum” diyor yerlere yatıyor böyle gözyaşları fışkırarak falan, alçaklık yapıyor Peygamber (sav)’in merhametinden istifade edecek. Şimdi Peygamber (sav) de diyecek ki; “bu adam tecrübesiz bilmiyor ben bu adamı gönderirsem pisipisine başını belaya sokacak, en iyisi ben bunu göndermeyeyim” diyecek. Böyle alçakça Peygamber (sav)’in merhametini kullanıyor. Münafıklarda merhameti kullanma en yaygın alçak oyunlardan bir tanesidir. Müminlerin sabrını kullanır, nezaketini kullanır, derin düşünme gücünü kullanır, Allah’ı sevmesini kullanmaya kalkar, dine titizliğini kullanmaya kalkar.

 

Münafıkların Peygamberimiz (sav) ile Yalnız Konuşmak İstemesinin Sebebi Ahlaksızlığına Müslümanların Şahit Olmasını Engellemeye Çalışmaktır

Mesela yine Peygamberimiz (sav) diyor ki; “Ey ümmeti Muhammed” diyor. “Ey aslanlarım hadi Allah’ın dinini yaymaya” diyor “sabahtan gideceğiz.” “Tamam” diyorlar “gidelim ya Resulullah” hep beraber hazırlanıyorlar develer falan “ya Resulullah” diyor “sana bir özel bir şey söylemek istiyorum” diyor. “Söyleyebilir miyim?” “Buyur evladım ne istiyorsun?” Diyor. “Yalnız söylemek istiyorum yalnız” diyor. Bu münafığın bir taktiğidir çünkü diğer müminlerin duyması yönü müminler suratına tükürecek tabii, aşağılık konuma düşecek yahut ahlaksız, haysiyetsizliği ispatlı delilli olacak onun için müminlerin duymasını istemez münafık, hep özel konuşmak ister hatta ayette ondan caydırmak için Cenab-ı Allah, “sadaka verin o zaman” diyor. Sadaka da münafığın ağrına gittiği için çünkü o kendini enayi gibi görüyor para vermeyi “o zaman vazgeçtim” diyor “konuşmaktan” diyor. Halbuki mümin zaten sadaka iftiharla verir, ne olacak beş, on kuruş vereceksin. Münafığın ağrına gidiyor bunu da veremiyor. “O zaman özel konuşmak da istemiyorum” diyor. Allah böylece onları caydırıyor münafıkları.

Münafık kendinden bir fedakarlık, bir nimet Müslümanlara sunmak istemez. Zaten fitne ve pislik için gittiği için Peygamber (sav)’in yanına bir de para verecek Müslümana asla isteyemeyeceği bir şey, onun için vazgeçiyor konuşmaktan, münafık hep özel konuşmak ister. Resulullah (sav)’a “özel konuşmak istiyoruz” diyor. “Ya Resulullah” diyor “ben şimdi yeni evliyim biliyor musun?” Diyor. “Evde kadın var” diyor “karım var” diyor “ev de açık” diyor “kaynana da var” diyor, “kayınbaba var” diyor “ya ben gitmesem olur mu?” Diyor. Lan ahmak öldürecekler hepsini, katledecekler. Müslümanları korumak, onları korumak için gidiyor zaten. Şimdi dese ki Peygamberimiz (sav), ya zaten onları korumak için gideceğiz olsun bir şey olmaz dese, diyecek ki, “ya Peygamber benim ne eşime önem veriyor, ne babasına, ne annesine önem veriyor” etrafa gidip fitne yayacak. “O zaman otur oturanlarla beraber” diyor. Ayet iniyor biliyorsunuz, otursunlar oturanlarla beraber diye. Hep böyle alçakça bahanelerle İslam’a, Kuran’a hizmet etmek istemiyorlar. Münafıkların böyle bin bir türlü bahanesi olur. Bunları tabii yeni kitapta daha genişleterek anlatacağız.

 

Münafığın Kahpe Özelliklerinden Biri de Kuran'ı Kullanarak Müslümanlara Karşı Mücadele Etmesidir

Münafığın en tehlikeli özelliklerinden bir tanesi de Kuran’la mücadele verir, Kuran ayetiyle. Mesela sen hadi cihada çıksın, Müslümanlar gayret etsin.. O, Müslümanların öldürüleceğini söylüyor. Pisipisine öldürüleceğini ve onları cihada davet edenleri de Müslümanları öldürten insan konumuna getiriyor. “Bir Müslümanın” diyor “öldürülmesi bütün kainatın öldürülmesi gibidir” diyor “Ayet var” diyor. “Ebedi cehennemdir karşılığı” diyor. “Sen” diyor “bizi bile bile şimdi ölüme götürüyorsun” diyor. “Cinayete götürüyorsun” diyor. “Orda Allah’ın hükmü açık” diyor “cinayetle ilgili ayet var” diyor. Bak görüyor musun alçaklığı? Nerden nereye bağlantı kuruyor. Ahlaksıza bak Allah’ın emri olan dini yaymayı bak nereye götürüyor? Müslümana nasıl bir suçlama yapıyor? Böyle alçaktır münafıklar ve gözü çok karadır onun için çok akılcı, basiretli, sabırlı bir mücadele gerekir. Müslümanlar içerisinde de bunlar it sürüsü gibi doluşurlar, bu Temmuz darbe girişimi tamamen münafık organizasyonu, tamamen. İngiliz derin devletinin bütün ordusu münafıklardan oluşuyor, hepsi münafıktır alayı münafık onun için çok usturuplu, akılcı bir mücadele şart. Bu anlattıklarım tabii bütün hepsi Peygamber (sav) dönemi için, asrımızda da tabii bambaşka şekillerde karşımıza münafıklar çıkıyor bunun aynısı olmaz da bunun çeşitli şekilleri, çeşitli yansımaları olur.

Bak mesela Enfal Suresi 5/6’da, “Rabbin seni evinden hak uğrunda (savaşa) çıkardığında,” şeytandan Allah’a sığınırım. “Mü'minlerden bir grup isteksizdi. (Herşey) Açıkça ortaya çıktıktan sonra bile,” şeytandan Allah’a sığınıyorum. “Sanki kendileri, göz göre göre ölüme sürükleniyorlarmış gibi,” “sen bizi” diyor “ölüme sürüklüyorsun” diyor. Görüyor musun? Haşa cinayetle suçluyor. “Seninle hak konusunda tartışıp duruyorlardı” diyor. Peygamber (sav)’le.

 

Münafık Çok Geveze Küstah Münasebetsiz Ama Şeytani Bir Yetenekle Hazır Cevaptır. Peş Peşe Seri Yalan Söyler

Münafıklar çok dilbazdır. Çok geveze, küstah, münasebetsiz fakat şeytani hazırcevaptır münafıklar. Zırvalar. Ahmakça olur ama sürekli hazırcevaplıkları vardır yani seri cevap verir münafıklar oradan anlaşılır, münafık hiç düşünmez hemen cevabı hazırdır. Yalan da ağzında hazırdır sıkıştığında seri yalan söyler peş peşe, peş peşe yalan söyler.   

Resulullah (sav) diyor ki; “Asıl dilbaz münafıktan endişe ediyorum” diyor Peygamberimiz (sav). “Çünkü o sizin hoşunuza gidecek şeyleri söyler ama hoşunuza gitmeyecek işleri yapar” diyor Peygamberimiz (sav). Çok dilbaz olur münafık. Ve şeytanın iğvasıyla hazırcevaptır. Hayret edecek şekilde seri cevap verir. Ve hayret edecek şekilde hızlı yalan söyler. Baş döndürücü bir yalan söyleme gücü vardır. Samiri de öyleydi, Resulullah (sav) zamanının münafıkları da öyleydi. Akıl almaz seri yalan söylüyorlar.

 

Türkiye'de Gençliğin Büyük Bölümünü Deccaliyete Hizmet Etmeleri İçin Sevgisiz Yetiştirdiler. Bu İnsanları Sabırla İslam Ahlakına Davet Etmek Çok Önemli

Avrupa’daki insanlar şefkat, merhamet, sevgi yönünden, olgunluk yönünden daha ileri. Türkiye’de gençliğin bir kısmını sevgisiz, merhametsiz, dar düşünen, kinci, kıskanç, kavgacı, ağzı bozuk, nefrete yatkın, kirli yüzlü, kirli elli, kirli bedenli, her yeri kirli, ruhu kirli insanlar haline getirdiler. Bu insanlarla her türlü belanın oluşabileceğine inanıyorlar. Bu çok büyük bir tehlike yani. İngiliz derin devletinin bu yönde bir politikası oluyor. Yani Darwinist, Rumi, homoseksüel. Ki bak bu ağzı bozuk tiplere bakıyorum ben, mesela böyle çirkin konuşan, kıskanç olan tipler. Mesela profillerine baktığımızda bunların büyük bölümünün homoseksüel olduğu görülüyor. Yani sevgisiz ve hasta oldukları anlaşılıyor. Bu tahrip ettikleri insanlarla darbeci yalakalığı da yaptırabilirler bunlara, üçkağıtçılık da yaptırabilirler. İşgal kuvvetlerinin böyle paspasçısı olabilir bunlar. Her türlü adilik yapabilirler. Bu insanların yetişmesi çok önemli. Bunları böyle sabırla İslam ahlakına davet etmekte fayda var. Yani tek tek mümkünse kısa da olsa hep ayet göndererek bir kere de olsa uyarmakta fayda var.

Ama tabii bunların hiçbir zaman için tarih içinde güçleri olmamıştır. Yani deccal taraftarlarını böyle köpek sürüsü gibi deccaliyet besler, geliştirir. Ama bunlar akılsız güruh olduğu için hep bunlar sürünür ve aşağılanırlar. Her yerden kovulan, aşağılanan, başarısız, neşesiz, bedeni kendine isyan eden, ruhu kendine isyan eden, üzgün, sürekli ağlayan, dünyadan zevk alamayan, haset içinde kıvranan, kokuşmuş mahluklar halinde oluyorlar. Ama bunlara tabii kızıp, köşeye atmak değil de sabırla düzeltmeye gayret etmek çok önemli. Avrupalılar uyanıklar, böyle mikrop gibi adam pek yetiştirmek istemiyorlar. Ama Türkiye’de mikrop gibi adam yetişme gücü İngilizlerin desteğiyle gelişti. Gerçi sayıları az ama hakikaten yani mikrop da azdır insan vücudunda ama küçük bir yerde bile bütün vücuda rahatsızlık verir. Onun için bu mikropların tedavisi, bunlara antibiyotik gibi kitapların ulaştırılması çok önemli. O yüzden kardeşlerimizin kitap faaliyetleri en hayati faaliyetler. Bunlara en etkili ilaç kitaptır. Sözlü anlatım; söz uçar, gider derler. Ama yazı kalır. Mutlaka kitapla bu insanları bu hastalıktan kurtarmaya çalışacağız. Ve her seferinde başarılı olur. Mesela bir mikrobu tedavi ettiğimizde o da gider başkasını tedavi eder. Normale dönüşür. Zincirleme bir reaksiyon meydana gelir. Münafıklar yani bu kitleyi bir süre sonra tam bir münafık karakteri içerisine sokuyorlar. Biz sahip çıkalım, İslam’a çevirelim bu insanları. Çünkü bunlar böyle nötr bir kitle. Şeytan çekerse şeytanın tarafına giderler. Ama müminler çekerlerse Rahman’ın tarafına, Allah’ın tarafına geçerler. Biz sahip çıkalım.

 

(Hayrettin Karaman, Kuran’da Tevbe Suresi’nde geçen, “Altın, gümüş biriktirip, Allah yolunda harcamayanları elem veren bir azapla müjdele” ayetini kendince yorumlayan bir yazı yazdı. Yazısında para biriktirilebileceği konusunda fetva verdi. Ayetteki tehdidin devlete vergi ödemeyenler, servetlerini yatırım ve üretim için harcamayanlar ve zekat vermeyenler için olduğunu söylüyor. “Meşru bir amaçla para ve servet biriktirmek yasak değil gereklidir. Yasaklanan vergi, zekat vermemek ve servetini üretim için yatırmamaktır” dedi. “Kurtubi’nin de servetin zekatı ve diğer hakları ödendiği sürece biriktirmede sakınca bulunmaz” dediğini hatırlattı.)

Para biriktirme diye bir şey olmaz. Niye biriktirilsin para? Doldurdun çuvallarla, ne işe yarar para? Hayır, bir hayır işi yapacaksan, onun için biriktiriyorsan o ayrı mesele. Mesela Müslümanlara bir fabrika kuracaksındır, Allah için hayırlı bir şey yapacaksındır, orada akıllıdır. Ama durduk yere para biriktirilmez. Anormal bir hareket para biriktirmek yani. Hiçbir amacı yok, olur mu öyle şey? Ne olur ne olmaz mantığıyla da olmaz. Mesela para biriktirirsin, bir yurt yaptırırsın. Para biriktirir bir okul yaptırırsın yahut Müslümanlara yemek yedirirsin. Veyahut onlara kıyafet alırsın. Bu anlamda olur. Ama onun dışında para biriktirilmez. Ona fetva vermeyi yanlış bir mantıkla devam ettirirse hoca, olmaz.

 

Rumiliğin İçinde İngiliz Derin Devleti İçin Gerekli Her şey Var, Bu Yüzden Derin Devlet Felsefesi Olarak Kullanılıyor

Aslında en önemli noktaları biz açık açık söyledik. “Darwinizm gençliğin dinsiz imansız olmasını ve kavgacı, sevgisiz, merhametsiz olmasını sağlıyor. Bundan vazgeçilsin” dedim. İngiliz derin devleti Amerika’yı da yönetiyor ve bütün dünyayı yönetiyor. Osmanlı’yı yıkan onlar. Abdülhamit’i ezim ezim ezen de onlar. Yani kerhaneler, meyhaneler, işte tütün fabrikaları falan hep İngiliz derin devletinin teşvik, himaye ve desteğiyle olmuştur.  Bu tehlikeyi anlatıyoruz. Mesela Darwinist propagandanın İngilizlerin teşvikiyle olduğunu. Ama Rumilik buna ta zamanında sahip çıkmış. Hem Darwinizm’e hem homoseksüelliğe hem Allah’ın inkarına hem derin devlet yapılanmasına. Hayrettir yani ta o zamanlarda sahip çıkmış. Adamın kitabına sonradan mı eklediler, kendi mi yazdı, biri mi yazdırttı bilmiyorum. Ama var. İngilizler hazır bu Rumi sistemi almışlar şu an uyguluyorlar. Yani derin devlet felsefesini anlatan bir ideolojidir Rumi düşünce. Derin devlet için gerekli her şey var. Böyle ima yollu konuşmalar, işaretleşmeler, sembolik anlatımlar, büyüklük hissi, halkı küçük görmek, halkın anlayamayacağı dille konuşmak, halka tepeden bakmak, Allah’ı inkar etmek, Darwinist olmak, homoseksüelliği gizlice savunmak veyahut açıkça savunmak hepsi var.

 

Türkiye İçin En Önemli Konular İngiliz Derin Devleti'nin, Münafıklığın ve Rumiliğin Deşifre Edilmesidir. Bunlara Ek Olarak “Devletin Asli Görevlerinden Biri Sevginin Öğretilmesidir” Diye Anayasaya Madde Konulmalı

Kardeşim eğer bu hızla giderse İngiliz derin devleti konusu bitecek. Osmanlı’nın evlatları iki yüz yıllık olayın intikamını ilimle, irfanla, kanunla, hukukla alıyorlar şu an. İki yüz yıl önce bize bu oyun oynandı şu an o oyunun karşılığı oluşuyor. İkincisi münafık konusunu bütün Türkiye çok iyi işlemesi gerekiyor. Çok büyük bir bela. Rumilik, deccaliyetin kullandığı bir sistem. Anadolu Rumiliği ayrı, millet halk onu bilmiyor. Beş vakit namazında Rumi oluyor adam beş vakit namazında. Halbuki namazı kabul etmez Rumilik. Rumilikte namaz olmaz. İçer adam şarabı homoseksüellik de yapar, dini imanı olmaz. Tarif ettikleri bu. Ama Anadolu’daki Rumilik öyle değil. Bu oyuna karşı da gereken önlem alınsın. Abdülhamit lanetlensin demiyorum ama övülecek bir yönü yok, zavallı bir insan. Ezim ezim ezmişler. Tarihi doğru anlatalım. Bir de gençler çok sevgisiz yetişiyor büyük bir tehlike devlet sevgiyi resmi olarak anayasaya koysun. Devlet sevgiyi elde etmek için uğraşır diye madde konsun. Devletin asli görevlerinden birisi de insanların birbirini sevmesi, vatandaşların birbirini sevmesi, sevginin yayılması, insanlara, hayvanlara, bitkilere sevginin öğretilmesidir diye anayasaya madde koyalım. Tabii anayasaya böyle bir madde konulması çok önemli.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo