A9 TV, 24 Ekim 2017
(Cumhurbaşkanı Erdoğan Külliye’de düzenlenen vefatının 14. Yılında Aliya İzzetbegoviç’i anma programında konuştu. “Türkiye onurundan asla taviz vermeyecektir. Biz kimsenin oyuncağı değiliz, olmayacağız. Biz birilerinin keyfine göre muamele edeceği kapıkulu değiliz, olmayacağız. Tehditlerle Türkiye’yi esir alacağını sananlar kendi geçmişlerinden bihaber gafillerdir. Yanılgı içinde olduklarını kısa sürede anlayacaklar. Ucuz ayak oyunlarına izin vermeyeceğiz. Kendini bilmez siyasetçilerin provokasyonlarına prim vermeyeceğiz.”)
Helal olsun Tayyip Hocam’a. Gayet güzel konuşmuş. Delikanlıca, Müslümanca, Allah’tan korkan, Allah’a inanan bir insanın üslubuyla konuşmuş. İngiliz derin devletine şamarı elinin tersiyle yapıştırmış. Osmanlı tokadı bu, iyi bir Osmanlı tokadı çakmış diyelim iyi olmuş.
Mehdi’yi Henüz Görmedik Ama Görmüş Gibi Şevkle, Azimle İlmen Mücadele Ediyoruz
Hz. Mehdi (as), Hz. İsa Mesih (as) bütün dünyanın konuşabileceği, görüşebileceği insanlar olacaktır. Ama ne kadar yoğunluk olabilir, ne kadar sıklık olabilir onu yaşadığında göreceğiz. Ama Hz. İsa Mesih (as)’e zaten Mesih denmesinin nedenlerinden biri de dünyayı gezmesidir. Sürekli hareketli bir bağlantı olacaktır. Asıl cennette birliktelik vardır. Cennette kesintisiz birliktelik vardır. Ama burada dünya şartlarının adetullah yöntemleri nedeniyle, Cenab-ı Allah’ın yarattığı yöntemler nedeniyle teke tek görüşme sınırlı ve kontrollü olur. O kadar fazla olmaz takdir edersiniz ki. Ama inşaAllah Allah bizi Hz. Mehdi (as)’la görüştürür, inşaAllah Hz. İsa Mesih (as)’la görüştürür. Ama görüşmesek bile biz mesela şu an Hz. Mehdi (as)’ı görmedik, Hz. İsa Mesih (as)’ı da görmedik ama yoğun faaliyet halindeyiz, yoğun gayret ediyoruz. Bütün gücümüzle bir atak halindeyiz. Kitaplar bastırıyoruz, kitaplar dağıtıyoruz, internet siteleri kuruyoruz, insanlara tek tek tebliğ yapıyoruz, münafık ataklarına karşı tavır alıyoruz. Küfri ataklara karşı, karşı cevaplar geliştiriyoruz. Allah’ı inkar eden odaklara cevaplarla mukni, güzel izahlarla set oluyoruz. Dolayısıyla bütün günümüz yoğun faaliyet halinde oluyor.
Münafık Küfrün Arasına Gidince Hayvan Gibi Yaşamaya Başlar. Temizlik Yapmaz, Namazını Kılmaz, İnfak Etmez
Münafık olan ne diyor? “Münafıklık ne kadar güzelmiş” diyor. “Niye ki?” falan diyoruz “çok rahat, sabah namaza kalkmıyorsun” diyor. “Oruç da tutmuyorsun, İslam için bir şey harcamana da gerek yok, İslam’ı tebliğ etmene de gerek yok, kitap okumana da gerek yok, Müslümanlarla birlikte hareket etmene de gerek yok, temiz olmana da gerek yok” hayvan gibi yaşanıyor yani diyor ve seviniyor. “İnanılmaz rahatmış” diyor. Bu kadar ahmaklık olur mu? Şimdi mesela bir asker düşün cephede, sen silahını atar elbiseni çıkarır kaçarsan tabii ki rahat edersin. Ama soysuz ve haysiyetsiz, şerefsiz, namussuz hale düşersin, kahpe ve kalleş olursun. Allah belanı verir. Cepheden kaçarsan dünyanın en haysiyetsiz adamı olmuş olursun. Veyahut mesela doktor, acil hasta gelmiş adam kan kaybediyor, doktor diyor ki “Ben vurup kafayı yatacağım, uyuyacağım, acilde hasta ölürse ölsün” diyor. Adam da arkasından diyorsa ki “Oh ne rahatmış” bu bir ahmaklık, katillik, haysiyetsizlik ve şerefsizlik. Şimdi öyle bir bakış açısını hayatın diğer yönlerine de yaysa insan berbat bir durum olur. Mesela bir anne düşün, çocuğun altını temizliyor, yemek veriyor yiyecek veriyor. Çocuğu bırakıp tatile gitse “oh ne rahatmış” dese bu bir ahlaksızlık, çocuk ölür ve acı çeker. Münafığın ahmaklığını tarif etmek için münafığın bir kere hayvan olmaması gerekiyor. Şimdi hayvana neyi açıklayacaksın? Hayvan. Ayette diyor ki “konuşsan da dilini sarkıtıp solur” diyor “kızsan da ne yaparsan yap dilini çıkartıp solu” diyor. Anlamaz hayvan çünkü. Bunlar hayvandan aşağı yani ahmak.
(“Said Nursi Hz. Mehdi (as)’ın öğretmeni mi oluyor?” izleyici sorusu)
Said Nursi diyor ki “hiçbir cihette” bak “hiçbir cihette” yani belirli bir cihette değil “hiçbir cihette hiçbir yönde o ahir zamanın acip şahsı gibi olamam” diyor hiçbir cihette. “Ancak onun pişdar bir neferiyim, öncü bir askeriyim, ona yer hazır eden bir dümdarıyım” diyor. Bak “hiçbir cihette” diyor “ahir zamanın o acip şahsı gibi olamam” diyor, acip diyor. Sungur Ağabey’e ben sormuştum “Sungur Ağabey, Nur talebesi mi olacak Mehdi?” dedim. Bediüzzaman’ın talebesi olduğu için tabii ben doğal olarak “tabii ki Nur talebesi olacak” diye bekliyordum. “Yok, Nur talebesi olmayacak dedi Bediüzzaman, Nur talebesi olmayacağını söyledi” dedi. “Peki nasıl olacak ağabey?” dedim ben şaşırdım, şöyle elini açtı “bambaşka olacak dedi” dedi, “bambaşka.” Benim de huyum böyle şeylerde ayıp olur diye üstüne gitmiyorum. Halbuki istesem birkaç soru daha sorsam anlatacaktı yani o şeydeydi, modu çok iyiydi. Ama o kadarla bıraktı. Yalnız neyin ebced hesabını yaptı onu anlayamadım. İlk geldi, “Selamun Aleyküm” dedi “Aleyküm Selam Hocam” dedim ben “senin adın ne kardeş?” dedi “Adnan Hocam” dedim “Adnan Oktar” dedim. Hemen cebinden bir bloknot çıkarttı bir de kalemini çıkarttı, “memleketin nere?” dedi “Ankara” dedim. Hemen adımı soyadımı yazdı bir ebced hesabı yaptı. Bizim çocuklar da gülmeye başladılar tabii çok heyecanlandılar, anladılar onun ne amaçla yaptığını anladılar yani ebced hesabını. Cahil çocuklar daha yeni geldikleri için saygıyı, edebi, adabı o kadar bilmiyorlar. Heyecanlanınca güler ya bazı insanlar ama çocuksu bir mantıkla bunu yaparlar. Ben de ayıp olmasın diye Sungur Ağabey’i ileriye doğru alıp-götürdüm, hiç bağlantı kuramayacakları bir yere doğru götürdüm, orada sordum bu soruları. İşte “bambaşka olacak”ı orada söyledi. Bir de Nur talebesi olmayacağını da orada söyledi.
(“Psikolojik hastalık diye bir şey var mı yoksa bu insanların zaafı mıdır?” izleyici sorusu)
Şu panikatak falan var ya bunların hepsi hikaye. Sinirim bozuk demeler, asabım bozuk demeler, yok işte depresyona girdim falan bunların hepsi hikaye. Ama şizofreni hakikaten hastalıktır. Adam çünkü başka boyutta yaşıyor. Şizofren demek başka boyutta yaşayan insan demektir. Bir kutu düşün, o kutunun dışında bir dünya var, o kutunun dışına çıkamaz o şizofren. En fazla o kutunun en son kenarlarına kadar gelebilir. Onda işte insanlara yakın olduğu için normal gibi davranmaya başlıyor. O kutunun en kenarına kadar gelir ama dışına asla çıkamaz. Şizofren demek ölmüş insan demektir ölüdür yani. Şuuru tam kapalıdır şizofrenin. Ama konuşur, hal-hatır sorarsın cevap verir normal insani tavır. Ama bir gün mesela durduk yere “babamı boğma emri geldi” diyor adamı yatırıp boğuyor aniden. Aynı o şuurla hiçbir değişiklik olmaz. Bu doğru mesela paranoya, şizofreni bunlar hastalıktır. Ama onlar laf, işte direkt iman zafiyetinden Allah’a tevekkül etmemekten kaynaklanan, kendi kendilerini telkin ederek elde ettikleri bir durum. Mesela diyor “aman ilaç içmezsem ben duramıyorum” yok kardeşim öyle bir şey yok. Ye yemeğini çık ortaya kalk oyna bir neşelen. Sevgisizlikten, muhabbetsizlikten, gelecek korkusundan, içe kapanmadan, meseleleri çok girift ve olumsuz düşünmekten vücutları bitap oluyor, buna diyorlar. Yoksa ne alakası var? Şirk koşmazsan hiç bir şey olmaz.
(Amerikan Hava Kuvvetleri nükleer silah kapasiteli B-52 bombardıman uçaklarını soğuk savaştan bu yana ilk kez 24 saat esasına göre teyakkuza geçirmeye hazırlanıyor. Hava Kuvvetleri Komutanı Goldfein “Dünya artık tehlikeli bir yer ve nükleer silah kullanımından açık açık bahseden insanlar var. Artık sadece Sovyetler Birliği ve bizim olduğumuz çift kutuplu dünyada yaşamıyoruz. Nükleer kapasitesi olan başka oyuncular da var” dedi.)
Ne yapacak? Uçağını kabuk gibi vurup indirirler aşağı. B-52 zaten yaban kazı gibi, uçak çok büyük, ta göbeğinden vurur-patlatırlar. Sen ona niye o kadar güveniyorsun? Allah’a güven ve sevgiyle halletmeye çalış. Hep böyle kabadayılıkla, -kabadayılıkla demeyeyim de yani işte diklenmeyle, kabadayılık ayrı bir şeydir- meseleleri halletmeye çalışıyorlar. Sevgiyi hiç düşünmüyorlar. İncil size hep sevgiyi anlatıyor, merhameti anlatıyor. Dostlukla halledin. Hep işte asarak keserek kovboy zihniyeti, kovboy mantığı, kovboy elbiseleri, kovboy şapkası, kovboy kültürü, bundan bir türlü kurtulamadılar. Bir şey oldu mu hemen gider silahla basarız kurşunlarız konu hallolur. Öyle bir şey yok. Senin B-52’ni adam yerden roketle alır küçük bir roketle kabak gibi indirir aşağı. Balıklama da aşağı düşersin. Münasebetsizliği bırak. Böyle olmaz. Allah’a sığınarak, Allah’ı severek, Allah korkusuyla halledeceksin. Sevgi, muhabbet, dostluk, insanlara güven vererek, herkese böyle diklenerek falan netice alınmaz.
(PYD Lideri Salih Müslim, “İdlib operasyonunun ardından bize saldırmayın” açıklamaları yaptı. Müslim yaptığı açıklamada da “Türkiye bizi çok iyi tanıyor. Terörist olmadığımızı çok iyi biliyor” dedi.)
Terörist nasıl olmuyorsun kardeşim? Bir kere orada kullanılan silahlar olduğu gibi Türkiye’ye geliyor Türkiye’de kullanıyorsunuz askere karşı. İkincisi, orada kullandığınız elemanlar Türkiye’de yine asker vuruyorlar gelip burada asker vuruyorlar, buradan da kaçıp orada barışçıl asker ayaklarına yatıyorlar. Bu sefer yine Türkiye’ye gelip asker vuruyorlar yine oraya kaçıyorlar. PYD’li, YPG’li çok fazla katil yakalandı ve birçoğu da itlaf edildi. Dolayısıyla çok samimiyetsiz çirkin bir üslup. Sen komünist Stalinist’sin ve terörle o neticeyi almışsın ve terörden başka bir yol da kabul etmiyorsun niye inkar ediyorsun? Hadi söyle, Stalinist olmadığını söyle. Şimdi laf mı yani, sen PKK’lı adamları oraya götürüyorsun, gittiklerinde “bunlar kim?” diyoruz “bunlar PYD’li” diyorsun “PKK’lı değil.” Sonra Türkiye’ye geliyor asker vuruyor yakalanıyor adamlar, bu nedir? “PKK’lı” diyor. Böyle münasebetsizlik olmaz. Gereğini yapacağız.
Allah Gelenekçi Ortodoks Sistem Geliştikçe Bu Sistemin Olduğu Ülkeleri Tek Tek Yıktı. Kurtuluşun Yolu Kuran Müslümanlığı’dır
Gelenekçi Ortodoks İslam şeytanın ifasıyla oluşturulan bir sistem oldu. Ama yıkılışı için Allah uzun bir süre tanıdı. Bir de teknolojinin gelişmemesi ve halkın korku içinde olması, baskıcı rejimler gelenekçi İslam’ın uzun süre ayakta kalmasına sebep oldu. Yani Kuran Müslümanlığına, Kuran’a dayalı sahabe Müslümanlığına müsaade etmeyen bir sistem oldu. Ama Osmanlı döneminde Allah bunu yıktı bu sistemi yani gelenekçi Ortodoks sistemin bütün kalelerini yıktı. Sonra ona ait ülkeleri de Allah yıkmaya başladı. Mesela Irak, Suriye, Afganistan, Libya, Mısır, gelenekçi İslam’ın en yüksek kaleleriydi bunlar. Allah bunları da yıktı. Allah’ın istediği Kuran Müslümanlığı, Kuran Müslümanlığı olduğunda bunun yıkılması mümkün değil. Yani ne zaman şirke dönülürse Allah mutlaka belaya dönüyor ve belayı mutlaka insanlara musallat ediyor. Şu an gelenekçi Müslümanlar gelenekçi sisteme sarılarak kurtulacaklarını zannediyorlar. Daha da yıkılışı hızlandırırlar. Belayı daha da hızlandırırlar. Yani şu an ayakta kalmalarının nedeni Kuran Müslümanlığının atakta olmasıdır yoksa çoktan yıkılacaklardı, yani yerle bir olacaklardı. Kuran Müslümanlığı nedeniyle ayakta kalıyorlar.
(Rusya, Amerika liderliğindeki koalisyonu Amerika ve İngiltere’nin 1945 yılında Almanya’nın Dresden kentine yaptıkları gibi Rakka’yı yoğun şekilde bombalayarak yeryüzünden silmekle suçladı. Rakka’dan gelen görüntüler kenti enkaz yığını şeklinde gösteriyor. Birleşmiş Milletler araştırmacıları geçen hafta yaptıkları açıklamada Rakka’da çok fazla sivil kayıp olduğunu belirtmişlerdi.)
Bunun sebebi işte İncil’de öyle geçiyor bu Irak ve Suriye’nin yerle bir olacağı sonra yeniden şehrin kurulacağı sonra yeniden yerle bir olacağı işte ondan sonra da Mesih’in geleceğine inanıyorlar. Doğru bu olaylar olacak Peygamberimiz de (sav) söylüyor. Olayı ben açıklamayayım neden olduğunu da düşünen kendi bulmaya çalışsın. Ama doğru bu hadislerde de var.
İşin doğrusu Rakka gelenekçi Ortodoks İslam anlayışının hakim olduğu bir yerdir. Boydan boya şirk hakim olduğu bir bölge. Allah şirki istemiyor. Şirk olan her bölge yerle bir oluyor. Amerika yaptı, Rusya yaptı, işte Çin yaptı şu yaptı bu yaptı hiçbirinin yaptığı yok yapan doğrudan Allah’tır. Kullarını vesile eder. Şirk olan bütün beldeleri Allah yerle bir edeceğini Kuran’da belirtiyor. Şirkten kaçınmak lazım. Kuran’a dönülmesi gerekiyor bak bunun dışında felaket kol gezer. Bunun dışında bir yol yok. Kuran’a dönülmesi gerekiyor. Defalarca söyleyeceğim.
Allah’tan Korkmayan İnsana Güzellik Bir Şey İfade Etmez. Eğer İnsan Egoistse Hiçbir Güzellikten Zevk Almaz
Egoistlik, bencillik insanı mahveden çok büyük bir beladır. Diyor ki; “Ne var egoistlikte?” Egoist olduğunda deccala döner o adam. Sevgiyi unutur, merhameti unutur, şefkati unutur, vefayı unutur. Her türlü güzel duyguyu unutur. Egoistlikten kurtulan adamın özelliği ne? Kendi için yaşamıyor. Kim için? Allah için ve sevdikleri için yaşıyor. Bu insana biz kabadayı deriz. Bu asil insandır. Bu tutkuyu da yaşar, sevgiyi de yaşar. Güzel insandır, her yerde güzeldir. Ama egoist her türlü ahlaksızlığı yapar. Küser, darılır, kızar, bağırır, çağırır, Müslümanları rahatsız etmeye çalışır. Çünkü egoisttir. Kendi çıkarıyla çatışıldığı için her türlü adiliği yapar. Ama mümin öyle değildir. Allah için yaşadığı için her şeyi Kuran’a ve Kuran’daki düzene göre yapar. Allah’ın rızasıdır onun tek amacı. Tek ülküsü, inancı Allah’ın rızası olur.
Kadın Cazibeyi Aklıyla Kazanır. İstediği Kadar Güzel Olsun Güzel Bakamıyorsa, Sesini Güzel Kullanamıyorsa Hiçbir Etkileyiciliği Olmaz
Bir kadın cazibeyi geniş çaplı sonradan kazanabilir. Ama cazibeli doğan kadın vardır tabii. Görünüşü çok çekici olabilir. Ama kadın cazibeyi aklı ile kazanır. İstediği kadar kadın çekici olsun. Ama aklı yoksa aklını kullanamıyorsa, sesini kullanamıyorsa, bakışlarını kullanamıyorsa. Mesela kadının en etkileyici yönü bakışlarıdır. Boş boş koyun gibi bakıyorsa istediği kadar cazibeli olsun biter. Egoist ve bencil ise istediği kadar güzel olsun hiçbir anlamı olmaz. Yani et yığını olur. Onun için kadın aklı ile çok güzel olur, çok çekici olur. Etkileme gücü müthiş yükselir aklı ile. Aklının olması için de imanının olması lazım. İmanının olması için Allah’tan korkması ve Allah’ı sevmesi lazım. Dolayısıyla Allah’tan korkan ve Allah’ı seven egoistlikten ve bencillikten kurtulan bir kadın nefis bir varlıktır. Çok çok güzeldir. Ama bencil ise egoistse istediği kadar güzel olsun hiçbir şey ifade etmez. Et yığını gibidir. Erkek olsun kadın olsun bu fark etmez.
Müslüman’ın En Yüksek Kaliteyi Hedeflemesi Farzdır. Çünkü En Yüksek Kalitede İslam’a En Büyük Hizmeti Yapar
Gelenekçi İslam anlayışının en büyük hatalı yönlerinden biri de kanaatkârlık müessesi. “Ben” diyor “kanaatkârım” Ee? İşte “kırk yıldan beri yerde yemek yeriz” diyor. “Benim bir sofram vardır” diyor. “Bir yarım ekmek gelir. Hanım ile beraber akşamları tarhana çorbası yapar yeriz, öyle yaşarız” diyor. Kardeşim sen bütün sebeplere sarılırsın. Buna rağmen Allah sana onu veriyorsa sen o yiyeceğe kanaat edersin. Yoksa öyle bir yaşantı kalitesizlik demektir. Ve zevksizlik demektir. Ve akılsızlık demektir. Kanaatkâr olmanın anlamı o değil. En yükseği, en iyiyi, en değerliyi elde etmeye çalışması lazım Müslümanın. En güzel ev, en güzel araba, en güzel yiyecek. Ama herkes için kendi için değil. Egoistlik anlamında değil. Herkes için en güzel yollar, en güzel bahçeler, en güzel meyve ağaçları, en güzel hayvanlar. Her şeyin en güzeli. Sofranın en güzeli. Yiyeceklerin en güzeli, kıyafetin en güzeli, ayakkabının en güzeli. Gayret edersin ama fakir milletsindir, az kalır ve ona kanaat edersin. Bu doğru. Ama her şeyin en çoğunu, en hayırlısını, en fazlasını elde etmeye çalışması Müslüman için farzdır. Dünyanın en güçlü ordusu Müslümanlar için farzdır. En yüksek kalite farz olur. Çünkü en yüksek kalite en iyi şekilde hizmet demektir İslam’a, Kuran’a. Allah’ın rızasına en uygun ortam sağlamış oluyorsun.
Münafıkların Bir Ahmaklığı da İnsanlara Mantık Kullanmaları İçin Tavsiyede Bulunmalarıdır
Münafıkların bir ahmaklığı da insanlara mantıklarını kullanmaları konusunda tavsiyede bulunmaları. Yani Kuran, din, iman, Allah, Kitap bir yana gidiyor, mantık münafıkta. Hayretler içerisinde kalıyor. “Ya” diyor “ne gerek bir araya geliyorsunuz. Nereden çıktı?” diyor. “Sen evinde Müslümanlığı yaşayamaz mısın?” diyor. “Git yaşa evinde” diyor. Ee? Beraber Müslümanların Allah namaz kılmasından bahsediyor. “Yo fark etmez hiçbir şey olmaz” diyor. Peki, Müslüman Müslümana yardım edecek o nasıl olacak? “Gerek yok” diyor “sen kendi kendine yardım et” diyor. Bak mantık çıkarıyor. Müslüman Müslümana zekât veriyor. “Yok, kendine ver. Niye başkasına veriyorsun?” diyor. “Ben mantıken düşünüyorum kendimden mantıken düşündüğümde artıkın” diyor. Müslümanlar bir araya gelip birini başlarına baş ilan ediyorlar. Lider ediyorlar. “Ne gerek var?” diyor, “kendi kendinin lideri ol kardeşim” diyor. Neye göre? “Benim mantığıma göre böyle düşünüyorum” diyor. Kuran? “Kuran ayrı” diyor. “Bende bir de mantık da var hani biliyor musun” diyor. Münafık ahmaklığının karşısında duracak güç olmaz. Çünkü münafık sana her an her saat değişen bir din ile gelmiş oluyor. Münafığın dini her yarım saatte bir değişir. Her on beş dakikada bir değişir. Duruma göre şekil alır.
(Başsavcılık Gezi ve 17 ve 25 Aralık kumpasları ile 15 Temmuz darbe girişiminde talimatları kimlerin verdiğini soruşturuyor. Bu kapsamda gözaltına alınan Soros’un Açık Toplum Vakfı Danışman Üyesi Osman Kavala ile casusluktan tutuklanan Amerika İstanbul Başkonsolosluk Görevlisi Metin Topuz aynı dosyada şüpheli olarak yer aldı.)
Şimdi kardeşim bu konudan ayrı olarak ben bizim topluluğumuz içerisinde nitelikli münafıkları tespit etmiştim. Nitelikli, ilk defa. Bizim daha önceki münafıklarımız nitelikli olmuyordu. Yani adi münafık oluyordu. Ama nitelikli münafık ilk defa gördük. Ve ondan sonra münafıklığın aleyhinde kitap yazabildik kapsamlı. Fakat o nitelikli münafıklar sayesinde derin devleti, İngiliz derin devletini bulduk. Bulamazdık yoksa. Homoseksüel atağın organize olduğunu öğrendik. Rumiliğin İslam dinine karşı bir din olarak çıkarıldığını gördük. Darwinist, materyalist sistemin İngiliz derin devleti tarafından din olarak ayrıca Rumilik ile ilave dinin bir bölümü olarak aktarıldığını ve savunulduğunu gördük. Bir de münafık sistemin züppe, haysiyetsiz, kevaşe insanları, böyle bilmiş millete tepeden bakan karaktersiz köprü altı itlerini hedeflediğini gördük. Yani hakikaten vatan haini nereden bulsun adam? Normal vatandaş vatan haini olmaz. Ancak kahpe olması lazım. Kalleş, züppe, saldırgan ve pislik olması lazım. Baktık böyle tipleri toplamaya başlamışlar. Az ama buluyorlar yine. Az da olsa buluyor. Böyle ruhunu şeytana satan aşağılıklar. Bunlardan küçük de olsa gruplar oluşturuyorlar. Ama bunlar halka mantık kullanarak zayıf insanları düşürebiliyorlar. Mantık kullanarak. Şeytani mantık kullanarak. Bunun için kitapla, dergiyle, CD ile bu alçaklara karşı halkı uyarmak çok önemli.
Allah Evrenin Her Yerinde Ritim Yaratmış, İnsanı da Ritimden Zevk Alacak Şekilde Yaratmış
Allah öyle yaratmış, her yerde ritim var, atomda ritim var, kainatta ritim var. Ritmi duyduğumuzda ruh müthiş heyecanlanıyor, müzikteki mesela o ritim akıl almaz etkiliyor. Bir mucize olarak ruhumuza verilmiş bir gıda bu, heyecanlanıyoruz ritim duyduğumuzda. Mesela darbukanın ritmi nefes kesiyor çok hoşumuza gidiyor. Herhangi bir müzik aletinin ritmi çok hoşumuza gidiyor. Zaten simetri hoşumuza gidiyor, geometrik düzgünlük hoşumuza gidiyor. Mimaride hep ona dikkat ederler simetri, altın oran, ahenk hep ruhumuza zevk verir. Allah’ın bize verdiği gizli nimetlerdendir bunlar gizli nimetlerdendir bunlar, tarifi olmayan nimetler.
(“Hataları unutalım mı ezikliğini mi yaşayalım?” izleyici sorusu)
Şimdi güzel yüzlüm istesen de zaten hatayı unutamazsın hata derken yani kötülükler ama affetmiş olursun. Ama gayriihtiyari tabii aklında durur ama affettiğin için de sana bir zararı olmaz. Ezikliğini niye yaşayasın? Onun ibadet zevkini yaşarsın, onun ibadet mutluluğunu yaşarsın. Çünkü affettiğin için sevap kazanmışsın. O af da devam ettiği için af devam ettiği müddetçe de sürekli sevabını kazanıyorsun. Çünkü af bir kereye mahsus değil. Sürekli affetmiş oluyorsun.