Sayın Adnan Oktar'ın 8 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 8 Aralık 2016 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

52803

A9 TV, 8 Aralık 2016

 

(Eski Meclis Başkanı ve İçişleri Bakanı Sayın İsmet Sezgin tedavi gördüğü GATA’da hayatını kaybettiği bildirildi.)

İsmet Sezgin çok efendi bir insandı. Bayağı kibar, saygılı tam tipik Doğru Yol Partiliydi. Doğru Yol Partililer hep öyle olurdu yani insancıl, halkla rahatça konuşan, böyle enaniyetli, kibirli olmayan, tartışmacı olmayan, liberal, sevecen insandı maşaAllah. Allah gani gani rahmet etsin. Allah makamını cennet etsin.

 

Bütün gazileri görmek lazım. Gazi çok mübarek bir varlıktır önemli. Nasıl tedbir alıyorlar? Ne yapıyorlar onu da sormak lazım. Bir de halk silahsız. Yani bu da zor bir durum. ‘Göğsünü siper etme’ Kuran’da böyle bir şey yok. Mantıkta da böyle bir şey yok. ‘Göğsünü siper et.’ Adam silahla gelmiş karşısına. Ruhsatlı silahla karşısına çıkılması lazım değil mi? Bak bakayım gelebiliyor mu silahla o zaman. Sende silah olduğunu bilse gelemez. Silahsız olduğunu bildiği için adam geliyor, orayı otomatik silahla tarıyor. Korkutacağını zannediyor. Halk silahlı olsaydı bunlar darbenin d’sine yaklaşmazdı. Hiç olmazsa değil mi gazilere, ailelerine ruhsatlı silah dağıtılsın.

 

Dolar Ve Avro Kullanılmaması Gönüllülük Esasına Göre Olmasın, Kanunen Tamamen Yasaklansın, Kullanımdan Kaldırılsın

Bu Euro işi Dolar işi bunu kökten halletsinler kardeşim. Bir kere tedavülden kalksın. “Türkiye’de Euro ve Dolar geçerli değildir” desinler. İki ay, üç ay süre versinler. “Değiştiren değiştirsin” desin bu kadar basit. Tabii ya “tedavülden kalktı” diyeceksin bu kadar. “Türk parasının dışında Türkiye’de para kullanılmayacak” dersin. Böyle gönüllülük esasına dayandırmayalım. Direkt yasaklayalım. Türk parasına çevrilsin. Yoksa ne yapıyorsa yapsın. Tedavülden kalksın. Hatta bir ay müsaade versinler. Değiştiriyor değiştiriyor değiştirmezse zaten o paranın da geçerliliği kalmasın. Biz bunlarla uğraşamayız. Türkiye kendi kendine yeten bir ülke. Bizim Amerika’ya, Avrupa’ya falan ihtiyacımız yok. Gerekiyorsa Rusya var, Çin var Türki devletler var, İran var. Neyine yetmiyor Türkiye’nin? Pakistan, Hindistan herkesle bağlantıdayız yani neden illa Avrupa ve Amerika? Neden adamları Euro ile Dolar ile beslememiz gerekiyor? Direkt tedavülden kalksın, uzatmaya gerek yok.

 

Hiç Merhamet Görmemiş İyilik Görmemiş İnsanlara Israrla Merhametli Olmak Lazım, O Zaman Islah Olup Düzelmeleri Sağlanabilir

Vicdansız insanı düzeltmek tabii çok zordur da fakat hiç iyi insan görmemiş, merhamet, şefkat görmemiş insanlar olabilir. Bunlara ısrarla iyi davranmak lazım. Bunlar düzelebilir o zaman. Ama delilik derecesinde manyaklar hakikaten onlar pek düzelmiyorlar. Abartılı manyak olanlar düzelmiyorlar. Tabii Allah’ın dilemesi hariç.

 

Ayet Açıklamaları

Şeytandan Allah’a sığınırım Rad Suresi 7, “Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbihî, innemâ ente munzirun ve li kulli kavmin hâd(hâdin).” Ne diyor Cenab-ı Allah? “İnkar edenler derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.” (Ra'd Suresi, 7) “Bir Mehdi vardır” diyor Allah. Hani yoktu Kuran’da. “Mehdi yok” diyor. Yazıyor işte ayette; hâd(hâdin) Mehdi.

Şeytandan Allah’a sığınırım İsra Suresi 94. Dün Kuran’a bakarken dikkatimi çekti. “Ve mâ menean nâse en yu’minû iz câe humul hudâ illâ en kâlû e beasallâhu beşeren resûlâ(resûlen).” “Kendilerine hidayet (mehdi) geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.” (İsra Suresi, 94)” hudâ, Mehdi anlamında. hâd(hâdin), hudâ Mehdi, hepsi aynı kelimeler.

Bak “Kendilerine hidayet (mehdi) geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.” (İsra Suresi, 94) “Kendilerine hidayet geldiği zaman.” Hidayet nedir? Mehdi. Mehdi geldiği zaman. “İnsanları inanmaktan alıkoyan şey” gelme, biri gelmesi lazım değil mi? Birisi gelmiş. Kendilerine gelme gitme nedir? “Kendilerine hidayet geldiği zaman…” yani Mehdi geldiği zaman “…insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak…” zaten söylüyor bak bir varlıkla muhatap şu an değil mi? “"Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.” diyor. Gelenin ne olduğunu söylüyor bir elçi. Elçinin özelliği ne? Mehdi olması. Gelen Mehdi. Geleni de söylüyor işte “elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?” gelen var, gönderilenden bahsediyor değil mi? Burada geldiği zaman diyor, burada da gönderildi diyor. Gönderilen bir insan var burada. Bir elçi diyor. Bak “Kendilerine hidayet (mehdi) geldiği zaman, insanları inanmaktan alıkoyan şey, onların: "Allah, elçi olarak bir beşeri mi gönderdi?" demelerinden başkası değildir.” Melek olması gerekir diyorlar.

 

(Trump izleyeceği askeri ve dış politika konularında açıklamalarda bulundu. Amerikan ordusunu güçlendireceğini ancak ordunun sınır ötesi müdahalelerinin azaltılacağını vurgulayan Trump “Hakkında hiçbir şey bilmediğimiz yabancı rejimleri devirme çabalarına son verip terörü IŞİD’i yok etmeye odaklanmamız gerek. Bu hedefi paylaşan her ulus Amerikan’ın ortağı sayılacak. Var olan dostluklarımızı güçlendirip yeni dostluklar kuracağız. Artık yıkıcı dış müdahale politikalarına ve kaos ortamına son verilmeli” dedi.)

Aklı başında adam. IŞİD diye de bir konu da yok, konuşulsa IŞİD tamamen çekilir.

 

(Salih Müslim, Brüksel’de Avrupa Parlamentosu’nda düzenlenen Kürt sorunuyla ilgili oturumda konuştu. “Daha önce Sykes-Picot Antlaşması’nı konuşmuştuk, bu anlaşma bölgeyi iki güç imparatorluğu arasında bölüştürdü ki onlar azınlıklar üzerinden başarı elde etmeyi başardılar. Ardından ulus devlet modeli Ortadoğu’yu böldü. Bizim demokratik bir alternatife ihtiyacımız var. Her şeyden evvel ulus devlet fikrinin değişmesi gerekiyor. Rojava’daki tecrübemize dayanarak buna bir çözüm bulma arayışındayız” dedi.)

Kardeşim Türkiye’yi böldürmeyiz. Türkiye’nin böğründe de komünist devlet kurdurmayız. Ona göre ne yapıyorsanız yapın işte. Türkiye’nin sınırlarının kenarında Avrupalı sapıkları çağırıp onlarla orada her türlü melaneti işliyorlar. Orada bir komünist devlet kurulması mümkün değil bunu unutacaklar.

 

(Amerika, Kanada, Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere liderlerinin Halep’teki duruma ilişkin ortak bildirisinde “Gözlerimizin önünde insani bir felaket yaşanıyor” ifadeleri kullanıldı ve saldırılarından dolayı Esad rejimiyle Rusya ve İran suçlandı.)

Bunlar nasıl bir adam hayret? Hava bombardımanı yapan bunlar, hallaç pamuğuna çeviriyorlar ortalığı ondan sonra da ayıplıyor. Çok ayıp diye. Zaten ortak bir savaş var. İngiliz derin devleti Suriye’yi bölmek istiyor, Irak’ı bölmek istiyor, Türkiye’yi bölmek istiyor kendi kafasına göre bir şeyler yapıyor. Sen de onların güdümünde değil misin? 

 

(Amerikalı Müslümanların önde gelen liderlerinden Amerika İslam Milleti Topluluğu’nun Önderi Louis Farrakhan’ın Mehdi hakkındaki konuşmasının videosu var.)

MaşaAllah istediği kadar bizdeki maaşlı hocalar Mehdi gelmeyecek diye bağırsın bak Amerika, Irak, Suriye’yi her yeri yıkılıyor Mehdi diye. Bizim maaşlılar, bir avuç maaşlı, İngilizlerin de teşvikiyle Mehdi gelmeyecek, Mehdi gelmeyecek. Siz Mehdi gelmeyecek derken Mehdi zaten konuyu bitirmek üzere neredeyse.

 

(Cumhuriyet Gazetesi’nin haberine göre Diyanet’in, MİT gibi görev yaptığı ve 15 Temmuz sonrası cami görevlileri aracılığıyla otuz sekiz ülkede FETÖ istihbaratı topladığı ortaya çıktı.)

Olsun, devlet memuru yapacak tabii. Vatandaş da yapar bunu sivil vatandaş da yapar. Milli İstihbarat Teşkilatı’na, emniyete yardımcı olmak bütün vatandaşların görevidir. Bunda şaşılacak ne var? Öğretmen de olsa yapar. Sivil halka da söylese onlar da yapar o görevi. Onda şaşılacak, hayret edecek, kınanacak bir yön yok. 

 

(Irak’ın batısında IŞİD kontrolündeki El Kaim kentine düzenlenen hava saldırısında yanlışlıkla bir pazar yerinin hedef alınması sonucu en az elli sivil hayatını kaybetti.)

Yanlışlıkla mı? Nasıl yanlışlık oluyor? Zaten sürekli pazar yerleri ve hastaneler vuruluyor. Yanlışlık diye bir şey yok düşünerek, planlayarak yapıyorlar. 

(Saldırı, Irak ordusu tarafından mı yoksa Amerikan öncülüğündeki koalisyon uçaklarınca mı düzenlendiği henüz netlik kazanmadı.)

Bir de böyle bir kepazelik çıktı; orada insanlar şehit ediliyor kim vurduya gidiyorlar. O diyor ki ben yapmadım, öbürü ben yapmadım öbürü de ben yapmadım diyor birbirlerini kınıyorlar. “Ayıp bu yaptığınız.” İngiliz derin devletinin oyunu bu. İngiliz derin devleti böyle sinsi, gizli faaliyet yapar. Kendince çaktırmadan yapar. 

 

Dışarıda Müzik Yok. Her İnsan Müziği Beynin İçinde Duyuyor. Dışarıda Sadece Ses Dalgaları Var, Sesi Müzik Olarak Algılayan Ruhtur

Dışarıda müzik yok. Hayvanlar müziği duymuyor, hiçbir canlı duymuyor. Bir tek insan duyuyor. Çünkü müzik için şuura ihtiyaç var. Bilinç gerekiyor ‘Bu müziktir’ diye, bilinçle bilmesi lazım. Dışarıda ses dalgaları var sadece, dalga. Müzik yok. Bak adamlar orada çalıyor, o küçük bir cihaza konuyor. Oradan buraya geliyor, oradan buraya naklediliyor. Aynı adamlar burada çalıyormuş gibi aynısıyla oluyor. Müzik çalıyor fakat ses dalgası yayıyor. Yine müzik yok. Kulağa geliyor; örs, çekiç, üzengi, onlardan geçiyor. Hiç alakası yok onlarla. Mesela orada meydana gelen sesi herhangi bir hoparlöre versek yani kulaktan geçen, acayip berbat bir şey çıkar. Hiçbir şey anlamazsınız. Çok çok bozuk, rezalet bir ses çıkar. Hiçbir alakası yok onunla. Doğrudan ruh müziği işitiyor o kadar. İşin doğrusu oraya elektrik dalgası geliyor falan da değil. Öyle bir olay yok. Ruhun elektrik dalgasına falan hiç ihtiyacı olmaz. Doğrudan dinliyor müziği. Sadece sebeplere ihtiyaç var o kadar. Eğer sebebi, kanunu tam bilinse zaten kim bilir neler olacak. Allah sebebin kanunlarını çok karmaşık, ince yaratmış. İsa Mesih diyor ya “Eğer tam inansan suda yürüyebileceğine, yürürsün.” diyor. Asfalt gibi olduğuna inansa suyun, asfaltta yürür gibi mesela asfaltta yürüyeceğine inanıyor yürüyor. Ama suda yürüyemeyeceğine kesin inanmış o yüzden de yürüyemiyor. Halbuki suda da yürüyebileceğine ama hakikaten inanmış olsa, asfalt gibi inanmış olsa yürür. Çünkü sebep ortadan kalkmış oluyor yani. Sebebe ihtiyaç olmamış oluyor. Çünkü orayı o zaten sert biliyor. Dolayısıyla batmaya dair bir bilgi olmadığına göre hiçbir ihtiyacı yok.

 

Dünyanın Bağlanılacak Hiçbir Yönü Yok. Ancak Münafıklar Dünyaya Delice Bağlıdır. Münafığın Dünyaya Bağlılığı Küfürden Daha Fazladır

Konuşmaya niyet ediyoruz. Hiçbir insan konuşamaz öyle bir şey yok. Doğrudan yaratılması lazım. Ama çok tabii mükemmel bir eğitimle Allah eğitiyor, dünyaya bağlanmayalım diye. Ama buna rağmen bakıyorum dünyaya, akıl almaz bir bağlanma var ama delicesine. En azgın bağlananlar münafıklar oluyor. Derin bir vecd, derin bir istiğrak halinde manyakça bağlanıyorlar münafıklar. Küfür ikinci dereceden bağlanıyor. Üçüncü derecede de Müslümanlarda olur. En şiddetli münafıklarda. Onlar hep böyle dünyayı yöneten olmak isterler, dünyanın en büyüğü, dünyanın en akıllısı. Bakın, çok zavallı bir akıl hastalığı şeklinde kendini gösterir. Her münafık dünyayı yöneten konumundadır, dikkat edin. Dünyanın en süper beyni odur. Her münafığın özelliği odur. Kuran’ı reddeden, on dokuzu reddeden o münafık da aynı kafadaydı. Samiri de aynı kafadaydı. Ahir zamanın münafıkları da aynı kafadalar. İnanılmaz akıllı olduğu kanaatinde olurlar, her biri ayrı ayrı. Şimdi İngiliz derin devletine yalakalık yapan bazı siyasiler var. Bakın onlara, her biri ayrı ayrı dünyanın en akıllı adamıdır. İngiliz derin devletine yalakalık yapan siyasilere bakın, her biri tek başına dünyayı yönetecek kadar akıllı olduğuna inanır. Yakınları da bilir o özelliklerini.

 

(Trump, “Rusya ile iş birliğine gidilmesinin DEAŞ’a karşı mücadelede Amerika’ya yardımcı olacağına inanıyorum.” dedi. “Rusya ile neden iyi geçinmeyelim? Birçok cana mal olan ve ciddi bir mali yükü beraberinde getiren DEAŞ’la mücadelede bize yardımcı olabilirler. Ruslar etkili ve akıllılar.” değerlendirmesinde bulundu.)

Aferin Trump’a. İngiliz derin devletine bu yumruk. Tokat değil de yumruk. Bayağı güzel, aferin iyi gidiyor.

 

Münafık Akılsızca O Kadar Kendinden Emindir Ki Tüm Alçaklığına Pisliğine Ve Ahirete İnanmamasına Rağmen Cennete Gideceğini İddia Eder

Münafığın akıl almaz kendine eminliği vardır. Bu çok şaşırtıcıdır ve çok belirleyicidir yani nasıl akıl hastalıklarında alametler vardır. Doktor onu gördüğünde anlar deli olduğunu, hasta olduğunu. Münafığın da en keskin alametlerinden birisi kendinden abartılı şekilde emin olmasıdır. Acayip emindir. Her şeyi çok güzel bildiğine inanır ve dünyayı yönetir münafık. Acayip akıllı olduğu kanaatinde. Mesela diyor ki ayette, şeytandan Allah’a sığınırım Fussilet Suresi/50’de “Oysa ona dokunan bir zarardan sonra tarafımızdan bir rahmet tattırsak, mutlaka: ‘Bu benim (hakkım)dır.’” “Zaten hakkımdır der” diyor. “Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum” bak bilmişliği görüyor musun? “Ve ben kıyamet saatinin kopacağını da sanmıyorum” Çünkü sonsuza kadar devam edeceğine inanır. Kıyameti hiç istemez münafıklar, hiç. “Eğer Rabbime döndürülsem bile” bak, Rabbim diyor inanmadığı halde. “döndürülsem bile” farz edelim gibi söylüyor bak, inanmadığı için. “Eğer Rabbime döndürülsem bile, muhakkak O’nun katında benim için daha güzel olanı vardır.” Yani ‘mutlaka cennete giderim’ diyor. Bayağı kendinden emin.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo