İnsanları, Kuran ahlakına uygun davranmaktan alıkoyan sebeplerden biri, çevrelerindeki insanların kendileri hakkında ne söyleyeceklerine, ne düşüneceklerine, Allah (cc)`ın rızasını kazanmaktan daha fazla önem vermeleridir. Bu kişilerin çoğunluk olmaları, söz konusu insanları yanlış yönlendirmekte, çoğunluğun yaşadığı hayat şeklini ve uyguladığı kuralları doğru olarak kabul etmelerine neden olmaktadır. Oysa Yüce Rabbimiz Kuran'da şöyle buyurmaktadır:
"Aralarında Allah'ın indirdiğiyle hükmet ve onların hevalarına uyma. Allah'ın sana indirdiklerinin bir kısmından seni şaşırtmamaları için diye onlardan sakın. Şayet yüz çevirirlerse, bil ki, Allah bir kısım günahları nedeniyle onlara bir musibeti tattırmak istemektedir. Şüphesiz, insanların çoğu fasıklardır. " (Maide Suresi, 49)
Bir başka ayette ise Allah (cc), Kuran'da çoğunluğa uymanın, insanı doğru yoldan saptıran bir tehlike olduğunu şöyle haber vermektedir:
"Yeryüzünde olanların çoğunluğuna uyacak olursan, seni Allah'ın yolundan şaşırtıp-saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar ve onlar ancak 'zan ve tahminle yalan söylerler.'" (Enam Suresi, 116)
Bu nedenle çoğunluğun Kuran ahlakına uygun olmayan bir hayat şeklini seçmiş olması, birbirlerine karşı egoist, zalim, ya da umursuz tavırlarda bulunmaları, Allah (cc)'ın haram kıldığı fiilleri hiç düşünmeden işliyor olmaları o toplumdaki diğer kişileri etkilememelidir. Zira çoğunluğun ne yaptığı, neye inandığı, neyi savunduğu bir insan için hiçbir zaman güvenilir bir kaynak ve ölçü olamaz.
İnsanın, vicdanı kabul etmediği halde sırf çoğunluk bu ahlakı gösteriyor diye, güzel ahlakı yaşamaya emek vermemesi ve bu yanlış tavırları makul karşılaması büyük bir vicdansızlık olur. İnsanın aklını ve vicdanını kullanmadan, sadece ‘başkaları da bu şekilde hareket ediyor` diye düşünerek doğru olduğunu bildiği bir şeyden vazgeçmesi Kuran ahlakına uygun bir davranış değildir.
Müslümanlar nerede olurlarsa olsunlar, ne yaparlarsa yapsınlar kalplerinde ve konuşmalarında daima Allah (cc)'a olan imanlarını ve bağlılıklarını esas alırlar. Hayatlarının amacı Allah (cc)'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olduğundan, içinde bulundukları her an bu asil amaç doğrultusunda hareket ederler. Her yaptıkları işte, Allah (cc)'ın, "...Şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, dirimim ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır." (Enam Suresi, 162) ayetinde bildirdiği teslimiyet içindedirler.
Bulundukları kalabalık ortamda Kuran ahlakına ve Peygamber Efendimiz (sav)`in sünnetine uygun hareket eden tek kişi de olsalar bu onlarda asla bir gevşeklik meydana getirmez. Tam tersine daha da dikkatli davranır ve Allah (cc)'ın hoşnut olmayacağını düşündükleri hal ve tavırlardan titizlikle sakınırlar. Hiçbir şart ve ortam onları güzel ahlakı yaşamaktan, Allah (cc)'ı ve ahireti düşünmekten alıkoymaz. Rabbimiz Kuran'da müminlerin bu özelliğini şöyle bildirmiştir:
"(Öyle) Adamlar ki, ne ticaret, ne alış-veriş onları Allah'ı zikretmekten, dosdoğru namazı kılmaktan ve zekatı vermekten 'tutkuya kaptırıp alıkoymaz'; onlar, kalplerin ve gözlerin inkılaba uğrayacağı (dehşetten allak bullak olacağı) günden korkarlar." (Nur Suresi, 37)