Ölüm anında iman ve tevbe Allah Katında geçerli değildir. Kitap ehlinden her bir insan kendi ölümünden önce değil, Hz. İsa (a.s.) yeniden gelip vefat etmeden önce ona inanmayacak hiç kimse kalmayacaktır
Adnan Oktar`ın 16 Eylül 2010 tarihli Kaçkar Tv röportajından
Rabbimiz, "Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder..." (Nisa Suresi, 17) ayetiyle, samimi tevbe eden bir kimsenin tavrının nasıl olması gerektiğini açıklamaktadır. Bir başka ayetinde ise Allah (cc) salih müminleri, "Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir." (Al-i İmran Suresi, 135) sözleriyle tanımlamaktadır.
Allah (cc), cahillik ya da bilgisizlik nedeniyle yapılan, ancak fark edildiğinde hemen vazgeçilen ve üzerlerinde bile bile ısrar edilmeyen hataları affedeceğini bildirmektedir. Kuran’da bu konuda bildirilen bir başka ölçü ise, Allah (cc)'ın ahiret günü insanları sorumlu tutacağı tavırların sadece açıkça ortaya konulan samimiyetsizlikler olmadığıdır. Allah (cc) insanları, vicdanen bildikleri, ama insanlardan saklamaya çalıştıkları gizli samimiyetsizliklerden de hesaba çekecektir. Dolayısıyla insan, kendini değerlendirirken sadece dıştan görülebilen ve delillendirilebilen tavır bozukluklarını değil, gizli samimiyetsizliklerini de kendisine ölçü almalıdır. Ve bunların hepsinden vazgeçerek Rabbimiz'den bağışlanma dilemelidir.
Eğer hatalarından pay almaya yanaşmaz ve yüz çevirir ise, "Hayır; gerçekten insan, azar. Kendini müstağni gördüğünden." (Alak Suresi, 6-7) ayetleriyle açıklanan insanların konumuna girebileceğini bilmelidir. Bu durumda samimiyete bile bile yanaşmadıkları, Allah (cc)'ın ayetlerini bildikleri, doğru yolu gördükleri halde tavırlarını bile bile değiştirmedikleri için, Allah (cc) bu insanların anlayışlarını tümüyle kapatabilir. Allah (cc) bu duruma karşı insanları şöyle uyarmaktadır:
Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. (A'raf Suresi, 146)
Tüm bunlar, Allah (cc)’a sığınıp tevbe ve bağışlanma dilemekten kaçınan ve hatalarından arınmaya yanaşmayan kimselere Allah (cc)'ın verebileceği karşılıklardan sadece birkaçıdır. Kendilerine tanınan süre insanları aldatmamalıdır. Allah (cc), insanlara merhametinden, affediciliğinden ve bağışlayıcılığından dolayı doğru yola yönelmeleri için belli bir süre tanımaktadır. Eğer insan bu süreyi kendi lehinde kullanmaz, vakit varken tevbe ve bağışlanma dileyerek hidayete yönelmezse sonuç kaçınılmaz bir azaba dönüşebilir. Dahası insan kendisi için takdir edilen sürenin ne zaman dolacağını bilemez. Bu nedenle her an ölecekmiş gibi, imanını güçlendirmek ve ahlakını güzelleştirmek için ciddi bir çaba içinde olmalıdır. Ölene kadar her insan için her an tevbe etme ve samimiyetle Allah (cc)'a teslim olma yolu açıktır.