Allah (cc) Kuran'da,"Sizden; hayra çağıran, iyiliği (marufu) emreden ve kötülükten (münkerden) sakındıran bir topluluk bulunsun. Kurtuluşa erenler işte bunlardır." (Al-i imran Suresi, 104) ayetiyle insanları iyiliğe ve güzelliğe çağırmayı, onları içerisinde bulundukları yanlışlıklardan kurtarmayı müminler üzerine bir sorumluluk kıldığını belirtmektedir. Bir başka ayette ise Allah (cc), "Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar birbirlerinin velileridirler. iyiliği emreder, kötülükten sakındırırlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler ve Allah'a ve Resûlü'ne itaat ederler. işte Allah'ın kendilerine rahmet edeceği bunlardır. Şüphesiz, Allah, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Tevbe Suresi, 71) sözleriyle müminlerin, birbirleri üzerinde koruyucu ve gözetici vasıfları olduğunu hatırlatmaktadır.
Müminler, Allah'ın bu emrini yine Kuran'da bildirildiği şekilde "sözün en güzelini söyleyerek" (isra Suresi, 53) yerine getirirler. Her türlü sıkıntı, huzursuzluk ve mutsuzluğun tek çözümünün Kuran'da olduğunu bilerek, birbirlerini Kuran ahlakını yaşamaya çağırırlar.
İman eden bir kimse için, bir başka müminin onun adına emek sarf etmesi, onun adına eksik yönlerini tespit etmesi, çözümünü hatırlatması, o insan için büyük bir kazançtır. Allah (cc)'tan korkan bir müminin yaptığı teşhisler daima Kuran'a uygun, samimi ve dürüst olur. Ayrıca objektif değerlendirdiği için, o kimsenin kendi kendine teşhis edemeyeceği birçok tavır veya inanç bozukluğunu açıkça tespit edebilir ve mümin kardeşine bu konuda yardımcı olabilir. Dolayısıyla samimi bir Müslüman`ın hatırlatmaları, teşvik için söyledikleri her zaman son derece önemlidir ve dikkatle istifade edilmelidir.
Allah "Hayır; insan, kendi nefsine karşı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile." (Kıyamet Suresi, 14-15) ayetleriyle, insanların vicdanen eksik ya da samimiyetsiz yönlerini bildiklerini bildirmiştir. Ancak yine de bazen kendilerini, bazen de çevresindekileri ikna etmek ya da aksine inandırmak için vicdanlarının gösterdiği bu gerçeklerin üzerini örterler. Böyle bir durumda bir müminin kendilerine gerçekleri göstermesi, Kuran ahlakına davet etmesi, samimi bir insan için vicdani bir hatırlatma ve büyük bir nimettir. Samimi iman ediyorsa, daha güzel bir ahlaka davet edildiğinde göstermesi gereken tavır, vicdanının sesini dinleyip bu davete uymaktır. Rabbimiz, samimi müminlerin, hatalarını fark ettikten sonraki davranışlarının nasıl olması gerektiğini şöyle bildirmiştir:
"Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları (kötü şeylerde) bile bile ısrar etmeyenlerdir. " (Al-i imran Suresi, 135)
Kuran ahlakına göre insan, hatasını fark ettiğinde hemen Allah (cc)'a sığınmalı ve yanlış olan tavrında 'bile bile ısrarcı davranmamalı'dır. Samimi müminin amacı, her zaman için Allah (cc)'ın rızasını ve sevgisini kazanmaya çalışmaktır. Allah (cc)'ın sevgisini kazanmanın yollarından biri ise Kuran'ın bir ayetinde "... Allah arınanları sever" (Tevbe Suresi, 108) sözleriyle açıklanmaktadır.
Rabbimiz Kuran'da kendilerine öğüt verildiğinde samimi müminlerin gösterdikleri bu tavrı şöyle bildirmektedir:
"Sen ancak, zikre (Kur'an'a) uyan ve gayb ile Rahman olan (Allah')a (karşı) içi titreyerek korku duyan kimseyi uyarırsın. işte böylesini, bir bağışlanma ve üstün bir ecirle müjdele." (Yasin Suresi, 11)
Bir başka ayette ise öğüt alıp hatalarından arınan kimseler için Rabbimiz'in esirgeyiciliği ve bağışlayıcılığı olduğu şöyle bildirilir:
"Ancak kim işlediği zulümden sonra tevbe eder ve (davranışlarını) düzeltirse, şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Muhakkak Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Maide Suresi, 39)