Dünya tarihi boyunca, inananlar ile inanmayanların mücadelesi süregelmiştir. Yeryüzündeki tüm kargaşalar ve fikir ayrılıkları bu iki kesimin ilmi ve fikri mücadelesine dayanır. Hak dinle ortaya çıkanlar, “Allah Birdir” diyenler, Hak dinlerin getirdiği güzel ahlakı yerleşik kılmaya çalışanlar daima anti bir güçle karşılaşmışlardır. Eğer bir yerde şiddet ve vahşet varsa, bu, söz konusu anti güçlerin hak din savunucularına tahammülsüzlüğünün bir sonucudur. Ancak burada dikkat çekilmesi gereken çok önemli bir detay vardır.
İnananları şiddet yanlısı gibi göstermek sinsi bir oyundur
Bu anti güçler kimi zaman bir dinin savunucusu görünümünde ortaya çıkarlar. Oysa bu bir aldatmacadır. Gerçek hak din savunucusu hiçbir zaman, dehşet ve vahşet yanlısı olamaz. Bir insan dünyaya dehşet saçıyor, her şeyden nefret ediyor, terörist eylemler yapıyor veya katliamlar gerçekleştiriyorsa, o kişi kelimenin tam anlamıyla dinsizdir. Nüfus kağıdında Müslüman, Hristiyan veya Musevi yazması onun dindar olduğu anlamına gelmez. Dolayısıyla bir zulüm, karışıklık ya da terör yaşandığında olayları bu bakış açısıyla değerlendirmek gerekir. Çünkü bazı sinsi güçler dünyada meydana gelen tüm çatışmaları, acıları ve terör olaylarını iman sahiplerinin üzerine yıkmaya çalışırlar. Özellikle bir kısım basını ve çeşitli yayınları kullanarak Müslümanlarla Hristiyanlar, Şiilerle Sünniler, Musevilerle Müslümanlar arasında çatışma senaryolarını yaygınlaştırırlar. Buradaki amaç Allah’a inananları bir ve birlik olmaktan uzaklaştırabilmektir. Söz konusu güçler, inananların birlik olması durumunda tüm batıl ideolojilere karşı çok büyük bir güç olarak ortaya çıkacaklarını, yenilmez olacaklarını çok iyi bilmektedirler. İşte bu birlikteliği bir tehlike olarak gördükleri için, inananların ittifakını ortadan kaldıracak suni husumet politikaları geliştirmişlerdir.
İnananlar birbirleriyle çatışırken, Darwinist, komünist, Marksist zihniyetin savunucuları da birbirlerini desteklemeye devam etmekte, gitgide gelişmekte ve kendi sapkın ideolojilerini yaygınlaştırabilecek bir ortam bulmaktadırlar. Nitekim bir kısım Arap ülkelerinde, Ortadoğu’da, Burma gibi ülkelerde de söz konusu güçler tarafından bu yöntem kullanılmaktadır.
Dünyadaki dehşetli zulüm örneklerinin nedeni Darwinist ideolojidir
Dünyanın dört bir yanında Müslümanların azınlıkta olduğu ülkeler bulunmaktadır. Bugün Burma'da, Filipinler'de, Kamboçya'da ya da Tayland'da azınlık konumunda milyonlarca Müslüman baskı altında yaşamaktadır ve bu çatışmalar genellikle inananlar arasında çıkarılan fitnelerden ya da fikir ayrılıklarından beslenmektedir.
Suriye’deki çatışmalar Şiilerle Sünniler arasındaki bir çatışma olarak gösterilmiş ve basına hep bu yönde yansımıştır. Oysa bu bir aldatmacadır. Gerçekte, Suriye’de, imanlı halk ile Darwinist ve komünist kesim arasında bir mücadele hüküm sürmektedir. Suriye’de gerçekleşen olaylar, Hafız Esad döneminden beri süregelen ve asla varlığını kaybetmeyen sosyalist komünist ideolojiye karşı halkın başkaldırısıdır.
Aynı şekilde 1990’lardan beri Burma’da gerçekleşen dehşetli zulüm, Budistlerin Müslümanlara saldırısı olarak lanse edilmiştir. Oysa orada bu saldırıyı yapanlar, Budist görünümünde de olsalar, Darwinist ideolojiyi savunan cuntanın bir parçasıdırlar. (Budizm şu an putperest bir dindir. Fakat bir Hak dinin bozulmuş hali olduğu sanılmaktadır. Budizm’in hak dinden kalan öğretilerinde de hiçbir şekilde saldırı ve zulüm yoktur.) Şiddet yapan bir insanın din adına ortaya çıkması imkansızdır. Eğer bunu din adına yapıyorsa, ya insanları aldatıyor, ya dinini hiç bilmiyor, ya da kendisi aldatılıyordur. Hiçbir din, zulme, öldürmeye, teröre, soykırıma izin vermez. Hiçbir gerçek dindar zulmedemez, terörist olamaz, karşısındakinin hakkını yiyemez. Din insana sevgi, şefkat ve dayanışma duygusunu getirir. Gerçek dinin savunucuları daima dünyaya sevgi getiren insanlar olmuşlardır.
Ama Darwinist ideoloji ve bu ideolojiyi temel alan Marksizm, Leninizm, komünizm, faşizm gibi ideolojiler insanlara zulmeder, toplumlara dehşet saçar, terörist eylemler yapar, soykırım gerçekleştirir, kitle katliamları meydana getirir, acımasızca kadınları-çocukları-yaşlıları-gençleri katleder. Eğer bir yerde terör ve fitne varsa, bu sapkın ideolojilerin o bölgedeki varlığı da hemen görülecektir. Doğanın diyalektiğini savunan Darwinist ideolojiyi temel alarak toplumların diyalektiğini savunan komünist ideoloji zaten çatışmayı şart koşar. Çatışma olmazsa gelişme olmayacağı gibi akıldışı bir iddiayı savunur. Toplumlarda nefret zehirini veren de işte bu sapkın ideolojilerdir.
Gelin Darwinizm fitnesinden kaynaklanan zulmü durdurmak için birlik olalım
Yeryüzündeki fitnelerden kurtulmak isteniyorsa, bunun için tek koşul sapkın ideolojilerin akıl hocası olan Darwinizm’in bilimsel olarak ortadan kaldırılmasıdır. Darwinizm’in fikren ortadan kaldırılmasının yolu da, evrim teorisinin geçersizliğini gösteren bilimsel delillerin mümkün olan her yerde herkese anlatılması ve gösterilmesidir. Kitap dağıtılması, sergiler açılması, yazılar hazırlanması, internet siteleri hazırlanması, konferanslar, radyo veya televizyon programları gibi yöntemler kullanarak insanlara birebir bu konunun anlatılması çok önemli faaliyetlerdir. Nitekim bu yöndeki çalışmaların olumlu etkileri hızla yaygınlaşmakta ve artık insanlar evrimin, bilim adına yapılmış tarihin en büyük aldatmacası olduğu gerçeğini kabul etmeye başlamaktadırlar.
Bir kere daha önemle hatırlatmak gerekirse, insanların huzura kavuşması ve güvenliğinin sağlanması tüm İslam aleminin üzerinde bir yükümlülüktür. İslam alemi Doğu Türkistan’da, Myanmar'da, Patani'de, Irak'ta, Afganistan'da, Filistin'de ve daha pek çok yerde acı çeken, sıkıntı içinde yaşayan insanları kurtarmak, onlara kalıcı bir çözüm sunmak istiyorsa birlik olmak zorundadır. Bir olan ve kardeşler olarak dayanışma içinde hareket eden Türk-İslam alemi, bu ve benzeri hiçbir sorunla karşılaşmayacak, sadece Müslümanların değil Hıristiyanların, Musevilerin, Budistlerin ve hatta dinsizlerin ve ateistlerin de güvenlik, zenginlik, barış ve güzellik içinde yaşamasının garantisi olacaktır.