Darwinizm, dünyada yaşanan birçok çatışmanın felsefi dayanak noktasıdır. Evrim teorisi, canlı türlerinin, tek bir canlı hücreden (ki Darwinistler bu canlı hücrenin nasıl oluştuğunu da bilimsel olarak açıklayamamaktadır), sözde tesadüfler sonucunda sürekli değişim geçirerek meydana geldiğini iddia eder. Bu hayali değişim ve ilerleme sürecinin ana unsurlarından biri ise çatışmadır. Canlıların ancak çatışma ile gelişebileceklerini savunan bu acımasız ideolojinin temeli, güçlü olanların güçsüz olanları yok etmesine dayanır. Sapkın Darwinizm dininin sözde bilimsel bir teori gibi lanse edilip, dünya çapında okul müfredatlarına dahil edilmesi ise, büyük bir kitle aldatmacasını beraberinde getirmiş ve sapkın Darwinist fikirler toplumlara yayılmıştır. Bu durum, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan sayısız belayla neticelenmiştir.
Geride bıraktığımız yüzyılda yaşanan savaşlar, acılar, kıtlıklar, yıkım ve baskıların ilk göze çarpan nedenleri başta komünizm ve faşizm olmak üzere ateist ve materyalist ideolojilerdir. Çok sayıda insan bu ideolojilere hizmet edenlerce öldürüldü, yurtlarından sürgün edildi, açlığa terkedildi ve insanlık dışı davranışlara maruz bırakıldı. Bu batıl ideolojilerin dayanak noktasına bakıldığında ise, karşılaştığımız kanlı materyalist felsefe aynıdır: Darwinizm. Komünizm, faşizm ve terörü savunan her türlü ideoloji, geniş halk kitlelerini ikna etmek için Darwinizm’in sapkın felsefesinden faydalanır. Uzun yıllar boyunca Darwinist fikirlerle yoğrulan beyinler, bu batıl dinin öğretileriyle adeta büyülenir ve hayatın gerçek kökenine dair tüm düşünce yapısı akıl dışı yorumlarla olumsuz etkilenir. Sonuçta, bu kanlı ideolojinin etkisiyle adeta hipnoz olmuş beyinlerin her biri, bilerek ya da bilmeyerek sapkın Darwinizm dininin ritüellerinin birer uygulayıcısı haline gelir.
Darwinizm, Kan Dökmenin, Terörün ve Şiddetin Temelidir
Dünyayı kanlı bir mücadele ortamına çevirmeyi ve masum halk kitlelerini iç çatışmalara sürüklemeyi amaç edinen bazı odaklar, bu tehlikeli düşüncelerini uygulamaya koyabilmek için son derece şeytani bir yol belirlemişlerdir: Darwinizm’in bilim dışı öğretilerini eğitim sisteminin bir parçası haline getirmek. Bu şekilde, genç beyinler en baştan itibaren yıkıcı fikirlerle eğitilir. Doğada acımasız bir çatışmanın var olduğu, güçlünün mutlaka güçsüzü ezmesi gerektiği ve bunun hayatın bir parçası olduğu, hasta, yaşlı ve zayıfların toplumun sözde utanç vesileleri olduğu, mutlaka bu grupların elimine edilmeleri gerektiğine inandırılan beyinler, zaman içinde bencilliği, acımasızlığı, zalimliği doğal karşılamaya başlarlar. Bunları ilerlemenin şartı olarak algılarlar. Fedakarlıktan, insaniyetten, sevgiden, merhametten uzaklaşırlar. Çünkü bunlar, sözde evrimleşme sürecini yavaşlatan bir tür engeldir onlar için. Zaten yaşadıkları hayatın amaçsız olduğunu düşündüklerinden, vefa, fedakarlık gibi güzel ahlak özelliklerinin bir gereği yoktur kendilerine göre. Şiddeti makul görürler. Bir insanı ezmek, mağdur etmek, kimi zaman fiziksel olarak ona zarar vermek ve hatta öldürmek olağan bir durum olarak görülür. Bu da Darwinist eğitim alan genç zihinlerin, her türlü bölücü, yıkıcı ve şiddet içeren fikirleri benimsemeye müsait hale gelmesi demektir. Burada dikkat edilmesi gereken en önemli konulardan biri; Darwinizm’in insanlığı sadece tesadüfler sonucunda ve çatışma ile gelişmiş bir hayvan türü olarak tanıtması, Yaratıcımız olan Yüce Allah’ın apaçık olan varlığını kabul etmeyerek, insanların sorguya çekilip sonsuz hayatlarını yaşayacakları ahiret inancını reddetmesidir. Yaptıkları zalimliklerden, acımasızlıklardan, merhametsizliklerden sorguya çekilmeyecekleri gafletine düşerek, tek güç sahibi olan Allah’ı unutan insan topluluklarının hayatlarına, sapkın Darwinizm dininin öğretilerine göre yön vermesi ise acı, gözyaşı ve ızdırap demektir.
Geride bıraktığımız yüzyılda Darwinizm’in geniş halk kitlelerine eğitim sistemleri yoluyla empoze edilmesinin sonuçları son derece kanlı olmuştur. Faşizm, komünizm gibi ideolojiler büyük kitlelere bu yöntemle kabul ettirilmiş ve dehşet verici tecrübeler yaşanmasına rağmen Darwinist diktatörlüğün baskısıyla taraftar bulabilmeye devam etmiştir. Yüzbinlerce insan sözde evrimin zayıf halkası olarak görüldükleri için toplama kamplarında hayatlarını yitirmiş, yine bu sebeple topraklarından sürülmüş, açlığa terkedilmiş ve dünyayı saran bir sefalet ortamı meydana gelmiştir. Yüzlerce yıl birbirleri ile barış ve huzur içinde yaşamış halklar, birbirlerini sözde birer hayvan türü olarak görmeye başlamıştır. Bunun sonucunda ise, çatışmalar çıkmış ve yüzyıllardır huzur ve bereketin hakim olduğu topraklar kana bulanmıştır. Bütün bu yaşananların sebepleri olarak yalnızca birtakım sapkın diktatörleri veya zalim yöneticileri görmek büyük hata olacaktır, nitekim sözünü ettiğimiz kanlı olayların yaşandığı hemen her dönemde, batıl Darwinizm diniyle eğitilerek beyinleri yıkanmış halk kitlelerinin bu zulümlere geniş desteği olmuştur. Örneğin Nazi Almanya’sında yaşlıları, hastaları, Yahudileri yok etme planı yapan tek başına Hitler değildir. Halkını acımasızca ezen ve milyonların ölümüne sebep olan Mao veya Lenin de bu zulümleri yaparken yalnız değidir. Ya da Zaire’de binlerce kişinin derilerinin rengi nedeniyle çalıştırılacak hayvanlar gibi görülmesi ve zor koşullar altında hayatlarını yitirmelerinin tek suçlusu dönemin Belçika Kralı II. Leopold değildir. Ve yakın zamanda şahit olduğumuz Ruanda soykırımı, Sierra Leone’de yıllar süren iç çatışma, Gine iç savaşı’nın tek suçluları; birkaç asi ayaklanmacı değildir. Örnek verdiğimiz tüm bu bölgelerde meydana gelen kanlı olayların tümünün temeli Darwinizm’e dayanır ve Darwinizm yanlıları tarafından desteklenmiştir.
Dolayısıyla dünyanın herhangi bir bölgesinde, terör varsa, kan dökülüyorsa, masumlar katlediliyorsa, anarşi oluyorsa bunu Darwinizm’den bağımsız düşünmek mümkün değildir. Terörün son bulması, akan kanın durması isteniyorsa da bunun en etkili yolu Darwinizm’in geçersizliğinin anlatılması, Darwinizm’in kesin bilimsel delillerle çökmüş olduğunun açıkça gösterilmesidir. Bu gerçek, ülkemizin güneydoğusunda uzun yıllardır süregelen bölücü terör için de geçerlidir. Zira PKK terörü de, bugüne kadar gerçekleşen tüm komünist terör örneklerinde görüldüğü gibi Darwinizm felsefesinden beslenmektedir. Bu gerçeği bölücü örgüt elebaşısının izahlarında açık olarak görmek de mümkündür:
Başlangıçta insanın kendine yakın hayvan türlerinden pek farkı yoktur. Doğada hazır bulduklarını yer, ağaçlar üzerinde ve kavuklarda örgütsüz bir şekilde barınır. Ama düşünme ve konuşma yetisini kazanmasıyla birlikte, yiyecek toplamada, DİĞER HAYVANLARA karşı kendini savunmada, doğal afetlere karşı kendini korumada, bazı ilkel taş araçları geliştirmek ve hemcinsleriyle dayanışma içine girmek kaçınılmaz olur. Bu aşamaya kadar, HAYVANLAR ARASINDA GEÇERLİ OLAN; BİYOLOJİNİN EVRİMLER KANUNU hüküm sürmektedir. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.13) HAYVANIN EN İLERİ SOSYALLEŞMİŞ BİÇİMİ İNSANDIR. En vahşi hayvandır insan, en acımasız hayvandır. (Kürt Hümanizmi ve Yeni İnsan, İstanbul, Nisan 2001, s.106) |
"Ben sadece doğal seleksiyona inanan bir anarşistim. İnsanlar doğal seleksiyonu tekrar uygulamaya sokmalı. Hayvanlar bu şekilde yaşıyor, insanlar da neden öyle yaşamasın ki, bizler de nihayet sadece hayvanlarız. Biz insanlar yeryüzündeki en kötü hayvanlarız... Bu yüzden [doğal seleksiyon] olmalı. Ne kadar erken olursa o kadar iyi. ... Kanun, sadece güçlü olanın fikridir...Bu yüzden hayatınızın kontrolünü ele almalı ve anarşist olmalısınız... Güçlü olanlar hayatta kalırken, zayıf olanlar ölmeliler. Bu, güçlü olanın hayatta kalmasıdır, doğal seleksiyondur. Hayvanlar sürekli olarak ölürler. Bir köpeği, başka bir köpek öldüğü için ağlarken görmezsiniz. İnsanlar da ölürler. Tepki, aynı şekilde olmalıdır. Bu sadece doğal birşeyden ibarettir, büyük veya önemli bir şey değildir. Kanun da yargılayıcı da benim. Benim üzerimde hiç bir otorite yok. Amacım için savaşmaya ve ölmeye hazırım. Doğal Seleksiyoncu olarak yeterli görmediğim, insanlığın yüzkaralarını, doğal seleksiyonun başarısızlıkları olan herkesi elimine edeceğim... ben farklıyım, bir adım daha evrimleştim." (Pecca-Eric Auvinen’e ait “My Philosopy” isimli video) |
Jokela Lisesi katliamı, Darwinizm'i bilimsel bir gerçekmiş gibi genç nesillere öğretmenin ne denli trajik şekillerde sonuçlanabileceğinin açık bir örneğini oluşturmaktadır. Bununla beraber, bu kanlı olay tek örnek değildir. 20 Nisan 1999 tarihinde ABD'nin Colorado eyaletinde Columbine Lisesi'nin iki öğrencisi, 18 yaşındaki Eric Harris ve 17 yaşındaki Dylan Klebold da okullarına silah ve bombalarla gitmişler, 12 öğrenciyi ve 1 öğretmeni 30 dakika içinde öldürdükten sonra intihar etmişlerdi. Saldırı anında Harris'in üzerindeki t-shirtte "DOĞAL SELEKSİYON" yazıyordu. Saldırıdan sonra Harris'in evinde ele geçirilen yazıların çoğunda doğal seleksiyon ve üstünlük hislerinden söz ediliyordu. Haris ve Klebold, daha önce internete yükledikleri anlaşılan videolarında da sürekli olarak sözde "daha evrimleşmiş" olduklarından ve sözde "insanlığın üstünde" olmanın nasıl bir duygu olduğundan söz ediyorlardı.
Genç beyinlerin Darwinizmin sapkın öğretileriyle donatılması, bu örneklerdeki gibi çok kanlı, çok acımasız sonuçlar doğmasına vesile olmaktadır. Batıl Darwinizm dininin telkinlerine maruz kalan genç beyinleri bu kanlı felsefenin sonuçlarından korumanın tek yolu ise, anti-Darwinist, anti-materyalist eğitimdir. Unutmamak gerekir ki, tek taraflı Darwinist eğitimin dünyaya getirdikleri yalnızca savaşlar, çatışmalar, zulüm, katliam, açlık, sefalet ve terör olmuştur. Evrim teorisi, 19. yüzyılın köhne, bilim dışı hikayelerinden ibarettir. Evrimi sanki bilimsel bir gerçekmiş gibi gençlere öğretmenin bir manası yoktur. Gençlere evrimle ilgili verilmesi gereken bilgi, günümüz bilimsel delil ve bulgularının evrimin yalan olduğunu ispatladığıdır. Okullarda, insanların bir zamanlar Güneş'i Dünya'nın etrafında dönüyor sanmaları, dünyanın düz olduğuna inanmaları, dünyanın öküzlerin boynuzlarında taşındığını düşünmeleri nasıl büyü birer tarihi yanılgı olarak anlatılıyorsa, evrim de öyle anlatılmalıdır. Çünkü evrim tıpkı bunlar gibi, hatta bunlar da daha akıl dışı bir masaldır. Dahası evrim, diğerlerinin aksine cehaletten doğmamış, bilinçli, kasıtlı şekilde insanları Allah inancından uzaklaştırmak amacıyla geliştirilmiştir, bir aldatmacadır.
- Darwinizmin ilk canlı hücrenin nasıl meydana geldiğini bilimsel olarak açıklayamadığı,
- Bugüne kadar ortaya çıkarılan 250 milyondan fazla fosilin evrimi yalanladığı ve Allah’ın yaratışını ispat ettiği,
- Yeryüzünün katmanlarının evrimi yalanlayan fosillerle dolu olduğu,
- Bilimin tüm dallarının Darwinizm’in geçersizliğini ortaya koyduğu ve
- Darwinizm’in çoktan çürütülmüş bir bağnaz din olduğu gerçeği genç nesillere açık ve net olarak anlatılmalıdır.
Böylece, dünyayı kan gölüne çevirmek isteyen, çatışmadan ve şiddetten menfaat sağlayan, insanları kavgaya ve kargaşaya sürükleyen, acımasızlığın, bencilliğin hakim olmasını isteyenlerin tuzakları tam anlamıyla bozulacak; dünya Allah'ın Kuran'da bildirdiği ahlakın yaşanmasıyla aydınlık, neşe ve sevinç dolu, huzurlu ve güvenlik dolu bir yer olacaktır.