Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (30 Mayıs 2016; 20:00)
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (30 Mayıs 2016; 20:00)

39003

İNGİLİZ DERİN DEVLETİ DEŞİFRE EDİLDİĞİNDE, ÜZERLERİNDEKİ ÖRTÜ AÇILIP HALKA GÖSTERİLDİĞİNDE TAMAMEN ÇÖKMÜŞ OLACAKTIR

Şeytanla mücadelenin bir yolu vardır, derin devletlerle mücadelenin de bir yolu vardır. Hz. Musa (a.s), Firavun’u; kalabalığı topladı rezil kepaze etti ve Firavun sıfıra gitti. Yani acayip aşağılandı, bütün sistemi gitti. O yüzden cinayet işlemeye kalktı. İngiliz derin devleti de deşifre olduğunda, üstündeki örtü açıldığında, pisliği göründüğünde, ne kadar rezil bir sistem olduğu ispatlanıp delillendirildiğinde gücü sıfıra gider; ilimle irfanla, bilgiyle, kültürle.

 

PEYGAMBERİMİZ (SAV) ÇOK KİBAR, ÇOK SAYGILI, NEZAKETLİ BİR İNSANDI. MÜNAFIKLAR ÇOK ZÜPPE VE UKALA OLDUKLARI İÇİN  PEYGAMBERİMİZ (SAV)’E NEZAKETLİ OLMUYORLARDI

Resulullah (s.a.v.) çok kibar, çok saygılı bir insan. Mesela orada böyle öküzlük yapan, kabalık yapan birçok ayı var münafıklardan. O öküzlerin hiçbirine sen böyle öküzlük yapıyorsun demiyor. Çok kapalı bir üslupla nezaketiyle konuları anlatıyor. Ama münafıklar çok patavatsız, münasebetsiz. Langur lungur böyle paldır küldür öküz gibi oldukları için akıllarına ne gelirse söylüyorlar. Ve züppelik ve ukalalık, bilmişlik bütün münafıkların vasfı. Tarih boyunca bakarsanız, Firavun’a bak hep ukala ve münasebetsizdir. Resulullah (s.a.v.) zamanındaki münafıklara bak hep ukala ve münasebetsiz, hiç değişmemiş. Ama bak Hz. Musa (a.s) konuşurken çok saygılı ve çok edepli, çok nezih. Mesela bak “Sen Firavunsun, sen deccalsın” demiyor ona. Hep onu kurtarmaya çalışan bir üslubu var, çok nezaketli. Münafıklar da böyle güzel insanların efendiliğini, nezaketini onların -haşa- aklının noksanlığına vermişler. O yüzden hep deli demişlerdir. Onlar da istiyor ki kendisi gibi olsun, kendisi gibi cevap versin. Öyle bir ahlakı hiçbir peygamber kabul etmez. Mesela diyor ki “O sizden utanıyor” diyor ayette “ve söyleyemiyor” diyor. Mesela Hz. Zeynep’le evlenme konusunda da değil mi “Kalbinden geçiriyordun sen bunu ama insanlardan çekinerek söyleyemiyordun” diyor. İstese söyler ama utangaç bir insan. Mesela bağırarak “Ya Muhammed” diye bağırıyorlar sanki kendi arkadaşına bağırır gibi. “Peygamber utanıyor, bunu size söyleyemiyor” diyor. Veyahut geliyorlar evine yemek yiyip orada kalıyorlar Peygamber (s.a.v.)’i lafa tutuyorlar. Sürekli konuşmak istiyorlar Peygamber (s.a.v.)’le. Onun gezmesi lazım, konuşması lazım, dinlenmesi lazım; gitmiyorlar. Yemek yemeye geliyor, karşısına geçiyor öyle bakıyor Peygamber (s.a.v.)’e. Peygamber (s.a.v.) yemek yerken onlar da yemek yiyor veyahut yemiyor ama öyle seyrediyorlar. Hep karşısında olsun, hep onu dinlesinler, hareket etmesin istiyorlardı Peygamberimiz (s.a.v.)’in. Ama Allah ne diyor? “Yemeğinizi yediğinizde dağılın.” Yani gidip musallat olmayın. Vaktini almayın. Çünkü onun vakti kıymetli. Tefekkür edecek, düşünecek, İslam’a Kuran’a faydalı şeyler yapacak, strateji yapacak, küfrün saldırılarına münafıkların saldırılarına karşı yöntem geliştirecek. Sen onu orada sürekli konuşturursan, sürekli ona musallat olursan onun düşünmesine imkan vermemiş olursun. İslam’a faydalı olmasına imkan vermemiş olursun. Değil mi? Normal yaşamasına imkan vermemiş olursun. Onun için ayette “Size söyleyemiyor” diyor. “Ama yemeği yedikten sonra hemen dağılın” diyor. Ve “Sesinizi ona birbirinize hitap ettiğiniz gibi yükseltmeyin” yani münasebetsizce, böyle saygısız, densiz konuşmalar yapmayın. Çünkü Peygamber (s.a.v.)’in yanına gidiyorlar bilmişlik yapıyorlar. Üst perdeden akıl vermeye kalkıyorlar. Mesela Peygamber (s.a.v.) sıcakta cihada gidilip gidilmeyeceğini bilmez mi? Kim bilmez bunu? Herkes bilir. İşte illa züppelik yapacaklar ya, illa çakallık bilmişlik yapacak ve kendini yüceltecek ya; büyük bir buluşta bulunmuş gibi geliyor diyor ki, “Sen akıl edemedin -haşa- ben akıl ettim” kalabalığın içinde. “Bu sıcakta” diyor “Bizi cihada gönderiyorsun. Bu olmaz” diyor. “Bu sıcakta cihada gidilmez” diyor. Yani “Bizi helak mı edeceksin?” diyor “bu sıcakta başımıza güneş geçer” diyor. Ahlaksız. Bak hem münasebetsiz, hem ahlaksız, hem züppe. Orada bak kaç amacı var? Bir; Peygamber (s.a.v.)’i düşüncesiz göstermek, akıl edemiyor göstermek. İki; kendini üstün göstermek, merhametli ve Müslümanları savunuyor göstermek. Üç; cihadı engellemek, Müslümanların başını belaya sokmak. Dört; Müslümanların dağılması için zemin hazırlamak. Mesela yine aynı bu züppe takımı diyor ki, “Tamam cihada gidelim biz, tebliğe gidelim ama çoluk çocuk evde, onlar ne olacak?” diyor. “Ailemiz. Onları düşünmedin sen” diyor Peygamber (s.a.v.)’e. Ahlaksız adam, düşünmez olur mu? Kendi ailesini o da bırakıyor. Herkes kendi ailesini bırakıyor. Askere giden bir asker zaten ailesini bırakır da gider. Bu kadar aptal mısın sen? İşte münafık aptallığı. Kendini nasıl gösteriyor? İşte ailesini, çoluğunu çocuğunu savunan merhametli şefkatli adam. Peygamber (s.a.v.)’i nasıl gösteriyor -haşa-? Çoluğu çocuğu düşünmeyen, aileleri düşünmeyen, eşlerini düşünmeyen bir insan -haşa- öyle göstermeye çalışıyor. Böylece Peygamber (s.a.v.)’e bağlılığı kaldıracak, hem Peygamber (s.a.v.)’i de meşgul edecek böyle pis laflarla vaktini alacak, Müslümanların da moralini bozacak. Kalbinde hastalık olan da varsa diyecek adam “Bu münafık haklı” münafık demez de o anda onu akıllı adam olarak görür “Ben gitmeyeyim” diyecek. Bunu dediğinde küfür, “Helal olsun sen ne kadar akıllı adamsın” diyor bu ailelerini bırakmama konusunda. “Çok güzel söylüyorsun” diyor. Bütün küfür Peygamber (s.a.v.)’e karşı birleşiyorlar. “Müslüman böyle olur” diyor küfür. “Aferin çok güzel söyledin” diyor Peygamber (s.a.v.)’e karşı. Onun için münafığın patavatsızlığı, münasebetsizliği tarih içinde hiç değişmez. Hep aynı, hep aynıdır. Kelimeler değişir, yöntem değişir, teknik değişir; mantık hiç değişmez.

 

MÜNAFIK MÜMİN İÇİN RAHMET, KENDİSİ İÇİN FELAKETTİR. MÜNAFIK, MÜMİNİN ÇOK BÜYÜK SEVAP ALMASINA VESİLE OLUR

Münafık mümin için rahmettir. Kendisi için de felakettir. Müminin cennetini genişletir, velayetini çoğaltır, makamını yükseltir münafık. En çok yükselten odur, münafık yükseltir, sonra kafirdir. Yani makam yükseltme gücü sonra kafirdedir. Sonra işte kalbinde hastalık olanlardadır. Ama en şiddetli münafıktadır. Münafık, kafir ve kalbinde hastalık olandır.

 

MÜNAFIK ÇOK AMAÇLI SALDIRILAR YAPAR AMA TEMELDEKİ ANA HEDEFİ MÜSLÜMANLARIN DAĞILMASIDIR

Münafığın amacı, mesela diyor ki; “Sıcakta cihada gitmeyin” Cihada gitmeyince ne olur? Müslümanlar yenilir, küfür üstün gelir. Değil mi? Amacı ne oluyor? Müslümanların dağılması. Münafığın nihai amacı Müslümanların dağılmasıdır. Yani en kökteki amacı odur. Ama çok amaçlı saldırır. Ama Peygamber (s.a.v.)’in buna yaptığı müdahaleyle hem cihadı çok mübarek olur, bereketli olur, hem Müslümanların gücü kat kat artar. Yoksa mesela Müslüman’ın aklından geçiyor da olabilir; “Bu sıcakta çıkmasak mı acaba?” diye aklından geçebilir. Ama mümin söylemez, kendi içinde halleder bazen, bazı müminler de hiç düşünmez çok isabetlidir. İşte o düşünen kalbinde hastalık olan oluyor, bak dilinde yok hastalık kalbinde, ona şifa olur o. Münafık oradan o hastalığın tedavisine vesile olur. Hem de münafık aşağılanmış olur. Belirlenmiş olur, makamını görmüş olur. Yani ne kadar ahlaksız olduğunu Allah ona dünyada ispat etmiş oluyor münafığa. Ne kadar haysiyetsiz, ne kadar pis huylu olduğunu inkar edemeyeceği şekilde Allah ispat etmiş oluyor. Ama tekrar ediyorum, şimdi biz münafık alameti anlatırken hep karşımızda biri var gibi anlatıyoruz. Münafık alameti anlatırken biz kendimize anlatıyoruz. Çünkü bu belaya herkes düşebilir. Tabii. Yorgunum der yapmaz, yani sıcak şart değil ki. “Acıktım” der gitmez, işte “eğlenceye gideceğim” der gitmez. Bunun çapı çok geniş.

 

İNGİLİZ DERİN DEVLETİNİN BİR ÇOĞU CİDDİ AKIL HASTALIĞI OLAN İNSANLAR. ŞEYTANIN AHLAKSIZ ÇİRKİN HASTA RUH HALİNİ BUNLARDA GÖRÜYORUZ

Bu İngiliz derin devletinin mensupları birçoğu gizli manyak, akıl hastası, ruh hastası adamlar. Şeytanla hakikaten transa geçiyorlar ve cinnet geçiriyorlar. Şeytandan akıl almaz korkuyorlar. Bunların hayatına baktığımızda ve yüzlerine de baktığımızda şeytanla derin trans halinde olduklarını görürüz, derin bağlantıda olduklarını görürüz ve şeytanın mantıksızlığını, münasebetsizliğini, küstahlığını, o şeytanın homoseksüel ruhunu, o homoseksüel manyaklığını. Yani şeytanda vardır bu homoseksüel manyaklığı, kendine hastır, onu çıkaran odur zaten o felsefeyi, şeytandır.

 

ŞEYTAN MÜMİNİN OYUNCAĞIDIR. HZ. SÜLEYMAN'A HİZMETÇİ OLMUŞ DURUMDAYDI, NE DİYORSA YAPIYORDU

Şeytan münafıkları delirtir. Müminin oyuncağıdır şeytan, onunla oynar adeta. Yani müminin köpeği gibidir şeytan, “hoşt” dersin gider. “Tut” dersen de tutar ama. Mesela Hz. Süleyman (a.s) onları kontrol altına almış. “Denizin dibinde inci, mercan ne bulursanız çıkarın” diyor. Dalıp getirip Hz. Süleyman (a.s)’ın önüne koyuyorlar. Kontrol altına almış. Onun yüzüğünde hapsedilmiş durumda. Yakut yüzüğü var, altın üzerine nakşedilmiş yakut, kırmızı yakut. O yakut taşının içinde binlerce cin var saklı, çıkamıyorlar onun içine hapsetmiş. Babadan oğula onun içinde kalıyorlar. Şimdi ahir zamanda o yüzük bulunacak, Hz. Süleyman (a.s)’ın yüzüğü. Hz. Mehdi (a.s)’ın eline geçecek, Hz. Mehdi (a.s) parmağına takacak, ondan sonra onun emrine girecekler. Normal bir adam görse aklını atar ama Allah işte o gücü kuvveti veriyor.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo