“DİN ALLAH'IN OLUNCAYA KADAR” DEMEK ŞİRKTEN ARINIP SAF OLARAK ALLAH'A TESLİM OLMAK ANLAMINDADIR
Şirkten kaçınmak lazım. Her şeyi Allah yaratır. “Ya” diyor “eşyayı şöyle koymasaydık devrilmeyecekti.” Eşyanın kaderi vardır, kaderinde olduğu için devrilir. “Şöyle koymasaydık kırılmayacaktı.” Kırılır. Kaderinde kırılma var o eşyanın, kırılır. Veyahut “şu insan şu sözü söylemeseydi.” Kaderinde o, söyleyecek. “Şuraya gitmeseydim.” Kaderinde, gideceksin. Bunlara üzüntü duymak, pişman olup üzüntü duymak, acı çekmek şirktir. Çünkü Allah’a güvenmiyorsun, Allah yaptı demiyorsun eşya yaptı diyorsun. Eşyayı putlaştırıyorsun. İnsanı Allah’ın yarattığını, konuşturduğunu bilmeyip insanın bağımsız konuştuğunu zannediyorsun, ona da şirk koşuyorsun. Allah’ın da en sevmediği şey şirktir, bağışlamadığı şirktir. “Şirki bağışlamam” diyor Allah. Gizli şirkten özellikle çok kaçınmak lazım. “Din Allah’ın oluncaya kadar” demek odur yani saf, halis olarak Allah’a teslim olmak, şirkten arınmış olarak.
ALLAH'A TEVEKKÜL EDİLMEDİĞİNDE KORKU VE HÜZÜN ŞİRKİN CEZASI OLARAK İNSANA VERİLİR
Mesela bir şey yapıyor yahut biri bir şey konuşuyor, bir şey istediği gibi olmuyor yahut bir hastalığa yakalanıyor müthiş üzülüyor, acı çekiyor. Tevekkül etse olur mu? Olmaz. Tevekkül etmemek nedir? Şirktir. Acı neden oluyor? Şirk koştuğu için Allah tarafından ona ceza. Peşin ceza. Bu mucizedir. Adam hata yapar. Tamam, ne üzülür ne sevinir belki. Ama bak Allah üzülme duygusunu veriyor, canını yakıyor bu sefer şirk koştuğu için, canını yakıyor. Allah isterse vermez. Adam yaptığının yanlış olduğunu anlar da üzülme cezası olmamış olsa onu hissetmeyecek. Ama Allah peşin o cezayı veriyor. Mesela tevekkül etmesi gerekirken korkarsa korkunun acısını veriyor Allah, korkunun azabını veriyor. Mesela “hüzünlenme” diyor Allah. Tavsiye zannediyor halbuki farz hüküm “hüzünlenme”, “korkma” farz hüküm, muhkem hüküm açık, “korkma” emir. Onun için Müslüman; hüzünlenmek, üzülmek bundan kaçınacak haramdır bunlar, mütevekkil bir Müslüman’ın yapacağı bir şey değil. Allah’ın yaptığına inanıyorsan nasıl üzülüyorsun? Allah’ın yapmadığına inanıyorsan zaten mahvoldun demektir, Allah vermesin karşılığı cehennemdir. Allah yaptığına göre Dost’un yaptığı her şeyde hayır vardır. Dost’un yaptığı hiçbir şeye üzüntü duyulmaz. Peygamber (s.a.v.)’i de Cenab-ı Allah hep uyarıyor, Hz. Musa (a.s)’a değil mi söylüyor, “korkma” diyor “Ben seninleyim, görüyorum ve duyuyorum” ama “korkma” diyor yasak çünkü Allah ondaki korkuyu görüyor “korkmayacaksın” diyor. Korkuyu da yaratan Allah’tır. Korkma emrini veren de Allah, o emre uymasını sağlayan da Allah’tır.
SABIR ŞİRKE KARŞI BİR İLAÇTIR
Nahl Suresi 127’de Cenab-ı Allah “Sabret” diyor bak sabret. Şirke karşı bir ilaçtır bu. “Senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir” Bak, senin sabrın ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sabrettim diyor, sen sabretmedin Allah sana sabrettirdi. Ben çok sabırlıyımdır diyor. Allah sana veriyor o sabrı.
MÜMİN ŞİRKTEN ARINMIŞ SAMİMİ KULLARDAN OLMAK İÇİN GAYRET ETMELİ
Bak “Onlar için hüzne kapılma ve kurmakta oldukları hileli düzenden dolayı sıkıntıya düşme.” (Neml Suresi 70) Bak hüzne kapılma, sıkılma da diyor. Sıkılma da şirkin meydana getirdiği bir rahatsızlıktır. Hüzün de öyle şirkten meydana gelen rahatsızlıktır. Çünkü hepsini Allah meydana getiriyor. Bu makama Müslüman ulaşırsa yüksek bir makama ulaşmış olur. Sıddıklar, Salihler makamı, bu makama ulaşacak mümin. Salih müminler özellikle yani samimi, şirkten kurtulmuş.
Taha Suresi 46’da Hz. Musa (a.s) diyor ki, Musa (a.s)’a Cenab-ı Allah diyor. “Korkmayın çünkü Ben sizinle birlikteyim, işitiyorum ve görüyorum.” Onların işittiğini kim yaratıyor? Allah yaratıyor. Onların işittiğini kim işitiyor? Allah işitiyor. Onların gördüğünü kim görüyor? Allah görüyor. Onlara görmeyi kim veriyor? Allah veriyor. Bunu mümin iyice içine sindirecek, iyice kavrayacak ve bu inançla, bu doğru olan inançla yaşayacak. Öbürü zülümdür, Allah’a iftiradır, ben yaptım, ben ettim. Mesela ayette Cenab-ı Allah, bak “Attığın vakit sen atmadın” diyor “Ben attım.” Ona öyle gösteriliyor. Mümin şirkten şiddetle kaçınacak, ömrü boyunca en dikkatli olacağı konuların başında geliyor şirk.
MÜNAFIK MÜŞRİĞİN EN ŞİDDETLİSİ, KAFİRİN EN AZILISIDIR
Münafık müşriğin en gelişmiş, en şiddetli olanıdır. Kafirin en azgın olanıdır münafık. Klasik müşrikten, bilinen müşrikten kat be kat ileridir münafığın müşrikliği. Çünkü münafık her şeyi kendinin yaptığını ve her şeyi başkalarının yaptığını düşünür. Eşyanın gücüne inanır, insanların gücüne inanır, olayların gücüne inanır, toplumun gücüne inanır, toplum onun için ilah gibidir. Hani diyor ya ayette Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. “İnsanların çoğunluğuna uyarsan seni Allah yolundan saptırırlar.” (En’am Suresi 116) İnsanların çoğunluğuna uyar. Onları ilah gibi görür, insanların çoğunluğunu. Devlet onun için puttur, en büyük devlet, kendi devleti değil. En güçlü olan kimse, en büyük put olarak onu görür ve ona bağlanır. Mesela şu an İngiliz derin devleti; ona bağlıdır.
MÜNAFIKLAR KLAN HALİNDE YAŞARLAR VE BİRBİRLERİNİ PUTLAŞTIRIRLAR
Münafıklıkta putlar putlara tabi olur. Mesela bir münafık put oluşur kendi kafalarına göre. Ona başka bir münafık yancı put ona bağlanır. Onu putlaştırır. O münafığın da başka bir yancı putu olabiliyor bazen. Zincirleme putlaştığı. O put ona güvenir o put ona güvenir. Münafıklar mesela klan halinde yaşarlar topluca. Hepsi birbirini putlaştırmıştır. O klanlarını da putlaştırır. O putun müthiş bir güce sahip olduğuna inanırlar. O puttan da ayrılamazlar münafıklar. Yani normal bir sosyal hayatın içine giremez münafık. Münafığın dışında yaşayamıyor. Onlarla beraber hareket eder.
MÜNAFIKLAR KUŞKUCUDUR. EN BAŞTA PEYGAMBERDEN ŞÜPHELENİR. HER HÜKMÜNE AKILSIZLIKLA KUŞKUYLA BAKAR, HİÇ GÜVEN DUYAMAZ
Bütün hayatları cehennemdir münafıkların. Her şeyden korkuyorlar, her şeyden şüphelenirler. Ufacık bir kıpırtı onun için çok tehlikeli bir şeydir. Resulullah (s.a.v.) devrinde hep öyleydi. Bir kere en başta Resulullah (s.a.v.)'tan şüpheleniyorlardı. Ondan korkuyorlardı her an bir şey yapacak diye. Her an aleyhlerine bir şey yapacak diye. Hiçbir hükmüne güvenemiyorlardı. Ayette diyor "Siz güvenmiyor musunuz yoksa ona?" diyor "kalbinizde hastalık mı var?" diyor. Peygamber (s.a.v.)’in her hükmüne şüpheyle bakıyorlar. Kuşkucu olur münafık.
PEYGAMBER MÜSLÜMANLARIN HAYRINI, İSLAM'I DÜŞÜNÜR, MÜNAFIKLAR KENDİ PİS MENFAATİNİ DÜŞÜNÜR, BU YÜZDEN KENDİLERİNCE PEYGAMBERİ ELEŞTİRİRLER
(Münafıkların) kendi dar dünyasında menfaatçi karanlık bir felsefesi vardır. Mesela diyor ki çok basit bir mantıkla halkın herkesin anlayacağı bir mantıkla "Bu sıcakta savaşa çıkmayalım" diyor. Sıcakta savaşa çıkılmayacağını herkes bilir zaten ama akıldanelik yapıyor. Kendi keşfetmiş gibi söylüyor. Peygamber (s.a.v.) onu bilmez mi sıcakta çıkılıp çıkılmayacağını? Peygamber (s.a.v.)’e akıl verip kendince haşa Peygamber (s.a.v.)’i mahcup edecek. Peygamber (s.a.v.)’in o kadar kolay bir şeyi akıl edemeyeceğini haşa vurgulamak istiyor. İnsanların gözünden düşürmeye çalışıyor kendince haşa. Bak "Peygamber bunu bile akıl edemedi" diyecek haşa. Demek istediği bu. Sonra o kendini kurtarıcı ve dürüst olarak da gösteriyor. Bakın ahlaksızı görüyor musunuz? İki türlü adilik yapıyor. Kendini kurtarıcı ve dürüst gösteriyor yani "ben" diyor “Müslümanların menfaatini düşünüyorum. Sıcakta onlar helak olmasın. Acı çekmesinler diye ben bu iyiliği yapıyorum. Bu hatırlatmayı yapıyorum." diyor.
Çok şeytanidir münafık. Kendini yüceltmek ve üstün göstermek amacındadır. Peygamber (s.a.v.)’i de mahcup etmeyi amaçlıyor. Çünkü onda dava aşkı yok. O geleceğini, dünyasını, rahatını düşünüyor. Peygamber (s.a.v.), İslam'ın yayılmasını, İslam'ın hakim olmasını, Müslümanların rahat olmasını, güvenlik içinde olmasını, zengin olmasını düşünüyor. O pis egoist kendi iğrenç menfaatlerini düşünüyor. Onun için hem Peygamber (s.a.v.)’e düşmanlık yapmaya çalışıyor hem de çevresinde bulunduğu kişilere yardakçılık ve yalakalık yapmaya kalkıyor ve üstünlüğünü vurgulamaya çalışıyor. Ama aptalca bir yöntemle. Mesela "evim açıkta" diyor. İnsanları en çok vuracak olan nedir? Anne, baba, aile. Oradan yaklaşıyor herkesin evi açık Peygamber (s.a.v.) bilmez mi onu?
MÜNAFIKLAR YAPTIKLARI ONCA AHLAKSIZLIĞA RAĞMEN KENDİLERİNİ DÜRÜST, TEMİZ KALPLİ, İYİLİĞİN SEMBOLÜ OLARAK GÖRÜR
Karanlığa çok ihtiyacı olur münafığın. Bir yere gider şeytanla trans haline girer şirk kafasında olduğu için de müstakil bir varlık olduğunu düşünerek Allah’ın orada onun yaptığı şeytanlıklarını da görmediğini düşünür. Ve münafık da hep işin garip yanı bak hep "iyilik yapan adam" konumundadır. Hep temiz kalpli böyle dürüst, haksızlığa uğrayan, Peygamber (s.a.v.)’i de hep onları haksızlığa uğratan konumunda gösteren alçaklardır münafıklar. Peygamber (s.a.v.) İslam’ın menfaatini, kurtuluşunu, hayrını düşünürken.
Her münafık çok akıllı, çok dürüst, çok iyi olduğu kanaatindedir, bu çok manidardır. Ve kendini iyiliğin sembolü olarak görür. Halbuki sürekli alçaklık ahlaksızlık yapar. Bir kere Allah’a karşı öfkelidir münafık. Peygamber (s.a.v.)’e öfkelidir. Peygamber (s.a.v.)’i kıskanır haset eder. Allah’ın ona verdiği nimetleri, imkanları onun elinden almaya çalışır kendince. Huzurunu bozmaya çalışır onu tedirgin etmeye çalışır. Kendince korkutmaya çalışır. Haber kanallarını kapatmaya çalışır. Eleştiri yapmasını engellemeye çalışır. Sevdikleriyle bağlantı kurmasını engellemeye çalışır. Huzurlu yaşamasını engellemeye çalışır.
MÜNAFIĞIN AMACI MÜSLÜMANLARIN BİR AN ÖNCE DAĞILMASIDIR. ÇÜNKÜ KENDİ GİDEMEDİĞİ İÇİN MÜSLÜMANLAR DAĞILDIĞINDA GİDEBİLECEĞİNE İNANIR
Onun için Müslümanları dağıtmanın en emin yol olduğuna inanır. Ben gitmeden önce Müslümanları dağıtayım, hepimiz beraber gitmiş olalım mantığında oluyor. Onun için münafığın sinsiliği, alçaklığı tarif edilecek gibi değildir. Bu çirkinlikleri Kuran çok zengin bir anlatımla anlatmıştır. Bu alçaklıklarını münafıkların çok zengin bir anlatımla anlatmıştır.
MÜMİN DİĞER MÜMİNİN MUTLULUĞUNDAN MUTLU OLUR. MÜNAFIK MÜMİNİN SEVİNCİNDEN IZDIRAP DUYAR VE HEP ADALETSİZLİK OLDUĞUNU İDDİA EDER
Mesela Peygamber (s.a.v.) eşya getiriyor bir şeyler getiriyor imkanlar dahilinde orada müminlere nimetleri dağıtıyor. “Bana niye vermedi” diyor? Kardeşim binlerce kişisiniz herkese verecek değil. Mümin diğer müminin mutluğundan mutlu olacaksın sen. O niye? Ahlaksızlık yapıyor bak. Müminin sevincinden sevinç duymayan bir adam, bir. Mümine geçtiği için ıstırap duyuyor iki. Bunu adaletsizlik olarak gösterip Peygamber (s.a.v.)’i kendince zor duruma sokmaya çalışıyor ve sistemin işlemediğini vurgulamaya çalışıyor. Bin bir türlü ahlaksızlığı aynı anda uygulamış oluyor. Çünkü belli ki o herkese yetişmeyecek değil mi? Mümin kardeşine gittiği için bir şey sen sevinç duyacaksın. Niye bana vermedin dediğinde Peygamber (s.a.v.)’i adaletsizlikle suçlamış oluyor ve böylece fitne çıkarmış oluyor. Ve öylece o hediyenin vereceği sevinci de ortadan kaldırmaya çalışıyor.
MÜNAFIK MÜMİNLERİ ÜZMEYE ÇALIŞIRKEN MÜMİNLER DAHA SAĞLIKLI, DAHA BEREKETLİ, DAHA ZENGİN HALE GELİR. MÜNAFIKLAR ÇÖKER, MÜMİNLER HEP GÜÇLENİR
Müminlerin sevinmesini ortadan kaldırmak, müminlerin huzurlu olmasını, neşeli olmasını ortadan kaldırmak münafığın baş amacıdır. Yani şeytanın dürtüsüyle bunu yapar. Gece gündüz Müslümanları gergin zor bir ortamda bırakmak ister ki dava dağılsın, Müslümanlar zayıflasın. Ama bunu yapamaz Allah ona belayı verir. Onlara hep hastalıklar, dertler gelir. Allah onları çürütür, içlerini de yakar kavurur. Müminlere de bu şifa olarak gelir. Mümini üzmeye çalışır, mümin daha iyi hale gelir, daha sağlıklı, daha bereketli, daha zengin olur. Allah münafıkları ezmek için mümine gençlik, bereket, sağlık, iyilik, güzellik verir; acı çeksinler diye. Onları çökertir, mümini genişletir Allah. Mümine sağlık sıhhat verir ama gizli bir kanundur bu. Münafık buna için için yanar. Çok ıstırap duyar bundan münafık ama engelleyemez. Çünkü tam istediğinin tersi olur. Mesela Peygamberimiz (s.a.v.) çocuk gibi gençti. Vefatında da mesela saçında beyaz bile yok zor sayılıyor beş-on tane falan. Ama tabii Peygamberimiz (s.a.v.) saçlarına siyah boya istimal ediyordu kullanıyordu yani. Niye? Münafıkları kızdırmak için. Allah onu hep genç tuttu münafıkları kızdırdı, kafirleri kızdırdı. Hep zenginlik, bereket verdi. Mesela ona hanımlar verdi, çok güzel hanımlar verdi münafıkları kızdırmak için. İçin için yandı münafıklar.
MÜNAFIKLARLA İLGİLİ AYETLER TÜM MÜSLÜMANLARA HİTAP EDER. MÜNAFIK ZATEN İNANMIYOR Kİ ETKİLENSİN. MÜSLÜMAN AYETİ KENDİ ÜSTÜNE ALARAK OKUR
Münafık ayeti o kadar çok ki. Müslüman eğer “bu bana hitap etmiyor” derse harama girer. Her ayet Müslüman’a hitap ediyor. Oradaki ayetler bütün Müslümanlara hitap eder münafık zaten inanmıyor ki etkilensin. Mümin etkilenecek ondan. O yüzden çok fazla olan münafık ayetlerini okurken Müslüman kendi üstüne alarak okuyacak. Öbür türlü olmaz. “Belirli bir güruha, belirli bir çevreye söylüyor beni ilgilendirmez” derse bu harama girer. “Bana hitap ediyor” diyecek kendi üstüne alarak okuyacak. Kendinin orada olduğu bir yön varsa oradan kendini temizleyecek. Oradan tedirgin olacak. Tedirgin derken yani kendini eleştirecek. “Beni ilgilendirmez” dediğinde küfür kafası oluyor, öyle olmaz.
EĞER İNSAN MÜNAFIK, ŞİRK, HASTALIK ALAMETLERİNİ KENDİNDE ARAYIP DÜŞÜNMÜYORSA CENNETLİK OLDUĞUNU İDDİA ETMİŞ OLUR, HER BİRİNİ KENDİ ÜSTÜNDE DÜŞÜNECEK
Müslümanların yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu şirkin içindedir. Bilerek veya bilmeyerek. Hepimize hitap ediyor. Onun için ibret alarak dinleyeceğiz. Doğrudan kendimizde olduğunu düşünerek anlatacağız. Bir başkasında değil de direkt kendimizde olduğunu düşünerek anlatacağız ki şifa alalım. Öbür türlü çok büyük yanlışlık olur. Çok büyük hata olur. Çünkü müstağni görmüş oluyorsun zaten ondan. Ben sağlamım bende hiçbir şey yok, şirk de yok, münafık alameti de yok hiçbir şey yok. Karşımda onlar ben de anlatıyorum böyle olmaz. “Ben bunun içindeyim” diyecek mümin. “Ben bunun içinde olabilirim bundan kurtulayım” diyecek. “Bu hitap alanının içindeyim, bu tehlike benim için, ben bu tehlikeye karşı tedbir alayım” diyecek.
Müstağni görmenin en gelişmişi oluyor bu; “Bende şirk de yok, münafık alameti de yok, kalbimde hastalık da yok” tamam cennetliksin o zaman? Öyle olmuyor mu? Cennetlik olmuş oluyor. İmtihana gerek kalmamış oluyor, cennetlik olmuş oluyor. Kalbinde hastalık olabileceğini de düşünecek, münafık olabileceğini de düşünecek, müşrik olabileceğini de düşünecek. Ayetlerin kendine baktığını düşünecek, ona göre kendini tedavi edecek. Bunların hepsini şirki, hastalık, kalpte hastalık olmasını münafık alametini reddettiğinde o cennetlik Müslüman olmuş oluyor. Günahsız olmuş oluyor o üsluba göre. Öyle olmaz.