A9 TV, 13 Aralık 2017
(Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çağrısıyla İstanbul’da toplanan İslam İşbirliği Teşkilatı olağanüstü zirvesinden Kudüs kararı çıktı. Bu karara göre, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin devletinin tanındığı ilan edildi. Bütün devletlere Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1980 tarihli ve 478 sayılı kararını tam olarak uygulama çağrısında bulunuldu. Ve hepsi ABD’nin Kudüs’ü İsrail’in sözde başkenti olarak tanıyan kararını desteklemekten imtina etmeye ve diplomatik misyonlarını Kudüs-ü Şerif’e taşımamaya davet edildi. Ayrıca ABD yönetiminin bu yasadışı beyanının geri çekilmemesinden doğacak tüm sonuçlardan bütünüyle sorumlu tutulduğu söylendi.)
Şimdi Filistin de orayı başkent ilan etsin, İsrail de başkent ilan etsin ama şehir merkezinden çıksınlar. Yani o tarihi şehir, orası çünkü mahvolur öyle bir şeyde Kudüs diye bir şey kalmaz. Bütün diplomatik misyon oraya gelirse bütün dünyanın ülkelerinden orada adım atacak yer kalmaz, bir acayip bir şey olur. Ama 30 kilometre dışına taşısınlar onlar orada başkent yapsın, onlar orada başkent yapsın bir mahsuru yok ki. 30 kilometre dışında yani şehrin dokusunun bozulmaması çok önemli. Yoksa ne yaparsa yapsınlar bir mahsuru yok, istedikleri gibi kullansınlar kimsenin bir şey diyeceği olmaz. Ama Filistin başkent olarak orayı ilan etsin, İsrail de ilan edebilir zaten etmiş. 30 kilometre dışında olduğunda şehir gıcır gıcır durur bütün güzelliğiyle.
(İslam İşbirliği Teşkilatı Olağanüstü Zirvesi sonrası düzenlenen ortak basın toplantısında da açıklama yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, Filistin topraklarının 1947 yılından bugüne İsrail tarafından nasıl işgal edildiğini ekrandaki harita üzerinde göstererek “Kurt-kuzu paylaşımı var ya, kurt bile böyle adaletsiz bir paylaşım yapmaz. Bu toprakların gerçek sahibi Filistin’dir” ifadelerini kullandı. 1947 yılında İsrail neyse şu anda da Filistin’in o hale getirildiğini ve İsrail’in neredeyse Filistin’in tamamına yerleşmiş durumda olduğuna dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan “bununla da doymuyor tamamını almanın hesabı gayreti içerisinde. Şu anda Trump bunun gayreti içinde. Niye? Evanjelist ve Siyonist bir mantığın ürünüdür şu andaki tablo. Bu Siyonist mantık Sultan Abdülhamit’e yaptıramadıklarını şimdi yapmanın gayreti içerisinde” dedi.)
Musevilerin kendilerine ait bölge var Kudüs’te, işte orayı başkent ilan ediyorsa etsin. Ama bütün diplomatik misyonu 30 kilometre öteye alsın. Otuz kere söyleyecek halim yok. Filistin de başkent ilan etsin kendi bulunduğu bölgeyi, çok normal bu, o da 30 kilometre dışına şehrin. Diplomatik misyon orada toplansın bu kadar basit, karmaşık bir şey yok. Şöyle bir açıklama gerekiyor, İsrail hükümeti açıklama yapsın; “Biz Kudüs şehrinde bir ilhak veyahut bir harita değişikliği düşünmüyoruz böyle bir iddiamız yok” resmi açıklama yapsınlar. Çünkü iddia o, diyorlar ki “arkadaşım, bunlar bunu söylediğine göre bir ilhak var bunun akasından.” Desin ki İsrail hükümeti resmi açıklama yapsın, “Bizim bir ilhak iddiamız yok. Yani mevcut haritayı değiştirecek bir hamle yapmayacağız, böyle bir şey yok, böyle bir niyetimiz de yok, biz bu durumdan memnunuz” böyle bir açıklama yaparsa sokakların hareketlenmesi diye bir konu olmaz. Şimdi bunu tabii bir tehdit olarak algılamak da yersiz. Çünkü tehdit zaten var, tehdit de başlamış zaten. Mevcut tehdidi makul bir açıklamayla ortadan kaldırmak lazım. “Yapmazsanız böyle olur” diye bir şey yok olmuş zaten. Bu tehdit olmaktan çıkmış eyleme dönüşmüş zaten. Ayrıca tehditlik bir konu da yok, tehlikeyi haber vermek tehdit değildir, değil mi? Mesela çığ tehlikesi var söylüyorsun yahut bir ayaklanma mesela darbe tehlikesi var söylüyorsun, bu tehdit mi olur? Bu bir gerçek. Çözümü, Amerika’nın da garanti vermesi, Amerika diyecek ki “Kudüs’te herhangi bir harita değişimine asla müsaade etmeyiz kabul etmeyiz.” Trump açıklama yapsın.
Hücre, Atom Hepsi Çok Sakindir, Çok Samimidir, Sadece Allah’a Teslim Yaşıyorlar. Mümin de Çok Samimi ve Rahat Olursa Allah Ona Dostça Yaklaşır
Hücre mesela çok sakindir, ne yapar? Sadece Allah’a teslim olur. Atom çok sakindir, çok samimidir atom sadece Allah’a teslim olur. Bak, 15 milyar yıldan beri dönüyorlar. Allah onlara ne yemek veriyor ne içecek veriyor sürekli “Allah” diyerek dönüyorlar. 15 milyar yıldan beri hiçbir şeye ihtiyaçları olmadan. Tek özelliği ne? Samimi olmaları, rahat olmaları. Mümin de çok samimi ve rahat olursa, Allah’a hüsnü zanla bakarsa, dostça yaklaşırsa Allah da ona dostça ve sevgiyle yaklaşır. Ama Allah’a kuşkuyla yaklaşırsa Allah da ona o şekilde yaklaşır. Yani kişinin Allah’a yaklaşımına bağlıdır. Allah’a güveniyorsa Allah da ona güvenir. O Allah’a güvenmiyorsa Allah da ona güvenmez. Allah’ı seviyorsa Allah da onu sever böyledir yani karşılıklı bire bir.
(Suudi Arabistan önderliğindeki koalisyona ait savaş uçakları Yemen’in başkenti Sana’da bulunan Yemen Askeri Polis Genel Merkezi’ni vurdu. Ayrıca savaş uçakları bugün ülkenin üç kentine ayrıca saldırı düzenledi. Başkent Sana’da bulunan Askeri Polis Genel Merkezi’nin toplam 7 kez bombalandığı ve saldırı sonucu 39 mahkumun hayatını kaybettiği söylendi. Saldırılar sonucu toplam 51 kişinin öldüğü 80 kişinin yaralandığı açıklandı.)
Sorsan buradaki insanların birçoğuna Hz. Mehdi (as)’a karşıdır, İttihad-ı İslam’dan haberi bile yoktur. Halbuki deccaliyet amansız bir azgınlıkla saldırıya geçmiş durumda. Deccalın zahir olduğu açıkça görülüyor. Irak yerle bir olmuş, Suriye yerle bir olmuş, Afganistan yerle bir olmuş, Libya yerle bir olmuş, her yer yerle bir olmuş ve yerle bir olmaya devam ediyor. Dehşet, vahşet, kan bütün İslam alemini kaplamış durumda. Hoca efendiler de çıkıyorlar “Hiçbir şey yok, yine saygınız yine” diyor “konuşuyoruz yok öyle bir şey” diyor “daha var” diyor ve deccala imkan tanımış oluyor, deccal daha rahat atak yapabiliyor. Bunlar Hz. Mehdi (as)’ı gizledikçe, Hz. İsa Mesih (as)’ı gizledikçe, deccaliyeti gizledikçe atak imkanını daha da adamlar artırmış oluyorlar.
(“Başarısızlığa uğramak mı hiç denememek mi?” izleyici sorusu)
Denemeden hiçbir şey kaybedilmez. Başarısızlık meydana gelirse onda hayır vardır zaten. Aslında başarısızlık başarıdır o kişi için. Başarısız olması başarı olmuş olur. Mesela o imtihana girer kazanamaz başarısızdır. Onun için o hayırlıdır. Bir dahaki sene girer kazanır o onun için hayırlıdır. Dolayısıyla başarısızlık diye bir şey olmaz. Başarıyı meydana getiren Allah'tır. Her türlü başarıyı meydana getiren Allah'tır. Başarısız gibi görünen hayrı meydana getiren de Allah'tır. Başarısız diye bir şey yoktur. Hayırlı olan sonuç vardır. O bazen başarılı görünür bazen başarısız görünür. Başarılı gördüğü şey başarısızlık da olabilir. Başarısız gördüğü şey de başarı olabilir. Allah hangisinde hayır vardır hangisinde şer vardır onu gizler. Ama mümin için her zaman her şeyde hayır vardır. Başarısız bir şey olmaz.
Münafık Çok Kıskançtır. İslam’a ve Müslümanlara Karşı Delice Bir Öfke Besler. Müslümanların Dağılmasını İslam’ın Durmasını İster
Münafıklar Müslümanlara müthiş bir kin ve nefret duyarlar, acayip kıskançtırlar. Müslümanların dağılmasını, İslam'ın durmasını isterler. Darwinizm’e karşı mücadelenin, PKK'ya karşı mücadelenin durmasını, iman hakikatlerinin anlatılmasının durmasını, Kuran mucizelerinin anlatılmasını istemezler. Homoseksüelliğe karşı yapılan mücadelenin durmasını isterler. Yani İslam'ın, Kuran'ın her türlü buyruğunun anlatılmasını istemezler. Bir an önce de Müslümanların dağılması için çok azimlidirler. Atağa geçerler ama tabii ama bunu deccaliyetle birlikte yaparlar, tek başına yapmazlar. Şeytanın sevki olmadan yapamazlar bunu zaten. Şeytan olmadan münafık ölüdür, yani atıl bir ölüdür ama şeytanın etkisiyle muazzam bir hareketlilik kazanırlar. O atakları tamamen vahye dayalı, şeytandan aldıkları vahye dayalıdır. Onun için şeytanın vahyine bakıp, şeytanın nelerden gocunduğunu, nelere haset ettiğini, hangi konularda hassas olduğunu görüp, mümin oradan muazzam atağa geçer. Mesela bakarsın adam senin PKK ile mücadelenden rahatsız, bitti. Hemen oradan yükleneceksin. Baktın Müslümanların güzelliğinden rahatsız, daha da güzelleşeceksin, baktın zenginliğinden rahatsız, daha da zenginleşeceksin. Baktın sayısından rahatsız, daha da sayıyı arttıracaksın. Baktın faaliyetlerinden rahatsız, daha da artıracaksın, baktın eğlenmenden rahatsız oluyor, daha da çok eğleneceksin. Yani rahatsız olduğu şey neyse onu misliyle yaptığında hem çok sevap kazanırsın, hem de atağın mükemmel hale gelir. Münafığa bu yüzden ihtiyaç vardır.
Peygamberimiz Döneminde, Normalde İşsiz Güçsüz Sokakta Dolaşan Boş İnsanlar Olan Münafıklar Peygamberimiz’in Yanında Zenginliği, Bereketi Gördükten Sonra Azıp Şımardılar
Tevbe Suresi 74'te “Münafıkların, intikama kalkışmalarının elçiye karşı” yani alçakça ve kahpece atağa geçmelerinin sebebi diyor Allah; “kendilerini” münafıkları “Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu.” Yani onları iş güç sahibi yapması, paraya kavuşturması, onlar bomboş adamken, it kopukken onları kazanç kapısı içerisinde barınacak şekilde imkân tanıması. Yani onlara kazanç kapısını sonuna kadar açması, öğretmesi ve yol göstermesi. O zenginlik kapısı açıldığı için o yüzden diyor, kuduruyorlar diyor Allah. Bak daha önce fakir azmıyor, daha önce sürünüyor ama sonra eline biraz para, imkân, güç geçince, zengin olma gücü eline geçince azıp kuduruyorlar, tek sebebi bu diyor. Elçiye karşı kin duymalarının, mücadele etmelerinin tek nedeni bu diyor Allah. Bak Tevbe Suresi 74'te; “Oysa Allah'ın Resulü’nden” yani imamdan “intikama kalkışmalarının tek nedeni imamın kendilerini” münafıkları “Allah'ın ve elçisinin bol ihsanından zengin kılmasından başka (bir nedeni) yoktu.” Yani zenginliğin kapısının açılmasından başka bir nedeni yoktu diyor.
Bak diyor ki Cenab-ı Allah Bakara Suresi 11'de “Münafıklara; yeryüzünde Müslümanlara karşı fesat çıkartmayın” fitne çıkarmayın, ahlaksızlık yapmayın “denildiğinde:” münafıklar, “Biz sadece” Müslümanları, “ıslah edicileriz” onları düzeltmeye çalışıyoruz “derler” diyor. Şimdi münafıklarda da adam hem homoseksüel, hem hırsız, hem üçkâğıtçı; “Gelin size İslam’ı öğreteyim” diyor. Yani yapmadığı ahlaksızlık kalmamış artık, her türlü haysiyetsizlik yapıyor. Homoseksüel hayat yaşıyor, zaten kimse de yanlarına yanaşmıyor. “Biz” diyor, “Müslümanları irşat etmeye geldik” diyor. Ya sen hırsızlık, soygun, üçkâğıtçılık, FETÖ’yle bağlantı, İngiliz derin devleti ile bağlantı, dolandırıcılık, ahlaksızlık, namussuzluk her şey var ama ne diyor? Ayete bak, vatan hainliği var. Bakara Suresi 11'de; “Kendilerine: Yeryüzünde” Müslümanlara karşı, “fesat çıkartmayın denildiğinde” münafıklara yeryüzünde Müslümanlara karşı fesat, fitne çıkartmayın yani Müslümanlara karşı ahlaksızlık yapmayın denildiğinde, “’Biz sadece Müslümanları ıslah edicileriz’ derler” diyor. Yani biz onları düzeltmeye çalışıyoruz derler diyor. Cenab-ı Allah diyor ki; “Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar” fitneciler, ahlaksızlar münafıklardır, “ama şuurunda değildirler.” diyor. Niye? Ölü, çünkü şeytan çökmüş, aklı gitmiş, yok.
Biz, Allah’ı Hiçbir Zaman Allah’ın Kendisini Bildiği Gibi Bilemeyiz. Cennette Allah Tecelli Ettiğinde O’nun Güzelliğinden Herkesin Nefesi Kesilecektir
Allah sonsuz güzelliktir ama tabii tecellisi yine sınırlı olur. Yani Allah'ı tam Allah'ın Kendini bildiği gibi biz bilemeyiz. Ama tecelli ettiğinde yani daha da güzel bir varlık olmayacak. Cennette yani insanlar mesela çok güzel oluyor, melekler çok güzel oluyor ama Allah tecelli ettiğinde insanların nefesi kesiliyor. Baygınlık geçiriyorlar Allah'ın güzelliğinden, tecellisinden ama sorun değildir o. Yani bu en sonu anlamına gelmez, bir tecelli. Güzel yüzlüm, bir de Allah sonsuz akıllı. Yani aklı iyi düşünülmesi gerekiyor. İnsanlar en fazla evrenle sınırlı olarak düşünüyorlar. Hayvanları yaratır, bitkileri yaratır, dağları yaratır. İşte bizim evrenimizi yaratır yani o kadar öyle bir şey düşünüyorlar. Hâlbuki her atomun içinde de bir evren var. Her protonun, nötronun içinde de bir evren var. Ve hepsinde şuur var on beş milyar yıldan beri hiçbiri birbirine çarpmamış şu ana kadar, Allah’ın aklının tecellisi. Her yerde Allah’ın aklının gücünü düşünmek lazım, mesela bizim evrenimiz uzaktan bakıldığında toplu iğne başı kadar falan görünüyor. Bütün bu evren toplu iğne başı kadar, yani düşündükçe ufuk daha da genişler. Alabildiğine geniş düşünmek lazım, bir protonun içindeki evrenleri düşün. Bir nötronun içindeki evrenleri düşün. Ona göre Allah’ın aklını düşünmek gerekir. Allah’ın aklını dar görüyor insanlar. Hatta bazen dua ederken Allah’a işittirmeye çalışıyor gibi oluyor hareketleri. Hâlbuki o dua ederken zaten Allah yaratıyor onu. Onu fark etmiyor o.
(“Peygamber (sav) topluluğunun içinde bile dünyaya meyilli, yüzeysel düşünen insanların bulunması bize neyi gösterir?” izleyici sorusu)
Sırf münafık riski yoktur. Tabii böyle zayıf akıllı Müslüman tipi de vardır. Adam mesela yurt dışında, tuzu kuru eğlence arıyor, bizim onu eğlendirecek konular anlatmamızı istiyor. Harikalar falan mesela münafık adam için sorun değil çünkü münafıkla ilgilenmiyor ki adam. İşinde gücünde, aleminde münafık onun için bir risk oluşturmuyor. Münafığın hedefi değil. Adamın derdi nedir? Rahat yesin içsin işte sporunu yapsın, yan gelip yatsın. Biz de böyle ilginç şeyler anlatalım. Onu böyle roman gibi dinlesin. Onun heyecanını yaşasın. Yani “Müslümanlar nasıl bir zorluk içerisinde? Küfür nasıl atak yapıyor? Münafıklar nasıl atak yapıyor? Bir avuç Müslüman bunlara karşı nasıl mücadele veriyor?” Böyle tiplerin umurunda dahi olmaz. Onlar bizim anlatımlarımızda onları eğlendirecek yönleri ararlar. Yani harika bir yön, masalımsı bir yön. Mesela Nostradamus ne demiş? Ona benzer. Yani böyle harika bir şey. Onu eğlendirecek onun gününü renklendirecek bir şey. Mesela açıyor müzik dinliyor, eğleniyor. Biraz roman okuyor ama bizim de bir şeyler anlatmamızı istiyor ona. Uzaktan uzağa Müslüman. Uzaktan uzağa mücahit. Hiçbir riske girmez. Hiçbir risk onu ilgilendirmez. Bunlar tava Müslümanı. Yani tavada helva bulur yer. Tavada balık bulur pişirir. Kendi keyfine bakar. Onun için Müslümanların yani bizzat mücadele eden Müslümanların görevi çok zordur. Dışarıdan eğlencecilerin işi tabii ki onların kolaydır. Ve onlar da işin acayip yanı rahatça da cennete gideceğini zanneder öyle tipler. Halbuki Allah ayette diyor, “Daha öncekilerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden hemen cennete gireceğinizi mi zannettiniz?” (Bakara Suresi, 214)
(“Bankacılık sistemi deccalin bir oyunu mu?” izleyici sorusu)
Eğer bu konuya girersek deccalin oyunlarının ucu bucağı yok. Deccal kerhanelerle, meyhanelerle, kumarhanelerle, Darwinizm’le, materyalizmle yeri yerinden oynatıyor bir tane, iki tane değil ki. Yeri yerinden oynatıyor. Tabii ki deccaliyet bankacılık sistemini de kullanıyor, birçok şeyi kullanıyor. Mühim olan Müslümanların bir an önce Kuran Müslümanlığını savunup Kuran Müslümanlığı etrafında kilitlenmesi. Bunu tabii bizim anlatmamız, şunun bunun anlatmasıyla meseleyi bitirmeyiz bitiremeyiz. Bunu Allah’ın dilemesi ile halledileceğini görüyoruz. Allah dilediğinde bu oluyor. Şu an Allah Mehdiyet’i dilediği için mesela 15 Temmuz’u durdurdu. Normalde cayır cayır olurdu hiç kimse de engelleyemezdi. En büyük askeri kalkışma yani Cumhuriyet tarihinin en büyük askeri kalkışması. Sırf İstanbul için iki yüz tank bir bölgeye böyle düşünülmüş iki yüz tank. Eski darbelerde sekiz on tank kullanılıyordu. Sırf bir bölge için iki yüz tank ve roketler denizden takviye donanma ile bombardıman, havadan bombardıman F16’lar hepsi devreye girecekti. Ama Mehdiyet’in bereketi ile bu bela kalktı, kaldırıldı. Dolayısıyla Cenab-ı Allah’ın istediği oluyor şu an. Mesela gençlere bakıyoruz hepsi İttihad-ı İslam yanlısı, hepsi deccaliyete karşı ve hepsi şuurlu, hepsi İngiliz derin devletini anlamış, deccaliyeti anlamış, Mehdiyet’i anlamış, Kuran Müslümanlığını anlamış. Münafıklığın ne kadar çirkin olduğunu görmüş. Sevgiyi, barışı, kardeşliği büyük bir coşku ile isteyen tertemiz ve kaliteli insanlar hiçbirinde bağnazlık yok. Çarşaflı hanımlar geliyor bakıyoruz hepsi onlar da Kuran Müslümanı Ortodoks gelenekçi tutucu hiç kimseyi görmüyoruz.
(“Madende çalışan işçilerimize tavsiyeleriniz nelerdir?” izleyici sorusu)
Devlete tavsiyemiz olabilir. İşçiye tavsiyemiz o ne yapsın garibim yani orada tavsiyeyi? Havalandırmanın çok iyi olması gerekiyor. Çıkış, kurtulma yerleri olması gerekiyor yani saklanma odası. Yani bir facia anında saklanacakları odalar çok olması lazım. Yani çelik odalar, oksijenli çelik odalar. Bir de zehirli gaz çıktığında alarm sistemi çok güçlü olması gerekiyor. Hemen haber vermesi lazım. Çok düşük dozda bile olsa haber vermeleri lazım. Herhangi bir göçük veya hareketlenme olduğunda yani biraz kayma bile olduğunda onu bildirecek hassas cihazlar gerekiyor. Bunlara dikkat etmek lazım. Maskelerini çıkartmamaları lazım. Maske çok önemli iyi oturmuş maske olması lazım. Bir de göz maskesi olması lazım. Gözlerine de toz kaçmaması önemli. Yani ne ağızlarına, akciğere toz kaçsın ne de gözlerine toz kaçsın. Ona çok dikkat etsinler. Beslenmelerine dikkat etmeleri gerekiyor ama o da tabii maden ocaklarının yapacağı bir çalışma. Orada yemekleri ücretsiz olması lazım onların. Onların yediği, içtiği helal.
(Derin Analiz programında konuşan Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Yiğit Bulut yenidünya denkleminin değiştiğini söyleyerek “Şimdi bugün geldiğimiz noktada sanmayın ki Amerika ve İngiltere dost. Bugün dünya genelinde İngiltere ile Amerika arasında çok ciddi bir savaş var. Örtülü bir savaş var” dedi. Ve sözlerine şöyle devam etti. “İngiltere ve Amerika Türkiye üzerinden kapışıyorlar; ‘Sen mi inisiyatifi ele geçirdin ben mi inisiyatifi ele geçirdim.’ Şimdi İngiltere ve Türkiye arasında yeni bir stratejik ortaklık kurulmaya çalışılıyor. Rusya, Türkiye ile stratejik ortaklık kurmaya çalışıyor. Baktığınız zaman bu bölgedeki denklemde Amerika dışarı doğru itiliyor. Amerikalıların bunu anlaması gerekir.”)
Amerika’yı İngiltere yüz elli yıl önce oraya gelen çapulcular vardı işte hırsızlar, soyguncular falan vardı. Azılı katiller falan hep oraya altın aramaya falan maceraya gittiler. Bir de Avrupa’nın falan baş edemedikleri fahişeleri şunları bunları vardı gayrimeşru kadınlar oralara hep sürgün gönderildi o tarafa. Amerika'ya gönderdiler. İyi insanlar da gitti oraya normal düzgün insanlar da gitti. Sonra İngiltere burada bir devlet kurmaya karar verdi. Bunları ayrı ayrı hikaye anlatmak uzun. Küçük küçük devletlerdi. Tek bir devlet haline getirmeye gayret edip bunları başkanlık sistemiyle birleştirdi. Ve ana dillerini de İngilizce yaptı İngiltere. “Ana diliniz bu” dedi. “Anayasınız da bu” dedi. “Yönetim şekliniz de bu.” Ve sistemi de sağlama bağladı. Mesela anayasa mahkeme üyeleri değiştirilemiyor. Yüksek mahkeme üyeleri değiştirilemiyor. Yani hukuku tamamen kendi kontrollerine alarak muazzam bir kilitleme sistemi kurdular. Mesela bak Donald Trump seçildi iktidara geldi. Adamın başına homoseksüeli diktiler adama kabul etti. Kızını homoseksüellerle görüştürdüler onu da kabul etti. Heykeli getirdiler masanın üstüne koydular onu da kabul etti. “Şunu diyeceksin” diyor onu kabul ediyor. Ne diyorlarsa kabul ediyor. Şimdi de işte üç kadın bulmuşlar. “Fuhuş yaptı bu bizimle” diyor kadınlar. Haydi al başına belayı. Yarın bir gün oğlan moğlan da bulurlar işte “bununla da bunu yaptı” diyecekler. Yani baş belası adamlar. Ve bunların hepsinin hazırlayıcısı İngiliz derin devletidir. Alt yapısını hazırlayanlar. Kel alaka tipler. Çıkartır mesela on, yirmi kişi daha çıkartırlar şimdi. Hatta başka da hırsızlık falan iddiasında da bulunurlar. Yani adamı korkutmak, köşeye sindirmek için her şeyi yapıyorlar. Şu an onun eli ayağına karışmış vaziyette. Hapis korkusundan şu an ne yapacağını bilemiyor. “Ya bizim dediğimizi yapacaksın” diyorlar “hem başkanlıktan alırız, hem hapse sokarız, hapishanede de seni öldürürüz” diyorlar. Konu bu. Şu anki konu bu. İngiltere tek devlettir. Amerika ona uymuş bir uydu sistemdir. Yani İngiltere’nin kurduğu, kendi eliyle kurduğu bir devlet yapılanmasıdır. Ve tamamen İngilizlerin kontrolündedir. Yüz elli yıldan beri bu böyle herkes bunu bilir. Ve daima İngilizlerin dediği olur. Aksini kimse düşünemez, tahayyül edemez. İngilizlerin dediğinin dışında Amerika hiçbir hareket yapamadı. Her savaşa, her olaya o garibanları istediği gibi soktu İngiltere. Mesela “Irak’ı işgal edeceğiz” dediler. İngiltere karar verdi. Amerika'ya uygulattı. “Suriye’yi karıştıracağız” dedi İngiltere Amerika'ya uygulattı. Amerika emir eri gibidir. Bilmez bunu farkına varmadan onu yapar. Yani gizli bir sistemle yapar. Mesela Amerikan askerlerini gemilere doldurdular o zaman Irak Savaşı’nda çocuklar o Jhonny denilen Amerika bilmiyor. Sarı sarı çocuklar gemilerde bekliyorlar. Ta yüz elli yıl önce dedeleri gelmiş Amerika'ya. Nereyle savaşacaklarını bile bilmiyorlar. Nereye gönderileceklerini ilmiyorlar. Gemilerle iki yüz bin askeri beklettiler. “Hadi şimdi inin” dediler. Bir girdiler baktılar ki Irak’a gelmişler. Haberleri bile yok. Çatışmanın ortasına soktular çocukları. Bak on binlerce Amerikan askeri intihar etti bu olaydan sonra. Daha hala intihara devam ediyor bu çocuklar. Delirttiler yani. İngiliz derin devletinin bir oyunudur bu. Dolayısıyla bağımsız Amerika diye bir şey yoktur. Tamamen İngiltere'nin kontrolünde bir devlet yapılanması vardır. İngiltere'nin kurduğu bir devlet vardır. Arada da rekabet diye bir şey yoktur. İngiltere'nin sözlerini anında yerine getiren bir emir komuta zinciri vardır. Başkomutan İngiltere'dir onlarda askerdir yani ne derse yaparlar. Donald Trump ben dedim “Bak seni götürecekler bunlar” dedim. “İngiliz derin devletine bakayım dayanabilecek misin?” dedim. “Destekleyelim” dedim. Rusya'ya falan da rica ettik o zamanlar gazetelerde yazılar falan çıktı. Olacak gibi değil şu an adamı teslim aldılar. Üç tane kadın çıkartmışlar. Şimdi üç-beş tane oğlan falan da çıkaracaklar göreceksiniz. Her şeyi yaparlar yani homoseksüellik iddiası, hırsızlık, dolandırıcılık aklınıza gelen her şey.
Müslümanların Dünyayı Akılcı Değerlendirmeleri Gerekir. Sadece Küfür, Münafıklar, Müslümanlar Var Diye Düşünmek Doğru Değil. Kalbinde Hastalık Olanlar da Var
Müslümanlar dünyaya iyi teşhis koymak durumundalar. Sırf kafir, münafık, Müslüman diye bir ayrım yok. Bir de kalbinde hastalık olan Müslümanlar var bunu da ayırt etmek lazım. Kalbinde hastalık olan Müslümana güvenildiğinde bu çok riskli olur. Adam kendi çıkarına göre İslam’ı değerlendirir. İslam’ın o macera yönü onu yahut ilginç roman yönü onu ilgilendirir. Dikkat ederseniz hep menkıbe dinlemek isterler işte “bir gün sahabeler çölde gidiyormuş” falan diyor adam yutkunarak hemen çayını şıngır şıngır şıngır karıştırıyor böyle geğirerek büyük bir heyecanla onu dinliyor. “Ne güzel menkıbeler ya” falan diyor. Adam menkıbeci ondan zevk alıyor çünkü o menkıbeden onun bir kaybı yok ama cihat Müslümanı değil yani mücadele Müslümanı değil. Bir zora geldiğinde kaçar o, çıkarıyla çatıştı mı kaçar ama o. Çıkarıyla çatıştı mı mesela adam buna mesela it gibi çemkiriyor zannediyorsun ki adam herhalde bayağı cesur falan atak. Halbuki egoist ve bencil o kendi çıkarı için, kendi nefsi için azgın. Allah için bir ataklığı, Allah için bir cesareti yok. Müslümanları korumada öyle bir cesaret göstermez o. Yağcılık yapıyor yahut ne bileyim çıkarıyla uyumluysa o atağa geçiyor yoksa kendi çıkarıyla çatıştığında o derhal kabuğuna çekilir. Kendi menfaatini esas alır.
En Güzel Bereket İmandır, Allah’ı Candan Sevmektir. Allah’ı Gerçek Sevme Şeklini Dünyada Çok Az İnsan Bilir
En güzel bereket imandır. Allah’ı candan sevmektir. Bakın dün de söyledim Allah’ı iki türlü sevme şekli vardır. Asıl sevme şeklini dünya pek bilmiyor bilmez de, az insan bilir. Tamam Rabbimiz der gözyaşı döker, secdeye kapanır ama uzaktır Allah’a, Allah’a kuşkuyla bakar yani uzak görür Allah’ı. Hatta duasını duymadığını düşünüyor bağırıyor şöyle elini kaldırarak bağırıyor görmüşsünüzdür. Duyuramadığı kanaatinde, o anda Allah’ın yarattığının da farkında değil o. Bir de sakin aklı başında Müslümanlar vardır. Ama onlar çok daha ayrıdır. Allah’la çok keskin akıllı bir bağlantı kurar, adı gibi emindir Allah’ın varlığından. O’nun Allah’ın da onu izlediğinden emindir biliyordur. Her söylediğini de Allah’ın çok iyi duyduğunu ve onu yaratanın Allah olduğunu da çok iyi biliyordur ve Allah’ın koruması altında olduğunu da çok iyi biliyordur. Böyle Müslümanlar ayrı bir boyuttur dün söylemiştim. Onların her işi rast gider. Her istedikleri olur. Hedefleri mutlaka oluşur. Hatta Allah onun için diyor: Bak “Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (Ali İmran Suresi, 139) Bu işte özel Müslümanlar için söylenmiş bir sözdür bu. Bak “inanmışsanız galip olan sizsiniz.”