Sayın Adnan Oktar'ın 11 Temmuz 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın 11 Temmuz 2017 tarihli sohbetinden önemli başlıklar

5497

A9 TV, 11 Temmuz 2017

 

(FETÖ darbe girişimi sırasında Cumhurbaşkanlığı Külliyesi önünde şehit olan Oğuzhan Yaşar’ın babası Ahmet Yaşar “O babayiğit bir çocuktu. Kabre girdiği gün doğum günüydü” dedi. Şehit babası Türkiye’nin bütünlüğünü hedef alan hiçbir terör örgütüne fırsat vermeyeceklerini, gerekirse tüm ailesinin bu yolda canını feda etmeye hazır olduğunu da söyledi. “Ülke bütünlüğü için daha çok nöbetler tutacağız. Bu bayrağın altında yaşıyorsam FETÖ’cüler, PKK’lılar benden korksun. Ben onlardan asla korkmuyorum. 15 Temmuz Türkiye’nin dirilişi benim bayramımdır” dedi.)

Adamın adiliğine bak. PKK’lılarla anılıyorlar. Ne kadar haysiyetsiz şerefsiz bir konum. Şu ahlaksızlığa bak. İngiliz derin devletinin köpekliğini yapmak size mi düştü? Ne zorunuz yani? Ne eline geçecek be ahmak? O kendince sana bir Mehdilik verecek, kendince bir paye verecek diye umuyorsun, senin iflahını keser o. Sen adamı enayi mi zannediyorsun? Dünyanın en akıllısı sen misin? Kurnaz zannediyorlar kendilerini. İngiliz derin devletini kullanacağını zannediyor. Senin böyle kemiklerini un haline getirir adam ondan sandalye yapar. Akılsızlığa bak. Kardeşim, “İstanbul’u ayıracağım” diyor anlamıyor adam “ayırsın” diyor. “İzmir’i de ayıracağım” diyor “ayırsın bir şey olmaz” diyor. “Güneydoğu’yu da ayıracağım” diyor “olsun bir şey olmaz” diyor. “Antalya’yı da ayıracağım” diyor “ondan da bir şey olmaz” diyor. Ahmak, geriye ne kaldı? “Olsun” diyor “bize külliye gibi bir yer ayırırlar” diyor, müze tarzında adamın bastonu falan olan. Öyle bir şey olmaz. Zannettiği gibi olmaz çok kötü olur. Ve mahvolursun Müslüman falan bırakmazlar öyle bir ortamda.

 

(G20 Zirvesi’nde Trump, Putin’le bir görüşme yaptı. Bu görüşmede Trump’ın Putin’e söylediği sözler Amerika’da büyük tartışma yarattı Adnan Bey. Trump’ın Putin’e ortak siber güvenlik birimi kurulmayı önermesi üzerine cumhuriyetçi senatör Graham “bu Trump’un en aptalca fikri değil ama muhtemelen buna çok yakın” dedi. En sert tepkiyi ise CIA Başkanı John Brennan gösterdi. Trump’ın Putin’le “Sizinle görüşmek bir onurdur” dediğini hatırlatarak “Ülkemizdeki seçimlere saldırı düzenlemiş birine bunu söylemek benim için onursuzluktur” dedi. Bunun üzerine Trump geri adım attı ve Twitter hesabından Putin’le siber güvenlik birimini konuşmuş olmamız bu gerçekleşecek anlamına gelmez, bu gerçekleşemez” açıklaması yaptı.)

Trump diyor ki; “İngiliz derin devletinin köpekleri varken bizim adım atmamız mümkün değil” diyor. Özetle bunu söylüyor. Yani adamlara İngiliz derin devletinin köpeğidir demiyorum ismi geçenlere de fakat İngiliz derin devletinin itleri her yerde var demek ki.

 

(Fethullah Gülen’in bir konuşması vardı: “Aynen öyle Ortadoğu’ya yakın yerlerde 20 devletin bölünme planından bahsediyorlar. Onu gelir gelmez arkadaşlara arz ettim. Bazıları bizi merak ediyor. O bana da geldi acaba nerede duruyor bunlar? Bu mevzuda, eğer şöyle böyle bizim çıkarlarımız da söz konusuysa biz başkalarıyla be meseleyi eşit seviyede paylaşarak bu meseleye iştirak ederiz. Evet deriz böyle bir projemiz var ama biz bu projede şu alternatif mülahazaları teklif ediyoruz. Bunların da kabulünü istiyoruz. Elimizdeki mevcut elemanlarla, argümanlarla…”)

Senin adam fikrini ne yapsın? “Benim de mülahaza...” Ağzına tokadı koydu mu, zaten yaşlı-başlısın beyin kanamasından gidersin. Darmadağın eder İngiliz derin devletinin elemanı. Sen adamla gideceksin de pazarlık edeceksin öyle mi? Yirmiye parçalanacak, Türkiye paramparça olacak “eşit şartlarda” diyeceksin “benim elemanlarla…” Adam diyecek ki “şimdi sana da başlayacağım elemanına da başlayacağım” der. Ağzına iki tane tokat attı mı ölür gidersin. Bunu nasıl akıl edemiyorsun? Adam seni niye kaale alsın? Bu nasıl bir kafa inanılır gibi değil. Aklından geçmiyor. Karşısında el-pençe duracağını zannediyor İngiliz derin devletinin. Adam suratına bir kafa atar dört takla atarsın. Hayrettir.

 

(Cumhurbaşkanı Erdoğan, Suriyeli mülteci hanım kardeşimizin öldürülmesi olayıyla ilgili bir açıklama yaptı Adnan Bey. “Suriyeli hamile bir kadının kaçırılıp tecavüz edilmesi ve on aylık bebeğiyle öldürülmesi hepimizi derinden üzdü. Suriyeli hanım kardeşimizle ilgili bu olay tahammül edilebilir bir şey değil. Bu nasıl bir vicdansızlıktır, bu nasıl bir kalpsizliktir? İnsanlıktan nasibi yok bunu yapanların” dedi. Gazetecilerin yönelttiği “sosyal medyada Suriyeliler aleyhine kampanyalar yapıldı, bunların etkisi oldu mu?” sorusuna ise “onun Sakarya’daki hadiseyle bir bağlantısı olduğunu düşünmüyorum. Sapıklık bu. Dediğim gibi bunu yapanların insanlıktan nasibi yok” dedi.)

Ama kolay görüyor bak. Suriyeli dedin mi adam kolay görüyor bir kere. İnsan gibi görmüyor. O çok vahim bir şey. Bunu elde etti adamlar eğiterek. Vardır ya, bazı ırklara karşı falan kin olur. Amerika’da falan da var mesela polis zenci gördü mü gidip dövüyor. Değer vermiyor yani saygı duymuyor. Beyaza değer veriyor ama zenciye değer vermiyor. Şimdi böyle bir kafa oluşturdular bu adamlar. Oradan da etkilenen bir sistem bu. Onun etkisi sıfır diyemeyiz, sıradan bir insana bunu yapmaz adam. Suriyeli dediği için bunu yapıyor. Normal bir aileye bunu yapamaz adam. Normal bir aile derken onlar da normal bir aile ama adam öyle görmüyor.

 

(Yeni Şafak Yazarı İbrahim Karagül, G20 Zirvesi’ni protesto için Almanya’nın yakılıp-yıkılması konusunda şunları söyledi: “Hamburg’da konuştuğum hemen herkes gösterilerin bu boyutta olmasını, organizasyon biçimini Almanya dışı güçlere dayandırıyor. Hemen herkes İngiltere faktörünü konuşuyordu. Kuzey bölgesiyle yeni bir yakınlaşmaya giren Londra adeta Avrupa Birliği’nin merkezini vuruyor, zayıflatıyor, tartışmalı haline getiriyordu. Kraliçe’nin adamları Hamburg’u yakıp-yıktı diyorlardı” dedi.)

Yıktı değil öyle. Kraliçe’yle adamın alakası yok. İngiliz derin devletidir asıl tehlike. Çok güzel açıklamışlar. Almanya’daki olayların organizasyonunun asıl faili İngiliz derin devletidir. Çok fazla delil var buna dair. Önümüzdeki günlerde onları yayınlayacağım.

 

(İstanbul’da insan hakları konusunda toplantılar yapmak için Büyükada’da bir araya gelen farklı insan hakları örgütlerinin temsilcileri, beş gün önce kaldıkları otelde topluca gözaltına alınmışlardı. Toplantının CIA ve MI6 istihbarat teşkilatlarının kontrolü ve güdümünde yapıldığı ortaya çıktı.)

Büyükada’da İngiliz parmağı, yani İngiliz derin devleti. Kardeşim, bak adını koyduk, bütün Türkiye sallanıyor. İngiliz derin devletine dikkati çektikten sonra ben ve geniş çaplı bilgilendirdikten sonra kitapla, başka konularla da çok açık biz bunu vurguladıktan sonra bütün Türkiye’de İngiliz derin devletine karşı net tavır oluştu. Rusya’da da oluştu, Amerika’da da oluştu. Bütün dünya deccaliyeti tanımış oldu. Daha da tanıyacaklar. 2018’de de, 2019’da da, 2021’de de deccaliyetin canına otu tıkayacaklar ilimle irfanla.

 

(AK Parti Erzurum Milletvekili Orhan Deligöz, “Darbe teşebbüsünden itibaren bu otelde dört toplantı yapıldığını tespit ettik. Kendilerinin sözde insan hakları aktivisti olduklarını söyleseler de bu kişiler Gezi olayları zamanında olayları çıkaran kişilerdir. Katılımcılardan biri yerleşim birimlerinde sosyal hareketleri başlatma, sosyal direnişleri güçlendirecek bağlantılar kurma eğitimi verme konusunda uzman” dedi. Bu kişiler operasyon sırasında Türkiye haritası üzerinde tartışırlarken yakalanmışlardı.)

İngiliz derin devleti Türkiye’yi ne kadar kolay zannediyor. Baksana bunları rahatça kafalamışlar. “Sana da küçük bir yer yapacağız müze gibi falan oraya da oturtturacağız seni” diyor. Arkada da Mevlana Celaleddin’in heykelleri olacak, öbür tarafta Darwin’in heykeli olacak, homoseksüel renklerini de binaya hakim edeceğiz, seni de içeriye oturtturacağız” diyor, özetle bunu anlatıyorlar. Ve siz de bunu yiyorsunuz. Yani Fethullah Gülen’in adamları da bunu yiyor. Akıl alacak gibi değil. Adam seni niye halife yapsın? Adam kafayı mı yedi ne zoru var? İslam’ı yok etmeye çalışan adam seninle niye muhatap olsun, ne özelliğin var? “İzmir’i vereceğiz” diyor “Antalya’yı da vereceğiz” diyor “İstanbul’u da vereceğiz, Güneydoğu’yu da vereceğiz.” Anadolu’ya Türkleri toplayacaklarmış oradan da Orta Asya’ya süreceklermiş. Sürme değil de aslında katledecek yani. Asıl dertleri o. Çatışma ve katliam.

 

(Ahmet Hakan yazısında şunları söyledi: “Şunlarla hiç işim olmaz; hiç utanıp sıkılmadan Suriyeliye düşmanım diyenlerle, Suriye politikasını eleştirmek yerine gariban Suriyelilere nefret biriktirenlerle, sağlıklı bir mülteci politikası talep etmek yerine Suriyeliler defolup gitsin diyenlerle” dedi.)

Doğru söylüyor güzel konuşmuş. Bir daha Suriye aleyhtarı konuşma olmaması için kanun çıkarılsın. Suriyelilere nefret ağır suç kapsamına sokulsun, meclis kanun çıkarsın. Böyle bir ırkçı söylem ağır suç kapsamına girmesi lazım. Bu pervasızlık ortadan kaldırılsın.

 

(Sözcü Yazarı Can Ataklı Başbakan Binali Yıldırım hakkında kendince şöyle bir yazı yazdı: “Binali Yıldırım göreve ilk geldiğinde fıkrayla işe koyuldu. Etrafındakiler de komik olmayan fıkralarına mecburen gülüyorlardı. Sonra çok sevimli, esprili, babacan tarzı yakıştırmalar hızla yayıldı. Zaman zaman bana da sempatik geliyor. En azından göreve atandığının bilincinde, kendi başına işler yapmaya kalkmıyor. Sıkıştığında da işi espriye vuruyor ama devlet böyle yönetilmiyor işte. Son bir yılda ondan habersiz neler yapıldığını biliyoruz. 15 Temmuz gecesi bile Hakan Fidan darbeyi ilk öğrendiğinde Başbakan’ı aramak zorunda olmasına rağmen soluğu her nedense Genelkurmayda almıştı” dedi.)

Yok, Başbakan bayağı şeker insan, çok babacan tam tipik aile babası, tam halktan bizden birisi. Üslubu da bayağı güzel, sakin sakin de espri yapıyor hakikaten de komik oluyor. Başbakan tam tipik bir Anadolu insanı. Hiç başbakan havalarında falan da değil, triplere falan da girmiyor. Son derece mütevazı, mazlum, gayet de sakin, son derece samimi üslubu, dünya hırsı da yok. Her yönüyle samimi olduğu görülüyor çok efendi bir insan her gören çok seviyor. Bir de yaşlı-başlı haline rağmen bütün gücüyle Allah için vatan için gayret ediyor. Tabii ki MİT Müsteşarı Genelkurmay’a gitmiş, kardeşim en tehlikeli ordudaki olay zaten, acil hareket etmesi gerekiyor. Hakan Fidan bir kere çok uyanık bir delikanlı çok aklı başındadır. Beş vakit namazında mümin muttaki bir insan.

 

(Bugün 11 Temmuz. İnsanlık tarihinin en karanlık sayfalarından biri olan Srebrenitsa Katliamı’nın yıldönümü. Birleşmiş Milletler Güvenlik Gücü’nün, burası güvenli diye halkı otobüslere doldurup Srebrenitsa’ya götürmüş ve halk Sırp milislere teslim edilmişti.  Sekiz binden fazla Müslüman bir kere de şehit edilmişti.)

Ama orada da güvenilmesi inanılır gibi değil. Hollanda gücünün güvendiğini zannetmiyorum. Aslında Hollanda’ya dava açılması lazım, orada bir oyun var. Bunu bir türlü fark edemiyorlar. Bu, İngiliz derin devletinin bir oyunu. Bunu yöneten İngiliz derin devleti. Hollanda’ya talimatı veren de İngiliz derin devleti. Aslında telefon konuşmaları, şunlar, bunlar tespit edilse olay hemen ortaya çıkar. O çakal katili de konuştursalar, o da konuyu anlatır. Aslında iyi bir sorgulama yapılamadı. Uygun, nezaketli bir sorgulama yapılsa, onların dilinden anlayacağı gibi, onların hepsi şakırdı bülbül gibi. Ama yanlarına kalacak diye de bir şey yok tabii. Zamanı gelince anlatacaklar.

 

Ruh ve Şuur Sahibi Hiçbir Kulun Allah'ı İnkara Takati Yetmez

Allah ruh sahibi olan her yarattığı kulu sever. Ruh sahibi olan, Allah’ın ruhundan üfürdüğü her yarattığı kulu sever. Çünkü zaten Kendi tecellisi. Kendi tecellisini sevmemesi mümkün mü? Değil. Ha “ölüyü sever mi?” dersen, ölüyü sevmez Allah. Yani ölü olarak yarattıkları vardır. Sen onu insan zannedersin. Onu sevmez. “Gözü vardır görmez” diyor Allah, “Kulağı vardır işitmez. Kalp gözleri de kördür onların” diyor yani bütün algıları kapalıdır, şuuru da kapalıdır. “Siz onları diri zannedersiniz halbuki onlar ölüdür” diyor. Bir kısım kardeşimiz bunu müteşabih zannediyor. Açık muhkem ayet. “Ölü” diyor Allah. Açık, alenen söylüyor. Nasıl müteşabih olsun? “Ölü” deyince ölü. Bildiğin ölü diyor Allah yani zombi. Ama canlı olan, ruh sahibi olan herkesi sever Allah. Çünkü ruh sahibi hiç kimse Allah’ı inkar edemez. Hiçbir yaratılan şuur sahibi, ruh sahibi kulun Allah’a inkara gücü yetmez, takati yetmez. Yaratılıştan bunu yapamaz. Onu yaratacak cesaret ve gücü yoktur hiçbir kulun. Böyle bir çirkin cesareti hiçbir kul gösteremez. Hiçbir beden bunu kaldırmaz, takati yetmez.

 

Bir Genç Kıza Gösterilecek En Güzel Tavır Onun Namusu, Şerefi, Onurunu Korumaktır

Bir genç kızın namusunu ezdiğinde, ezildiğini bildiğinde veyahut böyle bir şey olduğunda o kız mahvolur o çocuk. O çiçeği ezmiş olursun, yakmış olursun onu. Bir; namusu, şerefi, onuru, sağlığı sıhhati, neşesi. Bunlara dikkat edeceksin. Bunları koruyup kolluyorsan helal olsun sana. Sev, aşık da ol, o da seni sevsin. Ama bu şartlar çok önemli bak, dinine saygı göstereceksin, dindar olmasını sağlayacaksın. İmanını muhafaza edeceksin, namusunu muhafaza edeceksin, onurunu muhafaza edeceksin. Sağlığına, sıhhatine, neşesine, her şeyine destek olacaksın. Bunun için gerekirse ölümü göze alacaksın bir kabadayı olarak. Bunu yapıyorsan helal olsun ama yapmıyorsan sana haram olsun, sana ve herkese.

 

(Yeni Akit Yazarı Ali Karahasanoğlu 9 aylık hamile Suriyeli annenin bebekleriyle birlikte öldürülmesinin ardından şöyle yazdı. “Köşe yazarlarına bakın Cumhuriyet’te tek bir tanesi yazmamış, Sözcü’de tek bir tanesi yazmamış. Hürriyet Yazarı Melis Alphan’dan ses yok, Uğur Dündar’da yok, Emin Çölaşan’da yok, Bekir Coşkun’da yok. Basın toplantıları düzenleyen CHP genel başkan yardımcıları yok, CHP sözcüleri yok. Hani siz kadın cinayetlerine karşıydınız? Hani siz tecavüzlere karşıydınız? Suriyeli hamile kadının uğradığı tecavüz ve cinayet için niye sesinizi yükseltmiyorsunuz?” dedi.)

Çok güzel söylemiş. İsim isim de belirtmesi süper olmuş. Lamı cimi de yok zaten belli bir süre de bekledi, çok iyi oldu. Şimdi yazmış olsalar bile anlamı belli olmuş olacak. Oradaki kafayı vurgulamış oluyor, mantığı. İşte milletin ruhuyla bu kafa çok ayrı. Milletin ruhunu Tayyip Hoca çok güzel savunup anlatıyor. O insana destek olsun millet, kardeşlerimiz. Sağcısı, solcusu, komünisti, ateisti tarafgir olarak söylemiyorum AK Partili olsunlar da demiyorum.

 

Hızır'ın Nefsi Yoktur Hızır Eşya Olarak da Tecelli Eder

Hızır (as) normal bir insanken Musevi’ydi Hz. Hızır (as). Normal mümin bir insandı. Allah ona o Hızır olma özelliğini verdi ama onun sabrı da tabii gücü de ona verilmiş. Yoksa insan Hızır olsa cinnet geçirir. İnsanın aklı onu kaldırmaz. Bir insanı birden Hızır haline getirirsen aklını oynatır Allah esirgesin, bedeni kaldırmaz. Onun için onun önce bedenen ve ruhen ona hazırlanması gerekir. Allah onu ona hazırlıyor. Tevrat’ta da geçiyor bu. Mesela “çok korku doluydum” diyor. “Adam yanıma yanaştı” diyor. “Bana baktı” diyor. “Üstümden gitti korku” diyor. “Bana baktı” diyor ve “gitti üstümden korku” diyor. “Çok gerilmiştim, gitti üstümden” diyor. Onun üstünden Allah korkuyu aldı. O tedirginliği aldı. O metafizik gücü de ona verdi. Ama aklın ihtiyarını kaldırmıyor bu. Zamanın dışına çıkıyor, zamanın içine giriyor, eşya şeklini alıyor yani cin gibi, cine benziyor. İnsanla cin arası. Zaman zaman insan özelliği alıyor, zaman zaman cin özelliği alıyor, o tarz. Mesela balık şeklini alıyor, suyun içinde gidiyor ama hayrettir aklın ihtiyarını almıyor. Nasıl bir yöntem ile Allah bunu yaptı bilmiyoruz.

 

(Ahmet Hakan, Sayın Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili şöyle bir yazı yazdı. “Madem artık halka dokunuyor, bürokrat edasını üzerinden atmalı. Kalabalığa bakıp maşaAllah maşaAllah diyebilmeli. Madem artık Hz. İbrahim (as)’den Hz. Musa (as)’dan söz ediyor sağına soluna bakmadan Allah-u Ekber diyerek haykırabilmeli.”)

Onu içinden diyor, o mümin bir insan yani efendi, değerli bir insan Sayın Kılıçdaroğlu. Ama CHP komünist zeminde çok hırpalanmış bir parti. Zemininde komünist çok fazla var. Şimdi onları da başına bela etmeden yavaş yavaş gemiyi suya doğru götürüyor. Denize doğru götürüyor. Oturmuş gemiyi suya doğru götürüyor. Bu bir ledün ilmidir. O da bir ledün ilmi uygulamış oluyor. İstese de istemese de, bilerek veyahut bilmeyerek uygulamış oluyor. Dürüst bir insan o ama tabii ki dindar çizgiye doğru CHP hızla ilerliyor. Mehdiyet devrinde zaten alenen dindar bir parti olacaktır. Alenen dindar.

 

(Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, Enis Berberoğlu’nun ile hiçbir alakası olmadığını ve elinde bir delil olmadığını söylüyor. Ancak Kılıçdaroğlu’nun ByLock’çu danışmanı Fatih Gürsu’nun Enis Berberoğlu ile iki yüz elli telefon görüşmesi yaptığı ortaya çıktı. MİT tırlarının Cumhuriyet’le haberleştirildiği günün hemen öncesi ve sonrasında da ByLock’çu danışmanla Enis Berberoğlu arasında müthiş bir telefon trafiği var.)

Kardeşim hükümet, devlet, mahkeme savcılık bir şey yapıyorsa bir bildiği vardır. Öyle münasebetsiz yanlış bir şey kimse yapmaz. Bıraksınlar bunu. Ama Kılıçdaroğlu tabii nezaketen bunları diyecektir. Nezaketen diyordur. Olay çok açık benim en yakınım bile olsa hak etmiştir gereği yapılsın. Öyle bir şey olmaz.

 

Peygamberimiz Müthiş Yakışıklı Çok Etkileyici Bir Erkekti. Hz. Hatice Onun Derinliğinden ve Güzelliğinden Etkilenip Evlenme Teklif Etmişti

Peygamberimiz (sav) o devirde çok dikkat çeken, çok yakışıklı bir delikanlıydı. Çok çok yakışıklıydı. Bütün kadınlar evlenmek istiyorlardı Peygamberimiz (sav) ile. Peygamberimiz (sav) hiçbirine evet demedi uzun yıllar. Hz. Hatice o devrin en güzel ve en zengin kadınıydı. Yüzlerce erkek ona talip olmuştu. Yüzlerce delikanlı talip olmuştu. Hz. Hatice annemiz hiçbirini kabul etmedi. Ama Resulullah (sav)’ı gördüğünde bitti. Derhal kendinden evlilik teklifi getirdi. Hz. Hatice’ye teklif giderken o ilk defa hayatında bir erkeğe evlilik teklifi götürdü. Yani Mekke’den Medine’den ünlü zenginler, ünlü ailelerin çocukları falan Sana’dan her yerden evlenme teklifi aldı Hz. Hatice annemiz hiçbirini kabul etmedi. Hayatta da hiç kimseye evlilik teklifi etmiş bir kadın değil. Hayatta tek kere Resulullah (sav)’ı gördüğünde ona kendisi teklif etti. Evlenme teklifi etti. Ne kadar yakışıklı olduğunu, ne kadar güzel olduğunu oradan anlayın.

Siyah kaşlı, simsiyah gözlü, gözünün beyazı ile siyahı çok zıt Peygamberimiz (sav)’de. Kudret alameti olarak hafif gözünde bazı yerlerinde ince kızarıklıklar var ama hani bir güneşte kalan bir insanda kudret olur ya gözünde böyle kudret alameti olarak görülüyordu. İri dudaklıydı Peygamberimiz (sav). Dudakları iri ve genişti. Dişleri süt gibi bembeyaz alt ve üst dişleri. Normalde şu an diş macunu var diş fırçası var. Dişçiler var yine insanlar elde edemiyorlar. Beyaz diş çok zor bir şey. İlaç falan kullanıyorlar. Süt beyazlığı yani çok dikkat çeken bir beyazlığı vardı dişlerinin. Temizliğinin de artık titizliğinin de derecesini oradan anlayın.

 

Kendi Aralarında Küçük Klan Şeklinde Yapılanmış, Sevgisiz, Kibirli, Tepeden Bakan Bir Medya Anlayışı Var Bunlar Artık Etkisini Çok Kaybetti

Şimdi medya derken bir sevgisiz, merhametsiz medya var, yani halkı sevmeyen, insanları sevmeyen, Türk halkına tepeden bakan, kendi arlarında böyle ukala, bilmiş, egoist diyeyim, sevgisiz, ruhsuz bir dünya kuran bir klan yapılanması şeklinde küçük medya yapılanmaları var. Bunları herkes biliyor. Halk bunlardan nefret eder, bunlar da halktan nefret ederler, bilinir. Bunlar tabii İslam’a en başından beri çok eskilerden beri nefretle bakan tipler. Yani yüz-yüz yirmi sene, yüz otuz sene evveline gidiyor bunlar. Ta İttihat Terakki devrinden geliyor bunların nefreti, silsile olarak devam etmiş. Darwinist ve materyalist kafada bu adamlar. Bunların bir gücü kalmadı şu an. Bunlar çok aşağılandılar Türkiye’de, çok marjinalleştiler. Şu an bunlar zavallı konumda, herkesin böyle nefretle değerlendirdiği, saygı duymadığı, sözleri artık geçerli olmayan, eskiden Türkiye’yi sarsarken, şimdi insanlara sadece alay konusu olan zayıf, çelimsiz, boş kafalı adamlar. Yani kafa takılacak bir yönleri kalmadı özellikle benim bunları deşifre etmemden sonra.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo