A9 TV, 7 Kasım 2017
(“Deccal Hz. Hızır (as)’ı tanıyor mu?” izleyici sorusu)
Tabii. Hz. Hızır (as)’ın onun bulunduğu yere geldiğini bilir ama önem vermez. Yani gücüne inanmaz çünkü kendinin metafizik güçlerle çok kapsamlı bir boyuta ulaştığına inanıyor. Bediüzzaman diyor ki “İspiritzmanın ve manyetizmanın nevinden müthiş harikalara mazhar olan deccal” diyor. Vasıtası bile orijinal, alışılmış bir vasıta değil. Bediüzzaman “her neyse” diyor onu açıklayacakken açıklamıyor. “Müthiş bir trendir veyahut tayyaredir veyahut her neyse” diyor açıklamıyor. Mesela deccalın özellikleri, “ben ölüyü diriltirim” diyor, işte “aynı anda duvardan geçerim şu bu” falan yani kendince halüsinasyon tarzı gösteriler yapıyor hipnozla, hakikaten bir şey varmış gibi gösteriyor. Hz. Hızır (as)’ın da o nevinden bir insan olduğunu düşünüyor. Dolayısıyla onu rahatça ekarte edebileceğini etkisiz hale getirebileceğini düşünüyor. Zaten Hz. Hızır (as) da kendi gücünü ona göstermez. Yani bir güç gösterisi durumunda olmaz. Çünkü onun imtihanı da devam ettiği için deccalın. Deccal son anlarına kadar, “Bidayeten deccal dahi kendisinin deccal olduğunu bilmez, hatta o eşhası ahir zaman dahi, hatta o Mehdi dahi” diyor “kendisi dahi kendisini bilemiyor bilmiyor” diyor. Hz. İsa Mesih (as) için de öyle söylüyor Bediüzzaman. İngiliz derin devletinin o adama tabi olmasının nedeni adamın harikulade özellikler göstermesi. Yoksa alelade bir adama onlar tabi olmazlar ve bu kadar da korkmazlar. Yani haşa huzurdan köpek gibi korkuyorlar, acayip korkuyorlar. Korkularının nedeni o. Yani onun metafizik özellikleri, kafasından geçeni bildiğine inanıyor. Cinlerin yardımıyla bir şeyler yapıyor mesela adama sakladığı bir şeyin yerini söylüyor falan, insanlar da korkuyorlar ondan. Böyle bir mahlukattır deccal. Fakat kendini bilmez, son ana kadar bilmez.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan AK Parti grup toplantısında konuştu şunları söyledi; “Milletimizden aldığımız işaretlerle hizmet ve siyaset anlayışımızı sürekli geliştiriyor, güncelliyor değiştiriyoruz. Şu anda arkadaşlarımız askerimizle, polisimizle birlikte Cudi’de Gabar’da bütün komuta kademesi hepsi oradalar durmayacağız kimse gücenmesin. Bizim bir şehidimizin kanı yüzlerce teröristin kanı ile ölçülemez bunu böyle bilsinler. Uygulanan gizli açık ambargolar çelmeler ikiyüzlü tavırlar elbette bizi sıkıntıya sokuyor. Ama bu sıkıntılar sakalımızın tıraşı mesafesinde buna karşılık biz asırlık biz planı bozarak onların kolunu buduyoruz.”)
Bak bak bak ifadenin güzelliğine bak. “İngiliz derin devletinin yüz yıllık planını bozduk” diyor doğru söylüyor evet. Bu Mehdiyet’in bereketidir ve zaferidir. Lafı kalıp gibi oturtturmuş şahane olmuş. İngiliz derin devletinin oyununu bozmak hiçbir babayiğidin harcı değildir. Dünyada bu görülmemiştir ilk defa Tayyip Hoca’ya Türk devletine nasip oldu elhamdülillah. Bak yılan gibi kıvranıyorlar üzerine tuz dökülmüş yılan gibi. Pislik herifler güya Suriye’yi, Irak’ı param parça edeceklerdi bak hiçbir şey yapamadılar. Türkiye’yi de param parça edeceklerdi yine yapamadılar. Habire kıvranıyorlar normalde süre doldu verilen süre tamam. Onların yüz yıllık planı dolmuştu yapılması gerekiyordu yapamadılar. Mehdiyet’i hesap etmediler Mehdiyet üzerlerine kaplan gibi çöktü ve daha da devam edecek inşaAllah.
Münafık Şuur Sahibi Değildir. Bir Makine Gibidir. Peygamberimiz Dönemindeki Münafıklar Kerizliğini Anladıkça Durum Daha Ağırlarına Gidiyor ve Müslümanların Dağılması İçin Dönemin Derin Devletleriyle İş Birliği Yapıyorlardı
Münafık bilgisayar gibidir makine gibidir o tarz bir şuuru yoktur. Zaten şuuru olsa mesela Peygamber (sav)’in yanına geliyor on yıl hizmet ediyor eşek gibi çalışıyor. Gazvelere gidiyor, ganimet getiriyor, oraları siliyor süpürüyor, namazlarını kılıyor. İslam’ı anlatıyor, ayetleri ezberliyor ama bir makine olarak yapıyor bunu makine gibi. Sabırla bir gün Peygamber (sav)’in vefat edeceği ve orada Müslümanların malına mülküne konacağı inancıyla bunu yapıyor ve ahmakçasına sabırla. Sonra bakıyor ki gençlik gidiyor enayilik yapmış artık tavan yapmış o zaman bir anda elektrikleniyor. Eyvah diyor ahmaklık yaptığına inanıyor ve kendini dışarıya atıyor. Bu sefer yaptığı hizmete ve kendine kahrettiği için çok kızdığı için bir an önce Müslümanların dağılmasını istiyor o yüzden. “Uzaktan haberlerinizi araştırırlar” diyor Allah ayette. Mesela Sasanilerle işbirliği yapıyorlar, Roma İmparatorluğu ile işbirliği yapıyorlar bir an önce Müslümanların dağılmasını istiyorlar. Çünkü amacına ulaşamamış plan bozulmuş ve enayi ve keriz konumuna düşmüş. Nasıl diyelim? İkisini birleştirelim kerena evet keriz ve enayi karışımı kerena konumuna düşmüş oluyorlar. Onun için çok çok ağırlarına gidiyor bu kerena takımının. O zaman ne yapıyor? Peygamber (sav)’in aleyhine şiirler söylüyorlar orada burada işte alternatifler geliştiriyorlar kendilerine göre mesela diyor ki; “Peygamber sizi düşünmüyor” haşa “egoist bencil, eğer sizi düşünse bu sıcakta sizi cihada davet etmez” diyor. “Pişeriz bu sıcakta bak onu bile düşünemiyor böyle bir insan” diyor “o yüzden peygamber falan değil” diyor “ama ben sizin iyiliğinizi düşünüyorum sıcakta çıkmanızı istemiyorum” diyor. Peki enayi kerena diyelim on yıldan beri sıcakta çıkıyorsun zaten orası sıcak bir ülke on yıldan beri hiçbir şey olmamış, onuncu yılda mı, ahmak kafan açılmış da böyle bir teşhis koyuyorsun. On yıl bütün savaşlara gitmişsin sıcaklarda hepsine gitmişsin hiçbir sorun çıkmamış orada mı, aklın açıldı? Aklın açıldı değil keriz konumuna düştüğünü anladığın için enayi konumuna düştüğünü anladığın için can havliyle kendini attın. Ve kendince ahmakça misaller vererek Peygamber (sav)’le mücadele edeceğini zannediyorsun. Allah diyor ki ayette şeytandan Allah’a sığınırım “Onların” diyor “nasıl misaller vererek saptıklarına bir bak.” Öyle bilmişlik yaparak, kafalama yaparak bu sahtekar esnaf mantığıyla yaklaşır münafıklarda onlarda akıl olmaz. Ve sahtekar ve kafalamacı bir mantık geçerlidir. Bütün hayatları da öyle olur. Sonra diyor ki “bak” diyor “biz acemi insanlarız savaşmayı bilmeyen insanlarız bizi savaşa götürüyor savaşta boş yere katlolacağız” diyor. “Öleceğiz, bilsek geliriz” diyor “ama bilmediğimiz halde bizi savaşa götürüyor, bizi göz göre göre ölüme götürüyor Peygamber” diyor. “Dolayısıyla siz bu Peygambere itaat etmeyin bağlanmayın” diyor. Bre ahmak on yıldan beri savaşa gidiyorsun, bre kerena on yıldan beri savaşa bilmeyerek mi gittin? Gitmişsin netice de almışsın ve ganimetlerle de dönmüşsün, Peygamber (sav)’e de muazzam ganimetler sunmuşsun. Öyle deme kerizliğini yeni anladığını söyle, enayiliğini yeni anladığını ve bu yüzden de çok kinlendiğini söyle. Öfkelendiğini söyle ve ahmakça misaller vererek Peygamber (sav)’e kendince zarar verecek. On yıl savaşmışsın sen bunun lamı cimi var mı? Bre ahmak Peygamber (sav)’e akıl veriyorsun sen. Münafığın ahmaklığı tarif etmekle anlaşılacak gibi değildir.
Münafık İmanı Kullanarak İslam’a Zıt Bir Kale Oluşturmaya Çalışır. Müslümanlar Bir Konuda Hizmet Yapıyorlarsa O Hizmetin Benzerini Yaparak Kendilerini Akılsızca Dindar Gibi Göstermeye Çalışır
Münafıklar Peygamberimiz (sav) döneminde muhalif olarak şimdi onlar mukaddesata yönelik şeylere çok dikkat ediyor münafıklar. “Müslümanlar neden etkileniyor?” diyor. “Mescitten etkileniyor. O zaman biz de mescit kuralım.” O devirde Peygamberimiz (sav)’in kurduğu vakıflar var İslam’a hizmet eden, “biz de bir vakıf kuralım.” Yani imanı kullanarak, Kuran’ı kullanarak aynı yöntemlerle İslam’a zıt küfri bir kale oluşturmayı yönetir münafıklar. Buna yönelik bir çalışma yaparlar. Mesela Müslümanların mescidi var ondan daha gösterişli bir mescit iddiasıyla Dırar Mescidi’ni kurdular. Ama Dırar Mescidi’ne gelenler azılı münafıklar, daha önce de homoseksüel olan tipler bunlar. İslam’a girmeden önce de homoseksüel olan tipler. Ve dinsiz, İslam’a karşı saldırgan, gaspçı, hırsız, üçkağıtçı dolandırıcı takımı. Böyle köprü altı çakalı derler ya o zamanın itleri. Müslümanların içine girdiler bunlar fakat Peygamberimiz (sav) tabii İslam’da affetmek olduğu için bir şey demedi. Müslüman olduğunu söylediğine göre, tövbe ettiğini söylediğine göre kabul etti. Ama bunlar mayalarını muhafaza ettiler yani o dolandırıcı sahtekar, hırsız, homoseksüel, haysiyetsiz karakterlerini muhafaza ettiler. Bu sefer Müslümanlardan ayrı bir mescit kurdular Dırar Mescidi. Şimdi bir kulüp falan kurmuyor mescit kuruyor çünkü Müslümanları etkileyeceğini düşünüyor. Müslümanların hassas yönü ne? İman, Kuran. Oradan yaklaşarak kendilerine Müslümanları çekip orada Müslümanları boğmayı düşünüyorlardı. İslam’ı öyle dağıtmak, önce bir ayıralım parçalayalım sonra kendi içinde de “ne İslam’ı ne dini öyle bir şey olur mu?” deyip mescidi de dağıtıp Müslümanları yok etmeyi düşünen bir politikaları vardı. O yüzden mesela ziyafetler veriyordu münafıklar o zamanlar. Çocukları toplayıp ama sadece erkek çocuklarına yönelikti bunların çalışmaları. Ve sadece erkeklere yönelik çalışma yapıyorlardı. Koruma ve kollama adı altında. Ama tabii bunların alçak ruhu, karaktersiz ruhu bunları her türlü ahlaksızlığa itiyordu. Mesela Dırar Mescidi’ni yaparken de yine hırsızlık malıyla yaptılar, dolandırarak insanları yaptılar. Çünkü ana mayaları buydu ve mescide hiç kadın uğramamasıyla övünüyorlardı. Peygamberimiz (sav)’in bulunduğu mescide kadınların geldiğini söylüyorlardı. Bunun bir uğursuzluk olduğunu yani kadının olduğu yerde bereketsizlik olacağını. Müşrik inançtaydılar. Kadın ne derse tersinin yapılması gerektiğini, Peygamberimiz (sav)’in kadınların sözünü dinlediğini, halbuki kadının yarım bir varlık olduğunu, insan olmadığını kendi aralarında o Dırar Mescidi’nde konuşuyorlardı ve kadın karşıtıydı. Yoğun çaka çaka homoseksüel doluydu mescit. Ama güya mescit, adı mescit. Halbuki küfür kalesi. Cenab-ı Allah Müslümanları o beladan korumak için Peygamberimiz (sav)’e Cebrail (as)’ı gönderdi. Peygamberimiz (sav) tabii Müslüman olduğu için bir şey demedi. Mescit kurulmuş ve davet de ediyorlar. Bir şey demedi önce ama sonra Cebrail (as) geldi dedi ki, “Orası münafıkların kalesi, küfrün kalesi. Orası mescit olmakla alakası yok, orayı yerle bir et” dedi. Peygamberimiz (sav) de sahabelere haber verdi vahyi alınca. Sahabeler dümdüz ettiler böyle, arazi haline geldi. Münafıklar neye uğradıklarını şaşırdılar, bir mana da veremediler. Tam Peygamberimiz (sav)’in ziyaretini beklerlerken, oyun oynayacaklarını beklerken o dağıtmada da döşemelerin altından yoğun olarak silah çıktı. Kılıç, gürz, şu bu falan. Bir Müslüman katliamına hazırlandıkları da anlaşılmış oldu ve Allah bu beladan da Müslümanları korumuş oldu. Yani önce Müslümanları mescide çekecekler, mescitte de dinsizliklerini ilan edip Müslümanları dağıtacaklar. Hedef buydu yani Kuran’ın gerçek olmadığını söyleyeceklerdi, İslam’ın gerçek olmadığını söyleyeceklerdi ama bunu safha safha yapmayı düşünmüştü münafıklar. Bu oyunlarını Allah başlarına geçirmiş oldu.
(Suudi Arabistan’da içerisinde Prens Mansur bin Mukrin ve çok sayıda üst yetkilinin olduğu 8 kişiyi taşıyan helikopter dün düşmüştü. Mısır asıllı Avukat Yazar Mahmoud Refaat’ın iddiasına göre; Suudi Arabistan’da iki helikopter düştü. Refaat düşen helikopterlerden birinin füze ile vurulduğunu, diğerinin ise patlamayla düşürüldüğünü söyledi. Ömer Turan ise Twitter hesabında, helikopterin muhtemelen Hutiler tarafından atılan füze ile vurulduğunu, Yemen sınırına yakın bir yere düşürüldüğünü söyledi.)
Olabilir savaş durumu olduğu için. Makul bir şey değil tabii anormallik ama her halükarda bir suikast olduğu belli. İngiliz derin devletinin parmağı olduğu da aşikar. Huti puti onlar hikayenin bir bölümü oluyor. Direkt İngiliz derin devletine ait elemanlar, ajanlar tarafından vuruluyor. Onlarda öyle bir yetenek olmaz. Bir kere istihbarat gerekiyor böyle bir şey için. “Helikopter kaçta, nerden kalktı? Nereye gidiyor?” falan bunları bilmesi lazım. Bu İngiliz derin devletinin elde edebileceği bilgilerdir. Koordinat da yine aynı şekilde. Ondan sonra Huti puti onlar hikayenin başka bir kısmı. Doğrudan İngiliz derin devletinin klasik suikastlarından bir tanesi.
Suriyeli Kardeşlerimize “Ülkenize Dönün” Demek, “Ölüme Gidin” Anlamına Gelir. Böyle Bir Vicdansızlığı Hiç Kimse Kabul Etmemeli
Adamları öldürmek istiyorlar onları, onlar da kaçıyor. Yani ölümden başka nasıl kurtulurlar? Ya ölüm ya Türkiye’ye kaçacaklar. Üçüncü bir yol yok. Bak geri gönderdiler. Gönderdiklerinin hepsini öldürdüler. Dönenleri de öldürdüler. Biz merhametliyiz. Dünyada merhamet pek kalmadı. Türk milleti en merhametli millettir. Bir ırkçılık değil bu hakikaten böyle. Türk ordusu en merhametli ordudur. Bizim polisimiz de öyledir. Merhametlidir. Aklı başında insanlardır. Varsa memleketlerinde huzur güven tabii ki gitsin. Ama illa gitsin demeyiz ama gitmesini istiyorsa gidebilir yani. Ama şu an gitmek isteseler de göndermeyiz. Bak gitmek isteseler de göndermeyiz çünkü ölüm tehlikesi var. Allah ne diyor? “Müşrikler dahi olsa” müşrik “onları” diyor “bir yerden bir yere güvenlik içinde götürün, eğer ölüm riski varsa çatışmaya girin” diyor Allah. Onların ölümüne imkan vermeyin ama siz gerekirse canınızı verin. Ama onların ölümüne müsaade etmeyin.
(“Deccalı yönlendiren şeytan mıdır?” izleyici sorusu)
Deccalın kendisinin zaten bünyesinin içinde şeytan var. Yani ara ara bir yönlendirme yok. Bünyesinin içine girmiş durumda. Bunu Kuran ayetinde çok uzun anlatıyor Allah. “Adeta onu kabuk gibi bağlar” diyor. Yani bütün vücudunu bir iyon yığını şeklinde kaplıyor elini yüzünü, kollarını, bacaklarını kaplıyor. “Ve artık ondan ayrılmaz” diyor yapışıyor ona. Sürekli birlikte hareket ediyorlar. Adam şeytanlaşmış oluyor. Kendisi şeytan haline gelmiş oluyor. Dolayısıyla birde Allah tarafından ona tabii özel mekr verilir. Yani böyle mucize gibi haller verilir. O yüzden kendinin de kutsal olduğuna inanıyor. Mesela saklanan bir eşyanın yerini söylüyor. Mesela ne bileyim şaşırtacak şeyler yapıyor insanlara. Halüsinasyon gösteriyor. Mesela olmayan bir şeyi varmış gibi gösteriyor. Mesela adam eline toprak alıyor. Toprağı altına çevireceğini söylüyor ve altına çeviriyor toprağı. Halüsinasyon olarak adam öyle görüyor altın olarak görüyor. Yani oyun oynuyor. Ve nihayetinde kendine bağlıyor özetle. Şu anda da bu sistemini de devam ettiriyor adamlar. Eğleniyor kendi kafasınca. Son üç yüz yıldan beri İngiltere’deki deccaliyet sistemi elden ele geçiyor. En sonuncusu işte yaşlı bir insan. Şimdi onu göreceğiz en sonuncusu. Deccaliyet elden ele geçer tarikat gibi. Silsile halindedir Mehdiyet de böyle silsile olarak geçer. O da bir silsile gibidir. Deccaliyet de bir silsile gibidir. Her ikisini de Allah yaratır.
(“Münafık karakterli insanlara davranışımız nasıl olmalı?” izleyici sorusu)
Münafık hissedildiğinde sezdirmemek lazım. Sakince zarar vermeyeceği şekilde onu bünyede yaşatmak lazım. Yani belli ki muhbirlik yapacak, pislik yapacak, ahlaksızlık yapacak. Yani ulaşacağı noktaları kapatmak gerekiyor. Müslümanlara zarar vereceği noktalarda tedbir almak gerekir. Müslümanları da tembihleyip yani güvenilir Müslümanları tembihleyip onu çok rencide etmeden, çok delirtmeden, dengesini bozmadan gözlemlemek lazım. Benim yapım odur. Ben münafığı sezerim ve onu kızdırmayacak şekilde gözlemlerim. Yani arkadaşlarımı da tembihlerim. Her münafığı ben önceden söylemiştim. Herkes bilir. Bütün münafıkları önceden söylediğimi herkes bilir. Mesela ona göre önem alınır dikkat edilir. Müslümanlara zarar vereceği noktalar kapatılır. Oyun oynayacağı noktaları kapatırsın. Mesela getirdiği bir şey kuşkuludur. Çok dikkatli olmak gerekir. Götürdüğü bir şeyde de çok özenli olmak gerekir. Bu bir akıl oyunudur yani bir bilgisayar oyunu gibi bir şey. Satranç gibi çok özenle hareket edilirse Allah zaten yardım eder. Münafık zarar vermeden def’ü ref gider. Ama o zamana kadar onun doğal kopma süreci vardır münafığın o kopma sürecine kadar çok özenli olmak lazım. Müslümanlara zarar verme hırsı içinde olduğu için giderayak, zarar vereceği noktaların tamamında tahkimat ve düzenleme yapılması lazım. Yani yıkıcı bir eylemde bulunmaması için gereken tedbirler. Tabii bu kanuna hukuka uygun olarak, akılcı olarak vicdanı ölçüler içerisinde deruhte edilir.
Kürt Olmak Şereftir, Onurdur. Benim Kız Arkadaşlarımın Bir Çoğu Kürt. Kürtler Merttir, Delikanlıdır
Kürt olmak bir şereftir, onurdur. Benim kız arkadaşlarımın birçoğu Kürt. Buradaki kız arkadaşlarımda da Kürt olanlar var. Arkadaşlarımın birçoğu da Kürt’tür. Kürt oni mert oni derler, mert olur Kürtler. Çok cesur, vicdanlı, asil insanlardır. Onur duyuyoruz biz Kürt kardeşlerimizin varlığından. Devletin en girift noktalarında hep Kürtlere görev verilir. Yani güvenilir oldukları için. Mesela Milli İstihbarat Teşkilatı’nda çok fazla sayıda Kürt kardeşimiz görev alıyorlar. Aslanlar, yiğitler. Bu kahpe FETÖ alçakları biliyorsunuz bizim yetmişe yakın yiğidimizi şehit ettirdiler hepsi Kürt’tü. MİT elemanı PKK’nın içine sızmış. Otuz yıl PKK’nın içinde kalmıştır, otuz yıl, yirmi yıl. MİT’e sadık, devlete sadık ve büyük bir tehlike içinde Kandil’den şuradan buradan bütün olayları bildiriyor devlete. Bak Kürt kabadayılığı, yiğitliği görüyor musun? Hepsini bir gece infaz ettirdi FETÖ kahpe adamlar bu alçaklar. Hepsi cennete Rahmet-i Rahman’a kavuştu. Oradan asaletini anla. Yiğitliklerini anla. MİT Müsteşarı da zaten Kürt asıllıdır. Çoğu kez genelkurmay başkanlarımız Kürt’ü. Devletin hep kilit noktalarında, bakanlarının çoğu da Kürt’tür. Kürt olmak şereftir, onurdur, yüceliktir. Hepsini çok seviyoruz. Kürt karşıtı olanlar ahlaksız, alçak, şerefsiz, namussuz, haysiyetsiz, kaltaban ve kahpedir. Kürtlerden nefret edenlerin hepsi alçaktır. Şerefsiz, namussuz, pislik adamlardır. Hiç kaale almaya gerek yok.
(“İçkiye düşkün insanlara nasıl yardımcı olabiliriz?” izleyici sorusu)
Tabii İslam'da haram zaten ama hadi haram olmadığını düşünelim. Hristiyan vatandaşlar var, Musevi vatandaşlar var onlarda haram değil öyle inanıyorlar veyahut ateisttir veyahut olsa bile “içiyorum” diyor adam. Şarap bir kere teknik olarak çok zararlı şarap hiç olmaz. Rakı falan tamam o an belki bir canlılık yapar ama çok harap eder bünyeyi, çok sağlıksız oluyor insan. Ne gerek var? İçki içenleri ben görüyorum bayağı sağlıksız oluyorlar. Cezbedici ve alışkanlık meydana getirecek bir yönü de olduğunu zannetmiyorum. “Alkol içmeden duramıyorum” falan diyor laf o hiçbir şey olmaz içmesen. Hiçbir şey olmaz. Kafayı şiddetli takmaktan kaynaklanıyor. Ne sigarada, ne içkide hiçbir mecburiyet yoktur. İçmezsen hiçbir şey olmaz zınk diye kesersin. Güzelliğinin elinden gideceğini, sağlığının elinden gideceğini ispatlarsak, anlatırsak bence yapmazlar. Açık şuuru varsa ama şuuru kapalıysa çok zor.
(Amerikalı eski FBI Ajanı Ali H. Soufan'ın Twitter adresinden duyurduğu habere göre, Arabistan eski Kralı Fahd’ın oğlu 44 yaşındaki Prens Abdülaziz bin Fahd, kendisini tutuklamak üzere gelen güvenlik güçleriyle korumaları arasında çıkan çatışmada öldürüldü.)
İngiliz derin devleti Suudi Arabistan'a bir operasyon yapıyor ama ne olduğunu anlayamadık şu an. Onu Milli İstihbarat Teşkilatı yakından takip ediyordur tahmin ediyorum. Bilenler bizi biraz bilgilendirirseler çok iyi olur. Kapalı bir kutu büyük bir operasyon yapılıyor şu an. Devletin yapısını değiştiriyorlar anladığım kadarıyla ama ne yapmaya çalışıyorlar? Nasıl bir operasyondur bilmiyoruz şu an.
Münafıklar Mescit Açacağız, Fakirlere Yardım Edeceğiz, Kuran Öğreteceğiz Diye Görünürde Müslümanca Sloganlar Kullanırlar
Peygamber Efendimiz (sav)’e Dırar Mescidi’nin hakkında bilgi gelmesinden sonra Cebrail (as) geliyor. Peygamberimiz (sav)’in üstüne kapanıyor. Biliyorsunuz o anda Peygamberimiz (sav)’in üstünü örtüyorlar. Kalktığında Peygamberimiz (sav) diyor ki, sahabeleri çağırıyor o baygınlık geçince Malik ibn'ud Duhşum ile Asım ibn-i Adiyy “Gelin buraya evladım” diyor “şu ekibi topluluğu zalim olan münafık mescidine gidin” diyor Mescid-i Dırar için ahşap mescid muazzam büyük ahşap mescid “onu yakın yıkın yerle bir edin” diyor. Onlar da akşamla yatsı arasında akşam ezanı okunuyor biraz bekliyorlar hava biraz karardığında hep beraber sahabeler o tarafa ellerinde meşalelerle gidiyorlar. Hz. Vahşi (ra) de içlerinde acayip kabadayıydı biliyorsunuz. Büyük bir coşku ile tekbirler getirerek içeri girip her yeri ateşe veriyorlar. Yanmayan kısımları da yıkıyorlar böyle dümdüz arazi her yeri birbirine katıyorlar. Sabaha mahvoluyor o sistem bütün o silahları da ele geçiriyorlar döşeme altına yerleştirdikleri silahları da böylece o bela ortadan kaldırılmış oldu. Münafıklar öyle yaparlar genellikle ayrıldıklarında direkt küfür üslubu kullanmaz. Mesela “garibanlara yardım edeceğiz” der “biz daha iyi dini yaşayacağız, Allah’ın Kitabı’na, İslam’a hizmet için geldik, mescitler açacağız, Kuran üzerine eğitim vereceğiz” bu iddia ile ortaya çıkar münafıklar. Ahlaksız oldukları için Müslümanların nefretini üstlerine çekmemek için böyle kahpece bir plan yaparlar ki Müslüman görünümüne verip Müslümanların dikkatini dağıtmak belki Müslümanlardan da oraya geçenler olur diye böyle Müslümanca sloganlar kullanırlar. Mescit yapmalarının nedeni de o yoksa nefret ediyorlar İslam’dan, Kuran’dan, Peygamber (sav)’den. Ama alçak adamlar zarar vermek için bu tip oyunları, bu tip yöntemleri kullanırlar. Mesela “garibanlara imkan tanıyacağız” işte “şunlara şunu yapacağız” gibisinden.
Münafıklar Sözde İyi Niyet Adına Ortaya Çıkarlar. Kendi Ahmak Kafasıyla Kendilerinin Ne Kadar Mantıklı Peygamberimizin Haşa Mantıksız Olduğu İddia Ederler
Münafık kendince samimiyet iddiasıyla ortaya çıkar ama kendi işine bakar fakat aşağılanmaktan korktuğu için de hep Müslüman sloganlar kullanır. Mesela Peygamberimiz (sav) zamanında da ayetle Peygamberimiz (sav)’e karşı mücadele veriyorlar. Ayet ona iniyor Peygamber (sav)’e ayetle karşılık veriyorlar “Allah’ın Kitabı’nda bu yazıyor” diyor Peygamber (sav)’e akıl veriyor. Peygamber (sav)’e dürüstlük öğretmeye kalkıyorlardı, samimiyet öğretmeye kalkıyorlardı halbuki dinden nefret ettikleri belli alçak ve kahpeler. Ama tabii biraz kökenine baktığımızda münafıkların kendi işinde gücünde olduğunu görürüz. Kendi eğlenceleri, kendi egoistlikleri, kendi bencillikleri ama o ahlaksızlıklarının anlaşılmasını istemezler o yüzden hep böyle ahlaki prensiplere sadık, samimiyete, dürüstlüğe çok önem veren adamlarmış gibi kendilerini gösterirler. Tarih boyunca hep bu böyle olmuştur hiç şaşmamıştır.
Peygamberimiz Döneminde Münafıklar Bir Gün Peygamberimiz’e Bir Şey Olur da Ganimetler Kendilerine Kalır Umuduyla Nöbet Tuttular, Peygamberimiz’in ve Müslümanların Muazzam Zenginleşmesine Vesile Oldular
Şeytandan Allah’a sığınırım; “Biz gerçekten şehadet ederiz ki, sen kesin olarak Allah'ın elçisisin" dediler. Allah da bilir ki sen elbette O'nun elçisisin. Allah, şüphesiz münafıkların yalan söylediklerine şahidlik eder.” (Münafikun Suresi,63)
Çünkü oyun olarak söylüyorlar yani inanmadığı halde söylüyor. Ama ahmaklar bak yıllarca on yıl, on iki yıl, birçoğu mesela on yedi yıl, on sekiz, yirmi yıl Peygamber (sav)’e hizmet etti bunlar. Nöbet tuttular, birçok gazveye katıldılar, birçok ganimet getirdiler Peygamber(sav)’in zengin olmasında çok büyük emekleri var. Ama sonunda Peygamber (sav)’e bir şey olup da bunlara kalacağını zannetti bu ahmaklar. Baktılar ki Allah koruyor Peygamber (sav)’e hiçbir şey olacak gibi değil o zaman anladılar ki kerizin tam dik alası, enayinin tam enayisi yani kerena olduklarını anladılar keriz ve enayi olduklarını. O zaman kitleler halinde Peygamberimiz (sav)’den ayrılmaya başladılar üç yüze yakın münafık çıktı o devirde. Ve hep bunlar dürüstlük adına din adına ortaya çıktılar Peygamber (sav)’e akıl vererek -haşa- Peygamber (sav)’in samimiyetsiz olduğunu iddia ederek, Peygamberimiz (sav)’in rahatına düşkün olduğu kendilerinin asıl çile çektiği. Peygamber (sav); Allah ona rahatlık veriyorsa Allah veriyor. Sen mi veriyorsun ona rahatlığı? Zenginlik veriyorsa Allah veriyor. Ayette diyor “Ben verdim sana zenginliği” diyor. Münafıklar “bizim sayemizde zengin oldu” diyorlar. Allah da “Ben zengin ettim” diyor. Onların tek yaptığı Allah’ın onları kullanması, keriz ve enayi olmaları başka bir şey değil. Enayiliklerine, kerizliklerine doymasınlar. Bütün gençliklerini verdiler o zaman Peygamberimiz (sav) zamanında ve çöllerde rezil kepaze olarak sonunda sürünerek öldüler. Hep yalnız yaşadılar genelde köpek gibi aşağılanarak yaşadılar.