A9 TV, 29 Ocak 2018
Her İnsanın İzlediği Görüntüye Hakim Olan Sonsuz Güç Haklı Olarak Kendisiyle Sürekli Bağlantı Halinde Olunmasını İster
İnsanlığı iyiliğe ulaştıracak en temel özellik tabii ki her şeyin kontrolü elinde olan güce tam bağlanmak. Bu ekrandaki görüntüye hakim olan, her insanın gözünün önündeki ekrandaki görüntüye hakim olan sonsuz büyük güç Kendisiyle sürekli bağlantı kurulmasını ister ve Kendisinin sevilmesini ister haklı olarak. Kendisini seviyorsa kullar, Kendisiyle bağlantı halindeyse he şey çok güzel olur. Kendisiyle bağlantı halinde değilse her şey çok terse gider. Bunun ikinci bir yolu yok. Çektiğimiz sıkıntının nedeni de odur, Allah ile bağlantının kesilmiş olması dünyada.
(“Macerayı sever misiniz?” izleyici sorusu)
Macera olur da şu ortamda olmaz. İslam hakim olsa her yer huzurlu, güvenli olsa buradan yola çıkarsın Hindistan’a kadar gidersin geze geze. Müslümanların evinde kalırsın misafir olursun tanışırsın. Mümin müminin kardeşidir hoşlarına da gider. Oraya kadar hatta Hindistan’a kadar yanına hiç para pul almasına bile gerek yok. Hiçbir şey yapmasına gerek yok her yere gidebilir. Çünkü velayet sistemi olduğu için herkes birbirini koruyup-kollar. Ama şu an 50 kilometreyi bile sağlıklı gidebilirse bir insan maşaAllah. Dövülmeden sövülmeden. Baksana tahammülsüzlük her yerde var. Sokakta adam “niye bakıyorsun?” diyor yürürken “adam gibi yürü” diyor birbirlerine, bayağı ufacık bir şeyde silahlı kavgaya olayı çevirebiliyorlar. Değil ki sevgi ve saygı. Dolayısıyla şu an dünyayı düzeltmek dünyayı güzelleştirmek için uğraşmamız lazım. Böyle bir şeye vakit ayıramayız maceraya. Maceraya vakit ayrılırsa bu konularla hiç ilgilenmiyoruz anlamı çıkar ortaya. Yani bizi hiç ilgilendirmiyor anlamına gelir onu yapamayız. Ama bazı gençler var hakikaten Carlmont’a gidiyor motosikletle falan, işin doğrusu onu hiçbir şey ilgilendirmiyor, ne Irak, ne Suriye, ne Afganistan, ne insanların sürünmesi acı çekmesi, ne savaşlar. Dolayısıyla bir macera tutkunluğu olabilir o tip insanlarda. Ama vicdan azabı çeken insanlar bunu yapamazlar. Özelikle şu ortamda hiç yapamazlar.
(“Resim yapmak günah mı?” izleyici sorusu)
İnanmayın öyle bir şeye. Öyle bir şey şeytani bir hurafe başka bir şey değil. Resim ne güzel, resmi yapan da Allah’tır. Resim bir nimettir ve güzelliktir. Cennette de resimler vardır, cennet çarşılarında her yerde posterler resimler vardır. O hurafenin ayette olmadığını da biliyorsun benim gördüğüm. Bu da çok güzel. Ne kadar şuurlu ne kadar İslam ruhuyla yaşadığınız da buradan anlaşılıyor. Demek istiyorsun ki “Hocam olmadığı halde adamlar haram diye ortaya çıkıyorlar. Kuran’da da yok ama siz bunu bir duyurun anlatın” demişsin. Haklısın doğrusun ayet de yok. Tamamen bir hurafe öyle bir şey yok. Resim, heykel hepsi helaldir. Olmaz öyle şey.
Şahsın Allah’a Olan Sevgisinde Eksiklik Olduğunda Allah O Kişiye Kulunun Sevgisini Nasip Etmez. Allah’a Az Sevgi Sunana Sevgi Nasip Olmaz
Bir insan eğer donuksa tek nedeni vardır sevgisizlik. Donukluğun ana nedeni sevgisizliktir. Ama şahsın Allah’a olan sevgisinin eksikliği sorundur. Yani Allah’a olan sevgisinde eksiklik vardır. O yüzden ona Allah sevgiyi kuluyla sundurmaz. Kulunu kapar ona karşı kul da ona sevgi gösteremez. O yüzden donuklaşır cezadır Allah’tan ona. Allah’ı az sevdiği için Allah da ona sevgiyi az sundurur kuluna, dolayısıyla Allah’tan ona bir ceza olmuş olur. Allah’ı çok severse Allah sevginin kapısını açar sevgi denizinde adeta yüzer, açılır, neşeli olur, canlanır.
(“Cinlerin bir cinsiyeti varsa, şeytanın da bir cinsiyeti var mı?” izleyici sorusu)
Evet, dişi ve erkek olarak var şeytan ama fark etmiyor aynı kafadalar. Genellikle şeytan homoseksüeldir yani cinsiyet kabul etmez. Bütün şeytanlar homoseksüeldir. Cinsiyeti kabul etmiyorlar, kadın-erkek ayrımını kabul etmiyorlar. Lut Kavmine geldiklerinde insan şekline geliyorlar. İnsan şekline geldiklerinde zaten homoseksüel olarak görünüyorlar. İlk o şekilde Lut Kavmiyle ilişkiye giriyor iblis, şeytanlar yani. Ondan sonra homoseksüellik dünyada başladı zaten.
(“Sürekli şüpheci olan insanlar hakkında ne düşünürsünüz?” izleyici sorusu)
Allah’a tevekkül eksikliğinde oluyor. Şimdi makul bir şüphecilik olur ama delilik derecesinde şüpheci. Geliyor önce bir tavana bakıyor “şu an ben izleniyor muyum?” diyor. “Kamera var mı, mikrofon var mı?” Dışarıdan araba geçiyor “ha bak beni izleyen bir araba geçti şu an” diyor. İlk şizofren başlangıcı alametleri yani. Kardeşim millet seninle ne alaka? Sokakta gidiyor dönüp dönüp arkasına bakıyor “takip ediliyorum herhalde” diyor. Yemek yiyor “beni zehirleyecekler herhalde” diyor. Akla hayale gelmedik şeyler. Gazetede bir yazı çıkıyor “beni kastetmişler burada” diyor “aslında amaç benim” diyor. Zor tabii şüpheci bir insanla uğraşmak çok zor deli gibi. Dost olmaz o, arkadaş olmaz, güvenmez. Hayat ona zehirdir etrafına da zehir etmek ister. Allah yardımcısı olsun. Tabii ikna etmek konuşmak lazım, kendi haline bırakmamak lazım. Tevekküllü olmasını istemek gerekiyor.
(“Menfaat peşinde koşmak doğru mu?” izleyici sorusu)
Doğru tabii ki insan menfaat peşinde koşacak. Para kazanmak isteyeceksin, iyi bir ev, iyi bir araba, güzel bir bahçe, güzel yiyecekler ama dağıtacaksın ve kullandıracaksın onu. Mesela güzel bir evin varsa her gün Müslümanları çağırabilirsin, her gün sohbet, çaylar kahveler börekler ne güzel. Herkesi ağırlarsın hal-hatır sorarsın. Mesela adamın üstü-başı yoktur orada ona hazır bir elbise aldırırsın hemen gönderirsin. Ayakkabısı yoktur ayakkabı alırsın. Bir neşe bu, bir sevinç vesilesidir. Sofrandan hiç misafir eksik olmaz dolu olur misafir mesela çok çok güzel. Dolayısıyla şahsi menfaat değil müminlerin menfaati, İslam’ın Kuran’ın menfaati düşünerek menfaat peşinde olunur gayet de güzel olur.
(“Ortadoğu’nun galibi kim olur, bu coğrafyada kim liderlik eder?” izleyici sorusu)
Normalde şu an Rusya’yla Amerika çekişiyor. Eğer Türkiye istemezse Suriye bölünmez. Ama şartı şu; Suriye devletini tanımaları lazım, hükümetini tanımaları lazım, devlet başkanını tanımaları lazım. İşbirliği yapıp Rusya, Türkiye, İran birlikte Suriye’nin bütünlüğünü sağlayabilirler. Öbür türlü bir kovalamaca devam eder. PKK’nın da bölgede duracağını tahmin ediyorum, öbür bölgelerde durur gibi görünüyor. Oralara yerleşmiş çünkü. Özellikle orada Amerikan askerleriyle beraber bir oturum oluşturdularsa, bir sistem oluşturdularsa biraz zor. Ama Mehdiyet tarzında, İttihad-ı İslam tarzında çıkış yapılırsa konu kökünden hallolur. Bir anda mesele biter. Ne PKK kalır ne şu ne bu hiçbir şey, bütün örgütler falan hepsi ortadan kalkar. Derhal İttihad-ı İslam’ın güzelliği oluşur hakim olur. Bütün Ortadoğu’da kavga kalkar bir tek orada değil. Çünkü bu küçük bir bölge, Suriye, Türkiye, İran bir çatışma alanı içindeler ama küçük bölgelerde var çatışma. Bütün İslam coğrafyasında bir savaş var şu an. Bu ancak Mehdiyet’le durur. Hadi orayı hallettin diyelim, Mısır kan ağlıyor, Irak kan ağlıyor. Bir de Suriye’de bölgelerde hakimiyet savaşı var şu an. Rusya’nın hakim olduğu bölgeler var, Amerika’nın hakim olduğu bölgeler var, Türkiye’nin hakim olduğu bölgeler var. İttihad-ı İslam olduğunda hepsi kökünden hallolur en olumlu şekilde.
(“Müçtehit nedir, kime denir?” izleyici sorusu)
Müçtehit içtihat yapabilecek derecede ilmi olan, bilgisi olan kişi anlamına geliyor. Yani Kuran’dan ve hadisten anlam çıkarıp ibadetleri fıkhı kendine göre düzenleyip bir din disiplini içerisinde anlatan kişi. Ama müçtehitler birbirleriyle anlaşamazlar genellikle. Hiçbir müçtehit hiçbir müçtehitle anlaşamaz. İmam-ı Hanefi, İmam-ı Hanbeli, İmam-ı Maliki, İmam-ı Şafii dördü de birbirlerini yanlış bilgi sahibi olmak, yanlış düşünmek, yanlış teşhis koymak, yanlış anlatmak, yanlış hadisleri nakletmek, yanlış fıkhi hükümlerde bulunmak, fıkhı yanlış açıklamak gibi iddialarla birbirlerini tanıtıyorlar. Dolayısıyla Kuran’a uymadın mı bu kavganın durması mümkün değil. Bu yanlışın durması da mümkün değil.
(“Şeytanın fırkası kimlerdir?” izleyici sorusu)
Şeytanın fırkası özel Allah tarafından yaratılmış bir ekip. İnsanlardan oluşur, ölülerden oluşur, bu ölülerin içine şeytan girer. Çünkü ölü olduğu için boş bir beden, boş olan bedene şeytan akar içine yani bir akım şeklinde üstünü kaplar, ondan sonra o bedeni, o ölüyü kullanmaya başlar. Şeytanın fırkası denilen budur yani şeytanın kontrol altına aldığı ölüler. Milyonlarca ölü insan vardır, şeytanın fırkası olarak hizmet ederler. Ama şöyle yani küfre tabidirler, küfür münafık karakterde hareket ederler ama onları gören Müslümanlar direnç ve kuvvet kazanırlar. Zenginlik ve güç kazanırlar, imanları derinleşir, şevkleri artar, birliktelik ruhu artar. Liderlerine karşı saygı, bağlılık daha artar. Her türlü nimet gelişir artar.
İnsan Sürekli Değişir, Karakteri Sürekli Mükemmelleşir. Ben Buyum Değişmem Demek Doğru Bir Mantık Değildir
Çok samimiyetsiz bir ifade. “Ben ne yapayım böyleyim” falan. Sen tunçtan heykel misin ne demek yani? İnsan sürekli değişir. Bir günü bir gününe benzemez, sürekli karakteri mükemmelleşir. Muhtemelen ölüdür o yani ölü ifadesidir, diri olan bunu söylemez. Diri gelişir çünkü, ölü sabittir. Ölüyse sabittir hakikaten gelişmez.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan bugünkü konuşmasında eğer askere ihtiyaç olursa herkesten önce kendisinin gideceğini belirten şöyle bir konuşma yaptı: “Afrin’de 20 kadar gerek Mehmetçik gerekse ÖSO olmak üzere şehitlerimiz var. Tüm şehitlerimizin ruhları için El-Fatiha. İnşaAllah Afrin için komuta merkezine gittim ziyaret ettim. Komuta merkezinden bizim ihtiyacımız var dendiği zaman önce ben ondan sonra da siz benimle beraber gideriz. Biz şu terbiyeyle yetiştik; yürüyeceksin millet yürüyecek arkandan.”)
Yok yok olmaz Tayyip Hocam olur mu lider o. Biz onu korumakla mükellefiz öyle riskli işlerin içine onu sokmayız. Gerekirse lideri korumak için can verilir ama lider öyle riskli işlerin içine sokulmaz. Hiçbir şekilde öyle bir şeye müsaade etmeyiz hiçbir şekilde. Daima lideri korumak lazım çünkü beyin o. Beyin dağıldı mı çok tehlikeli olur. Dolayısıyla Tayyip Hocam şevklendirici güzel konuşmalarıyla bize hal verecek, inşaAllah. Faydalı fikirleriyle yol gösterecek. Lider her yerde her zaman korunur.
(“Sizce OHAL bitmeli mi?” izleyici sorusu)
OHAL tamam biraz ürkütücü gibi görünüyor ama hükümete hareket kolaylığı sağlıyor yoksa çok uzar. Bürokrasi anladığın gibi değil yani uzar da uzar. Ama suiistimal ediliyor mudur? Edenler olabilir. Ama genelinde Türkiye iyi benim gördüğüm, genel yapısında iyi görünüyor. Yani yüzde 90 iyi, yüzde 80-90 iyi. Bir olağanüstü dönemden geçtiğimiz için OHAL’i de normal karşılamak gerekiyor. Ne var OHAL’den neden rahatsız oluyorlar biliyor musunuz? Belli değil. Neden rahatsız olduklarını söylerlerse ona göre bir açıklama yapabilirim.
Allah’a Sadakat Güç Anlarda Belli Olur. Aynı Anda 3-5 Olayla Karşı Karşıya Geldiğinde Mümin Çok Güçlüyse Bu Çok Makbuldür
Allah’a sadakat güç anlarda belli olur. Hatta bazen katlamalı olur. Adam mesela farz edelim hem grip olur aynı anda ayağı burkulur, aynı anda bir şeyleri kaybeder. Aynı anda üç, beş olay peş peşe olabilir. Böyle şey de mümin çok güçlüyse çok makbuldür. Ama eğilip bükülüyorsa çok çirkin tabii Allah vermesin. Mesela Peygamberimiz (sav) savaşıyordu. İki taraftan çembere aldılar hem alttan hem üstten yani vadide, vadinin üst tarafından da alt tarafından da çok tehlikeli bir durum. Yani kuşatma zaten bunun sonucu kitle katliamıdır. Kuşatma oldu mu ondan kurtuluş olmaz. Alttan üstten gelirler bitirirler. İki taraf sonunda karşılaşır. Çünkü her tarafta sırttan sarılmış oluyorsun. Nereden ne geleceği belli değil. Bak diyor ki ayette “Allah ve Resulü hakkında kötü zanlarda bulunuyordunuz” diyor. Kim? Bak bir Allah sonra Peygamber. Her ikisi hakkında kötü zanlar. “Allah var mı?” diyor “Peygamber (sav) doğru mu?” Ve “Hançereye dayanmıştı” diyor. “Ruhları neredeyse olayın şiddetinden gözler dönmüştü” diyor Allah. Ne oldu? Müslümanlar sonunda yine kazandı. Hayır hepsi şehit de olabilirdi hiç fark etmez. Ama kaybettiler işte orada şüphe edenler kaybetmiş oldular. Çok çirkin yani düzeltse bile o yarayı almış oluyor. Çok ayıp yani çok çirkin.
(“Münafık ayrılması hangi yıla kadar sürer?” izleyici sorusu)
İslam hakimiyeti, Mehdi (as)’ın çıkışına kadar sürer. Münafık yine çıkar. Nitelikli olarak da çıkabilir. Niteliksiz olarak da çıkabilir. Ama İslam hakim oluncaya kadar çıkar. Çünkü Mehdiyet’e saldırı oldukça münafık eğilimli olan insanlar korkar hemen kaçarlar. Peygamberimiz (sav) zamanında da öyleydi. Müslümanlara saldırı olduğunda münafıklar hemen ayrılıp kaçıyorlardı. Hatta üç yüz kişi birden korktu alçaklar kaçtılar. Peygamberimiz (sav)’i yalnız bıraktılar. Can kaybı olacak diye korktular. Çok aşağılık herifler yani. Genellikle saldırı anında mesela Bizans tehlikesinde, Sasani tehlikesinde münafıklar acayip kuduruyorlardı. Yani dış saldırı ihtimali olduğunda kuduruyorlardı. O zaman da çok fazla münafık zuhur ediyordu. Onda beyinleri bulanıyor. Menfaate göre yaşadıkları için menfaatinin gideceğini ve enayi konumuna düşeceğini düşünerek sapıtıyorlar ki asıl enayi o zaman olmuş oluyorlar. Gerçekten enayi oluyorlar.
İslam Birliği Oluştuğunda Her Gün Bayram Olacaktır. Velayet Sistemi Olacağı İçin Herkes Herkesi Korumakla Sorumlu Olacaktır
İslam birliğinde her gün bayram ben sana söyleyeyim her gün. Gençlere uyku tutarsa helal olsun. Gerçekten uyuyamazlar yani. Gece gündüz eğlence her gün. Birlikte çalışmak, birlikte gayret, bağlık bahçelik süper güzel olur her şey. Çünkü velayet sistemi var. Herkes herkesi korumakla mükellef. Yani gelecek kaygısı, korkusu öyle bir şey yok. “Ne yiyeceğim, ne içeceğim?” de yok. Hep Allah'a tevekkül süper rahat. “Hadi ben gidiyorum” diyor mesela biniyor arabaya Kayseri'ye gidiyor. Orada ne yiyeceğim, ne içeceğim derdi yok. Her yer Müslüman kardeşi. “Selamün aleyküm Allah misafiriyim” diyor. Adam büyük bir sevinçle karşılar. O ruhu verecek Mehdiyet’tir işte Mehdi (as)’dır. O sevgi ruhunu verecek odur. Sevgi Mehdi (as)’ın elinde. Allah ona vermiş o emaneti. Hidayet ve sevgi onun vesilesiyle olacak inşaAllah. Allah onu vesile edecek.
(“ ‘Şeyh Sadık (ra) babası Saad’dan, o da Abi Bin Umeyr’den nakletti: Cafer’in şunu sorduğunu duydum. Kaim’in İsa bin Meryem'e benzerliği nedir? Dedi ki İsa ve Kaim’in benzerliği Her ikisinin de öldü zannedilmesidir.’ (Bihar'ul Envar 51-52-53) Şimdi Hocam Hz. Mehdi (as)'ın bir gaybet dönemi olduğunu siz de anlatmışsınız bir sohbetiniz de inşaAllah. Bu gaybetin süresi Hz. Musa (as)'nın Tur Dağı’nda geçirdiği 30-40 güne mi tekabül edecek? Araf Suresi 142. Ayette bu anlatılıyor. Acaba bu ayet, bu gaybet süresine mi işaret ediyor?” izleyici sorusu)
Kırk gün; kırk günü zamanı gelince göreceğiz. Kırk günün özel bir anlamı var. Öldü zannedilmesi de diyecekler ki “Bu kişi öldü fakat onun yerine bu kişi geldi başka bir kişi geldi” diyecekler. Öldü zannedilmesi budur yani. “Şu gördüğünüz kişi var ya” diyecekler “bu o değil o öldü. “O bir yerde öldü onun yerine bunu gönderdiler. Bu gerçeği değil. Gerçeği ölü diyecekler. Onun yerine gönderilmiş bir adam var” diyecekler. Bu, kastedilen budur.
(“İnsanların çoğu neden inatçı?” izleyici sorusu)
Facia tarzı gurur oluyor, büyüklük hissi, enaniyet hissi. Haşa öyle bir boyuta gelir ki o kendini Allah'tan da büyük görür. Mesela “ben olsam” diyor “cehennemi yaratmam” diyor. “Allah'ın yerinde olsam” haşa çok da duyarsınız. “Olur mu ya?” diyor “Niye cehenneme girsin insan?” Mesela “cenneti ben olsam şöyle yapardım” diyor. Yani Allah'tan daha akıllı olduğu kanaatinde. O zaman zaten onu zapt etmek mümkün değil çok zor. Dolayısıyla inatçı olur. “Muannit, inatçı her zorbayı” diyor Allah ayette de vardır. Çok çirkin bir huydur ve Allah'ın varlığının da delilidir. Mucize, mesela inatçı oluyor. Normalde olmaması lazım. İnatçı olmak mucizedir, çok şaşırtıcıdır. Mesela yalancı olmak, sahtekar olmak bu mucizedir. Bir insanın canı yanar bundan yapmaması lazım. Ama Allah yaratınca oluyor yani mucize olarak olur.
(“Rüyayı gören ruhumuz mu?” izleyici sorusu)
Evet ruh görür. Bir de bilinç seviyelerinin nasıl olduğunu da Allah gösteriyor. Mesela ruh rüya görüyor ama bilinç seviyesi bu dünyadaki bilinç seviyesiyle kıyaslanmayacak şekilde alt. Ama yaşanıyor yani gayet de rahat yaşıyor insan ve şikayetçi değil o bilinçten. Yani hiç şikayetçi olmuyor. “Bu nasıl bir bilinç, bu nasıl bir zayıf akıl, bu nasıl bir zayıf mantık?” falan demiyor gayet uyanık olduğu kanaatinde. Her şeyi gayet güzel kurtardığı kanaatinde.
(“Birçok kadın neden erkekler tarafından bakışlarıyla rahatsız ediliyor?” izleyici sorusu)
Sevgileri yok ki. Şefkat da duymuyorlar, saygı da duymuyor, değer de vermiyor. Onu bakışla rahatsız etmek yahut eliyle rahatsız etmek yahut diliyle rahatsız etmek o sadistlik, o ahlaksızlık hoşuna gidiyor adamın. Yani kendini daha üstün görüyor. Mesela güzel bir kadın asla ulaşamayacağı belli ona küfür ediyor mesela uzaktan, hakaret ediyor, onun asabını bozmaya çalışıyor. Veyahut elle sarkıntılık ediyor veyahut bakışlarıyla. Pis pis bakarak böyle onu korkutmaya çalışarak, onu tedirgin ederek o iğrenç, pis bakışlarıyla onu kendince taciz edeceğini düşünüyor. İşte delikanlıların, kabadayıların sayısının çok olması durumunda bunlar çok olmaz. “Ne oluyor?” dersin “böyle sığır gibi bakıyorsun. Aklını başına al” dersin gerekirse. Öbürleri de katılır “çok ayıp böyle, bu tertemiz bir insan, senin kardeşin sayılır. Bu nasıl bir bakış böyle? Neden rahatsız ediyorsun, ayıp değil mi?” falan deseler biter. Yani topluca karar verilmesi lazım. Herkesin de birbirini kollaması lazım öyle bir şey de. Hatta kadınlar da katılabilir. “Ayıp ya koskoca insanın sen aklını başına al. Neden bu tertemiz insanı rahatsız ediyorsun?” diyebilirler. Sözlüde zaten direkt karakola götürülmesi lazım. “Aman” diyeceksin “bir dakika sakin ol. Şöyle in aşağı bakayım çök çök” dersin. Hemen polis çağırırsın 155. “Sen sakın bir yere kıpırdama” dersin. “Sen alenen bu hanımefendiyi burada rahatsız ettin.” Ve kanun değiştirilip anında tutuklama yapılması lazım. Kanun değiştirilecek tabii. Mesela savcıya çıkaracaksın. Savcı hemen nöbetçi mahkemeye çıkaracak. Tak tutuklama hadi git içeri. Yatsın bir, iki ay yatsın. İki ay sonra durumu değerlendirilsin. İki ay sonra durumu değerlendirip direkt hapse. Bak bakayım bir daha yapabiliyorlar mı?
(“Neden kitap dağıtıyorsunuz?” izleyici sorusu)
Kitap en güzel hediyedir. Kitabın üstüne hediye yoktur. Bir kitabın vereceği huzur, sevinç, neşe, kalp ferahlığı, hidayet coşkusu tarifi mümkün değildir. Küplerle altın dağıtsan o kadar makbule geçmez. En güzel nimettir. Çünkü orada Darwinizm’in geçersizliği anlatılıyor. Deccalden yakayı kurtarıyorsun Darwinizm’in geçersizliğini anlatarak. İman hakikatleri okuyorsun muhteşem bir şey. Orada internet sitelerinin adresleri var. Oradan da kitaplara ücretsiz olarak giriyor müthiş bir nimet. Önemli bir ibadettir kitap dağıtmak.
(“Yakışıklı bir erkek illa güzel bir kızla mı çıkmalı?” izleyici sorusu)
Yo normal makul bir güzelliktedir ama çok akıllıdır, kendine iyi bakıyordur, güzel bakıyordur, kişiliği çok güzeldir. Bak samimi olarak söylüyorum. Tecelli olarak, Allah'ın tecellisi olarak eğer o insan gerçekten çok akıllıysa, derinse, güzel bir kadından daha etkileyici olur. Teselli olarak söylemiyorum gerçekten böyledir. Güzel bir kadından kat kat kat daha etkileyici olur aklını iyi kullanırsa. Aklını kullanmıyorsa güzel bir kadın zaten gücünü kaybeder. Yani etkileme gücü olmaz sadece güzeldir. Teknik anlamda güzeldir. Derinlik ve tutku nimetinden mahrum olur. Yani en büyük nimetten mahrum olmuş olur.
(“Ailelerin çocuklarına nasıl sevgisi artar?” izleyici sorusu)
Ailenin imanlı olması lazım. Allah'ı seviyor olması lazım. O zaman zaten Allah'ın emaneti çocuk, Allah'ın tecellisi. Melek gibidir zaten çocuk. Buluğ çağına kadar melek hükmündedir masum. Dolayısıyla Allah'ın tecellisi olarak mümin bir aile, Allah'ı seven bir aile Allah'ın yarattığı bu misafire sevgi duyar. Çünkü onlar yaratmış değil. Anneden doğmuş gibi gösterirler, öyle değil o. Zer aleminden gelir. Anneden doğma ile falan alakası yok. Ne babayla ne anayla alakası olmaz. Sperm falan bunların hepsi sebeptir. Uzaktan yakından alakası yok. Doğrudan Allah yaratır. Dolayısıyla iman, samimi iman olduğunda çok coşkun sevgi olur.
(Sayın Devlet Bahçeli Giresun İl Teşkilatı’ndan gelen misafirlerini makamında ağırladı. Hediye gelen kara kalpak ve tüfek ile poz veren Sayın Bahçeli, “Artık Afrin’deki bölücü unsurlar düşünsün” dedi.)
Hay maşaAllah efeye bak sen efeye, maşaAllah. Tam efe kıyafeti yakışır. Sayın Bahçeli çok olgun aklı başında bir insan ve daha da iyi oldu çok çok daha iyi oldu, geçen yıllar geçen zaman onu daha mükemmel çizgiye getirdi, maşaAllah. Allah daha da iyi olmasını nasip etsin
(“Nimetlerden mahrum olmak nasıl bir duygu?” izleyici sorusu)
Şimdi nimet araba olabilir mesela lüks bir araba adam Range olur böyle ferah bir araba nimettir mahrum olur hoşuna gitmez tabii ki. Mesela Kuşadası’na gidip tatil yapmak ister nimetlerden mahrum olur. Ama bence söylüyorum, küçük bahçeli bir gecekonduda müminler varsa, temiz insanlar varsa hayat orada güzel olur. Yani Kuşadası’ndan çok çok daha güzel olur.