A9 TV, 4 Şubat 2018
(Hakkari’de PKK’lılarla çıkan çatışmada yaralanan askerimiz Piyade Sözleşmeli Er Muhammed Osman Akagündüz dün şehit oldu. Dün ayrıca Afrin’de Zeytin Dalı Harekatı’nda 5 askerimiz şehit olmuştu ve yine harekatta çıkan çatışmada 1, Kilis’e yapılan saldırıda ise 1 askerimiz daha şehit düşmüştü. Böylelikle dün şehit olanların sayısı 8 oldu. Şehitlerimizin fotoğraflarını görebiliriz. Şehit Ali Yılmaz. Şehit Uzman Çavuş Ahmet Bayram,. Şehit, Muhammed Cihangir Çubukçu. Şehit Ufuk Akdağ. Şehit Nurullah Seçen. Şehit Halil İbrahim Aygül. Şehit Fevzi Gürsu. Şehit Fırat Karaca. Şehit Osman Akagündüz.)
İngiliz derin devletinin alçakları geçen gün geldiler. Bir melanet pislik için geldikleri hemen anlaşıldı. Bak ondan sonra müthiş bir tırmanış başladı. Bütün mili güçlere karşı muazzam bir saldırı başladı. Bu, çok dikkatli takip edilmesi gerekiyor. Ki daha da tırmandırabilirler çok dikkatli olmak lazım. Şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyoruz. Kabadayıları tebrik ediyoruz. Güya onları, onların kendi kafasına göre öldürdüklerini zannediyorlar. Halbuki Allah “onlar ölü değildir” diyor. İç içeyiz, şehitlik alemindeyiz ve tek bir an içinde hepsi yaşıyor. Ama onları şehit edenler şu an cehennemin dibinde, şehitler de cennetteler. Allah anne ve babalarına uzun ömür versin şehitlerimizin. Şehadetlerini tekrar tekrar tebrik ediyoruz. Allah mübarek etsin. Allah bizlere de nasip etsin. Ne mutlu şehitlere, ne mutlu ailelerine. Ne büyük şeref, ne büyük onur, ne büyük güzellik. Fakat bu kahpelere karşı, PKK kahpelerine, İngiliz derin devletinin kahpelerine karşı çok daha uyanık ve dikkatli olmamız gerekiyor. Bütün milletimizin bu konuda eğitilmesi gerekiyor. Bak geçen gün İngiliz gizli servislerinin, MI6’in, ordu gizli servisinin ve diğer bütün gizli servislerin başı olan kadın geldi. Ne dedi? “Tayyip Erdoğan’ı” yani Tayyip Hocamız’ı “ve hükümeti hizaya getireceğiz” dedi. Ve azgın bir saldırı başladı. Bunları getirenler gözden geçirilmesi lazım.
Osmanlı-Rus savaşlarını İngiliz ajanlar çıkartmıştı o dönemde. Tek tek hepsinin listesi var elimizde. 1. Dünya Savaşı’nı da İngiliz ajanları çıkarttı. Bunun da bütün listesi elimizde, an an tarih tarih hepsi mevcut. Şii-Sünni kavgasını da bu ajanlar İngiliz gizli servisinin ajanları başlattı. Daha önce böyle bir şey yoktu. Bütün hepsinin isimleri, cisimleri, haritaları falan hepsi elimizde mevcut. Balkanların parçalanması ve bizden ayrılmasını sağlayanlar İngiliz derin devletinin ajanlarıdır. Hepsi liste olarak elimizde var. Ay ay gün gün olaylar falan hepsi belli. Osmanlı’da sadrazamların çoğu, bakanlar, saray danışmanlarının yakın çevresine İngiliz derin devletinin elemanları çörekleniyorlar. Acayip sarayı sarıyorlar. Şimdi de Tayyip Hoca’nın etrafını sarmaya çalışıyorlar. Biz varken müsaade etmeyiz evvelAllah evvelAllah.
Kıbrıs’ı İngiltere’ye vermeyi; İngiltere’ye verdiler biliyorsunuz Kıbrıs’ı. Bu, İngiliz derin devletinin ajanları kanalıyla oldu bu. Hepsinin isimleri var. “Kıbrıs’ta İngilizlerin üssü olursa bizi çok iyi korur” diye padişahı yönlendiriyorlar. Padişah da inanıyor, İngilizlere verdirtiyorlar Kıbrıs’ı. Aynı yöntemler.
Ortadoğu’yu parçalamak için bazı aşiretlere homoseksüellikle yaklaşıyorlar, adamları gebe bırakıyorlar. Mesela Şerif Hüseyin’in oğlu Ali’yle de homoseksüel ilişki kuruyorlar. Ondan sonra Şerif Hüseyin’i istedikleri gibi yönlendiriyorlar. Şimdi Türkiye’de de birçok gazeteci şu bu falanlarla homoseksüel ilişkiye giriyorlar. Ondan sonra bunları gebe bırakıp kontrollerine alıyorlar istediklerini yaptırıyorlar. Gazeteciler, bazı kişiler şunlar bunlar, bazı siyasetçiler, bazı işadamları, bazı hukukçular onlarla homoseksüel ilişkiye girip kendi kontrollerine alıyorlar. İnkar edeceği gibi de olmuyor. Ve ömür boyu kullanıyorlar böyle insanları.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye’nin bir özgürlükler ülkesi olduğuna dair şunları söyledi Adnan Bey: “Her ne kadar birileri kabul etmek istemese de bugün daha hür, daha müreffeh, daha demokratik bir ülkeye sahibiz. Bu 15 senede ülkemize hareket alanı kısıtlananlar kimlerdir? Sadece darbecilerdir, teröristlerdir, vesayet odaklarıdır. Millet, devlet ve demokrasi düşmanları dışında ülkemizdeki tüm vatandaşlarımızın, inanç mensuplarının, tüm meşrep sahiplerinin özgürlük alanları ne olmuştur? İktidarımızla genişlemiştir. On yıllar boyunca milletin kanını bir sülük gibi emen eski Türkiye’nin baronlarının dışında herkes bu durumdan memnundur. Her kökenden, her meşrepten, her inançtan kardeşimizle rabiamıza sıkı sıkıya sarılacağız” dedi.)
MaşaAllah. Dün açıklama yaptım ya bu konuda, bak dedim ki; amaçları AK Parti’yi ve Tayyip Hocam’ı özgürlükleri sınırlayan adam olarak göstermek. “AK Parti hükümeti geldi özgürlükler gitti, ne müzik var, ne dans var, ne konuşabiliyorsunuz, işte internet kontrol altında, uydu kontrol altında nefes alamıyorsunuz” imajını verip, özellikle sahil kentlerinden itibaren dekolteye bunlar karşı, işte makyaja karşı, eğlenceye karşı diyerek AK Parti’nin gücünü sahil kentler de dahil olmak üzere içeriye doğru tamamen yok etmeye çalışmak. Bu MI6’in bir yöntemi. İngiliz derin devletinin bir yöntemi. Ama MI6’i kullanıyor tabii, asıl İngiliz derin devletidir. Kendilerinin başarılı olacağını zannediyorlar. Bu oyuna karşı Tayyip Hocamız’ın cevabı muhteşem olmuş. Şak anında cevabı vermiş gayet de güzel olmuş. Bu oyunu kabul etmiyoruz. AK Parti özgürlük partisidir. Özgürlükleri kısıtlayan parti görünümü vermelerine asla müsaade etmeyeceğiz.
(“Sakin bir ruha sahip olmak iyi mi?” izleyici sorusu)
İyi ama heyecanlı olmak daha iyidir. Yüzde heyecan, hayatta heyecan. Sakinlik çünkü ölüm alametidir yani sükunet. Fırtına gibi olmak güzel, mesela ani karar almak ani hareketler hayatın sürat içinde… Atomlar çok süratlidir. Kainat süratlidir, sürat güzeldir yani. Ama tabii zekayla akılla birleşmiş bir sürat güzeldir. Yoksa akılsızca şeyler yaparsan “acele giden ecele gider” derler. Hızlı ama akıllı olmak lazım.
(“Kuran kursu nasıl olmalı?” izleyici sorusu)
Benim gördüğüm biraz içine kapalı bir sistem gibi oluyor. Ama fakir milletimiz, ancak o kadar oluyor. Tabii o çocukların rahatça yaşayacağı gibi müreffeh olması lazım. Bir de kamera kontrol sistemi olması lazım. O da bir kumanda merkezinde olursa çocuklar daha güvencede olurlar diye düşünüyorum. Yangına karşı falan çok uyanık olmak lazım herhangi bir duruma karşı. Yemelerine içmelerine dikkat etmek lazım. Bahçeye çıkıp hava almaları dışarıya, neşeli olmaları önemli. Ama bu fakir millet, bu mazlum millet her halükarda tabii dağda taşta da olsa Kuran kursları kuruyor. Dinine imanına sadakatini devam ettiriyor. Mübarek bir millet mübarek insanlar, şefkatle yaklaşmak lazım, sevgiyle yaklaşmak lazım.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan 14. İnsansız Uçak Sistemleri Üs Komutanlığı’nı ziyaret etti. Üzerinde cumhurbaşkanlığı forsu bulunan pilot montu giyen Sayın Erdoğan, üssün harekat merkezinde yetkililerden bilgi aldı. Silahsız İnsansız Hava Aracı Bayraktar TB2’ye ilişkin yetkililerden bilgi alan Erdoğan bir SİHA’ya imzasını attı. Fotoğrafları da görebiliriz.)
Tayyip Hocam tarz yapmış. Şahane olmuş. Delikanlıya bu yakışır işte çok güzel olmuş. Tebrik ediyorum Tayyip Hocam’ı. Süper olmuş, süper. Çok iyi yapmış, göreyim yine. Öbür resimlerini de göreyim. Burada çok iyi tarzı ortaya çıkmış. Tayyip Hocam, cihat konumunda şu an. Cihat konumunda, saç siyah olacak. Resulullah (sav)'ın kesin talimatı var. “Küfrü kızdırır” diyor, “Küfrü kızdırır. Kudret ve celadet alametidir” diyor. Onun için bütün sahabeler, 80-90 yaşındaki sahabeler bile saçlarını siyaha boyuyorlardı. Tayyip Hocam’a yakışır, zaten filinta gibi delikanlı, saçı siyah olsun. Çizgili kumaş da muhteşem gidiyor. Boylu poslu, aslan gibi ve süper yakışıklı Tayyip Hocam, hiç fütur vermesin yani gıcır gıcır kıyafetler. Biri bir şey derse ben, söz ağzına tıkayacağım o sözü. O beni bilir nasıl konuşacağımı. Onları, bana bıraksın. Gıcır gıcır şahane, istediği gibi takım giyebilir. En az 1000 takım elbisesi olsun. Cumhurun başı ya. Artık Türk devletlerinin lideri konumundayız; elhamdülillah İslam Aleminin de, lideri konumundayız. Sen de, ulul emirsin. Artık açık bu yani çok net. Allah, seni ulul emr olarak görevlendirilmiş. Bin elbise nedir? Hakkındır yani çok acayip yakışır. Rahat rahat giy. Hep ipekli, cayır cayır böyle yansın. Bu kıyafeti de çok iyi olmuş Tayyip Hocam’ın. Modern delikanlıdır Tayyip Hocam, devlet terbiyesi ile hareket eder. Bazıları, gelenekçi kafayla yanaşmaya çalışıyor. Tayyip Hocam ve hükümet, devlet terbiyesi ile hareket ediyor. Öyle dolduruşa getirme, bağırıp çağırma, yere yatma, bayılma, ağlama numaraları, onunla hareket etmez devlet. Devlet, devlet aklıyla hareket eder. Bunlar, bu kafayı bir türlü anlayamadılar.
(“Yanlış anlaşılmaları nasıl düzeltebiliriz?” izleyici sorusu)
Hakikaten o rahatça oluyor bazen, hiç ummuyorsun. Mesela “gel şuraya otur” diyorsun. Onu kasten bayağı kötü bir duruma düşürmek için yaptığını zannediyor. İnanılır gibi değil. Ama açıklamak lazım, yapacak bir şey yok. O da bir imtihan çeşididir. Bazen de cins adamlarda oluyor o. Yani normal insanlarda oluyor ama cins tipler her şeyden şüpheleniyor. Elini kaldırsan ondan bir anlam çıkarıyor. Tavanı falan izliyor, bir şey var mı tavanda diye. Allah vermesin, o da bir hastalık çeşidi.
(Karar Yazarı Yıldıray Oğur yazısında fikir ve yaşam özgürlüğünü savunan bir yazı yazdı. Devletin siyasi fikirlerini ya da dini yorumunu beğenmediği için bir dini cemaatin kapısına kilit vuramayacağını söyledi. Ayrıca son zamanlarda bazı insanların sevmediği fikirler, insanlar, işlerle mücadelede tek ve kestirme yol olarak devletin kolluk güçlerini devreye sokmayı ve ihbarcılığı bir gün kendilerini de vurabileceği bir alışkanlık haline getirdiklerini söyledi.)
Çok güzel konuşmuş, çok isabetli konuşmuş. O konuşmayı iyice dillendirmek lazım. Dürüstçe, yiğitçe, efendice bir açıklamada bulunmuş. Yani “bana ne, bana dokunmayan on bin yıl yaşasın, yetmiş kere takla atsın” falan dememiş. Çok yerinde bir konuşma. Yani birçok kişinin içinden geçen ama söyleyemediği bir konuyu dürüstçe ifade etmiş. Dürüstçe bunları ifade etmek lazım. Bu çok pis bir şey yani eski bir gelenek, 28 Şubat’tan kalma bir gelenek. Son günlerde bunun çok çirkin uygulamalarını görüyoruz yani debelenme tarzında, çırpınma tarzında çok yakışıksız, kendilerini küçük düşürerek insanlara ibret olacak şekilde, insanların hayret, şaşkınlık ve bir kısmının da korkuyla izlediği çirkin bir tiyatro şeklinde bunu sergiliyorlar. Tabii bu ahir zamanın bir özelliği, Allah onu yaratıyor bu şekilde. Bu tip insanları Allah insanlara tanıtıyor. Yani ellerine fırsat geçerse neler yapabilirler, neler yapmak istiyorlar, ne kadar hasutlar, ne kadar kıskançlar, ne kadar saldırganlar. Ne kadar komploya, tezgaha, oyun oynamaya hazırlar Allah bunları gösteriyor ki cennetin kıymetini bilelim diye. Ama böyle tipler daima yenilmiş yaratılırlar, yenilmiş. Nitekim de yenilmenin perişanlığı üstlerinde hemen görülüyor. Ama tabii bu onları durdurmaz yani azgınca ve delice ataklarına devam edeceklerdir. Ama her seferinde Allah tarafından perişan edilirler. Bu da tabii kanunla, hukukla olur. İlimle, irfanla olur.
(“Kibir, gurur ve onurun farkı nedir?” izleyici sorusu)
Kibir; kötü ahlakına rağmen kendini büyük göstermek için insanlara ahlaksızca tavırlar koyan, azametinden kimseye yanaşmayan, insanlara sevgi göstermeyen tipler için denir. Gurur; mümin mümine gurur yapamaz ama küfre ve gaddarlara ve zalimlere karşı dik başlıdır. Bu gurur, bu makbuldür. Yani ibadettir. Onurla beraberdir bu yani Allah ayette diyor. Müminlere karşı şefkatli ve merhametli, bak Cenab-ı Allah’ın hükmü açık. Şeytandan Allah’a sığınırım. “…mü'minlere karşı alçak gönüllü, kafirlere karşı ise 'güçlü ve onurlu'…” (Maide Suresi, 54) Yani burnundan getiriyor. Kanunla, hukukla, ilimle, irfanla ve zorla yani öyle küfre kolay lokma olmuyor. Alçaklara, kahpe insanlara kolay lokma olmuyor. Gerekeni yapıyor o anlama geliyor.
(Cumhurbaşkanı Erdoğan şöyle bir konuşma yaptı bugün. “Aslanların sahaya çıktığı yerlerde çakallara kuyruğunu kıstırıp kaçmak düşer. Sırtlarını dayadıkları güce güvenerek meydan okuyanların nasıl sürüngene döndüklerini görüyoruz. 825 teröristi cehenneme gönderdik. Bu millet böyle bir günde nasıl meydana çıktığını göstermiştir. Yürek ve bilek gerektiren meselelerde geri adım attırmaz” dedi.)
Allah yardımcıları olsun ordumuzun, askerimizin, polisimizin. Kolay iş değil tabii. Milletçe destek önemli. Fakat İslam alemiyle birleşerek çok iyi netice alabiliriz. Yani Türklük alemiyle birleşmek, İslam alemiyle birleşmek çok önemli. Çünkü onlar karşımızda birleşmişler. Bizim tek başımıza onların karşısına çıkmamızdansa bizim de birleşerek karşı çıkmamız daha iyi olur. PKK’nın yok edilmesi çok hayati bir konu. Bakalım hayırlısı.
Bir Konuda Hüküm Verirken Adaletli Olmak İçin Kimsenin Etkisi Altında Kalmamak Gerekir. Adalet Akıl İşidir
Adaletli olurken bir kere etki altında kalmamak çok önemli. Yani şunun bunun tehdit, baskı, zorlamalar, alâyiş, yaygara yapılması, kepazelik çıkarılması, ağlama, bağırma, çağırma, kendini zavallı gösterme böyle olmaz. Adalet akıl işidir, en akılcı, en doğrusu, en samimi neyse budur adalet. Yoksa hizaya getirmek için, intikam almak için, işte burnunu sürtmek için, efendim korkutmak için o tarz bir adalet anlayışı olmaz. Dolayısıyla Türkiye’de 28 Şubat kafasında olan bazı tipler adaleti kendi pis emelleri için alet etmek, kendi kinlerini ve nefretlerini, öfkelerini kusmak için bir silah gibi kullanmak istiyorlar. Adalet bu tip pis işlerin içine girmez. Adalet dürüsttür, adalet samimidir, adalet İslam nuruyla nurlanmıştır.
İnsan İçinden Geldiği Gibi Dua Etmelidir. Ezbere Dua Edilmez
Öyle ezber dualar öyle bir şey olmaz. Hatta İncil'de de ona dikkat çekilir. Ezber dualar samimi olmaz. İnsan içinden geldiği gibi dua etmesi lazım. Yani samimi Allah’la diyalog. Öbürünü ezberlemiş söylüyor. Yani şiir söyler gibi ezberlemiş. Öyle dua olmaz, dua Allah'ın bizim ruhumuza ilham ettiği gibi candan, samimiyetle, içtenlikle, için için, ürpererek ayetin ifadesiyle iştiyakla ifa edilir. Öyle ezberden geçiş olmaz.
(Türk Silahlı Kuvvetleri’nden yapılan açıklamaya göre bugün Zeytin Dalı Harekâtı’nda girilen çatışmada iki askerimiz şehit oldu, beş askerimiz de yaralandı. Dün dokuz şehidimiz vardı, bugünle 11 oldu şehidimiz.)
Bir de Tayyip Hocam çok fazla çalışıyor, gayret ediyor Allah razı olsun ama yoruyor kendisini de. Ona da dikkat etmek lazım. Onun sorumluluğunu üç-beş kişi üzerine alsın. Yani tek başına ona sorumluluk bırakmasınlar, bu günah, böyle olmaz. Yani bir istişare edilebilir bir toplanıp şöyle. Böyle bağırıp çağırmadan. Mesela Kemal Hoca biraz daha makul bakabilir. Yani biraz makul de konuşuyor aslında ama öfkeli gibi de biraz. Yani biraz da öfkeli gibi. Tayyip Hocam samimi bir insan. Yani vatanının milletinin hayrı için hareket ediyor ama daha akılcı yollar mevzubahis. Yani ittifakla daha seri, daha az şehit vererek, daha sıhhatli vuruşlar yapabiliriz. Mesela Rus ordusunu devreye sokmak muazzam olur. Muazzam gelişmiş silahları var, muazzam imkânları var. Yani Rus Hava Kuvvetlerini devreye sokmak falan şahane olur. Bir makul yola bakmak lazım. Hadi Esad olmasa bile yine cinayet işlememiş birisini bulabiliriz orada. Ama yani bir geniş düşünmekte fayda var diye düşünüyorum. Çünkü bunlar o kadar da hazırlıksız değildirler. Yani Amerika bölgede olduğu için, İngiliz derin devleti kontrol ettiği için bunların uzmanı var şunu var bunu var. Birçok tuzak hazırlamışlardır. Bu tuzağı tabii ki askerlerimiz iyi değerlendiriyordur, Genelkurmayımız iyi değerlendiriyordur ama bunların önce mühimmat depolarının ortadan kaldırılması gerekiyor diye düşünüyorum. Mesela tank vurulması çok tehlikeli bir şey. Beş askeri aynı anda tek bir silahla vuruyor. Yani istişarede fayda var diye düşünüyorum.
(Almanya'nın birçok şehrinde PKK yürüyüşleri oluyor şu sıralar Adnan Bey. Bu pankart Darmstadt şehrinden; “Afrin demek demokrasi, kadın özgürlüğü ve ekoloji demektir” yazıyor pankartta. Ayrıca homoseksüel renkler de dikkat çekiyor.)
Bir kere PKK'ya kadın haklarını kaptırmak doğru değil. AK Parti olarak, sağ olarak kadın haklarına biz sahip çıkalım. Dekolteyi biz savunalım, kadınların özgür olmasını biz savunalım, müziği, resmi, heykeli biz savunalım. Adamlara bunu kaptırmayalım. Bak AK Parti’ye bir oyun oynuyorlar. Sahil kentleri olduğu gibi gitmeye başladı içlere doğru. Büyük şehirleri de kaybetme ihtimali meydana geldi. Bundan kaçınalım. Hepsini kazanalım. Neden laik kesimi elden çıkaralım? Neden dekolte hanımları elden çıkaralım? Neden eğlenen gülen insanları elden çıkaralım? Gazinoya giden, diskoya giden gençleri insanları neden elden çıkaralım? Onları kazanalım. Dışlayarak, köşeye sıkıştırarak çok büyük hata yapmış oluruz. Böyle olmaz buna bir çözüm bulunması lazım.
(“İslam bizi neden düşünmeye davet ediyor?” izleyici sorusu)
Düşünerek bulabiliyoruz her şeyi. Derinliği de düşünerek elde edebiliyoruz. Allah’ın sırlarını da düşünerek bulabiliyoruz. Mesela Peygamberimiz (sav) Hira Mağarası’na çekildi. Düşüne düşüne düşüne bir derinlik aldı. Allah ondaki o güzelliği, yeteneği görünce, baktı ki Allah’la candan bağlantıya geçmek istiyor. Cebrail (as)’i gönderdi Allah. İşte düşünmenin sonu bu. Çok düşündüğü için, Allah’ı çok sevdiği aradığı için, bir baktı bütün ufuk boydan boya Cebrail (as)’in kanadıyla dolu. Mesela 100 kilometre falan. Bak “oradan geliyor geliyor geliyor, yaklaştı yaklaştı yaklaştı neredeyse dokunacak” diyor o kadar geliyor. Sonra gelip sarılıyor ve sıkıyor ki hayal görmediğini anlasın diye. Bayağı kuvvetli sıkıyor. Onunla konuşma halinde “oku” diyor. Onun itiraz edeceği bir soru söylüyor. Yani bir konuşma yapıyor itiraz edeceğini bildiği halde. “Ben okuma bilmem” diyor Peygamberimiz (sav). Yine sıkıyor “oku” diyor. Belli onun okuma bilmem diyeceği. Yine yeniden sıkıyor. Oradaki amaç onu konuşturmak ve sesli bağlantıyı sağlamak. Ve o sıkmayla da, dokunma hissiyle o görüntünün hayal olmadığını ona hissettirmek. Çünkü bayağı kuvvetli sıkıyor nefesini kesiyor adeta o kadar kuvvetli sıkıyor. Belli ki o hayal değil. Çünkü elbisesi falan katlanıyor yani sıkmasıyla. Böyle hayal olur mu? Elbise her şey katlanıyor. Bıraktığında elbise normal hale geliyor. Bu ne? Ses de duyuyor. Ama öbür türlü sırf konuşma olsa, “görüntü acaba halüsinasyon mu gördüm?” diyebilir. Ama sıkmanın açıklaması yok. Onu ortadan kaldırmak için Cebrail (as) özellikle sıkıyor ki, bir kere de değil defalarca aynı cevabı verdiği halde yeniden sıkıyor. İyice kanaati gelsin diye. Ama buna rağmen dünya tatlısı çok heyecanlanıyor. Tam emin olamıyor. Koşarak, bayağı yüksek biliyorsunuz Hira Dağı sarp bir yer. Öyle kolay kolay koşulacak gibi değil. Yıldırım hızıyla koşup içeri girip Hz. Hatice annemiz de evde. “Beni örtün beni örtün” diyor hemen. O da çok müşfik annemiz. Anlattırıyor Peygamber (sav)’e sakince “müjdeler olsun sana” diyor “gelen Cibril Emin sen de Peygambersin” diyor. Bak kadının kutsallığını Allah gösteriyor. İlk defa vahye teşhis koyan, Cebrail (as)’ı teşhis eden peygamberliğini kabul eden kişi.
(Temel Karamollaoğlu Afrin operasyonu hakkında bir açıklama yaptı. Ve bölgede katliam yapılmamasını umduğunu söyledi. “Dünden bu yana bir hadiseyle karşı karşıyayız. Ordumuz Afrin’e girdi. Biz inşaAllah barış ve huzuru temin ederek kısa zamanda bu harekat tamamlanır, büyümez, insanlar katledilmez diye ümit ederiz” dedi.)
Temel Hoca’ya ne oldu? Onunla özel bir görüşsek çok iyi olur. Türk ordusu niye adam öldürsün ki orda? PKK’yla çatışıyor. Sivil halka zaten sahip çıkmak için gidiyor. Onları kurtarmak için gidiyor. Bu nasıl bir söz ki? Ne oldu böyle bu insanlara ben anlayamıyorum. Hayret ediyorum.
(“ ‘Allah bizi yukarda görüyor’ demek şirk mi?” izleyici sorusu)
O yani Allah'ı ululamak için, Allah'ı yüceltmek için gökte olduğunu söyler ki hani Allah'a karşı saygı ifadesi o, yoksa Allah'ın her yerde olduğunu mümin bilir. Mesela ellerini açar göğe hakikaten Allah gökte var doğru, sağda solda her yerde var, sırtında da var, yerin içinde de var, yerin altında da var. O bir saygı ifadesi olarak duada o şekilde bir anlayışla dua edilir yoksa onu dua eden insan bilir, her yerde olduğunu Allah'ın.
(“İnsan öldüğünde ruh nereye gider?” izleyici sorusu)
Şimdi şöyle yani adam dururken birden uyandığı hissini yaşıyor yani uyanma hissini yaşıyor. Ama şu an uyanığız ya bu net rüya haline geliyor yani hiç aldatma falan yok gerçekten rüya ve çok samimi inanacaksınız bak göreceksiniz öldüğünüzde, alenen rüya. Ama o kalkışta netlik o kadar keskin ki herhalde bundan sonra bir daha olmaz diye insan düşünür o kadar net. Yani “Hah şimdi gerçek hayata kavuştuk” tarzında, ölüm bu şekildedir müminde. Ama işte adamların durumuna göre Allah’ın çeşitli can alma şekilleri var yani onun küfrüne göre, onun anormal tavırlarına göre çeşitli can alma şekilleri var. Ama müminde Allah ayette söylüyor yani canını gayet güzel bir hoşluk içinde alacağını söylüyor Allah. Müminde öyle korkulacak, tedirgin olacak hiçbir şey olmaz çünkü bir anlamı yok yani çünkü imtihan bitmiş. Mümin Allah'a güvenirse konu biter ama ölüm öncesi tabii heyecanlanabilir şu olabilir imtihan olarak olur. Çünkü Peygamber Efendimiz (sav)’de bile vardı o ateşli humma bayağı, su döküyorlardı yüzüne falan serinlesin diye su da içirdiler kendisi istedi, su istedi “Ya Resulullah çok azap çektiğini görüyoruz” falan diyorlar “Ben de Allah'ın kuluyum” diyor bak sekerat halinde görüyor musun konuşmayı. “Tabii ki Allah beni imtihan edecek” diyor. Aslında tabii onların konuşmaları gereksiz bir konuşma kim yapmışsa bilmiyorum da yani sekerat halinde bir insana böyle bir şey denmez. Ama bak orada bile o Peygamber ahlakıyla çok güzel konuşuyor “Ben o imtihanı olmayayım mı tabii ki ben de kulum ben de bu imtihandan geçeceğim” diyor “bunda şaşıracak bir şey yok” diyor.