A9 TV, 26 Ekim 2017
(Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın davetlisi olarak Türkiye’ye geldi. 20 yıl aradan sonra Özbekistan’dan Cumhurbaşkanı düzeyinde Türkiye’ye yapılan bu ilk ziyarette 22 anlaşma imzalandı. Ortak basın toplantısında Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Orta Asya Cumhuriyetleri arasındaki işbirliğinin gelişmesini can-ı gönülden arzu ediyoruz. Her zaman ifade ettiğimiz gibi dirlik olmanın ve güçlü olmanın anahtarı birlik olmaktır. Bu yönde atılan her adım kıymetlidir, değerlidir.” Cumhurbaşkanı Mirziyoyev ise, bu “20 senelik ara gözlerimizden de görülüyordur. Birbirimizi ne kadar özlediğimizi gösteriyor” dedi.)
Çok önemli güzel bir gelişme olmuş. Süper olmuş. Tayyip Hocam’ın Türk devletlerine açılımı muhteşem. Hatta Türk birliğini ön plana alabilirler, alabiliriz. Önce Türk Birliği sonra İslam Birliği de olabilir. Çünkü Türk Birliği çok daha kolay. Türk Birliği’ni bir an önce yapalım. İslam Birliği de hemen arkasından gelebilir, gelecek gibi görünüyor. Fakat yeni oluşumlarla falan dikkati dağıtmaya gerek yok. Yeni oluşumlar olsun fakat yeni oluşumlar Tayyip Hoca’yı desteklesin.
(Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak Başbakanı Haydar İbadi’yi Külliye’de kabul etti. Sayın Erdoğan şunları söyledi: “Başından itibaren Irak’ta toprak bütünlüğünden yana olduğumuzu hep ifade ettik. Referandumu kabullenmemiz mümkün değildi. Durumu fırsat bilen PKK terör örgütünün Irak’ta bir yapılanmasının olduğunu biliyoruz. Kandil, Sincar gibi bölgelerde PKK’nın varlığı söz konusu. Buralarda da her türlü dayanışma içinde ortak mücadeleyi sürdürmeye varız” dedi.)
Güzel. Türkiye’nin yeni politikasında Allah’a çok şükür çok etkimiz oldu vesile olduk. Bir kere Suriye’nin, Irak’ın toprak bütünlüğü son derece hayati. Çünkü İngiliz derin devletine bu muazzam bir tokat. Onların 150 yıllık planı küçük küçük parçalara ayırmak, bir türlü yapamadılar. Bilakis daha da bütünleşelim bütün olalım, sakın hiçbir yerde bölünme olmasın hiçbir yerde. Kardeşçe güzel yaşayalım. Kürt kardeşlerimiz bizim canımız. Suriye de Kürt kardeşlerimizi bağrına bassın, Irak da bağırlarına bassın. Suriye onların Kürt kardeşlerimizin, Irak da Kürt kardeşlerimizin, Türkiye de Kürt kardeşlerimizin. Yani bağımsızlığa şuna buna gerek yok, zaten sizin her yer sizin. Kürt kardeşlerimiz geliyor İstanbul’da en güzel yerlerde ev alıyorlar, müteahhitlik yapıyorlar, devletin en kilit noktalarına geliyorlar, başbakan oluyorlar, cumhurbaşkanı oluyorlar, MİT müsteşarı oluyorlar. MİT Müsteşarı halen şu an Kürt asıllıdır Hakan Fidan. Çok efendi dindar bir delikanlı. Genelkurmay Başkanı kaç defa öyle hep Kürt’tü. Devletin en kilit noktalarında hep Kürtler görev alır, mübarek temiz insanlardır. Dolayısıyla “biz ayrılalım” ne yapacaksın ayrılıp? Türkiye senin bütünü senin, niye Türkiye’den toprak koparmaya çalışıyorsun? Her yer senin. Irak’ın her yeri senin, Suriye’nin her yeri senin ne derdine düşüyorsun? Ha densizlik, münasebetsizlik yapan oluyor, o her yerde oluyor. Sen komünist olunca kurtulacağını mı zannediyorsun? Bela o zaman başlar.
Namaz Allah’a Yakın Olmak, Allah’a Sevgimizi, Dostluğumuzu, Tevazumuzu, Boyun Eğiciliğimizi En Güzel Şekilde İfade Etmektir
Namaz kıldığında Allah’a sevgini ifade etmiş oluyorsun. Yani Allah’a sarılmak gibidir, Allah’a yakın olmaktır, Allah’a dostluğunu tevazuunu, boyun eğiciliğini en güzel şekilde ifade etmektir. Namaz kılan insan Allah’a sevgisini ifade ettiği için vicdanen rahat eder hoşuna gider. Ahirette de onun mutluluğunu yaşar. Yoksa Allah’ın bizim namazımıza hiç ihtiyacı olmadığı aşikar belli, onu çocuk olsa bilir. Ama biz sevgi ifade etmek istiyoruz, sevgimizi nasıl ifade edeceğiz? Ancak namazla ifade ediyoruz. Mesela ahirette nasıl oluyor? Allah insan şeklinde tecelli ediyor “Ya Rabbi biz Seni çok seviyoruz” diyoruz. “Seni çok seviyorum Ya Rabbi” diyorsun ifade ediyorsun. Çünkü sevgide ifade etme isteği çok önemlidir. Çünkü insan sevip de sevgisini ifade edemiyorsa çok bunalır, çok zorlanır. Allah nimet olarak sevgimizi ifade etme imkanı veriyor duayla ve namazla. Namazla da sevgimizi ifade ederiz, duada da sevgimizi ifade ederiz en yüksek şekilde. Çünkü müthiş bir teslimiyetle, müthiş bir saygıyla Allah’a sevgimizi namazla ifade etmiş oluruz. Onun için cennette sonsuza kadar o sevgiyi hissederek yaşayacağız. O sevgiyi ifade etmiş olmanın huzuruyla yaşayacağız, inşaAllah.
Bencillik İnsanı İnsan Olmaktan Çıkarır ve Akılsızlığın Hakim Olduğu Başka Bir Boyuta Geçirir
Bencillik egoistlik insanı insan olmaktan çıkarır, başka boyuta geçer insan. Cahiliyenin kendine has bir boyutu vardır o boyuta geçer, istese de çıkamaz o boyuttan bencil egoist bir insan. Aklına geniş çapta Allah tarafından ket vurulur. İradesi dışında, istediği kadar azmetsin ne yaparsa yapsın aklı esaslı şekilde mas edilir alınır elinden. Onun zavallılığını yaşar ve duygusallık da onun yan etkilerinden biridir. Egoist bencil olan insan da hemen duygusallık gelişir. Duygusallık da saldırganlık, ağlama krizleri, kavgacılık, akılsızca eylemler yapmak hatta Allah esirgesin kendine zarar vermek ve daha da fecisi intihara kadar sürükleyebilir çok çok tehlikelidir. Bütün hak dinler egoistliği birinci düşman olarak insanlara gösterir. Allah öyle gösteriyor. Egoist ve bencillikten kurtulmayı çok hayati olarak dinlerde Allah bize açıklar. Mesela Hristiyanlıkta çok önemlidir bencillik ve egoistlikten kurtulmak. Yehova Şahitleri mesela en önemli konu olarak onu alırlar, egoistlik bencillik ilk anlatımlarına ona dikkat ederler. Müslümanlar Kuran’da egoistliğin bencilliğin kötülüğünü açık açık görürler.
En Özgür Olacağımız Sistem Dindir. Dinin Dışında Toplumun Kendine Göre Her Bölgeye, Her Ülkeye, Her Mahalleye Göre Değişen Sıkıcı Kuralları Vardır
En özgür olacağımız sistem dindir. Öbür türlü dinin dışında toplumun kuralları vardır, örfler vardır, gelenekler vardır, adap vardır edep vardır, nezaket kuralları vardır. Her bölgeye göre de değişir, nezaketin örfün ve geleneğin, adap ve edebin uygulamaları ülkelere göre bölgelere göre şehirlere göre, hatta mahallelere göre bile değişir. Ama Kuran’da tek bir hüküm vardır, tek bir anlam vardır. İnsanın kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmaması ve alabildiğine özgür olması. Sadece helal ve haramlara dikkat etmesi esastır. Onun dışında Müslüman zaten akıllıdır, moderndir, kalitelidir ve klastır, dünyanın en kaliteli en modern insanına biz Müslüman diyoruz. En dürüst en candan, en samimi davranan, en temiz olan, en isabetli konuşan, insanlara en iyi davranan, insanları koruyup-kollayan varlığın adı Müslümandır. Dolayısıyla Müslümanlıkta alabildiğine özgürlük vardır. Dünyanın hiçbir yeri özgür değil şu an Amerika dahil hiç kimse özgür değildir. Özgürlük ancak İslam’la olur, alabildiğine özgürlük. Genç kızlar, genç delikanlılar da dahil herkes Kuran’ın uçsuz bucaksız sınırları içerisinde rahat ve özgür yaşar. Ama kimseye zarar vermemek esastır.
(“Kış geliyor, hayvanlara sokak aralarında, mahalle aralarında barınak yapsak çok güzel olur. Çünkü onlar savunmasızlar konuşamıyorlar.”)
Doğru söylüyorsun, kışın özellikle çok zor durumda kalıyor hayvanlar. Yalnız barınakları çok ilkel oluyor. Halbuki alttan sıcak su ısıtmalı olsa, nihayet bir boru geçecek altından sıcak su borusu, şöyle iki kere dönecek o kadar başka bir şey yok. Ahşaptan yapılacak, yıkanır bir konumda olacak tazyikli suyla yıkanacak gibi olacak. Sıcak olması onlar için muhteşem bir şey. Hepsi içine doluşurlar bayağı da güzel olur. İçi de dezenfekte edilebilir sık sık belediye tarafından, dezenfektan bir maddeyle dezenfekte edilebilir. Yazık-günah, benim canımın sözü doğru, ifade edemiyor kendini. Ne desin acıktım mı desin ne yapsın? Susadım mı desin? Hiçbir şey diyemiyor. O yüzden Allah bizim merhametimizi görmek istiyor, şefkatimizi görmek istiyor, korumamızı görmek istiyor. Biz Allah’a şefkatimizi merhametimizi gösterelim Rabbimiz’e. Benim canımın dediği doğru, içimize Allah acıma hissi veriyor merhamet hissi veriyor. Bunu tam doyuracak tarzda canlıları koruyalım kedileri, köpekleri özellikle. Bunlar şu havada bile çok zorda kalabilirler ama bazen de felaket soğuk oluyor, nereye kaçacaklarını bilemiyorlar. Öyle barınaklar olursa alttan sıcak su borusuyla ısıtmalı muhteşem olur, içine doluşurlar rahat geçirebilirler kışı.
Mehdi Peygamberler Gibi Vahiy Almaz, Ama Mehdi’de Tüm Peygamberlerin Bir Özeti Vardır
Hz. Mehdi Allah’ın herhangi bir kulu, Allah’ın seçtiği bir kul. Kullarından bir kuldur. Yani vahiy alan bir peygamber değil. Ama bir tebliğci tabii mübelliğ. Kuran’da geçer tebliğciler mübelliğler. O tebliğcilerden, o mübelliğlerden birisi ama peygamber olmadığı kesin. Peygambere uyandır ama bütün peygamberlerin özeti Peygamberimiz (sav)’in ifadesine göre Hz. Mehdi (as) bütün peygamberlerin bir özetidir. Bütün peygamberlerin özelliği bulunur üzerinde. Onu çok kapsamlı Peygamberimiz (sav) hadislerinde belirtmiş. Bütün ünlü peygamberleri sayıyor Peygamberimiz (sav), “Musa’ya şundan benzer, İsa’ya şundan benzer, İbrahim’e şundan benzer” yani bütün peygamberlerin özeti anlamını vurgulayacak şekilde çok fazla hadis var. En sona bırakılmıştır, Hateme Veli’dir yani gelmiş geçmiş en büyük velidir Hateme Veli. Hatem çekiyor artık velayete son velidir, son en büyük veli Hz. Mehdi (as). Allah’ın, kıyamete yakın onu görevlendirmiş olması ve Hz. İsa Mesih (as)’ı da onun veziri olarak görevlendirmesi olayın fevkaladeliğini gösteriyor. Peygamberimiz (sav) “Bazı peygamberlerden bile büyüktür” diyor “yücedir” diyor. Musevilere göre Hz. Musa (as)’dan daha büyük Hz. Mehdi (as). Yani daha yüce ve daha büyük. Onun gerekçesi olarak da kızdığında Tevrat’ın tabletlerini elinden atmasını gösteriyorlar. “Orada o dereceyi kaybetti” diyorlar. Hz. Mehdi (as)’nin gelmiş geçmiş bütün velilerin üstünde olduğunu Bediüzzaman da söylüyor. “Hem en büyük bir müceddid hem en büyük bir müçtehit hem hakim hem Mehdi hem mürşit hem kutb-u azam olarak” diyor “bir zat-ı nuraniyi gönderecek, o da, Ehli Beyt-i Nebevi’den olacak” diyor.
Kadınlara Güzel Hayat Sunalım Diye Bir Kampanya Başlatalım. Özellikle Genç Kızların İstedikleri Gibi Yaşayabilecekleri Bir Ortam Sağlayalım
Kadınların makyaj malzemelerinin pahalı olması çok anormal bir durum yani ilaç gibi aynı ilaçtaki pahalılığı andırıyor ama bunu tabii hükümetin halletmesi gerekiyor. Çünkü nedir nihayet malzemesi ne var ki? Çok sıradan malzemeler kullanılıyor, yazık genç kızlara zaten o çocukların harçlığı çok az oluyor ve içleri yanıyor o parayı oraya verirken çok acı çekiyorlar. Süslenecekleri her şey çok pahalı, nedir ya neden yapıyorsun zaten sıradan kimyasallar, boya malzemeleri bunlar çok ucuz malzemeler pahalı olması için bir neden yok. Marka olan malzemeler kaliteli yapılıyorsa marka olmadan da aynı kalitede yapılan malzemeler olması lazım aynı kalitede mesela kadınların kullandığı her türlü malzemeyi devletin üretmesi gerekir. Marka olmayan ama aynı kalitede olan bir malzeme olursa çocuklar onu kullanırlar ve gayet de süslü ve güzel gezerler. Ona artık hükümet politikası olarak el atılması gerekiyor bilmiyorum Tayyip Hocam ne der? Bence olur çok çok güzel olur. Başka kim yapabilir? Kültür ve sanat bakanlığı yapabilir. Kadınlara bir jest olarak, bir güzellik olarak, kadın destekçisi olarak, kadınlara güzel hayat programı içerisinde bir kampanya başlatılabilir. ‘Kadınlara güzel hayat sunalım’ kampanyası içerisinde bakanlık kültür ve sanat bakanlığı veyahut bakanlığın herhangi bir kolu da olabilir böyle bir çalışma yaparsak kadınlara büyük bir jest olur, büyük bir iyilik, güzellik olur özellikle genç kızlara bir sevinç vesilesi olur.
Allah Mucizevi Şekilde Şu Anda Dünyada Hadi İsmiyle Tecelli Ediyor. Bu, Mehdiyetin Gerçekleşmesinin Delillerinden Biridir
Allah hamiyet hissini ahir zamanda kalplere veriyor insanlar bunu fark etmez. Bakın bütün gençler çok halim selim, hamiyetli, şefkatli, kaliteli ve kibar olmuşlar dikkat ediyor musunuz? Yüz binin üstünde gençle röportaj yaptık tamamında bunu gördük. Bunu 12 Eylül döneminde yapsaydık bu röportajı dehşet ifadelerle dönerdik. Bakın 12 Eylül döneminde 1980’lerde sorsaydık dehşet verici cevaplar alırdık ama şu an büyük bir oranda tamamen değil ama büyük bir oranda öyle olurdu ama şu an yüzde 99,99 mükemmel gençlerin verdiği cevap. Hepsi Mehdiyet üslubuyla konuşuyor. Kalplere Allah Hadi ismiyle tecelli ettiği için oluyor, mucize oldu bu. Bakın bir mucize meydana geldi, Allah bütün insanların kalbine Hadi ismiyle şu an tecelli ediyor özellikle gençlerin. Bakın gençlere hepsi halim, hepsi selim, hepsi güzel huylu, hepsi insancıl, hepsi merhametli, hepsi egoistliğin bencilliğin üstüne giden, egoistliğe bencilliğe aman vermeyen güzel insanlar. Mesela bu Mehdiyet devrinin bir mucizesidir. Allah Hadi ismiyle tecelli etmez bak uzun yıllardan beri Hadi ismiyle tecelli ediyor. Gençlerin hepsinin yüzüne nur hakim oldu. Allah hem Nur ismiyle tecelli ediyor, hem Hadi ismiyle tecelli ediyor. İnsanlar da farkına varmadan bu etkinin içine giriyorlar şu an.
Yüzeysel Dua ile Derinleşilen Dua Çok Ayrıdır. Derin Dua Zavallı Taklidi Yaparak Olmaz. Candan, Dürüst, Samimi Bir Akılla Olur
Bir sathi dua vardır. “Allah’ım” işte bana “şu şu nimetlerini ver” diyebilir kul. Bir de derinleşerek dua eder yani çok içten, çok akıllı bir dua eder. O çok makbuldür. Duada derinleşmeyi tavsiye ederim, doğru olan odur. Derinleşilen dua Allah için daha ayrıdır. Yani yüzeysel dua ile derinleşilen dua çok ayrıdır. Tabii derinleşilen dua filmlerdeki gibi böyle duygusal bir görüntü vermek değil haşa böyle Allah'ı kandırır gibi çocuksu hareketler değil. Çok samimi olarak Allah'ı severek, candan bir akılla Allah'la bağlantı kurmaktır. Derin ve yüksek bir akılla Allah'la bağlantı kurmaktır. Yoksa şimdi detaylı tarif etmek istemiyorum da zavallı taklidi yaparak olmaz.
Samimi Saygı ve İmanımız Var Mı Yok Mu Anlaşılması İçin Allah Bizi Sürekli Dener. Sabretmek, Kararlı Olmak, Affedici Olmak Samimiyetimizi Gösterir
Allah bizi dener “Samimi saygımız var mı? Samimi imanımız var mı?” Nasıl yapar? Mesela Allah için cihada çıkmak yani kıtal savaş normal, askerimiz gidiyor. Bir kısmı cepheden kaçan insanlar olur. Bu nedir? Kaybetmiş. Ama bir kısmı da büyük bir coşkuyla, cesaretle canını Allah için feda eder. Bu açık bir ifade. Sevgi ifadesidir veyahut yaralanır. Bu sevgi ifadesidir. Veya sevdiğinin garip tavırları vardır, yanlış tavırları vardır sabredersin. Bu bir sevgi gösterisidir. Ve o kişinin o sabır özelliğini, güvenilirliğini ortaya çıkaran bir yönü olur. Dolayısıyla birçok deneme metodu vardır. Allah bizi dener kul da insanları böyle deneyebilir. Gösterilen istikrardan anlaşılır bir insanın iyi olup olmadığı. Mesela annelerde sadakat müthiştir. Annelerde delicesine sadakat olur. Mesela geçenlerde de söylemiştim birkaç kere söyledim. Yanan evin içine giriyor çocuğu yangındaysa bildiğin kapıdan ateş çıkıyor belli yanacağı ama cinnet geçiriyor çocuk sevgisinden. Dalıyor hakikaten de çıkarıyor çocuğu ama yanıyor mesela ağır yanıklarla çıkıyor. Hatta geçenlerde -tabii bu tavsiye edilip, istenecek bir şey değil de anne sevgisinin nasıl çılgınca bir sevgi olduğunu göstermek için- çocuk balkondan düşmüş üçüncü kattan annesi de peşinden kendini atıyor. Onu yakalamak için güya o tatlılığa bak annedeki o hırsa. Tabii iyi şeyler olmadı. Allah sevabını çokça versin. Ama sadakat, sevdiği için her şeyi yapabilme gücüdür. Mesela senin sevdiğin kadını Allah esirgesin öldürmeye kalkarlar önüne geçersin kendin hedef olursun bu bir sadakattir, yiğitliktir, kabadayılıktır. Önü sonu olmaz bu örneklerin birçok irili ufaklı örneklerle bu anlaşılabilir.
Bir Kadın Yaşlandı Diye Ona Sevgide Saygıda Kusur Etmek Çok Büyük Ahlaksızlıktır ve Günahtır
Benim kız arkadaşlarımdan elli yaşında, elli beş yaşında, altmış yaşında kız arkadaşlarım var. Otuz yıllık kız arkadaşlarım var, yaşlı onlar bayağı yaşlılar. Altmış yaşında bir kadın nasıl olur? Bayağı sadığım, canım gibi de çok seviyorum. Çok fazla elli yaşında çok fazla kız arkadaşım var. İlk başlangıçtaki arkadaşlarım çoğu elli yaşında. Elli beş ve altmış yaşında hatta altmış yedi yaşında bile var kız arkadaşım. Ve hepsine sadığım, hepsine saygılıyım ve geçen yıllar daha da sevgimi artırıyor, daha katlamalı sevgim saygım artıyor. Aksini yapmak ahlaksızlık, şerefsizlik, namussuzluk, haysiyetsizliktir, psikopatlıktır, cehennem ehlinin özelliğidir. En yüksek derecede ahlaksızlıktır bir kadın yaşlandı diye ona sevgide saygıda kusur etmek çok büyük bir şerefsizliktir. Ve büyük bir günah, büyük bir haramdır.
Gaflet Boğucu ve Sıkıcıdır. Ağırlık Yapar, Korku Hissine Sebep Olur, Sinir Bozukluğu Yapar. İnsan Allah’ı Andığında Hemen Gaflet Dağılmaya Başlar
Gaflette olan kişi, gaflet bir kere çok boğucu ve sıkıcıdır. Nefsi açısında da beladır. Ağırlık yapar, sıkıntı yapar, korku hissi getirir insana. Gerilim meydana gelir. Sinirleri bozulur. Gafletten çıktığında, Allah’ı andığında hemen gaflet dağılmaya başlar. Ayette şeytandan Allah’a sığınırım Cenab-ı Allah “Kalpler ancak Allah’ın zikriyle felah bulur” diyor. Felah ne demek? Kurtulma, ferahlık, neşe, sevinç, sıhhat, sağlamlık. Neyle diyor Allah? Allah’ın zikriyle. Samimi Allah zikredildiğinde kalp hemen ferahlar. Üzerindeki insanın gerilim gider kafası salim olur.
Kafir Açıkça İnanmadığını İfade Eder. Münafık İse Çok Kahpedir, Gerçek Yüzünü Gizler
Münafık kafirden farklı oluyor. Kafir küfrünü dürüstçe ifade eden insan demektir. Samimiyet yönü vardır kafirin. Yani açıktır gizlemiyor “ben küfür içindeyim” diyor Allah esirgesin. Söylüyor yani. Münafık öyle değil o küfrünü gizliyor Allahsız, dinsiz olduğu halde Müslümanlar içinde konum alıyor, mevzi alıyor sonra kendince kahpe aklınca Müslümanların zayıf gördüğü bir anında atağa geçerek küfürle ittifak ederek Müslümanları vurmaya kalkar. Müslümanlar can havliyle İslam’ı hakim etmeye çalışırken o kahpeler de yandan Müslümanlara saldırarak Müslümanların gücünü tamamen veyahut yarı yarıya kırmak için azmeder. Münafığın özelliği budur. Ama küfür de kendisini açıkça belli ettiği için Müslüman önceden tedbirini alır. Bir risk olmaz bilirsin ne yapacağını. Nasıl atak yapacağını bilirisin ona kendini ayarlarsın. Ama münafıkta kendini ayarlama imkanın yoktur. Senin içine gelmiş her türlü bilgiyi almış eğer sırrı varsa Müslümanların o sırlarına da vakıf olmuştur. Ve ilk fırsatı bulduğunda bünyeyi zayıf gördüğü zannettiği anda kahpece ve alçakça Müslümanlara saldırmaya başlar. Ve saldırırken de Allah adına saldırıyor gösterir bu kahpeliğinin katmerli olmasını sağlar. Kuran ayetleriyle dürüstlük adına, akıl vererek bazen felsefede bazen mantıktan, bazen iş bitiricilikle bazen böyle sahtekar bir üçkağıtçı üslubuyla, bazen yine sahtekar bazı esnaflarda olduğu gibi kafalama üslubuyla kendi fikrini empoze edeceğini düşünür. Asıl derdi keyiftir, rahatlıktır.
(“Pembe yalanlar günah mıdır?” izleyici sorusu)
Güzel yüzlüm şöyle olabilir yalan, daha önce de örnek vermiştim. Adam mesela kanser hastası oluyor. Adama ‘sen kanser hastasının’ dersen adam bir haftanın içerisinde çöker ölür. Eğer tevekkülü zayıf ise sinirleri zayıf ise çok riskli olur öyle bir şey. Adama dersin ki “bir tümör cinsi var ama zararlı değil Allah’a şükür temiz çıktı” dersin. “Biz bunu tedavi edeceğiz ilaç ile tamamen kurutacağız sen bize bırak çok da rahat ol.” Doktorlar da ittifak ederler. Hepsi birden bu şekilde konuşulur. Bu kadar hatta raporunda bile öyle gösterilebilir. Tümör cinsi hapis değil diye yazarsın. O ona moral, güç olur. Manevi güç olur. Ama öbür türlü dersen indiferansiye kalsinom cinsi vardır. Çok hızlı. Derhal öldüren kanser cinsi. Adama onu söylersen allak bullak olur. Çok tehlikeli. Öyle dersen o direnci çok güçlü olur. İlaca da güzel cevap verir. Rahat tedavi edebilirsin. Hakikaten de kurtuluyorlar sonra. Adamı korkutup direncini kırmanın alemi ne? Bu açıdan yalan değil de buna maslahat diyebiliriz. Zaten bu farz olur. Öbürü yalan olur. Doğruyu söylemek yalan olur. Yalan günah olur. Eğer doğruyu söylersen ona yalan günahını almış olursun. Hatta yalanın on misli, yüz misli günaha girmiş olabilirsin. Yalandan çok çok daha beter bir şey olur. Mesela bir adam katil elinde bıçakla bir hanım kızı arıyor. İçeri girmiş ‘nerede o?’ diyor. Ne diyeceksin ‘ben onu geçen gün Samsun’da gördüm’ dersin, ‘burada değil. Sen ne yapıyorsun burada arıyorsun. Bu şehirde yok o’ dersin ‘Samsun’da’ inşaAllah. Bu kadar. Arkadaşı da ‘evet biz Samsun’da biliyoruz. Biz daha yeni geldik Samsun’dan. Oradaydık’ dersin. Bunu söylemek farz olur o anda. Aksi çok şiddetli haram olur. Dürüstlük olmaz.
Tarih Boyunca Negatif Gücün Hep Organizasyonu Olmuştur. Hz. Nuh Devrinde de Hz. İbrahim Devrinde de Deccaliyet Vardı
İngiliz derin devletinin güç sahibi olması ta Adem (as) devrine dayanır. Hep negatif gücün bir organizasyonu olmuştur. Habil-Kabil kıssasında bile bir kardeş deccaldır, bir kardeş de Mehdiyet’i temsil eder. Hz. Nuh (as) devrinde de deccaliyet vardı. İbrahim (as) devrinde de vardı deccaliyet. Deccaliyet her devirde olmuştur. Mesela Hz. İbrahim (as)’in karısı uysal bir insan ama Lut (as)’un hanımı deccal komitesine bağlı, deccaliyete bağlı ve homoseksüeller. Bakın Allah karşıtı, homoseksüel ve insanların Allah tarafından yaratılmadığına inanıyorlardı o devirde de. Tesadüfler sonucu olduğuna inanıyorlardı, aynısı. Hep organize olarak deccaliyet büyük veya küçük olarak dünya tarihinde hep yer almıştır. Ve elden ele geçmiştir bu. Silsile olarak geçer, deccaldan deccala. Nakşibendilik nasıl? Şeyhten şeyhe, şeyhten şeyhe silsile olarak geçiyor. Deccaliyet de silsile olarak geçer. Mesela Hülagü’ye verildi deccaliyet, sonra Roma’ya geçti bu. Hz. İsa (as) döneminde Roma deccaliyeti temsil ediyordu. Silsile olarak bu elden ele geçti, en son olarak İngiliz derin devletine Anglosaksonlardan oluşan bir ekibe verildi bu görev, deccaliyet görevi. Ve onlar bu görevi şu an yerine getiriyorlar. 150 yıllık aktif atakları var ama 300, 400, 500 yıllık kökeni vardır. En az 500 yıllık bir kökeni vardır. Ama en aktif görevlerini son 150 yılda görüyoruz, 150-170 yıllık dönem içerisinde görüyoruz.
(“Atatürk’ün kılık kıyafet devrimini nasıl yorumluyorsunuz?” izleyici sorusu)
Atatürk çok janti delikanlıydı, çok şahane delikanlı. Kibar, yakışıklı ve klas delikanlı. Yobaz takımının gücü yetmez Atatürk’e. Hiç densizlik, münasebetsizlik yapmasınlar. Atatürk Allah tarafından gönderilmiş bir Mehdi’dir, Mehdi mukaddemesidir. Mehdiyet’e zemin hazırlamış mübarek bir insandır. Hızır (as)’la birlikte hareket etmiştir. Metafiziktir mesela Atatürk’ün gözüne insanlar bakamıyordu. Bu çok önemli bir şey. “Bakabiliyordum” diyen varsa çıksın. Bakamıyor, gözünü çekiyor. Bizim Türkçe hocamız vardı. O Atatürk’le karşılaşmış. “Bakılamıyordu gözüne” diyor Türkçe hocamız. Ama nutku tutulmuştu anlatırken bir acayip oldu. “Bakılamıyordu” diyor. Müthiş bir tesir gücü vardı gözünde. Metafizik bir insan olduğu çok aşikar belli. Kılık kıyafet devriminde de muhteşem bir atak yaptı. Sanat, estetik, güzellik her şey 200 yıl sonra gelecekken derhal gelmiş oldu. Bak 200 yıl sonra gelecek bir şey derhal gelmiş oldu. Suudi Arabistan’a daha yeni yeni geliyor. Atatürk rahmetli yıldırım hızıyla getirttirdi. Bu da Allah’ın bir lütfu çünkü Mehdiyet’in bekleyecek vakti yoktu. Mehdiyet’e yardımcı olması için Allah Atatürk’ü görevlendirdi.
En Yüksek Kalite Cennettedir. Her Ruh Sahibi Müminde de Çok Yüksek Bir Kalite İsteği Vardır
Allah’ın ruhunu taşıyan yani kutsal ruh verilmiş, kutsal ruh bedenine inmiş her insan doğal olarak Allah tarafından kaliteyi isteyecek şekilde yaratılıyor. O yüzden cenneti istiyor zaten. Kalite eğiliminin en yükseği cennettir biliyorsunuz. En yüksek kalite cennette vardır. Her müminde ama ruh sahibi her müminde muazzam bir kalite isteği vardır. Ama müşriklerde ruh sahibi olmuyor birçoğu o yüzden kalite isteği yoktur. Rezalet, acı ve kepazelik ister. Onlarda cehennem özlemi vardır yani cehennem olana istek vardır. Müminde de cennete olan özlem ve istek vardır.