A9 TV, 9 Mayıs 2017
(CNN’deki programda Ahmet Hakan’ın: “Sizin söylediklerinizden sanki bir üst akıl var, bir operasyon merkezi var. Bizim CHP’yi o karıştırıyor gibi bir izlenim ediniyorum.” şeklindeki sorusu karşısında Altay:” Tam olarak öyle söylüyorum. Tam olarak öyle söylüyorum.” diye yanıt verdi.)
Doğru. CHP nur gibi parti. Gayet güzel kaliteli bir parti. Kaliteli insanlar, tertemiz, bizim milletimizin bütün fertleri gibi. Sayın Kılıçdaroğlu da mükemmel bir lider. Çok efendi aklı başında bir insan. Dindar muttaki ve seyittir. Elinden yüzünden nur akıyor bayağı da dürüst bir insan. Adildir. Makul bir insandır. Dolayısıyla bir oyun oynanıyor doğru. CHP’yi kendi içinde kompleksli insanların, zayıf insanların da desteğiyle darmadağın edeceklerini zannediyorlar. Böyle bir şey olmaz. Sayın Kılıçdaroğlu’nun çevresinde kilitlensin CHP. Sakın ha. AK Parti için de öyle bir operasyon düşünüyorlar. MHP için de öyle. Çok çok dikkatli olmak lazım. Çok çok dikkatli olmak lazım. Aman ha. Ne MHP’yi böldürürüz ne CHP’yi ne AK Parti’yi. Bunlar hep vatan için millet için hizmet eden değerli, güzel, yüksek kuruluşlar.
(Sayın Kemal Kılıçdaroğlu CHP içinde son zamanlarda ortaya çıkan karışıklık hakkında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı suçladı ve: “Saray düğmeye bastı, bazı milletvekili arkadaşlarımız da buna alet oldu.” dedi. Muharrem İnce bu sözlere yanıt verdi: “Saray düzenine muhalefet edersen basiretsiz CHP yönetimine muhalefet edersen sarayın adamısın. Alayınıza hayır. Bana sarayın talimatıyla hareket ediyorsun diyen kişiye dünyayı dar ederim. Basiretsizliğinizi iftirayla kapatamazsınız.”)
Tayyip Hoca kendi halinde bir insan. Başı İngiliz derin devletiyle belada, paralel yapıyla başı belada; aslan gibi mücadele ediyor. CHP’yle bir alıp veremediği yok. Hadi CHP bölünse bile yine muhalefet olmuş olur fark etmez yani. Ve Tayyip Hoca da CHP’nin bölünmesini istemez niye istesin? Ve bölünecek bir parti de değil ayrıca CHP niye bölünsün ki? Mantıklı değil.
(Devlet Bahçeli idam cezası tartışmalarıyla ilgili şunları söyledi: “İdam cezasının getirilmesini öngören düzenlemenin TBMM’ye getirilmesi ve kabulü hususunda MHP bütün gücüyle vardır ve bu bahsin kapanmasını beklemektedir. İdam cezası toplumsal taleptir. AKP ve Cumhurbaşkanı bu talebe destektir o halde gecikmeyelim.” dedi.)
Nerede işe yarayacak ki ben onu anlamıyorum. Darbecilere zaten yaramayacak. Bunun altından bir oyun çıkabilir, buna çok dikkat etmek lazım. Yani paralel yapı bunu bir oyun olarak tezgahlayabilir. Yani ne götürür ne getirir onu iyi düşünmek lazım. Çünkü onlar hiçbir şekilde bununla muhatap olmayacak. Kime yarayacak bu? PKK’lı zaten polisle, askerle çatışıyor asılmak onun için bir kurtuluş olarak görür onu yani. Zaten ister adam onu sevinçle karşılar, öyle bir derdi olmaz. Dolayısıyla onun ne faydası olacak niçin böyle bir şey düşünüyorlar onu bir araştırmak lazım. Yani ikinci bir darbe tehlikesinden bahsediyorlarsa öyle olmaz onun usulü, anında karşılığının verilmesi lazım. Yani mahkemeye daha intikal edecek, emniyete intikal edecek öyle bir şey değil. Halkımız onu anında durdurur nezaketiyle ve daha evvelkine benzemez. Daha seri, daha kararlı, daha net olur kanuna hukuka uygun olarak.
“Yüz gram tatlı kirazda günlük C vitamini ihtiyacının yüzde on ikisi bulunuyor. K vitamininin yüzde üçü, B6 vitamini ihtiyacının yüzde ikisi, folat ihtiyacının yüzde biri, A vitamini ihtiyacının yüzde biri, kalsiyum ihtiyacının yüzde biri, demir ihtiyacının yüzde ikisi, magnezyumun yüzde üçü, fosfor ihtiyacının yüzde ikisi, potasyum ihtiyacının yüzde altısı, bakır ihtiyacının yüzde üçü ve manganez ihtiyacının yüzde dördü bulunuyor.”
Görüyor musun? Allah mineralleri içine koymuş ve çok az ve belirli miktarlarda, tam insana yetecek kadar. Fazla olsa zarar verir az olsa zarar verir. Bu beslenmeyle insan mükemmel yaşıyor. Ve içi çaka çaka protein dolu. Protein sentetik elde edilemiyor. İçinde her türlü yağ çeşitleri var. Yani omega 3, omega 6, omega 9, doymuş, doymamış yağlar var. Yağ da sentetik yapılamıyor. Şeker var, şeker çeşitleri. Vitamin çeşitleri, mineral çeşitleri. Allah her türlü güzellikle içini donatmış insanın ihtiyacı olan. Kirazın hiç buna ihtiyacı yok, kiraz onu yemez bunu insan yiyor. İnsana Allah nimet olarak veriyor. Görünüşü nefis. Pırıl pırıl parlıyor vernikli gibi, tadı güzel görünüşü kıvamı her şeyi çok zengin ve olağanüstü güzel. Allah’a hamdolsun maşaAllah.
(Almanya başta olmak üzere bazı Avrupa ülkeleri Türkiye’de idam ile ilgili bir referandum olması durumunda kendi ülkelerinde propaganda yapılmasına ve seçim düzenlenmesine izin vermeyeceklerini açıkladılar.)
İdamdan bir şey çıkmaz. Boş o. Çünkü PKK’lılar zaten ölümü göze alarak geliyor. Çatışmaya giriyor zaten, sokakta bile çatışıyor. Onların öyle bir derdi yok. Fethullah Gülen, FETÖ’cüler için falan desek zaten adamların hepsi içerde. Onlara kanun geriye dönük olarak etkili olmaz. Bu sadece imajımızı bozar başka işimize yaramaz. İdamı nerede kullanacağız? Gerek yok.
(Sözcü Yazarı Can Ataklı referandum sonrası Hulusi Akar, Şükrü Karatepe ve Abdullah Gül’ün fotoğraflarının sosyal medyaya servis edilmesinin arkasında Sayın Erdoğan olduğuna dair duyumlar aldığını yazdı. “Söylentilere göre Erdoğan darbe gecesinden bu yana Akar’dan şüphe ediyor. Ancak dere geçilirken at değiştirmek istemediği için bugüne kadar Akar’la ilgili bir tasarrufta bulunmadı. Fakat önümüzdeki ağustos ayında emekli edileceği konuşuluyor. Saraya yakın bazı kaynakların Akar’ın cemaatle çok yakın olduğunu ama gelişmeler beklendiği gibi gitmeyince nötr davrandığını, sarayın da bundan hiç hoşlanmadığını söylediler” dedi.)
Akar Paşa’yı o gün boğazını falan sakatladılar yaraladılar. Bayağı eziyet çekti yani çok zor şartlarda direndi o adamlara. Bunca belanın derdin içinden geçmiş çileli bir insana üstüne bir de ‘sen de onlardansın’ falan bu çok acı olur. Böyle olmaz. Akar Paşa delikanlı, yiğit bir insan, dürüst bir insan. Ne zoru? Öyle olsa direkt söylerdi. Direkt o olayın içine girerdi. Aklı başında bir adam öyle tehlikeli işlerin içine girmez. Dürüstçe, sevecen, sakin hizmetine devam ediyor. Öyle ters bir karakter, ters bir kişilik hiç görülmedi onda. Müspet, olumlu. Uç bir insan da değil. Kendi halinde bir insan. Gereksiz. En baştan beri Hulusi Paşa’yı kolluyorum. Sürekli bir baskı var. Ne zorun? İstiyorsan emekli edersin zaten. Tayyip Hoca niye öyle bir şeyle uğraşsın? Riskli görse direkt emekli eder ve bir delil de varsa mahkemeye verir. Böyle bir şey yok. Hulusi Paşa tertemiz normal bir delikanlı. Normal bir Osmanlı paşası. Normal bir cumhuriyet generali, bir koçyiğit, tertemiz insan. Benim gördüğüm namazında niyazında, temiz, Allah’tan korkan Müslüman bir insan. Paşamıza laf yok. Paşa efendi, paşa aklı başında. Bir bildiğim var ki söylüyorum. Gereksiz bunlar.
(Sayın Devlet Bahçeli üstü kapalı olarak MHP’de ayrılık çıkaran Meral Akşener ekibini hedef alan şöyle bir açıklama yaptı; “16 Nisan’dan hemen sonra yeni parti kurmak için uğraşanlar, hava koklayanlar, zemin arayanlar, hayal aleminden çıkamayan siyasi mahluklardır. Türkiye yeni bir hükümet sistemine geçmiştir. Türk milleti 16 Nisan’da herkese yerini göstermiştir. MHP’ye engel olmak, MHP’yi zayıflatmak için rekabete girenler eninde sonunda hak ettiklerini bulacaklardır. Bulmaya da başlamışlardır” dedi.)
“MHP niye iktidar olamıyor?” diyorlar. MHP’nin iktidar olması ta Özal zamanına gider. Özal zamanında MHP iktidardı. Sonradan yine iktidardı. Demirel zamanında da hep iktidardı bütün kadrolarda ülkücüler vardı. Ben gayet iyi biliyorum o devri. Şu anda da yine MHP yine iktidarda. Öyle bir şey yok. Güya kendisi evde ama partinin ruhu iktidarda. MHP daima iktidar olmuştur yani devlet kadrolarında her yerde MHP vardır. Çok eskiden beri bu böyledir. Tahmin edilenin çok üstündedir MHP’nin gücü. Görünen kısım buz dağının ucuysa görünmeyen kısmı denizin altındadır. Uçsuz bucaksız bir güçtür Milliyetçi Hareket Partisi. Bir tek Türkiye’de değil, yurt dışında da çok büyük bir güçtür Milliyetçi Hareket Partisi. Türki devletlerde her yerde Azerbaycan’da, Kazakistan’da, Türkistan’da, Tacikistan’da adı konulmamış büyük bir güçtür. Dolayısıyla “Niye başbakan olmadı?” falan kardeşim oradaki insanlar başbakan olma, makam derdinde değil bunlar dava derdindeler. Kızıl Elma, turan, Türk İslam Birliği, İttihad-ı İslam Ülkücülerin hedefi budur. Kim iktidarda olursa olsun onlar daima iktidarda olurlar. Dolayısıyla boş o laflar. “Niye kadrolarda Ülkücüler yok?” diyor. Kadrolar zaten çaka çaka Ülkücülerle dolu. Nasıl olmuyor? Git emniyete hepsi Ülkücüdür. Milli İstihbarat Teşkilatı’nın büyük bölümü Ülkücüdür. Adli sistemde de hep Ülkücüler hakimdir. Doğal olarak devlet Ülkücüdür zaten. Devletin yapısı Ülkücüdür. Bizim devletimizin resmi felsefesi zaten Ülkücülük üstüne kuruludur. Adı konmamış bir resmi felsefesi vardır. Rahmetli Atatürk zamanından kalma. Aslında ta Enver Paşa zamanına falan gider. Hepsi Ülkücüdür. Enver Paşa da Ülkücüdür. Atatürk de saf kan Ülkücüdür. Üslubuyla, konuşmasıyla hep İslam Birliği, Türk Birliği. Cesaretiyle üslubuyla, devleti koruyan ruhuyla bu kendini gösterir. Bu adı konulmamış bir terbiyedir. Bir devlet terbiyesidir. Bilinir bu, her insan bunu kavramaz. Bir devlet memuru mesela kaymakam olduğunda hemen onu kavrayamayabiliyor ama ileriki yıllarda kaymakam bunu kavrar. Kavradıktan sonra onun makamı zaten yükselir. Bunu anlamayan, kavramayan yüksek devlet memuru pek olmaz.
(PKK yanlısı Almanlar, Almanya’nın Türkiye’de tank üretmek için girişimde bulunmasına karşı eylem yaptı. Türkiye’de üretilen bu tankların PKK’ya karşı mücadele de kullanılacağını ve bunu istemediklerini söyleyerek kendilerini sanki Türkler tarafından vuruluyormuş gibi yerlere attılar. Protesto sırasında ayrıca “Erdoğan’a tank yok” sloganı attılar.)
Onlar Türk askerini şehit ediyorlar, onlara ağır silah veriyor Amerika, nasıl Türkiye’ye silah olmasın? Olur mu öyle şey? Ayrıca biz kendi silahımızı kendimiz üretmesini biliriz öyle bir derdimiz de yok. Türk Milleti öyle zannettikleri gibi kolay baş edebilecekleri bir millet değil bence hiç denemesinler.
(Atatürk aleyhtarı sözleriyle büyük tepki çeken tarihçi Mustafa Armağan, İstanbul Üniversitesi’nde konuşma yapmaya hazırlanırken Türkiye Gençlik Birliği üyeleri tarafından protesto edildi, kapıdan içeriye sokulmadı.)
Atatürk’e aleyhtar bir sürü adam var yani ne yazar aleyhtar olsa ne olur, o önemli bir şey değil ki. Bu aydınlıkçıların gençlik örgütü ama bence TGB’nin iyi değerlendirilmesi lazım, bayağı bölücülüğe karşılar. Öcalan’a şiddetle karşılar, Türkiye’nin bölünmesinden şiddetle tedirginler ve hep birlik, beraberlik ruhu onun üstünde duruyorlar, iyi pozitif yönleri var. Bence o gençlerin hepsinin değerlendirilmesi vatan, millet faydasına olur. Sayıları az ama onların. Çok aktif ve canlılar o yüzden sesleri çok çıkıyor. Bizim fosil sergisine bir ara bir saldırmıştı bazıları, bir tanesi ısırmaya falan kalktı taşları, fosil taşları ısırdı, hatta bölmüştü ısırıp maşaAllah. Fosilin gerçek olduğu anlaşıldı ısırınca yani fosilin detayları da ortaya çıkmıştı. Ama gereksiz eylem yapıyorlar mesela bunlar boş eylem, adam gitsin konuşsun Atatürk karşıtı olup olmamasını. Karşı olsa ne olur, olmasa ne olur? Bazıları hiç tanımıyor, bilmiyor yahut hakikaten karşı, bence onun üstünde o kadar durmamaları lazım, önemli değil. Onu getirirler bir de Atatürk’ü savunan birisini getirirler olur biter. Zaten hakaret edemez. Nasıl olsun? Kanun var öyle bir şey olmaz.
Sabahtan bu yana Bediüzzaman’la, Atatürk’le ilgili Kemalistlerle, Nurcuları karşı karşıya getirecek açıklamalar geliyormuş etiketlerin nedeni de buymuş. Kardeşim Bediüzzaman’la Atatürk arkadaştı, sen onu bana sor sen bırak yani, o ledün ilmi içinde değerlendirilecek bir şey. İkisi köşkte Atatürk’e akıl almaz yüksek sesle bağırıyor Bediüzzaman, Atatürk son derece alttan alıyor. Atatürk bayağı seviyordu Bediüzzaman’ı. Gerçek alim diye Anadolu’dan özel olarak onu getirttirdi. Bediüzzaman’ın kıymetini çok iyi biliyordu Atatürk. Atatürk de arkadaşı olduğu için Bediüzzaman’ın nazı geçiyordu istediği gibi konuşuyordu. Atatürk’e alenen ve açıkça hiçbir zaman için Bediüzzaman deccal falan dememiştir öyle bir konu yok. Deccal hakkında konuşmaların ima ettiğini düşünüyorlar. Asıl olan Bediüzzaman’ın mahkemedeki ifadesidir kardeşim, mahkeme ifadesi esastır çünkü yeminli ifade bu. Orada diyor ki, “ben Atatürk’e deccal demedim” bitti. Demedim dedikten sonra sen daha hala dedin diyemezsin. Açık ifade esastır, ‘ima etti’ ya imayı sen boş ver sen sormuşsun hakim savcı huzurunda, kalabalık hazirun karşısında “Atatürk’e ben deccal demedim” diyor bitti. Bunun artık üstüne gidilecek yönü olmaz ayıp yani artık. Demedim dedi mi ona hüsnü-zan edeceksin ondan gerisi artık geçerli olmaz, mahkeme ifadesi ya tutanak, resmi tutanak. Atatürk çok sağlam delikanlı yani abartıyorlar. Bir kere tam sahabe zamanındaki gibi İslam’ı savunuyor, Kuran’ın yeterliliğini savunuyor, çok aydın, aklı başında kaliteye, klaslığa çok önem veren nezih, Avrupai ve Osmanlı terbiyesini içinde barındıran has bir delikanlıdır. Kaliteli bir delikanlıdır, hasbidir, samimidir ve cesurdur, delikanlıdır Atatürk. Dolayısıyla yakışıksız sözler benim zamanımda vardı lise yıllarında falan ben ortaya çıkıp açıkladıktan sonra o konu bitti zaten. Şu an Atatürk’e laf söyleyen adam ben göremiyorum gelsin bana adamın on dakikada cevabını veririm. Bu konuyu en kapsamlı inceleyen adamım, bıraksınlar bana. Atatürk bayağı yaman delikanlıdır. İlahiyat fakültelerini kurmuş, İmam Hatip liselerini kurmuş, Diyanet İşleri Başkanlığı’nı kurmuş bak yüz bin cami var Atatürk’ün vesilesiyle oldu. Yüz binin üstünde imam ve müezzin var Atatürk’ün vesilesiyle oldu. Yüz binlerce Kuran’ı Anadolu’da dağıttırdı. Elmalılı tefsirini yaptırdı. Buhari-yi Şerif’i tefsir ettirdi, açıklattırdı say say say bitmez.
(Esad, Sayın Erdoğan’la barışmadığını belirten şöyle bir açıklama yaptı: “Eğer iki yıl içerisinde Suriye’yi kurtarmazsam istifa edeceğim. Ama ben Suriye’nin kurtulacağına dair yüzde 100 garanti veriyorum. Müzakereler ve bunun gibi konulara bakmayın Suriye’nin teröristlerden ve tekfircilerden kurtulmasının gerçek planı Suriye’nin bölgesel rolünün yeniden kazandırılmasıdır. Ayrıca ben Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan ile barışmadım çünkü o Suriye halkının öldürülmesine neden oldu ve Arabistan da çok pişman olacaktır” dedi.)
İşte anlaşsınlar, konuşsunlar da artık küsme, darılma falan bunları ortadan kaldırıp Suriye devletinin bu işlere karışmamış elamanları kimse onlarla bir teknokrat hükümeti kurup Suriye’den de herkes çekilsin. Millet geri dönsün vatanına. Bu iş bitsin. İngiliz derin devleti de Suriye’yi bölemeyeceğini görsün, bu rezillik bitsin. Bak eğer Suriye bölünürse PKK Güneydoğu’da büyük bir devlet kuracak. Suriye’nin bölünmesine müsaade etmeyelim. Hiç uzatmadan hemen bir teknokrat hükümetini Türkiye kabul etsin. ‘Arkadaş şu hükümeti biz oluşturduk, Türkiye de kabul etsin, İran da kabul etsin, Rusya da kabul etsin, hükümet hemen göreve başlasın.” desinler. O meşru hükümete de kim direnirse ona karşı hukuki tedbirler de alınır. Onun dışında bir yol olmaz ve o zaman PKK da bölgeden mecburen temizlenecektir.
Türkiye ultramodern olursa, Avrupai olursa, kadın haklarına çok önem verirse, dekolteye önem verirse, dekolteye saygı duyarsa, sanata, müziğe, resme, heykele saygı duyarsa PKK’nın orada tutunma imkanı kalmaz. Şu an Avrupa ve Amerika diyor ki; “Türkiye’de” diyor “gelenekçi Ortodoks sistem var, bunlar da modern adamlar, bunlar sanatı, bilimi, estetiği her şeyi savunuyor, dekolteyi de savunuyor, kadın haklarını da savunuyorlar dolayısıyla Türkiye’ye karşı biz bunları savunalım” diyorlar. Biz bu iddiayı ortadan kaldıralım, biz modern olalım, biz kaliteli olalım, PKK’nın sadece terörist, aşağılık, yancı bir yapı olduğunu gösterip kökünden bu işi silip atalım. Bakın başka kurtuluş yok, gelenekçi Ortodoks sistem Türkiye’yi mahvedecek Allah esirgesin. Bayağı tehlikeli bir sistemdir gelenekçi Ortodoks sistem. Gece gündüz anlatıyoruz. Bu kahramanlık değil, felaketin kapısıdır. Bakın gelenekçiliği, Ortodoks sistemi savunmayı adamlar kahramanlık zannediyorlar, iyi niyetle, bilemiyorlar. O dipsiz kuyuyu, o zor yaşanan dünyayı, o simsiyah dünyayı kendileri için Allah’ın emri gibi görüyorlar ve kendileri felakete gidiyor, milleti de felakete götürüyorlar. Yayınlıyoruz görüyorsunuz, adam üç yaşındaki çocuğun bacağına kafayı takıyor.
(“Kuran’ı Kerim’de adı geçen peygamberler neden Ortadoğu’yla sınırlıdır? Neden Çinli, Hintli peygamberin adı geçmemiştir?” sorusuna cevap)
Orada da peygamberler çıkmış. Fakat Kuran’da, yani o bölgede çıktılar diye geçmiyor. Yoksa Budha’nın gerçek bir peygamber olma ihtimali çok çok yüksek. Hak bozulmuş eski bir din olduğuna dair, o kadar çok delil var ki. Namazlar, tesbihatlar yani her şey. Zekatıyla, helallere haramlara bakışıyla, anlatımıyla, Allah’ın varlığıyla ilgili Budizm bayağı benziyor. Hint dinleri de, Mejdek inancı da çok çok benzer. Zamanında oralarda peygamberler çıkmış. Fakat dinleri zamanla tahrif olmuş ve değişmiş.