A9 TV; 12 Aralık 2016
(Saldırıda şehit olan polis Kadir Yıldırım’ın öğle yemeği diyerek paylaşımı var, simit yiyor öğlen yemeğinde.)
Aslanım benim aslanım. Sen orada şimdi cennet yemekleri yiyeceksin. Biz de sana imreniyoruz. Bizi dünyada bıraktın, sen cennete gittin, biz güzel yere gittiğin içinde sana imreniyoruz. Allah bize de nasip etsin. Ne mutlu sana, ne mutlu ailene. Ne güzel şeref. Allah şehadetini kabul etsin. Ne güzel cennet bahçesi gibi bir yere gittin. Biz burada cennetle cehennem arası bir yerdeyiz. Tabii ki imreniyoruz sana. “Arkadan gelecek olanları beklerler” diyor ayette. İnşaAllah bizlere de nasip olur. Allah annene, babana, sevdiklerine, bütün şehitlerimiz için tabii bu duamız hepsine sabr-ı cemil nasip etsin. Hayırlı bereketli uzun ömür versin Cenab-ı Allah. O şeref, o güzellik onlara dünyada yeter. Şehit ailesi olmak çok büyük bir şereftir. Bir üstünlüktür asalettir, her yerde iltifata hürmete layıktır o insanlar.
Allah ayette “Şehitler henüz kendilerine katılmamış olanlara hiçbir korku olmayacağını ve hiç mahzun olmayacaklarının müjdesini vermek isterler” buyuruyor.
Evet bir hayat boyutu. Bu hayat boyutundan daha keskin daha net bir hayat boyutu. Biz dünya hayat boyutundayız, bu imtihanlı hayat boyutu. O da imtihanlı ama sadece pozitif imtihan var cennette. Yani negatif imtihan yok. O yönden son derece rahat. Her şey olumlu oluyor ama tabii onlar da orada vefatı tadacaklar. Yani Azrail (as)’la karşılaşacaklar. Kıyamete kadar bekliyorlar. Kıyamet vakti hepsinin canı alınacak. Henüz canları alınmadı. Allah Katında diriler, İsa Mesih nasıl diri onlar da diri. Allah Katında diriler.
Al-i İmran Suresi 170 : Şeytandan Allah’a sığınırım. Bak, “Allah’ın Kendi fazlından onlara verdikleriyle sevinç içindedirler.” Nimetlerin şeklini artık düşünün. Bak sevinç. Dünyada ne var? Hüzün de oluyor, korku da oluyor, endişe de oluyor, tedirginlik de oluyor. Her şey oluyor. Onların duyduğu duygu ne? Sadece sevinç. “Onlara arkalarından henüz ulaşamayanlara müjdelemeyi isterler ki onlara hiçbir korku yoktur mahzun da olacak değillerdir.” Korkacakları hiçbir şey olmuyor diyor mahzun da olmuyorlar. İşte ben öldüm diyemiyor çünkü ölmediğinden emin. Gittiği yer son derece rahat güzel ama bilinçte tabii değişiklik olduğu için hüzün de gidiyor, bilmiyor hüznü. Bir de hüzünlenecek olay yok. İki yönden Cenab-ı Allah kilitliyor, cennette de öyledir. Hem hüzün olacak olay yok hem hüzün mekanizması yok beynin. Vücutta öyle bir sistem olmuyor.
(Beşiktaş’taki saldırının ardından bu sabah HDP’ye yönelik İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Manisa ve Mersin’de düzenlenen operasyonlarda yüz on sekiz kişi gözaltına alındı. Ayrıca sosyal medya paylaşımlarında teröre destek verdikleri iddiasıyla da on kişinin gözaltına alındığı dört kişinin de arandığı belirtildi.)
Bu teröristlerin en büyük kozu yılgınlık, korku, tedirginlik meydana getirmek. Ve en önemlisi umutsuzluk meydana getirmek. Şimdi ben onların silahını alt üst ettiğim için onun yancıları, terörün yancıları acayip kafayı sıyırmış vaziyetteler. Çünkü terörü biz hiçe indiriyoruz. Yani bütün eylemlerini sıfırlamış oluyoruz. Ne korkuya müsaade ediyoruz, ne yılgınlığa, ne umutsuzluğa hiçbir şeye imkan tanımıyoruz. Adam emek emek bomba patlatıyor olay yapıyor. İngiliz derin devletinin en önemli kozu, en hayati kozu. Diyorlar ki onlar “İnsanlar zayıftır, korkaktır, çabuk umutsuzluğa kapılırlar, çabuk bitkinleşirler, gelecekten umutlarını çabuk keserler. O yüzden bombalama veyahut buna benzer büyük olaylar toplumu istediğimiz gibi yönlendirmemizi sağlar” diyor. Şimdi de ben bu avanakların oyununu tamamen kökten bozduğum için İngiliz derin devletinin yalakaları adeta kuduruyorlar. Vay be diyor nasıl dersin sen böyle bir şey? Terör bize etki etmez diyorum, nasıl dersin? Biz asla yılgınlığa düşmeyiz diyoruz; asla yılgınlığa düşmeyiz nasıl dersin. Hiç mi etkilenmiyorsun diyor; hiç etkilenmiyorum. Bize bu oyunlarla hiçbir zarar veremezsiniz. Yancılarınızla, hampalarınızla kim gelirse gelsin vız gelir tırıs gider. Hiçbir şey yapamazsınız. Ben size yolu gösterdim seksen üç milyonun tamamını şehit ederseniz tapusu sizin olsun vatanın. Bunun dışında mümkünü yok unutun. Kırk, yüz, yüz elli bin hiç fark etmez. Hiçbir şekilde yılmayız. Bunu unutacaksınız. On kişi kalsak bile bu vatanı yine vermeyiz bu toprağı bak bunu düşüneceksiniz. On kişi yine müsaade etmeyiz. İşte bu sözler bunları kudurtuyor. Müsaade etmiyoruz. Yeis veyahut ümitsizlik şirktir. Korku şirktir. Her şeyi Allah yaratır, her şey hayırla yaratılır. Deccaliyetin sonu gelmiştir otuz dokuzuncu yıldalar bir yılları daha kaldı. Kırkıncı yıllarında deccaliyet bitecek Peygamberimiz (sav) diyor “kırk yıl deccalin ömrü” diyor. Bunların kırk yılını doldurmasına bir yıl kaldı. Mehdiyet’in bereketiyle, İsa Mesih’in bereketiyle, Hızır (as)’ın bereketiyle Allah’ın onların bereketini vesile etmesiyle bu beladan kurtulacağız.
(Star Yazarı Yakup Köse dün sizin anlatımlarınız üzerine BBC’nin saldırı yerini gören yayın yapmasına dikkat çekti ve şöyle yazdı; “İngiltere’de kahkahalar patlarken cumartesi gecesi İstanbul’da da iki patlama oldu. Bakın şu rastlantıya ki BBC kanalı patlamayı en iyi açıdan görecek rezidans odasından hemen canlı yayına başladı. Tıpkı batıcı Gezi ayaklanmasında olduğu gibi. Görmüyor musunuz mesele Recep Tayyip Erdoğan değil mesele Müslüman Anadolu’nun kurutulamayan ve elhamdülillah yeniden tomurcuk vermeye başlayan ruh kökü.”)
Aferin aslanıma güzel yazmış. Ama BBC dedin mi BBC nedir? İngiliz derin devletinin desteklediği bir kurum. Bir kere oradan başlayarak olaya gitmesi lazım. Evet. İşte ruh kökünün ne olduğunu söylemiyorsun. Mehdiyet olduğunu söylesene. Adam senin ruhunu dinlememiş Osmanlı’yı yıkmış. Yani Osmanlı ruhuyla Osmanlı’yı yıkmış zaten. Osmanlı’yı yıkan zaten Osmanlı ruhuydu. Ama bozulmuş Osmanlı ruhu yani dejenere olmuştu Osmanlı ruhu. Gerçek Osmanlı ruhu kalmamıştı. Osmanlı’nın kuruluşundaki ihlas samimiyet kalmamıştı. Osmanlı’yı Darwinist yaptılar Abdülhamit’in eliyle. Her yere kerhaneler, meyhaneler kuruldu. Sigara fabrikaları kuruldu. Darwinizm gemilerle, trenlerle, deve kervanlarıyla yüzbinlerce kitapla bütün Anadolu’ya, bütün Osmanlı coğrafyasına dağıtıldı. Ve Abdülhamit’in bizzat emriyle oldu bunlar. Abdülhamit’in bütün kurmayları, bütün siyasi ekip Darwinist’ti. Başta Mithat Paşa olmak üzere. Ve böylece Osmanlı’yı mahvettiler. Abdülhamit’in tek yaptığı güzel şey, İsrail devletini kurmak oldu. İsrail’de Musevilere toprak verdi, Allah razı olsun. 80 bin Musevi’yi de İsrail’e yerleştirdi. Onun verdiği topraklar üzerine de İsrail devleti kuruldu. En yakın adamlarından biri de Theodor Herzl’di. Onu çok seviyor ve onunla her türlü sırrını paylaşıyordu. Hatta Theodor Herzl, “Avrupa’da öldürülecek adam var mı?” diye ona soruyordu. Ve liste de vermişti ‘Bunları öldürebiliriz’ diye, Abdülhamit’e. Sürekli sarayda duran danışmanıydı. Karşılıklı tebrik kartları gönderiyorlar birbirlerine. O Abdülhamit’i övüyor, Abdülhamit onu övüyor. Böyle bir hayat.
Şu an Müslümanların başının en büyük belası, bu perişanlığın ana nedeni, Müslüman aleminin böyle hercümerç içinde olmasının nedeni İngiliz derin devletidir. İngiliz derin devleti de münafıkları kullanıyor. Münafıkları etkilemede de Darwinizm’i kullanıyor. Küfrü etkileme de Darwinizm’i kullanıyor. Müslümanların gücünü kırmada da Darwinizm’i kullanıyor. Ta Mevlana Celalettin Rumi zamanında Darwinizm uygulanmaya başlanmış. O homoseksüel kültüre atıflar yapılmış. Halen de İngiliz derin devleti bu felsefeyi devam ettiriyor. Ama genişleterek, çapını büyüterek, şiddetini artırarak.
Tabii bunların ana kullandıkları malzemeyi etkisiz hale getirmek çok önemli, yani münafıkları. Münafıkları etkisiz hale getirdiğimizde, İngiliz derin devletinin askerleri de yok olmuş olacak. Derin devletin bütün elemanları münafıklardan oluşur İngiliz derin devletinin. Münafığın bir tane gıdası vardır. Enaniyet, büyüklük ve kibirlenme. Cinler nasıl suyla beslenirse, münafık da enaniyetle beslenir. Yani onun aklı, fikri, görüşü, düşüncesi sadece büyüklüktür. Başka bir şey yok. Onun için İngiliz derin devleti fazla masraf yapmaz. Bunları bilir, iblis ordusu olduğunu bildikleri için; “Sen ne büyüksün. Sen ne yücesin. Sen ne kadar akıllısın. Ne kadar kültürlüsün. Ne kadar görgülüsün. Bu insanlar ne kadar akılsız. Ne kadar bilgisiz. Ne kadar kötü. Fakat bunların zıddına sen ne kadar muhteşemsin, görülmemişsin.” Dediğinde münafığın aklı fikri gider, köle olur. Yani cin çağırma seansı gibi. Bunların da böyle münafık çağırma seansları oluyor. Bunu dedin miydi münafığın aklı iptal olur. Onun için manyak gibi onlar her toplantıda ukalalık yaparlar, züppelik yaparlar. Bilmişlik, hemen belli olur. Topluluğun içerisinde böyle onlar armut gibi ortaya çıkarlar. Her şeyi bilen, sürekli de atarlar o yüzden. Akıl almaz yalancıdır, deli gibi. Bilmediği yoktur münafığın. Sor, hemen söylesin. Akıl hastası tarzında bir karakter gösterir.
(Beşiktaş’taki saldırıyı PKK’nın üstlenmesine rağmen İngiliz Independent Gazetesi saldırıyı kimlerin yaptığının bilinmediğini söyledi. Haberde şöyle deniyor; “İstanbul’u kimin bombaladığını henüz bilmiyoruz. Bu da Türkiye’nin şu anda bulunduğu sıkıntıya işaret ediyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan sorumlu olanları ortadan kaldıracağına dair söz verdi. Ancak terörizmin Türk yaşamında kalıcı bir özelliği haline geldiği koşulları kendisi yarattı.”)
Taktılar kafayı Tayyip Hoca’ya. Anadolu delikanlısı diye, mazlum diye bir türlü hazmedemediler. Onlar arıyor ki züppe olsun, homoseksüelliği desteklesin, Rumi’den bahsetsin, Darwinist olsun, bunların kafasına uysun, bunlar ne derse ona boyun eğsin. Baktılar öyle kabadayı, delikanlı. Nasıl deviririz? Deviremeyince de daraldılar. Aşağılandıklarını hissediyorlar. Çünkü bu kadar uzun bunlara muhalif birisinin iktidarda kaldığı görülmemiş. Mesela Menderes muhalif diye hemen hallettiler kendi kafalarına göre, kendi inançlarına göre. Abdülhamit, beşinci Murat kim olursa olsun. Abdülaziz rahmetli anında tek seferde. Bu sefer halledemiyorlar. Çünkü Mehdiyet devrede. Mehdiyet’in himmeti, duası Tayyip Hocamız’ın üstüne. İsa Mesih’in manevi nefesi, Hızır (as)’ın yoğun gayretleri meseleyi başka şekle getiriyor.
Şehitlerimizi Tekrar Tebrik Ediyoruz. Onları Özlüyoruz, Hepsine Hayranız. Yanlarına Gitmek İçin Heyecan Duyuyoruz.
Şehitlerimizi tekrar tebrik ediyoruz. Onlara hayranız ve onları özlüyoruz. Yanlarına gitmek için çok istekliyiz. Allah bize de nasip etsin, hayranız. O güzel makama hayranız. Efendim zerre miktar kılımız kıpırdamaz ne yaparsa yapsınlar. Yerimizden milim santim hareket ettiremezler. Asla yılmayız. Bak söylüyorum kırk elli kişi değil, üç milyon, beş milyon şehit bile vermiş olsak asla vazgeçmeyiz. Hiç boş yere heveslenmesinler. İngiliz derin devletini en kızdıran izahlardan bir tanesi bu. Öbür türlü nasıl kuduruyorlar görüyorsunuz. Yani bunları ben söyledim diye akılları gidiyor bazı tiplerin. Fakat şimdi burada en hayati konu bak terörün tek sebebi Darwinizm’dir. Bak istirham ediyorum Tayyip Hocam’dan Darwinizm doğrudan Allah’ı inkar eden bir sistem. “Allah yapmadı” diyor bak. “Çamurlu su vardı” diyor bildiğin çamurlu su. “Güneş geliyordu tepesinden” diyor. “Kaynıyordu” diyor. “Çamurlu su. Hava da sıcak. Tesadüfen orada protein oluştu” diyor. Kardeşim sen proteinin molekül yapısını biliyor musun? Dantel gibidir dantel. Böyle beş metrelik bir danteli al. Beş metrelik bir dantel. Nasıl ince ince dokunuyor değil mi? O düzgünlükte olması lazım. Bu tesadüfen olur mu? “Olmaz” diyor. “Peki nasıl olur?” diyoruz. “Ya” diyor “O kısmını merak ediyorsan uzaylılar yapmıştır” diyor. Sen dalga mı geçiyorsun? Dalga mı geçiyorsun sen? Uzaylılar; uzaylıları kim yapmış? “Ne bileyim ben” diyor. O zaman hiç konuşma bilmiyorsan. Allah diyemiyor. Ağrına gidiyor. “Yani müthiş bir zeka yapmış” diyor. “Yüksek bir akıl. Uzaylılar olabilir” diyor. O kadar yüksek aklı yaratan kim peki? Uzaylıları yaratan kim? İlla inkar edecek. Tayyip Hocam hiç tereddüt etmesin. Direkt Darwinizm’in üstüne gitsin bak millet yanında.
Türkiye’ye bereket gelmesi için, uğursuzluğun üstümüzden gitmesi için Darwinizm’in devlet tarafından gençlere enjekte edilmesi kaldırılması lazım. Bak bilerek ve bir bildiğim olarak söylüyorum. Bak bu uğursuzluk üstümüzden kalkar. Bereket gelir. Allah alenen inkar ediliyor bak Darwinizm’de, alenen ve açıkça. Ve kendince de gizlice çaktırmadan. Böyle korkunç bir ideoloji, böyle Allah’ın inkarı kitlevi dünya tarihinde hiç yok, yirmi bin yıllık tarihte yok. İlk defa oluyor. Aman rica ediyorum Tayyip Hocam’dan cesur olsun -ki zaten cesur- gereğini yapsın ya Allah bismillah şu beladan kurtulalım. Bak PKK’yı da mahveder bu, İngiliz derin devletini de mahveder. IŞİD’i de mahveder, hepsini mahveder. Çünkü IŞİD’in eğitimini yapan hocalar da Darwinist. Muhammed Abduh, Cemalettin Afgani bu ekol yani Mısır ekolü hep Darwinist.
(“Cennette gelişimimiz devam edecek mi? Sevgimiz imanımız daha artabilecek mi?” sorusuna cevap)
Tabii ki yani çünkü bir sınırı yok. Tabii ki Allah’a sevgimiz artar, etkilenme gücümüz artar buna ait zaten hadislerde de gerekli işaret anlatımlar var. Kadınlar diyor eşlerinden kısa bir süre ayrılırlar evli olanlar mesela eşi çarşıya gidiyor, cennet çarşısından geldiğinde “aman Allah’ım” der diyor “sana bir şey olmuş daha güzelleşmişsin” der diyor. Ertesi gün diyor eşi diyor yine çarşıya gider gezer gelir diyor yine eşini görür diyor “aman Allah’ım sana ne oldu böyle? Bu sefer daha da güzelleşmişsin” der diyor. Bu kesintisiz güzelliğin artacağını gösteriyor. Kadınlar erkeklere söylüyor, erkekler de kadınlara söylüyor. Kadınlara da beyleri söylüyor. “Sana ne oldu böyle” diyor “Hayret Allah’ın hikmeti daha da güzelleşmişsin” diyor. Zaten dünyada da bunu görüyorsunuzdur buna benzer değil mi? Sana bir şey olmuş senin güzelliğin daha da artmış diyorlar ya.
“Cennet ehlinin bir çarşısı vardır” diyor Resulullah (sav) “Her Cuma oraya gelirler derken kuzey rüzgarı eser elbiselerini ve yüzünü okşar. Bunun tesiriyle hüsün (güzellik)” hüsnü cemal derler ya “hüsün cemalleri” yüz güzelliği “artar. Böylece ailelerine daha da güzelleşmiş olarak dönerler. Hanımları “vAllahi bizden ayrıldıktan sonra sizin cemal ve güzelliğiniz artmış” derler. Erkekler de “sizler de Allah’a kesem yemin olsun ki bizden sonra çok daha güzelleşmişsiniz” derler.” Sahihi Müslim’de. Kütüb-i Sitte de sahih hadis. 14. Sayfa 433 /16.
İnsanlarımızın Bir Kısmına Kalite Sanat Ve Güzelliğin Cennet Nimeti Olduğu Öğretilmedi, Bu Konuda Bilgisiz Kaldılar
Yalnız tabii bizim milletimizin bir kısmına kalite, sanat ve güzelliğin cennet nimeti olduğu gösterilmedi. Bilmiyor adam. Ben mesela çarşıya falan çıkıyorum adam vahşi uzaktan bön bön bakıyor. Yanına yaklaşıyorum pis pis kokuyor. Kirli, ayakkabısı berbat, kafası berbat, derisi kirli, elleri kirli, yüzü simsiyah kesilmiş. Herkese karşı nefret dolu. Mağazalara giriyor bela saçıyor, bir yere gidiyor bela saçıyor. Uğursuz bir bakışla etrafı seyrediyor. Evine gidiyorsun evi kokuyor. Her türlü pis koku var evinde. Üstü başı kokuyor, yatak odası kokuyor. Evin içerisinde bir nur, ışık yok. Konuşmalarda bir güzellik yok. Şimdi bu insanlar güzel insanları kıskanır, temiz insanları kıskanır. Güzel mekanlara sahip insanları kıskanır. Bunların sayısı da az değil. Yani sevgisiz, estetikten güzellikten anlamayan, kaliteden anlamayan, lafını sözünü bilmeyen sadece merhametsizlik, şefkatsizlik, öğretilmiş, kabalık öğretilmiş. Kirli, pislikten kaçınmayan, pisliği normal hayat şekli halinde kabul etmiş nursuz, karanlık insanlar kol geziyor sokakta. Bunlar terör örgütlerine geçebiliyor, şiddet örgütleri de kullanıyor, mafya da kullanıyor. Her yerde her türlü pis işin içinde oluyor bu adamlar. Şimdi bunlar yazı da yazıyorlar internette bunlar yine de bir şekilde bir bilgisayar elde ediyorlar ağızlarından lağım akıyor. Sokakta ağızlarından lağım akıyor. Mesela ben alışveriş için mağazaya giriyorum mağaza sahipleri geriliyor böyle tipleri gördü müydü. Yazık bu insanlara. Köpek gibi saldırgan. Kardeşim bir merhabalaş, bir güler yüz göster, suratı bir karış azgın bir ifadeyle işte “bu ne?” “kaça bu?” adamın yüzüne dahi bakmıyor. Tam tipik bir hayvan. O insan onu sana satmaya mecbur mu? Sana iyilik yapıyor akşama kadar ayakta bekliyor o insan. Değil mi? Beş on metrekarelik bir yerde akşama kadar, sabah sekizden akşam sekize kadar ayakta bekliyor. Sana iyilik olsun güzellik olsun diye. Hayvanlık yapmanın ne alemi var? Bir merhabalaş bir selam ver, bir güler yüz göster. Çok güzel çocuklar oluyor kimsenin ilgilendiği yok çok az insan ilgileniyor. Elinde dondurma yalayarak şuursuz gözlerle etrafa bakınıyor. Bunun yüzünde de bedensel patoloji de oluyor akıl patolojisi de oluşuyor. Allah bela meydana getiriyor. Soruyorsun dinden, imandan, Allah’tan, Kitap’tan haberi yok. Mesela başı kapalı Müslüman zannediyorsun bakıyorsun homurdanıyor sonra biraz araştırıyorsun PKK’lı çıkıyor. Yahut hiç namazında niyazında olmayan hırsız kılıklı ahlaksız biri çıkıyor. Hiç ummadığın şeyler oluyor. Onun için vatandaşın içinde pislik insanların oluşmaması için devletin çok güçlü tedbir alması gerekir. Sırf okula göndermekle olmuyor. İlkokul, ortaokul, lise, üniversitede Darwinist eğitim yapılıyor. Dini eğitim de veriliyor. Dini eğitimde ne öğretiyorsun? Uhud Harbi, Hendek Harbi işte Resulullah (sav) ne yerdi, ne içerdi bunları anlatıyorsun. İman hakikatleri yok, Kuran mucizeleri yok, Darwinizm’in geçersizliği yok en hayati konular yok. Adam nasıl imanlı olsun o haliyle? Eğer sen onu eğitmezsen, yönlendirmezsen çok güç. Kolay kolay Allah’ın özel inayeti, Allah’ın Hadi isminin özel tecellisi olmadıktan sonra imanlı olamıyor insanlar. Sonra o insanlardan iman nasıl bekliyorsun? Gidip ondan sonra PKK’lı oluyor işte yahut terörist oluyor. Veyahut mafyaya mensup oluyor.
Peygamberimiz Mehdi'nin İleri Yaşlarında Dahi Genç Görünümlü Olacağını, Gecelerin Ve Gündüzlerin O'nu Yaşlandırmayacağını Bildirmiştir.
Resulullah (sav) diyor ki; “İmam Mehdi’nin işaretlerinden biri de günlerin ve gecelerin geçmesiyle yaşlanmamasıdır.” Allah ona öyle harika bir durum vermiş. Bak, “günlerin ve gecelerin geçmesiyle yaşlanmamasıdır.” Bu çok dikkat çekecek bir olaya dönüşecektir ileride. Hz. Mehdi (as)’ı oradan da anlayacağız. (Muntekab-ül Esar, Lütfullah, sayfa 285)
Ebu Salte Haravi, İmam Reza'ya sorar; “Tanıyabilmemiz için Kaim İmam Mehdi’nin alameti nedir? Hazreti Reza cevap verdi, alametlerinden biri yaşı ileri olmasına rağmen görünüşünün genç olmasıdır” Hz. Mehdi (as)’da. “Ona bakan birinin yaşının kırk ya da hata daha da az olduğunu tahmin edecek. Alametlerinden bir diğeri de vefat edeceği zamana kadar hiç yaşlanmayacak olmasıdır.” İmam Mehdi Hakkında Sorular ve Cevaplar, Seyyid Hüseyin Hüseyni’nin kitabında bu.
Resulullah (sav) diyor ki; “İmam Mehdi zuhur ettiğinde insanlar yaşlı bir insan düşünürken onunla karşılaşınca Mehdi onlara genç bir yüzle yaklaşacak” diyor. Yani mesela farz edelim, yetmiş yaşında ama bayağı genç, “şaşıracaklar” diyor Resulullah (sav).
Münafıklar yaş konusundan çok korkarlar. Onun için Allah orada münafıkları kızdırmak için Hz. Mehdi (as)’a böyle bir güç veriyor. Yani çünkü münafıkların en hassas olduğu konulardan birisi de yaştır, yaşlanmaktır. Ölüm ve yaşlanmak münafığın en çekindiği şeydir. Çünkü ahirete inanmadığı için. Çünkü yaşlanma, bedeni onun sermayesi olduğu için sermaye çökmüş oluyor. Sermayesini kaybeden müflis adam gibi görüyor kendini. Ölüm de bütün sisteminin batması oluyor. O yüzden münafık hem ölümden hem yaşlanmaktan çok çekinir.
Hazreti Musa (as) Mısır’dan çıkıp Medyen’e gittiğinde kırk yaşında. Medyen’de otuz yıl kalıyor halkıyla beraber. Mısır’dan çıktığında seksen yaşında. Kırk yıl da çölde kalıyor, yüz yirmi yıl. Firavun’a gittiğinde seksen yaşlarında, tebliğe gittiğinde, yani genç olarak gitmiyor. Yani genç de biyolojik olarak genç ama rakamsal olarak ileri yaşta. Hazreti İshak (as) doğduğunda Hazreti İbrahim (as) yüz yaşında, eşi Sara da doksan yaşında, maşaAllah. Doksan yaşında doğuruyor annemiz. Hazreti İshak (as) vefat ettiğinde Hazreti Yakup (as)’a peygamberlik veriliyor yüz kırk yedi yaşına kadar yaşıyor Hz. Yakup (as). Yüz bir yaşındayken peygamber oluyor, yüz bir yaşında. Kardeşim, çölde sürekli geziyor. Vücuttan sürekli toksin atılıyor. Hiç tatlı falan yedikleri yok. Sürekli et, koyun eti, koyun sütü, yoğurt, kaymak. Meyve falan tatlı o tip şeyler yemiyor. Allahualem Allah onu vesile ediyor. Bir de çölde çok geziyor, hareket ediyor, vücut terliyor falan. Vücutta toksin de kalmıyor. Şeker de yok, şeker yüklemesi de olmuyor. Allah onu vesile etmiş olabilir. Hz. Adem (as)’ın ömrü dokuz yüz otuz sene. Nuh (as) dokuz yüz elli sene yaşadı. İbrahim (as)’ın ömrü yüz doksan beş sene, Hz. İbrahim (as) maşaAllah dedemize. İsmail (as) yüz otuz yedi sene yaşadı. Yakup (as) yüz kırk dokuz sene. Hz. Yusuf (as)’ın ömrü yüz yirmi sene, Hz. Musa (as) yüz yirmi üç sene, Davud (as)’ın ömrü yetmiş sene, en genç olan o, yetmiş yaşında Hz. Davud (as). Hz. Süleyman (as)’ın ömrü yüz seksen sene. Yüz seksen yaşına kadar yaşadı. Yahya (as)’ın ömrü doksan beş sene. Canım benim onu şehit ettiler biliyorsunuz. Hz. Şuayb (as) iki yüz elli dört sene, maşaAllah. Hz. Salih (as) yüz seksen sene, Hz. Hud (as) yüz altmış beş sene, İsa (as) otuz üç sene, otuz üç yaşında göğe alındı. Geldiğinde kırk yıl daha yaşıyor, yani inşaAllah.
Münafık Sükuneten Hoşlanmaz Dengesiz Gerilimli Kavgacı Stresli Bir Ortam İster Çünkü Şeytan Ruhunda Sürekli Anarşi Meydana Getirir
Münafık sükunetten hoşlanmaz, itidalden hoşlanmaz böyle şamatacı, irrite eden, dengesiz, rahatsız eden bir ortam ister. Şeytan onu sürekli dürtüklediği için rahat duramaz, gerilimli, kavgacı, stresli bir ortam ister. Ruhu sürekli anarşi halindedir yani onun ruhunu, bedenini bırakmaz şeytan. O kendi deliliğini, o kendi azgınlığını o bedene sürekli dürtükleme şeklinde uygular o yüzden şeytana ram olmuş münafık perişan olur artık onun dürtüklemesinden yorgun düşer. Sürekli onu konuşturur, zırvalattırır, abuk sabuk hareketler yaptırır, anormal ataklar yaptırır, Müslümanlara saldırttırır huzursuz eder. Münafıklar çok ukala oldukları için kendilerini doğru yolda, Müslümanları ise aldatılmış görürler. “Bunları dinleri aldatmış” diyor münafıklar Enfal Suresi 49’da müslümanlar için.