Rabbimiz dünya hayatını, insan nefsinin hoşuna gidecek sayısız nimetle birlikte yaratmıştır. Allah (cc) Kuran'da, "Size her istediğiniz şeyi verdi. Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışırsanız, onu sayıp-bitirmeye güç yetiremezsiniz. Gerçek şu ki, insan pek zalimdir, pek nankördür." (İbrahim Suresi, 34) ayetiyle bu gerçeği insanlara hatırlatmaktadır. Rabbimiz, her insanın, yaşadığı ömür süresince, tüm bu güzelliklerden dilediği gibi istifade etmesine izin vermiştir. Ayrıca Allah (cc) Kuran'da, kendilerine verilen tüm bu nimetlerin Rabbimiz`den geldiğini bilen ve O'na karşı şükredici davranan kulları için, bu nimetlerin daha da artacağını vaat etmiştir. Allah (cc)`ın salih kullarına olan bu rahmeti Kuran`da şöyle bildirilmektedir:
"Rabbiniz şöyle buyurmuştu: ``Andolsun, eğer şükrederseniz gerçekten size artırırım ve andolsun, eğer nankörlük ederseniz, şüphesiz, Benim azabım pek şiddetlidir." (İbrahim Suresi, 7)
Her biri birbirinden güzel olan nimetlerine karşı nankörlük edenler için ise, Allah (cc) tüm bunları birer azap vesilesine dönüştüreceğini bildirmektedir:
Kim de Benim zikrimden yüz çevirirse, artık onun için sıkıntılı bir geçim vardır ve Biz onu kıyamet günü kör olarak haşredeceğ iz. (Taha Suresi, 124)
Öyleyse kazandıklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar. (Tevbe Suresi, 82)
Ayetlerde bildirilen bu gerçek, Kuran'ın önemli sırlarından ve Allah'ın adaletinin tecellilerinden biridir. Aynı zamanda da, Allah (cc)'ın hikmetli yaratışının önemli bir göstergesidir. Hayatlarını Kuran ahlakına uyarak yaşayan insanlar Allah (cc)`ın yarattığı her detayda bir güzellik görür, yaşadıkları her olayda Allah (cc)`tan razı olurlar. Bu bir zorluk ya da sıkıntı da olsa, yine de Kuran`ın ``... Olur ki hoşunuza gitmeyen bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz.`` (Bakara Suresi, 216) ayetini bilerek Allah (cc)`a karşı şükredici bir tavır içerisinde olurlar. Çünkü iman edenler, dünya hayatında kendilerine verilen her güzellik ve nimetin geçici olduğu bilirler.
Asıl olan, ‘Rabbimiz'in rızası`dır. Dolayısıyla müminleri asıl mutlu ve huzurlu kılan da budur. Dünya hayatında bir eksiklik, nimet kaybı ya da sıkıntı ile karşılaştıklarında dahi, bunlara karşı şükredici bir ahlak gösterdiklerinde Allah (cc)`ın kendilerinden razı olacağını ummanı n huzurunu yaşarlar. Bu tevekkül ve teslimiyetli ahlakları nedeniyle de, ne kadar eksik olursa olsun, ellerindeki nimetlerin kıymetini ve bunlardan zevk almasını bilirler. Allah (cc)`ın kendileri için yarattığı incelik ve güzellikleri görebilirler. Allah (cc), bu ahlaklarına karşılık müminlere, herşeyin en güzelini ve bunlardan da en derin zevki alabilme yeteneğini vereceğini vadederek, rahmetiyle onları müjdelemektedir. Rabbimiz Kuran'da, müminler için şöyle buyurmaktadır:
Çünkü Allah, yaptıklarının en güzeliyle karşılık verecek ve onlara Kendi fazlından artıracaktır. Allah, dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nur Suresi, 38)
Güzellik yapanlara daha güzeli ve fazlası vardır... (Yunus Suresi, 26)
Böylece Allah, dünya ve ahiret sevabının güzelliğini onlara verdi. Allah iyilikte bulunanları sever. (Al-i İmran Suresi, 148)
Allah (cc) dünya hayatında verdiği süre içerisinde, doğru yolu görüp iman etmeleri için insanlara, sürekli olarak yeni fırsatlar yaratmaktadır. Rabbimiz imanın güzelliğini, inkar içinde geçen bir hayatın ise karanlık yüzünü insanlara açıkça göstermektedir. İnkar ruhu içinde yaşayan bir insan, her ne kadar çok güzellikle ve nimetle muhatap olursa olsun, ruhunda bunları n mutluluğunu, gerçek huzur ve güven duygusunu hissedemez. Bu, Allah (cc)'ın kullarına olan rahmetinin bir göstergesidir. Zira bu, onların gerçek mutluluğun, gerçek huzur ve rahatlığın ancak iman ile elde edilebileceğini anlamaları, şükrederek Allah (cc)'a teslim olmaları için çok önemli bir vesiledir.