Sevgi, Allah (cc)`ın dünya hayatında yarattığı en güzel ve en büyük nimetlerdendir. Müslümanın sevgisinin temelinde ise, Allah (cc) sevgisi vardır. Allah (cc)`a karşı olan derin sevgisi, saygısı ve hayranlığı, yeryüzündeki Allah (cc)'ın tüm tecellilerine karşı da doğal bir sevgi ve muhabbet duymasına yol açar. Sevgiyi gerçek anlamıyla yaşayabilmek için ise bir insanın, diğer kişilerdeki güzel özellikleri, incelikleri görüp fark edebilecek imani bir akla sahip olması gerekir. Kişinin aklı ve vicdanı ne kadar açıksa, sevebilme gücü de o derece yüksek olur. İnsana bu üstün özellikleri kazandıran ise ancak samimi iman ve Allah (cc) korkusudur. Dolayısıyla insan, çevresindeki güzelliklere ve Allah (cc)'ın tecellilerine karşı da, ancak imanı ve Allah (cc) korkusu ölçüsünde sevgi duyabilir.
Sevgi yönelttiğimiz her şeyde, sevgi hissini kalplere veren yalnızca Yüce Rabbimiz'dir. Şefkat ve muhabbet hissettiğimiz ne varsa, özünde, Yüce Allah'ın üstün yaratma sanatının, sonsuz ilminin, benzersiz güzelliğinin, sınırsız aklının ve kudretinin tecellileri vardır. Tüm kainat Yüce Allah (cc)'ın kullarına olan sevgisinin, merhametinin ve rahmetinin örnekleriyle doludur. Aklını ve vicdanını kullanan her insan, bütün bu güzellikleri ve nimetleri, insanlara lütfedenin Yüce Allah (cc) olduğunu görüp Rabbimiz'e teslim olur. Çevresinde gördüğü her detayda, Rabbimiz'in kullarına olan sonsuz sevgisinin örneklerini görür. Tüm bunlar ise iman edenlerin kalplerinde coşkulu bir sevgi duymalarına ve Rabbimiz'e gönülden bir aşkla bağlanmalarına vesile olmaktadır.
Kalpte derin bir Allah (cc) sevgisi yaşamak ise, Müslümanın dünyada ve ahirette tüm hayatına güzellik, bereket ve nimet getirir. ‘Silsile-i aliyye` adıyla da anılan büyük alimlerden Seyyid Abdülhakim Arvasi Efendi, insanların, hayatlarına hakim olan ızdırap ve felaketten ancak samimi Allah (cc) sevgisini yaşamakla kurtulabileceklerini şöyle açıklamıştır:
"Beşeriyet ne kadar uğraşırsa uğraşsın, sevip sevilmedikçe, ızdırap ve felaketten kurtulamaz. Hakk'ı tanımadıkça, Hakk'ı sevmedikçe, Hak Teala`yı hakim bilip, Ona kulluk etmedikçe, insanlar birbirini sevemez. Hak'tan ve Hak yolundan başka her ne düşünülse, hepsi ayrılık ve perişanlık yoludur."
Büyük İslam alimi Bediüzzaman Said Nursi de Allah (cc)'a derin bir sevgi ve muhabbet duyan insanın, Allah'ın tecellilerine karşı da bu ahlakı göstereceğini şöyle ifade etmektedir:
"Bir insan en evvel muhabbetini Allah`a verirse, O`nun muhabbeti dolayısıyla Allah`ın sevdiği herşeyi sever. Ve mahlukata (yaratılmışlara) taksim ettiği muhabbeti, Allah`a olan muhabbetini tenkıs değil (azaltmaz), tezyid eder (artırır)." (Mesnevi-i Nuriye, s. 68)