Allah (cc)'ın uyarıcı olarak gönderdiği Peygamberler ve onların yolunu izleyen müminler, tarih boyunca insanları hesap gününe karşı uyarıp korkutacak ve cennetin sonsuz güzelliğini müjdeleyecek, ahirete hazırlık yapmaya yöneltecek, dinin sunduğu güzel ahlakın yaşanmasını teşvik edecek güzel sözler söylemiş, çağrılarda bulunmuşlardır. Her konuda olduğu gibi, insanları Allah (cc)'a çağırma konusunda da vicdanlarını sonuna kadar kullanmış ve koşullar ne olursa olsun, hak dinden gaflet içinde uzaklaşan insanları Allah (cc)'a davet etmekten vazgeçmemişlerdir. İnsanların her türlü direnmelerine, kibirli davranışlarına rağmen onları doğru yola iletmenin yollarını aramış, bu konuda ciddi bir çaba göstermişlerdir. Alemlere nur olarak gönderilen Peygamber Efendimiz (sav) bu konuda, salih Müslümanlar için en güzel örnektir.
Müminler Allah (cc)'ın bu emrini yerine getirirlerken karşılarındaki insanlardan kendileri için hiçbir karşılık beklememişlerdir. Onlar için, Allah (cc)'ın iyiliği emretme, kötülükten men etme emrini yerine getirirken önemli olan, karşılarındaki insanların bundan hoşnut kalması değil, Allah (cc)'ın kendilerinden razı olması olmuştur. Bu yüzden güzel söz söyleyerek Allah (cc)'ın yoluna davet eden vicdanlı insanların bekledikleri hiçbir maddi çıkar veya dünyevi bir talep olmamıştır. Amaç yalnızca Yüce Allah (cc)'ın emrettiği ibadetleri yerine getirmek ve salih kullardan olabilmektir. İnananların, diğer insanları Kuran ahlakına ve Allah (cc)'ın yoluna davet ederken gösterdikleri bu ihlaslı çabayı Rabbimiz ayetlerinde şöyle bildirir:
``Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir. Oysa ki sen buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O, alemler için yalnızca bir 'öğüt ve hatırlatmadır.'`` (Yusuf Suresi, 103-104)
Allah (cc)'ın elçileri de gösterdikleri bu halisane çaba karşısında hiçbir maddi karşılık beklemediklerini gönderildikleri kavimlere defalarca söylemişlerdir. Kuran-ı Kerim'de bu gerçek şöyle bildirilmektedir:
``… De ki: "Ben bunun için sizden bir ücret istemiyorum. O (Kur'an), alemlere bir 'öğüt ve hatırlatmadan' başkası değildir." (Enam Suresi, 90)
Müminlerin sorumluluğu insanlara sadece öğüt vermektir. Bakara Suresi'nin 256. ayetinde de bildirildiği gibi "Dinde zorlama (ve baskı) yoktur…" Bu öğüt ve çağrılara olumlu cevap veren insanlar Allah (cc)'ın izniyle dünyada ve ahirette çok güzel bir yaşam sürerler. İnkarda direten ve bu samimi çağrılara olumsuz cevap verenleri ise hem dünyada hem de ahirette zorlu bir hayat beklemektedir. Yüce Allah (cc) bu gerçeği insanlara şöyle hatırlatır:
``Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. Onlara 'zor ve baskı' kullanacak değilsin. Ancak kim yüz çevirir ve inkar ederse Allah, onu en büyük azap ile azaplandırır. Şüphesiz onların dönüşleri Bizedir. Sonra onları hesaba çekmek de elbette Bize aittir.`` (Gaşiye Suresi, 21-26)