Yüce Allah (cc), üstün yaratma sanatını kainatın her yerinde en mükemmel şekli ile sergilemiştir. Yeryüzünde var olan her güzellik, hayranlık uyandırıcı her detay, Allah (cc)'ın üstün gücünün ve kudretinin bir tecellisidir. Bu büyük nimeti ve iman delillerini görebilenler ise Allah (cc)'a iman eden müminlerdir.
Mümin, çevresindeki her güzellikte Cenab-ı Allah'ın yüceliğini ve sanatını görür, tüm bunların bir sebeple yaratıldığını bilir ve Allah (cc)'ı tesbih ederek O'na yakınlaşmaya yol arar. Bu, çevresinde gördüğü iman hakikatlerine karşı kayıtsız kalmayan, yaratılmış her şeyi Allah (cc)'a yönelmek için bir yol sayan iman ehlinin en önemli özelliklerindendir. Allah (cc) ayetinde müminlerin bu vasıflarını şöyle haber vermiştir:
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, Sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek Yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran Suresi, 191)
"Tefekkür etmek", Allah'ın yarattıkları üzerine derin düşünmek, bunları Allah (cc)'a yakınlaşacak vesileler kılmaktır. Allah (cc) Kuran'ın pek çok ayetinde "düşünmez misiniz", "düşünenler için deliller vardır" ifadeleriyle tefekkür etmenin önemini vurgulamaktadır. İnsanın karşılaştığı her şey, gördüğü ve farkına vardığı her ayrıntı, üzerinde düşünmesi için Allah (cc)'ın yarattığı delillerdir. Bu nedenle göklerde, yerde ve bunların ikisi arasında bulunanların tümü, iman eden bir insan için tefekkür vesilesidir. Bir ayette şöyle buyurulur:
Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardı. (Nahl Suresi, 11)
Bir tohumun ağaç üretmeyi bilmesi, içinde bulunduğu topraktaki gerekli malzemeleri ayrıştırıp bunlarla bir bitki oluşturacak bilgiye sahip olması, bir meyvenin vitamin üretmesi, bir insanın bedenindeki her hücrenin kesintisiz olarak faaliyet halinde olması ve hiçbirinin hataya düşmemesi, bu varlıkların sahip oldukları özel bilgi, tecrübe ve yeteneklerin bir sonucu değildir. Bunların tümüne ne yapmaları gerektiğini ilham eden, bunları sürekli olarak kontrolü altında tutan, onları koruyup gözeten alemlerin Rabbi olan Allah (cc)'tır.
Bir ağacın büyümesi, üzerinde mükemmel kokusu ve güzelliğiyle çeşit çeşit çiçeklerin belirmesi, bunların, hayranlık uyandırıcı tadı, ambalajı ve besleyiciliğiyle benzersiz meyvelere dönüşmesi ancak Allah (cc)'ın dilemesiyledir. Yeryüzündeki her varlık, göz kamaştırıcı yeteneklere ve güzelliklere sahiptir ve bunlar Allah (cc)'ın üstün ilmi ve sanatının bir sonucudur.
Bu durumda, etrafındaki olağanüstülüklerin farkında olan ve iman eden bir insan için üzerinde derin düşünülmesi yani tefekkür edilmesi gereken sayısız detay vardır. İnsanın, etrafındaki güzellikleri görmesine vesile olan kusursuz bir çift "göz"ü sadece birkaç dakika düşünmesi bile, Allah (cc)'a şükredip O'na yönelmesi için bir yoldur. Allah (cc), göklerde ve yerde yarattıklarının tümünü, Yüce Varlığı'nın bir hatırlatıcısı olarak var etmiştir.
Bu büyük deliller üzerinde tefekkür eden bir insan, hiçbir şeyin amaçsızca yaratılmadığını görüp anlayacak, kendisinin de bir amaç uğruna bu dünya hayatını yaşadığını fark edecek ve Allah (cc)'ın kudretini ve gücünü daha iyi kavrayabilecektir. Ona can veren, bu dünya hayatında kendisine nimetler, güzellikler ve fırsatlar sunan Yüce Rabbimiz'in en kusursuz nimetleri ve benzersiz güzellikleri cennette yaratmaya kadir olduğunu ve cennete kavuşmak için de Allah (cc)'ı razı etmeye yönelmesi gerektiğini daha iyi anlayabilecektir.
Gerçekten, gece ile gündüzün art arda gelişinde ve Allah'ın göklerde ve yerde yarattığı şeylerde korkup-sakınan bir topluluk için elbette ayetler vardır. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar, dünya hayatına razı olanlar ve bununla tatmin olanlar ve Bizim ayetlerimizden habersiz olanlar; İşte bunların, kazandıkları dolayısıyla barınma yerleri ateştir. İman edenler ve salih amellerde bulunanlar da, Rableri onları imanları dolayısıyla altından ırmaklar akan, nimetlerle donatılmış cennetlere yöneltip-iletir (hidayet eder). (Yunus Suresi, 6-9)