8 Eylül 1999 tarihli Hürriyet gazetesinde "New York"un Göbeğinde Prehistorik Kafatası" başlıklı bir haber yayınlandı. Haberde, New York şehrinde yapılan bir kazıda, şaşırtıcı bir biçimde, eski bir kafatası bulunduğu bildiriliyordu. Yine bildirildiğine göre, bu kafatası, onu bulan paleoantropologlar tarafından Homo erectus sınıflamasına dahil edilmişti.
Haberi okuyan okuyucular, belki bu kafatasının "insanın evrimi" iddiasına bir delil oluşturduğunu sanmış olabilirler. Nitekim Hürriyet"teki haberde böyle bir imaj veriliyor ve kafatası hakkında verilen bilgilerin ardından "insanın evrimi" hakkındaki teorilerden söz ediliyordu. Ancak gerçekte New York"ta bulunan bu yeni kafatasının evrime delil oluşturma yönünde hiç bir iddiası yoktu.
Bunu görmek için öncelikle bu kafatasının dahil edildiği Homo erectus sınıflamasından söz edelim.
Homo erectus kavramı "dik yürüyen insan" anlamına gelir. Evrimciler bu insanları, "erect" sıfatı ile daha önceki devirlere ait sınıflamalardan ayırmak zorunda kalmışlardır. Çünkü eldeki tüm Homo erectus fosilleri, sözde ataları olan AustralopithecusHomo habilis örneğinde görülmediği kadar diktir. Modern insanın iskeleti ile Homo erectus iskeleti arasında hiçbir fark yoktur. ya da
Bunun iyi bir göstergesi, Homo erectus sınıfına dahil edilen "Turkana Çocuğu" fosilidir. Bu fosilin sahibinin 12 yaşında bir çocuk olduğu ve büyüdüğü zaman yaklaşık 1.83 boyunda olacağı saptanmıştır. Fosilin dik iskelet yapısı günümüz insanından farksızdır. Amerikalı paleoantropolog Alan Walker, "ortalama bir patolojistin bu fosilin iskeletiyle, modern bir insan iskeletini birbirinden ayırmasının çok güç olduğunu" söyler.1
Evrimcilerin Homo erectus"u "ilkel" saymaktaki yegane dayanakları ise, kafatası hacminin (900-1100 cc.) modern insanın ortalamasından küçüklüğü ve kalın kaş çıkıntılarıdır. Oysa bugün de dünyada Homo erectus"la aynı kafatası ortalamasında pek çok insan yaşamaktadır (örneğin pigmeler) ve bugün de çeşitli ırklarda kaş çıkıntıları vardır (örneğin Avusturalya yerlileri Aborijinler"de). Kafatası hacmi farklılığının zeka ve beceri yönünden hiçbir fark oluşturmadığı ise bilinen bir gerçektir. Zeka, beynin hacmine göre değil, beynin kendi içindeki organizasyonuna göre değişir.2
Nitekim ünlü evrimci Richard Leakey bile Homo erectus"un günümüz insanı ile olan farklılığının ırksal farklılıktan öte bir anlam taşımadığını şöyle ifade eder:
"Herhangi bir kişi farklılıkları farkedebilir: Kafatasının biçimi, yüzün açısı, kaş çıkıntısının kabalığı vs. Ancak bu farklılıklar bugün değişik coğrafyalarda yaşamakta olan insan ırklarının birbirleri arasındaki farklılıklardan daha fazla değildir."3
Kısacası evrimcilerin Homo erectus sınıflamasına dahil ettikleri insanlar, zeka düzeyleri bizden farklı olmayan kayıp bir insan ırkıdır. Bir insan ırkı olan Homo erectus ile "insanın evrimi" senaryosunda kendisinden önce gelen maymunlar (Australopithecus ya da Homo habilis) arasında ise büyük bir uçurum vardır.
Dolayısıyla dünyanın herhangi bir yerinde herhangi bir Homo erectus fosilinin bulunması evrim iddiasına delil oluşturmaz. Evrime delil oluşturacak bir bulgu öne sürmek için, evrimcilerin gerçek bir insan olan Homo erectus ile, Australopithecus ya da Homo habilis sınıflamaları arasında geçiş formları bulmaları gerekir. Oysa bu iki sınıflama da, eğik yürümeye uygun iskeletleri, küçük kafatası hacimleri ve maymunsu hatlarıyla, Homo erectus"tan çok farklıdırlar.
Bu nedenle, Hürriyet gazetesinin haberinde konu edilen Homo erectus kafatası bulgusu da, evrime delil değildir. Evrimciler isterlerse bir milyon tane daha Homo erectus kalıntısı bulabilirler. Ama asıl bulmaları gereken fosilleri, yani ara geçiş formlarını asla bulamamaktadırlar. Bu nedenle de teorileri bir hayalden öteye gidememektedir.
1- Boyce Rensberger, The Washington Post, 19 Kasım 1984.
2- Marvin Lubenow, Bones of Contention, Grand Rapids, Baker, 1992, s. 83.
3- Richard Leakey, The Making of Mankind, London: Sphere Books, 1981, s. 62