Cumhuriyet Gazetesi’nin 04.01.2008 tarihli nüshasında yayınlanan bir yazıda Yönetim Kurulu Başkanlığını yaptığım Bilim Araştırma Vakfı ve vakfımızın Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar hakkında gerçekdışı birtakım iddialara yer verilmiştir. Bu gerçekdışı iddialarla ilgili aşağıdaki hususları kamuoyunun dikkatine sunuyoruz:
Cumhuriyet Gazetesi’nin 04.01.2008 tarihli nüshasında kaleme alınan yazıda ileri sürülen iddiaların asılsızlığı çok sayıda yargı kararlarıyla sabittir.
Öncelikle ifade etmek isteriz ki BAV davasında yargılanan kişilerin tümü Cumhuriyet Gazetesi’nin öne sürdüğü TCK 313 maddesinin ihlali iddiasından aklanmışlardır. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/26 E. sayılı BAV Davasında verilen 22.01.2007 tarihli beraat kararı, aralarında Bilim Araştırma Vakfı’nın Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’ın da bulunduğu tüm yargılananları aklamış, hukukun en ağır biçimde zorlanması suretiyle ortaya atılmış olan “çete” iddiasını tartışmasız biçimde çürütmüştür. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bu kararı kesinleşmiştir.
Haberde kötü niyetli şekilde ortaya atılan sözde “şantaj” ve “tehdit” iddiaları da gerçekdışıdır. İstanbul 2. Ağır Ceza Mahkemesi 2006/26 E. sayılı dosyasında verdiği beraat kararında BAV davasında kendisine tehdit ve şantaj yapıldığını iddia eden tek şikayetçi olan Ebru Şimşek isimli kişinin “şantaj ve tehdit” iddialarının asılsızlığını tespit etmiştir. Mahkeme söz konusu kararını (adı geçen kişinin olay yeri hakkında yalan söylemesi, bu beyanlarının iftira mahiyetinde olduğuna dair çok sayıda tanığın anlatımları ve bilirkişi raporlarına dayanan) geniş bir gerekçeye dayandırmış, bu iddianın da gerçekdışı olduğu mahkeme kararıyla sabit olmuştur. Bu karar kesinleşmiş, Ebru Şimşek’in iddialarının iftira mahiyetinde olduğu sabit olmuştur. (Nitekim adı geçen kişi aleyhinde iftira suçundan cezalandırılması talebiyle çeşitli C. Savcılıkları tarafından açılmış çok sayıda kamu davası halen devam etmektedir)
Cumhuriyet Gazetesi’nde yayınlanan gerçekdışı iddiaların tek dayanağı 1999 yılında (o dönem etkin olan bir siyasi çevrenin isteği doğrultusunda, hukuk kuralları hiçe sayılarak) gözaltına alınan BAV mensuplarına işkenceyle imzalatılan emniyet ifadeleridir. Oysa yargılama aşamasında bu sözde “ifade”lerin göz altına alınan kişilere işkence yapılarak elde edildiği tartışmasız biçimde ortaya çıkmıştır. BAV davasının hazırlık soruşturması aşamasında Organize Suçlar ve Kaçakçılık Şubesi’nin o tarihteki bazı üst düzey yöneticileri görevlerini kötüye kullanarak BAV mensuplarına işkence yapmışlar, hazırladıkları metinleri de sözde “ifade metni” olarak kendilerine imzalatmışlardır. Bu memurlar aleyhinde daha sonra İstanbul C. Savcılığı tarafından İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “işkence” suçundan 2005/273 E no’lu kamu davası açılmıştır. Yine o dönem BAV camiasına yönelik komploya alet olan bu memurların işkenceleri sebebiyle İstanbul 6. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 2006/80 E. Sayılı bir başka işkence davası, Fatih C. Savcılığında da 2006/11828 Sor. ve 2006/26873 Sor. sayılı işkence soruşturmaları açılmıştır. Tüm bu dava ve soruşturmalar halen devam etmektedir.
BAV mensuplarına işkence yaparak oluşturdukları metinleri zorla imzalatan bu memurların, bu hukuksuz uygulamayı sistematik hale getirdikleri, o dönem etkili olan bir siyasi çevrenin talimatları doğrultusunda çok kişiye işkence yaptıkları zaman içinde daha da net biçimde ortaya çıkmıştır. Bu nedenledir ki, BAV davasının hazırlık soruşturmasını yürüten görevliler, işkence ve görevi kötüye kullanma suçları sebebiyle polislik mesleğinden de ihraç edilmişlerdir. Sadece bu bile, Cumhuriyet Gazetesi’nde konu edilen sözde emniyet ifadelerinin ve buna dayanılarak hazırlanan iddianamenin hangi hukuk dışı koşullar altında hazırlandığını ortaya koymaktadır.
Yargı makamları bu gibi hukuksuz ifadelere itibar etmediği gibi, artık basının da bunları gerçek gibi yansıtmaktan, bunlarla kişi ve kuruluşları karalamaya çalışmaktan vazgeçmesi gerekmektedir. Bilindiği üzere, son olarak Bayındırlık eski bakanı Koray Aydın Yüce Divan sıfatıyla Anayasa Mahkemesi’nde yargılanmış ve Yüksek Mahkeme Koray Aydın’ın beraatine karar verirken “işkenceyle alınan ifadelerin hükme esas alınamayacağını” belirtmiş ve kararını açıkça bu gerekçeye dayandırmıştır. Anayasa Mahkemesi’nin bu kararı da, tamamı zor, baskı ve işkenceyle alınan emniyet ifadelerinin dikkate alınamayacağını, BAV Davası’nın da (diğer yönlerden olduğu gibi bu bakımdan da) hiçbir hukuki temele dayanmadığını ortaya koymaktadır.
Cumhuriyet Gazetesi’nin yayınında BAV Fahri Başkanı Sayın Adnan Oktar’a 1991 yılında düzenlenen kokain komplosunun ciddi bir iddia gibi gösterilmesi ve bu konuyla ilgili kesinleşmiş yargı kararlarının okuyuculardan gizlenmesi ise haberin tümüyle kötü niyetli bir şekilde, sansasyon uyandırmak ve yargıyı baskı altına almak amacıyla hazırlandığını ortaya koymaktadır. Kamuoyunca da yakından bilindiği üzere, Sayın Adnan Oktar’a yönelik kokain komplosu 1991 yılı Temmuz ayında düzenlenmiştir. O tarihte uydurma bir sebeple gözaltına alınan Sayın Adnan Oktar’ın yiyeceğine aşırı dozda kokain karıştırılarak, adli tıp tahlillerinde kokain yan maddesinin (benzoilekgonin) çıkması sağlanmıştır. Ancak bu çirkin oyunu hazırlayanların, yiyeceğe koydukları miktarı ayarlayamamaları (aşırı miktarda koymaları) komployu ortaya çıkarmıştır.
Nitekim Türk Adli Tıp Kurumu’nun resmi raporları ile 22 ayrı yabancı adli tıp merkezinin bilimsel raporları bu kokainin GÖZALTI ESNASINDA SAYIN ADNAN OKTAR’IN YEMEĞİNE KARIŞTIRILMAK SURETİYLE vücuda girdiğini, yani BUNUN BİR KOMPLO OLDUĞUNU belgelemiştir. Nitekim davaya bakan İstanbul 10. Asliye Ceza Mahkemesi 1991/1130 E. ve 1994/136 K. Sayıslı kararıyla Sayın Adnan Oktar beraat ederek aklanmıştır. Bu karar da kesinleşmiştir.
Unutulmaması gereken önemli bir nokta da Bilim Araştırma Vakfına yönelik olarak yapılan operasyonun, hukuk tarihimizin belki de en karanlık dönemlerinden biri olarak kabul edilebilecek 1998-2002 yılları arasında, Sadettin Tantan’ın görev yaptığı dönemde gerçekleştirilmiş olduğudur. O dönem etkin olan bir siyasi çevrenin istekleri doğrultusunda hukuku hiçe sayarak hareket eden Saadettin Tantan’ın talimatıyla yürütülen operasyonun sonucunda BAV camiasına karşı açılan davanın hiçbir yasal dayanağının olmadığı yargılama sürecinde ortaya çıkmış ve bu gerçek yargı kararlarına yansımıştır. Nitekim Sadettin Tantan da görevi süresinde kanunları hiçe sayan uygulamaları nedeniyle bir süre sonra İçişleri Bakanlığı görevinden alınmıştır.
Son olarak şunu ifade etmek isteriz ki Cumhuriyet Gazetesi’nin bu yayını, BAV DAVASI’nın usuli bazı gerekliliklerle devam eden bölümünde yargıyı etkilemek ve baskı altına almak amacına yöneliktir. Bu çizgideki tüm yayınlar hakkında olduğu gibi yayınlarla ilgili olarak gereken yasal yollara tarafımızca başvurulacaktır.
Değerli Türk Kamuoyu da, BAV davasının hemen her duruşması öncesinde belli medya gruplarında bir yerden düğmeye basılmış gibi devreye giren bu gibi kötü niyetli yayınların maksadının ne olduğunu gayet iyi bilmektedir.
Saygılarımızla
Cem Sedat Altan
Bilim Araştırma Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı