20 Kasım 2001 tarihli Evrensel gazetesinde "İlk adım tartışılıyor" başlıklı bir haber yayınlandı. Evrim propagandası niteliğindeki haber, istemeden de olsa, evrimcilerin önemli çelişkilerini ortaya koyuyordu.
Söz konusu haberde, bazı bilim adamlarının, insanın günümüzden 6 milyon yıl önce ağaçlar üzerinde yaşarken iki ayağı üzerine kalktığını iddia ettikleri belirtiliyordu.
Bu konudaki klasik evrimci senaryo ise daha farklıdır: Evrimciler, "insanımsı maymunlar" olarak niteledikleri hayali canlıların ağaçlar üzerinde dört ayaklı olarak yaşadıklarını, ancak daha sonra ormanların azalmasıyla yere indiklerini ve sonra da Afrika savanlarında "ayağa kalkıp dikleştiklerini" iddia edegelmişlerdir.
Evrensel’in sözünü ettiği yeni iddiaya neden olan bulgu, 2000 yılının Ekim ayında bulunan ve Orrorin tugenensis olarak adlandırılan bir fosildir. Fosil evrimcilerin bu senaryolarında bir takım değişiklikler yapmalarına neden olmuştur, çünkü fosili bulan paleontologlar bu fosilin 6 milyon yaşında dik durma özelliğine sahip bir insan olduğunu öne sürmektedirler. Ancak evrimcilerin tespitlerine göre, 6 milyon yıl önce Afrika sık ağaçlı ormanlarla kaplıdır. Bu durumda evrimciler her zamanki gibi zaten bir bulguya dayanmayan senaryolarını değiştirmişler ve "demek ki insan ilk olarak ağaçların üzerinde yaşarken dik durmaya başladı" iddiasını öne sürmüşlerdir. Bu iddianın çelişki ve mantıksızlığı ise açıkça ortadadır.
Dik durmak, ağaçlarda yaşayan bir canlıya avantaj getirmez
Bilindiği gibi evrim teorisinin temel, faydalı değişikliklerin doğal seleksiyon ile seçilmesi ve uzun vadede yeni türler oluşturması düşüncesidir. Bu tez temelinden çürüktür, çünkü:
Canlılarda faydalı kalıtsal değişiklik oluşturan bir mekanizma yoktur. Bu mekanizmaya aday gösterilen mutasyonların böyle bir etkisi hiç gözlemlenmemiştir.
Canlılarda faydalı kalıtsal değişiklik oluşabileceği varsayılsa bile, bunların kompleks organ ve sistemler oluşturması imkansızdır, çünkü sözkonusu organ ve sistemler "indirgenemez kompleks" yapıdadırlar, yani sadece kusursuz olduklarında işlev görürler ve dolayısıyla kademe kademe oluşamazlar.
Dolayısıyla, eğer yeni bir özellik bir canlıya avantaj sağlayacak olsa bile, canlı bu özelliği evrimle kazanamaz, çünkü bu avantajı sağlayacak bir mekanizma yoktur.
Evrensel’in dile getirdiği örnekte ise, ortada bir avantaj dahi yoktur. Çünkü, bir maymunun duruş ve yürüyüş şekli, ağaçlarda yaşamak, ağaçlara tırmanmak ve ağaçlar arasında sıçramak için, bir insanın dik duruşundan çok daha elverişlidir. Bir başka deyişle, ağaçlarda yaşayan bir maymunun duruşu değişip, bu maymun dik durmaya başladığında bu onun yararına değil zararına olacaktır. Dolayısıyla bu duruş şekli—imkansız olmasına rağmen mutasyonlar tarafından sağlandığını varsaysak bile—hiçbir zaman doğal seleksiyon tarafından seçilemeyecek ve gelişemeyecektir.
Ancak evrimciler, teorilerini gözü kapalı savundukları için en mantıksız tezleri dahi hiç çekinmeden savunurlar. Örneğin, dik duruşun ağaçlarda geliştiğini öne süren İngiliz paleoantropolog Robin Crompton, "ağaçlar insanın yürümeyi öğrenmesi için ideal yerlerdir" diyecek kadar bu konuda ne kadar gözü kapalı olduğunu göstermektedir. Ağaçlar, açıklama gerektirmeyecek kadar, yürüyüşe elverişsizdir.. Yüksek ağaçlara tırmanmak için dahi insanlar çoğu zaman birtakım aletler kullanırlar. Kaldı ki, söz konusu haberde dik yürüyüşlü insanların ağaçlarda yaşadıkları, avlandıkları vs iddia edilmektedir.
Bu iddianın inandırıcı olmadığını Londra Tarih Müzesi"nden Profesör Chris Stringer şöyle ifade etmektedir:
"O kadar sık ağaçlar ve yapraklar arasında yürümenin daha zor olması gerekir." (Robin McKie, First humans "learnt to walk while living in trees" , The Observer, 18 Kasım, 2001)
Evrimciler iki ayaklılığın kökenini açıklayamamakta, sadece senaryo üretmektedirler
İnsanlarla maymunlar arasındaki aşılamaz anatomik uçurumların en önemlilerinden biri insanla maymunun farklı yürüyüş şekilleridir. Evrimciler iki ayaklılığın maymunların dört ayaklı yürüyüşünden evrimleştiğini öne sürerler. Ancak buna gösterebildikleri hiçbir delil olmadığı gibi, araştırmalar göstermiştir ki, iki ayaklılığın evrimi hiçbir zaman gerçekleşmemiştir, gerçekleşmesi de mümkün değildir.
Öncelikle daha önce de belirttiğimiz gibi iki ayaklılık evrimsel bir avantaj değildir. Zira, maymunların hareket şekli insanın iki ayaklı yürüyüşünden daha kolay, hızlı ve verimlidir. İnsan ne bir şempanze gibi ağaçlar arasında daldan dala atlayarak ilerleyebilir, ne de bir çita gibi saatte 125 km. hızla koşabilir. Aksine insan, iki ayağı üzerinde yürüdüğü için, yerde çok daha yavaş bir biçimde hareket edebilir ve bu nedenle doğadaki canlıların en savunmasızlarından biridir.
Evrimci iddianın bir diğer çıkmazı ise, iki ayaklılığın Darwinizm"in "aşama aşama gelişme" modeline kesinlikle uymamasıdır. Evrimin temelini oluşturan bu model, evrimin bir aşamasında iki ayaklılıkla dört ayaklılık arasında "karma" bir yürüyüş olmasını zorunlu kılar. Oysa, bugün Evrensel gazetesinde insanın ağaçlarda yürümeye başladığı yönündeki iddialarına yer verilen Robin Compton dahi, 1996 yılında bilgisayar yardımıyla yaptığı araştırmalarda bu çeşit bir "karma" yürüyüşün imkansız olduğunu göstermiştir. Compton"un vardığı sonuç şudur: Bir canlı ya tam dik, ya da tam dört ayağı üzerinde yürüyebilir. (Ruth Henke, "Aufrecht aus den Baumen", Focus, cilt 39, 1996, s. 178)
Bu ikisinin arası bir yürüyüş biçimi, enerji kullanımının aşırı derecede artması nedeniyle mümkün olmamaktadır. Bu yüzden yarı-iki ayaklı bir canlı var olması mümkün değildir.
İnsanla maymun arasındaki uçurum, sadece iki ayaklılıkla sınırlı değildir. Beyin kapasitesi, konuşma yeteneği gibi diğer pek çok özellik de evrimciler tarafından asla açıklanamamaktadır. Evrimci paleoantropolog Elaine Morgan şu itirafta bulunur:
İnsanlarla (insanın evrimiyle) ilgili en önemli dört sır şunlardır: 1) Neden iki ayak üzerinde yürüdüler? 2) Neden vücutlarındaki yoğun kılları kaybettiler? 3) Neden bu denli büyük beyinler geliştirdiler? 4) Neden konuşmayı öğrendiler?
Bu sorulara verilecek standart cevaplar şöyledir: 1) Henüz bilmiyoruz. 2) Henüz bilmiyoruz. 3) Henüz bilmiyoruz. 4) Henüz bilmiyoruz. Sorular çok daha artırılabilir, ama cevapların tekdüzeliği hiç değişmeyecektir.( Elaine Morgan, The Scars of Evolution, New York: Oxford University Press, 1994, s. 5)
Paleontolog Meave Leakey"de kendisine dik duruşun kökeni hakkında ellerinde bir delil olup olmadığı sorulduğunda, olmadığını belitmiş, bunun bir sır olduğunu ve ilk başta canlıyı verimsiz kılacağını söylemiştir. (Phillip E. Johnson, Meave Leakey Announces New Hominid Genus, http://www.arn.org/docs/johnson/pj_leakey032201.htm
Sonuç
Görüldüğü gibi evrimciler nasıl gerçekleştiğini dahi açıklayamadıkları dik duruş hakkında birçok spekülasyonlar öne sürmektedirler. Hatta, Robin Compton"ın örneğinde olduğu gibi, dik duruşun kademeli evriminin imkansız olduğunu bilimsel yöntemlerle ispatlayan bir bilim adamı, daha sonra ağaçlarda dik durmayı ve yürümeyi öğrenen maymunlar masalından sözetmekte bir sakınca görmemektedir. Evrensel gazetesinin sık sık yayınladığı bu evrimsel masallar, aslında evrim teorisinin çıkmazlarını, çelişkilerini ve mantıksızlığını gözler önüne sermekten başka bir şeye yaramamaktadır.