Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (21 Ağustos 2016; 16:00)
ucgen

Sayın Adnan Oktar'ın Yeni Açıklamaları (21 Ağustos 2016; 16:00)

32003

MÜNAFIKLAR NEDEN KÜFRÜN İÇİNDE YAŞAMAZ?

Şimdi küfrün içinde adam küfrünü nasıl ifade etsin? Münafığın arzusu küfrü ifade etmek. Yani küfürden küfre haber taşıyamayacağına göre, küfrün içinde küfrü yayamayacağına göre. Küfür onun için nötr bir yerdir. Yani faaliyet yapabileceği bir yer değildir. Şeytani faaliyet yapabilmesi için iman ehlinin içinde olup ehli imanı bozmak, onları rahatsız etmek, zarar vermek, casusluk yapmak, şeytana yardım etmek için gereken ortam ne? Müslümanların içidir. Müslümanların içerisinde faaliyet yaptığında şeytani haz alabilir. Küfrün içinde şeytani haz alamaz. Onun için şeytani düşünceden dolayı direkt küfrün içine de girmiyor. Münafıklar ayrı bir kavim olarak yaşarlar. Mesela Müslümanlar birbirini seviyor, bu sevgiyi bozmak ister münafık. Ama küfür zaten birbirini sevmiyor ki onu bozmaya çalışsın. Yani küfür nihayetinde, onu tatmin edecek bir şey yok. Yani şeytani eylemini yapacak, şeytanın emrini yapacak ortam yok. Çünkü şeytanın sözünü dinlemesi için şeytanın hedefine yönelmesi gerekiyor. Şeytanın hedefi neresi? Müslümanlar. Küfür değil ki hedefi şeytanın. Müslümanlar. O zaman şeytanın sevkiyle ve ilhamıyla, vahyiyle Müslümanların içine yerleşiyor. Verem mikrobu gibidir. Müslüman bünyeyi çürütmeye çalışır. Ama Müslüman da tabii adeta ona karşı bir savunma sistemi geliştirir ve bünyesi güçlenir. Yani ona karşı Müslüman bedenini korurken kendi bünyesi güçlenir. Şeytan ona “küfrün içine git” demez. Müslümanları bozmak hedef olduğu için “Müslümanların içine git” der. “Müslümanların içinde kendini gizle” diyor. “Sezdirme. Senin aklına, zekâna ihtiyaç yok. Ben sana zaten aklı vereceğim” diyor şeytan. “Nerede nasıl eylem yapacağını, nerede ne pislik yapacağını ben sana söyleyeceğim” diyor. Allah diyor ya “vahyeder” diyor. Münafığı böyle bir elektromanyetik alan gibi kaplar şeytan.

 

MÜNAFIKLARIN ŞEYTANİ ELEKTRİĞİ HEMEN HİSSEDİLİR. ANCAK KENDİLERİNİ KALİTELİ, GÖRGÜLÜ, BİLGİLİ GİBİ GÖSTERDİKLERİ İÇİN AVAMDAN OLAN İNSANLAR BUNA ALDANIRLAR

Münafık bir yere girdiğinde hemen Müslümanlar onun elektriğinden anlarlar. Mesela buraya gelse bir münafık hemen anlarsınız elektriğinden. Şeytani elektriği, anlaşılan bir mahlûktur. Ama çok zeki olduğu için, şeytani zekâya sahip olduğu için kendini çok ustaca Müslüman, kaliteli, akıllı, dürüst, derli toplu, düzgün bir insan gibi gösterir. Hâlbuki gerçeğinde pis, dinsiz, alçak, kahpe, kalleş, haysiyetsizdir. Ama münafık dışarıya karşı çok düzgün gösterir kendini. Onun için halk avam genellikle hayran olur münafığa, anlayamazlar. Mesela Resulullah (s.a.v.) devrinde on dokuzla ilgili Kuran’ın mucizesini gördüğü halde iman etmeyen münafığa hayranlardı. Onu seçip oraya gönderiyorlar. Diyorlar, “en akıllımız bu gitsin. En kültürlü, en akıllı bu” diyorlar. En entellektüel o devrin üslubuyla. Yani şu anki entellektüel modern ismi, o devrin işte Arapça karşılığı neyse o anlamda. Müthiş kinli, Kuran’a kinli, Peygamber (s.a.v.)’e kinli, Allah’a kinli. Ama baktığında çok dürüst, çok efendi, lafını sözünü bilen, görgülü bir insan, kaliteli bir insan. Mesela yemeyi içmeyi biliyor. Oturup kalkmayı biliyor. Öyle gibi gösteriyor. Ama batınında son derece pis, alçak ve karaktersiz olur.

 

MÜMİNLERE BİR NİMET ULAŞTIĞINDA MÜNAFIKLARIN YÜZÜ SİMSİYAH KESİLİR

Bak, münafıklar için diyor ki Allah, şeytandan Allah’a sığınırım. “Bunları bir zillet sarıp kaplar. Onları Allah'tan (kurtaracak) hiç bir koruyucu yok. Onların yüzleri, sanki bir karanlık gecenin parçalarına bürünmüş gibidir.. (Yunus suresi, 27) .Münafıklarda öyle bir surat oluyor. Müslümanlara nimet geldiğinde münafığın yüzünü bir seyredin. Yani münafığı en iyi teşhis edeceğiniz anlardan birini söylüyorum. Bir mümine veyahut mümin topluluğuna bir nimet geldiğinde münafığın yüzüne bir bakın. Yahut münafık olduğundan şüphelendiğiniz birisinin yüzüne bakın. Hemen anlarsınız yüzü simsiyah olur, çok ızdırap çeker. Müminde nimet parıltısı olur, sevinç duyar değil mi? Münafıkta ızdırap olur. Bak, “nasıl teşhis edeceğiz?” diyorlar. Teşhisin yolunu söylüyorum işte. Bak, mucize istiyorsanız söylüyorum. İsterseniz deneyin. Müslümanlara bir nimet sunun mesela güzel bir topluluğa veyahut bir kişiye bir nimet verin, bir Müslüman’a bir nimet verin. Yüzüne gelen o zillet ve melaneti ibretle göreceksiniz, mucize olarak oluşur. Kurtulamaz ondan. “Yüzü simsiyah kesilir” diyor Allah ayette.

 

MÜNAFIKLAR NİMETE ŞÜKRETMEZ

Münafık nimete şükretmez oradan da anlayabilirsiniz. “Münafığı” diyorlar ya “biz nasıl keşfedeceğiz nasıl anlayacağız?” Alametlerini sayıyorum. Bir nimet geldiğinde “Allah’a şükür, elhamdülillah” demez. Onu zaten hak ettiği kanaatindedir münafık. Yani nimetin gelişini Allah’a bağlamaz. Allah’tan geldiğine inanmaz. Zaten kendi hakkı olarak görür. Onun için şükretmez, hamd etmez. Alamet istiyorsun bak, alamet veriyorum. Elle tutulur alamet. Bana soruyorlar ara ara, “nasıl anlayacağız?” diyor. Çok elle tutulur deliller söylüyorum. Nimet geldiğinde nimete şükretmez. Kusur bulur nimette daha da olmazsa. Veyahut rahatsızlanır müminlere nimet geldi diye. Kendine de nimet sunulduğunda şükretmez, Allah’a hamd etmez. Yani şükür ehli değildir. Kuran’da bu başka ayetlerde de defaatle vurgulanıyor, hamd etmeyecekleri, şükretmeyecekleri.

 

MESNEVİ’DE YILAN, KAPLUMBAĞA VE KİRPİ HEP BÖYLE GİZEMLİ, ÖZEL KONUŞMALARDA SEMBOL OLARAK KULLANILIYOR

Bak, diyor ki Mevlana Rumi, “şeytan kirpinin kafasına benzer, kirpi avcıdan -kötü avcıdan yani aleyhine olan avcıdan- ürker ve büzülür ve başını gizler. Kendini sezdirmez” diyor “Kirpi. Fırsatını bulunca başını çıkarır.” Bak, “fırsatını bulunca başını çıkarır.” Kaplumbağayı da detaylarıyla anlatıyor, yılanı detaylarıyla anlatıyor. Sembol olarak kullanıyorlar.

 

ŞEHİTLER AHİRETE KENDİ BEDENLERİ İLE GİDER. BİZE MEZARDA OLARAK GÖSTERİLEN BEDEN GERÇEK BEDENLERİ DEĞİLDİR

(Şehitlerimizin) ruhları şu an cennette. Ama ruh diyoruz biz ona, çünkü bedeni burada duruyor ya. Fakat beden diye gösterilen beden gerçek bedenleri değil. Yani mezardaki bedeni beden değil. Asıl bedeni cennette. Bize ölü beden gibi gösteriliyor. Yani kendi bedeniyle gidiyor doğrudan. Mesela ölü, ruh olarak gidiyor. Ama şehit bedenle gidiyor, bedenlenmiş olarak gidiyor.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER